Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/1666 E. 2018/1040 K. 06.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1666 Esas
KARAR NO : 2018/1040
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/12/2016
NUMARASI : 2011/48 Esas, 2016/1250 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 06/06/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili, 21.09.2010 tarihli dava dilekçesinde, davalıların önceki dönemde kooperatif yönetiminde bulunduklarını, yönetimde bulundukları dönemde kooperatife ait vergi borçlarının, Kooperatifin borçlar döneminde borcu ödeyecek parası olmasına ve imkanları bulunmasına rağmen süresinde ödenmediğinden gecikmeye girdiğini, Kooperatifin Vergi borçlarının başlangıç dönemlerinden itibaren ya hiç ya da zamanında ödenmediği için daha sonra 17.000,00 TL gecikme faizi ile son kooperatif yönetimi tarafından ödendiğini ,kooperatif yönetiminde bulunan davalıların zamanında vergi borçlarını ödemedikleri için kooperatifin zarara uğramasına neden olduklarını, yine kooperatif yönetiminin 31.08.2008 tarihinde yapmış olduğu genel kurulda ibra edilmediğini, vergi borcunun faizleri ile birlikte 2009 ve 2010 yılında peyderpey ödenerek kapatıldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 17.000,00 TL‘nin yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı …, dava dilekçesindeki hiçbir hususu kabul etmediğini, 56 üyesi bulunan kooperatifin üyelerinin her ay sağlıklı bir şekilde aidatlarını ödemediğini, böyle olmasına rağmen inşaatları durdurmadıklarını, ibra edilmedikleri 31.08.2008 genel kuruldan önce yönetim kurulundan istifa ettiğini, kooperatifin kesinlikle zarara uğratılmadığını , halen polis memuru olarak görev yaptığını, davanın reddi ile taşınmaz üzerine konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasını istemiştir.
Davalı …’ın 31.07.2012 tarihinde vefatı üzerine , eş ve çocukları , davacı talebi üzerine davada dahili davalı olarak yer almışlardır.
Davalı …, 30.03.2011 tarihli duruşma zaptına geçen beyanında, 2006 yılında kooperatiften ayrıldığını, üyeliğini devir ettiğini ,davayı kabul etmediğini beyan etmiştir.
Davalı … 17.05.2011 tarihli duruşma zaptına geçen beyanında, daha önce kooperatif yönetiminde yer aldığını ancak kararlarda imzasının yer almadığını, tedbirin kaldırılmasını ,davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, 08.05.2012 tarihli zapta geçen beyanında, vekaletnameyi sunmak için süre verilmesini isteyerek, davayı kabul etmediklerini, vergi borçlarının doğduğu tarihte kooperatifin başka borçlarınında olduğunu , kooperatifin parası olmadığı için ödeme yapılmadığını, genel kurul tutanakları defterler incelendiğinde anlaşılacağını savunmuştur.
Davalı … davaya karşı yazılı veya sözlü beyanda bulunmamıştır.
