Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/2111 Esas
KARAR NO : 2019/1053
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 24/11/2016
NUMARASI : 2015/705 ESAS – 2016/1253 KARAR
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/06/2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA:Davacı vekili, 28/05/2015 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin 23/02/2009 tarihli ticaret sicil gazetesinde yapılan ilanla unvan değişikliğine giderek … Ltd. Şti. ismini aldığını, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 31/05/2007 tarihinde alt işveren sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşmeye göre davalı şirketin Bursa Serbest Bölge içinde bulunan depo ve açık alanlarında ki yükleme-boşaltma işlemlerinin yapılması, yol ve çevre temizliğinin yapılması işinin müvekkilinin yüklendiğini, müvekkili şirketin bordrosundaki işçilerce asıl işveren olan davalı şirkete ait iş yerinde yerine getirildiğini, sözleşmenin 3.1.18. maddesinde yüklenici personelin hizmet akdinin feshinde, feshin yasaya aykırı olarak, geçerli bir nedene dayanmaması ve durumun mahkemelerce karar altına alınmış olması halinde yüklenicinin ödemek durumunda kalacağı her türlü tazminatı davalıdan talep edebileceği ve bu konuda dava açılmayacağı şeklinde düzenlendiğini, tarafların bu düzenleme ile alt iş verenin haksız şekilde tek taraflı yapacağı fesihlerden ve alt iş verenin kusurundan kaynaklanan hallerde işçilerin haklı fesihlerinden doğan tazminat sorumluluğunun alt iş verende olduğunu, bu nedenle yapılacak ödemeler sonucunda alt iş verenin asıl işverene rücu hakkı olmadığına dair istisna getiren bir düzenleme yapıldığını, istisna getiren bu düzenleme dışında kalan tüm hallerde işçilere ödenecek tazminatlardan davalının sorumlu olacağının şüphesiz olduğunu, müvekkilinin yapmış olduğu işteki kar oranının son derece düşük olduğunu, işçilerin kıdem ve ihbar tazminatlarının hesaba dahil edildiğinde bu fiyatla işin gerçekleşmesinin hayatın doğal akışına aykırı olduğunu, bu nedenle müvekkili sorumluluğunun, işçinin ücretinin ödenmemesi, SGK primlerinin ödenmemesi, prime esas ücretin düşük gösterilmesi gibi kendi kusurundan kaynaklanan işçiye haklı fesih hakkı veren haller ile sınırlı tutulduğunu, alt iş verenin tasarruf edemeyeceği diğer durumlardan kaynaklanan haklı fesih hallerinden doğan tazminatların asıl iş veren olan davalının üstlendiğini, davalı şirket için, müvekkili şirket bordrosunda çalışan …ve … isimli işçilerin 15 yıl kıdem ve prim gün sayısını doldurduklarını, SGK’dan aldıkları bu durumu belgeleyen yazı ile birlikte görevlerinden istifa ederek kıdem tazminatına hak kazandıklarını, yasaya göre haklı bir sebeple istifa eden işçilerin kıdem tazminatlarının müvekkili şirket tarafından 4857 sayılı iş kanunundan doğan sorumluluk çerçevesinde… için 8.363,66 TL ve … için 6.880,06 TL olmak üzere toplam 15.263,72 TL olarak ödendiğini, aralarında ki iç ilişki gereği davalı şirkete fatura edildiğini, tazminatların davalı tarafça ödeneceğinin eski muhasebe müdürü tarafından kabul edilmesine rağmen yeni muhasebe müdürü tarafından reddedildiğini, takibe konu kıdem tazminatlarını içerir faturanın davalı şirketçe kabul edilmeyerek iade edildiğini, sözleşmeye rağmen ödenmediğini, bu nedenle Bursa …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalının takibe yapmış olduğu itiraz üzerine takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu iddia