Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/2561 E. 2019/1065 K. 13.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/2561 Esas
KARAR NO : 2019/1065
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2012/209
KARAR NO : 2017/404
DAVA : TAPU İPTALİ VE TESCİL
KARAR TARİHİ: 13/06/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA:Davacı dava dilekçesi ile , davacı kooperatifin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu nezdinde kayıtlı olduğunu, 1977 yılında binlerce küçük ve orta ölçekli kuru gıda toptancıları tarafından toplu iş yeri yapı kooperatifi olarak kurulduğunu, halen faaliyetine devam ettiğini, tasfiyeye girmediğini, ortaklarının büyük bir kısmına iş yerlerinin teslim edilmiş olmasına rağmen iş yerlerini almayan ortaklar bulunduğunu, davalı kooperatifin ise , davacı kooperatifin 28/4/2007 tarihli olağan genel kurul gündeminde 9. Sırada yer alan gündem konusu karara dayalı olarak yine davacı kooperatifin üyelerinin ortaklığında kurulması kararlaştırılan bir kooperatif olması gerekirken, genel kurulun verdiği yetkiden sapılarak, 2007 yılında, davacı kooperatifin yönetim ve denetim kurulunu teşkil eden toplam 19 kişi tarafından 23/8/2007 tarihinde özel işletme gibi kurulan bir işletme kooperatifi olduğunu, davacı kooperatifi kuran ve yöneten kişilerin aynı tarihte davalı kooperatifinde yönetim ve denetim kurulu üyeliklerini yaptıklarını, İstanbul Ticaret Sicili Gazetesinin 17/5/2007 tarih ve 6810 sayılı nüshasında 613.sayfasında yayımlanan davacı kooperatifi 28/4/2007 tarihinde olağan genel kurulu toplantı tutanağının gündemin 9. Maddesinde, davacı kooperatifin bütün üyelerine dükkan teslim edemediğini bu sebeple tasfiyeye giremediğini, ancak teslim edilen işyerlerinin ve sitenin yönetilmesi ihtiyacı karşısında, davacı kooperatifin ortaklarının ortaklığında, sitenin yönetilmesi amacıyla ayrı bir kooperatif kurulmasına dair karar alındığını, aynı kararla, kurulacak bu kooperatifin davacı kooperatife ortak yapılmasına dair de karar alındığını, davacı kooperatifin mülkiyetinde bulunan dava dilekçesinde ada ve parsel numaraları yazılan yerlerle birlikte 20619 parselde mukim ve o dönemde idare binası olarak kullanılan C-28 Blok bürolarının yukarıdaki şartlar dahilinde işletme kooperatifine tahsisi ve bedelsiz devri için dönemin yönetim kuruluna yetki verildiğini, davacı kooperatif mal varlığı içinde önemli bir değere karşılık gelen taşınmazların davacı kooperatifin uzantısı olarak kurulması planlanan davalı kooperatife tahsisen-bedelsiz devredilmek suretiyle davacı kooperatifin ortaklarına hizmet verilmesinin karara bağlanmadığını, kendisine yetki verilen dönemin yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin sadece kendilerinden oluşan 19 kişinin kurucu ortaklığında davacı kooperatiften tamamen bağımsız ve kopuk ayrı bir işletme kooperatifi kurduklarını ve verilen yetkiyi de amacı dışında kullanılarak kendi kurdukları bu kooperatife dava konusu taşınmazları bedelsiz şekilde devrettiklerini, taşınmazların sebepsiz ve hukuka aykırı olarak el değiştirdiğini, yönetim kurulu üyelerinin 16/10/2010 tarihli genel kurulunda ibra edilmeyerek, yeniden seçilmeyerek görevlerinden uzaklaştırıldığını, hatta davacı kooperatifin dahi evrak ve defterlerini teslim etmediklerini, bu nedenle bir çok davalar açıldığını, bu sırada mahkeme vasıtasıyla ele geçirilen defterlerin incelenmeye alındığını, 2004-2010 yılları arasındaki yönetim kurulu karar defterleri incelendiğinde, yukarıda anlatılan bedelsiz taşınmaz devrinin tespit edildiğini, bunun üzerine davacı kooperatif genel kurulunun