Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/2724 E. 2020/737 K. 12.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/2724 Esas
KARAR NO: 2020/737
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/96 Esas
KARAR NO: 2017/558
KARAR TARİHİ: 21/06/2017
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Rücu İlişkisinden Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 12/03/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; dava dışı sigortalı …’e ait iş yerinde bulunan emtiaların 06/12/2013 tarihinde İSKİ’ye ait borunun tıkanması nedeniyle iş yerini su basması sonucu hasar gördüğünü, İşyerim Paket sigortası Poliçesi kapsamında hasar dosyası açılarak sigortalıya yapılan ödemenin davalıdan rücuen tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ile inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevabında; tüp içindeki boyaların hasar görmeyeceğini, Atıksuların Kanalizasyona Deşarj Yönetmeliği hükümleri uyarınca sigortalının gerekli önlemleri almadığını, binanın inşaat tekniğine, proje ve ruhsata aykırı olarak yapılmasından doğan hasarlardan müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, olayda müvekkili ile bağlatıntılı illiyet bağı ve kusurunun olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, kök ve ek rapor uyarınca meydana gelen hasarın davalı İSKİ’nin bakım onarım ve muhafaza sorumluluğu kapsamında bulunan ana atık su tesisatının tıkanmasından dolayı bağlantı borusunda geri tepen pis suların daireyi doldurmasından kaynaklandığı, kanalizasyon şebekesinin yapı eseri kavramına dahil olması nedeniyle yapı malikinin kusursuz sorumluluğu hükümlerine göre davadan sorumlu olacağı, somut olayda kazanın çıkış noktasının şebekeden kaynaklandığının sabit oluşu karşısında davalının itirazları yerinde görülmediği, kaldı ki, sırf binanın iskan ruhsatının bulunmaması ve inşaat tekniğine aykırı yapılmış olması davalıyı sorumluluktan kurtarmayacağı, kozmetik bilirkişisince numuneler üzerinde yapılan incelemeler ve dosyalardaki fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere boyaların tüp içerisinde de olsa hasar gördüğü, kirlenmeye maruz kaldığı ve artık sağlık açısından kullanılamaz hale geldiği, hasar tarihi itibariyle sigortacı tarafından yapılan ödemelerin piyasa rayiçlerin uygun ve kadri maruf olduğu, ancak takip talebindeki işlemiş faiz ile mahkemece tespit olunan işlemiş faiz arasındaki rakamsal farklılık iki ayrı kısmi ödeme tarihlerinden itibaren yapılan faiz hesaplamalarından kaynaklandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; hasarın binanın iç tesisatı ile parsel bacası arasındaki bir yerden kaynaklandığı, bu durumda atık su kanal bağlantısının İSKİ’nin sorumluluk alanında olmayan bir kısmında gerçekleşen hasardan müvekkil idarenin sorumlu tutulamayacağını, bina malikinin sorumluluğu bulunduğunu, atık su kanal bağlantısından gerçekleştiği iddia olunan davada, bilirkişi tarafından öncelikle yapılması gereken, hasarın gerçekleştiği yapıya ilişkin mevzuat gereği aranan hukuki gerekliliklerinin var olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini, hasara maruz kalan binanın inşaat tekniğine aykırı yapılmış olması sebebiyle doğacak hasar ve zarardan müvekkilin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, ayrıca hasar gördüğü kabul edilen boyaların bodrum kattaki sunta üzerine gelişi güzel şekilde depolandığı, herhangi bir dolap vb. bir kapalı bir ortamda muhafaza edilmediğinden zararın oluştuğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava sigortacının dava dışı sigortalısına aralarındaki sigorta poliçesine dayanarak ödediği hasar bedelinin 6102 Sayılı TTK’nın 1472. Maddesi uyarınca sorumlu davalı kurumdan rücuen tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İtirazın iptali davalarının 2004 sayılı İİK’nın 67/1. fıkrası gereğince, takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Davacı, … … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile 25/07/2014 tarihinde 13.811,03 TL asıl alacak, 573,54 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 14384,57 TL tutar üzerinden icra takibi başlattığı, ödeme emrinin 05/08/2014 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, davalı tarafça 07/08/2014 