Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/2074 E. 2019/668 K. 11.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/2074 Esas
KARAR NO : 2019/668
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2014/605 Esas
KARAR NO : 2017/589
KARAR TARİHİ: 07/07/2017
DAVA : KOOPERATİF ÜYELİĞİNİN TESBİTİ
KARAR TARİHİ: 11/04/2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA:Davacı vekili, 03.03.2014 tarihli dava dilekçesinde, müvekkilinin davalı kooperatif’de yapılacak meskenler için tüm ödemelerini eksiksiz yaptığını, … İli, … İlçesi, …aklı Köyü ,… parselde kayıtlı arazi üzerinde kurulacak olan … Sitesinden, 30.09.1997 tarihli sözleşme ile … nolu 143 metre kare miktarlı daire, 02.10.1997 tarihli sözleşme ile ….nolu 143 metre kare miktarlı daire, 22.02.1998 tarihli sözleşme ile 17 Blok 1101 nolu 98 metre kare miktarlı üç dairenin satışı hususunda müvekkili İle davalı kooperatif adına pazarlama işini yapan diğer davalı şirket arasında sözleşme imzalandığını, müvekkilinin sözleşme gereğini tümüyle yerine getirdiğini, müvekkilinin şirkete yaptığı ödemelerin tamamının kooperatif bünyesindeki inşaatın yapımında kullanıldığını, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ‘nın yapmış olduğu tespit ile ödemelerin kooperatif inşaatında kullanıldığının tespit edildiğini, ödeme yapanların tamamının kooperatife üye yapılması gerektiğinin bildirildiğini, davalı kooperatifinde davalı şirkete ödeme yaparak mesken satın alanları yukarıdaki nedenlerle üyeliğe kabul ettiğini, tüm bu hususlara rağmen kooperatif yönetiminin şirketten mesken alanları üyeliğe kabul etmediğini, yeni üye statüsünde kabul ederek ekstre ödeme ve aidat talep ettiğini, sözleşmenin imzalandığı ve dairelerin müvekkiline sayıldığı tarihlerde Kooperatif ile şirketin yöneticilerinin hemen hemen aynı olduğunu, her iki şirketin yönetiminde de basından bilinen … olduğunu, cezaevine girmesi nedeniyle kooperatif yönetiminin değiştiğini, her ikisininin de söz konusu dönemde grup şirket olduğunu, bu taleplerini dile getirerek Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/493 Esas sayılı dosyasında dava açtıklarını, davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, dosyada alınan raporda, müvekkiline verilecek dairelerden bir tanesinin kooperatif kayıtlarında görüldüğünü, diğer dairelerin kayıtlarda gözükmediğini, kooperatif ile şirket arasında yapılması gereken ödeme ve kayıtların yapılmamış olmasının tüzel kişilerin usulsüz defter ve belgeleri gerçek kişi müvekkilini bağlamadığını, kooperatifin 05.07.2003 tarihli 67 sayılı kararında şirketten sözleşme ile daire satın almış 17 kişinin üyeliğine karar vermesi, 11.08.2003 tarihinde 12 kişinin üyeliğine karar vermesinin kooperatifin kayıtlarına geçirilen iş bu alıcı ile diğer alıcıların üye kabul edilmesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, kaldı ki müvekkilinin tüm ödemelerini yaptığını, davalı kooperatifin, müvekkili gibi birçok kişiyi yeni üye kabul ederek yeniden nakit paralar ve aidatlar talep ettiğini ve hususta davalar açıldığını iddia ederek, daireler üzerine üçüncü şahıslara satışının önlenmesi için İhtiyati tedbir konulmasını, müvekkilinin üyeliğinin tespitinin yapılarak hükmen tesciline karar verilmesini, mümkün olmadığı takdirde taşınmazların bedelinin ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı … vekili, davacının daha önceden aynı taleplerle, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/291 Esas sayılı dosyasında dava açtığını, daha sonra dosya numarasının Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/493 Esas sayılı numarasını aldığını, dosyanın işlemden kaldırıldığını, kararın kesinleştiğini, davacının müvekkili kooperatife ortaklık tesisinin B 09 Blok 0902 numarasıyla belirttiği daire ile ilgili olarak 3 aylık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının 02.10.1997 tarihinde kooperatife ortaklık dilekçesi ile başvurduğunu Kooperatif ortağı olduğunu, iş bu daire ile ilgili parasal yükümlülüklerini yerine getirmediğini, ihraç edildiğini, 01.10.2003 tarihli ihraç kararının 24.10.2003 tarihinde tebliğ edildiğini, 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde dava açmadığını, çıkarma kararının