Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/1634 E. 2018/893 K. 23.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1634 Esas
KARAR NO : 2018/893
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/03/2017
NUMARASI : 2009/260 Esas, 2017/131 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 23/05/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili, 07.04.2009 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili ile davalı arasında, müvekkilinin 26.08.2008-26.08.2009 tarihleri arasındaki sağlık harcamalarının teminat altına alınması için 26.08.2008 tarihli sağlık sigorta poliçesi tanzim edildiğini, müvekkilinin 03.09.2008 tarihinde, ilk kez 01.09.2008 tarihinde teşhis konulan rahatsızlığı ile ilgili yaptığı masrafların tazmini amacı ile davalıya başvurduğunu, davalının 16.09.2008 tarihli yazısı İle Sağlık Sigortası Genel Şartları 6. maddesi gereğince poliçenin iptal edildiğinin beyan edilerek tazminat talebinin reddedildiğini, ihtarname gönderildiğini ve tazminat talebinin karşılanmasının mümkün olmadığının beyan edildiğini, davalının, 16.09.2008 tarihli yazı ve cevabı ihtarnamesi ile poliçe başlangıç tarihi öncesinde mevcut olan rahatsızlıkların, müvekkili tarafından sigortalanma aşamasında kasıtlı olarak beyan edilmemesi nedeniyle iptal edildiğinin ifade edildiğini, müvekkilinin beyan yükümlülüğüne aykırı eylemde bulunmadığını, müvekkilinin rahatsızlığının poliçenin başlangıç tarihinden önce var olmayıp, poliçenin tanzim edildiği tarih olan 26.08.2008‘den 5 gün sonra 01.09.2008 tarihinde teşhis edildiğini müvekkiline ait sağlık sigorta poliçesinin geçerli bir sebebe dayanılmaksızın davalı tarafından iptal edilmesinin haksız olduğunu iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, sigorta poliçesi kapsamında müvekkiline ödenmesi gereken 70.000 USD‘nin dövize uygulanan en yüksek yıllık mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, davacının müvekkili şirkete sağlık sigortası ile sigortalı olduğunu, ancak , davacı sigortalının TK ‘nun 1290. maddesinde ve Sağlık Sigortası Genel Şartlarının 6. maddesi ve poliçe özel şartlarının 14.madde 1. bentte düzenlenmiş olan, akit öncesi ihbar yükümlülüğüne aykırı davrandığını, sigorta ettiren kimsenin, akdin kuruluşu sırasında ihbarla yükümlü ve kendisince bilinen ve rizikonun kıymetlendirilmesinde önemli olan bütün hususları ihbarla mükellef olduğunu, bu yükümlülüğün ihlali halinde sigortacının böyle bir hususun varlığını öğrendikten itibaren bir ay içinde sözleşmeden cayabileceğini ve riziko gerçekleşmiş ise sigortalıya tazminat ödemeyeceğini, sigortalının sigorta başlangıç tarihinden önceki rahatsızlıklarının teminat dışında kalacağının açık olduğunu, sigortalının ilk sigorta başlangıcından önce beyan etmemiş olduğu komplike birçok rahatsızlığının olduğunu, sigortalının iki gündür devam eden baş ağrısı şikayeti ile ilgili olarak hastane tarafından provizyon talebinde bulunulduğunu, provizyon talebinin baş ağrısının sigorta başlama tarihinden öncede olduğu kanaati ile reddedildiğini, 01.08.2008 tarihinde yapılan Kranial MR ile sigortalıya subepandimoma teşhisi konulduğunu, sigortalının bu rahatsızlığınında sigorta başlangıcından önceye dayandığını, bu rahatsızlığında beyan formunda beyan edilmediğini, rahatsızlığın tedavisine ilişkin masrafların sigorta teminatı kapsamı dışında kaldığını, sigorta poliçesi kapsamında tahsiline karar verilmesini istediği 70.000 USD‘nin nereden kaynaklandığını kesinlikle açıklaması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:
