Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/2534 E. 2020/336 K. 06.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/2534 Esas
KARAR NO: 2020/336
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/103 Esas
KARAR NO: 2017/488
KARAR TARİHİ: 22/06/2017
DAVA: ALACAK (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/02/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Dava dışı … İnş. Ltd. Şti’nin, davacı bankanın Balçova şubesinden kredi talebinde bulunduğunu, kredinin teminatını teşkil etmek üzere …’ın maliki olduğu taşınmazın teminat olarak gösterildiğini, davacı banka tarafından davalı şirketten ekspertiz talebinde bulunulduğunu, davalı şirket tarafından hazırlanan ekspertiz raporunda, taşınmazın 1.410.000,00.-TL değerinde olduğunun bildirildiğini ve söz konusu taşınmaz üzerinde banka lehine 500.000,00.-TL bedelli ipotek tesis edilmesi sonrası … İnş. Ltd. Şti.’ne kredi kullandırıldığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine kredi hesaplarının kat edilerek kredi borçlusu ve kefiller aleyhine haciz ve ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takiplerine girişildiğini, ipotekli taşınmazın kıymet takdirinin yaptırıldığını, İcra Hukuk Mahkemesince yaptırılan kıymet takdiri raporunda taşınmaza 130.000,00.-TL değer takdir edildiğini, ipotekli taşınmazın talepleri üzerine yapılan satış işlemi sonucunda 70.750,00-TL bedelle 3. kişiye ihale edildiğini, yapılan ilamsız takipte İ.İ.K. 143.m. gereği aciz vesikası alındığını, davacı banka ile davalı şirket arasında imzalanmış olan ekspertiz hizmet sözleşmesi hükmü gereği ekspertize konu gayrimenkulun hatalı değer ve tesbiti nedeniyle oluşacak banka zararının ödeneceğinin kabul edildiğini, kaldı ki 12.08.2001 tarihli ve 24491 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde gayrimenkul değerleme hizmeti verccek şirketler ile bu şirketlerin kurulca listeye alınmalarına ilişkin esaslar hakkındaki tebliğ ” hükümlerine göre davalı tarafa ayrıca ayrıntılı sorumluluklar da yüklendiğini, davalı şirketin sözleşmeden ve kanundan doğan yükümlülüklerine rağmen davacının tazmin talebinin sonuçsuz bırakıldığını, davalı şirketin, değerlemede ağır kusurun sözkonusu olduğunu, bankanın dava dışı borçlu şirketten dava tarihi itibariyle 600.000,00.-TL üzerinde alacağı bulunduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının, bankaya verdiği 368.743,00.-TL zararın 19.01.2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevabında; davacının tazminat talebinin kaynağının, müvekkilinin bankaya karşı haksız eylemi ile zarar verdiği iddiasına dayalı olduğunu, talebin olayın geçtiği tarihte yürürlükle olan 818 sayılı B.K. 60.m.si gereği 1 ve 10 yıllk zamanaşımı süresine tabi olduğunu, vekiledeni tarafından değerleme yapılan taşınmazın İcra Müdürlüğünce 14.03.2011 tarihinde satıldığını, zararın satış tarihi itibariyle tesbit edilebilecek durumda olduğunu, zararın öğrenilmesinden itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresinde davanın açılmadığını, bu nedenle öncelikle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının, müvekkilden kaynaklanan bir zararının söz konusu olmadığını, bu nedenle dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davacı bankanın talep ettiği zararın mesleki sorumluluk sigortası yapan … sigorta tarafından reddedildiğini, 900.000,00.-TL limitli kredinin teminatı olarak 500.000,00.