KÖRFEZ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN 2010/695 Esas, 2010/739 Karar ve 23.11.2010 tarihli kararı ile, HSYK’nun 24.03.2005 tarihli kararı ile, mahkemenin ticaret mahkemesi sıfatının kaldırıldığı , ticari davalara bakmakla Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin görevlendirildiği gerekçesi ile , iş bölümü nedeniyle davanın reddine, dosyanın Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI;
Mahkemece, bilirkişi raporunda , kooperatif defterlerinin genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine göre tutulmadığı, kasa hesabının ekseriyetle “ alacak bakiyesi “ verdiği, muhasebe kayıtlarının kooperatifin gerçek durumunu yansıtmadığı, yapılan hesaplamaya göre, kasa ve bankada para olmasına rağmen vaktinde ödenmeyen vergi borçları dolayısı ile kayıtlara göre 1.600,14 TL gecikme faizi ödendiğinin mütalaa edildiği, davalıların yönetimde kaldığı geçmiş dönemlerde yapılan genel kurullarda ibra edilmiş iselerde , zarara yol açan işlem ve eylemlerinin genel kurulda tüm açıklıkla ve ayrıntıları ile açıklanıp irdelenmiş ise yapılan ibranın gerçek anlamda borçtan kurtarma ve aklama niteliği taşıyacağı , bu şekilde ki bir ibranın varlığı halinde ise zarara neden olsalar dahi sorumluluk davası açılamayacağı , somut uyuşmazlıkta vergi borçlarının detaylı incelendiği bir ibraya rastlanmadığı ,Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2007/9756 Esas, 2009/4587 Karar sayılı ilamında kooperatif yöneticilerinin vergi borçlarından dolayı sorumlulukları olduğunun kabul edildiği, kooperatif mevcudunun borcu ödemeye yetecek miktarda da iken vergi borcunun ödenmemesi ve gecikmeden dolayı faizi ödenmesine karar verdiklerinden davalıların sorumlu oldukları kabul edilerek, davanın kısmen kabulüne, 1.600,14 TL nin dava tarihi olan 21.09.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan ve ölü …’ın yasal mirasçıları dahili davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline , fazlaya ilişkin İstemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.İstinaf nedenleri olarak, kararın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davalıların genel kurulda ibra edilmediğini, raporda belirtildiği üzere defter ve belgelerin usulüne uygun tutulmadığını, davalılar hakkında Körfez 1. Asliye Ceza 2011/400 Esas sayılı dosyasında defter ve belgeleri teslim etmediklerinden dolayı dava açıldığını belirterek, dava dilekçesindeki iddialarını tekrar ederek yeni bir hüküm tesis edilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, davacı kooperatifin eski yönetim kurulu üyelerine karşı açılmış olan sorumluluk davasıdır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 98. maddesinde , bu kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki Anonim Şirketlere ait hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir.Bu kapsamda , yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu ile ilgili davalarda , dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK nun 336. vd maddelerinde ki düzenlemelerin esas alınması gerekecektir.TTK nun 336/1. bendinde , idare meclis azalarının şirket namına yapmış oldukları mukavele ve muameleden dolayı şahsen mesul olamayacakları, ancak, kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların intizamsız bir surette tutulması gibi yasada belirlenen durum ve şartlarda sorumlu olacaklarına yer verilmiştir.Somut olayın değerlendirilmesi neticesinde, davacı kooperatifin 2007 yılı hesap yılına ait 31.08.2008 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında, bir önceki genel kurulda ibra edilmeyen yönetim kurulu için dava açılması konusunda yönetim kuruluna yetki verilmesinin oybirliği ile kabul edildiği, denetim kurulu tarafından verilen vekaletnamenin dosyaya ibraz edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamından, davalı …’un 1995-2007 yılları arasında yönetim kurulu başkanlığı, …’ın 2000-2006 yıllarında yönetim kurulu 2. başkanı, …’nın 2006-2007 yılları arasında yönetim kurulu üyesi, …’nun 2002-2006 yılları arasında mühasip ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptıkları, kooperatif defterlerini ibraz etmemek gerekçesi ile davalılar hakkında Körfez 1. Asliye Ceza Mahkemesine görevi kötüye kullanma iddiası ile kamu davası açıldığı ve yukarıda ifade edildiği üzere, yöneticilerin ibra edilmediği ve iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Dosya içerisine tüm bilgi ve belgeler ve özellikle zarar iddiasına dayanak olan kooperatif vergi borçları, vergi türleri, ödemeler ve gecikme zamlarına dair bilgiler celp edilmiş ve kooperatif defter ve kayıtları İle dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
