Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/1532 E. 2018/786 K. 02.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/1532 Esas
KARAR NO : 2018/786
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 09/02/2017
NUMARASI : 2016/17 2017/146
DAVANIN KONUSU : İTİRAZIN İPTALİ
(Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle
KARAR TARİHİ : 02/05/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; kooperatif üyesi olan davalının, genel kurul kararları doğrultusunda ödemelerini yapmadığını, alacağın tahsili için Anadolu …İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyası üzerinden takibe geçilmiş ise de itiraz üzerine takibin durduğunu öne sürerek itirazın iptaline ve % 20 inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevabında; kooperatife ait tüm borçlarını ödediğini, davacının talebinin yerinde olmadığını savunarak davanın reddini ve tazminata mahkumiyetini istemiştir,.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi; kanıtlanamayan davanın ve koşulları oluşmayan tazminat talebinin reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf taleplerinde;
1-Bilirkişi heyetine hukukçu kimliği olan …’in bilirkişi olarak seçildiğini, rapora yapılan itirazlarının da yine aynı bilirkişi tarafından cevaplandığını,
2-Bilirkişi raporunda saptanan davalının 18.569,00 TL fazla ödemesinin nedeninin ortaya konulup tartışılmadığını,
3-Kooperatif genel kurulunun 02.11.2013 tarihli toplantı tutanağının eki olan değerlendirme raporunda da tespit edildiği üzere 13.11.2011 tarihli genel kurulda herhangi bir karar alınmadığı halde, kooperatif yönetim kurulu 15.11.2011 tarih ve 95 nolu, 21.01.2012 tarih ve 106 no’lu kararlarıyla ortaklardan yüklü paralar talep ederek, daha sonra da genel kurula onaylatmadığından eylem genel kurulun terk edemeyeceği ve devredemeyeceği yetkilerin gasp edilmesi, başka bir anlatımla görevin kötüye kullanılması kapsamında kaldığını, yine kooperatif yönetim kurulu 29.04.2012 tarihli genel kurulda alınan ve gerekçesi itibari ile yok sayılan karar nedeniyle, yine ortaklardan 02.05.2012 tarih 139 no’lu kararla haksız parasal ödeme taleplerinde bulunduğunu, bu üç adet hukuka aykırı yönetim kurulu kararları ile ortaklardan talep edilen parasal ödemelerin, 27 ortak tarafindan değişik miktarlarda ödemeler yapılarak karşılandığı, 62 ortağın ise yasal olmayan talebe karşı çıkılıp ödeme yapılmadığı. bir kısım ortakların bu nedenle zarara uğratıldıklannın tespiti üzerine 02.11.2013 tarihli genel kurulda konu tartışılarak ortaklardan haksız para alinmasini sağlayan üç adet yönetim kurulu kararı iptal edilmiş, fazla ödeme yaparak zarara uğrayan ortaklara tazminat davası açma yolu ve hakkı tanındığını, davalının, tazminat davası açmak yerine yaptığı fazla ödemelerin sonraki dönem aidat borçlanna sayılması şeklinde tutum sergilediğini, oysa genel kurul kararlarına uymanın zorunlu olduğunu, Genel kurulun, yönetim kuruluna fazla ödemelerin mahsubu konusunda yetki vermediğini, davalı tarafindan fazla yapılan ödemenin nedeni belirtilmeden ve uğranılan zararın nasıl giderileceği hukuki bazda araştırılmadan düz mantıkla mahsup yapılıp sonuçlandınlmasının hem yasa kurallarına hem de olayın oluşumuna gelişimine aykırı olduğunu, bilirkişilerin raporlarının keyfi olarak düzenlendiğini, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.02.2017 tarih ve 2016/17 E. 2017/146 K. sayılı kararını temyiz ettiklerini, ilk derece mahkemesinin hukuka aykırı kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiş; İstinaf dilekçesi davalı vekiline 31/05/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine cevap verilmemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararının davacı vekili tarafından yasal süre içinde istinaf edildiği anlaşılmakla;
Dava, kooperatif genel kurul kararlı nedeniyle ödenmeyen aidat alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali talebine ilişkindir.
Uyuşmazlık, aidat alacağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
İtirazın iptali davalarının 2004 sayılı İİK’nın 67/1. fıkrası gereğince Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Davacı İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile 09/07/2015 tarihinde 12.170,00.-TL asıl alacak, 2.227,50.-TL takip öncesi işlemiş faiz ve 82,15.-TL faiz olmak üzere toplam 14.479,65.-TL üzerinden icra takibi başlattıktan sonra ödeme emrinin borçlu/davalıya 20/07/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafça 27/07/2015 tarihinde hiçbir borcu olmadığını belirtilerek, borcun tamamına ve faize itiraz ederek takibi durdurduğu, itiraz dilekçesinin davacı/alacaklı vekiline tebliğ edildiğine dair belgeye rastlanmadığı, davacının da 07/01/2016 tarihinde 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içinde itirazın iptali davası açtığı anlaşılmaktadır.
Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller HMK.nun 266.maddesinde açıklanmış olup, mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez. Yine Bilirkişi sayısının belirlenmesi hususunda da aynı yasanın 267.maddesigereğince; Mahkeme, bilirkişi olarak, yalnızca bir kişiyi görevlendirebilir. Ancak, gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle, tek sayıda, birden fazla kişiden oluşacak bir kurulun bilirkişi olarak görevlendirilmesi de mümkündür. Buna göre mahkemece iki bilirkişi atanmış, inceleme de iki bilirkişi tarafından ortak imzalı şekilde tek bir rapor halinde verilmiştir. Bilirkişilerin bildirdikleri kanaat ile mahkeme bağlı değildir. Aynı yasanın 281.maddesi gereğince taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler. Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir. Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir. Buna göre mahkemenin takdirini kullanırken aynı bilirkişi heyetini tercih etmesinde bir yanlışlık bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde görülmemiştir.
Denetime elverişli, somut verilere dayalı, hükme esas teşkil etmeye yeterli olduğu anlaşılan bilirkişi raporu ve ek rapora dayanılarak yapılan inceleme sonrasında davalının, davacı kooperatif yönetim kurulunun kararıyla 90 nolu ortaklığa kabul edildiği, kendisine A Blok, 19 nolu dairenin tahsis edildiği, davalının kooperatif üyeliğine girdiği tarihten takip tarihine kadar genel kurul kararları gereği ödemesi gereken aidat tutarının toplam 129.492,00 TL olduğu, davacıya ait defter kayıtlarına göre davalının toplam 221.581,00 TL aidat bedeli ödediği, davacının davalıdan takip tarihi itibariyle alacağının bulunmadığı yönündeki tespit ile davanın reddine yönelik ilk derece mahkemesinin kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmektedir.
Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesinin kararında usul veya esas yönünde hukuka aykırılık bulunmadığından 6100. Sayılı HMK’nun 354/1. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararında esas ve usul yönünden herhangi bir hata görülmediğinden HMK ‘ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,
2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,8 TL başvuru harcı ile yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 98,10 TL harçtan peşin olarak yatırılan 85,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 12,4 TL olmak üzere toplam 36,2 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından davalı yararına istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 362/1a Maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.02/05/2018