Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/1882 E. 2018/905 K. 23.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1882 Esas
KARAR NO : 2018/905
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/05/2017
NUMARASI : 2016/140 Esas 2017/449 Karar
DAVANIN KONUSU : TAZMİNAT (SİGORTA ÖDEMESİNE DAYANAN
RÜCUEN)
KARAR TARİHİ : 23/05/2018
KARARIN YAZILDIĞI T : 25/05/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREGİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili 09/02/2016 tarihli dava dilekçesinde; Dava dışı… AŞ’nin müvekkili sigorta şirketinde kobi paket sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, davalı işletmede meydana gelen tesisat kaçağı sonucunda dava dışı şirkette meydana gelen hasar nedeniyle 14.618,25 – TL tazminatın dava dışı şirkete 15.10.2015 tarihinde ödendiğini bildirerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 14.618,25 TL’nin ödeme tarihi olan 15.10.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan rucüan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş, davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde; Davacıya sigortalı iş yerinin kira sözleşmesinin dosyada bulunmadığı, meydana gelen zarardan otel işletmecisi olarak kendilerinin değil binanın mülk sahibinin sorumlu tutulması gerektiği, Mülk sahibinin ise Davacı Şirketin sigortalısı olan …. A.Ş. nin olduğu, eksper raporunda kullanılamaz hale geldiği ileri sürülen 5 adet ceket + 2 adet bluz için neden 275.00, TL sovtaj değeri biçildiğinin anlaşılamadığını, zarara uğrayan malların kullanılamaz hale gelmiş ise bu halde herhangi bir sovtaj bedelinin söz konusu olmaması gerektiğini, zarara uğradığı öne sürülen kıyafetlerin üzerine kirli su dökülmüş ve kirli su lekesi oluştuğu belirtilmiş olduğundan basit müdahaleler çıkarılacak lekelerin büyük zarar yaratmış gibi gösterilmesinin düşündürücü olduğunu, bu malların akıbetinin de ne olduğunun bilinmediği, ne gibi işlem yapıldığının bildirilmediği, suyun kaçak yaptığı yerin tespit edilmesi de gerektiği bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2016/140 Esas, 2017/449 Karar sayılı kararında özetle; davanın REDDİNE, şeklinde karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekilinin yasal süresi içinde sunduğu, 25/07/2017 havale tarihli istinaf dilekçesinde özetle;
1-Yerel mahkeme tarafından, esastan inceleme yapılırken yanlış değerlendirme yapılarak davanın reddine karar verildiği, yerel mahkemenin davalıyı, konut kiracıları ile aynı konuma koyduğu ve sorumluluğunu buna göre belirlediği, oysa kiracının tacir olduğu ve kendisinden basiretli, tacirden bekelenecek davranışları gerçekleştirmesi gerektiği, davalının, binadan kiracıdan çok işleten olarak bulunduğu ve binadaki her türlü tadilat ve tamiratı kendi personelleri ile gerçekleştirdiği, kiraya verenin otel işletimine müdahale hakkı olmadığından meydana gelen zarardan doğrudan kiraya vereni sorumlu tutmanın hakkineyitle olmayacağı,
2-Yerel mahkemenin uyuşmazlık konusu hasarın otelde meydana geldiğini göz ardı ederek, yapısal her türlü hasar, malikin sorumluluk alanındaymış gibi karar verdiği,
3-Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda, üst kattan akan suyun ne şekilde ve neden akmış olduğuna ilişkin tespit yapılamadığı yer almasına rağmen yerel mahkemece karar vermek için yeterli delil toplandığına karar verilerek davanın reddedildiği, oysa yargıtayın bu davaya benzer davalarda, meydana gelen zararın kiracının kullanımından kaynaklı olup olmadığının dikkatlice araştırılmadan hüküm kurulmasının bozma nedeni olarak gösterildiği kararlarının bulunduğu, mahkemece eksiklikler giderilmeden verilen yanlış kararın kaldırılması gerektiği hususları istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME:
Dava TTK 1472 maddesine göre halefiyet ilkesi geregince davacı … şirketinin sigortalısına ödediği hasar bedelinin rücuen tazminine ilişkindir.
