Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/1594 E. 2018/424 K. 14.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/1594 Esas
KARAR NO : 2018/424
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/12/2016
NUMARASI : 2014/535 Esas 2016/1454 Karar
DAVA : ALACAK
KARAR TARİHİ : 14/03/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacılar murisinin davalı … Bankası Tuzpazarı şubesinden çeşitli defalar kredi kullandığını, her seferinde kredinin geri ödenmesini güvenceye almak amacıyla hayat sigortası yapıldığını, murisin bankaya kredi borçları ödenip tamamlanmadan vefat ettiğini, bankaya ve sigorta şirketine gerekli ihbarları yaptıklarını, ancak murisin kanser hastalığından vefat etmesi gerekçe gösterilerek riskin poliçe kapsamında değerlendirilmediğini, murisin beyan yükümlülüğünü ihlal ettiği ileri sürüldüğünü, halbuki murisin bu durumu banka görevlillerine açıkça beyan ettiğini, hatta kredi alınmasının temel sebeplerinden birinin sağlık harcamaları olduğunu, şubenin hastalık riskini bilmesi sebebiyle kendilerine yüksek primli poliçe imzalattırıldığını, yani risk yüksek olduğundan primin de yüksek tutulduğunu, beyan yükümlülüklerini ihlal etmediklerini ileri sürerek bankaya karşı kredi sözleşmesi sebebiyle borçlu olmadıklarının tespitine, bu mümkün olmazsa poliçe sebebiyle şimdilik 10.000.-TL nin davalı sigorta şirketinden alınarak mürtein sıfatını taşıyan davalı-alacaklı bankaya ödenmesine karar verilmesini talep etmektedir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevabında; Davalı banka vekili davanın reddini savunmuş, poliçenin varlığını ikrar etmiş, poliçe tanzimi sırasında sigortalının sağlıklı olduğuna dair beyanda bulunduğunu, halbuki ölüm sebebi olan larenks kanseri ve prostat kanseri yüzünden uzun süredir tedavi gördüğünün anlaşıldığını, sigortalının beyan mükellefiyetini ihlal etmesi sebebiyle sigorta şirketinin sözleşmeden caydığını, bu nedenle banka tarafından şirkete yapılan başvurunun sonuçsuz kaldığını, sigorta şirketi ödeme yapmadığı için sorumluluğun yasal mirasçılara ait olduğunu, sigorta sözleşmesi sebebiyle kendilerine dava açılamayacağını, davanın husumet yönünden davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.
Davalı sigorta vekili de davanın reddini savunmuş, davacılar murisi ile sigorta şirketi arasında birden çok sözleşme imzalandığını, sigortalının vefatını bankanın ihbarı ile öğrendiklerini, ancak sigortalının beyan mükellefiyetine aykırı davranması sebebiyle 23/12/013 tarihli yazı ile cayma hakkını kullandıklarını, alacağın belirli olması sebebiyle belirsiz alacak davası açılmasının usule aykırı olduğunu, poliçe sebebiyle talep hakkının daim-i mürtehin sıfatı sebebiyle lehdar bankaya ait olduğunu, davacıların husumet ehliyeti bulunmadığını, sigorta şirketi sorumlu tutulsa bile kredi borcunu aşan kısım yönünden davacıların talep hakkı kullanabileceklerini ileri sürmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Bursa1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/535 Esas 2016/454 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili tarafından yasal süresinde sunulun 12/04/2017 tarihli istinaf dilekçesinde özetle;
1-Mahkemenin de davalı bankanın husumet itirazını gerekçe kısmında kabul etmişse de, davalı bankanın işlemlerin en başından itibaren taraf olarak bulunduğu,
2-Dosyadan da anlaşılacağı üzere murisin ödediği, primin çok yüksek olduğu, mahkemenin bu konuda araştırma yaptığı, ancak yanlış sonuca vardığı, yazılı belge ile ispat gerçekleşmediği iddiası ile davanın reddedildiği, oysa davalıların önceki hayat sigortaları sebebiyle hastalığı bildikleri, sigorta sözleşmesindeki hastalık bildirimi bölümündeki yazıların bilgisayarla yazılmış olması, murisin el yazısının olmaması dikkate alınarak basiretli bir tacir olması gereken davalıların hastalığı bildiklerinin kanıtlandığı, kaldı ki diğer sigorta şirketlerinin sigorta primine dair cevabi yazıları da birlikte değerlendirildiği, davalıların muristen tahsil ettiği prim ile diğer şirketlerin primleri arasında faiş farkın anlaşıldığı,
3-Davada ana iddialarının davalıların murisin hastalığını bilerek yüksek prim ile hayat sigortası yaptıkları ancak murisin ölümü ile bu hastalığı bahane ederek ödeme yapmaktan kaçındıkları ve bu durumun açıkça hakkın kötüye kullanılmasını oluşturduğu, hususları istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME
Dava hayat sigortası sebebiyle açılmış belirsiz alacak davasıdır.
