Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/1872 E. 2019/225 K. 07.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1872 Esas
KARAR NO : 2019/225
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/10/2016
NUMARASI : 2013/292 Esas, 2016/733 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 07/02/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacılar vekili, 03.05.2013 tarihli dava dilekçesinde, müvekkillerinin murisi …’ın, davalı bankadan kendi nam ve hesabına 27.03.2008 tarihinde konut kredisi çektiğini, kredi çekimine bağlı olarak davalı banka tarafından kredi borçlusu için hayat sigortası yaptırıldığını, sigortanın her yıl yenilendiğini, sigorta primlerinin taksitler halinde tahsil edildiğini, merhumun vefatına kadar aralıksız olarak 5 defa yenilendiğini, yenileme ve niteliklerinden merhuma bilgi verilmediğini , poliçede imzasının bulunmamasından da anlaşılacağını, merhumun 15.02.2013 tarihinde beyin kanserinden vefat ettiğini, hayat sigortası ile karşılanması gereken kredi borcu sebebi ile davalı banka tarafından kredi taksitlerinin ödenmesi için müvekkillerinden talepte bulunduğunu , hayat sigortasından ödenmesi taleplerinin olumlu karşılanmadığını, 11.03.2013 tarihli cevabı yazıda, müteveffanın hastalığını bildiği halde sigorta şirketine bildirmediği ve TTK ‘nun 1435 ve 1439 m. gereğince ödeme yapılmayacağının belirtildiğini, teşhisin kredi sözleşmesinden yaklaşık 3 yıl sonra, 19.01.2013 tarihinde konulduğunu, sigortalının 15.03.2013 tarihinde vefat ettiğini, 6 defa yenilenen ve yenilemeler esnasında kredi borçlusu ile hiç muhatap olmayan, TTK 1423’teki aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmeyen, sigorta poliçesini imzalatmayan, bir suretini sigortalıya vermeyen davalı sigorta şirketinin, davalı bankanın sigorta bedelini ödemekten imtina etmesi ve kredi alacaklarını talep etmesinin hukuka ve vicdana uygun düşmediğini, mürisin kusur veya ihmalinin bulunmadığını iddia ederek, rizikonun gerçekleşmesi nedeniyle temerrüt tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte hesap edilerek ödenmesini, evvela kalan kredi borcunun ödenmesini, kalan kısmında mürisin mirasçılarına ödenmesini talep ve dava etmiştir.( Harca Esas dava değeri ,50.000,00 TL olarak gösterilmiştir.)
CEVAP:
Davalı … A.Ş vekili, davacıların talebinin teminat dışında kaldığını, miras bırakanın sigortalı olduğu 50.000 TL vefat teminat bedelini 20.93.2012 başlangıç tarihli davalı bankanın kredi hayat sigortası ile sigortalandığını, risk olan vefatın gerçekleşmesi halinde sigorta bedelinden öncelikle yararlanacak olanın …Bankası Güngören Şubesi olduğunu, tazminat bedelinin ödenmesine karar verilmesi halinde hak sahibinin dain- i mürtehin sıfatıyla banka olduğunu, TTK 1435. madde hükmüne göre sözleşmenin yapılmaması veya daha ağır şartlarla yapılmasını gerektiren hususları bildirme yükümlülüğünün sigortalıya ait olacağını, sağlık beyan formunda sigortalının bizzat imzası olduğunu, beyin kanseri tanısının sigorta sözleşmesinin akdedilmesinden önce konulduğunu, sigortalının herhangi bir rahatsızlığının olmadığı şeklinde beyanda bulunduğunu, sigortalının hastalığının vefattan yaklaşık 2 yıl öncesine tekabül ettiğini, hastalıkların tanısının 19.01.2011 tarihinde konulduğunu, sigorta poliçesinin 20.03.2012 tarihinde akdedildiğini, vefatın ise 15.02.2013 tarihinde gerçekleştiğini, hayat sigortalarında beyana itimadın esas olduğunu, dosyanın onkoloji uzman doktorunun da bulunduğu bilirkişi heyetine tevdiini talep ettiklerini, faizi ve faiz oranını kabul etmediklerini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı…Bankası A.Ş vekili, davanın müvekkili bankaya yöneltilmesinin mümkün olmadığını, sigorta ilişkisinin davalı sigorta şirketi ile kurulup, primlerin sigorta şirketine ödendiğini, müvekkili bankanın alacaklı olması nedeniyle bir talepte bulunulmasının mümkün olmadığını, poliçede görüleceği üzere, kredi borçlusunun, kredi süresi boyunca sigortanın yenilenmesi konusunda müvekkili bankaya yetki ve talimat verdiğini, müvekkilinin poliçede dain-i mürtehin olması nedeniyle davanın öncelikle husumet itirazları doğrultusunda reddine karar verilmesini istemiştir.
