Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/2641 E. 2020/804 K. 19.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/2641 Esas
KARAR NO: 2020/804
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/06/2017
NUMARASI: 2016/59 Esas, 2017/503 Karar
DAVA: İSTİRDAT
KARAR TARİHİ: 19/03/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 18.01.2015 tarihli dava dilekçesinde, davalı ile müvekkili arasında imzalanan 16.05.2014 tarihli sözleşmenin 7. maddesi gereğince, müvekkilinin davalı borçluya sözleşme bedelinin tamamı 219.000 USD ‘yi ödediğini, ancak davalının bir yıllık ücretin tamamını almasına ve müvekkilinin tüm edimlerini yerine getirmesine rağmen, haksız ve hukuksuz olarak müvekkilini … platformundan çıkardığını, davalının sözleşme gereği müvekkiline kullandırmadığı süre / kısımla ilgili bedeli iade etmek istememesi üzerine, müvekkilinin alacağın tahsili için, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, İtirazın haksız olduğunu iddia ederek, sürenin bitimine 302 gün kala müvekkilinin platformdan hukuka aykırı olarak çıkartıldığını, davalının vermemiş olduğu 302 günlük hizmet bedelinin 213.816 USD takip tarihi kur üzerinden 623.078,32 TL olduğunu, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı borçlunun 170.000,00 TL yönünden icra takibinin iptaline, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Maliye Hazinesi vekili, 14.02.2017 tarihli dilekçesinde, 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Milli Emlak Müdürlüğünün … sıra nolu Genelgesi uyarınca KHK İşlemleri İl Bürolarınca yürütülen sürece ilişkin kapatılan kurum ve kuruluşlar ile bunların bağlı oldukları tüzel kişilerin veya maliki gerçek kişilerin alacak ve haklarının tespiti ile ödenmesi gereken borçların ödenmesinin sağlanması konusunda görüş ve öneride bulunmak görevi kapsamında hak kayıplarının önlenmesi amacı ile idare adına devam olunmasının uygun olacağının belirtildiği, görüş ve talimatların bildirildiğini, davaya Maliye Hazinesi olarak devam olunacağını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yazısına istinaden dava konusu … logolu kanalın platformdan çıkarıldığını, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu’nun 07.10.2015 tarih ve 2014/37666 Soruşturma sayılı yazısı uyarınca, yayın yapan, …, …, …, …, …, … logolu kanalların platformdan çıkartılmasının hasıl olduğunu, bahse konu kanalın … uydusundan da çıkartıldığını, müvekkili şirketin sözleşme yapma serbestisi ilkesi gereğince sözleşme yapıp yapmama hürriyetine sahip olduğunu, dava konusu olay hakkında RTÜK tarafından verilmiş aksi yönde bir karar/ görüşün söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin hiçbir Anayasa ve ilgili yasa hükümlerini ihlal etmediğini, davacının alacak talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yazısı incelendiğinde “ terör örgütü olan yapının devleti ve siyasal iktidarı hedef alan yayınlar yaptığı gerekçesi ile suç işlemekte vasıta olarak kullanılması “nedeni ile yer ve imkan sağlanmamasına, fiillerine iştirak edilmemesine karar verildiğinin açık olduğunu, müvekkili şirketin marka değerinin zarara uğradığını, abonelik iptallerinin gerçekleştiğini ve tüketiciler tarafından Türkiye ‘nin dört bir yanında pek çok dava açıldığını, reklam gelirlerinin düştüğünü savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI; Mahkemece, 670 sayılı KHK kapsamında hazineye devredilen davacı şirket ile davalı arasında yapılan dijital platform hizmet sözleşmesi gereğince 1 yıllık hizmet için öngörülen 219.000 USD ‘nin davacı tarafça davalıya ödendiği, ancak bilahare hizmetin 303 günlük süresi kalmasına rağmen davalı tarafça davacının dijital platformdan çıkartılarak hizmet sunulmayacağının