-TL limitli ipotek alındığına göre bankanın gerçekleştirdiği kredi işleminde müvekkil tarafından yapılan değerlemeyi dikkate almadığını, taşınmazın değerlemesi 17.04.2008 tarihinde yapılmış olmasına rağmen , ipoteğin 30.10.2008 tarihinde tesis edildiğini, bu süre içinde şartların değiştiğini, davacı bankanın ipotek tesis işlemi sırasında vekiledeni tarafından hazırlanan değerlemeye itibar etmediğini, davalının eylemi ile zarar arasındaki illiyet bağının kesildiğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, Davacı banka tarafından aynı krediden dolayı tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla İzmir … İcra Müdürlüğünün … E takip dosyası ile de keşidecisi … LTD ŞTİ, aval verenleri …, …, … ve … olan 06/01/2008 keşide tarihli 300.000,00-TL bedelli bonoya dayalı olarak 246.426,63-TL alacağın tahsili için kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takibe girişildiği, bu takip sırasında tüm borçlular yönünden taşınmaz mallarının haczi için tapu sicil müdürlüklerine müzekkereler yazıldığı, borçlulardan …ın İzmir İli, Karabağ ilçesinde maliki olduğu taşınmazların, borçlu …ın İzmir İli Balçova İlçesinde maliki olduğu birden çok fazla taşınmazların kayıtları üzerine haciz konulduğu, yine borçlu …ın adresinde 21/04/2010 tarihinde menkul haczi yapıldığı, borçluların 3. Şahıslardaki hak ve alacaklarının haczi için … Bankası, … Bankası, … Bankası, …, … Bankasının Balçova şubelerine haciz tezkereleri yazıldığı ve cevapların alındığı, ancak hacizli taşınmazların 3. şahıs diğer alacaklılar tarafından (diğer haciz alacaklıları) satışına ilişkin kıymet takdir raporları ve satış ilanları sunulmuş ise de, satışın diğer aşamalarının takip dosyasında mevcut olmadığı, haczedilen menkul malların satılarak paraya çevrilme işlemlerinin yapılmadığı, takip dosyasında tespit edilen bankalar dışında diğer bankalara haciz tezkeresi yazılmadığı, borçluların, şirketler veya kooperatif ortaklıklarının araştırılmadığı, talebe rağmen borçlular yönünden araç sorgulama işlemi yapılmadığı sonuçların dosyada olmadığı, maaş haczi araştırması yapılmadığı, Merkezi Kayıt Kurumu A.Ş’ne haciz tezkereleri yazılmış ise de cevapların alınmadığı, buna rağmen ilgili takip dosyasında alacaklının talebi üzerine İİK 143 maddeye dayalı olarak 338.914,10-TL alacak için 5 Ocak 2012 tarihli borç ödemeden aciz vesikası düzenlendiği ancak aciz vesikası düzenlenme koşullarının oluşmadığı, davacı vekili tarafından bilirkişi raporunda bu doğrultudaki tespitlere, amacını aşar şekilde itiraz edilmiş ise de, bilirkişi raporunda bu hususların tespit edilmesinin yerinde ve zorunlu olduğu, ancak hukuken geçerliliğini muhafaza eden aciz belgesinin varlığı karşısında, borçlunun borcu karşılayacak başka mallarının bulunduğu, yeterli araştırma yapılmadan aciz vesikası düzenlenmiş olduğu, iddiasının dinlenemeyeceği söylenebilir ise de, (YHGK’nun 2012/17-49 E-2012/114 K sayılı 29/02/2012 tarihli kararı) aciz belgesinin sadece takip hukuku bakımından borç ikrarını içeren belge mahiyetinde olduğu, maddi hukuk bakımından borç ikrarını içermediği gibi aciz belgesi verilmesinin sorumluluğa bir etkisi olmadığı, (Baki Kuru İİK Ev kitabı Aciz Belgesi) somut olayda aciz belgesinin hükümsüzlüğünün tartışılmadığı, ancak davacı zararının davalılar açısından kredi alacağının, kredi borçlusundan tahsil olanağının kalmaması halinde doğduğunun kabulü gerektiği, (Yargıtay 11 H 2012/9386-2014/770 EK sayılı karar) alacak yoksa zarardan da söz edilemeyeceği, gerçek zarar miktarının belirlenmesi açısından alacağın tahsili için asıl kredi borçlusu yönünden yapılan takiplerin usul ve yasaya uygun sonuçlandırılması, daha doğrusu davacı bankanın dava tarihi itibarıyla alacağını asıl sorumlulardan