Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/2782 E. 2020/938 K. 02.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/2782 Esas
KARAR NO: 2020/938
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/1659 Esas
KARAR NO: 2016/774
KARAR TARİHİ: 01/11/2016
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ: 02/06/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket nezdinde İşyeri Paket Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunan “… Mah.(… Mah.) … Cad. No:… Ümraniye/İstanbul adresindeki davalı …’in maliki olduğu, sigortalının kullanımında bulunan işletmede İSKİ’ye ait patlayan su borusundan kaynaklı olarak 3.426,78 TL’lik hasar meydana geldiğini, hasar bedelinin müvekkili tarafından sigortalısına 27.03.2012 tarihinde ödendiğini, müvekkilinin poliçeden kaynaklanan sorumluluğunu yerine getirdiğini ve halefiyet hükümlerine göre zarar veren üçüncü şahıslara karşı dava ve talep hakkına sahip olduğunu, tarafların meydana gelen hasardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını belirterek, İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasıyla başlatılan icra takibine davalılar tarafından itiraz olunduğundan, itirazın iptaline, icranın devamına karar verilmesini talep ve iddia etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacının hasar bedelini ödemiş olduğu sigortalısının, müvekkilinin kiracısı olduğunu, patlayan su borusunun İSKİ’ye ait ana boru olup, müvekkilinin maliki olduğu binanın dışında sokak kaldırımında patladığını, bina dışında İSKİ’ye ait patlayan ana su borusu nedeni ile oluşan hasarla ilgili olarak müvekkilinin kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını, haksız açılan davanın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı İSKİ Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle: müvekkili idare kayıtlarında yapılan inceleme de anılan tarihte bahse konu adrese ait herhangi bir arıza kaydı bulunmadığını, yerinde yapılan incelemede ve dava dilekçesi ekindeki sigortalıya ait 12/03/2012 tarihli dilekçede de belirtildiği üzere, hasarın binanın kendi iç tesisatındaki arızadan meydana geldiğinin anlaşıldığını, abonenin kendi iç tesisatında meydana gelen arızadan idarenin herhangi bir kusuru ve sorumluluğunun olmadığını, idarenin bir zararı ödemekle yükümlü tutulabilmesi için zararın varlığı, bu zararın idareye atfı kabil ve isnadın mümkün olmasına ve zararla idari işlem ve eylem arasında illiyet bağı bulunması şartlarının bir arada gerçekleşmesi şartına bağlı olduğunu belirterek, öncelikle haksız davanın husumet yönünden reddine, esasa girilecek olursa, davanın esastan da reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, davacı şirkete sigortalı olan işyerinde su borusunun patlaması nedeni ile meydana gelen hasarın sigortalının dükkanının altındaki depoda meydana geldiği, bu alanın şube yolu sınırları içerisinde olmaması nedeni ile İSKİ’nin yetki alanı dışında olduğu, hasar bedelinin ise 3426,78TL olduğu anlaşılmakla her ne kadar davalı vekili keşif ve bilirkişi incelemesi talebinde bulunmuş ise de; olay akabininde çekilen fotoğraflar ve ekspertiz raporununda da açıkça görüldüğü üzere olayın davalı …’e ait işyerinin deposunda meydana geldiği sabit olmakla bilirkişi raporu bu yönüyle yeterli bulunmuş ve yeniden rapor alınmayarak davanın bina maliki olan davalı … yönünden kısmen kabulüne, davalı İSKİ’nin zarardan sorumluluğunun bulunmadığı dikkate alınarak bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; davacının bizzat kendi ekspertizlerinin vermiş olduğu raporda, müvekkiline herhangi bir kusur yüklenmemişken hükme esas alınan bilirkişi raporu ile kusurun müvekkiline verilmesinin hatalı olduğunu, raporda da belirtildiği üzere olay bina dışında, kaldırımda, İSKİ sorumluluk sahasında meydana geldiğini, zira patlayan boru nedeniyle son derece tazyikle akan su, müvekkilinin binasını da zarara uğrattığını, olayın meydana gelmesinde müvekkilinin hiç bir kusur ve sorumluğu bulunmadığını, kusur tamamen İSKİ’de olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını müvekkili yönünden açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava sigortacının dava dışı sigortalısına aralarındaki sigorta poliçesine dayanarak ödediği hasar bedelinin 6102 Sayılı TTK’nın 1472. Maddesi uyarınca kusurlu oluğu iddia olunan davalılardan rücuen tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davacı … ile dava dışı Burç Kaplama Ağaç Mamulleri şirketi arasında, “İşyeri Paket Sigorta Poliçesi” düzenlendiği, davalı … ile dava dışı sigortalı şirket arasında ise, 01/05/2010 başlangıç tarihli yazılı kira sözleşmesi imzalandığı, 15/03/2012 tarihili ekspertiz raporuna göre, İSKİ’ye ait ana su borusunun apartman giriş kısmında patlaması sonucu akan sudan bodrumdaki depoda bulunan emtiaların hasar gördüğü, İSKİ’ye ait ana su borusunun patlamasından bina