tarihinde borca ve ferilerine itiraz edildiği, dosyada itiraz dilekçesinin davacı/alacaklı vekiline tebliğ edildiğine dair bilgi veya belgeye rastlanmadığı davacının da 26/01/2015 tarihinde 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içinde itirazın iptali davası açtığı anlaşılmaktadır. Davacı ile dava dışı sigortalı … arasında 28/02/2013-2014 tarihlerini kapsayan, İşyeri Paket Sigorta Poliçesi imzalandığı, 06/12/2013 tarihinde sigortalı işyerinde meydana gelen su basması sonucu hasar meydana geldiği, uğranılan hasar nedeniyle davacı … tarafından sigortalısına 18/03/2014 tarihinde 11.704,26 TL, 16/05/2014 tarihinde 2.106,77 TL (KDV ödemesi) olmak üzere toplam 13.811,03 TL hasar ödemesi yapıldığı hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; dava konusu hasarın kaynağı, zarar miktarı ve oluşan zarardan davalının sorumlu olup olmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK.nın 1472.maddesinde halefiyet düzenlenmiştir. Düzenlemede, sigortacının sigorta tazminatını ödediğinde hukuken sigortalının yerine geçeceği, sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal edeceği belirtilmiştir. Somut olayda, sigorta şirketi tarafından dava dışı sigortalı şirkete hasar bedeli ödenmiş olmakla birlikte tek başına hasar bedelinin ödenmiş olması davanın sorumluluğunu gerektirmeyeceğinden davalının sorumlu olup olmadığının değerlendirilmesi gerekecektir. Olayın teknik boyutu bulunması nedeniyle mahkemece bilirkişi kurulundan rapor aldırılmıştır. Bilirkişi heyetinin kök ve ek raporunda; hasarın davalı İSKİ’nin bakım onarım ve muhafaza sorumluluğu kapsamında bulunan ana atık su tesisatının tıkanmasından dolayı bağlantı borusunda geri tepen pis suların daireyi doldurmasından kaynaklandığı, tıkalı kanalın İSKİ tarafından açılarak sorunun giderildiği taraf beyanları ile sabit olduğu, dosyaya sunulan proje örneklerinin incelenmesi neticesinde, taşınmazın kullanıma uygun olduğu, su baskınına uğrayan yerin projesinde de depo olarak gösterildiği ve ilgili merci tarafından da tasdik edildiği, kaldı ki binanın pis su tesisatının bina ile İSKİ’ye ait hatta bağlantısının ilgili kurum tarafından yapıldığı, bu bağlantı sırasında binaya ait tesisatın bağlantı kısmının uygun olup olmadığı da ilgili kurum tarafından tespit edilebileceği bilindiği, bu nedenle atık su borusunun tıkanması sonucu hasarın meydana gelmesinde yapı maliki davalı İSKİ’nin TBK’nın 69. Maddesi uyarınca kusursuz sorumluluğunun mevcut olduğu, davacının sigortalısının, zararın meydana gelmesi ve artmasında müterafik kusuru bulunmadığı, tespit edilen hasar miktarının kadri maruf olduğu ve ödeme tarihleri dikkate alınarak takip tarihi itibariyle talep edilebilecek faiz miktarı 540,92 TL olduğu tespit ve değerlendirmesi yapılmıştır. TBK.nun 69. (Mülga 818 sayılı B.K’nun 58) maddesi uyarınca, bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, TBK’nın anılan maddesindeki sorumluluk objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan “ağırlaştırılmış” bir kusursuz sorumluluk halidir. Bu sorumlulukta zarar gören, yapı malikinin, yani davalı İSKİ” nin kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Yapı maliki de, kusurun bulunmadığı savunmasının ötesinde uygun illiyet bağının kesildiğini kanıtlamalıdır. Kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun olması veya üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması veya zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülmeyen bir halin bulunması gerekmektedir. Ancak, imal olunan şey malikinin ek kusuru varsa, illiyet bağının kesilmesi malikin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Davalıya ait atık su kanalizasyon borusu da madde de açıklanan “imal olunan şey” kavramına dahil olup, davalı bu boruların kötü yapılmasından veya muhafazasından kaynaklanan zarardan kusursuz sorumludur. Dosya kapsamından, sigortalı işyerinde meydana gelen hasarın nedeninin, davalıya ait anaatık su tesisatının tıkanmasından dolayı bağlantı borusundan geri tepen pis sular olduğu, kanal tıkanması sebebiyle davalı kurum tarafından olay sonrası ve devamındaki tarihlerde tıkanık kanal açılması çalışması yapıldığı, tıkalı kanalın davalı tarafından açılarak sorunun giderildiği