Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/2128 E. 2019/1054 K. 13.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/2128 Esas
KARAR NO : 2019/1054
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 30/03/2017
NUMARASI : 2014/1098 ESAS – 2017/376 KARAR
DAVA : TAZMİNAT (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 13/06/2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA:Davacılar vekili, 09/07/2013 tarihli dava dilekçesinde, müvekkillerinin murisi …, 15/03/2013 tarihinde kısmi felç nedeniyle hastanenin acil servisine kaldırıldığını, 17/03/2013 tarihinde solunum yetmezliği nedeniyle vefat ettiğini, murisin vefatından önce Beylikdüzü’nde bir daire satın aldığını, bu dairenin parasının 50.000,00 TL’lik kısmını ise, … Bankasının Perşembe Pazarı Şubesinden konut finansman kredisi alarak tamamladığını, bankadan alınan bu kredi karşılığında ise bankanın yan kuruluşu niteliğinde olan davalı sigorta şirketi tarafından …, sabit tipli, yaşam kaybı teminatı olan kredili hayat sigortası katılım sertifikası ve poliçesi düzenleyerek sigorta yaptığını, bu isteğin müteveffa tarafından yapılmayıp kredi veren bankanın şart koşması üzerine davalı sigorta şirketince yapıldığını, sigorta primlerinin ise krediden kesildiğini, müvekkillerinin murisinin vefatından sonra davalı sigorta şirketine dilekçe ile başvurularak ölüm tazminatının ödenmesinin talep edildiğini ancak davalı sigorta şirketi tarafından murisin kredi alırken doldurduğu beyannamede bazı hastalıklarını gizlemiş olduğu ve bu nedenle ölüm tazminatının ödenmeyeceğinin bildirildiğini, davalı şirket gerekçesinin haklı ve hukuki olmadığını iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı sigorta şirketinden 50.000,00 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte tahsiline, %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesine ve müvekkillerinin hakkı olan ölüm tazminatını ödemeyerek müvekkillerinin manende sıkıntıya sokulduğunu iddia ederek 25.000,00 TL manevi tazminatında tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, müteveffanın müvekkili şirket tarafından 20.09.2011 tarihinde doldurmuş olduğu kredili hayat sigortası katılım beyan formunda beyan etmiş olduğu sağlık durumu dikkate alınarak 20/09/2011 başlangıç – 03/10/2013 bitiş tarihli Azalan Teminatlı Kredili Hayat Sigortası Poliçesi ile sigortalandığı, müteveffanın katılım formunda herhangi bir sağlık probleminin olmadığını beyan ettiğini, müvekkili sigorta şirketi tarafından müteveffanın beyanları esas alınmak suretiyle sigorta poliçesinin akdedildiğini, vefatın müvekkili şirkete ihbarı üzerine yapılan araştırma neticesinde sigortalıya ait epikriz formlarının tetkikinden sigortalıda 33 yıldır diabet ve 9 yıldır hiperlipidemi rahatsızlıklarının mevcut olduğu, 9 yıl önce Bay-Pass ameliyatı geçirdiğinin tespit edildiğini, sigortalının poliçenin tanzimine esas alınan katılım beyan formunda gerçeğin aksine bu rahatsızlıklarını saklayarak sorulduğu halde müvekkili şirkete gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu, müvekkili şirketin tazminatı ödememesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığını, imzalanan poliçenin vefat tarihi itibari ile teminat tutarının 40.171,59 TL olduğunu, icra inkar tazminat talebi ve manevi tazminat şartlarının oluşmadığını savunarak açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece, somut durumda sigortalının sağlık sorununu kasten gizlediğinin söylenemeyeceği, kaldı ki, uzman doktordan alınan rapor neticesinde ölümün ani gelişen solunum yetmezliği sonucu gerçekleştiği, sigortalının bildirmediği kalp damar rahatsızlığı ile doğrudan bir bağlantısının olmadığı, yine bildirimde bulunmamanın dahi poliçe ilişkisini