24.04.2014 tarihli bilirkişi heyet raporunda, dosyaya ibraz edilen tüm belgeler yazıldıktan sonra, kooperatifin 2005-2009 yılları arasındaki defterlerin sunulduğu, defterler üzerinde inceleme yapıldığı, ticari defterlerin başlangıç tasdiklerinin yasal sürede yaptırıldığı, 2008-2009 yıllarına ilişkin ticari defterlerin kapanış tasdiklerinin yapıldığı, 2005-2006-2007 yıllarına ait defterlerin kapanış tasdiklerinin yapılmadığı, kooperatif hesaplarının 2007/2008/2009 yıllarına ait kapanış kayıtlarının yapıldığı, 2005/2006 yıllarına ilişkin kapanış kayıtlarının yapılmadığı, ticari defterlerin genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine göre tutulmadığı, kesin bir dayanak oluşturmayacağı, Körfez Vergi Dairesi’nden gelen 16.11.2011 tarihli yazıda, yazının gönderildiği tarih itibarı ile, kooperatifin gecikme zammı dahil borcunun 798,39 TL olduğu, yazı ekinde gelen borç sorgulamasında 15.11.2011 tarihi itibarı ile ödenen vergi asıl borcunun toplamının 25.579,74 TL , gecikme zammı toplamının 22.985,14 TL olduğu, gelen sorgu belgesinde , vergilendirme dönemi, ödenecek vergi aslı ve ödenen gecikme cezası tutarlarının yer aldığı , vergilerin ödenme tarihlerinin yer almadığı, sunulan davacı kooperatif defterlerinin ait olduğu yıllar itibariyle ödenen vergi tutarının toplam 10.589,30 TL, gecikme zammı tutarının toplam 8.615,78 TL olduğu, vergilerin normal vaktinde ödenmesi gerektiği tarih itibarı ile önceki ayların da eklenerek toplamı ve o tarih itibarı ile kasa ve banka toplamlarının hesaplandığı, incelenen defterlerde genellikle kasa hesabı ters ( alacak) bakiyesi verdiği, diğer bir ifade ile kasada para bulunmadığı, burada kasada para olmadan kasadan ödeme yapıldığının anlaşıldığı, aslında bu durumun kooperatif defterlerinin geçerli ve güvenilir bir kayıt içermediğini gösterdiğini, 26.04.2006 tarihinde ve 26.01.2007 tarihinde kasanın müsait olduğu, buna göre vaktinde ödenmediği için gecikme faizi ödenen vergilerin, 26.04.2006 tarihinde 46.510,49 TL, cezanın 863.88 TL , 26.01.2007 tarihinde 24.549,06 TL , ödenen cezanın 744.26 TL olmak üzere toplam ödenen cezanın 1.600,14 TL olduğu, kooperatif yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun Kooperatifler Kanunu ve atıf nedeniyle TTK nun Anonim Şirketi düzenleyen hükümlerinde düzenlendiği, davalıların sorumluluğu için, kooperatifin fiilen zararının olması gerektiği ve bu zararın davalıların kusurlarından oluşması gerektiği, davacının ödenmeyen vergi borçları nedeniyle ödenen gecikme faizinin davacının zararını oluşturduğu belirtildikten ve genel kurul kararları ayrı ayrı değerlendirildikten sonra sonuç olarak, davalıların davacı şirket yönetim kurulu üyesi olarak belirtilen tarihlerde görev yaptıkları yani davalı sıfatına sahip oldukları, davacı kooperatifin belirtilen dönemlerde ödenmeyen vergi borçlarını gecikme faizi ile birlikte ödemek durumunda kaldığı, davalı yönetim kurulu üyelerinin kusurları ile vergi borçlarını zamanında ödememeleri ve bu ödemenin kendi kusurları nedeni ile olması halinde Kooperatifler Kanunun 62. maddesi gereğince zarardan sorumlu oldukları, kasa hesabının ekseriyetle alacak bakiyesi verdiği , yapılan hesaplamaya göre , kasa ve bankada para olmasına rağmen vaktinde ödenmeyen vergi borçları dolayısı ile kayıtlara göre 1.600,14 TL gecikme faizi ödendiği belirtilmiştir. Mahkemece, rapor ve dosya kapsamına göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bilirkişi raporu, dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir.Rapora göre davanın kısmen kabulünde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bilirkişi raporunda da ifade edildiği üzere, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 