İSTANBUL 6. TÜKETİCİ MAHKEMESİNİN 2013 /1106 ESAS, 2013/633 KARAR ve 28.05.2013 tarihli kararı ile, görevsizlik kararı verilmiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:
Mahkemece, davacıların murisi ile davalı banka arasında bağıtlanan 27.03.2008 tarihli konut kredi sözleşmesi kapsamında, 54.000,00 TL tutarında kredi kullandırıldığı, 110 ay vadeli kredi taksitlerinin ödenmesini temin etmek amacıyla davalı sigorta şirketi nezdinde, 27.03.2008-2009 tarihli sigorta poliçesi düzenlendiği , sağlık beyan formunda, kanser hastalığının olup olmadığının sorulup, sigortalı tarafından olumsuz cevap verildiği, bilirkişi raporunda, sigortalının sözleşmenin düzenlendiği tarihte hasta olmadığı, bu nedenle beyan yükümlülüğünü ihlal etmediğinin belirtildiği ,davalı sigorta şirketinin cayma hakkının bulunmadığı, rehin hakkı sahibi bankaya kalan kredi borcunun ödenmiş olduğu, davacıların 10.04.2016 tarihi itibarı ile yaptıkları ödemenin 53.614,25 TL ana para, 13.207,92 TL olmak üzere toplam 66.822,17 TL hesaplandığı, davacıların talebinin ise 50.000,00 TL olduğu gerekçesiyle, davalı … Bankası A.Ş hakkındaki davanın reddine, davalı sigorta şirketi hakkındaki davanın kabulüne, 50.000,00 TL‘nin 10.04.2016 tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak (miras payları oranında ) davacılara verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Karar, yasal süre içerisinde davacılar vekili ve davalı …A.Ş vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davacılar vekili istinaf nedenleri olarak, kararda iki hususta hataya düşüldüğünü, taleple bağlılık ilkesi gereğince kararın hatalı olduğunu, talep 50.000,00 TL olduğundan 50.000,00TL nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiğini, asıl alacak ve faiz istendiğini, kararın davalı sigorta şirketin ödemesi gerekli faizi engellediğini , bankaya yönelik davanın reddi ile vekalet ücretinin hatalı olduğunu, bankaya karşı maddi bir taleplerinin olmadığını, taleplerinin kredi taksitlerinin tedbiren durdurulması istemi olduğunu, alacak talebi olmadığını, davanın reddi yerine, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi ,red kararında hata olmadığının kabulünde dahi dava değeri üzerinden nisbi vekalet ücreti verilmesinin hatalı olduğunu iddia ederek, kararın düzeltilmesini ve ret kararının bozulmasına yahut takdir edilen vekalet ücretinin düzeltilmesini talep etmiştir.Davalı … A.Ş vekili istinaf nedenleri olarak, menfaat sahibinin dain-i mürtehin banka olduğunu, husumet itirazında bulunduklarını, beyin kanserinin, soğuk algınlığı gibi basit ve geçici hastalık olmadığını, tıp eğitimi almış ve uzmanlık alanı olan kişiler tarafından değerlendirilmeden dosya üzerinden illiyet bağının kurulma imkanının bulunmadığını, kanser tanısının sigorta sözleşmesinin akdedilmesinden önce konulduğunu, Yargıtay kararı gereğince kişinin tedavi görmesine, ilaç kullanmasına rağmen bu hastalıkları bildirmemesinin kişinin hastalığını gizlediği kanıtı olarak kabul edildiğini, sağlık beyan formunda sigortalının imzasının bulunduğunu, TTK 1435.madde hükmüne göre sözleşmenin yapılmaması veya daha ağır şartlarla yapılmasını gerektiren hususları bildirme yükümlülüğünün sigortalıya ait olduğunu, hayat sigortalarında beyana itimadın esas olduğunu , eksik inceleme sonucu