Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/1465 E. 2018/458 K. 21.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/1465 Esas
KARAR NO : 2018/458
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/04/2017
NUMARASI : 2014/212 Esas, 2017/294 Karar
DAVANIN KONUSU : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 21/03/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili 01/07/2014 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirketin kozmetik ürünleri ithalatı yapan bir şirket olduğunu, davalı şirket ile aralarında müvekkili şirketin Gümrük işlemleri yapılması konusunda anlaşmanın mevcut olduğunu, davalının Beyoğlu …Noterliği tarafından düzenlenen 26/12/2008 tarihli vekaletname ile yetkilendirildiğini, taraflar arasındaki ticari ilişkinin sona ermesi nedeniyle vekaletnamenin 16/01/2014 tarihli azilname ile sona erdiğini, davalı şirketin anlaşma konusu işlemleri gerçekleştirmesi amacıyla müvekkili şirket tarafından davalı şirketin banka hesabına, mutat hizmet faturası ödemeleri haricinde ihtiyaç ve talep üzerine harcama avansı niteliğinde ön ödemelerde bulunulduğunu, taraflar arasındaki söz konusu nakit akışının cari hesap üzerinden muhasebe kayıtlarında izlendiğini, yapılan avans ödemelerinde 90.450,00 TL tutarındaki kısmın 31/12/2012 tarihi itibariyle kapatılmadığını, 2012 yılı hesap açılışındaki önceki dönemde devreden açılış tutarının ise 6.379,76 TL olduğunu, yapılan tüm sözlü ve yazılı görüşmelere rağmen davalı şirketin avans tutarına dair geri ödemede bulunmadığı gibi harcamaya ilişkin belgede ibraz etmediğini, Beyoğlu…Noterliğinin … tarihli ihtarnamesiyle ödeme yapılmasının ve ya belge ibrazının talep edildiğini, müvekkili şirketin ticari defterlerinde her ne kadar söz konusu tutarın 2012 ve sonrasında doğduğu tespit ediliyor olsa dahi, ticari faizin işletildiği söz konusu hesaplamalar doğrultusunda davalı şirkete gönderilen ihtarname tebliğ tarihi itibariyle müvekkilinin toplam alacağının 103.061,95 TL olduğunu, alacağın tahsili amacıyla İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasından ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun takibe itiraz ettiğini, itirazlarının haksız olduğunu iddia ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalı tarafça haksız ve hukuka aykırı olarak yapılan itirazın iptali ile icra takibinin devamına ve %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili müvekkili ile davacı şirket arasında ithal edilen ürünlerin gümrük müdürlüğünden alınması amacıyla gerekli bürokratik işlemleri gerçekleştirmesi, ithal edilen ürünlerin davacının gösterdiği yere nakli, bu işlemlerden kaynaklanan vergi, harç vb. yükümlülüklerden kaynaklanan ödemelerin yapılması ve prosedürün tamamlanması adına gereken işlemlerin yapılması konusunda anlaşma sağlandığını, fakat dava dilekçesinde özellikle belirtilmemiş olan bir başka hususun daha olduğunu bunun ise davacı ile aynı adreste ortakları ve temsilcileri aynı olan aynı e-mail adresinden iş takibi konusunda talimat verilen ve maddi yükümlülükleri aynı banka hesabı üzerinden gerçekleştirilen …. A.