anlaşılmıştır. Davalı taraf her ne kadar itirazında, hasarın, atıksu kanal bağlantısının İSKİ’nin sorumluluk alanında olmayan binanın dahili tesisatında meydana geldiğini, atık su parsel bacasıyla kanalizasyon şebekesi arasında kalan bağlantı kanalı bakımından mal sahibinin sorumlu olduğunu, binanın imara ve ruhsata aykırı olarak yapılmış olması nedeniyle doğacak hasar ve zarardan davalı kurumun sorumlu tutulamayacağını iddia etmiş ise de bilirkişi raporundaki tespitlere ve Şişli Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nün yazısı ve proje örneklerine göre, sigortalı dairenin yapı ruhsatının bulunmadığı, ancak 1962 tarihli 2 adet yapı kulanım izin belgesi verildiği, böylece mimari projenin tasdik edilmiş olduğu, taşınmazın kullanımına uygun olduğu, binanın pis su tesisatının bina ile İSKİ’ye ait hatta bağlantısının ilgili kurum tarafından yapıldığı, bu bağlantı esnasında binaya ait tesisatın bağlantısının uygunluğunun davalı tarafından tespiti mümkün olduğu görülmüştür. Ayrıca, Atıksuların Kanalizasyon Şebekesine Deşarj Yönetmeliği’nin 10/m maddesinde, kanalizasyon şebekesine bağlı veya bağlanacak olan binaların bodrum katlarının atıksuları, cazibe ile akıtılabilse dahi mal sahibi, müteahhit veya apartman yöneticisi parsel çıkış bacasında atıksuyun geri gelmesini önleyecek tedbirleri almak zorunda olduğu aksi taktirde binaların uğrayabilecekleri zararlardan idare sorumlu olmayacağı hükmüne yer verilmiş ise de zarar, davalının kanalizasyon borusunun yetersizliği veya tıkanması veyahut rögarın geri tepmesi sonucu meydana gelmesi durumunda sigortalı binada geri tepmeyi engelleyici sistemin olmaması, davalının kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldırmaz, zira bu halde davalının sorumluluğunu gerektiren illiyet bağı kesilmemiştir. Bu itibarla hasara sebep olan hadisenin çıkış noktasının davalıya ait kanalizasyon şebekesinden kaynaklandığı, davalı İSKİ’nin bakım ve onarım sorumluluğunda bulunan ana atık tesisatının tıkanmasından dolayı bağlantı borusundan geri gelen pis suların zarara sebebiyet verdiği, kaldı ki olay sonrası tıkalı kanalın davalı tarafından açılarak sorunun giderildiği nazara alındığında davalı İSKİ’nin zarardan TBK 69. Maddesi uyarınca sorumlu olduğu, davacının zararın meydana gelmesinde yada artmasında herhangi bir müterafik kusuru bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Ekspertiz raporuna göre, zarar gören saç boyalarının 4 adet kolide bulunduğu, ürünlerin atık suya maruz kalması nedeniyle kullanılamaz durumda olduğu tespit edildiği, nitekim kozmetik bilirkişisince numuneler üzerinde yapılan incelemeler ve dosyadaki fotoğraflardan anlaşılacağı üzere boyaların tüp içeresinde de olsa hasar gördüğü, atık sudan dolayı kirlenmeye maruz kaldığından artık sağlık açısından kullanılamamaz hale geldiği, hasar gören emtiaların dava dışı sigortalının defterlerinde kayıtlı olduğu, hasar gören 547 adet saç boyasının sigortalıya ait işyerinin bodrum katında depolanmasının mümkün olduğu, her bir ürün için belirlenen ortalama alış birim fiyatı olan 21,58 TL emtia değerinin piyasa rayiç değerinde olduğu buna göre toplam zararın KDV dahil 13.811,03 TL olup piyasa rayiçlerine uygun kadri maruf olduğu, bu nedenle davacının sigortalısına ödemiş olduğu 13.811,03 TL hasar tazminatını davalı kurumdan rücuen talep etmekte haklı bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı … ödeme tarihlerinde halefiyet hakkı kazanmış olmakla bu tarihten itibaren faiz talep edebileceği, hasar ödemesinin, 2 ayrı tarihte olduğu dikkate alınarak avans faiz üzerinden yapılan hesaplamada davacının 540,95 TL faiz alacağı bulunduğu, takip talebindeki işlemiş faiz ile mahkemece tespit olunan işlemiş faiz arasındaki farkın iki ayrı ödeme tarihinden kaynaklandığından davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353.1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-İSKİ yönünden istinaf başvuru harcının alınmadığı anlaşılmakla hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, davalı İSKİ’den tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davalı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 362/1.a Maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.12/03/2020