kesinleştiğini, davacıya, kooperatif ortağı olduğu daire ile ilgili usulüne uygun ihtarnameler ve ihraç kararının gönderildiğini, 02.09.2002 tarihinde ihtarnamenin parasal yükümlülüklerini yerine getirmesi için, iadeli taahhütlü olarak gönderildiğini, davacının kısmen yükümlülüğünü yerine getirdiğini, ancak parasal yükümlülüğünü yerine getirmediğinden 07.07.2003 tarihinde 1. ihtarnamenin iadeli taahhütlü gönderildiğini, 10 gün süre tanındığını, aynı adrese 27.07.2003 tarihinde 2. ihtarnamenin iadeli taahhütlü gönderildiğini, davacının parasal yükümlülüğünü yerine getirmediğinden 12.09.2003 tarihli yönetim kurulu kararı ile ortaklıktan çıkarılmasına karar verildiğini, ihraç kararının aynı adrese, 01.10.2003 tarihinde iadeli taahhütlü olarak gönderildiğini, 3 aylık sürede dava açmadığını, ortağın çıkarılmasına ilişkin kararın iptali davasının süresinde açılmadığında ,hiçbir inceleme yapılmadan, bu davanın süre yönünden reddedileceğini, diğer davalı şirkete yapılan ödemelerin ve bu şirketle yapılan sözleşmenin ayrı bir tüzel kişilik olan müvekkili kooperatifi borç altına sokması, pazarlama şirketine verilen para karşılığında kooperatif ortaklarının yıllarca ve milyarca para ödeyerek malik oldukları konutların kooperatife tek kuruş ödemeden sahip olmasının para ödeyen ortaklar açısından haksızlık ve mağduriyet doğuracağını, davacının diğer davalıya alacak ve tazminat davası açacağı yerde bu şirketten para alamayacağını anladığı için kooperatife karşı bu davayı açtığını, müvekkili kooperatifin amacının … olarak bilinen ve bu kişinin kurduğu şirketin, ortaklara zarar vermesini ve istismarını, kooperatif ortaklarının sırtından hiç kimseye konut vermeden büyük paralar kazanmasını önlemek olduğunu, bu nedenle kooperatif üyeliğinden … ‘ün ihraç edildiğini, diğer davalı şirketin, kendisine para yatıran kişilerin parasını müvekkiline iade etmediğini ve bu kişilerin şirkete alacak ve tazminat davası açmasını önlemek için birlikte hareket ettiğini, müvekkili kooperatif aleyhine davayı kabul mahiyetinde danışıklı – özel kasıtla beyanlarda bulunduğunu, davalı şirkete 2003 yılında 2 adet ihtarname gönderildiğini, daire sattığı kişileri ve ödedikleri meblağı bildirmesi ve meblağın müvekkili kooperatife intikalinin istendiğini, ancak davalı şirketin müvekkili kooperatife daire sattığı kişileri ve bunların ne kadar ödeme yaptığını bildirmediğini ne de meblağları müvekkiline intikal ettirmediğini savunarak, davanın, usul ve esastan reddini istemiştir.Davalı … Ltd.Şti vekili, dava dilekçesinde yer alan ve terditli biçimde ortaya konulan her iki talebin muhatabının da davalı kooperatif olduğunu, müvekkili şirketin dava konusu daireler üzerinde bir hukuki tasarruf imkanı olmadığı gibi, satış işlemini de diğer davalı kooperatifin verdiği yetki ile yapmış bulunduğunu, müvekkilinin bu şekilde müşterilerden tahsil etmiş olduğu paraları da nakten veya iş karşılığı diğer davalı kooperatife intikal ettirdiğini, zira hiçbir malvarlığı bulunmayan davalı kooperatifin bu taşınmazları yapmasının imkansız olduğunu, müvekkili şirkete husumet yöneltilmesini gerektirir hiçbir hukuki ve fiili neden bulunmadığını, davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, zamanaşımı sürelerinin dolduğunu, davaya konu olan meskenlerin yapım ve pazarlanmasının başta müvekkili şirket tarafından üstlenildiğini, müvekkili ile diğer davalının imzalamış olduğu, 02.08.1996 tarihli eser sözleşmesi ile dava konusu inşaatların yapımına başlandığını, ayrıca 22.06.1995 tarihli hizmet sözleşmesi ile verdiği yetkiye dayanarak bu projede yer alan daireleri pazarladığını, satışları gerçekleştirdiğini, kampanya ile sözleşmeler imzalandığını, ödemelerin sözleşme gereğince müvekkili şirkete yapıldığını, inşaatların belli bir aşamaya getirildiğini, ceza yargılamasının tensip aşamasında İhtiyati tedbir kararı neticesinde ticari faaliyetler durduğundan inşaatlarında durduğunu, müvekkili şirket tarafından isimleri bildirilen bu müşterilerden bir kısmının davalı kooperatif tarafından üye kabul edildiğini, müvekkili şirketin bu şekilde konut satışı yapması ve satış yaptığı kişilerin kooperatife ortak alınmasına dair kararların mevcut olduğunu , davalı kooperatifin