Ş isimli bir şirketin daha olduğunu, her iki şirket için aynı cari hesap üzerinde işlem yapıldığını, bilirkişi incelemesinde ortaya çıkacağı üzere davacı şirketin cari hesap ekstrelerinde usul ve yasaya aykırı bir takım kayıtlar ve düzeltmelerin yer aldığını, düzeltmelerle müvekkilinin borçlu gösterildiğini, davacının 2012 yılı hesap ekstresinin 05/07/2012 tarihli kaydında müvekkilinin tamamen gerçeğe aykırı olarak 210.772,63 TL borçlandırıldığını, ekstrede müvekkiline havale yapılmış gibi gösterilen bu kaydın gerçek dışı olduğunu, cari hesap ekstresinde yer alan tutardaki havalenin hangi gümrükten çekilmesi gereken hangi parti mal için ödendiğine dair hiç bir kayıt olmadığını, davacı şirket ile aynı olan … A.Ş konusu incelenmeksizin ihtilafı anlamanın mümkün bulunmadığını, her iki firmanın da aynı adreste olup ortak ve yetkililerin aynı şahıslar olduğunu, müvekkiline verilen vekaletnamenin ise her iki firma içinde aynı şahıslar tarafından 2008 yılı Aralık ayında 2 gün arayla verildiğini, her iki firma için müvekkili tarafından yapılan iş ve işlemlerin her türlü ödemelerin davacıya ait banka hesaplarından ödendiğini, buna rağmen davacının ihtarname gönderip icra takibi başlattığını, takibe itiraz edildiğini, davacı firmanın açmış olduğu davanın tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yapılması durumunda haksız ve hukuka aykırı olduğu anlaşılacağını savunarak davanın reddi ile kötü niyetli davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde,.. . şirketine de hizmet vermekte olan davalı şirketin 2011 yılı cari hesabına göre davalı şirketin …’dan 106.154,44 TL alacaklı görüldüğünü, aynı dönem yönetimin şirket faaliyetlerini durdurma kararı alınca ..’nın borcu olan 106.154,44 TL’nin müvekkili davacı şirkete devredildiğini, neticede 2011 yılı sonu itibariyle müvekkili şirkete toplam 112.534,20 TL borçlu olan davalı şirketin .. ..’nın kendilerine olan borcu tutarında mahsub edilerek 2011 yılı cari hesabında davalı şirketin müvekkili şirkete olan toplam 6.379,76 TL borcu üzerinden kapandığını, davalı savunmasının davanın konusu olmadığını belirterek davanın kabulünü istemiştir.
Davalı vekili cevaba cevap dilekçesinde, davacı vekilinin dilekçesinde .. isimli şirketin müvekkiline borçlu olduğu, söz konusu borcun davacı şirkete devredildiğinin belirtildiğini, 2010 yılından beri devam eden cari ilişkide tarafların ticari defter ve kayıtları incelendiğinde müvekkilinin devredilen alacak ile birlikte davacıdan alacaklı olduğunun açık ve net olarak tespit edileceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:
Mahkemece taraf ticari defterlerinin davacının cevaba cevap dilekçesindeki beyanı alınan kök ve ek rapor bilirkişi ve tüm dosya kapsamında, davacının cevaba cevap dilekçesinde dava dışı ..’nın davalıya olan 106.154,44 TL borcu ile birlikte davacı şirketçe devir alındığı, bu konuyla ilgili taraflar arasında uyuşmazlığın bulunmadığı, davalının davaya karşı dava dışı …dan alacağı bulunması nedeniyle itirazda bulunduğu, alınan bilirkişi ve ek raporundan davacı defterlerindeki yapılan düzeltmenin dayanak belgesinin davalı alacağının düşürülmesine ilişkin bulunmadığı, davalının davacıdan 106.154,44 TL alacaklı olduğu davacı alacağı düşürüldüğünden davalının incelenen ticari defterlerine göre dava tarihi itibariyle 7.912,35 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine ve davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili ve davalı vekili tarafından karar yasal süresi içerisinde istinaf etmiştir.
Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, dava dilekçesindeki iddialarına tekrarladıktan sonra davada alınan her iki bilirkişi raporunda da davalı şirket kayıtlarındaki tutarların kanaat oluşturmak için yeterli olmadığının, açık bir şekilde ortaya konulduğunu, teknik ve hukuki olarak geçerli kayıtların müvekkili şirket kayıtları olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin davalıdan 94.052,50 TL alacaklı olduğu yönünde görüş beyan edildiğini ancak mahkemenin bilirkişi raporlarının aksine şirket defterlerindeki düzeltmeleri yok saydığını, davalı şirket defter ve kayıtlarındaki hesap düzeltmelerini ise kabul ettiğini, kararın tek taraflı hukuka aykırı değerlendirme üzerine kurulduğunu, mahkemenin ticari defter kayıtlarının sahibi aleyhine birbirini doğrulamaması halinde delil oluşturacağı ilkesini göz ardı ettiğini, kapanış kayıtları birbirini tutmayan davalı kayıtlarının delil olarak değerlendirildiğini, mahkemenin hukuka aykırı şekilde talebi olmayan alacak ve dava dışı 3. Şirket aleyhine borç oluşturduğunu mahkemenin gerçekleri göz ardı ederek son derece eksik bir değerlendirmeyle bilirkişi raporlarını yanlış değerlendirdiğini, davalarının kabulüne karar verilmesi gerektiğini, sadece davalı defterlerine dayanılarak karar ihdas edildiğini, davalı kayıtlarının usule uygun olmadığını delil teşkil etmediğini izahtan vareste iken taraf şirket defter ve kayıtlarında bir hesap düzeltmesi yapılacaksa her ikisinde yapılması ya da hiçbirinde yapılmaması gerekirken mahkemenin bilirkişi raporları aksine müvekkili şirket düzeltmelerini yok saydığını, davalı şirketin 2013 yılı sonu itibariyle müvekkili şirkete 86.443,44 TL tutarında borçlu olduğunu kabul ettiğini, davalının tarafı olmayan …’nın müvekkilinden ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olduğunu, mahkeme tarafından dava tarafı olmayan 3.kişi hakkında usule aykırı karar verildiğini, davalı lehine de alacak yaratıldığını iddia ederek talepleri doğrultusunda mahkeme kararının kaldırılmasını ve davalarının kabulüne karar verilerek davalının ise istinaf başvurusunun esastan reddini istemiştir.
Davalı vekili istinaf nedenleri olarak, hükmün 2.fıkrasında yer alan davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine ilişkin kısmını kaldırılarak hükmün talepleri gibi davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi şeklinde karar verilmesi gerektiğini belirtmiş, davacının şirket olduğunu, alacaklı olduğu iddiası ile bir hukuki işlem başlattığında bu alacağın ispat edebilmesi gerektiğini varsa dayanağını ortaya koyabilmesi gerektiğini belirtmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, Gümrük İşlemlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla düzenlenen vekaletname kapsamında ödenen avans alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır.
Dosya kapsamından, davacı vekalet veren şirket ile davalı vekil arasında 26/12/2008 tarihinde 31/12/2014 tarihine kadar geçerli olmak üzere Beyoğlu .Noterliğinde Gümrük işlemlerine ilişkin vekaletname düzenlendiği, yine aynı noterliğin 24/12/2008 tarihli vekaletnamesi ile dava dışı … … A.Ş tarafından 31/12/2014 tarihine kadar geçerli olmak üzere Gümrük İşlemleri ile ilgili olarak davalı şirketin vekil tayin edildiği, davacı şirket ve dava dışı …… A.Ş’nin vekaletnamede yetkililerin aynı kişi … olduğu, davacı ve dava dışı şirketin ortaklarının ve temsilcilerinin aynı olduğu, davalı … şirketinin ayrı tüzel kişiliğe ait iki ayrı şirket ile ilgili olarak ayrı ayrı düzenlenen vekaletnamelere istinaden gümrük işlemlerini yaptığı, davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde anlaşıldığı üzerine dava dışı ….. A.Ş ‘nin borcu olan 106.154,44 TL ‘nin davacı şirkete devredildiği, Gümrük Müşavirliği hizmetinin azille sonlandırıldığı, davacı şirket tarafından takip tarihinden önce davalı borçlu şirket aleyhine Beyoğlu …Noterliğinde düzenlenen … tarihli noter ihtarının gönderildiği, ihtarnamede takip konusu edilen 103.061,95 TL alacağın ödenmesinin talep edildiği, davalının ise 07/03/2014 tarihinde Beşiktaş ….Noterliğinde düzenlenen cevabi ihtarname ile davacı ihtarnamesinde bahsi geçen borcu kabul etmediği, davacı alacaklının ise davalının cevabi ihtarnamesinden sonra 15/05/2014 tarihinde İstanbul …İcra Müdürlüğünün .. Esas sayılı dosyasında, 103.061,95 TL asıl alacak ve 1.855,12 TL işlemiş faiz olmak üzere 104.917,07 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlattığı, davalı borçlunun yasal süre içerisinde borca faize ve ferilerine itiraz ettiği, davacı alacaklının ise İİK.67 maddesinde düzenlenen şekilde bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında, gerçekleştirilen vekaletnameyle, vekaletname içeriği ve olayların gelişimi konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur.