sonlandırmayacağını, sigorta şirketinin cayma hakkını kullanması veya prim farkı talep etme hakkının söz konusu olduğunu, poliçe ilişkisinin ayakta bulunduğunu, davacıların talep haklarının olduğunu, ödenmemiş kredi borcunun 40.171,59 TL olduğu, sigorta şirketinin bu miktardan sorumluğunun bulunduğunu, olayların oluş şekillerinin nazara alındığında müterafik kusur bulunduğu ve hakkaniyet indirimi yapılmasını gerektirir bir hususun olmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 40.171,59 TL tazminatın 13/04/2013 tarihinden itibaren işlemiş faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın reddine, manevi tazminat taleplerinin ve kötü niyet tazminat taleplerinin şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, mahkeme gerekçesi özetlendikten sonra müteveffanın beyan formunda yer alan sağlık probleminin olmadığına dair beyanı tekrar edilmiş, TTK’nın 1435. Ve 1436. Maddeleri yazılarak mahkemenin ihlalde kastın neden var olmadığının gerekçesini açıklamak zorunda olduğunu, zira ihlalin hukuki sonuçlarının buna göre değişeceğini, beyan edilmeyen rahatsızlıkların son derece önemli olduğunu, bir kişinin bu derece ciddi ve devam edegelen hastalığa maruz kalmasının ve bunları beyan etmemesinin kasta dayanmadığını iddia etmenin mümkün olmadığını belirterek kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu ortadan kaldırılıp davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava, kredili hayat sigorta poliçesi kapsamında vefat tazminat bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davacıların murisi sigortalı … bankasından kullanmış olduğu 50.000,00 TL tutarlı 48 ay vadeli konut finansman kredisine istinaden davalı sigorta şirketi ile 03/10/2012 başlangıç tarihli – 03/10/2013 bitiş tarihli, sabit teminatlı, yaşam kaybı teminatı olan, teminat tutarı 40.171,59 TL bulunan dain-i mürtehini … Bankası A.Ş. olan sigorta poliçesinin düzenlendiği, sigortalı … 17/03/2013 tarihinde vefat ettiği, davacıların davalı sigorta şirketine başvuruları sonucunda davalı sigorta şirketi tarafından 24/04/2013 tarihinde verilen cevabı yazıda, …. vefatına istinaden yapılan incelemede ölümüne sebebiyet veren hastalıkların ilgili poliçenin başlangıç tarihi öncesine dayandığı TTK ve Hayat Sigortaları Genel Şartlarına göre poliçe öncesi gerçekleşmiş rizikoların teminat altına alınmasının mümkün olmadığı, eksik veya yanlış beyanda bulunulması halinde poliçenin hükümsüz kaldığı gerekçesiyle vefat tazimat talebinin reddedildiği, davacıların red kararından sonra iş bu davayı açmış oldukları anlaşılmıştır.Taraflar arasında, müteveffanın dava dışı bankadan kullanmış olduğu kredinin teminatı olarak davalı sigorta şirketi ile sigorta poliçesini düzenlediği, sigorta poliçesinin içeriği, sigortalının vefat nedeni konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, vefat eden sigortalının sigorta poliçesinin düzenlenmesi aşamasında davalı sigorta şirketine sağlığı ile ilgili bilgileri beyan etmemiş olmasının sigorta poliçesinin geçerliliği yönünden etkisinin olup olmadığı, bu durumda tazminat hakkının doğup doğmadığıdır.30/06/2014 havale tarihli bilirkişi heyet raporunda, sonuç olarak sigorta akdinin kurulması sırasında beyan yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemesinde sigortacı ve sigorta ettirenin sigortalı ile birlikte müterafik kusurlu olduğu, davacıların murisleri sigortalının %50 kusuruna tekamül eden kısmını davalıdan isteyebileceği belirtilmiştir. 