Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/1580 E. 2018/859 K. 16.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1579 Esas
KARAR NO : 2018/856
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/04/2017
NUMARASI : 2014/1498 Esas, 2017/476 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 16/05/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili 11.12.2014 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin uluslararası alanda, sağlık ve rehabilitasyon çalışmaları ve en başta yaşlıların bakımını üstlenen huzur evleri gibi sağlık kurumlarının kuruluş ve organizasyonu için çalışan ve temeli Almanya’da atılmış bir kuruluş olduğunu, davalı şirketin başvurusu ile, İstanbul Ömerli’de bir rehabilitasyon merkezi kurmak, bu nedenle ilgili bir Alman firmasından kredi temini için gerekli fizibilite raporları temini ve her türlü yazışmaları temin için danışmanlık hizmeti sunmayı kabul ettiğini, 2014 yılı Temmuz aylarına kadar çalışmalarının sürdüğünü, davacı şirket genel müdürü başkanlığında yürütülen bu danışmanlık hizmetleri karşılığında, davalı şirketin 04.07.2014 tarihli faturaları karşılığı 13.040,55 TL ödemiş olup, ikinci ve son olarak ödemesi gereken 26.09.2014 tarihli 28.800 TL bedelli faturalarına ise noter ihtarnamesi İle itiraz ederek iade ettiğini, davalı şirket kurucusu merhume olan saygı nedeni ile şirketin sunduğu hizmetlerin bedelinde çok büyük indirimler yapmasına karşın davalı şirket yetkililerinin yanlış tutum sergileyerek bu davaya sebebiyet verdiklerinden dolayı inkar tazminat taleplerinin olduğunu iddia ederek, 28.800 TL fatura alacağının 26.09.2014 tarihinden itibaren ticari faizi ve inkar tazminatı ve 124 TL ihtarname masrafı İle birlikte 28.924 TLnin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, davacı firma adına müdürünün katılımı İle müvekkili firmanın ofisinde 3 kez 1 er saatten toplantı yapıldığını, toplantılarının amacının İstanbul Ömerli’de yapılması planlanan Rehabilitasyon merkezinin ön görüşmeleri ve kredi finansmanı gibi konuları içerdiğini, kredi finansmanının bulunamayacağının anlaşılması ve rehabilitasyon merkezinin yapılacağı arsadan kadastrol yol geçmesinin öğrenilmesinden itibaren tarafların anlaşarak problemler aşılana kadar toplantıları sona erdirdiklerini, müvekkili firmanın davacı kuruma hizmetleri nedeniyle talep ettikleri miktarı 13.040 TL yi banka havalesi yolu ile ödediğini, fakat daha sonra davacı firmanın müvekkili firmanın bakiye borcu varmış gibi taraflarına dahi haber vermeden noter vasıta ile 28.800 TL faturayı tebliğ ettiğini, müvekkilinin böyle bir borcu olmadığından haklı olarak itiraz edildiğini, davacı şirketin herhangi bir sözleşme veya anlaşmaya dayalı olmayan dava konusu bu bedeli haksız ve mesnetsiz olarak tahsilini sağlamaya çalıştığını, sadece faturanın tebliğinin fatura içeriğinin doğru olduğu anlamına gelmeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:
Mahkemece, ihtilafın daha sonra davacı tarafından davalıya kesilen 28.800 TL lik fatura yönünden olduğu, tarafların yaptıkları sözlü anlaşmadan toplam bedelin ne olduğunun anlaşılamadığı gibi bu bedel içerisinde ne kadarının ön görüşme ve fizibiliteler için ne kadarlık kısmının kredi temini için, ne kadarlık kısmının danışmanlık ücreti olacağı yönünde bir açıklık bulunmadığı, davacı iddiasına göre 30 dan fazla toplantı yapıldığı, davalı tarafça ise bu toplantıların sayısının 3 veya 5 ile sınırlı olduğunun belirtildiği ve bunun ücretinin de ödendiği noktasında toplandığı, gerek davacı iddiaları, gerek davalı beyanları, gerekse tüm dosya kapsamı dikkate alındığında, taraflar arasındaki sözlü danışmanlık sözleşmesinin iptal edilmesi nedeniyle, davacı tarafça düzenlenen ilk faturanın da davalı tarafından ödenmiş olduğu hususu da göz önüne alındığında, davacı tarafın bu aşamaya kadar yapmış olduğu hizmet bedelinin ödendiği, daha sonradan davacı tarafından kesilen faturada verilen hizmetlerin