Uyuşmazlık, davacı tarafın takip konusu yapmış olduğu, avans faiz alacağının olup olmadığı, taraf ticari defterlerinin delil niteliği taşıyıp taşımadığı, bilirkişi raporlarının yeterli olup olmadığı, mahkeme kararının bilirkişi raporuna uygun bulunup bulunmadığı, mahkemece dava dışı şirketle ile ilgili olarak davalı lehine hüküm kurulup kurulmadığı ve bu hususun usule uygun olup olmadığı ile davacı yönünden kötü niyet tazminat şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğidir.
19/06/2015 tarihli bilirkişi raporunda, tarafların iddia ve savunmaları ayrıntılı şekilde yazıldıktan sonra taraf ticari defter kayıtları incelenmiş, dava dosyası içeriğinden taraflar arasındaki ihtilafın davalı şirketin hizmet sağlayan ve davacı şirket ile dava dışı …’nın hizmet alan şirketler konumunda olduklarının anlaşıldığı, taraflar arasında ve dava dışı … arasında yazılı bir sözleşmeye rastlanmadığı, davacı tarafın davalı ile 26/12/2008 tarihli noterde düzenlenen vekaletnameye dayanarak hizmet verildiği, dava dışı …’ya ise 24/12/2008 tarihinde noterde düzenlenen vekaletnameye dayanılarak hizmet verdiğinin anlaşıldığı, davacı şirket ve dava dışı … tarafından davalı şirkete farklı tarihlerde verilen vekaletnamelerin ortak konusunun her türlü gümrük işleri bu kapsamda ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde temsil ve bununla ilgili nakliye, antropo gibi işlemleri ve hizmetleri temin şeklinde özetlenebileceği, davacının muhasebe kayıtlarında 05/07/2012 tarihli fiş ile davalıya gönderildiği kaydı yapılan 210.772,63 TL’nin gerçekte davalıya yapılan bir ödeme olmadığı, vergi idaresine ödenen verginin yanlışlıkla davalıya yapılan bir ödeme gibi kaydedilmesinden kaynaklandığının anlaşıldığı, davalı ile ilişkisi olmayan bu tutarın davacının kayıtlarında davalı hesabından çıkarılması gerektiği, bu durumda davacı kayıtlarında davalıdan alacak tutarının 210.772,63 TL azaltılması gerektiğini, davalı şirket ile davacı şirket kayıtlarında karşılıklı hesap ilişkilerinde bazı belgelendirilmeyen ve açıklanmayan kayıtların yer aldığı muhasebe defterlerine gerçek bir işleme dayanmayan ticari ve hukuki temeli olmayan kayıtların yapılmasının söz konusu edilemeyeceğinden bu gibi kayıtların düzeltilmesi gerektiği, bu kapsamda tespitlere dayanılarak yapılan düzeltmeler sonrasında 31/12/2013 tarihi itibariyle davacının kendi kayıtlarına göre davalıdan 98.242,09 TL alacaklı hale geldiği, davalının kendi kayıtlarına göre ise davalının davacıya 85.172,59 TL borçlu hale geldiği, davacı azilnamesinin noter yevmiye tarihi olan 16/01/2014 tarihinden bir gün sonra 17/01/2014 tarihinde davalı kayıtlarında yapılan bir virman işlemiyle davalının dava dışı …’dan olan alacağından 85.870,58 TL ‘nin davacının hesabına borç kaydedildiği, böylece davalının kendi hesaplarında davacıya olan borcunun sıfırlandığı, bilirkişi düzeltme yapmadan önceki hesap hareketlerine göre davalının teslim ettiği davacıya ait 2014 yılı hesap dökümünün açılışının davalının kendi kayıtları ile uyumsuz bir şekilde 85.872,58 TL davacıya borçlu olunduğunu gösteren bakiyeden oluştuğu, 31/12/2013 kapanışında davacıdan 794,82 TL alacaklı iken 01/01/2014 açılışında davacıya 85.872,58 TL borçlu durumda olduğu muhasebe tekniğinin böyle bir uyumsuzluğu ve tutarsızlığı kabul edemeyeceği bu sebeple davalının kayıtlarındaki tutarların kanaat oluşturmak için tutarlı ve yeterli olmadığı bu yüzden değerlendirmede ve hesaplamalarda davacı kayıtlarındaki tutarların esas alındığı, yapılan düzeltmeler sonucunda davacının davalıdan olan alacağının 31/12/2013 tarihi itibariyle 98.242,09 TL olarak hesaplandığı, dava dilekçesinde davacının 31/12/2012 yıl sonu bakiye alacağı olarak kayıtlarında yer alan 90.450,80 TL asıl alacak olarak talepte bulunduğu, icra takibinde talep edilen alacak tutarı toplamı 103.061,95 TL ‘nin 90.450,80 TL alacağı davacı tarafından hesaplanan faiz eklenerek bulunan toplam alacağı temsil ettiği, öte yandan dava dışı … A.