yönetimlerinin değişip, yeni gelen yönetimlerin diğer müşterilere karşı bu yükümlülükleri yerine getirmemeye başladığını, müvekkili şirketin, diğer müşteriler gibi davacıdan da tahsil ettiği paraları nakten veya iş karşılığı diğer davalıya intikal ettirdiğini, hali hazırda davalı kooperatifin taşınmazın bulunduğu sitede satış işlemlerini sürdürdüğünü savunarak davanın müvekkili şirket açısından reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, bilgi ve belgelere göre bir pay olarak davalı kooperatif ortaklığına kabul edilen davacı hakkında davalı kooperatif yönetim kurulu tarafından çıkarma kararı verildiği, bu kararın dava tarihi itibarı ile kesinleşmiş olduğu, davalı kooperatif ile davalı şirket arasında düzenlenen hizmet sözleşmesinin davalı şirkete ortak temin edilmesine ilişkin olup kooperatife ortak alınmasının davalı kooperatifin yönetim kurulunun münhasır yetkisinde olduğu, davalı şirketin B 09 blok 0902 sayılı daire ile ilgili olarak davacının yaptığı ödemeleri davalı kooperatife intikal ettirmiş durumda olduğunun davacının bu daire yönünden ortaklığa kabul edilip müteakip genel kurul toplantılarına davet edilmesinden anlaşıldığı, diğer dairelerle ilgili olarak davacıdan tahsil edilen paraların davalı kooperatife intikal ettirildiğine İlişkin bir delil veya kayda rastlanmadığı, davalı kooperatifin, şirket tarafından kendisine intikal ettirilen taleplere göre ortaklığa alma kararını verdiği ve bu hususta eşitliğe aykırı işlem yaptığına ilişkin bir tespitinin söz konusu olmadığını, hakkındaki çıkarma kararı kesinleşen davacının dava tarihi itibarıyla davalı kooperatif ortağı olmadığı, dava tarihi itibarı İle kooperatiften çıkarılmış ortak durumunda bulunan davacının davalı kooperatiften bağımsız bölüm veya bağımsız bölüm yerine tazminat ve yatırmış olduğu paranın tamamını davalı kooperatife intikal ettirdiğini ispat edemediği sürece, davacıdan tahsil edip davalı kooperatife intikal ettirmediği miktarı sebepsiz zenginleşme ve denkleştirici adalet kurallarına göre tazmin ile yükümlü olabileceği tespit edilmiş ise, davacı tarafın her iki davalıya talebinin kooperatif üyeliğinin tespiti, sözleşme konusu üç adet dairenin adına tescili, bunun mümkün olmaması halinde rayiç bedel tazminatı olarak devam ettiği ancak ancak söz konusu talepler yönünden yasal şartların oluşmadığı anlaşılmakta açılan davanın her iki davalı yönünden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.İstinaf nedenleri olarak, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek iddialarını tekrar ettikten sonra mahkemenin Kooperatifler Kanunun 16. maddesinde hükme bağlanan hak düşürücü sürenin geçtiğini kabulünün fecaat olduğunu, usul ve yasaya uygun tebliğden söz etmenin mümkün olmadığını, daireler için bütün ödemelerin yapıldığını, aidat talep edilip bu sebeple ortaklıktan çıkarılmasının hukuka aykırı olduğunu, kararın eksik inceleme neticesinde verildiğini, hak düşürücü süreden bahsedilebilmesi için usulüne uygun bir tebligatın mevcut olması gerektiğini, bir pay olarak kooperatif ortağı olduğu tespitininde eksik ve hatalı değerlendirmeye dayandığını, davalı şirket ve davalı kooperatif yetkilileri tarafından muvazaalı ve dürüstlük ilkesine aykırı birtakım işlemlerle müvekkili ve daha birçok kişiyi mağdur ettiğinin tüm kamuoyu tarafından bilinen bir gerçeklik olduğunu, mahkeme tarafından kooperatife aktarılan aidatların hangi dairelere ait olduğu hususunda bir inceleme yapılmadığını, raporda, müvekkilinin dava tarihi itibarı ile ortaklıktan çıkan bir ortak olarak kabul edildiğinde 1163 sayılı Kanunun 17. maddesi ile sözleşmenin 15. maddesi kapsamında isteme hakkı olduğunun belirtildiğini, parayı talep etme hakkının bulunmadığının mahkemece belirtilmesine rağmen gerekçesine değinilmediğini,müvekkilinin davalı şirket ile yaptığı anlaşma ve bu kapsamda yaptığı ödemeler neticesinde şirket nezdinde oluşan hakları açısından davalı kooperatiften hak talebinde bulunma hakkı olduğunu, müvekkilinin taşınmazların mülkiyetini kazanmaya, bu mümkün olmasa dahi taşınmazlara İlişkin ödediği bedelleri almaya hak kazanacağının kabulü gerektiğinin açık olduğunu, üstelik raporda, her bir daire için ne kadar ödeme yapıldığının