tahsil etme imkanı olup olmadığı, zararın doğup doğmadığı ve miktarının mevcut dosya kapsamına göre henüz net olarak tespit edilmediği, davacının kredi borcunu asıl borçlulardan tahsil için yasal yolları tüketmediği, ayrıca taşınmaz ipoteğinin kredi sözleşmesinin kurulması aşamasında alınmadığı, daha sonradan alındığı dolayısıyla zarar miktarının tam olarak belirlenmesiyle birlikte eylem ile zarar arasında illiyet bağının da tartışılması gerekeceği, aciz vesikasının açıklanan nedenlerle maddi hukuk açısından bağlayıcı olamayacağı, davacı yanın dayandığı BK 98 madde uyarınca, sorumluluğun kapsamının henüz belirlenemediği, tüm bu nedenlerle işbu davanın erken açıldığı anlaşılmakla, reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; alınan aciz vesikasının İİK 143. md. gereği düzenlenen kesin aciz vesikası olduğunu, zararın oluşumu noktasında alınan kesin aciz vesikasının yeterli olduğunu, ipoteğin genel kredi sözleşmesinden sonra alındığı ve dolayısı ile ipoteğin kredinin kullandırılmasından sonra alınmış olunduğunun kabul gibi yapılan değerlendirmenin yanlış olduğunu, ipotek tesis tarihi 30.10.2018 olup, bankanın borçlu şirketi kullandırdığı kredi tutar ise 14.11.2008 tarihini gösterdiğini yani kredinin tahsis şartlarının yerine getirilmesinden 14 gün sonra kredi kullandırıldığını, bu nedenle eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yargıtay emsal kararlarında da aykırı şekilde karar verildiğinde mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, taraflar arasında imzalanan ekspertiz hizmet sözleşmesinin gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davalı şirket, davacı bankanın genel kredi sözleşmesi uyarınca dava dışı … İnş. Ltd. şirketine verdiği krediye teminat oluşturmak üzere ipotek koyduğu taşınmazın, gerçek değerinin tespiti için gayrimenkul değerleme raporu düzenlemiş, davacı taraf, davalının düzenlediği raporun gerçeğe aykırı olduğunu belirterek uğradığı zararın tazmini için eldeki davayı açmıştır. Davalı şirketin, kaydı, faaliyeti, tabi olduğu statü ve sorumlulukları hususunda ilgili kurumlara yazılan müzekkere cevaplarında, davalı şirketin halen bankalara değerleme hizmeti verdiği, Türkiye Değerleme Uzmanı Birliğinin üyesi olduğu ve halen bankalara değerleme hizmeti verme konusunda yetkiyi haiz kuruluşlar arasında yer aldığı bildirilmiştir Taraflar arasında düzenlenen 06/08/2007 tarihli ekspertiz hizmet sözleşmesinde, davacı bankanın ekspertiz hizmeti satın alan, davalı şirketin ekspertiz hizmeti veren olduğu, sözleşmesinin 2. maddesinde, sözleşme konusunun, banka tarafından incelenmesi talep edilen tüm gayrimenkullerin ekspertiz raporlarının hazırlanması işi olduğu, sözleşmenin 5.1 maddesinde, eksper, yanında istihdam ettiği kişiler ve iş yaptığı kurum ve kişilerde dahil olmak üzere ekspertize konu gayrimenkulün hatalı değer ve yer tespiti nedeniyle oluşan bankanın zararını ödemeyi gayrikabili rücu olarak kabul ve taahhüt ettiği görülmüştür. Davalı şirket tarafından hazırlanan 17/04/2008 tarihli ekspertiz raporunda, değerleme konusu taşınmazın, Aydın ili Kuşadası ilçesinde … ada … parselde bulunan kafeterya nitelikli 5 nolu bağımsız bölüm olup 17/04/2008 tarihi itibariyle rayiç değerinin 1.410.000,00 olduğu tespiti yapılmıştır. Mahkeme tarafından bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup 04/08/2016 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazın eksper raporu tarihi ( 17/04/2008) itibariyle kafeterya olarak piyasa rayiç değerinin 195.000,00 TL olduğu tespiti yapılmıştır. Ayrıca dava dışı borçlular