Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/1444 E. 2018/642 K. 04.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1444 Esas
KARAR NO : 2018/642
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 13/04/2017
NUMARASI : 2015/415 2017/449
DAVANIN KONUSU : İTİRAZIN İPTALİ (Acentelik Sözleşmesinden
Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 04/04/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı kooperatifin 48 no.lu ortağı olan davalı, genel kurul kararlan doğrultusunda ödenmesi gereken parasal ödemeleri yapmaması nedeniyle, aleyhine İstanbul… İcra Müdürlüğünün… E.sayılı takip dosyası üzerinden icra takibine geçilmiş, ancak genel kurul kararlan ile belirlenmiş açık, kesin,likit olan borca ve takibe kötü niyetle ve haksız olarak itiraz etmiş ve bu nedenle icra takibi durdurulduğunu, davacının, kooperatif ana sözleşmesinden doğan edimini yerine getirerek ürettiği konutu davalıya teslim edip tapusunu adına tescil ettirdiği halde, davalı kooperatif ortaklığından kaynaklanan genel kurul kararları ile saptanmış parasal ödemelerini yerine getirmediğini, konutunun tapusunu aldıktan sonra 3.kişiye satıp ortaklık hak ve borçlarını devretmeyen ortağın parasal yükümlülükleri devam edeceği gibi, tapusunu aldıktan sonra istifa eden ortakların da aynı yükümlülükleri 1163 Kooperatifler Kanunun 81. maddesi uyarınca devam ettiğini, davalının icra takibine yaptığı itiraz açıklanan nedenlerle yerinde olmadığından, bu sebeple itirazın haksız olacağını, icra dosyasına yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevabında; İcra takibindeki borç dökümü toplamlarının yanlış olduğunu, kendisinin 31/05/2011 tarihli 21491 nolu istifa mektubu ile istifa ettiğini, aldığı daireyi de 16/05/2011 tarihinde …’a satmış olduğunu, iskan bedeli dahil tüm borçlarını ödemiş olduğunu, kendisinden istenen genel gider katılım payının malik olduğu dönemde ödendiğini, satıştan sonra genel gider katılım payının yeni malik tarafından ödenmesi gerektiğini, bağımsız bölümü değerinden fazlaya aldığını 197.000,00 TL olan bedeli ödediğini, ferdileşmeden sonra yatırım harcaması toplama olanağının olmadığını ve açılmış bulunan davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi; davanın reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf taleplerinde;
1-Mahkemece usûl kurallarına uyulmadan yargılama yürütülerek karar verildiğini, bilirkişi raporuna karşı itirazları üzerine başka bir bilirkişiden rapor almak yerine aynı bilirkişiden ek rapor alınmakla yetinildiğini, bilirkişinin inatla ve yasalara ilişkin yanlış bilgilerle önceki raporunu tekrarlamakla yetindiğini,
2-Mahkeme hakiminin uyuşmazlık konusunun çözümü hususunda hiçbir hukuki katkıda bulunmayarak hukukçu bilirkişinin raporunu onaylamakla yetindiğini,
3-Raporda, kooperatifin 30.04.2011 tarihli genel kurul kararı ile tasfiye haline girdiği, 29.06.2014 tarihinde alınan tasfiyeden dönme kararının mevcut oyların % 60’ı ile alınması gerektiğinden yok hükmünde olduğunun beyan edildiği, bu bilgi ve görüşün T.T.K’mn 546/3 maddesi delaletiyle 418/1 maddesi dikkate alındığında hukuki temelden yoksun ve bilgisizlik ürünü olduğunu, kararın T.T.K.’nın 418. Maddesi uyarınca % 25 oy çoğunluğuyla alınabileceğini, 548. maddede belirtilen %60’lık oy oranının aynı yasanın 421/3-4 maddesinde alınan Anonim Şirketlere ilişkin sona erme kararlarından sonra ve kar dağıtımından önce şirketin devam etmesi yönünde yeniden alınacak karar için öngörülen oy nisabı olduğunu, raporun hatalı olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28.06.1994 tarih ve 470/5602 sayılı kararında da fesih ve tasfiye kararından dönülmesinin mümkün olduğu, buna ilişkin Genel Kurul Kararının butlanla malul olmayıp, iptali mümkün kararlardan olduğunun belirtildiğini,