Ş’nin kendi kayıtlarına göre 31/12/2013 tarihi itibariyle …’nın davalıya 447,30 TL borçlu olduğu buna karşılık davalı şirketin kendi kayıtlarına göre 31/12/2013 tarihi itibariyle davalı şirketin …’dan 90.313,63 TL alacaklı olduğu davalı ile dava dışı şirket arasında davacıdan ayrıca vuku bulan bir ticari ilişkinin söz konusu olduğu, dava dışı … ve davalının hesaplarındaki uyumsuzluklar hakkında bir inceleme yapmanın dosya kapsamında görev ve yetkisinde olmadığını ayrıca dava dışı şirketin tasfiye halinde bir şirket olduğunu, taraflar arasında borç alacak ilişkisini düzenleyen bir yazılı veya sözlü sözleşme bulunmadığından davalının davacı tarafından noter marifetiyle gönderilen ihtarname ile temerrüte düşürüldüğünün kabulü neticesinde ihtarnamede tebellüğden sonra 5 iş günü süre tanındığı dikkate alınarak temerrüt tarihinin 09/03/2014 olarak tespit edildiği, temerrüt tarihinden başlayarak 90.450,80 TL asıl alacak üzerinden hesaplanan faiz tutarının 3.601,70 TL olduğu ve toplam alacak tutarının ise 94.052,50 TL olduğu belirtilmiştir.
Taraf vekilleri bilirkişi raporuna karşı ayrı ayrı yazılı beyanlarda bulunmuşlardır ve itirazlarını dile getirmişlerdir.
26/01/2017 tarihli ek bilirkişi raporunda, tarafların rapora karşı beyan ve itirazları mahkemece bilirkişiye verilen görev özetlendikten sonra davalı şirket nezdinde kök rapor kapsamında yapılan tespitlerde yerinde inceleme gününün önceden taraflara bildirilmesine ve hazırlıklar için yeterli süre bulunmasına rağmen yerinde inceleme gününde kısa sürede sonuçlandırılabilecek tespitlerin davalı şirket yetkililerin yıllar itibariyle tutarsız bazı hesap dökümleri ve yasal defter kayıtları ibraz etmeleri defterler kapsamında ayrıntılı bilgilerin ibrazında bir defaya mahsus olmayan sorunların yaşanması, bilirkişi tarafından doğru kaydın ibrazı için hemen hemen her ek bilgi taleplerinde uzun bir bekleme süresinin geçmesi bir tutanakla veya başka bir yazılı belge ile ispat edilebilmiş olmamakla birlikte bilirkişi yemini ve dürüstlük kuralı çerçevesindeki beyanının bilirkişi olarak kanaatinin, davalı şirketin defterlerinin dava konusu uyuşmazlığa ilişkin kayıtlarla ilgili ve sınırlı olarak tespit ve değerlendirmeleri esas olacak şekilde ve HMK. 222 .maddesi kapsamında davalı lehine dikkate alınamayacağı yönünde, davacı defterlerinde de davalı taraf defterleri ile karşılaştırılamayacak şekilde sınırlı ve küçük boyutta olmak üzere uyuşmazlık kapsamındaki bir kayda esas belge konusunda kanaatlerince yeterli olmayan dayanak tespit edildiğini, bu kaydında davalı taraf muhasebe yetkililerinden e-posta ile alınan mutabakat beyanına dayandığının görüldüğü ve bununla ilgili olarak ilgili muhasebe evrakının örneğinin üstüne davacı şirketin muhasebe yetkilisinin el yazısı ile açıklamasının alınıp dosyasına konulduğu, nihai olarak davacı ve dava dışı … kayıtlarının daha tutarlı ihtiyaca salih olarak değerlendirildiği ve kök rapordaki tespitlerin bu çerçevede arz edildiğini, kök rapordaki hesap düzeltmelerinin ticari hayatın gereklerine ve muhasebe tekniğine kayıt esaslarına dayanılarak yerinde inceleme sırasında taraf yetkililerin açıklamaları da dikkate alınarak yapıldığını, davacı kayıtlarına göre davacı ile davalı şirket arasındaki hizmet ve hesap ilişkisinin 2010 yılı öncesine dayandığı, 2009 yılında 2010 yılına devir olarak davacının davalıya fazladan 46.549,20 TL