aleyhine başlatılan takip dosyasında, ipotekli söz konusu taşınmazın değer tespiti yaptırılmış, 16/04/2010 tarihi itibariyle üç kişilik bilirkişi heyetince 75.000,00 TL değer takdir edilmiş, söz konusu kıymet takdir raporuna Kuşadası İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/384 esas sayılı dosyasından itiraz edilmiş olmakla mahkemece üç kişilik bilirkişi heyeti marifetiyle yeniden kıymet takdiri yaptırılarak taşınmazın satışa esas değerinin 130.000,00 TL olarak tespitine kesin olarak karar verilmiştir. İzmir … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası ile davacı alacaklı banka, kredi borçlusu … İnş. Şirketi ile ipotek borçlusu … aleyhine 08/04/2010 tarihinde toplam 285.530,15 TL tutarında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatılmış, takip konusu ipotekli taşınmaz 14/03/2011 tarihinde 70.750,00 TL bedelle satılmış, bu miktar borçtan mahsup edildikten sonra takip dosyasında herhangi bir işlem yapılmamıştır. Takibe dayanak yapılan ipotek belgesi ve akit tablosu incelendiğinde; alacaklı bankaca, … Şirketi lehine genel kredi sözleşmesine istinaden açılan kredi hesapları nedeniyle doğmuş ve doğacak tüm kredi borçlarının teminatını teşkil etmek üzere alacaklı banka lehine …a ait taşınmaz üzerine 30/10/2008 tarih ve … yevmiye nolu 400.000,00 TL bedelli limit ipoteğinin tesis edildikten sonra 13/11/2008 tarihinde ipotek tutarına 100.000,00 TL ilave edilerek ipotek tutarı 500.000,00 TL yükseltilmiştir. Davacı alacaklı banka tarafından aynı kredi alacağından dolayı keşidecisi … İnş… Şirketi ile aval verenler …, …, … ve … aleyhine kambiyo senedine istinaden tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla toplam 246.426,63 TL tutar üzerinden 07/04/2010 tarihinde İzmir … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası kambiyo senetlerine özgü takip başlatılmış olup işbu takip dosyasından alacaklının talebi üzerine İİK 143. Maddeye dayalı olarak 338.914,10 TL alacak için 05/01/2012 tarihli borç ödemeden aciz vesikası düzenlenmiştir. Mahkemece, davacı banka tarafından kullandırılan kredi nedeniyle bankanın somut olay sebebiyle talep edebileceği zarar ve miktarı yönünden bankacı bilirkişiden rapor aldırılmış olup bilirkişinin 05/04/2017 tarihli raporunda; incelenen kayıtlara göre hesap kat ihtarnamesinde talep edilen tutarlarla kayıtların örtüştüğü, hesap kat tarihinden sonra yapılan ödemeler düştükten sonra davacı bankanın dava tarihi itibariyle 620.884,26 TL alacaklı olduğu ancak davacı banka tarafından fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla dava tarihi itibariyle 368.743,00 TL alacak talep edildiği tespit ve değerlendirmesi yapılmıştır. Somut olay incelendiğinde, davacı bankanın dava dışı … İnş. şirketine kredi kullandırdığı, bu kredileri teminat altına almak için taşınmaz üzerinde ipotek tesis ettirdiği, kredinin kullandırılması aşamasında ipotek verilen taşınmazın değerinin tespitinin yapılması bakımından davalı şirket ile ekspertiz hizmet sözleşmesi imzalandığı, davalı şirketçe taşınmazın değerinin tespit edildiği, davacının kullandırdığı kredilerin kredi borcu sorumluları tarafından ödenmediği, davalının değerleme hizmeti verdiği taşınmazın icra kanalıyla satıldığı dosya kapsamıyla sabittir. Davacı taraf, işbu davasında değer tespiti hizmeti veren davalı şirketlin kredi verilmesi aşamasında, kredinin teminatı olarak üzerinde ipotek tesis ettirilen taşınmazın değerinin, gerçeğin çok üzerinde tespit ettiğini, bu nedenle zarara uğradığını ileri sürmüştür. Taraflar arasındaki 06/08/2007 tarihli