62. maddesinde yönetim kurulu üyelerinin görevleri belirtilmiş, yönetim kurulunun kooperatif amaçlarının gerçekleşmesi ve ortaklarının çıkarlarının korunması ile ilgili olarak yasalara, anasözleşme hükümlerine ve genel kurul kararlarına göre işleri titizlikle yürütecekleri ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda gereken çabayı göstermekle görevli oldukları açıklanmış 1163 sayılı yasanın 98. maddesi yollamasıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK nun 336/1 ve 5 .maddesine göre kanun ve anasözleşmenin kendilerine yüklediği vazifeleri kasten veya ihmal neticesi olarak yapmayan yönetim kurulu üyelerinin müteselsilen sorumlu olacakları belirtilmiştir.TTK nun 341. nci maddesi hükmü uyarınca , şirket yönetim kurulu aleyhine genel kurulda ister çoğunlukla ,isterse azlık tarafından dava açılmasına karar verildiği takdirde, bu davanın yalnızca denetçiler tarafından açılabileceği hükme bağlanmış bulunmaktadır. Usule ilişkin bu hususun, mahkemece re’sen gözönüne alınması gerekir. Aksi halde mahkemece, TTK nun 341. maddesinde öngörülen bu hususun ikmali için davacı tarafa uygun mehil verilmesi ve bu eksiklik tamamlandıktan sonra davaya devam olunarak davanın esası hakkında karar verilmesi gerekir.Somut olay bu anlamda yukarıda ifade edildiği üzere değerlendirilmiş ve davanın kooperatif denetim kurulu tarafından açıldığı anlaşılmıştır.Yönetim kurulu anasözleşme ve yasa hükümleri uyarınca kooperatif faaliyetlerini yöneten ve onu temsil eden yürütme organıdır.Yönetim kurulu kooperatifin yasal temsilcisidir.Bu temsil yetkisini yasal sınırlar içinde kullanır. Kooperatifin faaliyeti hiçbir zaman kooperatifin amacı dışına çıkarılamaz. Kooperatifin amacı dışında yapılan yönetim faaliyetleri kooperatifin zararına neden olduğunda bu zarar ilgililerin sorumluluğu ve zararın tazminini gerektirir.Konut Yapı Kooperatif anasözleşmesin de , yönetim kurulunun , kanun ve anasözleşme hükümleri içinde kooperatifin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organı olduğu,kooperatif işlerinin yönetimi için gerekli titizliği göstereceği ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi için bütün gayreti göstereceği, yönetim kurulunun gerekli defter ve belgeler ile genel kurul evraklarının ve ortak listelerinin muntazam hazırlanıp tutulup saklanmasından ,gelir gider hesabı ile yıllık bilançonun kanunu hükümlere uygun olarak hazırlanıp incelenmek üzere denetçilere verilmesinden sorumlu olacağı, yönetim kurulu üyelerinin kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan müteselsilen sorumlu olduğu, kooperatife tazmin etmekle yükümlü bulunduğuna yer verilmiştir. Somut olayda, bilirkişi raporu, vergi dairesi cevabı yazıları ve tüm dosya kapsamı sonucunda, davacı kooperatifin eski yönetim kurulu üyeleri olan davalıların, görevleri döneminde , kasanın mevcudunun olmasına rağmen kooperatifin ilgili dönemlerine dair vergi borcunu zamanında ödemesini sağlamayarak kooperatifin gecikme cezası İle birlikte ödeme yapmasına ve zararına neden olduğu sübuta ermiştir. Davacı vekili tarafından, her ne kadar daha fazla zararlarının olduğunu iddia etmiş ise de, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu için oluşan zarar ile eylemleri arasında uygun illiyet bağının mevcut olması gerekirken, somut olayda zarara neden olan iki dönem haricinde kasanın açık verdiği davacı kooperatifin mevcudunun olmadığı anlaşılmıştır.Bu durumda davacının bakiye zararından davalıların sorumluluğuna gidilmesi iddiası ve istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1-Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/48 Esas, 2016/1250 Karar ve 14.12.2016 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi gereğince esastan REDDİNE,
2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,80 TL başvuru harcı İle yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 98,10 TL harçtan peşin olarak yatırılan 85,70TL harcın mahsubu ile bakiye 12,40 TL olmak üzere toplam 36,20 TL harcın davacıdan tahsili İle hazineye irat kaydına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi ile aynı Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.06/06/2018