verilip verilemediğinin davacı tarafça ispatlanamadığı gerekçesi ile sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Karar davacı vekili tarafından yasal sürede istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, kararın usul ve yasaya, hakkaniyete aykırı olduğunu, tanık dinletme taleplerinin değerlendirilmediğini,mahkemenin kabulünün aksine, müvekkili şirketin davalıya hizmet verdiğine dair 105 sayfalık taraflar arasındaki yazılı iletişimin incelenmediğini gördüklerini, danışmanlık hizmeti sunmak için şifahi bir anlaşmanın yapılış nedeninin davalı şirket kurucusu ile müvekkili şirket genel müdürü arasında gerçek bir dostluk bağı olduğunu, fizyoterapist olan genel müdürün rehabilitasyon merkezinin kuruluşunun gerçekleştirilmesine hizmet için yazılı sözleşme teklifine pek gerek görülmediğini, tanıkların dinlenmiş olması halinde bu hususun ortaya çıkacağını, mahkemece başkaca bir araştırma yapmadan defterlerin incelenmesine karar verildiğini, 105 sayfalık belgelerin içeriğine dahi bakılmadığını, kadastrol yol geçmesi diye bir şeyin olmadığını, davalının yasal süreler sonrasında cevap verdiğini, raporun aksine müvekkilinin finans sağlama diye bir çalışma ve yetki sahibi olmadığının belli olduğunu, davalının çelişki dolu beyanlarının mahkeme kararına esas alındığını iddia ederek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, danışmanlık hizmetine dair fatura bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Dosyanın incelenmesinden, taraf şirketler arasında, rehabilitasyon merkezi kurmak, kredi için gerekli fizibilite raporları temini için sözlü şekilde danışmanlık anlaşmasının yapıldığı, anlaşma kapsamında tarafların toplantılar yaptıkları, mail yazışmalarında bulundukları, davalı şirketin davacı şirkete 04.07.2014 tarihli faturaya istinaden 13.040,55 TL ödediği, davacı şirketin düzenlemiş olduğu 26.09.2014 tarihli faturanın ise davalı şirkete noter marifeti ile davacı tarafça tebliğ edilmesine rağmen faturanın itiraz ve iadesi üzerine iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında, ifade edilen şekilde bir sözlü danışmanlık anlaşmasının yapıldığı, ilk faturanın ödendiği konusunda bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davalının dava konusu yapmış olduğu fatura içeriği hizmetleri davalıya sunup sunmadığı, dosyaya ibraz etmiş olduğu delillerin ispata yeterli olup olmadığı, davada tanık dinlenip dinleyemeyeceği ve mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olup olmadığıdır.
Dava dilekçesinde, deliller bölümünde , dava konusu fatura ve ödenen fatura da gösterilmiş ise de, dosyanın istinaf aşamasında, söz konusu faturaların veya örneklerinin dosyada bulunmadığı anlaşılmıştır. Ne varki, faturanın içeriği, şekil şartları uyuşmazlık konusu olmayıp, fatura konusu hizmetin davalı tarafa verilip verilmediği uyuşmazlık konusu olduğundan, dava ekonomisi de gözetilerek dosyanın geri çevrilmesine gerek duyulmaksızın dosya kapsamına göre inceleme yapılmıştır.
20.07.2016 tarihli bilirkişi raporunda, tarafların iddia ve savunmaları özetlendikten sonra, davalı tarafın ticari defterleri ibraz etmediği, davacının ibraz etmiş olduğu defterlerinin açılış tasdiklerinin yasal sürede yaptırıldığı, davacının davalı adına 04.07.2014 tarihinde KDV dahil 13.040,55 TL fatura düzenlediği, 26.09.2014 tarihinde davalıya KDV dahil 28.800 TL fatura düzenlediği çekişmenin bu faturadan kaynaklandığı, davacının otuzun üzerinde toplantı yaptığı savını kanıtlayıcı veriyi ise dosyaya sunabilmiş ve anlamda iddiasını ispatlayabilmiş olmadığı, ancak sunulu veriler ve davalının 3 toplantıyı yaptıkları yönündeki kabulü, sunulu veriler / iş dökümleri manzumesi ve davalının davacıya daha evvel aynı kapsamda yaptığı ödemede yaptığı dikkate alındığında davacının takdiren 20.000TL alacaklı olduğu yönünde hüküm kurmasının mümkün olarak değerlendirilebileceği, icra inkar tazminatının yasal dayanağının anlaşılamadığı belirtilmiştir.