tespit edilemediği ancak yapılan toplam ödeme tutarlarının 2/3’ nün davalı şirketten talep edilebileceğinin tespit edildiğini, buna rağmen mahkemece, dayanağı ve gerekçesi açıklanmaksızın davalı şirket yönünden davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını davanın kabulüne karar verilmesini, bunun mümkün olmaması halinde davanın her iki davalı yönünden kabulüne karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, kooperatif üyeliğinin tespiti ile hükmen tescili, mümkün olmadığı takdirde taşınmazların bedelinin tahsili istemine ilişkindir.Dosya kapsamından, davacının davalı şirketle, 30.09.1997 tarihli, adi yazılı “ … (1. Etap) Sabit Fiyat Garantili Konut Satış Sözleşmesi “ imzaladığı, davalı kooperatifin sözleşmede taraf olmadığı, sözleşmede daire kod no’su olarak 002.B09 0703.143 olarak belirtildiği, brüt alanı 143 metrekare daire için 250,00 TL peşinat ve 30 ay vadeli 128.000,00 TL olarak anlaşma yapıldığı, davacı adına 26.02.1998 tarihli, B 09 Blok 0702 daire no için kooperatife giriş tarihi 02.10.1997 olarak gösterilerek “ ortaklık Sözleşmesi “ düzenlendiği, sözleşmede kooperatif imza veya kaşesi olmadığı, davacı tarafından davalı şirket adına bonolar düzenlendiği, davalı şirket tarafından davacıya gönderilen yazıda, şirketle yapılan sözleşmede belirtildiği üzere, konutun evi olmaması şartıyla çok uygun şartlarla satıldığını, prosedür gereği ….nin arsasının 775 sayılı yasadan yararlanılarak Jetpa Konut Yapı Kooperatifin üzerine alındığı, işlemlerin bu yasaya göre yürütülmesi için şirket olarak kooperatif ile yaptıkları sözleşme uyarınca kooperatife üyeliğin yapılacağı, bu durumda yapılan veya yapılacak ödemelerin kooperatif hesabına aktarılacağı, herhangi bir yeni ödeme alınmayacağının belirtildiği, davacıya 10.07,2003 tarihli, toplam 600.000.000 TL nin tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde tamamen ödenmesi aksi takdirde Kooperatif Kanunun 27. maddesi ve ana sözleşmedeki 14/2. maddesi gereğince kooperatif ortaklığından çıkarılacağının bildirildiği, ihtarname … adına 16.07.2003 tarihinde tebliğ edildiği, ikinci ihtarnamenin 27.07.2003 tarihine kadar ödenmesi gereken borcun ödenmemesi nedeniyle ikinci ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde 600.000.000 TL nin ödenmesi aksi halde ortaklıktan çıkarılacağının belirtildiği, ihtarnamenin tarihinde 12.08.2003 tarihinde ….’ e tebliğ edildiği, yönetim kurulunun 12.09.2003 tarihli 72 sayılı kararı İle ortaklıktan çıkarıldığı, ihraç kararının 01.10.2003 tarihinde tebliğe çıkarıldığı ve …’e 24.10.2003 tarihinde tebliğ edildiği, davacı adına çıkarılan tebligatların tamamının aynı adrese tebliğ edildiği, adresin, 11.11.2003 tarihli davacının vermiş olduğu vekaletnamedeki adresi ile aynı olduğu, davalı şirket ile davalı kooperatif eski ünvan… Kooperatifi arasında, 02.08.1996 tarihinde “ İnşaat Yapım Sözleşmesi “ imzalandığı, sözleşmenin konusunun, kooperatife tahsis edilmiş olan … Pafta No… parsel no ….’deki 33660 metrekare arsa üzerine projelere uygun olarak konut, alt yapı ve dış tesislerin yüklenici tarafından yapım işi olduğu, sözleşmenin, 12.12.1997 tarihinde, “Tasfiye Tutanağı” başlıklı adi yazılı sözleşme ile 31.12.1997 günü itibarıyla karşılıklı olarak rızaen feshedildiği, davalı şirketin davalı kooperatife karşı inşaatlarla ilgili alacak davası açtığı, dava tarihinin 31.12.2007 olduğu, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği, kararın Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2008/6218 Esas, 2009/903 Karar ve 19.02.2009 tarihli ilamı ile onandığı, davalılar arasında birden fazla İnşaat sözleşmesinin olduğu, daha sonra başka alacak davalarının da açıldığı ve zamanaşımından red kararı verildiği, davalı kooperatifin davacı ve ortaklara yazı gönderdiği, yazıda, 2002 yılı olağan genel kurul toplantısının 18.01.2003 tarihinde yapıldığı, genel kurul toplantısında, kooperatifin öncelikli sorunlarından birinin üyelerin tespiti olduğu, kooperatife geçmişte üye olmuş ortaklardan ellerinde bulunan ana sözleşme, banka dekontları, makbuzların istendiği, bu belgeleri getirmeyenlerin ivedilikle getirmesi gerektiği, kooperatife geçmeden önce şirket ile bir sözleşme imzalamış ve gönderilen