Ekspertiz Hizmet Sözleşmesin 5.1 maddesi gereğince davalı şirket, davacı bankanın ekspertize konu gayrimenkulün hatalı değer ve yer tespiti nedeniyle oluşan zararını ödemekle yükümlüdür. Davacının somut olay sebebiyle talep edebileceği zarar miktarı, kredi alacağı bulunması, kredi borçlularından tahsil edilememesi ve alacak miktarını geçmemesi kaydıyla, taşınmazın değerleme tarihindeki gerçek değeri ile davalıının belirlediği 1.410,000,00 TL arasındaki fark kadar olduğunun kabulü gerekmektedir. Davacının kullandırdığı kredinin teminatı olan taşınmazın davalının değerleme yaptığı tarih itibariyle gerçek değerinin belirlenmesine yönelik alınan bilirkişi raporunda taşınmaz değerinin 195.650,00 TL olduğu tespiti yapılmıştır. Taşınmazın, icra mahkemesi kanalı ile yaptırılan kıymet takdirinde satışa esas değerinin 130.000,00 TL olarak tespit edilmesi, 75.000,00 TL bedel üzerinden satılması ve bilirkişi raporunun içeriği gözetildiğinde belirlenen rayiç bedel uygun bulunmuştur. Bu bilgiler ışığında davacının zararı 1.214.350,00 TL ( 1.410.000,00 TL- 195.650,00 TL) olarak hesaplanmış ise de dava tarihi itibariyle davacı banka alacağının 620.884,26 TL olduğu bilirkişi tarafından tespit edilmiş ancak davacı tarafça fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla dava tarihi itibariyle 368.743,00 TL talep edilmiştir. Burada üzerinde durulması gereken bir diğer husus davacının kredi alacağının asıl sorumlusu kredi borçlusu olup davacı zararının, davalı yönüyle kredi alacağının kredi borçlusundan tahsil olanağının kalmaması halinde doğduğunun kabulü gerekmektedir. Nitekim bu husus Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 25/03/2019 tarih 2019/1325 Esas 2019/3912 Karar sayılı ilamında ” davacı banka hatalı ekspertiz raporu nedeniyle uğradığı zararı, davalı eksperden talep edebilmesi için öncelikle teminat olarak alınan ipoteği paraya çevirmesi ve satıştan sonra ödenmeyen bir alacağının kalması halinde bunun için kesin veya geçici rehin açığı belgesi (İİK m.152, 150/f) alınması, ayrıca asıl borçlu hakkında tüm takip yolları tüketilmesine rağmen, tahsil edilemeyen bakiye alacak için aciz vesikası alınması (İİK m.105) zorunludur. Zira ödenmeyen kredi borcunun, rehin paraya çevrilerek veya asıl borçludan tahsili halinde, eldeki davanın konusuz kalacağı açıktır. Bu nedenle, asıl borçlu hakkında aciz vesikası ve rehin açığı belgesi alındıktan sonra eldeki davaya devam edilmesinde davacının hukuki yararının olduğu kabul edilmelidir.” şeklinde ifade edilmiştir. Dosya kapsamı incelendiğinde, davacı bankanın, kredi borçluları aleyhine teminat altına alınan ipoteğin paraya çevirmesi yoluyla icra takibi başlattığı, ipotekli taşınmazın satışı yapıldığı, ancak satışa rağmen davacının zararını karşılanmadığı, dava tarihi itibariyle kredi borçlularından 620.884,26 TL alacağı bulunduğu, aynı zamanda aynı alacak tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlattığı, işbu takip dosyasından borçluların haczedilebilir hiç bir malı bulunmadığından alacaklı bankanın talebi üzerine İİK 143. Maddesine dayalı olarak 338.914,10 TL alacak için 05/01/2012 tarihli borç ödemeden aciz vesikası düzenlendiği anlaşılmıştır. Mahkemece her ne kadar bilirkişi raporu doğrultusunda icra memurluğu tarafından yeterli araştırma yapılmadan borç ödemeden aciz vesikası düzenlendiğini ve aciz vesikası düzenleme koşullarının oluşmadığını bu sebeple zarar miktarı tam olarak tespit edilemediğinden erken açılan davanın reddine karar verilmiş ise de davacı, alacağın tahsili bakımından tüm takip yollarını