Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/1928 E. 2019/663 K. 08.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1928 Esas
KARAR NO : 2019/663
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 25/05/2017
NUMARASI : 2016/398 2017/602
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/04/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA:Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı/borçlu … ile müvekkili şirket arasında ticari ilişkiden kaynaklanan alacak bulunduğunu, bu çerçevede düzenlenen faturanın ihtarname ile gönderildiğini, ihtarnamenin 03/02/2016 tarihinde tebliğ edildiğini, herhangi bir itirazda bulunulmadığını, bunun üzerine borçlu şirket aleyhine İstanbul Anadolu …. İcra Müdüdlüğünün … sayılı dosyasında icra takibi başlattıklarını, karış tarafın takibe haksız ve hukuka aykırı bir şekilde alacağın tahsilini geciktirmek amacıyla itiraz edildiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevabında; davacı tarafın, müvekkil şirket aleyhine açmış olduğu davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını, dava dilekçesinde belirtilen tüm iddia ve açıklamaların gerçek dışı olduğunu, müvekkili şirkete ait hesap ekstresi, ticari defter ve kayıtlar incelendiğinde de davacı tarafın iddia ettiği gibi herhangi bir alacağın olmadığının ispatlanacağını belirterek davanın reddine, davacı alacaklı aleyhine %40 tan aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesi; Açılan davanın ispatlanamamış olması nedeni ile reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı … Vekili İstinaf Taleplerinde;Bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi e-posta yazışmalarından taraflar arasında bir ticari ilişkinin bulunduğunun ispatlandığını, verilen hizmet karşılığı oluşan alacaklarına ilişkin faturanın Zeytinburnu …. Noterliğinin 02.02.2016 tarih ve … nolu ihtarnamesi ile tebliği edildiğini ve icra takibi öncesinde itiraz edilmediğini, davalı şirketin bu ticari ilişkiyi reddederken herhangi bir somut done ortaya koyamadıklarını, TTK.nun 23.maddesi gereğince fatura ve içeriğinin kesinleştiğini, iş ilişkinin ve hizmetin verildiğinin de yazışmalarla ispatlandığına göre mahkemece mal veya hizmetin de tesliminin ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiş; İstinaf Dilekçesi Davalı Tarafa 28/06/2017 Tarihinde Tebliğ Edilmiş, İstinaf Dilekçesine Cevap Verilmemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararı davacı vekili tarafından yasal süre içinde istinaf edildiği anlaşılmakla; İtirazın iptali davalarının 2004 sayılı İİK’nın 67/1. fıkrası gereğince Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Davacı İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile 24/02/2016 tarihinde 66.459,96.-TL asıl alacak, 409,68.-TL faiz olmak üzere toplam 66.869,64.-TL üzerinden icra takibi başlattıktan sonra ödeme emrinin 26/02/2016 tarihinde borçlu/davalıya tebliğ edildiği, davalı tarafça 01/03/2016 süresinde hiçbir borcu olmadığını belirtilerek, yetkiye, borcun tamamına ve faize itiraz ederek takibi durdurduğu, yetki itirazının kabulü ile dosyanın İstanbul Anadolu ….İcra Dairesine gönderildiği, dosyanın… sırasına kaydedildiği, 10/03/2016 tarihli ödeme emrine davalı/borçlu tarafından 15/03/2016 tarihinde aynı nedenlerle itiraz edildiği. itiraz dilekçesinin davacı/alacaklı vekiline tebliğ edildiğine ilişkin bir belgeye rastlanmadığı, davacının da 30/03/2016 tarihinde 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içinde itirazın iptali davası açtığı anlaşılmaktadır.Dava İİK.nun 67 ve devamı maddelerine dayanan itirazın iptali davasıdır.Taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığı ve faturaya dayanak alacağın doğup doğmadığı, diğer bir anlatımla faturaya konu hizmetin verilip verilmediği uyuşmazlığın temelini oluşturmaktadır.Hizmetin teslimi konusunda ve mail yazışmalarının doğrulanması için davalı bilgisayarlarında inceleme yapılması gerektiği düşünülerek duruşma açılmasına karar verilmiş ve dairemizce bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/6288 E. , 2015/302 K.sayılı ve benzeri içtihatlarında da işaret edildiği üzere; YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da faturanın tebliği ile ilgili olarak ayrıntılı açıklamalar yapılmıştır. Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (6102 sayılı TTK’nın m. 21/2). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderecatından söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nun 230.madde). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup, davacının bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK’nın 21/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, davalı tarafa aittir. TTK’nın 21/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK’nın 222. maddesi (TTK’nın 84. ve 85. maddeleri) uyarınca ispatlamış olur.Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelince; davacının, dava dilekçesinden anlaşılamasa da dosyadaki fatura içeriğinden de anlaşıldığı kadarıyla “…” isimli bir proğramı davalı şirkete kurduğu, bu konuda eğitim ve danışmanlık hizmeti verdiğini iddia ederek, yaptığı hizmetin bedeli istenmektedir. Davalı ise bu ticari ilişkiyi reddetmektedir.Davalının açıkça itiraz etmediği, kendilerine ait olmadığını söylemediği, davacı tarafından dosyaya ibraz edilen e-posta yazışmalarının incelenmesinde, davalı çalışanlarının davacıya gönderdiği e-postalarda (Örn; 21/05/2015 tarihli yazışmada, … kullanıcı adı açılarak bilgisayara yüklenmesinin istendiği, bir takım kullanıcıların isimleri verilerek yetkilerin bu şahıslar ile aynı olmasının istendiği, 28/01/2016 tarihli yazışmada, … proğramında raporlar bölümünün kısa tuş ve proğram içi kısımlarının görünmediğinden bahsedilerek telefon görüşmelerine atıfta bulunulduğu, bir takım cevaplar verildiği) … isimli proğramın davalı şirkete kurulduğu, hizmetin teslim edildiği, proğramla ilgili destek ve danışmanlık hizmetinin verildiği dosyaya sunulan 30/01/2019 havale tarihli bilirkişi raporundan da anlaşılmaktadır. Zira davacıya ait “…” isimli yazılımın davacı tarafından davalının bilgisayarlarına kurulduğu ve teknik destek hizmeti verildiği, maillerin davalı tarafından davacıya gönderildiği anlaşılmıştır.Bu nedenle mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirmeyle, hizmetin teslim edildiğinin ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu gerekçeler ile, davacı vekilinin istinaf başvusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353.1/b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına ve davacının davacının kabulüne dair dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf taleplerinin KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25/05/2017 Tarih ve 2016/398 E. 2017/602 K. Sayılı kararının HMK’nın 353.1/b.2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3a-Davanın KABULÜNE, 3b-Davacının İstanbul Anadolu … İcra Müdüdlüğünün … sayılı dosyası ile davalı aleyhine başlattığı icra takibine yapılan İTİRAZIN İPTALİNE, takibin 66,459,96.-TL Asıl Alacak üzerinden takip tarihindeki koşullarla aynen DEVAMINA, 3c-Davalının icra takibine yaptığı itiraz haksız olduğundan asıl alacak üzerinden % 20 hesabıyla hesaplanan 13.291,99.-TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile DAVACIYA VERİLMESİNE, 3d-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 4.539,88 TL harcın, dava açılırken davacı tarafından peşin yatırılan 800,62 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.739,26 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3e- Davacı tarafından tarafından peşin yatırılan 800,62 TL peşin harç + 29,20 Başvurusu Harcı ve 896,00 TL ilk derece mahkemesi yargılama giderleri ile birlikte toplam 1.725,82 TL’nin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE, 3f-Hüküm tarihinde yürürlülükte bulunan A.A.Ü.T’ne göre kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 7.660,60 TL vekalet ücretinin DAVALIDAN TAHSİLİ İLE DAVACIYA VERİLMESİNE,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 31,40 TL harçtan mahsubuna, bakiye 36,80 TL harç ile, yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 121,30 TL harçtan peşin olarak yatırılan 85,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 35,60 TL olmak üzere toplam 72,40 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,5-Davacı tarafından peşin yatırılan 31,40 İstinaf Karar Harcı+ 85,70 TL İstinaf kanun yoluna başvuru harcı ve 841,00 TL istinaf yargılama giderleri ile toplam 958,10 TL’nin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapıldığından, Hüküm tarihinde yürürlülükte bulunan A.A.Ü.T’ne göre kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına maktu 2.725,00 TL vekalet ücretinin DAVALIDAN TAHSİLİ İLE DAVACIYA VERİLMESİNE,7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,8-HMK 333 maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının hüküm kesinleştikten sonra yatıran tarafa iadesine, 6100. Sayılı HMK’nun 354/1. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 353/1b,2 ve 361. Maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.04/04/2019