kesinleştiği, bu haliyle davalı tarafça peşin yapılan ödemenin davalı uhdesinde sebepsiz zenginleşmeye sebep olacağı, buna göre de 6098 sayılı yasanın 77.maddesi uyarınca da verilmeyen hizmet için peşin alınan bedelin verilen hizmet süresi için oranlama yapılmak suretiyle alınan hizmet karşılığı tespit edilip bakiye kısmın davacıya iadesi ile davalının yükümlü olduğuna kanaat getirildiği ,dava değerinin 170.000,00 TL olarak gösterildiği, 170.000,00 TL nin takip tarihi itibariyle USD karşılığı 58.894,85 USD olduğu gerekçesiyle, davanın 170.000,00 TL karşılığı 58.894,85 USD’ye İlişkin kısmının kabulü ile bu kısma takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4-a maddesi gereğince USD cinsinden açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına devet bankalarınca ödenen en yüksek faiz oranı ( yıllık %9 oranını geçmemek üzere ) uygulanmak suretiyle fiili ödeme tarihindeki TCMB’nın efektif döviz satış kurundan hesaplanan TL karşılığının davalıdan tahsili ile takibin devamına, kabul edilen dava değeri üzerinden%20 oranında hesaplanan 34.000.00 TL İcra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davalı vekili ve katılma yolu ile davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak, müvekkili şirketin uğradığı zararlar göz ardı edilerek hüküm kurulduğunu, şirketin marka değerinin zarara uğradığını, abonelik iptallerinin gerçekleştiğini, tüketiciler tarafından müvekkili şirkete davalar açıldığını, müvekkilinin peşin ödediği uydu kapasitesi bedeline katlanmak zorunda kaldığını, reklam gelirlerinin düştüğünü, bilirkişi incelemesi yapılmadan hüküm kurulduğunu, İcra inkar tazminatının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yazısına istinaden platformdan çıkarıldığını, ödeme yapılmasının beklenemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir. Maliye Hazinesi vekili, İstinaf dilekçesine cevap ve katılma yoluyla istinaf nedenleri olarak, davanın kabulünün haklı ve yerinde olduğunu, İcra takip talebindeki gibi faiz konusunda karar oluşturulmaması, alacağa takip tarihinden itibaren faiz yürütülmüş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek hükmün düzeltilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, hizmet sözleşmesi kapsamında peşin olarak verilen bedelin istirdatı istemine ilişkindir. Taraflar arasında, 16.04.2014 tarihinde, Kanun Hükmünde Kararname kapsamında daha sonra kapatılan, …, …, … ve … yayınlarının davalı şirket tarafından belirlenecek içerik üyelik paketi içerisinde bölgedeki tüketicilere digital ve şifrelenmiş yayınlar halinde davalı abonelerine ulaştırılması için, 219.000 USD bedelli sözleşme imzalandığı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından gönderilen 07.10.2015 tarih ve 2014/37666 soruşturma sayılı yazı ile yayın yapan ,…, …, …, …, …, …, … logolu kanalların platformdan çıkartıldığı, kapatılan … logolu kanalla ilgili kullanılmayan hizmet bedelinin tahsili amacıyla, 213.816,00 USD asıl alacak olmak üzere toplam 216.346,64 USD ( 623.078,32 TL ) nin tahsili amacı ile 26.11.2015 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip talebinde, toplam alacağın tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla takip tarihinden fiili ödeme tarihine kadar ve fiili ödeme günündeki döviz alış kuru üzerinden USD alacak için işleyecek yıllık %9 reeskont faizi ile takip sonrası temerrüt faizi ve değişen oranlardaki faizi ile birlikte TBK 100. madde uyarınca yapılacak kısmi ödemelerin öncelikle faiz ve masraflara mahsubuyla tahsilini istediği ,davalı borçlu şirketin yasal sürede borca, faize ve ferilerine itiraz ettiği ve davacının davasını İİK 67. maddesi gereğince 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde ve asıl alacağın yalnızca 170.000,00 TL ‘lik kısmı için davayı açmış olduğu konularında bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, hizmetin kullanılmayan kısmı yönünden peşin ödenen hizmet bedelinin iade talebinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı ile kurulan hükmün faiz ve İcra inkar tazminatı yönünden yerinde olup olmadığıdır. 