4-Bilirkişinin kooperatifin defter ve belgeleri üzerindeki inceleme kararına uygun davranmayarak sadece genel kurul kararlarını okuyup rapor düzenlediğini, kooperatifin 2010 yılından bu yana yani ortakların tamamına yakın bölümüne tapularını dağıtmasından bu yana yaptığı hiç bir yeni iş olmadığını, 11 adet ortağın tapusu konusunda kooperatif borçlar nedeniyle ve arsa sahibiyle olan davalar nedeniyle sorun ortaya çıkmış olup bunların tapusu henüz verilememiş olduğundan borçların ödenmesi ve tapuların son ortağa kadar dağıtılmasının öngörüldüğünü, bu nedenle tasfiyeden dönülerek ödenen borçların 2007 yılından 2013 yılına kadar kooperatif tüzel kişiliği adına ödenmesi gerektiği halde ödenmemiş ve kesinleşmiş vergi borçları, SGK borçları, 2008 yılında ayrılan üç ortağın ödenmemiş sermaye alacaklarının kesinleşen mahkeme kararı uyarınca ödenmesi olduğunu ve sırf bu üç kalem kooperatif borcunun iki milyon dörtyüz bin lira gibi bir tutara ulaştığını, bu rakamın tapuları verilen ya da verilmeyen tüm ortaklar için üretilen konutların maliyetiyle ilgili olduğunu, oysa, tapusunu alanın kaçıp kurtulduğu bir ortam varmış gibi, tapusunu alanın sorumsuz olduğu şeklinde düşünceler sergilendiğini, ortaklar arasında eşitsizlik yaratıldığını, davacı kooperatifin ortağı olan ve bu davanın davalısı ile aynı konumda bulunan, yine ortaklıktan istifa etmiş olan …isimli kişi hakkında aynı şekilde yürütülen icra takibi sonucu yapılan İtiraz üzerine İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesine açılan ve mahkemenin 2015/407 E. sayısında kayıtlı bulunan dava dosyasında bilirkişi seçilen kooperatif uzmanı … tarafından düzenlenen dokuz sahifelik raporda, kooperatif defter ve kayıtlarında ki bilgiler ve rakamlar yazılıp değerlendirilerek istifa etmiş olsada önceki döneme ait borcun tasfiyesi niteliğindeki alacağın haklı olduğunun belirtildiğini ve mahkemece de rapor kabul edilerek davacı kooperatif lehine karar verildiğini, açıklanan nedenlerle İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.04.2017 tarih ve 2015/415 E. 2017/449 K. sayılı kararınının bozularak, bozma kararı uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesini talep ve istinaf etmiş; İstinaf dilekçesi davalı vekiline 19/06/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine cevap verilmemştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararının davacı vekili tarafından yasal süre içinde istinaf edildiği anlaşılmakla;
İtirazın iptali davalarının 2004 sayılı İİK’nın 67/1. fıkrası gereğince Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Davacı İstanbul Anadolu 23. İcra Müdürlüğünün 2015/819 E. sayılı dosyası ile 14/01/2015 tarihinde 13.230,00.-TL asıl alacak, 2.013,39.-TL faiz olmak üzere toplam 15.243,39.-TL üzerinden icra takibi başlattıktan sonra ödeme emrinin borçlu/davalıya 20/01/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafça 23/01/2015 tarihinde kooperatife olan bütün borçlarını ödediğini, hiçbir borcu olmadığını belirtilerek, borcun tamamına itiraz ettiği ve takibi durdurduğu, itiraz dilekçesinin davacı/alacaklı vekiline tebliğ edildiğine dair belgeye rastlanmadığı, davacının da 17/03/2015 tarihinde 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içinde itirazın iptali davası açtığı anlaşılmaktadır.
Dava, davacı tasfiye halindeki kooperatifin genel kurul kararı uyarınca ödenmeyen aidat borçlarının eski kooperatif üyesi davalıdan tahsili amacıyla başlattığı icra takibine itirazın iptali talebine ilişkindir.
Davacı kooperatif, 48 nolu ortağı olan davalının konut tapusunu aldıktan sonra istifa ederek konutunu 3. kişiye satmış olsa da 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 81.maddesi gereğince parasal yükümlülüğünün devam ettiğini, bu nedenle icra takibine itirazının haksız olduğunu iddia etmektedir.
Davalı ise, kendisinin 31/05/2011 tarihli 21491 nolu istifa mektubu ile istifa ettiğini, aldığı daireyi de 16/05/2011 tarihinde …’a satmış olduğunu, iskan bedeli dahil tüm borçlarını ödemiş olduğunu, kendisinden istenen genel gider katılım payının malik olduğu dönemde ödendiğini, satıştan sonra genel gider katılım payının yeni malik tarafından ödenmesi gerektiğini belirterek itirazının haklı olduğunu savunmaktadır.