Mahkemece, davacı iddiası, davalının savunması, 1.bilirkişi heyetinden alınan kök rapor ve 4 adet ek rapor ve 2. bilirkişi heyetinden alınan rapor ve tüm dosya değerlendirildiğinde, 26.08.2008 tarihli sağlık sigortası poliçesi düzenlendiği, davacının ilk kez 01.09.2008 tarihinde teşhis konularak rahatsızlığı için yaptığı masrafların tazmini talebi ile davalıya başvuruda bulunduğu, davalı tarafından sağlık sigortası genel şartları 6. maddeye göre poliçenin iptal edilerek tazminat talebinin reddi üzerine iş bu davanın açıldığı, birinci heyetten alınan kök ve ek raporlarda en son net mütala içerir 1 heyetin 4. Ek raporunda belirtildiği üzere, Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan ameliyatın ve elde edilen patoloji sonucunun, davacı tarafta daha önce mevcut olan ve tanısı konulan hastalıklarla ilişkisi olmadığının ve poliçe teminat kapsamında değerlendirilmesi gerekeceği, dava konusu olaya bağlı olarak yapılan poliçe iptalinin geçerliliğinin olmadığının, 2.heyetten alınan raporda da aynı hukuki sonuca ulaşıldığı, talep edilebilecek tazminat miktarının 63.655,05 USD olduğu, dolayısıyla 1.heyetten alınan raporla aynı sonuca ulaşan 2.heyetten alınan rapor doğrultusunda davacının tazminat talebinin sigorta poliçesi teminatı kapsamında kaldığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 63.655,05 USD’nin dava tarihinden itibaren T.C Merkez Bankası’nın USD’ye uyguladığı en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Karar davacı ve davalı vekili tarafından yasal sürede istinaf edilmiştir.
Davacı vekili istinaf nedenleri olarak;
Mahkeme kararı, dosyanın içeriği, alınan raporlar özetlendikten sonra, 2009 yılından itibaren süren davanın adil yargılama ilkesine sığmayacağını, savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesinin kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin nihai toplam 103.939,85 USD tedavi masrafı yaptığı belirtilerek, 25.01.2016 tarihli dilekçeleri ile artık bir karar tesis edilmesinin talep edildiğini, uyuşmazlığın nerede ise 8 yıl sürmesine neden olan ana hususa yer verilmeden yerel mahkeme kararının kaldırılarak yeniden karar verilmesi gerektiğini, raporda gerekçesi açıklığa kavuşturulmamış bir şekilde %30 ‘luk bir tenzilat gerçekleştirildiğini, bu durumun yargılamanın nerede ise 8 yıl sürmesine neden olan ana husus olduğunu, raporlarda bu hususun hiç tartışılmadığını, gerekçeli kararda , savunmanın genişletilmesi, değiştirildiği husundaki beyanların irdelenmediğini, %30 lik toptan indirim meselesinin tartışılmadığını, kararda başvurulacak yasa yolunun net şekilde ortaya konulmasının hukuken izahtan vareste olduğunu, hükmün HMK 297/1-ç bendine aykırı olduğunu, vekalet ücretinin eksik hesapladığını , hangi tarihteki kura dayalı ne şekilde hesaplandığı belirsiz vekalet ücretine hükmedildiğini, karar tarihi olan 07.03.2017 tarihinde Amerikan Doları kurunun 3,69 TL olduğunu kura göre müvekkili lehine hükmedilen tazminatın değerinin TL cinsinden karşılığının 234.887,13 TL olduğunu, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanması gereken vekalet ücretinin 20.043,22 TL olması gerekirken, 10.938,08 TL vekalet ücreti hesabının doğru olmadığını belirterek, hükmün aleyhe kısmının kaldırılarak yeniden karar verilmesini, karşı tarafın aleyhe istinaf sebeplerinin reddini istemiştir.