668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum Ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin, ikinci bölümünde olağanüstü hal kapsamında alınan tedbirlerin düzenlendiği, 2/1 .fıkrada, milli güvenliği tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne ( FETÖ/ PDY ) aidiyeti, iltisaki veya irtibatı belirlenen, ekli listede yer alan özel radyo ve televizyon kuruluşlarının, gazete ve dergiler ile yayınevi ve dağıtım kanallarının kapatıldığının belirtildiği, ekli listede, davayı açan TV ninde yer aldığı, 17.08.2016 tarihli Resmî Gazetenin 29804 sayısında yayınlanan 670 sayılı olağanüstü hal kapsamında alınması gereken tedbirler hakkında kanun hükmünde kararnamenin 5.maddesinde, devir işlemlerine ilişkin tedbirlerin düzenlendiği, maddede, 20.07.2016 tarihli 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal Kapsamında yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının her türlü taşınır, taşınmaz malvarlığı, alacak ve hakları ile belge ve evraklarının, her türlü tespit işlemini yapmaya, kapsamını belirlemeye, idare etmeye, avans dahil her türlü alacak,senet, çek ve diğer kıymetli evraka ilişkin olarak dava ve icra takibi ile diğer her türlü işlemi yapmaya, devralınan varlıklarla ilgili olup kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle tevsik edilen borç yükümlülüklerini tespite ve hiçbir şekilde devralınan varlıkların değerini geçmemesi, ek mali külfet getirmemesi, kefaletten doğmaması ve Fethullahçı Terör Örgütü ( FETÖ/ PDY) ‘ne aidiyeti, iltisaki veya irtibatı olmayan kişilerle gerçek mal ve hizmet ilişkisine dayanması şartıyla bu varlıkların değerlendirilmesi suretiyle bunlara uygun bir takvim dahilinde ödemeye, kapatılan kurum ve kuruluşların taahhüt ve garanti ettiği ancak vermediği mal ve hizmet bedellerinin ödemesini durdurmaya veya ödemeye, tahsili mümkün olmadığı anlaşılan veya tahsilinde ve takibinde yarar bulunmayan hak ve alacaklar ile taahhüt ve garantilerinin tahsilinden vazgeçmeye, her türlü sulh işlemini yapmaya, devralınan varlıklarla ilişkili kredi veya gerçek bir mal veya hizmet ilişkisine dayanan borçlar nedeniyle konulmuş veya daha önce kaldırılmış takyidatları, kredinin veya borcun ödenebilmesini sağlamak amacıyla kaldırıldığı andaki koşullarla tekrar koydurmaya ve ihyaya vb bütün işlemleri yapmak amacıyla usul ve esasları belirlemeye, vakıflar yönünden Vakıflar Genel Müdürlüğünün, diğerleri yönünden Maliye Bakanlığı’nın yetkili olduğunun belirtildiği, 3. Fıkrada, kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının bağlı oldukları şirketlerin faaliyetlerinin sonlandırılarak ticaret sicil kayıtlarının re’sen terkin edileceği, bunların devralınan varlıkları dışındaki varlıklarının hazineye bedelsiz devredilmiş sayılacağına vurgu yapıldığı, kapatılan şirketin KHK ile re’sen terkin edildiği anlaşılmıştır. Taraflar arasında imzalanan, 16.05.2014 tarihli sözleşme, “18”maddeden oluşmaktadır. Sözleşmenin konusu “3”. maddede, yayıncıların, …, …, … ve … kanalları için, … tarafından belirlenecek içerik üyelik paketi içerisinde bölgedeki tüketicilere digital ve şifrelenmiş yayınlar halinde Krea abonelerine ulaştırılmasına İlişkin tarafların karşılıklı hak ve mükellefiyetlerinin tespiti, tatbik ve tefsirinden doğacak uyuşmazlıkların çözüm yollarının gösterilmesi olarak tanımlanmıştır. Mali hükümler “7”.maddede düzenlenmiştir. ”16”. madde başlığı “ Mücbir Sebepler “ dir. Maddede, tarafların herhangi birinin, deprem, yangın, sel gibi doğal afetler sebebiyle veya uydu sistemlerindeki arızalar veya savaş, terör eylemleri, ambargo gibi sebeplerle iş bu sözleşme ile yükümlendikleri edimlerini yerine getiremezlerse birbirinden herhangi bir nam altında tazminat talep etmeyeceklerini kabul, beyan ve taahhüt edecekleri ifade edilmiştir. Sözleşmenin fesih halleri üst başlığı ise “17”. maddede düzenlenmiştir. 