Davalı vekili rapora itiraz etmiş, itirazında, davacının iddiasını ispatlayamamasına rağmen müvekkili şirketi borçlu çıkarmalarını anlamalarının mümkün olmadığını, davacı tarafça yapılan 3 toplantı ve şirketin emek ve mesaisine karşılık taraflarına gönderilen fatura ödenerek görüşmelerin kesildiğini, 09.06.2011-11.07.2014 tarihlerini kapsayan raporu ekte sunduklarını bu tarihten sonra toplantı ve görüşme yapılmadığını belirterek ek rapor alınmasını istemiştir. Davacı vekili 19.12.2016 tarihli celsede zapta geçen beyanında, rapora bir itirazlarının olmadığını ifade etmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK nun birinci bölümünde borç ilişkileri, birinci ayrımında, sözleşmeden doğan borç ilişkileri ve 1. maddede ise, sözleşmenin kurulması düzenlenmiştir. Aynı yasanın 12. maddesinde, sözleşmelerin şekli üst başlığı ile, sözleşmelerin geçerliliğinin kanunda aksi öngörülmedikçe hiçbir şekle bağlı olmadığına yer verilmiştir. Somut olayda olduğu gibi ,yasa koyucu tarafından, tacirler arası hizmet alım sözleşmesi konusunda herhangi bir şekil şartı getirilmemiştir. Diğer yandan salt fatura düzenlenmesi fatura konusu alacağın varlığını kanıtlamaya yeterli değildir. Bu nedenle, alacak iddiasında bulunan davacının fatura konusu hizmeti davalıya verdiğini ve fatura alacağına hak kazandığını usülüne uygun delillerle ispatlaması gerekir. Davalı tarafça , fatura konusu hizmetin verilmediği iddia edildiğinden, iddiasını ispat külfeti davacıya ait olacaktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 190.maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK nun 6. maddesinde ise, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğuna yer verilmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 200. maddesinde, bir hakkın doğumu , düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacı ile yapılan hukuki işlemlerin yapıldıkları zamandaki miktar ve değerleri 2.500,00 TL yi geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekeceği düzenlenmiştir. İkinci fıkrada ise, karşı tarafın açık muvafakatı halinde tanık dinlenebileceği belirtilmiştir.Yasanın ilk fıkrasının düzenlemesi emredici niteliktedir.Aynı yasanın 201. maddesinde, senede karşı tanıkla ispat yasağına vurgu yapılmış, 203. maddede ise, senetle ispat zorunluluğunun istisnaları sayılmıştır. Somut olayda, tarafların arasında gerçekleşen hizmet sözleşmesi bir hukuki işlem olduğu gibi alacak talebi de 2.500,00 TL bedelin üzerindedir, davalı taraf ise ,davacının tanık dinletme talebine açıkça muvafakat etmemiştir. Her ne kadar yargılama aşamasında bu konuda ki beyanı sorulmamış ise de, dosya kapsamından ve özellikle istinaf dilekçesine beyan dilekçesinden muvafakat etmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece tanık dinlenmemiş olmasının yerinde kabulü gerekmiştir.
Davacı vekilinin bir diğer istinaf nedeni ise, dosyaya ibraz etmiş oldukları 105 sayfalık belgenin incelenmediğine ilişkindir. Söz konusu belge, davacı vekilinin 31.12.2014 havale tarihli, cevaba cevap dilekçesinde ekli delil olarak sunduğu belgelerdir. İlgili belgelerin incelenmesinden, taraf şirket yetkilisi veya çalışanları arasında gerçekleştirilen mail yazışmaları, Ömerli Yaşlı Bakım Merkezi Yaşam Evleri Sertifika başlıklı yabancı ve Türkçe sunulan belge ve ekleri olduğu, belgeler altında taraf şirket yetkililerinin onay veya imza ile kaşesinin olmadığı, ayrıca davalı için hazırlandığı iddia edilen belgelerin davalıya tebliğ edildiği, davalı tarafça talep edildiğine dair herhangi bir delilinde mevcut olmadığı gibi, mail yazışmaları ise, 03.12.2013 tarihi İle 23.07.2014 tarih aralığını kapsadığı, yazışmalarda, taraflar arasında ki anlaşma, hizmet niteliği veya fatura ile ücret konusunda herhangi bir bilginin yer almadığı, aksine davalının da kabulünde olduğu üzere yapılan toplantıdan bahsedildiği, toplantı sayısı vs den söz edilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda söz konusu belgelerin davayı ispata yeterli olduğu kabul edilemeyeceğinden davacının bu konudaki iddialarının ve istinaf nedenlerininde reddi gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle ve özellikle yukarıda ifade edilen yasal düzenlemeler kapsamında, davacının davalı taraftan danışmanlık hizmetine dair faturadan dolayı alacaklı olduğu ispat edilemediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1-İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1498 Esas, 2017/476 Karar ve 03.04.2017 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi gereğince esastan REDDİNE,
2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,80 TL başvuru harcı İle yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 98,10 TL harçtan peşin olarak yatırılan 85,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 12,40 TL olmak üzere toplam 36,20 TL harcın davacıdan tahsili İle hazineye irat kaydına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 354/1- b/1 bendi ile aynı Kanunun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.16/05/2018