verilen kararın haksız, usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek kararın kaldırılmasını, yeniden hüküm kurulmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, “Kapsamlı Yıllık Kredi Hayat Sigorta Poliçesi“ kapsamında vefat tazminat bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davacıların murisi ile davalı sigorta şirketi arasında, başlangıç tarihi, 27.03.2008, bitiş tarihi 27.03.2009, vefat teminat bedeli 54.000,00 TL, dain – i mürtehin …Bankası Güngören Şubesi olan sigorta poliçesinin düzenlendiği, 27.03.2008 tarihli konut finansmanı sözleşmesinin ve 27.03.2008 tarihli konut kredi sözleşmesi için poliçenin gerçekleştirildiği, aynı tarihli, sigortalı adayının sağlık beyan formunda, sigortalının imzasının olduğu, kredi kullanan sigortalının 15.02.2013 tarihinde vefat ettiği, davalı sigorta şirketinin davacıların tazminat talebi hakkında, 11.03.2013 tarihli cevabı yazıda, murisin 15.02.2013 tarihinde beyin kanseri nedeniyle vefat ettiğinin öğrenildiği, vefat evrakının tetkikinde, beyin kanseri tanısının 2-3 yıl öncesinde konulduğunun görüldüğü, hayat sigortası yapılması sırasında bu konuda kendisine soru sorulmuş olmasına rağmen rahatsızlığı ile ilgili herhangi bir beyanda bulunmadığı, TTK 1435. maddesi gereğince tüm önemli hususların sigortacıya bildirilmesi gerektiği, TTK 1439 maddesi gereğince vefat tazminatı yapılamayacağının bildirildiği ve davacıların iş bu davayı açtıkları anlaşılmıştır.Taraflar arasında, sigortalı ile sigorta şirketi arasında akdedilen sigorta poliçesi, içeriği, sigortalının vefat nedeni konularında bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, sigortalının, sigorta sözleşmesi aşamasında, beyan yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği, vefat nedeni olan hastalığının sözleşme tarihinde var olup olmadığı, davalı banka yönünden kurulan hüküm ile banka yararına hükmedilen vekalet ücreti ve faize ilişkin hükmün yerinde olup olmadığıdır.09.06.2015 tarihli nöroloji uzman bilirkişisinin de yer aldığı üç kişilik bilirkişi raporunda, sonuç olarak, murisin 20.01.2011 tarihinde beyin tümörü nedeniyle ameliyat edildiği, 37 yaşındaki hastaya ilk tanının 19.01.2011 tarihinde MR ile konulduğu, Glioblastoma Multiforma tanısı ile beyin cerrahına başvurduğu, bir gün sonra opera edilerek tedaviye alındığı, bahsi geçen hastanın genç olup tanısı konulan tümörün yüksek malignite gösteren, çok hızlı büyüyen, genellikle sürvisi ( yaşam süresi) kısa süren bir hastalık ile vefat ettiği, bu tip tümörlerin çok hızlı gelişmekte olduğu, ilk belirti vermesi ile başlangıcı arasının çok kısa olduğu, en çok aylarla sınırlı olduğu, hayat sigortasının yapıldığı 27.03.2008 tarihinde beyin tümörü olmasının mümkün olmadığı, davacıların murisinde poliçenin başlangıç tarihi olan 27.03.2008 tarihinden önce ve bu tarih itibariyle beyin tümörünün olmasının mümkün olmadığı, aradan üç yıl geçtikten sonra tümörün ortaya çıktığı , beyanda hata olma olasılığının düşünülemeyeceği, beyin tümörü konusunda yalan beyan olmadığı , sigortalının herhangi bir şekilde hastalığını gizlememiş olduğu, davalı bankanın 12.07.2014 tarihli yazı ile muvafakat ettiği anlaşıldığından davacıların aktif husumet ehliyetinin bulunduğu, davalı bankanın sigorta himayesi sunma, tazminat ödeme sorumluluğunun