17.1. bentte, Krea’nın aşağıdaki sebepler altında sözleşmeyi süresinden evvel tek taraflı olarak derhal feshedeceğine yer verilmiştir. Bu sebepler, yayıncıların, kanallara ilişkin uydu yayın lisansı ve izninin olmaması veya olupta resmî, özerk kurum ve kuruluşlarca iptal edilmesi, yayıncıların, Krea’nın içerik paketlerini üyelerine ulaştırdığı uydu platformdaki yayınının durdurulması, durdurulmasının istenmesi, yayıncıların yayınlarının mücbir sebep halleri dışında teknik sebeplerle bir takvim ayı içinde asgari aralıklarla 7 gün ya da ardı ardına 4 gün olarak geçici durması ve durdurulması şeklinde belirtilmiştir. Davacı, davalının sözleşmeyi haksız feshine dayandırmamış, … platformundan haksız şekilde çıkarıldığını belirtmiştir. Davalının kabulünde olduğu üzere, davalının sözleşmeyi feshetmesi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yazısına istinaden dava konusu kanalı platformdan çıkarması ile gerçekleşmiştir. Davalı taraf, her ne kadar istinaf dilekçesinde, 17. madde uyarınca platformdan çıkarıldığını, sözleşmeye aykırılık olmadığını iddia etmiş ise de, davacının talebi sözleşmeye aykırılıkla ilgili tazminat davası değildir. Somut olayda, söz konusu maddenin değerlendirilmesi sonuca etkili olmayacaktır. Sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK ‘nın, birinci bölümünde borç ilişkisinin kaynakları üst başlığı ile birinci ayrımda, sözleşmeden doğan borç ilişkilerine yer verilmiş, Sözleşmenin kurulması “1”. maddede tanımlanmıştır. Taraflar arasında, sözleşmenin kurulumu, içeriği ve geçerliliği konusunda bir uyuşmazlık yoktur. Yasanın üçüncü bölümünde, “Borçların ve Borç ilişkilerinin Sona Ermesi, Zamanaşımı “ üst başlığı ile 131 vd maddelerde sona erme halleri düzenlenmiştir. Bunlar, 131. maddede, asıl borca bağlı hak ve borçların sona ermesi, 132. maddede ibra, 133. maddede, yenileme, 135. Maddede, birleşme, 136. maddede “İfa imkansızlığı “, 139. maddede, takas şeklinde yer almıştır. Somut olayda söz konusu sözleşme karşılıklı borç yükleyen çift taraflı bir sözleşmedir. TBK 136. maddede “ İfa imkansızlığı “ düzenlenmiştir. 136/1. fıkrada, borcun ifasının borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkansızlaşırsa, borcun sona ereceği, 2. fıkrada ise, karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkansızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlunun, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olduğu, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybedeceği belirtilmiştir. Somut olayda, uygulanması gereken yasal düzenlemenin TBK ve 136/2. fıkrası olduğu kanaatine varılarak bu kapsamda değerlendirme yapılmasının uygun olacağı anlaşılmıştır. Bu halde, davalı borçlunun davacıyı platformdan çıkartması ve buna dair edimini yerine getirememesinin, borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeple imkansızlaştığının kabulü gerekecektir. Sonuç olarak ise, buna dair borcun, ifa imkansızlığı nedeniyle sona erdiğinin kabulü ve karşı taraftan alınmış olunan edimin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince geri vermekle yükümlü olunduğunun kabulü yerinde olacaktır. Mahkemece, her ne kadar yasa kapsamında değerlendirme yapılmamış ve gerekçede belirtilen husus yeterli