Davalı vekili istinaf nedenleri olarak;
Kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, hukuki ilişkinin sigorta ilişkisi olduğunu belirterek savunmada ve dosyaya ibraz edilen dilekçelerdeki iddialar tekrar edildikten sonra sigortalının sigorta başlangıç tarihinden önceye dayanan ve halen devam eden birçok hastalığının olduğunu, bu rahatsızlıklarını sağlık sigorta beyan formunda beyan etmediğini, poliçe özel şartları gereğince sigortalı taleplerinin açıkça sigorta teminatı kapsamı dışında olduğunu, ihtilaftaki tek savunmalarının, davacının talebinin sigorta teminat kapsamı dışında kaldığı olduğunu, poliçenin genel şartlarının 6. madde hükmü uyarınca iptali nedeniyle davacı talebinin hukuki dayanağının olmadığını, maddede beyan yükümlülüğünün ihlali halinde bu ihlale bağlanan yaptırımların düzenlendiğinin açıkça görüldüğünü, bilirkişi raporunda , sigortalının ne tutarda tazminat isteyip isteyemeyeceği istenebilecek tazminat tutarı ve poliçe özel şartları 15.maddesinin “b” bendinin her nedense sadece bir yönü bakımından değerlendirildiğini, muadil hastalardan alınan belgelerin değerlendirme dışı tutulduğunu, madde hükmünde, tazminat tutarının , bir yönü ile belirli bir miktarın üzerine çıkan tedavi masraflarının bir kısmının sigortalının üstlenmesi gibi bir tür muafiyet getirilmesi, diğer yandan belirli konulardaki masraflarında ancak ülkedeki özel hastanenin tedavi tarihinde müvekkili şirkete uyguladığı fiyatlarla eş tutulması yolu ile sınırlandırıldığını, davacı talebinin 70.000 USD den ibaret olduğunu, olayda sigortalının yurt dışında tedavi gördüğünü, poliçe özel şartlarının birinin ise, sigortanın coğrafi sınırı başlıklı 15. maddesi olduğunu, sigortalının yurt dışında gerçekleşen tedavilerinde, tedavi giderlerinin 50.000 USD yi aşması halinde , sigortalının Amerika ve Kanada’daki tedavilerinde aşılan kısmın %40 na , diğer tedavilerde ise %25 ne katılacağını, sigortalı talebinin , davacının beyan etmediği, önceki rahatsızlıklarının davacının talebine temel olan ameliyat ve konulan tanı ile bir ilgisi olmadığı ve davacının hastalığının önceden bildiğinin somut olarak kanıtlamamış olduğu hususları ayrı kalmak üzere, doğrudan poliçe özel şartlarının 12/a teminat dışı bırakılan hastalığın ( tümör) ilk bir yıllık süre içinde ortaya çıkmış olması nedeniyle teminat dışı kaldığını, bunun önceden bilinip bilinmediği, eksik beyan edilip edilmediğinin, sigortalının kastı bulunup bulunmamasının önemli ve ilgili olmadığı belirterek, kararın kaldırılarak yeniden yargılama yapılmasını ve neticeten davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, “Sağlık Sigorta Poliçesi “ kapsamında tedavi giderinin tahsili istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, sigortalının davacı , sigorta ettirenin dava dışı …A.Ş , sigorta başlangıç tarihi, 26.08.2008, bitiş tarihi, 26.08.2009 olan “ Sağlık Sigorta Poliçesi” nin düzenlendiği, davacı sigortalının 01.09.2008 tarihinde, hastaneden , yorgunluk, halsizlik, uyuşma şikayetleri nedeniyle istenen laboratuvar tetkikleri ile ilgili provizyon talebinin ,davalı … şirketi tarafından, anemi, demir eksikliği, hipotiroidi teşhisleri ile 3 haftadır takipte olunduğu, Poliçe Özel Şartlarının 12/C maddesi gereğince sigorta başlangıç tarihine ait rahatsızlıkların