23/05/2016 tarihli ek bilirkişi raporunda, sonuç olarak davacının talebi doğrultusunda davalı sigorta şirketinin 40.171,59 TL tazminattan sorumlu olduğu, müteveffanın ölüm sebebi ile beyan edilmeyen rahatsızlıkları arasında bir bağlantının bulunmadığı TTK’nın ilgili hükümleri uyarınca sigorta şirketinin kredili hayat sigorta poliçesi uyarınca tazminat ödeme borcunun bulunduğu ve tazminattan herhangi bir indirim yapılamayacağı kanaatine varıldığı belirtilmiştir.Mahkemece, bilirkişi raporlarına göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Sigortalı müteveffa … ile sigorta şirketi arasında düzenlenen kredili hayat sigortasının eki olan özel şartlarının 1. Maddesinde, sigortanın konusu, kredili grup hayat sigortasına taraf olan sigorta ettiren şirketten bireysel kredi kullanan müşterilerinin sigorta süresinde yaşamını yitirmesi halinde yaşam kaybı teminatını, sertifika üzerinde belirtilen rehin alacaklısına, (dain-i mürtehine) ödeyeceği, rehin alacaklısının ödenen tazminattan sigortalının borcu kadar olan tutarını tahsil edeceği, bakiye tazminat tutarını diğer hak sahiplerine ödeyeceği şeklinde belirtilmiştir. Diğer taraftan, müteveffanın kullanmış olduğu krediye istinaden düzenlenen 5582 sayılı yasa kapsamından açılan sabit faizli konut finansman kredisi ve teminat sözleşmesinin 9. Maddesinde de sigorta ile ilgili hükümler üst başlığı ile sigorta süresi içinde vefat halinde sigorta şirketince ödenecek tazminattan o tarihteki bankaya olan borcun vade beklemeksizin mahsubundan sonra kalacak olan meblağın kanuni mirasçılara ödenmesinin kabul edileceğinin belirtildiği, söz konusu sözleşmenin bu hali ile imzalanmış olduğu görülmektedir. Mahkemece, vefatın sigorta süresi içerisinde gerçekleşmiş olması ve dava dışı bankanın poliçe üzerinde dain-i mürtehin olarak yer almasına nazaran bu konuda herhangi bir araştırma ve inceleme yapıldığına ilişkin dosya içerisinde herhangi bir belgeye rastlanılmamıştır.Dava konusu sigorta poliçesinde dava dışı … Bankası A.Ş. dain-i mürtehindir. Dava dışı banka, 6102 sayılı TTK.nın 1453.maddesi hükmü uyarınca, malı rehin alan sıfatıyla o mal üzerinde menfaati kendi adına sigorta ettirebileceği gibi, aynı yasanın 1406.madde hükmü gereğince bir başkasının da rehin konusu malı rehin alan hesabına ve onun lehine sigorta ettirmesi mümkündür. Böyle bir durumda, sigortalı durumda olan rehin hakkı sahibi olduğuna göre, sigortadan talep etme hakkı da öncelikle ona aittir. Bu durumda sigorta ettiren ancak malın dain ve mürtehini olan ve lehine sigorta ettirenin açık muvafakatını almak şartıyla ve kendi menfaati de zedelendiği takdirde, tazminat isteme hakkına sahip olur. Buna göre mahkemece yapılacak iş davacılık sıfatının araştırılması bakımından davacılara asıl dava ve talep hakkına sahip dava dışı banka şubesinden açılan davaya muvafakat veya icazetleri olduğunu belgelendirmesi için süre verilmesi ve bu usulü işlem tamamlandığı takdirde işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, taraf sıfatına ilişkin olan ve mahkemece resen göz önünde bulundurulması gereken bu eksiklik giderilmeden işin esası ile ilgili karar verilmiş olması yerinde görülmediğinden ve söz konusu usulü eksiklik giderilmeden esasa ilişkin verilen kararın istinaf incelemesi yapılamayacağından, davalı vekilinin istinaf başvurusu esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabul edilerek hükmün kaldırılmasına dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1098 Esas, 2017/376 Karar ve 30/03/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harcın, davalı tarafça peşin olarak yatırılan 771,73 TL harçtan mahsubuna, bakiye 582,23 TL harcın talep halinde davalı tarafa iadesine,5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda değerlendirilmesine,6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,7-Davalı vekilinin diğer istinaf nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-a/4.bendi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.13/06/2019