bilgilendirildiğini, aynı toplantıda genel kurul tarafından “amacı dışında yetki aşılarak devredilen taşınmazlar için tapu iptali ve tescil davası açılması ve 28/4/2007 tarihli genel kurul kararı doğrultusunda yetki devri ile devredilen site yönetiminin davacı kooperatife geri iade edilmesi” için davacı kooperatifin yeni yönetiminin oy birliği ile görevlendirildiğini belirterek … İlçesi, … Mahallesinde Kain … parselde mukim ve o dönemde idare binası olarak kullanılan C-28 Blok olarak geçen binanın tamamının davalı adına olan tapusunun iptali ile davacı kooperatif adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA Davalı vekili cevap dilekçesi ile, öncelikle işbölümü itirazında bulunduklarını, müvekkili kooperatifin, davacı kooperatifin kayıtlı ortağı olmasına rağmen işbu davada 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu çerçevesinde Ticaret Mahkemesinin görevli olduğunu, davacı kooperatifin şu anki yönetiminin iş başına geldiği 16/10/2010 tarihli genel kurulu aleyhine İstanbul 9 ATM nin 2010/645 esas sayılı dosyasından, kooperatif yönetiminin işbu davayı açma yetkisini aldığı, 02/07/2011 tarihli genel kurul aleyhine de İstanbul 49 ATM nin 2011/403 esas sayılı dosyalarından iptal davaları açıldığını, davacı kooperatifin davacı sıfatının olup olmadığının belirlenmesi için bu davaların beklenmesi gerektiğini, davacı kooperatifin 28/4/2007 tarihli genel kurul kararı ile tahsis edilen bilahare 2008 tarihli faaliyet raporu ile genel kurulda ibrası alınan davaya konu blokun … Sitesinin idare binası olduğunu,…kapladığı alan dikkate alındığında kar amacı olmayan 2500 iş yerine hizmet verecek idare hizmet binasının devri ile ilgili genel kurul kararına 16/10/2010 tarihinde yeni seçilen ve davayı açan kooperatif yöneticilerin de katılarak kararı oy birliği ile kabul ve ibra ettiklerini, bu nedenle bu kararın iptaline yönelik açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, işlem üzerinden 2-5 yıllık zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, davanın zamanaşımı süresi için 1163.Sayılı Yasanın 98.maddesinin yollamasıyla TTK nın 309/2.hükmünün uygulanmasının gerektiğini, ayrıca kooperatif genel kurulu ile ilgili alınan kararlara KK 53.maddesi gereğince , bir aylık hak düşürücü süre içinde dava açılmadığı takdirde kararın kesinleşeceğini, bu nedenle zamanaşımı defi ve hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını , davacı görünen kooperatifin tüzel kişiliğinin , genel kurul kararlarının iptalini isteme haklarının olmadığını, KK.53. Maddesinde genel kurul kararlarına karşı kimlerin dava açabileceğinin düzenlendiğini, kooperatif tüzel kişiliğine bu yetkinin verilmediğini, davacıların aktif husumet ehliyetlerin olmadığını, kooperatif namına dava açma hakkının denetçilere ait olduğunu, davacı kooperatif ortaklarının da , işletme kooperatifine ortak edilmesi ifadesinin doğru olmadığını, kararda böyle bir ibare bulunmadığını, davacı kooperatif yönetiminin 16/10/2010 tarihinde göreve geldikten sonra … Sitesinin yönetmek iddiası ile müvekkili kooperatife karşı husumetle saldırı başlattığını, bu hususta taraflar arasında ceza davası bulunduğunu, davacı kooperatifin ana sözleşmesinde site yönetimi yetkisinin bulunmadığını, davalı kooperatifle ilgili ilk onayın 28/4/2007 tarihli genel kurul toplantısının 9.maddesi ile alındığını, bu kararda davacı yeni yönetim kurulu üyelerininde vekaleten katıldıklarını, karar- da davacı kooperatif ortaklarının da işletme kooperatifine ortak edilmesinin kararlaştırıldığını, davalı kooperatifin 19 ortakla kurulduğunu şu an ortak sayısının 