Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1827 Esas
KARAR NO : 2018/1895
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/07/2017
NUMARASI : 2016/827 Esas, 2017/541 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/11/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacılar vekili, 03.08.2016 tarihli dava dilekçesinde, müvekkillerinin, İstanbul İli, … parsel numarasında kayıtlı ahşap ev niteliğindeki taşınmazın 2/5’er maliki olduklarını, taşınmazın eklentileri ve taşınmazda bulunan eşyaların 09.06.2014 tarihli “ Benim Evim Sigorta Poliçesi“ ile davalı … tarafından 365 gün süre ile poliçe kapsamındaki rizikolar bakımından sigortalı olduğunu, müvekkillerine ait taşınmazın üst katındaki banyoda bulunan şofbenin iç takımlarının patlaması sonucu su baskını olduğunu, ciddi biçimde hasar oluştuğunu, hasar tespit raporunda hasarın 257.009,57 TL olduğunun saptandığını, 09.06.2014 tarihinde poliçeye aykırı olarak proporsiyon uygulaması yapılarak müvekkillerine hasara karşılık 17.173,34 TL ödeme yapıldığını, davalının taşınmazda su baskını sonucu oluşan hasarı ödemekle yükümlü iken bu yükümlülüğünden poliçeye aykırı ve kusurlu olarak kaçındığını iddia ederek, her bir müvekkili için ayrı ayrı 10.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL manevi tazminat ile, şimdilik hasar ve kira geliri kaybı olarak 5.000,00 TL maddi tazminatın riziko tarihinden itibaren en yüksek faizi ile birlikte ödenmesine, maddi taleplerinin inceleme ve yargılamayı gerektirmesi nedeniyle bu talepler bakımından davanın belirsiz alacak davası olarak kabülüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, koşulları bulunmadığı halde belirsizlik alacak davası olarak açılan davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usülden reddi gerektiğini, davacılardan …’nün davada taraf ehliyeti olmadığını, manevi tazminat talebinin sigorta sözleşmesi ve hukuka aykırı olduğunu, 11.07.2015 tarihli ekspertiz raporunda tazminat bedelinin 17.173,34 TL olarak tespit edilip bu tutarın 22.07.2015 tarihinde sigortalıya ödendiğini, kira gelir kaybı klozu altındaki şartların oluşmadığını, hasar nedeniyle maddi zararın müvekkili tarafından ödendiğini, talebin fahiş olduğunu savunarak davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece, davacıların maddi tazminat taleplerinin belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceğinden bu yönden davanın usülden reddine, davacıların manevi tazminat taleplerinin teminat kapsamında bulunmaması nedeniyle esastan reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacılar vekili kararı yasal süre içerisinde istinaf etmiştir. İstinaf nedenleri olarak, iddialarını tekrar ettikten sonra, alacağın hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılmasının mümkün olmadığını, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gerektiğini, dava konusu su basması nedeniyle meydana gelen hasar ve yoksun kalınan kira bedeli konusunda tarafların mutabık olmadığını, bu aşamada taleplerinin tam ve kesin olarak belirlenebilme ihtimalinin söz konusu olmadığını, alacak miktarının ancak tahkikat ve bilirkişi incelemesi sonucuna göre belirlenebilir hale geleceğini, esasa ilişkin yargılama yapılması gerektiğini, ayrıca manevi zararın da tazmininin gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, “Benim Evim Sigorta Poliçesi“ kapsamında hasar bedeli ile manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Tarafların sıfatı, poliçenin niteliği ve dava tarihi de gözetilerek öncelikle mahkemenin görevi ile ilgili dava şartının incelenmesi uygun görülmüştür.
28.11.2013 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun, yasanın 87.maddesi gereğince yayım tarihinden itibaren altı ay sonra 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3.maddesine göre, tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileride dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına veya hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 sayılı yasanın 73.maddesi bu Kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin sadece 6502 sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. 6502 sayılı yasanın 83/2. fıkrasında “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.”düzenlemesine yer verilmiştir, ilgili yasa maddesi ile görev konusunun tartışılmasının önüne geçilmiştir. Somut uyuşmazlık, davacılardan … ile davalı … arasında gerçekleştirilen benim evim sigorta poliçesinden kaynaklanmaktadır. Açıklanan yasal düzenlemer kapsamında uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığından davaya bakmakta görevli mahkeme tüketici mahkemesidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 1. maddesinde, mahkemelerin görevinin ancak kanunla düzenleneceği, göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğuna yer verilmiştir. Aynı yasanın 114/1-c bendinde Mahkemenin görevli olması dava şartları arasında sayılmıştır. Mahkemenin görevi ile ilgili yasal düzenlemeler sonucunda görevle ilgili konular taraflar yönünden usulü kazanılmış hak oluşturmaz.Çünkü dava şartlarının mevcut olup olmadığı, mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır ve dava şartı noksanlığı halinde HMK 115.maddesinde davanın usülden reddine karar verilmesi gerekir.
Açıklanan nedenlerle, mahkemece görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usülden reddine karar verilmesi gerekirken işin esası hakkında karar verilmiş olması yerinde görülmediğinden, esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun, esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kısmen KABULÜNE,
2-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/827 Esas, 2017/541 Karar ve 07.07.2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
3-a)Mahkemenin GÖREVSİZLİĞİNE,
b)Dava dilekçesinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1-c bendinde belirtilen mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartı yokluğu nedeniyle usülden reddine,
c)HMK 20.maddesi gereğince, kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren iki hafta içinde taraflardan birinin başvurusu halinde dosyanın görevli İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
d)Aksi halde davanın açılmamış sayılmasına,
e)HMK 331/2. fıkrası gereğince yargılama giderleri hakkında görevli mahkemece karar verilmesine,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,80 TL başvuru harcı ile yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 98,10TL harçtan peşin olarak yatırılan 85,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 12,40TL olmak üzere toplam 36,20 TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
7-Gerekli işlemlerin tamamlanması için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a/3 maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.15