Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/2348 E. 2019/1843 K. 17.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/2348 Esas
KARAR NO : 2019/1843
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 06/06/2017
NUMARASI : 2016/798 Esas, 2017/668 Karar
DAVANIN KONUSU: İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ: 17/10/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkil şirketin davalı şirkete yazılım hizmeti verdiğini, bakiye 16.889.67 TL hizmet bedelinin ödenmediğini, alacağın tahsili için Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası üzerinden takibe geçildiğini, davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline ve % 20 inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; takibe konu fatura gereğince herhangi bir borçlarının bulunmadığını, davanın yazılı olarak ispat edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İlk derece mahkemesince; ”..1-Davanın KISMEN KABULÜ ile İstanbul Anadolu …. İcra Dairesi … Esas sayılı takip dosyasında davalının itirazının kısmen iptali ile takibin 531 Euro asıl alacak bakımından DEVAMINA, 2-Asıl alacak 531 Euronun takip tarihindeki karşılığı 2.091,98 TL’nin %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak DAVACIYA ÖDENMESİNE,..” yönünde karar tesis edilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin davalıya SAP hizmeti verdiğini, icra takibine konu faturaları davalıya kargo ile gönderdiğini, iade ve itiraz edilmediğini, kargo takip numaralarının dosyaya ibraz edildiğini, müvekkilinin ticari defter ve belgelerine göre alacağının ispatlandığını, mahkemenin eksik incelemeyle hüküm tesis ettiğini, delil listesinde dayanmış olmalarına rağmen ilgili vergi dairesinden davalıya ait BA-BS formlarının celp edilmediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:Dava, davacının faturadan kaynaklı alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine giriştiği icra takibine karşı yapılan itirazının iptali istemine ilişkindir.İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası incelendiğinde; davacının dayanak 03/09/2015 tarih 531,00 Euro, 05/11/2015 tarih 689,35 TL, 31/12/2015 tarih 3659,18 Euro, 31/01/2016 tarih 619,50 Euro olmak üzere, toplam 4.809,68 Euro ve 689,35 TL asıl alacak, 151,01 Euro, 30.94 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 4.960,69 Euro ve 720,29 TL üzerinden takip başlattığı, davalının takibe itiraz ederek durdurduğu, davanın yasal 1 yıllık süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesi ”.. davacının ticari defterleri üzerinde bilirkişi tarafından yapılan incelemeye göre, davacının davalıdan 4809,68 Euro alacaklı olduğunun tespit edildiği, davalının ticari defterlerini ibraz etmediği, karşı tarafın ticari defterlerine münhasıran dayanılmaması nedeniyle davalının ticari defterlerini ibraz etmemesinin aleyhine sonuç doğurmayacağı, bu durumda davacı tarafından takibe konu edilen 4 adet fatura ve içeriği hizmetin davalı şirkete verildiğinin ispatlanması gerektiği, davacı tarafından ibraz edilen elektronik posta kayıtlarına göre, sadece 03/09/2015 tarihli 213777 sayılı 531,00 Euro bedelli faturadan kaynaklı alacağın ispat edildiği, 3 adet kargo fişinde davalı şirkere 16/09/2015, 13/11/2015, 07/01/2016 tarihlerinde belge teslimleri yapıldığı belirtilmiş ise de, bu teslimlerin takibe konu faturalarla ilgili olduğuna dair bir ibare bulunmadığı, 31/12/2015 tarihli 030857 sayılı 3659,18 Euro bedelli, 31/01/2016 tarihli 030899 sayılı 619,50 Euro bedelli, 05/11/2015 tarihli 213840 sayılı 689,35 TL bedelli faturalardan kaynaklı alacağın ispat edilemediği anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. ..” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (T.T.K.’nda fatura tanımlanmamıştır. 213 S. Vergi Usul Kanunu(VUK)’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise: “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır.” şeklindedir.Ticaret Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda fatura ile ilgili başkaca düzenlemeler de bulunmaktadır.Nitekim, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu`nun 232. maddesinde; fatura düzenlenmesinin hangi hallerde ve kimler için mecburi olduğu hususunda düzenleme yapılmıştır.Diğer taraftan, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu`nun 23. maddesinin 1. fıkrasında; “Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş, yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” denilmekte; 2. fıkrasında da;”Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur.Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin T.T.K.nun 23/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.Kısacası; T.T.K.nun 23. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin 2. fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir.T.T.K.nun 23. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, fatura özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olarak kabul edilip; süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır.Eş söyleyişle, faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi T.T.K.nun 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır.Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin varlığı şarttır.T.T.K.nun 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.Nitekim, 27.6.2003 gün ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da aynı hususlara yer verilmiştir.Taraflar arasında bir sözleşmenin varlığı halinde, satıcı veya imal eden yahut iş gören kimse kendiliğinden ve tek taraflı olarak mukavele şartlarını tadile kalkışamaz. Ancak, taraflar arasında yazılı bir sözleşme yoksa, fatura münderecatına sekiz gün içerisinde itiraz edilmemiş olması halinde, bu sükut, faturaya yazılı bir delil olma vasfını verir ve karşı taraf yani müşteri veya iş yaptıran kimse, faturanın hilafını ancak yazılı bir vesika ile ispat etmek zorunda kalır. Başka bir deyişle, bu kabil hallerde diğer tarafın faturaya karşı bir itirazda bulunmaması, taraflar arasındaki münasebette yazılı bir delilin doğumunu intaç eder ve bu takdirde de 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ve diğer kanunların öngördüğü “yazılı delil”ler hakkındaki hükümleri cari olur (Doğanay, İsmail: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İstanbul 2004, 4. Bası, Cilt: 1, s. 219-220).Faturaya karşı alıcının sekiz günlük itiraz süresinin başlayabilmesi için, faturanın, satıcı tarafından alıcıya tebliğ edilmiş olması şarttır.Faturaya karşı yapılan itiraz, hem bir “ihbar” ve hem de faturanın düzenlenip muhataba gönderilmesi ile vücut bulan ve T.T.K.nun 23. maddesinde “bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır” şeklinde ifade edilen karineyi bertaraf (ıskat) anlamı taşıdığı için yazılı olması gerekir (Doğanay, İsmail: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İstanbul 2004, 4. Bası, Cilt: 1, s. 221).Faturanın içeriğine karşı yapılan itirazlarda, satıcı, iş yapan veya yüklenicinin ticari defterlerinin incelenmesi ve düzenlenen faturanın defter kayıtlarıyla uyumlu olması gerekir ise de, faturanın tebliğ edildiği hususunun sabit olduğu hallerde, o faturanın ticari defterlere kaydedilip kaydedilmediğinin araştırılmasının önemi yoktur.Her ne kadar T.T.K.nun 23. maddesi hükmü, tacir sıfatının sonuçlarını düzenleyen kısımda yer almış ise de, faturayı alan kişi tacir sıfatını taşımasa da itiraz mecburiyeti onun için de geçerlidir. ( Bkz. T.C.YARGITAY HUKUK GENEL KURULUNUN 2011/15-472 E, 2011/608 K. ) Somut uyuşmazlıkta davacı vekili delil listesinde vergi dairesi kayıtlarına dayanmıştır. Ayrıca takibin dayanağı faturaların kargo firmasından temin edilen ekran görüntülerinde 16/02/2017 tarihli dilekçesinin ekinde dosyaya ibraz etmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı 02/05/2017 tarihli beyan dilekçesinde, cevap dilekçesine atıfta bulunarak sözleşme ilişkisini kabul ettiği gibi, bu ilişkiden kaynaklı usulüne uygun düzenlenen fatura bedellerini ödediğini iddia etmiştir. Bu sebeple defterlerini ibraz etmeyen davalının ilgili dönemlere ilişkin BA-BS formlarını dosyaya celp edilmesi, ilgili kargo şirketine müzekkere yazılarak takibin dayanağı faturaların açıkça bilgilere yer verilmek suretiyle davalı şirkete gönderilip gönderilmediği, kargo şirketince faturaların davalı şirkete tebliğ edilip edilmediği, edilmişse hangi tarihte kime tebliğ edildiği hususlarının açıklığa kavuşturtulması ve sonucuna göre hüküm tesis edilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır. Yukarıda yer alan maddi ve hukuki açıklamalar ışığında, davanın esasına ilişkin deliller toplanmaksızın karar verildiği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının 6100 sayılı HMK 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kabulü ile, İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesine ait 06/06/2017 gün ve 2016/798 E. – 2017/668 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dava dosyasının mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı, ve 121,30 TL istinaf kanun yolu harcı olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 117,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 72,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-…359/3.maddesi uyarınca Dairemiz kararının mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/10/2019