ödeme yaptığı, davacının davalıdan alacağı hizmetlere karşılık peşinen ödemeler yaptığı, her iki tarafın dava dışı …’nın defterleri arasında tam bir tutarlılık bulunmadığı, bu yüzden de tarafların e-posta ile her üç şirket arasında mutabakat sağlamaya çalıştıkları ancak bu mutabakat beyanını içeren hesap dökümlerine mesnet belgelerin bu beyanı doğrulamadığı da dikkate alınarak her üç şirket nezdindeki incelemelerde oluşan kanaatlerin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, kanaatlerinin kök raporda hesaplamalar sonucunda oluşan değerlendirme yönünde olmakla birlikte mahkemenin takdir edeceği hükme göre davacının 90.098,23 TL alacaklı olduğunun kabulüne göre faiz hesaplaması yapılarak temerrüt tarihi olan 09/03/2014 tarihinden başlamak suretiyle davacının davalıdan talep edebileceği toplam alacak tutarının 3.601,70 TL işlemiş faiz ile birlikte 94.052,50 TL olduğu, e-posta mutabakatı hesaplamalarına yansıtılarak yapılan hesaplamaya göre ise 90.098,23 TL asıl alacak üzerinden 09/03/2014 tarihinden başlayarak dava tarihine kadar 3.587,66 TL işlemiş faizle birlikte 93.685,89 TL davacının davalıdan talepte bulunabileceği, davalının davacıdan alacaklı olduğu yönünde hüküm kurulması halinde davalının alacağının 7.912,35 TL asıl alacaktan oluştuğu beyan edilmiştir.
Taraflar vekillerince bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunulmuş, davacı vekili taleplerinin kabulü yönünde karar verilmesini, davalı vekili ise ek raporun sonuç raporuna göre alacaklı olduklarının tespiti ile davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece bilirkişi raporunun sonuç bölümüne göre davalının ticari defterlerine göre davacıdan alacaklı olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Dava ve hüküm tarihinde yürürlülükte bulunan HMK.nın 6100 sayılı 222.maddesinde, ticari defterlerin ibrazı ve delil olması düzenlenmiştir. Maddenin 2.fıkrasında, ticari defterlerin ticari davalarda delil olarak kabul edilmesi için kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş olması gerektiği, açılış ve kapanış onaylarının yaptırılmış olması gerektiği ve defter kayıtlarının birbirlerini doğrulamış olması şartı belirtilmiş 3.fıkrada ise, 2.fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter ve kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet ve ya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtların birbirlerinden ayrılamayacağına yer verilmiştir. Somut olayda, bilirkişi rapor ve ek raporundaki açıklamalardan her iki tarafın ticari defter ve kayıtlarının yasa kapsamında delil niteliğinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Çünkü kayıtların, özellikle 3.fıkrada düzenlenen hususları içermediği anlaşılmaktadır. Bu husus ise bilirkişi kök raporunun 8.maddesinde, davacı şirket ile davalı şirket kayıtlarında karşılıklı hesap ilişkilerinde bazı belgelendirilemeyen ve açıklanamayan kayıtların yer aldığı vb. şekildeki ifadelerle tespit edilmiştir. Sonuç olarak, her iki tarafın ticari defter ve kayıtlarının kendi lehlerine delil olarak kabul edilmesi mümkün olmamıştır. Dosya kapsamından, tarafların kabulünde olduğu gibi davacı ve davalı şirket ile birlikte dava dışı davacı şirket ortaklarının aynı olduğu … arasında gümrük işlemlerine dair hukuki ilişkinin mevcut olduğu, bu ilişki çerçevesinde hizmet alan davacı şirketin davalı hizmet veren gümrük müşavirliği şirketinin vereceği hizmetler karşılığı olarak avans şeklinde ödemelerde bulunduğu, davalı hizmet veren şirketin gümrük işlemleri sonucunda yapmış olduğu hizmet karşılığında peşin ödenen avansa ilişkin faturalar düzenlediği, ilişkinin bu şekilde devam ettiği, gümrük müşavirliğine dair vekaletnamenin