ederek, itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’sinden az olmayacak şekilde icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasında imzalanan 31/05/2007 tarihli alt iş veren sözleşmesi gereği, davacının yüklenici konumunda olduğunu, müvekkilinin Bursa Serbest Bölgesi içerisinde bulunan depo ve açık alanlardaki yükleme-boşaltma işleri ile yol ve çevre temizliğinin yapılmasının davacı firma üzerine bırakıldığını, dava dışı işçilere ödenen kıdem tazminatlarının müvekkili şirkete rücu edilmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasında ki sözleşmenin imzalanması sonrasında, işçilerin işe alımı, giriş çıkış bildirilerinin hazırlanması, sigorta primlerinin ve maaşların ödenmesi gibi hususlarda tamamen davacı firmanın rol oynadığını, sözleşme süresince yapılan tüm ödemelerin davacı tarafa ait olduğu gibi sözleşmenin sona ermesi sebebiyle ödenen tazminatlarında davacı tarafa ait olduğunu, davacı şirket tarafından müvekkiline gönderilen 25/03/2015 tarihli sözleşmenin revize talep dilekçesinde de kıdem tazminatlarının davacı tarafından ödendiğinin açıkça beyan edildiğini, davacının iş bu beyandan sonra yeni sözleşme döneminde revize talebinde bulunmuş ise de, müvekkili şirket tarafından kabul edildiğine dair bir bilgi verilmediğini, sözleşmenin aynı şartlarla uzadığını, dolayısıyla halen kıdem tazminatını ödeme yükümlülüğünün davacı şirkete ait olduğunu, davacının dayanmış olduğu hükmün müvekkili şirketin sorumluluğunu gerektirecek şekilde yorumlanamayacağını, sözleşme gereğince müvekkilinin sorumluluklarının yalnızca yüklenici personele gerekli koruyucu malzemeleri vermek, giyim ve temizlik için gerekli tedbirleri almak, hukuki hususlarda yükleniciyi bilgilendirmek gibi hususlarla sınırlı olduğunu, işçilerle ilgili tüm mali konularda ise davacının sorumlu olduğunun görüldüğünü savunarak haksız davanın reddi ile %20’den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece, sözleşmenin 3.1.18 maddesi uyarınca yüklenici tarafından iş akitlerinin yasaya aykırı şekilde fesih edilmesi ve bu durumun mahkeme kararı ile de saptanması sonucu iş veren olarak ödenmek zorunda kalınan tazminatların sorumlusunun tazminat ödenen çalışanların iş akdi ile bağlı oldukları davacı yüklenici olduğunu belirtmekte bulunduğunu, buna göre çalışanların iş akitlerinin yasaya aykırı şekilde fesih edilmeleri halinde ödenecek tazminatlardan alt iş veren olan davacı yüklenicinin tek başına sorumlu olacağı ve davalı asıl iş verene rücuda bulanamayacağı, ancak anılan sözleşme hükmünde yüklenici çalışanlarının emekliliğe hak kazanmaları halinde 1475 sayılı iş kanunun 14. Maddesi gereğince yaş şartı dışında diğer şartların gerçekleşmesi halinde kıdem tazminatı alarak işten ayrılmaları durumunda kendilerine ödenecek kıdem tazminatından davalının sorumlu olacağına dair açıkça bir düzenlemenin yer almadığı, böyle bir düzenlemenin açıkça yazılı olmadığı sürece davalı üst iş verenin anılan sözleşme kapsamında davacı taşerona sigorta ile bağlı işçilerine ödenen kıdem tazminatlarından sorumlu tutabileceği gerek yasa gerekse sözleşme hükümleri gereği söylenemeyeceğinden davacı tarafça ödenen tazminatlara ilişkin bu tutarların davalıdan talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın ve yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, iddialarını tekrar ettikten sonra, sözleşmenin 3.1.8. Maddesine göre dava açılamayacağının düzenlendiğini, tarafların bu düzenleme ile haksız