Dosya kapsamına göre, davacılar murisi…nun davalı … Bankası Bursa Tuzpazarı Şubesinden kredi kullandığı ve bu kredinin teminatı olarak diğer davalı …k Hayat ve Emeklilik A.Ş. tarafından 22/10/2012 ve 22/02/2013 başlangıç tarihli hayat sigortası poliçeleri düzenlendiği, sigorta korumasının sürdüğü dönemde, muris … kanser hastalığından vefat ettiği taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Kullanılan kredinin teminatı niteliğindeki dava konusu poliçe ve yine muris tarafından daha önce yapılan poliçelerde davalı bankanın dain-i mürtehin sıfatı ile kredi alacağı kadar kısım yönünden lehtar olduğu, davalı sigorta şirketinin bankaya ve mirasçılara gönderdiği 23/12/2013 tarihli yazıda, sigorta bedelinin tazmin edilmeyeceğini bildirmesi üzerine, davalı bankanın, davacı mirasçılara 21/02/2014 tarihi itibariyle 33.310,31 TL olan kredi borcunun 7 gün içinde ödenmesinin ihtaren bildirdiği ve davacıların bu nedenle bu davayı açtıkları anlaşılmaktadır.
Vefat sonrasında mirasçılar tarafından sigorta şirketine yapılan başvuru, sigorta şirketinin, kanser hastalığından kaynaklanan ölüm sebebine göre sigortalının gerçeğe uygun beyan yükümlülüğünü kasıtlı olarak ihmal ettiği gerekçesiyle reddedilmiş, davacı taraf ise, murisin, kanser hastalığını, poliçe tanzimi sırasında usulünce beyan ettiğini, bu beyan sebebiyle riski yüksek kabul edilerek olağandan daha yüksek primle sigorta sözleşmesi yapıldığını iddia etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece alınan 14/10/2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle, vefat tarihinde bakiye kredi borcu miktarının ana para olarak 32.177,24-TL olduğu, ferileriyle birlikte bu rakamın 32.513,94-TL’ye ulaştığı, poliçe tanzimi sırasında, sigortalının beyan formunu doldururken tamamen sağlıklı olduğuna dair beyanda bulunduğu ve kanser hastalığı bulunmadığının ifade edildiği, ölümle kanser hastalığı arasında illiyet bağı bulunduğu, hastanın bu rahatsızlığını bildiği, uzun süredir tedavi gördüğü, buna rağmen bildirim yükümlülüğünü ihlal ettiği kanaatine varıldığı görülmüş, ayrıca, davacı tarafın “kanser hastalığı sebebiyle olağandan yüksek prim tahsil edildiği” iddiasının araştırılmasına yönelik bilirkişi heyetinden 29/04/2016 günlü ek rapor alınmış, ek rapor da yeterli uzmanlığa sahip olmadıklarını belirten bilirkişilerce görüş bildirilmemiştir.
Bunun üzerine, mahkemece, değişik hayat sigortası şirketlerinden muhtemel prime ilişkin uygulamaları sorulmuş, … Emeklilik ve Hayat A.Ş. muhtemel prim için yıllık 590,15-TL prim uygulanabileceği,… Emeklilik ve…A.Ş. örnek hesaplama tablosuyla toplam primin 1.960,78-TL olabileceği, … Hayat Emeklilik A.Ş. ise prim miktarının 1.675,87-TL olabileceği bildirilmiş, bu bilgiler ışığında uzman görüşü alınmamış, mahkemece, aynı dönemlere ilişkin farklı sigorta şirketlerince farklı prim uygulanmasının söz konusu olduğu, örnek prim tabloları arasındaki farkın dört kata kadar ulaşabildiği, bu durum, sigorta şirketlerinin farklı risk değerlendirmeleri yaparak değişik miktarda prim hesapladıklarını gösterdiği, davacı taraftan tahsil edilen primin bugünlerde uygulanan en yüksek primden de yüksek olmasının davacı lehine bir karine teşkil edebilirse de kayıt ve belgelerin bunu doğrular mahiyette olmadığı şeklinde resen değerlendirme yoluna gidilmiştir
6102 sayılı TTK nın 1435.maddesinde, sigorta ettiren kimsenin, sigortacının sözleşmeyi yaparken gerçek durumu bildiği takdirde sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerekli kılacak bütün hususları sigortacıya bildirmekle sorumlu tutulmuş, Hayat Sigortası Genel Şartları ” C.2- Sözleşmenin Yapılması Sırasındaki Beyan Yükümlülüğü” başlığı altında yapılan 2.2 bendinde de, gerek sigorta ettiren gerekse sigortalı ve temsilci, sigorta sözleşmesinin yapılması sırasında, kendisince bilinen ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını ve daha ağır şartlarla yaptırmasını gerektirecek bütün halleri bildirmekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve anılan maddeler ışığında, sigortalı müteveffanın hastalığını daha önce biliyor olmasına ve hastalığına ilişkin sigorta poliçe soru formunda soru sorulmuş olmasına rağmen, hastalığını kasten sigortacıya bildirmediği, sigortalının ölüm nedeni ile bildirilmeyen hastalık arasında illiyet bağı bulunduğu, sigorta priminin yüksek miktarlı olarak belirlenmesi nedeniyle tek başına, sırf bu nedenle, ölüme sebebiyet veren hastalığın sigortacı tarafından bilindiği sonucuna varılamayacağı, hastalığın sigortacı tarafından sözleşme sırasında bilindiğine dair dosyada başkaca somut delil bulunmadığı, bu nedenle sigortalının TTK 1435.maddesinde belirtilen beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerekçesi ile davanın reddine dair verilen ilk derece mahkemesi kararının esas ve usul yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK 353.1.b.1 maddesi uyarınca esastan, reddine karar vermek gerekmekle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararında esas ve usul yönünden herhangi bir hata görülmediğinden HMK ‘ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,
2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,8 TL başvuru harcı ile yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 98,10TL harçtan peşin olarak yatırılan 85,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 12,4 TL olmak üzere toplam 36,2 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekâlet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 bendi ile aynı yasanın 361.1 maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Yargıtay Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 14/03/2018