Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/2804 E. 2018/93 K. 24.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/2804 Esas
KARAR NO : 2018/93
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/07/2017
NUMARASI : 2017/322 Esas 2017/589 Karar
DAVA : Konkordatonun Tasdiki
KARAR TARİHİ : 24/01/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Konkordato komiserleri 03.04.2017 tarihli dilekçelerine ekli olarak konkordatoya ilişkin bütün belgeleri konkordatonun kabul edilip edilmediğine ve tasdikinin uygun olup olmadığına dair gerekçeli raporunu ticaret Mahkemesine tevdi ile icra Mahkemesine bildirmişlerdir, dilekçede borçlu şirket vekilinin 05.09.2016 tarihli tevzi dilekçesinde , İİK 285 vd maddeleri gereğince ödeme güçlüğü içindeki borçlu şirketlerin alacakları ile konkordato akdetme için mehil verilebilmesi amacı ile HMK 389 ve 391. maddeleri gereğince tedbir talebi ile ilgili olarak müracaat edildiğini, konkordato mühleti talep eden şirketlerin talep dilekçesinde, şirketlerin … markası ile Tekstil sektöründe bilinen aynı gruba bağlı şirketler olduğunu, tekstil sektöründe de yaşanan ekonomik istikrarsızlığın talepçi firmalarıda doğrudan etkilediğini, şirketlerin mevcutlarının borçlarını karşılayabilecek boyutta bulunduğunu, ancak yaşanan ekonomik kriz yüzünden nakit sıkıntısı çektiklerini , dövizli kiraları ve icra takiplerini karşılayabilmek için düşük fiyatla Ürünleri satmak zorunda kaldıklarını, şirketlerin borçları karşılayabilecek oranının yasal olarak aranan oranın üzerinde bulunduğunu, zaman verildiği takdirde şirketlerin sahip bulunduğu ticari potansiyeli değerlendirmek suretiyle borçlarını fazlası ile ödeyebileceklerini , İİK 285. ve müteakip maddeleri gereğince konkordato mühleti verilmesini talep ettiklerini , mahkemece 2016/654 Esas, 2016/559 Karar ve 02.11.2016 tarihli kararı ile İİK 287/1. maddesi uyarınca her bir şirkete ayrı ayrı 3 aylık mühlet verildiği, borçlu şirketlerin İstanbul ve taşrada 17 değişik yerde şubelerinin bulunması nedeniyle icra Mahkemeleri ve İcra müdürlükleri vasıtası ile yapılan keşif ve düzenlenmesi gereken raporların süresinde verilememesi nedeniyle İİK 294. maddesi gereğince hazırlanması gereken raporun düzenlenmediğini, icra hukuk Mahkemesine yapmış oldukları taleplerinin değerlendirilerek borçlu şirketlere ayrı ayrı 02.02.2017 tarihinden başlamak üzere iki ay ek mühlet kararı verildiğini , komiserliğin işlem ve tespitleri neticesinde, konkordatonun onaması için … Tic.Ltd. Şti için gerekli İİK 297/1 ,298/1 ve 298/2 maddelerinde belirtilen şartların oluştuğu , ancak …A.Ş için alacak miktarı yönünden oluşmadığının tespit edildiği , İİK 298/3.maddesi hükmü gereğince teminat şartının Mahkemenin tensibi uyarınca onama yargılaması esnasında yerine getirileceği ,hesaplanan konkordato onama harcının tensip doğrultusunda borçlu şirketçe yatırılması gerektiği belirtilmiştir.