şekilde tek taraflı yapacağı fesihlerden ve alt iş verenin kusurundan kaynaklanan hallerde işçilerin yapacakları haklı fesihlerden doğan tazminat sorumluluğunun alt iş verende olduğunu, bu nedenle yapılacak ödemeler sonucunda alt iş verenin asıl işverene rücu hakkı olmadığına ilişkin istisna getiren bir düzenleme yaptıklarını, istisna getiren bu düzenleme dışında kalan tüm hallerde işçilere ödenecek tazminatlardan davalının sorumlu olacağının açık olduğunu, bilirkişinin hatalı değerlendirme yaparak çalışanların yaş dışındaki diğer şartları gerçekleştirmeleri halinde kıdem tazminatı alarak işten ayrılmaları durumunda ödenecek tazminatlardan davalının sorumlu olmayacağına dair düzenleme bulunmadığı kanaatine varıldığını, davalının düzenleme ile kıdem ve ihbar tazminatı ödemeleri kapsamındaki sorumsuzluğunu 12 ay çalışma süresi dolmadan görevden ayrılan personel ile sınırlandırdığını, bunun dışındaki hallerde davalının sorumluluğunun bulunduğunun ortada olduğunu, istisna getiren bu düzenlemeler dışında ve tüm hallerde işçilere ödenecek tazminatlardan davalının sorumlu olacağının şüphesiz olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun ise sözleşmede ayrıntılı olarak ele alındığını, kıdem tazminatına ilişkin sorumluluğunun feshin yasaya aykırı olarak geçerli bir nedene dayanmaması ve bu durumun mahkemelerce karar altına alınmış olması haliyle sınırlandırıldığını, müvekkilinin belirtilen kar oranıyla böyle bir ticari ilişki kurmayı ve sürdürmeyi amaçlamasının mümkün olmadığının, bu sebeple davalının her türlü kıdem tazminatından müvekkilinin sorumlu olduğuna ilişkin iddiasının ticari hayatın gereklerine de aykırı olduğunu, bahsi geçen revize talepli dilekçede müvekkilinin davalının kıdem tazminatını ödemelerini gerçekleştirmemesi halinde kendisinin kıdem ödemelerini gerçekleştirebilecek kar marjının bulunmadığını, bu sebeple fiyat revizesinin gerekli olduğunu belirttiğini, yeniden rapor alınması gerektiği belirtilmesine rağmen eksik ve hatalı rapora göre karar verildiğini iddia ederek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava, hizmet sözleşmesi kapsamında dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatına dair fatura bedelinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır.Taraflar arasında, yüklenici hizmet sözleşmesinin varlığı davacı yüklenici şirketin dava dışı işçilere kıdem tazminat bedelini ödediği konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, sözleşme kapsamında davacı yüklenicinin ödemiş olduğu kıdem tazminat bedelinden davalının sorumluluğunun bulunup bulunmadığıdır. Dosya kapsamından, taraflar arasında 31/05/2007 tarihli “yüklenici hizmet sözleşmesi” imzalandığı, sözleşmenin 1. maddesinde, davacı şirketin yüklenici olduğunun belirtildiği, 2.2 maddesinde, sözleşmenin kapsamının, davalı şirketin Bursa Serbest Bölgesi içinde bulunan depo ve açık alanlardaki yükleme-boşaltma işlerinin yapılması, yol ve çevrenin temizliğinin yapılması şeklinde yapılacak işin niteliğinin belirlendiği, yüklenicinin sorumluluğuna 3. maddede ayrıntılı şekilde yer verildiği, 3.1.18. bentte, yüklenici personelin hizmet akdinin feshinde, feshin yasaya aykırı olarak geçerli bir nedene dayanmaması ve bu durumun mahkemelerce karar altına alınmış olması halinde yüklenicinin ödemek durumunda kalacağı her türlü tazminatın davalıdan talep edilmeyeceği, bu konuda dava açılmayacağı, yüklenicinin aynı durum nedeniyle davalı aleyhine açılacak