Davacı şirket ile dava dışı … A.Ş arasında kobi paket sigorta poliçesi düzenlendiği, davacı … şirketinin, sigortalı işletmede meydana gelen hasar nedeni ile sigortalısına 14.618.25 TL ödeme yaptığı, yaptığı bu ödemeyi kusurlu olduğu iddiası ile davalıdan talep ettiği, davalı tarafın, meydana gelen zarardan otel işletmecisi olarak kendilerinin değil binanın mülk sahibinin sorumlu tutulması gerektiği, mülk sahibinin ise davalı şirketin sigortalısı olan … Tic. A.ş olduğu, ayrıca zarar miktarının da fahiş tespit edildiği savunmasında bulunduğu, mahkemece dosya kapsamına göre, üst kattan akan pis suyun nereden ve ne şekilde aktığına dair bir belge bulunmadığı ve davalının sorumluluğuna ilişkin bir tespit yapılamadığı, davalı kiracının TBK 69.maddesine göre kusursuz sorumluluğundan söz edilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyada kira sözleşmesi bulunmamakla birlikte, her iki taraf vekilinin yazılı ve duruşmadaki sözlü beyanlarına göre davalının binada, kiracı olarak otel işletmecisi, sigortalı şirketin ise bina sahibi-kiralayan olduğu, davacı … şirketinin sigortalısı yerine TTK 1472.maddesinde belirtilen halefiyet ilkesi gereğince, sigortalısı yerine geçerek bu davayı zarar veren davalıya kiracı olması sıfatı ile kiracının yükümlülüklerine aykırı davranıştan dolayı açtığı, buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın her ikisinin kubulünde olan aralarındaki kira ilişkisinden kaynaklandığı görülmektedir.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesine göre, sigortacı, sigorta tazminatını ödedikten sonra, hukuken sigortalının yerine geçerek, sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın, tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal edeceği, sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacının, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilecektir. Bu durumda da, görevli mahkeme, sigortalı ile davalılar arasındaki ilişkinin hukuki içeriğine göre belirlenecektir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.3.1944 Tarihli E.37, K.9 sayılı kararı, ” Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklindedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevi başlıklı 4/(1-a) hükmü uyarınca, Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın, Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalara bakmakla görevlidir.
Sonuç olarak yukarıda açıklandığı üzere, sigortalı ile davalılar arasındaki uyuşmazlık, sigorta poliçesinden değil de, aralarındaki kira sözleşmesinden kaynakladığı, davacı sigortacının da, halefiyet ilkesince dava dışı sigortalısı yarine geçerek bu davayı açtığına göre, bu durumda bu davanın HMK 4.maddesi gereğince sulh hukuk mahkemesinde görülmesi gerekirken, mahkemece görevsizlik kararı verilmeyerek, davaya bakılmış olması doğru olmadığından, bu aşamada esâsa ilişkin başvuru sebepleri incelenmeksizin, HMK 355.1 son cümle ve 353.1.a.3 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, mahkemesince HMK 20. maddesine uygun şekilde görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli ve yetkili sulh hukuk mahkemesine gönderilmesinin temini için dosyanın mahkemesine iadesine karar vermek gerekmekle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
2- İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/140 Esas, 2017/449 Karar sayılı 31/05/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
3- Dairemiz kararına uygun olarak görevsizlik kararı verilerek, HMK 20. maddesi gereğince, kararın kesinleşmesi ve başvuru halinde görevli ve yetkili Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi için dosyanın mahkemesine İADESİNE,
4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,8 TL başvuru harcı ile yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 98,10TL harçtan peşin olarak yatırılan 85,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 12,4 TL olmak üzere toplam 36,2 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-3 ve aynı kanunun 362/1 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/05/2018