250’yi aştığını, genel kurul kararına uygun olarak işletme kooperatifinin 25/02/2008 tarih ve 512 sayılı yönetim kurulu kararı ile yapı kooperatifine ortak edildiğini ve 12/03/2008 tarih 515 sayılı kararı ile de dava konusu taşınmazın işletme kooperatifine bedelsiz olarak ferdileşme yoluyla tahsis edildiğini, davacı kooperatifin 2008 yılı faaliyetlerinin ibra edildiğini, davacı kooperatifin yapı kooperatifi olup , 400000 metre karelik kapalı alandaki 3000 iş yerine iskan alarak kat mülkiyeti kurduğunu, tapuların ortaklara dağıtıldığını, site yönetim yetkisinin davalı kooperatifte olduğunu, 2008 yılından başlamak suretiyle site yönetim aidatlarının davalı kooperatifçe toplanmaya başlandığının, güvenlik, temizlik, benzeri hizmetlerinin işletme kooperatifince verilmeye başlandığını, dava konusu blokun, 3000 kat malikinden oluşan gıda sitesine hizmet eden ofis binası olduğunu, müvekkilinin site yönetim yetkisi ve görevini 01/01/2008 tarihli yöneticilik devir sözleşmesi ile üstlendiğini, davacının tarafı olmadığı bir sözleşmeyi, sonlandırma yetkisinin de olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2012/209 Esas, 2017/404 Karar sayılı kararında özetle; davanın kabulü ile, İstanbul ili Bayrampaşa İlçesi, Sağmancılar Mahallesinde kain Parsel No 20619 olan , Blok No C-28 olan 8, 9 , 10 , 11 , 12 , 13, 14 ,15 ,16 ,17 ,18, 19 , 20 , 21, 22 , 23 , 24 , 25 , 26 , 27, 28 , 29, 30 , 31 , 32 , 33 , 34 nolu bağımsız bölümlerin davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tapuya tesciline, şeklinde karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekilinin yasal süresi içinde sunduğu, 05/09/2017 havale tarihli istinaf dilekçesinde özetle;1-Mahkemece 3 ayrı heyetten rapor aldıktan sonra, yani birinci ve ikinci heyetin raporlarını yeterli görmeyip 3. Bir heyet oluşturup bu heyetten rapor aldıktan sonra azınlıkta kalan görüşü esas alarak karar veremeyeceği, Yargıtay uygulamasının da bu yönde olduğu, gerekirse ikinci, üçüncü, dördüncü bilirkişi incelemesi yaptırmak zorunda olduğu, 2-Kendilerince dosyaya sunulan Prof. Dr. … ve Prof. Dr. … imzalı uzman görüşünde bir genel kurul kararı ile kazanılmış hakları ortadan kaldıran daha sonraki genel kurul kararının mutlak butlan ile batıl olduğunu, genel kurul kararının iptalini talep edebilmek için öngörülen bir aylık sürenin geçmiş olduğunu, bu sürenin de hak düşürücü süre olduğunu açıkladıkları, benzer nitelikli İstanbul 4. ATM’ nin 2006/770 ve 2007/601 karar sayılı dosyaya sunulan bilirkişi raporunda butlan hallerinde genellikle kamu düzeni ile yararının söz konusu olduğu, emredici hükmün sadece pay sahiple- rinin çıkarlarını koruması halinde yokluk veya butlan değil, iptal edilebilirlik halinin söz konusu olduğu, anonim ortaklıkların ( kooperatiflerin) temel ilkelerine, özellikle pay sahipleri ( kooperatif ortakları) arasındaki eşitlik ilkesine aykırılık teşkil eden genel kurul kararlarının da kanuna aykırılıktan iptallerinin istenebileceğinin belirtildiği, somut olayda da olsa olsa iptal edilebilirlik durumunun söz konusu olabileceği, bunun için gereken bir aylık sürenin de geçtiği ve bu nedenle davanın reddi gerektiği,3-Kooperatifler kanununun 42. Maddesi geregince davaya konu kararın en yetkili organ tarafından 2007 yılında alındığı, 2007 yılında alınmış bir kararı da yok hükmünde saymanın, ya da butlanla maluldür demenin hukuk güvenilirliğine de aykırı bir durum teşkil edeceği,4-Davaya konu gayrımenkulun aslında sitenin yönetim binası olup, sitenin yönetilmesi için tüm kat maliklerinin ortak alanı olduğu, İstanbul 18 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/340 Esas, ve 2015/14 Karar sayılı ilamı ile müvekkili kooperatifin yasal yönetici olduğunun tescillendiği, dava konusu olayda üyelerin aldıkları genel kurul kararı ile kendilerine ait olan yönetim binasını yine kendilerinin kurduğu davalı kooperatife vererek ferdileştirdikleri, burada eşitlik ilkesinin ihlalinin de söz konusu olmadığı, bu nedenlerle hukuka aykırı olarak verilen ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiği istinaf sebepleri olarak ileri sürülmüştür.