CEVAP :
Asli müdahale talebinde bulunan veya beyanda bulunan şirket alacaklıları çoğunlukla şartları bulunmayan konkordato tasdik talebinin reddine karar verilmesini istemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, her ne kadar davacılar adına usule uygun sunulan bir vekaletname yok ise de , duruşmaya katılan vekilin davacı şirketler vekilinin zapta geçen beyanında , davacıların mali zorluk nedeniyle konkordato talebinin tasdiki için davanın maddi külfetini karşılama olanaklarının bulunmadığını bildirmesi ve bu husustaki yazılı beyanı davacı şirketler yetkilisi ile birlikte çift imza sunmaları karşısında beyanlara itibar edildiği, ancak dosyada verilen sürede ara karar gereğinin yerine getirilmediği anlaşıldığından usul yönünden dava şartı eksik olması nedeniyle esas yönünden araştırmaya geçilmediği, konkordatonun tasdiki davasında dava koşulunun karşılanmadığı , açılan davanın bu davaya özgü dava koşulunun yerine getirilmediği gerekçesi ile davanın HMK 115/2-f kapsamında usülden dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Karar davacılar vekili tarafından yasal sürede istinaf edilmiştir.
İstinaf nedenleri olarak, Bakırköy 2. İcra Hukuk Mahkemesinin vermiş olduğu ve İstinaf edildiği belirtilen kararla ilgili iddialarını ileri sürdükten sonra, usule aykırı icra Hukuk Mahkemesi kararına dayanak yapılarak tesis edilen kararın yerinde olmadığını düşündüklerini, icra hukuk Mahkemesinin konkordato ile ilgili olarak dosyayı mahkemeye tevdi ettiğini , dayanak dosyadaki usulsüz rapor Ve buna dayanan karar hakkında talepleri dairesinde karar verileceğine dair inançlarının tükenmesi nedeniyle mahkemeye konkordato talebini geri çektiklerine dair asıl ve vekil imzalı 06.07.2017 tarihli dilekçelerini sunmuş bulunduklarını, Mahkemenin HMK 115.maddesi uyarınca davayı usülden reddini yerinde görmediklerini, konkordato talebinde bulunanlar vekili olarak davacı asıl ile birlikte duruşmaya katılarak konkordato onama talebini çektiklerini beyan etmiş olmalarına rağmen mahkemece icra dosyası ve dayanak raporu incelemeden karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca ilk celsede onama talebi geri çekilmekle bu doğrultuda karar verilmesinin usul hükümleri gereği olduğunu iddia ederek kararın usul ve esasa aykırı olduğunu ileri sürmüştür .
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, İİK 298 vd maddelerinde düzenlenen konkordatonun tasdiki İstemine ilişkindir .
Konkordatonun mahkemece tasdiki için gerekli İİK 297. maddedeki öngörülen şart haricindeki diğer şartlar İİK 298. maddede düzenlenmiştir.Bunlar, borçlunun ödemeyi teklif ettiği meblağın borçlunun kaynakları ile orantılı olması gerektiği, malvarlığının terki suretiyle konkordatoda , paraya çevirme halinde elde edilen hasılat veya üçüncü kişi tarafından telkih edilen meblağın ,iflas yoluyla tasfiye halinde elde edebilecek bedelden fazla olması gerektiği, teminat gösterilmesi şartından vazgeçmeyen alacaklıya teminat gösterilmesi gerektiği ve konkordatonun tasdikinin gerektiği yargılama masrafları ve ilam harçlarının tasdik kararından önce, borçlu tarafından mahkeme veznesine depo edilmesi gerektiğidir. Yargıtay kararlarında, konkordatonun tasdiki için gerekli harçlar ve yargılama giderlerinin ödenmemesi nedeniyle tasdik talebinin reddi için kesin mehil verilmesi gerekeceği kabul edilmektedir.