davalar için davalı tarafından yapılacak her türlü dava giderleri ile davalının ödemek durumunda kaldığı tazminatları hiç bir ihtara gerek kalmaksızın nakden ve defaten davalıya ödeyeceğinin düzenlendiği, 3.1.1. bentte, yüklenicinin personeli ile yazılı hizmet sözleşmesi yapacağı, hizmet sözleşmesinde hizmetin süresi, tanımı ve hizmet karşılığı ödeme türlerinin belirtileceği, sözleşmenin bir suretinin davalı şirkete teslim edileceği, 3.1.15. bendinde, yüklenicinin çalıştıracağı personeli kanun ve mer’i mevzuata uygun olarak davalının onayından sonra işe alacağı, davalı tarafından çalışması uygun görülmeyen personeli iş yerinde çalıştırmayacağı, çalıştıracağı personeline ait her türlü evrakı personeli işe almadan önce ve her türlü ücret bordrosunu SSK aylık beyannameleri ile bunlara ait her türlü tahakkuk ve makbuzlar ile bordroları tahakkuk ilk hafta içerisinde ve yıllık izin defterini Haziran ayı içerisinde davalı şirkete vereceği, 3.2. bentte ise, davalının sorumluluklarının düzenlendiği, düzenlemede, yüklenici personeline gerekli koruyucu malzemeyi bedelsiz olarak vereceği, personelin iş yerinde soyunması, giyinmesi ve temizliği için gerekli tedbirleri alacağının belirtildiği, 4. maddede, mali hükümlerin düzenlendiği 4.3. bentte, davalının talebi doğrultusunda yüklenici personelin 12 ay tam olarak çalışmadan görevden alınması halinde davalının herhangi bir tazminat (kıdem, ihbar veya özel) ödemekle yükümlü olmadığının belirtildiği, davacı şirket tarafından davalı yönetim kurulu başkanlığına 25/03/2014 tarihinde, sözleşme kapsamında verdikleri personel destek hizmetine ait fiyat tablosunun belirtildiği, gösterilen tablodan anlaşılacağı üzerine karlılık oranının %1 oranına kadar gerilemiş bulunduğunun ifade edildiği, bu oranın piyasa şartlarına uygun olmadığı, yapılan görüşmeler neticesinde personele ödenen kıdem tazminatlarının firma karı gibi algılandığının görüldüğü, bu güne kadar tüm emekli olan ve/veya işten çıkarılan personele kıdem tazminatlarının eksiksiz olarak taraflarınca ödendiği bu sebeple kıdem payının değerlendirilmesini talep ettiklerini, hizmetlerinin eksiksiz ifa edilebilmesi açısından yeni sözleşme döneminde adam/ay fiyatlarının tabloda yer aldığı üzere revize edilmesini talep ettikleri, talepleri ile ilgili herhangi bir uygulamanın gerçekleştirilmediği, dava dışı işçiler … ve … emekli olmaları üzerine davacı şirket tarafından adı geçen işçilere kıdem tazminat bedellerinin ödendiği, söz konusu ödemeye ilişkin davacı şirket tarafından davalı şirket adına 31/12/2014 tarihli toplam 15.263,72 TL bedelli fatura düzenlendiği, davalı şirkete tebliğ edilen faturanın iade edildiği, davacının ise söz konusu fatura bedelinin tahsili amacıyla Bursa … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 06/02/2015 tarihli ilamsız icra takibi başlattığı, davalı şirketin yasal sürede takibe ve borca itiraz ettiği, davacı şirketin ise İİK 67. maddesi gereğince 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davasını açmış olduğu anlaşılmıştır.18/07/2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda, tarafların iddia ve savunmaları ayrı ayrı özetlendikten sonra, 1475 sayılı kanunun halen yürürlükte olan 14. Maddesinin 1. Fıkrasının 5 numaralı bendi gereğince, yaş dışında emekli olabilmek için diğer şartları taşıyan işçilerin işten ayrılması ve SGK’dan alınacak bir yazı ile de bu durumu ispatlaması halinde kıdem tazminatına hak kazanıldığını, davacı şirket çalışanlarından .. 