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME Dava, kooperatif genel kurul kararının iptali ile birlikte davalı kooperatife devir edilen bağımsız bölümlerin tapu iptaline yöneliktir. Davacı kooperatif, 28/04/2007 tarihli olağan genel kurul toplantısında gündemin 9. Maddesi ile alınan karar doğrultusunda, davalıya devredilen … ilçesi, … Mah. … parselde mukim ve o dönemde idare binası olarak kullanılan C/28 Blok olarak geçen binanın davalı adına olan tapusunun iptali ile davacı kooperatif adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiş, davalı vekili söz konusu taşınmazda bulunan binanın davalı kooperatif tarafından yönetim binası olarak kullanıldığını, davalı kooperatifin davacı kooperatif tarafından kurulduğunu, davalı kooperatifin kurulması ve dava konusu taşınmazın davalı kooperatife devrinin, davacı kooperatifin 28/04/2007 tarihli olağan genel kurul toplantısında kararlaştırıldığını, bu nedenle kararların da geçerli olduğunu ve davanın reddi gerektiğini ileri sürmüş, mahkemece davacı kooperatifin 28/04/2007 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan ve dava konusu taşınmazın devrine ilişkin 9 nolu kararın eşitlik ilkesine aykırı olduğu, kararın butlan ile sakat olduğu ve her zaman ileri sürülebileceği gerekçesi ile butlan ile sakat nitelikteki borçlandırıcı tasarruf işlemi de geçersiz olacağından davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Davacı kooperatife ait 28/4/2007 tarihli olağan genel kurul toplantısında gündemin 9. Maddesi ile, “2006 yılında yapılan genel kurul toplantısında çalışma programı ve 2007 yılı bütçesinde detaylı açıklaması verilen sözleşmenin onaylanmasının ve zemin altı otopark projesi ile yapılan işlemler ve bu amaçla tanzim edilerek, imza altına alınan yap işlet devret sözleşmesinin yeni kurulacak ve … tümüyle işletecek olan site yönetiminin, işletme kooperatifine devri ve bu devir yapılır iken işletme kooperatifinin kooperatifimize ortak edilmesi suretiyle bedelsiz yapılmasına, ve kurulacak kooperatifin önceliğinin kooperatif ortaklarına verilmesine, devrin Bayrampaşa Belediyesi ile yapılan yap işlet devret sözleşmesi hükümlerine göre yapılmasının, bu tarihe ve inşaatın bitimine kadar yapılmış ve yapılacak masrafların işletme kooperatifinden talep edilmemesinin, öncelikle işletme kooperatifinde site yönetiminin kabulü ile ilgili hukuki sürecin tamamlanması koşulunun müteakip devrin yapılması hususunda yönetim kuruluna yetki verilmesine, (yani, site yönetimi ile işletme kooperatifi arasında yapılacak sözleşmeden sonra) ayrıca halen cami yeri olarak kullanılan … bağımsız bölüm numaralı yerlerin yukarıdaki şartlar dahilinde bedelsiz olarak işletme kooperatifine tahsisi için yönetim kuruluna yetki verilmesine, benzer şekilde 20619 parselde mukim halen idare binası olarak kullanılan C-28 Blok bürolarında bedelsiz olarak yeni işletme kooperatifine devri hususunda yönetim kuruluna yetki verilmesinin oybirliği ile karar verildi ” şeklinde karar alındığı, 08/8/2007 tarihli yönetim kurulunun 5. Maddesinde, dava konusu taşınmazın yönetim kurulu