Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/2711 E. 2020/781 K. 19.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/2711 Esas
KARAR NO: 2020/781
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/12/2016
NUMARASI: 2015/768 Esas, 2016/963 Karar
DAVA: TAZMİNAT (Sigorta Poliçesinden Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 19/03/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkiline ait işyerinin davalı sigorta şirketi tarafından Esnafım Paket Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, iş bu poliçe ile üçüncü kişilere verilecek zararların teminat altına alındığını, 09.04,2015 tarihinde esen kuvvetli rüzgar nedeniyle iş yerinin dış cephesindeki vitrin camının park halinde bulunan … Ltd. Şti.’ne ait … plakalı aracın üzerine düşerek hasarlanmasına sebebiyet verdiğini, müvekkili tarafından olay sonrasında söz konusu araçta meydana gelen zararın tazmini için davalı sigorta şirketine müracaat edilmesine rağmen bir netice alınamadığını, müvekkiline ait araçta meydana gelen değer kaybının davalıdan tahsili için huzurdaki davayı açma zorunluluğunun doğduğunu, bu nedenlerle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 2.000.00.TL hasar bedelinin 09.04.2015 hasar tarihinden itibaren işleyecek avans faizi, yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile birlikte davalıdan ( poliçe limiti ile sorumlu olmak kaydıyla) tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevabında; davacı tarafından talep edilen tazminatın, sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan üçüncü bir şahsa ait araçta meydana gelen hasarın karşılanmasına yönelik olduğunu, talep edilen hasarın oluş şekli itibarıyla poliçe teminatı kapsamında bulunmadığını, çünkü bu tür sigortanın, sigorta ettirenin poliçede gösterilen sıfat, faaliyet ve hukuki münasebetlerinden kaynaklanan 3. kişi zararlarını karşılamaya yönelik olduğunu, TTK madde 1429 uyarınca meydana gelen hasardan sigortalının kusuru olmadığından sorumluluk sigortası kapsamında bulunmadığını, olayın haksız fiilden kaynaklanması nedeniyle olay tarihinden itibaren avans faizi talep edilmesinin usulsüz olduğunu, talep edilebilecek faiz türünün yasal faiz olduğunu, bu nedenle davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, taraflar arasında ki hukuki ihtilafın sözleşmesel dayanağının davacı ile davalı sigorta şirketi arasında düzenlenen ”Esnafım Paket Sigortası” olduğu, sigorta poliçesi ile sigortalının 3. şahıslara doğrudan verdiği maddi ve bedeni zararlardan doğan sorumluluğu teminat kapsamına aldığı, sigortalının kullanımında ve zilyedinde bulunan malvarlığının 3. şahıs zararı olarak değerlendirilemeyeceği hususunun poliçede belirlendiği, davacı tarafın dava dileçesinin içeriğinden üçüncü kişinin zararından dolayı tazminat talebinde bulunduğu hususu açık olmakla birlikte dilekçesinde zarar gören üçüncü kişiye ödeme yaptığına ve tazminat talep etme hakkını temlik aldığına ilişkin bir ibare yer alamamakla birlikte davacı tarafın son celsede davacının zarar gören aracın zararını araç sahibine ödediği yönündeki beyanı 6100 Sayılı Kanunun 141.maddesi uyarınca iddianın genişletilmesi yasağı kapsamında kaldığı, davalı tarafın iddianın genişletilmesine muvafakat etmediği gibi son celsede davacı tarafça hasarın ödendiğine ilişkin belgeleri ibraz etmek istemesinin 6100 Sayılı Kanunun 145. md anlamında sonradan delil gösterme niteliğinde bulunduğu davalı tarafça muvafakat edilmediği anlaşılmakla davacı tarafın sübut bulmayan davasının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; müvekkil tarafından 3. Kişiye ödenmek zorunda kalınan zarar, davanın temelini oluşturduğu, müvekkil tarafından zararın karşılandığı hususu davalı sigorta şirketi tarafından da bilindiğini, müvekkilinin 3. Kişinin aracında meydana gelen hasarı ödediğine ilişkin beyanı iddianın genişletilmesi yasağı ile bir ilgisi bulunmadığını, zira yapılan ödeme zaten davanın temelini oluşturduğunu, HMK 145. Madde metninden de açıkça ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delinin sonradan gösterilmesine izin verileceği belirtildiği, bu sebeple davacı taraf olmamızda göz önünde bulundurularak yerel mahkeme tarafından ödemeye ilişkin belgeleri sunmak için tarafımıza süre verilmesi gerekirken, talebimiz iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesi hukuk ve içtihatlara aykırı olduğundan mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, “Esnafım Paket Sigorta Poliçesi“ kapsamında üçüncü kişilere verilen zarar nedeniyle ödenen bedelinin rücuen tazmini istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, taraflar arasında başlangıç tarihi 26/04/2014, bitiş tarihi 26/04/2015 olan, “Esnafım Paket Sigorta Poliçesi“ düzenlendiği, iş bu poliçe ile 3. Kişilere verilecek zararlar da teminat altına alındığı, 09/04/2015 tarihinde kuvvetle rüzgar nedeniyle iş yerinin dış cephesindeki vitrin camı, iş yerinin önünde park halinde bulunan üçüncü şahıs adına kayıtlı … plakalı aracın üzerine düşerek hasar görmesine sebebiyet vermesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini talep edilmiştir. Yani, açıkça üçüncü kişinin zararından dolayı tazminat talep edildiği, dayanak yapılan poliçe ile 3. kişilere verilecek zararlar da teminat altına alındığı anlaşılmaktadır. Öncelikle davanın mahiyeti gereği, davacının, poliçe kapsamında üçüncü kişilere verilen zarar nedeniyle rücuen tazminat talebinde bulunabilmesi için zarar gören üçüncü kişiye yapılan ödemeyi belgelendirmesi gerekmektedir. Ancak dava dilekçesinin içeriğinden üçüncü kişinin zararının karşılanarak hasar ödemesi yapıldığına dair bir iddia olmadığı gibi üçüncü kişinin zararının ödendiğine dair herhangi bir delille de dayanılmamıştır. Davacı vekili, ön inceleme duruşmasından ve alınan bilirkişi raporundan sonra ödeme iddiasında bulunmuş, istinaf dilekçesinde de ödeme iddiası tekrar etmiş ise de ödemeye dair bir belge ibraz edilmemiştir. Bu nedenle davacının ödeme iddiası, HMK 141. maddesi uyarınca iddianın genişletilmesi kapsamında olup davalı tarafça iddianın genişletilmesine muvafakat edilmediğinden ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen karar esas ve usul yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılmış olan toplam 117,10 TL’ den mahsubu ile bakiye kalan 115,00 TL harcın davaCıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 /1-b/1 bendi ile aynı kanunun 362/1.a Maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.19/03/2020