olmadığı, sigortalının, TTK 1435 -1443 hükümleri ve HSPGŞ m.C.2.2 hükümleri uyarınca haiz olduğu, sözleşmenin kuruluşundaki beyan yükümlülüğünü ihlal etmediği, davalı sigorta şirketinin sigorta sözleşmesinden caymasının söz konusu olamayacağı, sigortanın beş kez yenilendiği, davalı sigorta şirketinin vefat teminatı kapsamında tazminat ödemesi gerektiği belirtilmiştir.21.04.2016 tarihli ek bilirkişi raporunda, kullanılan kredinin 27.03.2008 tarihinde düzenlenen kapsamlı yıllık kredi hayat sigorta poliçesi ile 54.000,00 TL vefat teminatlı olarak teminat altına alındığı, 15.02.2013 tarihinde vefat ile rizikonun gerçekleşmesi nedeniyle 54.000,00 TL lik teminatın devreye girdiği, davacıların murisinin vefatı üzerine, davalı sigorta şirketinin 54.000,00 TL vefat tazminatından, kalan kredi borcu kadar olan kısmını davalı bankaya, kalanını da davacılara ödemesi gerektiği, dava konusu kredinin 10.02.2013 tarihli 58.taksitinin ödenmesi nedeniyle, o tarihte kalan taksitlerin ana para tutarı olan 33.992,95 TL nin davalı bankaya ödenerek kredi borcunun kapatılmasının gerektiği, vefat tazminat tutarının 54.000,00 TL olduğundan, kalan 54.000,00-33.992,95 =20.007.05 TL nin davacılara ödenmesi gerektiği, davacıların rapor tarihi itibarı ile alacak ve faiz tutarlarının hesaplanması durumunda, davacıların aylık 884,40 TL den ibaret taksitleri 10.03.2013 ve rapor tarihleri itibarı ile 10.94.2016 tarihleri arasında ki dönemde 38 taksit daha ödedikleri,10.04.2016 tarihi itibarı ile ana paranın 53.614,25 TL, 16.04.2016 tarihi itibarı ile avans faizinin 13.207,92 TL olduğu, 10.04.2016 tarihi itibarı ile toplam alacak miktarının 66.882,17 TL olduğu, muhtemel karar tarihi olarak belirlenen, 10.09.2016 tarihi itibarı ile ise 58.036,25 TL ana para, 15.646,04 TL avans faizi olmak üzere toplam 73.682,29 TL olduğu belirtilmiştir.Davacılar vekili, rapora karşı, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebeple itiraz etmiştir.Davalı banka vekili, kredinin kapatılmasından sonra, davacılara ödenmesi gereken alacağın tespitinin yapıldığı, yapılan tespite bir diyeceklerinin olmadığını, kök raporda bankanın tazminat ödeme yükümlülüğü olmadığının beyan edildiğini, rapor doğrultusunda davanın müvekkili yönünden reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını istemiştir.Davalı sigorta şirketi vekili ise, rapora itiraz ederek ,davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece kök raporda ki hesaplamaya göre taleple bağlılık ilkesi gözetilerek, davanın davalı sigorta şirketi yönünden kabulüne karar verilmiştir.Bilirkişi kök ve ek raporları, dosya kapsamına uygun,yeterli ve gerekçelidir. 12.07.2014 tarihli davalı banka cevabında, rehin hakkının halen devam ettiği, rehin haklarının öncelikle olmak üzere davaya muvafakat ettiklerini bildirmişlerdir.Sigorta poliçesinde daini mürtehin olan rehin alacaklısının öncelikle tazminat hakkı bulunmasına rağmen , yargılama sırasında ve özellikle kök rapordan, davacıların kredi borcunu ödedikleri anlaşıldığından davacıların dava açma haklarının varlığının kabülü gerekmiştir.Sigorta Sözleşmesi, 6102 sayılı TTK. nun 1401.maddesinde, sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun meydana gelmesi halinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır.Tüm sigorta sözleşmelerinin gerçekleştirilmesinin ana amacı, kişinin can veya mal varlığına gelebilecek tehlikelere yani rizikolara karşı güvence sağlayabilmektir. Sigorta akdi hiçbir şekle bağlı değildir. 