belgeleri imzalayarak kooperatife geçtikleri, kooperatife geçmemiş ancak şirket ile sözleşme imzalayıp, daire satın almış ve ödemelerini tamamlamış kooperatifte daireleri olan belli başlı şahısların olduğu, genel kurulda belirtildiği gibi bu şahısların talep ettikleri takdirde kooperatife ortak olarak kaydedilme haklarının bulunduğu, amaçlarının bir an önce sorunların çözülerek konutların yapımının gerçekleşmesi olduğunun belirtildiği, davacının kooperatife, Beyoğlu … Noterliğinde düzenlenen 16.11.2006 tarihli ihtarnameyi gönderdiği, ihtarnamede, dava konusu olarak iddia edilen dairelerle ilgili bedelleri ödediğini, tüm ödemelerin kooperatif hesabına aktarıldığını, 31.12.1998 ve 31.03.2000 tarihinde teslim edilmesi taahhüt edilen konutların teslim edilmediği, üç adet konutun taraflarına teslimi aksi halde kanun yollarına başvuracağını belirttiği, davacının 24.11.2006 tarihinde, davalılar hakkında Bakırköy 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/493 Esas, 2012/469 Karar sayılı dosyada açtığı davanın, 17.10.2012 tarihli kararla HMK 150. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verildiği kararın kesinleştiği ,davacının daha sonra iş bu davayı açtığı, benzer veya aynı mahiyette çok sayıda davaların açılmış olduğu ,açılan davaların bir kısmının kesinleştiği anlaşılmıştır.Taraflar arasında, davalı şirket ile davalı kooperatif arasında İnşaat Sözleşmesi gerçekleştirildiği, davacı İle davalı şirket arasında ise daire satış sözleşmelerinin yapıldığı, bir sözleşme nedeni ile sözleşmede belirtilen daire konusunda davacının kooperatife ortaklığına dair ortaklık senedi düzenlediği, davacının davalı şirkete ödemeler yaptığı, davalılar arasında ki sözleşmenin fesih ile sonuçlandığı, davalı şirket tarafından davalı kooperatif hakkında alacak davaları açıldığı, iş bu dava şeklinde birden fazla davaların, değişik davacılar tarafından açılmış olduğu konusunda bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, davacının davalı kooperatife, kaç daireden dolayı ortaklık hakkının bulunduğu, davalının kabul ettiği ortaklık yönünden, ihraç kararına dair tebliğ evraklarının usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği, davacının üyelik hakkının sona erdiğinin kabulü halinde davalı şirketten alacağının talep hakkının olup olmadığıdır.02.03.2016 havale tarihli bilirkişi raporunda, 28.04.1995 tarihinde ana sözleşme tescili yapılan, 29.06.2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında tasfiyesine karar verilen kooperatifin … adlı şahsın tek yetkilisi olduğu, 31.05.2005 tarihinde unvanının değiştiği, davalılar arasında, davalı şirketin davalı kooperatife ortak temini hususunda 22.06.1995 tarihli hizmet sözleşmesi imzalandığı 1998 hesap yılı olağan genel kurul toplantısında şirket ile sözleşme yapmış bulunanlar haricinde ortaklığa kabul edilecek yeni ortaklardan alınacak bedelle için meblağların üç katına kadar çıkarılması konusunda yönetim kuruluna oybirliği ile yetki verilmesine karar verildiği, hazirun cetvelinde daire metrekarelerinin yazılı olup davacı için 143 metrekare şeklinde bir açıklamanın mevcut olduğu, davacının hazurun cetvellerinde yer almasına rağmen genel kurullara katılmadığı, sonraki yıllara ait (2003,2004,2005 ve 2006) hazurun cetvellerinde davacının adının bulunmadığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na yapılan şikayetler üzerine bakanlıkça hizmet sözleşmesi konusunda inceleme yapıldığı, inceleme sonucuna göre davalı kooperatif tarafından davalı şirkete keşide edilen 15.04.2003 tarihli ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiği, ayrıca ortak kaydı için alınan paraların kooperatife iade edilmesinin istendiği, davalı kooperatif tarafından keşide edilen Beyoğlu …. Noterliği’nin 26.05.2004 tarihli ihtarname ile aynı beyanların tekrar edildiği, ortaklık Sözleşmesi başlıklı belgeye davacının kooperatife giriş tarihinin 02.07.1997 olarak gösterildiğini, daireninde B 09 blok 0902 numaralı daire olduğunun belirtildiği, . . numaralı daire ile ilgili ortaklık sözleşmesine rastlanmadığı, Temmuz 2002 yılına ait 60.000.000 TL aidat borcunun ödenmediği gerekçesiyle davacıya iki ihtarname taahhütlü gönderildikten sonra, yönetim kurulunun 