üyelerince kurulan işletme kooperatifine 28/04/2007 tarihli genel kurul kararıyla tahsisine karar verildiği, 12/03/2008 tarihli 515 Nolu yönetim kurulu kararı ile dava konusu taşınmazların davalı işletme kooperatifine bedelsiz olarak devrine karar verildiği, davacı kooperatifin 02/7/2011 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararla, 28/4/2007 tarihli genel kurul kararı ile bedelsiz olarak işletme kooperatifine devir ve tahsisine ilişkin kararların kooperatifi zarara uğrattığından bahisle iptali için dava açılmak üzere yönetim kuruluna yetki verilmesine, şeklinde karar alındığı görülmüştür.Öte yandan mahkemece her iki kooperatifin ticari defter ve diğer kayıtları getirtilerek bu kayıtlar ve dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. … ve … oluşan bilirkişi heyetinin sunmuş olduğu 17/12/2013 tarihli heyet raporunda özetle; 28/04/2007 tarihli davacı kooperatif genel kurulunun 9. Maddesinde alınan kararla, ayrı ve yeni bir işletme kooperatifi kurulmasının öngörüldüğü, bu şekilde işletme kooperatifi kurulmasını önleyen bir yasa hükmünün mevcut olmadığı, aynı karar ile, kurulacak bu yeni kooperatifin mevcut yapı kooperatifi üzerindeki bazı işleri yükleneceği ve yapı kooperatifine ait bazı bağımsız bölümlerin de bedelsiz olarak işletme kooperatifine devredileceği, alınan bu kararda da hukuka aykırı bir yön bulunmadığı, bu kararın genel kurulda oy birliği ile alınmış bir karar olup, bu kararın iptali veya butlanı söz konusu olmadan kararın kesinleştiği, kesinleşen karar gereği yapı kooperatifi ve işletme kooperatifi yönetim kurulu üyelerinin aynı kişiler olmasının yapılan işlemi sakatlamayacağı, çünkü yapılan işlemin, bu yönetim kurullarının kararları olmayıp genel kurulca alınan kararların yerine getirilmesi ile ilgili olduğu, sonuçta davacı kooperatifin talebinde haklı olmadığına dair görüş ve tespitte bulunmuşlardır. İtirazlar üzerine mahkemece Dr…. oluşan bilirkişi heyetinden alınan 01/02/2016 tarihli bilirkişi raporunda ise özetle; 28/04/2007 tarihli 9 nolu genel kurul kararının Koop.Ka. Madde 42/b hükmüne açıkça aykırı olduğu, zira karşılıklı yardımlaşma için kurulan bir tüzel kişiliğin tek bir üyeye gayrımenkul bağışında bulunmasının hayatın olağan akışı ile bağdaşmadığı, Koop. Ka. Madde 42/b.6 düzenlemesi ile kooperatif gayrımenkullerinin satılabileceği ancak bunun için asgari fiyatın kooperatif genel kurulu tarafından belirleneceğinin düzenlendiği, Kooperatifler Kanununun bağış konusunu düzenlemediği, ilke olarak bir kooperatifin bağış yapabilmesinin, ancak kooperatifin faaliyet konusu ile bağdaştığı ölçüde geçerli olabileceği, bu durumda genel kurulun esasen kanun koyucu tarafından yasaklanan ve kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullandığı bu şekildeki bir tasarruf yetkisizliğinin kendiliğinden hükümsüzlük sonucunu doğuracağını, mal varlığının korunması ilkesine aykırılığın hukuki yaptırımının kesin hükümsüzlük ve sakatlık olduğu, buna bağlı olarak tapuda gerçekleştirilen borçlandırıcı işlem ve tasarrufi işlemin sakat olması karşısında, tapuda yapılan devir işlemleri geçerli bir sebebe dayanmadığından, bu şekilde yapılan yolsuz tecilin düzeltilmesi sureti ile taşınmazın tapu kaydının düzeltilerek davalı lehine yapılan tescilin terkin edilmesi ve davacı kooperatif adına tescilin gerçekleştirilmesi gerektiği, bu nedenle davacının davasında haklı olduğu görüşü ve tespitinde bulundukları görülmüştür. Her iki rapor arasında çelişki bulunması nedeni ile mahkemece farklı bir bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen yeni bir rapor alınmış ve 23/03/2017 