17 yıl sigortalılığının ve prim ödemi gün sayısının 3819 gün olduğu, … ise 18 yıl sigortalılık süresi ve 6194 prim günü olduğu SGK’nın 22.12.2014 tarihli yazıları ile anlaşıldığı, bu itibarla bu kişilerin yaş dışındaki diğer şartları taşıdığı ve işten kendi istekleri ile ayrılmış olsalar bile kıdem tazminatına hak kazandıklarının anlaşıldığı, davacı şirket çalışanlarından … davacı şirkette çalışmış olduğu 18/07/2007 – 29/12/2014 tarihleri arası 8.383,66 TL, … davacı şirkette çalışmış olduğu 19/11/2008 – 29/12/2014 tarihleri arası için 6.880,06 TL kıdem tazminatı hesaplandığı ve bunlarında 6098 sayılı TBK’nın 420. maddesine uygun olarak banka kanalı ile ödendiğinin anlaşıldığı, kıdem tazminatı hesaplamalarının çalışma yılına göre doğru bir şekilde yapıldığı, taraflar arasındaki imzalanan sözleşmenin ilgili maddelerinde düzenlemelerin mevcut olduğu, davalı vekilinin davaya cevap dilekçesinin ekinde sunmuş olduğu 24/03/2014 tarihli beyanın incelenmesinden davacı tarafın revize talebinde bulunduğunun anlaşıldığı, davacı şirketin çalışanlarına 1475 sayılı kanunun 14. maddesindeki şartların gerçekleşmesi ile kıdem tazminatına hak kazandıkları ve işten ayrıldıkları, kendilerine kıdem tazminatlarının ödenmiş bulunduğu, davacı tarafın yaş dışında diğer şartları gerçekleştirerek işten ayrılan çalışanlarına ödediği kıdem tazminatlarının davalı tarafça ödenmesinin gerektiğini ileri sürdüğü, bu taleplerine dayanak olarak sözleşme hükümlerini gösterdiği, uyuşmazlığın çözümünde taraflar arasında akdedilen 04/06/2007 tarihli sözleşme hükümlerinin dikkate alınması gerektiği, sözleşme hükümlerinin yoruma açık olması halinde ise taraflarca sözleşmenin akdedilmesinde ve sözleşmenin devamı sırasındaki uygulamaların gözetilerek değerlendirme yapılacağı, yapılan değerlendirmelerde davacı şirketin çalıştırdığı işçilerin emeklilik nedeniyle veya yaş şartı dışında diğer şartları gerçekleştirmeleri sonucu iş akitlerini sona erdirerek kıdem tazminatı almaları halinde ödenen kıdem tazminatlarından davalının sorumlu olamayacağı sonuç ve kanaatine varıldığı, sözleşmede emeklilik veya yaş dışında diğer şartlar gerçekleştirmek suretiyle iş akdini fesih eden çalışanlara ödenecek kıdem tazminatlarından iş sahibi davalı şirketin sorumlu olacağına ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, davacı şirket tarafından davaya dayanak yapılan sözleşmenin 3.1.18. maddesinin yorumlanması suretiyle açıkça kabul edilmeyen bir borç ve sorumluluğun davalı şirkete yüklenmesinin doğru olmayacağı sonucuna varıldığı, madde düzenlemesinde, yüklenici tarafından iş akitlerinin yasaya aykırı şekilde feshedilmesi ve bu durumun mahkeme kararıyla da saptanması sonucu iş veren tarafından ödenmek zorunda kalınan tazminatların sorumlusunun tazminat ödenen çalışanların iş akdi ile bağlı oldukları davacı yüklenici olduğunun belirtildiğini, sözleşmenin 3.1.18. maddesinde, davacı yüklenicinin çalışanlarının emekliliğe hak kazanmaları halinde veya 1475 sayılı kanunun 14. maddesi gereğince emekliliğe hak kazanmak için yaş haricinde diğer şartların gerçekleşmesi halinde kıdem tazminatı alarak işten ayrılma hakkı kazanmaları durumunda kendilerine ödenecek kıdem tazminatından davalının sorumlu olacağına ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, revize edilmesine ilişkin yazının incelenmesinden davalı tarafından ödenen işçilik ücretlerinde kıdem karşılığının da bulunduğu, bu kıdem karşılığının