6102 sayılı TTK 1424. maddede, sigortacının sigorta sözleşmesinin yapılmasından itibaren imzalanmış poliçeyi sigorta ettirene vermekle yükümlü olduğu, 1425.maddede ise poliçenin içeriği düzenlenmiş, maddede, sigorta poliçesinin tarafların haklarını, temerrüde ilişkin hükümler ile genel ve varsa özel şartları içereceği, rahat ve kolay okunacak biçimde düzenleneceği ifade edilmiştir. TTK.nın 1435. maddesinde, sigorta ettirenin sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlü olduğu belirtilmiştir. 6102 sayılı TTK.nın altıncı kitabının, ikinci bölümünde can sigortaları üst başlığı ile, 1487 vd maddelerde hayat sigortası düzenlenmiş, 1498.maddede ise, sözleşmenin yapılması sırasındaki beyan yükümlülüğünün ihlali başlığı ile maddede, sigortacının, yenilemeler de dahil olmak üzere, sözleşmenin yapılmasından itibaren beş yıl geçmişse, sigorta ettirenin sözleşmenin yapılması sırasında beyan yükümlülüğünü ihlal etmiş olması nedeniyle sözleşmeden cayamayacağı, sadece prim farkı isteyebileceği belirtilmiştir. Diğer yandan aynı düzenlemeye, Hayat Sigortaları Genel Şartları C.2.2. bendinde de yer verilmiştir. 6102 sayılı TTK.nın 1439. maddede ise, bildirme yükümlülüğünün ihlali ile ilgili yaptırım düzenlenmiş, 1439 maddesinin ikinci fıkrasında, beyan yükümlüsünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantının bulunması halinde sigortacının tazminat ve bedel ödeme borcunun ortadan kalkacağına yer verilmiştir. Somut olayda, müteveffanın ölüm nedeni olarak kabul edilen beyin tümörünün raporda belirtildiği üzere, sözleşmeden yaklaşık 3 yıl sonra teşhis edildiği, rahatsızlığın sözleşme tarihi itibarı ile olmadığı ve hızla ilerleyen bir rahatsızlık olması nedeniylede zaten olmasının mümkün bulunmadığı, bu durumda, beyan yükümlülüğüne aykırı davranıldığını kabul etmek veya ölümü ile beyan yükümlülüğü arasında illiyet bağının varlığından da söz etmek mümkün değildir.Bilirkişi raporuna göre, mahkemenin, davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğuna dair kabulü yerinde görülmüş ve davalı sigorta şirketinin istinaf nedenlerinin somut olayda uygulanma yerinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.Dava konusu poliçede dain -i mürtehin olan, davalı bankanın Güngören Sanayi Şubesidir. Poliçede, dain- i mürtehin, kredi kullandıran banka şubesinin, sigortalının vefatı halinde ödenecek tazminat tutarından birinci derecede alacaklı olduğunu tanımlayan ibare olarak tanımlanmış, devamında, vefat halinde sigorta şirketinin sigortalının bankaya olan borcunu kapatacağı, kalan tutarın sigortalının lehtarına veya lehtar belirtilmemişse kanuni mirasçılarına ödeneceği belirtilmiştir. Somut olayda, kök raporda belirtildiği üzere, 15.02.2013 tarihinde vefat anında dava konusu kredinin 58 taksitinin ödenmiş olması nedeniyle, o tarihte kalan taksitlerin ana para tutarı olan 33.992,95 TL nin davalı bankaya ödenerek kredi borcunun kapatılması, kalan 22.007,05 TL bakiyenin ise davacılara ödenmesi gerekirken davalı sigorta şirketi ödeme yapmamış ve iş bu dosya davacıları tarafından, 10.04.2016 tarihine kadar ,96 taksit