kapsam dışı olduğu gerekçesiyle laboratuvar masraflarına provizyon verilmediği, davalı şirket tarafından davacıya hitaben yazılan 16.09.2008 tarihli cevabı yazıda, ayrıca, 03.09.2008 tarihinde gönderilen tazminat talebinin, kurum araştırılması sonucunda 2005 yılı kayıtlarında myom ve naboth kisti, 2007 kayıtlarına göre ise tiroid ve meme kisti rahatsızlığın olduğunun tespit edildiği, sigorta başlama tarihinden önce mevcut rahatsızlıkların sigortalanma aşamasında kasıtlı olarak beyan edilmediği gerekçesiyle, poliçenin Sağlık Sigortası Genel Şartları 6. madde gereğince iptal edildiğinin bildirildiği, davacının Beyoğlu … Noterliğinde düzenlenen 13.01.2009 tarihli ihtarname ile, rahatsızlığının poliçe başlangıç tarihinden önce var olmayıp poliçenin tanzim tarihi 26.08.2008 tarihinden 5 gün sonra 01.09.2008 tarihinde teşhis edildiğini, aynı tarihli MR ile sabit olduğunu, teşhisi konulan rahatsızlığı ile ilgili 70.000 USD nin ödenmesini talep ettiği, davalı … şirketinin davacının göndermiş olduğu, 13,01.2009 tarihli noter ihtarnamesine karşı Beyoğlu … Noterliğinde düzenlenen 22.01.2009 tarihli ihtarnameyi gönderdiği, davalı … şirketinin önceki gibi beyanda bulunarak, sigorta başlama tarihinden önce mevcut rahatsızlıkların sigortalama aşamasında kasıtlı olarak beyan edilmediği, poliçenin genel şartların 6.maddesi gereğince iptal edildiği, poliçenin iptali nedeniyle oluşan primin sigortalıya iade edildiğinin beyan edildiği, davacının 01.09.2008 tarihinde MR çekildiği ve beyin sapına yakın tümörün tespiti ile ABD’de ameliyat olduğu, iş bu davada tedavi giderini talep ettiği ve davalı … şirketinin olumsuz cevapları üzerine iş bu davayı açtığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında, düzenlenen sigorta poliçesi, davacı sigortalının ABD’ de olduğu beyin ameliyatı ve yukarıda özetlenen gelişmeler ve yazışmalar konusunda bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, davacı sigortalının, sözleşme aşamasında beyan yükümlülüğünü ihlal edip etmediği, tazminat talebinin, sağlık sigortası genel ve özel şartlarına uygun olup olmadığı, davalı … şirketinin sigorta poliçesini iptalinin yerinde olup olmadığı, raporların hüküm kurmaya yeterli olup olmadığı, tazminat bedel hesabının uygun olup olmadığı, tazminat talebinin %30 tenzilinin gerekçesinin ne olduğu, yerinde olup olmadığı, davacı yararına hükmedilen vekalet ücretinin tarifeye uygun olup olmadığı, mahkeme kararının usul kurallarına uygun bulunup bulunmadığıdır.
23.09.2010 tarihli, bilirkişi heyetinde genel cerrahında olduğu raporda, davacının 01.09.2008 tarihinde Amerikan Hastahanesine baş ağrısı şikayeti ile başvurduğu yapılan tetkiklerde, 1,5-2 cm myom teşhis edildiği, bu teşhisten öncede, 12.06.2007 ve 26.06.2007 tarihlerinde memede kist tespit edildiği, aynı hastanede baş ağrıları nedeniyle MR çekildiği ve beyin sapına yakın tümörün tespit edildiği, davacının beyin tümörü nedeniyle ABD’de ameliyat olduğu, ancak yapılan ameliyat ve kayda rastlanmadığı, tedavi ve ameliyata ilişkin belgelerin dosyaya sunulmamış olması yanı sıra patoloji sonuçlarında sunulması gerektiği, bu belgelerin sunulmasından sonra Amerika’da yapılmış tedavi giderinin poliçe teminatında bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinin mümkün olacağı belirtilmiştir.