havale tarihli Prof. Dr. … tarafından 01/02/2017 tarihli heyet raporu ile 20/03/2017 tarihli ayrık görüş dosyaya sunulmuştur. Bu rapora göre kooperatiflerin faaliyetlerinin somut olay açısından, kooperatifler kanunun 6.2 maddesindeki ‘faaliyet kelimesinin yargıtay uygulamalarında fiil ehliyeti değil, kooperatifin ‘amacı ile uyuşmayan’ olarak değerlendirilerek ‘ yokluk veya butlan’ olarak değil iptal edilebilirlik olarak kabul edildiği somut olayda genel kurul gündeminin 9. Maddesinde, oy birliği ile alınan kararın içeriği incelendiğinde, bu kararın genel kurulca alınabilecek kararlarda olduğu, olaydaki gibi yapı kooperatiflerin amacını gerçekleştirmek için satımlar yapabileceği gibi, kooperatif amacının gerçekleştirmek için tahsis ve benzeri işlemleri yapma konusunun amacına aykırılık sayılamayacağından, alınan genel kurul kararının yokluk ve butlan işlemlerine tabi olmadığı ve geçerli olduğu, bu durumda söz konusu kararın ancak iptal davası konusu olabileceği, açılacak iptal davasının ise, kooperatifler kanunu 53.1 maddesi gereği bir aylık hak düşürücü süre içinde açılması gerektiği, öte yandan genel kurulda 9. Madde ile alınan kararların üyeler arasında farklı farklı uygulanacağına dair hükümler bulunmadığı ve tüm üyelere eşit ve açık kapı ilkesi dileyen üyelerin işletme kooperatifine üye olabileceğinin açıkca belirtildiği ve bu üyeliği engelleyen hükümler bulunmadığından eşitlik ilkesine aykırılık kapsamında değerlendirilemeyeceği, ayrıca davacıların dava konusu genel kurulda oy birliği ile alınan ve lehe oy verdiği kararlarına karşı, aradan geçen süreden sonra iptal davasına konu edilmesinin gerek kanun gerek yargıtay kararları kapsamında dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği . Alınan bir genel kurul kararı iptal edilmeden aynı konuda ikinci bir genel kurul kararının gerek doktrin gerek yargıtay uygulamaları ile ‘ mutlak butlan olduğu’ konusunda birliktelik mevcut olduğu, aynı şekilde ferdileşmeye geçişten sonra kazanılmış hakların geri alınmasına yönelik yeni genel kurul kararlarınında mutlak butlan nedeni kabul edildiğinden geçersiz olacağı, son olarak dava konusu edilen genel kurulun 9. Maddesi ile bedelsiz tahsis konusunda alınan karara dayanarak devredilen gayrimenkullerin geri alınmasına yönelik gerek doktrin gerek yargıtay uygulamalarında eBK 244 ve TBK 296 vb. maddelerinde şarta bağlı bağışlamalardaki geçerli sebep olmaksızın şartları yerine getirilmemiş ise bağışlananın geri verileceğinin düzenlendiği, somut olayda ise bu şartların yerine getirildiği ve tahsis işleminin geçerli olduğu, yine tahsisin geri istenmesine yönelik eBK 246. Madde hükmü gereği ‘sebebin öğrenildiği andan itibaren bir yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğu, bu sürenin hak düşürücü süre olduğu gerek doktrin gerek yargıtayın yerleşmiş içtihatları ile sabit olduğu, dosya kapsamında ise davacının sebebin daha önce öğrenilmesi halleri dışında en geç 17/08/2008 tarihinde talep konusu gayrimenkullerin deftere işlenme tarihinde biliniyor olması karşısında devredilen gayrimenkullerin, 1 yıllık hak düşürücü süre nedeni ile geri istenmesinin mümkün olamayacağı tespitinin bilirkişi Prof. doktor …dışındaki üye çoğunluğuyla tespit edildiği görülmüştür. Prof. Doktor … ise aykırı görüşünde özetle, davacı kooperatifin 28/04/2007 tarihli genel kurulunda alına dava konusu taşınmazın bedelsiz devrine ilişkin kararın eşitlik ilkesine aykırı olarak bir ortağın sermayenin iadesi yoluyla mal varlığının korunması ilkesini ihlal etmesi nedeniyle butlan ile sakat olduğu, davacı şirket genel kurulu, mal