Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/2175 E. 2019/1734 K. 03.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/2175 Esas
KARAR NO : 2019/1734
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/199 Esas
KARAR NO : 2017/142
KARAR TARİHİ: 22/02/2017
DAVA : TAZMİNAT
KARAR TARİHİ: 03/10//2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin Türkiye kıyılarında kurulmuş ve kurulacak olan fenerlerin, radyofarların, deniz işaretlerinin ve sis düdükleri gibi kıyı emniyeti cihazların işletilmesinden sorumlu olduğunu, bu tip cihazlar ve cihazların kullanımı hususunda 1 aylık yangın sigortası alımı için ihale açıldığını ve davalının bu ihaleyi kazandığını, hazırlanan poliçe kapsamında Mersinde bulunan Taşucu İncekumburnu Kazıklı Fenerinin sigortalanan yerlerden biri olduğunu, fenerin yerinden sökülerek deniz dibine düşmek suretiyle hasarlandığını, hasarın tazmini için davalı sigorta şirketine yapılan başvurunun ” hadisenin ani ve beklenmedik riskler mahiyetinde olmadığı” gerekçesi ile reddedildiğini, bu nedenle 250.235,00 TL’nin tazminatı 24/01/2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevabında; kazanın fenerin olduğu bölgedeki hava şartlarının dalgalı ve rüzgarlı olması nedeniyle zamanla yerinden oynadığı ve denizin dibine devrildiği için meydana geldiğini, hasarın poliçe kapsamına girmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; deniz fenerin bulunduğu bölgenin mevsimsel şartlarına uygun olarak inşa edilmediğini zira, su derinliği 10 metre civarında olan bir yerde 13 metrelik kazık ile bir ptatform kurmak inşaat ve fenni kurallara uygun olmadığı, kazığın çakıldığı zemin deniz dibinde kumluk olduğu, zaman içerisinde gelişen dalga hareketleri sonucuna kumda bir dizi aşınmalar olabileceği, bu nedenle de, kazıkların yerlerinden kolayca çıkarak üzerindeki platformu taşıyamayarak devrilmesi sonucu hasarın kusurlu imalat hatasından ileri geldiği, yani yeterli kazık boyu bulunmadan ve bölgenin mevsimsel şartlarına uygun olarak inşa edilmediğinden hasarın kusurlu imalat nedeniyle poliçe de yer alan yer kayması klozu kapsamında değerlendirilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekilinin yasal süresi içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; bilirkişi raporuna karşı sunmuş oldukları itiraz dilekçesinin ekindeki kazık rapor cetvelleri dikkate alınmadan ek raporunun düzenlendiğini, deniz tabanıyla deniz yüzeyi arasındaki mesafenin ölçümünde, kazığın yerinden çıkıp deniz tabanında bulunduğu yerindiği inşaatın yapıldığı yerin esas alınması, buna göre kazık rapor cetveline göre deniz tabanı-deniz yüzeyinin 10 m. değil 6-7 m. seviyesinde olduğu, aynı cetvele göre kazıkların deniz tabanı içinde kalan mesafesinin 1,5 -2 m. değil 3,80- 4.4 m. Arasında olduğu, hem deniz derinliği hemde deniz tabanındaki kazık boyları neredeyse %100 oranında hatalıyken, proje evrakında yer alan cetvellerle yaptıkları bu itirazlarla ilgili herhangi bir değerlendirme yapmadan alınan raporun yeterli olmadığı ve kararı esas alınamayacağı ayrıca varılan kanaat hiçbir mühendislik hesabı içermediğinden kontrol edilmeye elverişli olmadığı, heyetçe yapıla teknik incelemenin nasıl yapıldığı, yeterli kazık boyu bulunmadığı kanaatine nasıl varıldığı, bu teknik incelemede bu kazık boylarının yetersizliği ile ilgili hangi mühendislik metodunun hangi parametreler kullanılarak hesaplandığı belirtilmediği bu nedenle raporun hükmü esas alınamayacağından ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesine karşı cevap dilekçesi sunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, yangın sigorta poliçesi kapsamında sigortalı bulunan deniz fenerinde oluşan hasar bedelinin davalı sigortacıdan tahsiline ilişkindir. Mahkemece (kapatılan 19. ATM) 2014/121- 2014/79 sayılı kararı ile deniz ticaretine ilişkin davalardan olması nedeniyle görevsizlik verilmiş ise de Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/12074 Esas 2014/13992 Karar sayılı ilamı ile uyuşmazlığın deniz sigortasından kaynaklanmadığından bahisle bozularak dosya mahkemeye iade edilmiştir.Dosya kapsamından, taraflar arasında poliçenin başlangıç tarihi 01/03/2012, bitiş tarihi 01/03/2013 