Davacı vekili, 16.12.2010 havale tarihli dilekçesi ile, müvekkilinin Amerika ‘da görmüş olduğu tedavi ve ameliyata ilişkin belgelerle patoloji sonuçlarının Türkçe tercümeli halini dosyaya ibraz ettiğini beyan etmiştir.
11.04.2011 tarihli 1. Bilirkişi ek raporunda, davacı tarafından sunulan ek belgelerden ( ameliyat raporu, patoloji raporu vb) ABD de yapılan ameliyatın ve elde edilen patoloji sonucunun, davacı hastada daha önce mevcut olan ve tanısı konulan hastalıklarla ilişkili olmadığı, dava konusu olayın önceden bilinmesinin veya yanlış beyanda bulunduğunun somut olarak kanıtlanmaması nedeniyle olayın poliçe kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, sigortalının genel ve özel şartlar gereği yurt dışında tedavi olması hususunda sigortacıya gerekli ihtarın yapılıp yapılmadığı ve yapılan harcamaların ne kadarının bu kapsamda teminat limitleri dahilinde ödeneceğinin mevcut bilgi ve belgelerden anlaşılmadığı, davacı tarafından orijinal belgeler ve bunların yeminli tercümelerin sunulması (dosyadaki belgelerin orijinal olmayıp, çeviri yazıcı çıktıları üzerinden yapıldığı) eksikliklerin giderilmesi halinde hem hukuki hamde mali açıdan değerlendirme yapılacağı belirtilmiştir.
18.02.2012 tarihli 2. Ek raporda, önceki rapordaki beyanlar tekrar edildikten sonra, sunulan faturaların belirli bir sistematik dahilinde olmayıp, hesaplamaya ve denetime elverişli nitelik ve nicelik özelliğine haiz bulunmadığı, yer alan ödemelerin dava konusu tedavi ile birebir ilişkilendirilemediği, harcamaların birebir tablo halinde sunulması gerektiği belirtilmiştir.
10.12.2012 tarihli 3. Ek bilirkişi raporunda, talep üzerine sunulan icmal tablolarında, her ne kadar olay açıklanmış ise de, söz konusu tabloda yer alan harcamaların bir kısmının poliçe kapsamında olamayacağı, toplam üzerinden %30 oranında bir tenzil yapılmasının uygun olacağı, buna göre, yapılan harcamaları gösterir icmal tablosuna göre 15.10.2008 ve 21.10.2008 tarihleri arası toplam 98.809,85 USD, 24.02.2009-27.02.2009 tarihlerinde 5.130,75 USD harcama yapıldığı, toplam harcamanın 103.940,60 olup %30 tenzili ile 72.758,42 olarak hesaplandığı, ancak poliçe özel şartlarının 15. maddesi “a” ve “ b” bendi hükümlerine göre sigortalının yurt dışında gerçekleşen tedavilerinde , tedavi giderlerinin 50.000 USD ‘yi aşması halinde ( sigortalı Amerika ve Kanada ‘daki tedavilerinde aşılan kısmın %40 ı ) , bunun %40 dan davacı sigortalının sorumlu olacağı, hesaplanan 72.758,42 nin 50.000 USD yi aşan kısmının 9.103,37 olduğu ve bu tutarın tenzili sonucu net tazminat miktarının =(72.758,42(-)9.103,37) =63.655,05 olarak hesaplandığı , sonuç olarak ABD’de yapılan ameliyatın davacı hastada daha önce mevcut olan ve tanısı konulmuş olan hastalıklarla ilişkisi olmadığı, dava konusu olayın önceden bilinmesinin ya da yanlış beyanda bulunduğunun Somut olarak kanıtlanamaması nedeniyle olayın poliçe kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Davacı vekili 04.01.2013 tarihli dilekçe ile rapora karşı beyanda bulunmuş, para birimleri bazında maddi hatalar yapıldığını, %30 tenzil sebebinin hakkaniyete aykırı olduğunu, neden %30 gibi bir yüksek oranın tutulduğunun açıklanmadığını bütün harcamaların tek tek faturalandırıldığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili ise, 24.12.2012 havale tarihli rapora beyan ve itiraz dilekçesinde istinaf nedenleri gibi rapora itiraz ederek yeniden rapor alınmasını istemiştir.
