Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/2165 E. 2019/4 K. 10.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/2165 Esas
KARAR NO : 2019/4
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/03/2017
NUMARASI : 2014/671 2017/263
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/01/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin murisi…’ın konut kredisi kullandığını, kredi süresi içinde geçerli olmak üzere davalı şirketten 15/11/2011-15/11/2016 tarihlerini kapsar şekilde hayat sigortası yaptırıldığını, murisin 21/09/2013 tarihinde vefat ettiğini, davacılar tarafından sigorta bedelinin ödenmesi için davalı şirkete başvurulduğunu ancak davalı şirketin Hayat Sigortaları Genel Şartlarının C.2.2 maddesine istanaden beyan yükümlülüğünün kasten ihlal edildiği gerekçesi ile taleplerinin reddedildiğini, bunun usul ve yasaya aykırı olduğunu, sözleşme yapıldığı sırada murise böyle bir belgenin sunulmadığını, bu imzanın suç teşkil edecek şekilde sonradan atıldığını, sözleşme yapıldığı sırada murisin hasta olmadığını, ölüm nedeninin daha önce tedavi gördüğü hastalık değil de, kardiyonejik şok olduğunu, murisin yaşı dikkate alındığında bu hastalık nedeniyle ölümünün normal olduğunu belirterek sigortalı murisin beyan yükümlülüğünü kasıtlı olarak ihlal etmediğinin tespiti ile Bireysel Kredi Grup Hayat Sigortasında 2. yıl vefat teminatı olarak kararlaştırılan 13.500 TL’nin sigorta lehtarı olan yasal mirasçılara ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların aktif husumet ehliyetlerinin olmadığını, sigorta edilenin riziko gerçekleşince, sigorta bedelini talep hakkının, lehine sözleşme yapılan kişiye yani lehtara ait olduğunu, murisin ölümüne sebep olan hastalık veya durumun kalp kapak hastalığı ve kalp yetmezliği olduğunun ifade edildiğini, sigortalının bu rahatsızlığının, sözleşmenin yapılmamasını gerektiren durumlardan olduğunu, bu hastalık ile ölüm arasında illiyet bağı olduğunu, müvekkilinin sigorta bedelinde sorumlu tutulsa bile, bu sorumluluğun davacıya karşı en fazla borcu aşan kısım kadar olabileceğini belirterek lehtar banka şubesinden son borç miktarının ve davaya muvafakatinin bulunup bulunmadığının sorulmasını, muvafakatin bulunmaması halinde aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın reddine, aksi takdirde müvekkil şirketin sorumlu olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İlk derece mahkemesince, sigortalı murisin herhangi bir sağlık rahatsızlığının bulunmadığına dair sigorta bilgilendirme formunu gerçeğe uygun olarak beyanda bulunmak suretiyle doldurduğu,gizlenmiş ve davalı sigortacı tarafından poliçeden cayılmasını gerektiren bir rahatsızlığının bulunmadığı, mernis ölüm belgesi ile diğer kayıtlardaki bilgilerin sağlık personelinin hatası nedeniyle sehven girilen bilgiler olduğu, davalı savunmasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekilinin yasal süresi içinde sunduğu 11/9/2017 tarihli istinaf dilekçesinde özetle;
1-Sigortalıya ilişkin talep ve temin edilen belgelerin incelenmesi sırasında, davacılar murisi sigortalının sigorta öncesinden gelen kalp hastalığının bulunduğu ve bu hastalığa bağlı olarak vefat ettiğinin tespit edildiği, sigortalı soru formunda yer alan ‘ Kalp , kanser veya AİDS tedavisi gördü mü? ‘ , ‘ Bugüne kadar önemli bir hastalık geçirdi mi ? ‘ sorularına hayır yanıtını verdiği,
2-TTK 1435. Maddesine göre, Sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlü olduğu,
TTK 1439 maddesinin, “Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar” hükümlerine havi olduğu, TTK 1435 ila 1439 maddeleri uyarınca, sigorta öncesinden gelen ve vefata neden olan beyan edilmeyen hastalıkları nedeniyle sigorta tazminatının reddi gerektiği,
3-Yine, poliçenin tanzim edildiği tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK 1290 maddesi ile Hayat Sigortaları Genel Şartları C-2 maddesi de aynı yönde olduğu, sigortalının, poliçe tanzim edilirken kendisine yöneltilen soralara doğru cevap vermek ve rizikonun gerçekleşmesinde etkili olacak hususları da beyan etmekle yükümlü olduğu, MK 2 maddesi uyarnıca da bu kurala riayet edilmemesinin dürüstlük kuralına da aykırılık teşkil edeceği, kaldı ki sigortanın sebepsiz zenginleşme aracı da olamayacağı,
4-Yerel mahkemece sigortalının beyan edilmeyen hastalığı sebebiyle kusurunun olup olmadığının değendirilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, beyan yükümlülüğünde kusurun kast derecesinde olduğu sabit olmakla birlikte mahkeme kastın olmadığı kanaatinde olduğu hallerde , sigortalının ölümüne neden olan hastalıkların gizlenmesine ilişkin kusurun en azından ihmal derecesinde olduğunun kabulünün gerekeceği, bu sebeple, TTK m.1439/f.2 cümle 1 gereğince en azından tazminatta indirim yapılması gerektiği,
5-Yerel mahkemece savunma haklarının kısıtlandığı ve delillerinin eksik celbedildiği, öncelikle SGK kayıtlarında bildirilen hastanelerden tüm tedavi , tetkik ve muayene evraklarının eksiksiz olarak müzekkere ile celbini sonrasında yüksek mahkemenin yerleşik içtihatları dikkate alınarak vefata neden olan hastalık nedeniyle Adli Tıp kurumundan veya konusunda uzmanı bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiği, Bilirkişi raporu alınmaksızın ve delilleri celbedilmeksizin hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu,
6-Davanın kabulü anlamına gelmemekle birlikte ancak dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilebilecek iken, vefat tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu,
7-Daini mürtehinin, davanın açılmasına muvafakat ettiğine dair belgeyi sunmadığından davanın reddi gerektiği hususları istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME
Dava, banka kredisinin teminatı olarak hayat sigorta poliçesin- den kaynaklanan alacak davasıdır.