İİK 298/4.bendi uyarınca konkordatonun tasdiki için gerekli yargılama masrafları ile ilam harçlarının tasdik kararından önce borçlu tarafından mahkeme veznesine depo edilmesi zorunludur. Borçlu masrafları kendiliğinden yatırmazsa ödeme lüzumu mahkemece emredilir. Bu durumda, yukarıda ifade edildiği gibi, Mahkemenin borçluya bu yönde mehil tayin etmesi ve masraf miktarını göstermek suretiyle kesin neticei ihtarda bulunması gerekir.Somut olayda mahkemece, borçlu şirkete masraflar konusunda kesin mehle dair 06.06.2017 tarihli ara karar oluşturulmuş, ara kararın 7. bendinde, konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ve ilam harçları, 8. bentte ise, bilirkişi ücreti , tebligat masrafı, ilan masrafı belirtildikten sonra, yeterli teminatın davacı tarafça mahkeme veznesine depo edilmesi için tebliğden itibaren iki hafta kesin mehil verileceğinin belirtilerek yaptırıma dair yasa maddeleri gösterilmiştir.Ancak ihtarname de , konkordato onama ilam harcının mahkemece belirlendiğine dair bir ara karar mevcut değildir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 27.06.1995 tarihli, 5195/5905 E- K sayılı ilamında, “ Konkordatonun onanması için konkordato onama ilam harcının , yargılama ve ilam giderlerinin tutarının mahkemece belirlenerek, verilen kesin süre içinde yatırılması hakkındaki uyarının borçluya bildirilmesi gerekir. Sadece, giderlerin miktar belirtilmeksizin yatırılması konusunda borçluya ihtar yapılarak avans depo etmesinin yeterli değildir” ifadelerine yer verilmiştir.Yasanın düzenlemesine ve örnek Yargıtay ilamına göre , davacı şirketlere gönderilen kesin mehle ilişkin ihtarnamenin yeterli olduğunu kabul etmek mümkün değildir.Ancak Somut olayda davacılar vekili bu konuyu bu şekilde istinaf etmemekle birlikte, davacı şirketleri temsil eden şirket temsilcisi … ve vekil olarak kendisinin imzalarını taşıyan 06.07.2017 tarihli yazılı dilekçe ile “ Yukarıda konkordato teklif ve talebimizi yerine getirmek olduğumuz maddi külfetide karşılayamayacağımızdan iş bu onama talebini geri çekmekle iş bu geri çekme talepleri doğrultusunda karar ittihazını şirketleri temsil ve ilzama yetkili … şirket temsilcisi sıfatı ve yine her iki şirketin vekilleri sıfatı ile kararlarınıza arz ederiz.”talepte bulunmuşlardır.Söz konusu taleplerini gerek vekil gerekse şirket temsilcisi asıl hazır bulundukları 06.07.2017 tarihli celsede zapta geçirmişler ve beyanlarını imzaları ile teyit etmişlerdir.Aynı celsede hazır bulunan müdahil vekilleri ise, davada konkordato şartlarının oluşmadığını, ihtarata rağmen ara kararın yerine getirilmediğini, davanın Öncelikle dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini beyan etmişler, davacı vekilinin vazgeçme beyanını tekrarladığına dair talebine karşı ise, müdahil vekilleri Öncelikle davada dava şartının yerine getirilmediğini usülden reddi gerektiğini, beyan etmişler davacı vekilinin vazgeçme beyanına karşı açıkça beyanları sorulmamış veya bu husus zapta geçirilmemiştir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 13.06.2002 tarihli, 2001/9779-4626 Esas- Karar sayılı örnek ilamında, konkordatonun tasdiki talebinin incelenmesinin kural olarak çekişmesiz yargı faaliyeti olduğu, itiraz halinde çekişmeli yargılama faaliyeti haline geleceği, talebin geri alınması halinde itiraz edenlere kabul edip etmediğinin sorulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.Somut olayda, bir kısım alacaklıların müdahil olarak davaya katıldıkları ve davacı talebine itiraz ettikleri ortadadır.Bu durumda, örnek ilamda belirtildiği gibi yargısal faaliyet Somut olayda çekişmeli hale gelmiştir.Bu duruma göre itiraz eden müdahillere davacı şirketlerin taleplerini geri almalarını kabul edip etmedikleri sorulması gerekirken bu kurala uyulmamıştır.Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, konkordato onama ilam harçları, yargılama Ve ilam giderlerinin herbiri mahkemece belirlenerek usulüne uygun şekilde yatırılması için kesin süre verilmesine rağmen yatırılmaması halinde , davanın davacı tarafça geri alınmış olması dikkate alınmadan davanın dava şartı yokluğundan usülden reddi doğru kabul edilebilecekken bu usulü şartın yerine getirilmemiş olması nedeniyle verilen hüküm yerinde görülmemiştir.