Mahkemece, davacı kooperatifin 30/03/2011 tarihinde tasfiye sürecine girdiğini, davalının 20/12/2010 tarihinde kendisine ayrılan taşınmazın tapusunu alarak 31/05/2011 tarihinde üyelikten istifa ettiğini, taşınmazını da …a satarak devrettiğini, 31/05/2011 tarihinden sonraki genel kurul kararlarına göre belirlenen aidat ücretlerini ödemek zorunda olmadığını, kendisinden ortaklıktan ayrıldıktan sonraki 2014 tarihli Genel Kurul kararlarına göre aidat ücreti talep edilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar vermiş, hüküm yukarıdaki gerekçelerle davacı kooperatif vekilince istinaf edilmiştir.
Davalının, davacı kooperatifin üyesi olduğu ve 31/05/2011 tarihinde istifa ettiği, taşınmazın tapusunu aldıktan sonra 3.kişiye devrettiği, davacı kooperatifin 2014 yılı Genel Kurul Kararına göre aidat ücreti talep ettiği hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sorun, davacı kooperatifin bu aidat ücretini talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanununun Anonim şirket hükümlerine atıf başlıklı 98.maddesine göre “Bu kanunda aksine açıklama olmıyan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki Anonim şirketlere ait hükümler uygulanır.”
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun II.Kitabı Ticaret Şirketlerine ayrılmış olup, 4.Kısım Anonim Şirketlerle ilgili düzenlemelere ilişkindir. Bu kısımın 10.Bölümü Anonim Şirketlerde… ve Tasfiyeye ilişkin hükümleri düzenlemektedir. Tasfiyeden dönülmesi başlıklı 548/1.maddesi “Şirket sürenin dolmasıyla veya genel kurul kararıyla sona ermiş ise, pay sahipleri arasında şirket malvarlığının dağıtımına başlanılmış olmadıkça, genel kurul şirketin devam etmesini kararlaştırabilir. Devam kararının sermayenin en az yüzde altmışının oyu ile alınması gerekir. Esas sözleşme ile bu nisap ağırlaştırılabilir ve başkaca önlemler öngörülebilir. Tasfiyeden dönülmesine ilişkin genel kurul kararını tasfiye memuru tescil ve ilan ettirir.” hükmünü amirdir. Buna göre tasfiyeden geri dönmek için % 60 oya ulaşmak zorunludur.
Tasfiyeden geri dönülmesine ilişkin 29/06/2014 tarihli Genel Kurul Kararının kooperatifin 68 ortağı bulunmasına karşın 27 ortağın kabul oyuyla alındığı, bu oy oranının ise 27:68= % 39,70’e tekabül ettiği ve yasanın aradığı % 60 çoğunluğun elde edilemediği anlaşılmaktadır. Öyleyse karar nisabı sağlanamamıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/11/2011 Tarih ve 2011/14-556 E. 2011/689 K.sayılı kararında da işaret edildiği üzere Genel Kurul Kararı yeterli toplantı ve karar nisabı olmaksızın alınmış ise bu karar geçersiz ve yok hükmündedir. Bu nedenle tasfiyenin geri alınmasına ilişkin kararın yok hükmünde olmadığına yönelik istinaf talepleri yerinde görülmemiştir.
Kaldı ki, zaten 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 81.maddesi gereğince amacına ulaşılarak dağılma sürecine girmiş olan kooperatiflerden çıkan veya çıkarılan ortağın konutu veya işyeri çıkma veya çıkarılma sebebiyle geri alınamayacağı ancak, bu eski ortaklardan daha sonra oluşabilecek tasfiye masraflarının alınacağı hükmü gereğince tasfiye masrafları alınabilir ise de genel kurul kararında tasfiye masrafı olarak hangi iş için ne kadar para alınacağının belli olmaması da icra takibini dayanaksız kılmaktadır. Bu nedenle dosyadaki bilirkişi raporlarının hükme dayanak teşkil etmeye yeterli görülerek yazılı şekilde hüküm veren ilk derece mahkemesinin kararında bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmektedir.
Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesinin kararında usul veya esas yönünde hukuka aykırılık bulunmadığından 6100. Sayılı HMK’nun 354/1. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararında esas ve usul yönünden herhangi bir hata görülmediğinden HMK ‘ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,
2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,8 TL başvuru harcı ile yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 98,10 TL harçtan peşin olarak yatırılan 85,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 12,4 TL olmak üzere toplam 36,2 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından davalı yararına istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 362/1a Maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.04/04/2018