davalı tarafça yüklenici firmanın karı gibi algılandığı oysa ki emekli olan ve/veya işten çıkarılan personele kıdem tazminatlarının eksiksiz olarak kendileri yani davacı şirket tarafından ödendiği hususlarının belirtildiğinin görülmekte olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin akdedildiği tarihten bugüne kadar gerçekleşen uygulama ve bu uygulamayı belirten davacı yüklenici tarafından düzenlenen 25/03/2014 tarihli belge metni dikkate alındığında davacı iddia ve taleplerinin haksız olduğu, davalının ödenen kıdem tazminatından sorumlu olmayacağı belirtilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre davanın reddine karar verilmiştir.Bilirkişi raporunda da ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümlerine göre, dava dışı işçilerin emekliye ayrılmaları ve bunun neticesinde işçileri hizmet akdi ile çalıştıran davacının ödemiş olduğu kıdem tazminatından davalı iş verinin sorumlu olduğuna dair herhangi bir düzenleme mevcut değildir. Kaldı ki, davacı tarafın dava tarihinden önce davalı şirkete göndermiş olduğu revize teklifine ilişkin yazı metninde açıkça kendisinin sözleşme başından itibaren dava dışı işçilerin kıdem tazminatını ödediğini kabul etmiştir. Sonuç olarak, sözleşme hükümleri gereğince, yüklenici firmanın hizmet akdi ile çalışan işçilere ödemiş olduğu kıdem tazminatını davalı şirketten talep etmesine ilişkin bir düzenleme mevcut olmadığından bu talep yerinde görülmemiştir. 4857 sayılı İş Kanunun 2/6. maddesinde, asıl işveren – alt işveren açıklanmış ve bu ilişkide asıl işverenin ,alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işverenle birlikte sorumludur hükmüne yer verilmiştir. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül söz konusudur. Asıl ve alt iş verenler dava dışı işçiye karşı müteselsilen sorumludur. Bu düzenleme işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla alınmıştır.Sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt iş veren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, TBK ve sözleşme hükümleri esas alınacaktır. Bu sebeple taraflar arasındaki uyuşmazlığın sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide , bu konudaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Bu durumda yukarıda ifade edildiği gibi serbest iradeleri ile yaptıkları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacaktır. Açıklanan nedenlerle, gerek iş kanunu ve gerekse de iş Kanununda değişiklik getiren 6552 sayılı yasanın ilgili maddeleri işçi alacağını korumaya yönelik olup, alt ve üst işveren arasındaki uyuşmazlıklarda taraflar arasında gerçekleştirilen sözleşme hükümleri esas olduğundan ve sözleşme şartlarına göre işçi alacaklarından işverene karşı davacı alt işveren sorumlu olduğundan davacı vekilinin tüm istinaf nedenlerinin reddine karar verilmesine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.( örnek, Yargıtay 13.HD ‘ sinin 2015/7554 Esas, 2015/32409 karar ve 10.11.2015 tarihli ilamı).
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,1-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/705 Esas, 2016/1253 Karar ve 24/11/2016 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi gereğince REDDİNE , 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı harçlar kanuna bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan davacının peşin olarak yatırmış olduğu 117,10 TL harcın mahsubu sonucunda 72,40 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/06/2019