12.09.2003 tarihli 72 sayılı kararı ile ortaklıktan çıkarılmasına karar verildiği , bu yazının … imzasına tebliğ edildiği, davacı İle davalı şirket arasında, …(1. ETAP) Sabit Fiyat Garantili Konut Satış Sözleşmesi başlıklı üç adet sözleşmenin mevcut olduğu, 02.10.1997 tarihli sözleşmede B 09 blok 0902 numaralı 143 metrekare dairenin, 30.09.1997 tarihli sözleşmede B 09 blok 0702 numaralı 143 metrekare dairenin, 22.02.1998 tarihli sözleşmede 17. Blok 1101 numaralı 98 metrekare dairenin sabit fiyatla satıldığının belirtildiği, davacının bonoya bağlanan tüm ödemelerini davalı şirkete yaptığı, davadaki benzer iddialarla ile ilgili açılan birçok davanın olduğu, bir kısmında verilen kararların Yargıtay 23. Hukuk Dairesi tarafından hizmet sözleşmesi uyarınca kişilerden tahsil edilen paraların davalı şirket tarafından davalı kooperatif hesaplarına intikal ettirilip ettirilmediğinin tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulduğu, davacı tarafından aynı iddialarla açılan Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/493 -469 sayılı kararı ile açılmamış sayılmasına karar verildiği kararın 12.12.2013 tarihinde kesinleştiği, davalı şirketin hizmet sözleşmesi uyarınca kooperatife 15 ay içinde asgari 500 ortak temin ederek bunların kooperatif ortağı olmaları halinde ödemelerini kooperatife devretmeyi taahhüt ettiği ve bu hizmeti karşılığında her konut için %12 oranında ödeme yapılmasının kararlaştırıldığı, davacının da temin edilen ortaklar arasında olduğu, davacı ile davalı şirket arasında 3 adet konut için üç ayrı sözleşme imzalandığı ve davacının tüm ödemelerini bu sözleşmeler çerçevesinde davalı şirkete yaptığı , kooperatif ortaklığı için düzenlenen belgelerden sadece B 09 blok 0902 numaralı daire için düzenlenen belgenin davalı şirket tarafından davalı kooperatife intikal ettirildiği, davacının 143 metrekare yüzölçümlü bir adet daire için kooperatif ortaklığına kabul edilerek 1998 yılından itibaren kooperatif genel kurul toplantılarına çağrıldığı ve hazirun listesinde adına yer verildiği, diğer daireler için davacıdan tahsil edilen paraların davalı kooperatife intikal ettiğine dair hiçbir delilin mevcut olmadığı, ortaklıktan çıkarılma kararının Kooperatifler Kanunun 16. maddesinde düzenlendiği, 12.09.2003 tarihli çıkarma kararının notere tevdi edilmediği ve tebligatın noter vasıtası ile yapılmadığı, yönetim kurulunun çıkarma kararının noter vasıtası İle tebliğ hususunun geçerlilik koşulu olmadığının Yargıtay İçtihatları ile kabul edildiği, ( Yargıtay 11.HD’nin 5456 Esas, 5467 Karar, 28.05.1992 tarihli, 530/7207 E- K , vb).Bu içtihatlar nedeniyle hak düşürücü sürenin başlaması için çıkarma kararının mutlaka noter vasıtası ile tebliğ edilmesinin zorunlu olmadığı, posta kanunun uygulanması gerektiği, usulsüz tebliğ halinde uygulanması gereken 7201 sayılı Tebligat Kanunun 32. maddesi olduğu, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa dahi, muhatabın tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılacağını, dava konusu olayda çıkarma kararının usulsüz olduğunun davacı tarafça en geç 24.11.2006 tarihinde açılan Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/493 Esas sayılı dosyası yargılaması sırasında öğrenildiğini, görülmekte olan davanın 03.03.2014 tarihinde açıldığına göre, 16. maddede hükme bağlanan hak düşürücü sürenin geçtiğini, çıkarma kararının dava tarihi itibarı ile kesinleşmiş olduğu, davalı şirketin B 09 blok 0902 sayılı daire ile ilgili olarak davacının yapmış olduğu ödemeleri kooperatife intikal ettirmiş olduğunun, davacının bu daire yönünden ortaklığa kabul edilip genel kurul toplantılarına davet edilmesinden anlaşıldığı, diğer dairelerle ilgili davalı şirket tarafından davalı kooperatife intikal ettirildiğine dair bir delil ve kayda rastlanmadığı, davacının dava tarihi itibarı ile davalı kooperatifin ortağı durumunda bulunmadığı belirtilmiştir.Davacı vekili rapora itiraz etmiş ve ek rapor alınmasını istemiştir.20.06.2016 tarihli ek raporda, itirazlar değerlendirilerek itirazların kök rapordaki sonucu değiştirir nitelikte görülmediği belirtilmiştir.Mahkemece rapora göre her iki davalıya karşı açılan davayı reddetmiştir.1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 