olmasa dahi hükmün sonuç olarak yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Çünkü, davalının henüz vermemiş olduğu hizmete dair bedeli, ifa imkansızlığı nedeniyle sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri iadesi gerekmektedir. Diğer yandan, davalı tarafça ileri sürülen, müvekkili şirketin uğradığı iddia edilen zarar vb diğer iddialar iş bu davanın konusu olmadığından ve HMK ‘nın “ yargılamaya hakim olan ilkeler “i ve ilgili emredici hükümleri gözetilerek değerlendirilmemiştir. Ayrıca, davalının davacıya iade etmesi gereken alacak miktarı, kendi defter ve kayıtları ile de biliniyor olması karşısında, alacağın likit olduğunun kabulü sonucu, davalı aleyhine İİK 67. maddesi gereğince icra inkar tazminatına karar verilmesinde de usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun beşinci bölümü, “ Bilirkişi İncelemesi “ üst başlığını taşımaktadır. Yasanın 266. maddesinde, “Bilirkişiye başvurulması gereken haller “ başlığı ile, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut bilirkişi oy ve görüşünün alınmasına mahkemece karar verileceği, ancak genel bilgi veya tecrübelerle yahut hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı belirtilmiştir. Somut olayda, hizmete son verilen tarih, ödenen bedel ve süresinin belli olması karşısında, mahkemenin yasada belirtilen şekilde genel bilgi veya tecrübesi ile hesaplamayı yapmasında bir aykırılık görülmemiştir. Aksine, sırf böyle bir hesaplama işlemi için bilirkişi incelemesi yaptırılması, Anayasa’nın 141/3. fıkrasında düzenlenen, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 30. maddesinde düzenlenen usul ekonomisi ilkesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ek protokolünde yer alan mülkiyet hakkını güvence altına alan hükmünü ihlal sonucu doğurabileceğinden isabetli olmayacaktır. Davacı vekili ise, takibe konu işlemiş faiz alacak kısmının reddinin yerinde olmadığını iddia etmiştir. Sözleşmenin her iki tarafı tacirdir. Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK ‘nın 18. maddesinde tacir olmanın hükümleri üst başlığı İle üçüncü fıkrada, tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarların veya ihtarların noter aracılığı ile, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılacağı belirtilmiştir. 6098 sayılı TBK ‘nın 117/1. fıkrada ise, muaccel bir borcun borçlusunun, alacaklının ihtarı ile temerrüde düşeceğine yer verilmiştir. Somut olayda, davacı alacaklının, davalı borçluyu usulüne uygun şekilde temerrüde düşürdüğüne dair, yasanın düzenlediği şekilde dosyaya herhangi bir ihtarname ibraz edilmiş değildir. Ayrıca aksini ispatlayan somut bir delil veya iddiada mevcut değildir. Temerrüt şartlarının kabulü ve faize karar vermek isabetli olmayacaktır. Bu sebeple, davacı vekilinin buna dair istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle ve özellikle, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturmaya konu yazısı, KHK hükümleri, TBK ‘ın 136 ve ilgili hükümleri gereğince, ifa imkansızlığı nedeniyle, borcun sona erdiği, ifa edilmeyen hizmet karşılığı bedelin sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda geri iadesi gerekeceği hususları ve ilgili mevzuat hükümleri gereğince, davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere üzere; 1- İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/59 Esas, 2017/503 Karar ve 22.06.2017 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- b/1. bendi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 11.612,70TL harçtan peşin alınan 2.903,00TLharcın mahsubu ile bakiye 8.709,70TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, peşin harcın mahsubuna, 4- Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.19/03/2020