maliki … ile birlikte İSKİ’nin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu iddiasıyla hasar bedelinin davalılardan rücuen tahsili amacı ile iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Tarafların sıfatı, poliçenin niteliği, halefiyet ilkesinin özellikleri de göz önünde bulundurularak, öncelikle mahkemenin görevi ile ilgili dava şartının incelenmesi gerekmiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.3.1944 Tarihli E.37, K.9 sayılı kararı, ” Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklindedir. TK 1472 md’ne göre, sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı mahkemenin veya diğer tarafın onayını gerektirmeksizin halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibe kaldığı yerden devam ettirebilir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. Maddesine göre, sigortacı, sigorta tazminatını ödedikten sonra, hukuken sigortalının yerine geçerek, sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın, tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal edeceği, sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacının, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilecektir. Bu durumda da, görevli mahkeme, sigortalı ile davalılar arasındaki ilişkinin hukuki içeriğine göre belirlenecektir. 6100 Sayılı HMK’nın “Sulh Hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4. maddesinde de “(1) Sulh Hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine dair hükümler ayrık olmak üzere,kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine dair davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları, görürler” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, davacı … olup davalılardan rücuen tazminat talebinin nedeni, davalıların yapı malikinin sorumluluğuna dayandırılmış ise de ayrıca dava dışı sigortalı ile davalı … ile aralarında kira ilişkisi bulunmaktadır. Davalı … yönünden kira ilişkisinden kaynaklanan davada görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi olup, davalı İSKİ yönünden yapı malikinin sorumluluğundan kaynaklanan davanın ise tarafların ticari işletmesiyle ilgili olduğundan Asliye Ticaret Mahkemesi görevlidir. Yerleşik Yargıtay emsal kararları gereğince aynı davada bir kısım davalılar hakkında genel mahkemelerin, bir kısım davalılar hakkında ise özel mahkemelerin görevli bulunması ve uyuşmazlığın aynı olaydan kaynaklanması halinde, zarar tek ise yada taleplerden birisi yönünden verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendirecek nitelikte ise bütün talepler yönünden özel yetkili ve görevli mahkemece yargılama yapılması gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davacı … şirketinin halefi olduğu dava dışı sigortalısı kiracı ile davalı kiralayan arasındaki kira ilişkisinden kaynaklanan asıl davadaki bu uyuşmazlığın sulh hukuk mahkemesinde görülmesi gerekirken asliye ticaret mahkemesinde bakılarak davanın esası hakkında hüküm kurulması yerinde görülmediğinden göreve ilişkin olarak yapılan bu yanlışlık HMK’nın 355. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca re’sen gözetilmesi gereken kamu düzenine aykırılık kapsamında kalmakla davacı vekilinin esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın bu nedenle HMK’nın 353/1-a-3. maddesi gereğince kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı …’in istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1659 E. 2016/774 K. 01/11/2016 tarihli kararının HMK’nun 353/1.a.3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Açılan davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle …114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava dilekçesinin usulden REDDİNE, a)6100 sayılı …20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra iki haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İSTANBUL ANADOLU NÖBETÇİ SULH HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, b) İki haftalık süre içinde dosyanın gönderilmesi için talepte bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA, c) 6100 sayılı HMK 331.maddesi gereğince harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerin görevli mahkemece, davaya bir başka mahkemede devam edilmemesi ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde ise yargılama giderlerinin davanın açıldığı mahkemenin dava dosyası üzerinden KARARA BAĞLANMASINA, d)Varsa artan gider avansının dosyasına AKTARILMASINA, e)Sair işlemlerin yapılması için dosyanın mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran davalı yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davalı … tarafından peşin olarak yatırılmış olan toplam 144,20 TL’ den mahsubu ile bakiye kalan 87,90 TL harcın davalı …’den alınarak hazineye İRAT KAYDINA, 6-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.a.3 ve aynı kanunun 362.1.c maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.02/06/2020