varlığının korunması ilkesini ihlal edecek bir karar almaya yetkili olmadığından bu hususta yönetim kuruluna yetki devredemeyeceği, kararın bu yönüyle de butlan ile sakat olduğu, yönetim kurulu tarafından taşınmazın bedelsiz devrine ilişkin alınan 12/03/2008 tarihli kararın, TTK 391.1.b bendinde yer alan mal varlığının korunması ilkesinin ihlal dolayısıyla da butlan ile sakat olduğu tespiti yapılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; Davacı kooperatifin 28/04/2007 tarihli genel kurulunda alınan 9 nolu kararının butlan ve yoklukla sakat olup olmadığı yada ancak geçerli bir karar olarak iptali edilebilirlik müessesine tabi olup olmadığı, buna bağlı olarak, yapılan tapuda tahsis işlemininde iptalinin mümkün olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.Dosya kapsamına göre, davacı kooperatifin, o zamanki yönetim ve denetim kurulu üyelerinin davalı kooperatifi kurduğu, davalı kooperatifin davacı kooperatifin üyesi olduğu, 28/04/2007 tarihli genel kurulun 9 nolu gündem maddesiyle, dava konusu yönetim binasının, oy birliğiyle davalıya devredildiği anlaşılmaktadır.Burada tartışılması gerekli olan husus, söz konusu 9 nolu kararın hukuki açıdan geçerli olup olmadığıdır. Zira ancak bu kararın geçerliliği halinde dava konusu gayrimenkulün tapudaki devir işlemi geçerli olacaktır.Genel kurul kararlarına ilişkin yaptırımlar iptal, butlan ve yokluk halidir. Bilindiği üzere, Kooperatifler Kanunu 53. maddeye göre, genel kurul kararların iptali için 1 aylık, TTK 445.madde de 3 aylık süre öngörülmüş, fakat yokluk ve butlan hallerinde, kararların sonuçları itibarıyle olumsuz etkileri ağır sayıldığından bu kararların iptali için bir süre öngörülmemiştir. Bu tür kararların butlanı, ya da yok hükmünde oldukları her zaman dava edilebilecek ve ileri sürülebilecektir. Kooperatifler Kanunu’nun 23.maddesine göre, ortaklar, bu kanunun kabul ettiği esaslar dahilinde hak ve vecibelerde eşittirler. Eşitlik ilkesi, ortakların aynı şartlar altında aynı davranışa muhatap olmaları, keyfi bir eşitsiz uygulamaya maruz bırakılmamaları amacını taşır. Ancak haklı bir gerekçe ve objektif kriterlerin varlığı halinde eşitsiz bir uygulama kabul edilebilir ki burada uygulanacak ölçü kooperatifin çıkarları olacaktır.Eşitlik ilkesine aykırı kararların yaptırımına ilişkin Kooperatifler Kanununda ve Türk Ticaret Kanununda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Genel düzenleme olarak KK 53. Madde genel kurul kararlarının iptali için 1 aylık, TTK 445.madde 3 aylık hak düşürücü süre öngörmüştür. Fakat TTK’ nın 447 maddesinde düzenlenen bazı hallerde ise, genel kurul kararlarının yaptırımı butlan olarak öngörülmüştür. Yine TTK 391. Maddeye göre, eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren ,diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin yönetim kurulu kararlarının batıl olduğu belirtilmiştir. Dava konusu olayda, yukarıda da açıklandığı gibi kooperatife ait bir mal varlığı, herhangi bir bedel olmaksızın ortaklardan birisine devredilmekle, bir ortak yararına, diğer ortakların aleyhine büyük bir menfaat sağlandığı, bu haliyle kararın ortaklar arasında tartışmasız bir eşitsizliğe yol açtığı, böylesine bir devrin, kooperatifin menfaatine uygun olduğunu söylenemeyeceği gibi, bu devir dolayısıyla diğer ortakların menfaatlerinin zedelendiğide açıktır.Bir ortağa, hiçbir bedel karşılığı olmaksızın, ekonomik değeri yüksek bir gayrimenkulün tahsisi, kooperatifin temel yapısına aykırı şekilde devri, mal varlığının iadesi anlamına gelecektir. Çünkü kooperatifler ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını, iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma suretiyle sağlamak ve korumak amacıyla kurulur. Tek bir ortağa, gözle görülür şekilde, diğer ortaklardan farklı ve ayrıcalıklı haklar tanımak, kooperatifin varoluş amacına uygun düşmeyecektir. Kaldı ki kooperatifin mal varlığı, hem ortakların, hemde alacaklıların güvencesi niteliğinde olduğundan, mal varlığının sadece bir ortağa, değerinin altında veya bedelsiz devredilmesi, alacaklıları ve ortakları koruyan mal varlığının korunması ilkesinin ihlali anlamına gelecektir.Nitekim, Kooperatifler Kanunu 42. maddenin 6. fıkrasına göre, gayrimenkul alımında ve satımında takip edilecek usul ile, alınacak gayrimenkulün niteliğini ve yerini azami fiyatına, satılacak gayrimenkulün asgari fiyatını münhasıran belirlemek yetkisinin kooperatif genel kuruluna tanındığı ve bu yetkinin başka bir organa devir edilemeyeceği düzenlemesi mevcutken, somut olayda bir bedel karşılığı dahi olmadan dava konusu gayrimenkulün devri için yönetim kuruluna yetki verilmesinin mal varlığının korunması ilkesine de aykırı olduğu düşünüldüğünde, genel kurulun bu kararının hükümsüz olarak kabulü gerekmektedir. Çünkü yukarıdada bahsedilen TTK’ nın 447/1.c maddesinde, anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin bozulması hükümlerine aykırı olan kararların batıl olduğu düzenlenmiştir. Kooperatifler kanunun 98. Maddesi TTK’ya atıf yaparak, bu kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda,TTK’ daki anonim şirketlere ait hükümlerinin uygulanacağı amir hüküm olarak düzenlenmiştir.TMK Madde 1024 düzenlemesi ise,” Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.Böyle bir tescil yüzünden aynî hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.Bu maddeye göre taşınmazların devrinin dayandığı hukuki ilişkinin veya hukuki işlemin de geçerli olması gerekmektedir.” şeklindedir.Somut olayda davalıya, dava konusu taşınmazın bedelsiz devrini öngören 12/03/2008 tarihli yönetim kurulu kararı ve yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde yönetim kuruluna bu yetkiyi veren genel kurul kararı batıl olduğundan taşınmazın devrine ilişkin tasarruf işlemi de geçersizdir.Yani kooperatifin genel yapısına uymayan ve sermayenin korunması ilkesine aykırı olması nedeniyle, genel kurul 9 nolu kararı, butlan ile sakat olduğundan devir işlemi geçersiz, buna göre yapılan tapudaki tescilde yolsuz tescil olacaktırSonuç olarak, davacı kooperatifin 28/04/2007 tarihli genel kurulunda alınan dava konusu taşınmazın davalı kooperatife bedelsiz devre ilişkin kararın ortaklar arasındaki eşitlik ilkesine aykırı olduğu, bir ortağa sermayenin iadesi niteliği taşıdığı, bu haliyle K.K 91, T.T.K 391 ve 447 maddelerine göre, kooperatifin mal varlığının korunması ilkesine aykırı olduğu, bu karara dayanılarak gayrimenkulün tapuda yapılan devri işleminin geçersiz ve tescilin yolsuz tescil olduğu, bu nedenle davanın kabulüne ve tapu kaydının iptaline ilişkin ilk derece mahkemesince verilen kararın esas ve usul yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla, davalı vekilin istinaf başvurusunun HMK 353.1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve hukuka uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı + 121,30 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 189,50 TL harcın, Davalı tarafından peşin yatırılan 39.925,78 TL harçtan mahsubu ile bakiye 39.736,28 harcın talep halinde kararın kesinleşmesinden sonra yatıran tarafa İADESİNE, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 361.1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.13/06/2019