16.maddesinde, ortaklıktan çıkarılma esasları ve itirazlar düzenlenmiştir. Maddede, kooperatiften çıkarılma sebeplerinin anasözleşmede açıkça gösterileceği, ortaklıktan çıkarılmaya yönetim kurulunun teklifi üzerine genel kurulca karar verileceği, anasözleşmede genel kurula başvurma hakkı saklı kalmak üzere yönetim kurulunun da yetkili kılabileceği, kararın onaylı örneğinin ortağa tebliğ edilmek üzere on gün içinde notere tevdi edileceği bu ortağın tebliğ tarihinden itibaren 3 ay içinde itiraz davası açabileceği, tebliğ edilen kararın yönetim kurulunca verilmiş ise üç aylık süre içinde genel kurulada itiraz edebileceği belirtilmiştir. Yasada, ortakların, ödev ve sorumlulukları ile ilgili düzenlemenin 27. maddesinde, ortakların yüklendikleri paylar için ödeyebilecekleri para tutarının ana sözleşmede belirtileceği, kooperatifin sermaye yüklemlerinde borçlu veya sair ödemelerle yükümlü bulunan ortaklarından elden yazılı olarak veya taahhütlü mektupla, bu husus mümkün olmazsa ilanla ve münasip bir süre belirterek yükümlerini yerine getirmelerini isteyeceği, ilk isteğe uymayan ve ikinci istemden sonra da bir ay içinde yükümlerini yerine getirmeyenlerin ortaklığının kendiliğinden düşeceği ifade edilmiştir. Ana sözleşmenin 14. maddesinde ise, ortaklıktan çıkarma üst başlığı ile, “2”.bentte, parasal yükümlülüklerini 30 gün geciktirmeleri üzerine, yönetim kurulunca noter aracılığı ile yapılacak ihtarı takip eden on gün içinde bu yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere yine aynı kurulca ikinci ihtar yapılacağı, ikinci ihtarı takip eden 30 gün içinde de yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin yönetim kurulu kararı ile ortaklıktan çıkarılacağı düzenlenmiştir. Her iki ihtarında ortağa ve tebliğe yetkili olanlara tebliğ edilmesi gerekmektedir. İhtarnamelerin noter vasıtası ile gönderilmesi bir şekil şartı olmayıp, bir kanıt vasıtasıdır. Bu bakımdan, ihtarnamelerin mutlaka noter vasıtası ile gönderilme zorunluluğu yoktur. İhtarın elden yazılı olarak ya da taahhütlü mektupla bildirilmesi de mümkündür. İhraç edilen ortak, üç aylık dava açma süresini geçirdikten sonra dava açmışsa bu davada ortağın haklı olup olmadığı tartışma konusu yapılamaz. Ancak ihraç kararının geçerli şekilde tebliğ edilip edilmediğinin incelenmesi gerekir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05.04.2010 tarih ve 3599 Esas, 3734 Karar sayılı ilamında, 1163 sayılı Yasanın 16. maddesinde çıkarma kararının ortağa tebliğinden itibaren üç ay içinde iptal davası açılmaması halinde kesinleşeceğinin hükme bağlandığı, ancak hak düşürücü bu sürenin başlaması için kararın tebliğinin zorunlu olduğu, bu tebliğin noter kanalı ile yapılmasının da şart olmadığı, ortağın haricen öğrenmesi, hatta kararın yüzüne karşı verilmesinin sonuca etkili olmadığı, bu hususta çekişme olduğu takdirde tebliğin yapıldığını ihraç kararı veren kooperatifin ispatlaması gerektiği belirtilmiştir. Somut olayda, davalı kooperatif tarafından davacıya gönderilen iadeli taahhütlü mektup olması karşısında, bu tür gönderilerin Tebligat Kanunu ve tüzüğü hükümlerine göre değil, Posta Kanunu ve tüzüğü hükümlerine göre yapılması gerekmektedir. 5584 sayılı Posta Kanunun 17. maddesinde, alıcılar ve yukarıda belirtilen kişiler konutlarında bulunmazsa taahhütlü maddeler ve havale, koli, değerli mektup ve kutuların haber verme kağıtları kendisi ile birlikte oturan ailesinden veya hizmetçilerinden yetişmiş olan birine, bunlarında bulunmaması halinde aynı yerde oturan, müdür, katip, mal sahibi gibi kimselere verilebileceği, Posta Tüzüğünün 137. maddesinde ise, alıcı adresinde bulunmazsa, adi ve taahhütlü mektup postası gönderileri, değer konulmuş mektup ve kutuların, koliler ve havalelerin haber kağıtları kendisiyle birlikte oturan ailesi fertlerinden veya hizmetçilerinden yetişmiş olan birine bunlarında bulunmamaları halinde aynı yerde oturan müdür, memur, mal sahibi kişilere verilebilir, hükmü mevcuttur. Bu durumda davacıya yapılmış olan tebligatın açıklanan koşullara uygun bulunduğundan söz edilemez. ( Emsal, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2006/11-631 Esas, 2006/609 Karar sayılı ilamı).Posta Hizmetlerinin