Dosya kapsamına göre, davacıların murisi …’ın konut kredisi kullandığı, kredi süresince geçerli olmak üzere davalı şirket ile, 15/11/2011 başlangıç, 15/11/2016 bitiş tarihli sigorta sözleşmesi düzenlediği, murisin, bu dönem içerisinde 21/09/2013 tarihinde yaşamını yitirdiği, ölüm raporunda, ölüm nedenleri arasında 14 yıldır devam eden kalp kapakçığı hastalığınında gösterildiği, birinci yıl vefat halinde sigorta teminatı olarak 15.000,00 TL, ikinci yıl vefat halinde 13.500,00 TL sigorta ödemesinin kararlaştırıldığı, hayat sigortası bilgilendirme formu düzenlenerek bir nüshasının sigortalı murise verildiği, bilgilendirme formunda, kalp hastalığı bulunup bulunmadığı yönündeki soruya sigortalı tarafından hayır cevabı verdiği anlaşılmaktadır.
Davacıların dosyaya sunduğu Zeytinburnu …Noterliğinin 19/11/2013 tarih ve … yevmiye numaralı mirasçılık belgesine göre, davacıların sigortalı murisin yasal mirasçıları ve sigorta poliçesinde lehtar olarak gösterildikleri de dikkate alınarak bu davada taraf sıfatına haiz oldukları anlaşılmaktadır.
Her ne kadar davalı vekili istinaf dilekçesinde, dava dışı kredi veren bankanın, dain-i mürtehin olarak davaya muvafakatının alınması gerektiğini ileri sürmüşse de, bankaya olan kredi borcunun tamamının ödendiği ilgi banka yazısından anlaşılmakla, bu dava engeli ortadan kalkmıştır.Davalı taraf, ölüm belgesinde murisin ölümüne sebep olan hastalığın kalp kapak hastalığı ile kalp yetmezliği olduğu ifadesine dayanarak sigortalının bu rahatsızlığının, sözleşmenin yapılmamasını gerektirecek nitelikte olduğunu ve bu rahatsızlık ile riziko (ölüm) arasında illiyet bağı bulunduğunu, sigortalının beyan yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle tazminata hak kazanamayacağı, mahkemeninde bu hastalığın varlığına ilişkin gerekli araştırmayı yapmadığını ileri sürmüş, davacı taraf ise, sigortalının kalp kapakçığı hastalığının bulunmadığı, gizlediği bir hastalığının söz konusu olmadığı ve beyan yükümlülüğüne bir aykırılık halinin mevcut olmadığı iddia edilmiştir.Mahkemece, sigortalının kalp kapakçığı hastalığının varlığının tespitine yönelik SGK medula kayıtları ve ilgili hastanelerden buna ilişkin tedavi kayıtları celbedilmiş ve bu kayıtlarda, sigortalının belirtilen hastalıkla ilgili herhangi bir bilgi ve bulguya rastlanılmadığı tespit edilmiş, davalı tarafından da, sigortalının bu hastalığı konusunda herhangi bir belge ve kayıt sunulamamıştır.Aynı amaca yönelik olarak mahkemece, İstanbul Bezmialem Vakıf Üniversitesi Hastanesine, sigortalının ölüm belgesinde 14 yıldır kalp kapak hastalığı bulunduğu belirtilmesine rağmen, sadece 2013 yılına ait tedavi belgelerinin gönderildiği hususu belirtilerek, sigortalının daha önce tedavi görmemiş ise bunun açıkça bildirilmesi, hangi gerekçe ile ölüm belgesine 14 yıl ibaresinin yazıldığının açıklanması istemli bir yazı yazılmıştır.Yazıya verilen 28/11/2016 tarih ve 6540 sayılı cevap kapsamında, cerrahi tıp bilimleri ana bilim dalı başkanlığından Prof.Dr…. tarafından yapılan incelemeler sonucu düzenlenen 17/06/2016 tarihli inceleme raporunda; Ekim 2010 tarihinde Sağlık Bakanlığından Bezmialem Vakıf Üniversitesine devir olan hastane otomasyon sisteminde yapılan araştırmaya göre, merhume …ın 06/09/2013 tarihinden önce açılmış bir kaydı bulunmadığını, ölüm belgesinin Sağlık Bakanlığına ait ölüm bildirim sistemi üzerinden oluşturulduğunu, ölüme götüren sürecin her aşamasında orada sistemde bulunan hastalıklardan birinin seçildiğini, hastanın yoğun bakımda yapılan kardiyoloji konsültasyonu ile yapılan yatak başı eko kardiyografide “belirgin kapak disfonksiyonu yok” bilgisi bulunduğu, yoğun bakımda yattığı 15 gün boyunca hasta takiplerinde bu ameliyatları olduğunu gösteren bir ameliyat raporu, ameliyat olduğu yer ve ameliyatı yapan hekim hakkında bir bilgi bulunmadığı, hastanede vefat ettiği gün ölüm belgesini hazırlayan kişinin hasta geliş muayene bilgilerine ve günlük hasta takiplerinin notlarına bakarak ölüm belgesini düzenlendiğini, belgeyi düzenleyen kişinin doğrulanmamış hasta hikayesine bakarak bunu doldurduğunu ve sehven hata sonucu “14 yıldır kalp kapak hastalığı bulunduğu ” bilgisinin girildiği bildirilmiştir.Bu çerçevede, sigortalı murisin herhangi bir sağlık rahatsızlığının bulunmadığına dair sigorta bilgilendirme formunu gerçeğe uygun olarak beyanda bulunmak suretiyle doldurduğu, gizlenmiş ve davalı sigortacı tarafından poliçeden cayılmasını gerektiren bir rahatsızlığının bulunmadığı, mernis ölüm belgesi ile diğer kayıtlardaki bilgilerin sağlık personelinin hatası nedeniyle sehven girilen bilgiler olduğu, davalının aksi yöndeki savunmasının da kanıtlanamadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin bu konudaki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Mahkeme kararında, asıl alacağa, ölüm tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına karar verilmiş, davalı vekili, uygulanan faiz oranına veya faizin başlangıç tarihine itiraz ederek bu konuları istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür. Davalı sigorta şirketi murisin hayat sigortacısı olup, Hayat Sigortaları Genel Şartları’nın B maddesi uyarınca sigortalının vefatı halinde hak sahipleri tarafından ölüm ile ilgili bütün bilgi ve belgelerin sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 10 gün içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Davalı sigorta şirketinin cevabına göre, davalılar, murisin vefatına ilişkin evraklarla birlikte 21.11.2013 tarihinde davalı sigorta şirketine başvurdukları, davalı 06/12/2013 tarihli yazı cevabı ile murisin ölüm sebebi olarak gösterilen kalp kapak hastalığının poliçenin düzenlendiği tarihten önce olduğu gerekçesi ile tazminat talebini karşılamadığı ve ödeme yapmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında ilk derece mahkemesince belirtilen faizin cinsi dosya içeriğine uygun olmakla birlikte, faizin başlangıç tarihi olarak ölüm tarihinin esas alınması dosya içeriğine uygun düşmemiştir. Davalı sigorta şirketi 01/12/2013 tarihinde yani mirasçıların davalı sigorta şirketine başvurdukları tarihten 10 gün sonra temerrüde düşmüşlerdir. Bu sebeple davalı vekilinin istinafının sadece faizin başlangıç tarihi yönünden kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353.1.b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına ve dairemizce dosya hakkında karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜNE,
2-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin, 2014/671 Esas 2017/263 Karar sayılı, kararının HMK 353.1.b.2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3- Davanın KABULÜNE
4-13.500,00-TL alacağın 01/12/2013 tarihinden itibaren işleycek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacılara verilmesine,
5-Alınması gereken harç 922,18 TL olup, peşin alınan 230,55-TL’nin mahsubu ile bakiye 691,63-TL karar ve ilâm harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Davacı tarafça yapılan ilk dava açma gideri 274,75-TL,bilirkişi ücreti 500,00TL ve tebligat masrafı 275,00-TL olmak üzere toplam 1.049,75-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
7-Davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince takdir edilen 1.980,00-TL maktu vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
8-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına ve lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
9-Davacılar tarafından yatırılan gider avansından yargılama sırasında yapılan masraflar ile karar tebliğ giderlerinden geriye kalan avansın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacılara iadesine,
10-Davalı tarafından yatırılan delil avansından yargılama sırasında yapılan masraflardan geriye kalan avansın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davalıya iadesine,
11-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince, alınması gereken, 68,20 TL başvuru harcı ile, istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harcın davalı tarafça peşin olarak yatırılan (85,70+231,00)=316,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 127,20 TL harcın talep halinde ve hüküm kesinleşince yatıran tarafa iadesine,
12-İstinaf eden tarafça yapılan toplam 56,00 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine ,
13- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 10/01/2019