Dosyaya ekli Bakırköy 2. İcra Hukuk Mahkemesine ait dosyasının incelenmesinden, davacı şirketlerden . …A.Ş şirketinin noter tasdikli 26/27 .08.2014 tarihli kararına göre şirket yönetim kurulu başkanı …’nun 3 yıl süre ile münferiden yetkili kılındığı, davacı …Ltd Şti yönünden ise şirket müdürü …..’nun münferiden ve süresiz yetkili olduğu, şirket yönetim kurulunun 31 Aralık 2016 tarihli kararı gereğince konkordato sürecine girilmesine ve sürecin işleyişi ve takibi için Av. …’ye yetki verilmesine karar verildiği, adı geçen vekil ve diğer vekiller için Beyoğlu … Noterliğinde .. tarihli düzenlenen vekaletname örneğinin dosya içerisinde olduğu, davacı şirket vekili olduğunu beyan ile duruşmaya katılan ve talepte bulunan vekilin söz konusu vekaletname de adının olmadığı, icra dosyası ve ara kararlarda da adının yer almadığı, icra hukuk dosyasının ekli birçok evrak olması nedeniyle ilgili evraklar arasında dosyada vekaletnamesi olsa dahi mahkeme dosyasında olmadığı anlaşılmıştır.
Davaya vekalet 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 71. vd maddelerinde düzenlenmiştir.Aynı yasanın 76. maddesinde ise, vekaletnamenin ibrazı üst başlığı altında “ Avukat , açtığı veya takip ettiği dava ve işlerde noter tarafından onaylanan yada düzenlenen vekaletname aslını veya avukat tarafından onaylanmış aslına uygun örneğini ,dava yahut takip dosyasına konulmak üzere ibraz etmek zorundadır.” Düzenlemesine yer verilmiştir, yasanın düzenlemesi emredici niteliktedir.HMK 114/1- f bendinde ise, vekil ile takip edilen davalarda vekilin davaya vekalet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnamesinin bulunması dava şartları arasında sayılmıştır. Dava şartları ise, mahkemece re’sen her aşamada ve kendiliğinden inceleneceğinden ve özellikle davacı vekilinin zapta geçen beyanıda dikkate alınarak vekaletname ibrazı için mehil verilmesi gerekirken bu hususun göz ardı edilmesi yerinde görülmemiştir. Vekaletnameye ilişkin konu, HMK 355. maddesi dikkate alınarak inceleme konusu yapılmıştır.
Açıklanan tüm nedenlerle, Öncelikle davacılar vekiline HMK hükümleri uyarınca usulüne uygun vekaletname ibrazı için süre verilmeli , davacı şirketlerin sayısıda dikkat edilerek Yargıtay Dairesinin örnek ilamında belirtildiği gibi, konkordato onama ilam harçlarının , yargılama ve ilam gider harçlarının tutarları belirlenerek davacı şirketlere kesin süre içerisinde yatırılması için şekil şartlarına uygun mehil verilmeli, davacı şirket temsilcisi ve vekilinin beyanları doğrultusunda tasdik talebine itiraz ile yargılamanın çekişmeli hale geldiği gözetilerek talebin geri alınmasını kabul edip etmedikleri itiraz eden alacaklı müdafiilere sorularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken ,açıklanan kurallara riayet edilmeksizin verilen karara karşı istinaf denetiminin mümkün olmadığı kanaatine varıldığından, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne ve kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacıların istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,
2-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/322 Esas, 2017/589 Karar ve 06.07.2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde bir karar verilmek üzere mahalli mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı taraflarca yatırılan peşin harçların istek halinde iadesine,
6-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.24/01/2018