şeklinde kredi taksitleri ödenerek kapatılmıştır. Davalı banka, rehin hakkı öncelikli olmak üzere muvafakat verdiğinden, davacıların zaten kredi borcunu ödemeden davalı sigorta şirketinden tazminat talep hakları doğmayacaktır. Bu durumda, kök bilirkişi raporunda belirtilen davacıların, 16.03.2013- 10.04.2016 tarihli taksit ödeme tutarları ana para bedeli 53.614,25 TL olduğundan ve davacılar ödeme tarihlerinden itibaren işlemiş faizlerini de talep etmelerine rağmen ona ilişkin davalarını ıslah etmemiş olduklarından, taleple bağlılık ilkesi gereğince mahkeme kararının yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Diğer yandan, davacılar, dava dilekçesinde, davalı bankayı da taraf olarak göstermişlerdir. Davalı banka kendisini yargılamanın sonuna kadar vekille temsil ettirmiştir. Dosya kapsamından davacılar vekilinin hiçbir aşamada davalı bankadan talepleri olmadığını, yalnızca tedbir için taraf gösterdikleri beyanına rastlanmadığı gibi, İhtiyati tedbir için davalı gösterildiği belirtilen, davalı bankaya karşı açılan dava ayrıca takip edilmiş , takipsiz de bırakılmamıştır. Davacılar vekili tarafından istinaf dilekçesin de aksine bir iddia ileri sürülmemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun, ikinci bölümünde, yargılamaya hakim olan ilkeler düzenlenmiştir. Yasanın 25/1.fıkrasında, kanunda öngörülen istisnalar dışında, hakimin iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamayacağı, onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamayacağı, 26/1.fıkrada ise, hakimin tarafların talep sonuçları ile bağlı olduğu , ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, 297/2. fıkrada, taleplerden her biri hakkında hüküm verileceği düzenlenmiştir. Yasal düzenlemeler ve dosya kapsamından davacıların davalı bankaya yönelik verilen hükmün yerinde olmadığı iddialarında uygunluk bulunmamış, aynı yasanın 323 vd maddelerinde düzenlenen yargılama giderleri kapsamında, kendisini vekille temsil eden davalı banka yararına hükmedilen vekalet ücretinin doğru olduğu anlaşılmıştır.
Açıklanan tüm nedenler ve özellikle yasal düzenlemeler kapsamında, davacılar ve davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1-İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/292 Esas, 2016/733 Karar ve 13.10.2016 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacılar vekili ve davalı … Emeklilik ve Hayat A.Ş vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE,
2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan , dava tarihinde 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun yürürlükte olmadığından ,davacı …’ın yatırmış olduğu 117,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 72,40 TL harcın davacı …an tahsili İle hazineye irat kaydına, davacılar arasında zorunlu dava arkadaşı olmadığından ve ayrı ayrı harcın karşılanması gerektiğininden, alınması gereken toplam 189,50 TL harcın ise davacı …n tahsili ile hazineye irat kaydına, davalı.. Emeklilik ve ..t A.Ş tarafından peşin olarak yatırılan 933,58 TL harçtan ,alınması gereken 189,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 744,08 TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
3-İstinaf yargılama giderlerinin, davacılar ve davalı…A.Ş ‘nin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.
07/02/2019