olan klasik yangın sigorta poliçesi düzenlendiği, düzenlenen poliçenin genel yangın poliçesi olmasının yanı sıra, Yangın Sigortası Genel Şartlarında, fırtına ile yer kayması klozlarının da bulunduğu anlaşılmaktadır. Fırtına klozunun incelenmesinde yağmur, kar, dolu ile beraber olsun ya da olmasın fırtına (10 metre yükseklikte hızı, saniye de 17.1 metre” 7 bofor” dan fazla esen rüzgarlar) veya fırtına esnasında rüzgarın sürüklediği ya da attığı şeylerin çarpması sonucu oluşabilecek zararlar teminat kapsamına dahil edildiği, deniz fenerinin hasar görmesi nedeniyle hasar bedelinin ödenmesi amacıyla davalı sigorta şirketine yazılı başvuruda bulunulduğu, sigorta şirketinin 20/02/2014 tarihli cevabında hadisenin ani ve beklenmedik riskler mahiyetinde girmemesi nedeniyle hasarın teminat kapsamı dışında kaldığından talebin reddedildiği görülmüştür. Uyuşmazlık; meydana gelen hasarın poliçeye eklenen fırtına klozu kapsamında kalıp kalmadığı belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. … Sigorta tarafından yapılan ekspertiz raporunda; 29/07/2005 tarihinde inşa edilen fenerin bulunduğu bölgenin hava şartları uyarınca devamlı surette dalga ve rüzgar nedeniyle zaman içinde yerinden oynayarak fener kulesinin alt platformunun kumlu zemine çakılmış olan borunun kötü hava şartlarından ötürü zeminden komple tek parça halinde kırılmadan çıkarak denize devrildiği, platformun bulunduğu yerin su derinliği yaklaşık 10 metreyi bulduğu tespit edilmiştir.Mahkemece, sigorta sözleşmesine konu deniz fenerinin yapımına ait proje, yapı ruhsatı, var ise önceden yapılmış fizibilite çalışması ve buna ilişkin belgeler toplanmadan ve gerektiğinde mahallinde teknik inceleme yapılmak suretiyle keşif yapılmadan dosya içerisinde bulunan ekspertiz raporuna dayanılarak bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. Ancak Bilirkişi heyetince düzenlenen raporda herhangi bir teknik inceleme yapılmadan, deniz fenerinin yapımına ait proje ve belgeler incelenmeden ekspertiz raporundaki dalış uzmanının yaklaşık tespit ettiği su derinliği üzerinden kazık boyunun belirlenerek bahse konu deniz fenerinin, bulunduğu bölge yapısına uygun inşa edilmediği diğer bir ifadeyle hasarın kusurlu imalat hatasından kaynaklandığı tespitine yönelik kanaat yeterli olmadığı gibi rapor içeriği ve gerekçesi bakımandan teknik ve hukuki açılamaları itibariyle hüküm kurmaya elverişli değildir. Mahkemenin tazminata konu deniz fenerinin yapımına ilişkin proje, yapı ruhsatı, var ise fenerin yapımından önce fenerin bulunduğu alanda deniz suyu derinliğinin tespitine ilişkin yapılmış ölçüm ve fizibilite çalışması ve buna ilişkin tüm bilgi ve belgeler de toplandıktan sonra gerektiğinde konusunda uzman ve dalış uzmanı refakatiyle yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif ve inceleme yapılmak suretiyle deniz tabanıyla deniz yüzeyi arasındaki mesafe (deniz suyu derinliği) ile deniz tabanındaki kalan mesafe tespit edildikten sonra yeterli kazık boyu bulunup bulunmadığı, bahse konu deniz fenerinin bulunduğu bölge yapısına ve mevsim şartlarına uygun inşa edilip edilmediği, hasarın kusurlu imalat hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı husunda gerekçeli ve denetime elverişli alınacak bilikişi raporuna göre hüküm kurulmalıdır. Diğer bir ifade ile imalatın kusurlu olduğuna dair teknik deliller toplanmamış, bu konuda uzman görüşünden faydalanmadan karar verilmiştir. Yukarıda açıklanan hususlarda mahkemece araştırma ve delil değerlendirmesinin yapılmadığı, davanın esasıyla ilgili tarafların tüm delillerinin toplanmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, ilk derece mahkemesince verilen kararın esaslı deliller toplanmadan ve delil değerlendirmesi yapılmadan verilmiş olması nedeniyle HMK’nun 353/1-a/6. bendi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,2-İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/199 E. 2017/142 K. 22/02/2017 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 117,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 72,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye İRAT KAYDINA,5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.03/10/2019