sunulmasına dair yönetmelik 03.06.2014 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş olduğundan somut olayda uygulama yeri mevcut değildir.Diğer yandan, davacıya İlişkin ihraç kararının tebliğinin posta kanununa göre usulsüz yapıldığı kabul edilmekle birlikte, davacı aynı nitelikteki davayı, Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/493 Esas sayılı dosyasında 24.11.2006 tarihinde açtığından çıkarma kararının öğrenilmiş olduğu ve yasal 3 aylık sürenin iş bu dava tarihine kadar geçmiş olduğu ve çıkarma kararının dava tarihinde kesinleşmiş olduğunun kabulü gerekecektir.Bu anlamda bilirkişi raporuna göre mahkeme kararı yerinde kabul edilmiştir. Diğer yandan, davacı, dava dilekçesinde davasını her iki davalıya karşı birlikte açmış ve gerek dilekçe içerisinde ,gerekse de sonuç bölümünde her bir davalıdan taleplerini ayırmadan üyeliğinin tespiti ile hükmen tescilini, mümkün olmadığı takdirde taşınmazların bedelinin ödenmesini talep etmiştir. Davacı, terditli olarak açmış olduğu ikinci talebine dair dava dilekçesinde herhangi bir değer belirtmediği gibi, tevzi formunda da dava değeri gösterilmemiş, dava kooperatif üyeliğinin tespiti davası olarak nitelendirilmiştir. Oysa ki, davalıların herbirine uygulanması gereken yasal düzenlemeler farklıdır. Çünkü, davacı ve davalılar dahil olmak üzere herbirinin sorumluluğunu gerektiren aynı bir yasal düzenleme mevcut değildir. Davacının, davalı kooperatif ile olan hukuki ilişkisi Kooperatifler Kanunundan kaynaklanmakta iken, diğer davalı şirket ile olan hukuki ilişkisi, adi yazılı şekilde düzenlenmiş daire satış sözleşmesi ve ödemelere ilişkindir. Bilindiği üzere, sözleşme nisbi nitelikte olup taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurur. Davacının kooperatif tarafından üyeliğini kabul ettiği, daire haricinde ki satış sözleşme bedellerinin davalı şirket tarafından davalı kooperatife aktarıldığına dair bir bilgi ve belgede mevcut değildir. Davacı, daire satış sözleşmelerinin her üçünü de davalı şirket ile yapmış olmasına rağmen tahsil edilen bedellerin davalı kooperatife aktarıldığı ve davalı kooperatif tarafından ihraç kararının kesinleşmesine kadar, davacıyı ihraca konu olan üyeliği haricinde, hazurun cetvelinde göstermesi de söz konusu olmadığı gibi, söz konusu dairelere dair davalı kooperatifin herhangi bir aidat alacak vb işlemi de mevcut değildir. Davalı kooperatif tarafından yapılan ihbara rağmen davacının kooperatife sözleşme ve davalı şirkete yaptığı ödemelere dair bir başvurusununda dosyada mevcut değildir. Emsal kararlardan ve iş bu dava dosyasından anlaşıldığı üzere, davalı kooperatife davacının herhangi bir başvurusunun olmadığı, üyelik tesis edilmediği, üye kaydedilen üyeler ile davacı arasında bu anlamda da eşitlik ilkesinin ihlalinden söz edilemeyeceği, emsal davalarda, davacı ile aynı konumda olan davacıların kooperatif aleyhine açtıkları davaların husumet yokluğundan reddedildiği, şirket için açılan davalarda ise terditli talep bulunması nedeniyle alacak talebi dikkate alınarak hüküm kurulduğu , bu kararların Yargıtay denetiminden geçtiği, davacının iş bu davada ise, yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, her iki davalıya birlikte davasını yönlendirdiği ve terditli olarak taşınmazların bedelini istemesine rağmen alacak miktarını belirtmediğinden ve davalılar arasında bir ayrım gözetmeksizin talepte bulunduğundan ve bu şekilde açılan bir davada talebi aşar şekilde resen karar verilemeyeceğinden, bu hususun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun, tasarruf ilkesi, taleple bağlılık ilkesi gibi 24 vd maddelerinde düzenlenen “ Yargılamaya Hakim Olan İlkelere “ ve diğer yasal düzenlemelere aykırı olacağından, talebe göre mahkemenin ret kararının yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1- Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/605 Esas, 2017/589 Karar ve 07.07.2017 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı İle istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 117,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 72,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,3- Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.11/04/2019