10.07.2013 tarihli 4. Ek bilirkişi raporunda, tarafların rapora beyan ve itirazları özetlendikten sonra, rapordaki %30 oranında tenzil yapılmasının uygun olacağı görülmüştür ifadesinin oldukça net olduğunu, bu oranın tamamen hakkaniyete uygun olarak heyetin bilgi birikimi ve analitik inceleme prosedürleri dahilinde hata paylarından arındırılmış olarak tespit edildiğini, aksi durumda hak edilmeyen bir tazminat ödemesinin söz konusu olacağından bu konudaki değerlendirmenin aksinin hiçbir şekilde mümkün olmayacağı, diğer taraftan davalı tarafından belirtilen ve poliçe özel şartlarının 12/a bendi hükümlerine göre talebin sigorta teminat kapsamı dışında olduğuna yönelik hususların taraflarınca yeniden değerlendirildiğini, gerek kök gerek ek rapordaki açıklamalar gerekse de sigortalının başka bir sigorta şirketi tarafından önceden devam eden sağlık poliçesine dayalı olarak “ ömür boyu yenileme garantisi “ verilmesi ve bunun sonuçlarının etkilerinin istisnanın poliçe teminatlar kısmında açıkça belirtilmemiş olması, poliçe iptal şartlarının 6.maddesinin gösterilmiş olması, özel poliçeye eklendiğinin muteber bir belge ile kanıtlanamadığı gibi hususların birlikte dikkate alındığında davalının bu konudaki beyanlarının geçerliliğinin olmayacağı, davacının talep edebileceği tazminat miktarının 63.655,05 USD olduğu belirtilmiştir.
Davalı vekili yeni heyetten rapor alınmasını talep etmiştir. Davacı vekili önceki beyanlarını tekrar ederek davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacı sigortalının önceki sigorta şirketine ve muadil hastanelere müzekkereler yazıldıktan sonra yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmiştir.
25.11.2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda, tarafların iddiası, savunması, dosyadaki belgeler, bir önceki raporlar değerlendirildikten sonra, davacı sigortalının 07.09.2008 tarihinde davaya konu olan beyin tümörü ameliyatı tedavisi nedeniyle, Sağlık Sigortası Genel Şartlarının 6.maddesi gereğince, sigorta başlangıç tarihinden itibaren iptal edilmesinin mümkün olmadığını, davacının TTK 1439 madde hükmü kapsamına girmediği, sigorta hasarının sağlık sigorta poliçesinin vadesi içinde gerçekleştiğini, 10.12,2012 tarihli bilirkişi heyetinin raporda belirttiği miktarın kadri matuf olduğu, nihai hasar bedelinin 63.655,05 TL olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, önceki kök ve ek raporlar ile ikinci raporun birbirini teyit ettiği gerekçesiyle davanın rapor sonucuna göre kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK. nun 1290. maddesinde , sigorta ettirenin mükellefiyetleri ve borçları düzenlenmiştir.Yasada, sigorta ettiren kimsenin, sigortacının mukavele yapılırken hakikati bildiği takdirde mukaveleyi yapmamasını veya daha ağır şartlarda yapmasını mücip olan bütün hususları sigortacıya bildirmek zorunda olduğu, sigorta ettiren kimsenin sorulduğu halde susmuş veya noksan yahut hakikate muhalif beyanlarda bulunmuş ise hakikate vakıf olmayan sigortacının mukaveleden cayabileceği,1365. maddede, sigortacının bildirilmemiş olan durumu bilmesi veya ihbar etmemiş olmanın kusura dayanmaması halinde caymanın caiz olmadığı, 1369. maddede , primin artırılması caymanın düşmesi düzenlenmiştir. Davalı … şirketinin iptale dayanak yapmış olduğu, Sağlık Sigortası Genel Şartları ‘nın 6.maddesinde ise “Sigorta Ettirenin Sözleşme Yapılırken Beyan Yükümlüğü” ne yer verilmiştir. Maddede, sigortacının bu sigortayı , sigorta ettirenin teklifname ve , teklifname yoksa poliçe ve eklerinde yazılı beyana dayanarak kabul ettiği, sigortalının kendisine sorulan sorulara doğru cevap vermek ve rizikonun konusunu teşkil eden, rizikonun takdirine etkili olacak hususlarda kendisince bilinenleri doğru beyan etmekle yükümlü olduğu, sigorta ettirenin/ sigortalının beyanı gerçeğe aykırı veya eksikse, sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarda yapmasını gerektirecek hallerde, sigorta ettirenin/ sigortalının kastı varsa sigortacının durumu öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde sözleşmeden cayabileceği, riziko gerçekleşmiş ise sigortalıya tazminatı ödemeyeceği belirtilmiştir. Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan rapor ve ek raporda davacı sigortalının poliçe düzenlendikten sonra gerçekleştirilen ameliyatının, davacıda daha önceden var olan ve tanısı konulmuş hastalıklarla ilişkili olmadığı belirtilmiştir. Uzman bilirkişilerin tespiti ve davacı MR tanısı ile ameliyat tarihi ve tüm dosya kapsamından, davacının, gerek TTK hükümleri, gerekse de, davalı sigortanın sigorta poliçesini iptale esas olarak gösterdiği sağlık sigortası genel şartlarını ihlal etmiş olduğunun kabulü mümkün görülmemiştir. Sağlık sigortasında, sigortacının başlıca yükümlülüklerinden biri rizikonun gerçekleşmesi halinde sigorta bedelini ödemektir. Sigortalının yaralanması veyahut hastalanması sonucu tedavi amacı ile yapılacak tüm giderler sigorta poliçesinde gösterilen limitlerle sınırlı olarak ve gerçekten yapılmışsa sigortaca karşılanır.Kısacası, sigortacı tedavi giderleri yönünden mal ( tazminat) sigortalarında hakim olan ilkelere göre gerçek zararı ödemekle yükümlü olur.Bu kapsamda, ilk bilirkişi heyet raporunda bu konuda ayrıntılı açıklamada bulunulmuş, 10.07.2013 tarihli ek 4. raporda, davacının %30 oranındaki tenzil yapılması gerekçelendirilerek yukarıda ayrıntılı şekilde yazıldığı üzere açıklanmış ve harcamaların bir kısmının poliçe kapsamında olamayacağının değerlendirildiği belirtilmiştir.Davalı … şirketi bu tür sigortada gerçek zararı ödemekle yükümlü olduğundan ve bu konuda sunulan harcama belgelerin bir kısmının poliçe kapsamında olmadığının tespiti ve ödenecek tazminat bedelinden tenziline ilişkin her iki raporda birbirini teyit ettiğinden davacı vekilinin alacak talebinin tamamının kabulüne dair istinaf nedenleri ile mahkemece alınan ve içerisinde cerrah olan doktor bilirkişi heyet raporları dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçeli olduğundan davacının işin esasına dair diğer istinaf nedenleri ile davalının ise açıklanan nedenlerle tüm istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacı vekili tarafından ileri sürülen, kararda yasal başvuru yolunun usul kurallarına uygun şekilde gösterilmemiş olduğu ve vekalet ücretinin de eksik hesaplandığına ilişkin diğer istinaf nedenleri incelenmiştir.İnceleme neticesinde, ilk derece mahkeme hükmünün sonunda “…temyiz için istinaf başvuru kanun yolu açık olmak..ifadelerinin kullanıldığı anlaşılmıştır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 297. maddesinde , hükmün kapsamı düzenlenmiş, 297/1-ç bendinin son cümlesinde ise, varsa kanun yolları ve süresinin de hükümde bulunması gereken hususlar arasında gösterilmiştir. Düzenleme kapsamında, her ne kadar mahkemece , ifade yanlış belirtilmiş ise de, söz konusu hata yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyeceğinden ve esasen sonucada etkili görülmediğinden hükmün sırf bu nedenle kaldırılması yoluna gidilmemiştir.Diğer taraftan ,mahkemece dava 63.655,05 USD üzerinden kısmen kabul edilmiş ancak hüküm kısmında hangi meblağ üzerinde ne oranda olduğu açıklanmaksızın davacı yararına 10.938,08 TL vekalet ücreti verilmiştir.Hüküm tarihi olan 07.03.2017 tarihinde, USD para biriminin efektif satış kuru 3,6908 TL dir. Mahkemece kabul edilen 63.655,05 USDnin karşılığı ise ( 63.655,05 USD *3,69 TL ) = 234.887,13 TL olarak hesaplanmaktadır. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan, 2017 yılına ait Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince , kabul edilen bedelin Türk Lirası karşılığına isabet eden vekalet ücreti 20.043,22 TL dir.Mahkemece ,hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden davacı yararına vekalet ücreti hesaplanması ve verilmesi gerekirken eksik vekalet ücretinin takdir edilmesi doğru görülmemiştir.Diğer yandan 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince hüküm tarihinde yürürlükte bulunan tarife gereğince alınması gereken harç ,kabul edilen USD nin Türk Lirası karşılığı olan ve yukarıda vekalet ücreti kısmında belirtildiği gibi 234.887,13 TL karşılığı üzerinden ve binde 68,31 oran üzerinden hesaplanan ( 234.887,13* binde 68,31 =) 16.045,13 TL harçtır, hüküm tarihi değil dava tarihindeki USD nin efektif satış kuru üzerinden yapılan değerlendirme sonucunda alınması gereken harcında eksik hesaplandığı anlaşılmıştır. Davacı vekilinin vekaletname ücreti ile ilgili istinaf nedenleri ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 355. madde düzenlemesi de gözetilerek harcın eksik tahsiline ilişkin kararın hatalı olduğu kanaatine varılmıştır .Ancak söz konusu hata yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesinin HMK 30. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda yerinde olduğu kanaatine varılmış ve açıklanan tüm nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin ise istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile hükmün kaldırılıp düzeltilmesine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE,
3-İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/260 Esas, 2017/131 Karar ve 07.03.2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
a)Davanın kısmen kabulü ile 63.655,05 USD nin dava tarihinden itibaren T.C Merkez Bankası’nın USD’ye uyguladığı en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
b) Kabul edilen 63.655,05 USD ‘nin hüküm tarihindeki Türk Lirası karşılığı olan 234.887,13 TL üzerinden 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 16.045,13 TL harçtan, davacı tarafça peşin olarak karşılanan 1.509,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 14.535,93 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
c) Davacı taraf lehine, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince, kabul edilen bedelin hüküm tarihindeki Türk Lirası karşılığı 234.887,13 TL üzerinden hesaplan 20.043,22 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
d) Davalı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 1.980,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
e) Davacı tarafından yapılan 1.527,30 TL ilk masraf , 5.100,00 TL bilirkişi ücreti ve 211,35 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 6.838,65 TL yargılama giderinin %90,93 oranında davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geriye kalanın kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcı İle 98,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı olmak üzere toplam 153,30 TL harcın , davacı ve davalı tarafça peşin olarak yatırılan harçlardan mahsubu ile hazineye ayrı ayrı irat kaydına, bakiye harcın talep halinde yatıran tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı tarafça yapılan istinaf karar harcı 31,40 TL + istinaf kanun yoluna başvurma harcı 85,70 TL toplam 117,10 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/2, 355. madde ile aynı Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.23/05/2018