tükettiği ve alacağını tahsil etme imkanı bulunmadığından kesin aciz belgesi düzenlendiği görülmüştür. Aciz belgesi borçlunun mal varlığının, alacaklının alacağını karşılamaya yetmediğini gösteren tek ispat aracıdır ve ilgililerce şikayet veya itiraz yoluyla İcra Hakimliğince ortadan kaldırılmadıkça geçerlidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2012/17-49 E. 2012/114 K. 29/02/2012 tarihli kararı da bu yöndedir. ” Açılan iptal davasında davacının dayandığı aciz belgesi şikayet veya itiraz yoluyla İcra Hakimliğince ortadan kaldırılmadıkça, mahkemece, gerek re’sen, gerekse davalının savunması doğrultusunda usulüne uygun şekilde düzenlenmiş olup olmadığı konusunda inceleme yapılamaz. Bu nedenle hukuken geçerliliğini muhafaza eden aciz belgesinin varlığı halinde borçlunun borcu karşılayacak başka mallarının bulunduğu, yeterli araştırma yapılmadan aciz vesikası düzenlenmiş olduğu iddiası dinlenemez. Diğer taraftan, bu belgenin yetersizliği ya da geçersizliği olgusu, ilgilisince İcra Hakimliği önünde itiraz ve şikayete konu edilmemişken; tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece konunun re’sen ele alınıp tartışılması bu aşamada olanaklı değildir. ” Bu itibarla davacı bankanın, dava tarihi itibariyle asıl kredi borçlularından kredi alacağının tahsil etme olanağının bulunmadığı, zararının doğduğu ispatlanmış olmakla davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi hukuka uygun bulunmamamıştır. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince hükmün kaldırılmasına, İpotek limitinin 30/10/2008 tarihinde 400.000,00 TL ve 13/11/2008 tarihinde ipotek tutarı 500.000,00 TL yükseltildiği ve icra mahkemesince yaptırılan kıymet takdirinin 130.000,00 TL olduğu da değerlendirilerek yeniden aşağıdaki şekilde esas hakkında hüküm tesis edilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunu KABULÜ İLE, HMK’ nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/103 Esas, 2017/488 Karar, 22/06/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE 2- Davanın KABULÜ İLE 2-a 368.743,00 TL tazminatın temerrüt tarihi olan 26/01/2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2-b Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu’na bağlı tarife gereğince alınması gereken 25.188,83 TL karar ilam harcından peşin alınan 6.297,21 TL harçtan mahsubu ile bakiye 18.891,62 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 2-c Davacı tarafından yapılan dava açılış gideri 6.329,01 TL ile ayrıntılı dökümü UYAP’a kayıtlı davetiye, posta, bilirkişi ücretinden oluşan 4.121,00 TL olmak üzere toplam 10.450,01 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2-d Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar bakımından hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesap ve takdir olunan 34.262,00-TL TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, İstinaf Giderleri Yönünden; 4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılmış olan toplam 148,50 TL’ den mahsubu ile bakiye kalan 83,60 TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA, 5- Davacının istinaf yargılaması aşamasında yapmış olduğu 148,50 TL istinaf harcı ile 62,50 TL posta giderinden oluşan toplam 211,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak alınarak davacıya verilmesine 6- İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 7-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının HMK 333.maddesi gereğince taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 361.1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.06/02/2020