azlinden sonra davacı tarafça her ne kadar davalıdan fazladan ödemiş olduğu avans alacağının bulunduğunu iddia ederek iş bu dava konusu icra takibinde bulunmuş ise de, davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde de kabul ettiği üzere,davacının, dava dışı şirketin davalı şirkete karşı olan mevcut borcunu devraldığı, bu durumda davacının takip ve dava tarihi itibariyle davalıdan alacaklı olduğunu ispata yarar dosyaya başkaca bir delil ibraz edemediği anlaşılmış olduğundan davacının alacaklı olduğu iddiasına dair istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Davacı vekili tarafından her ne kadar, mahkemece, davada taraf olmayan ayrı bir tüzel kişiliğe sahip … tarafından usule aykırı şekilde karar verilmiş olduğu ve talebi olmayan davalı taraf lehine alacak yaratılmış olduğu iddia edilmiş ise de, mahkemece dava dışı şirket hakkında herhangi bir hüküm tesis edilmemiştir. Davacının cevaba cevap dilekçesindeki beyanı doğrultusunda dava dışı şirketin borcunun da davacı şirket tarafından üstlenilmiş olması gözetilerek inceleme yaptırılmakla yetinilmiştir. Aksine, dava dışı şirketin aleyhine sonuç doğuracak bir tespitte bulunulmamıştır. Diğer yandan, davalı lehine de herhangi bir alacak yatırılmış olduğunun kabulü mümkün değildir. Çünkü davalının davacıya borçlu olmadığına ilişkin tespit, davalı savunmaları doğrultusunda ileri sürülen hususlar arasında yer almaktadır. Aksine mahkemenin alacak yaratmış olduğu şeklindeki davacı iddiası yerinde görülmemiştir. İİK 67.maddesinde dava konusu olan itirazın iptali davası düzenlenmiştir. İİK 67/2.fıkrasında davada alacaklının takibinde haksız ve kötü niyetli görülmesi halinde diğer tarafın talebi üzerine davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre ret veya hükmolunan meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata mahkum edileceği düzenlenmiştir. Somut olayda, dava icra takibinde borçlu olarak gösterilen ve aleyhine itirazın iptali davası açılan davalı lehine sonuçlanmış ise de, davacı alacaklının takibinde kötü niyetli olduğunu gösteren deliller dosyada mevcut değildir. Çünkü, yasal düzenleme kapsamında takip alacaklısının aleyhine kötü niyet tazminatına karar verilebilmesi için alacaklının takibinde yalnızca haksız olması yeterli olmayıp ayrıca kötü niyetli olması da gerekmektedir. Somut olayda, takip alacaklısı davacının takibinde kötü niyetli olduğu sübuta ermediğinden, mahkemenin bu konuda vermiş olduğu ret kararının yerinde olduğunun kabulü gerekmiş davalı vekilinin aksine istinaf sebebinin sübuta ermediği kanaatine varılarak, bu konudaki istinaf talebinin de reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının mevcut deliller kapsamında takip konusu avans alacak talebini yasal delillerle ispatlayamadığından ayrıca davacı takip alacaklısının da kötü niyetli olduğu sübuta ermediğinden taraf vekillerinin istinaf taleplerinin reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1- İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/212 Esas, 2017/294 Karar ve 03/04/2017 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un 353/1-b/1 bendi uyarınca esastan REDDİNE,
2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,8 TL başvuru harcı ile yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 98,10 TL harçtan peşin olarak yatırılan 85,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 12,4 TL olmak üzere toplam 36,2 TL harcın davacıdan ve davalıdan ayrı ayrı tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 bendi ile aynı yasanın 361/1.maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay nezdinde Temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.
21/03/2018