Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/1423 E. 2018/446 K. 21.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1423 Esas
KARAR NO : 2018/446
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/11/2016
NUMARASI : 2015/138 2016/537
DAVANIN KONUSU : ALACAK (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 21/03/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin davalı … ile 22/04/2002 tarihinde İstanbul Güngören İşletme Müdürlüğü Hizmet alanındaki abonelerin sayaç endeksörlerinin endeksörle okunması, periyodik sayaç değiştirme, borçtan dolayı ceryan kesme-açma, sayaç kaldırma, sayaç mühürleme hizmetlerinin ifası için 200/42 sayılı sözleşmenin imzalandığını, sözleşmenin bir yıl süreli olduğunu ancak üç yıla kadar uzatılabileceğinin kararlaştırıldığını ve bu kapsamda 30/12/2005 tarihine kadar taraflar arasında sözleşmenin yürürlükte kaldığını, sözleşmenin teknik şartnameler kapsamında kaçak elektrik kullanan abonelerin …’a bildirilmesi halinde, Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğinin 192. Maddesi uyanca, …. Yönetim Kurulu tarafından tarife altı bedelleri grubunda o yıl için ‘diğer aboneler’ olarak belirlenen açma kapama birim bedellerinin %20 sinin ödeneceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin sözleşme hükümlerine uygun olarak işlerini yaptığını, bu kapsamda tespit edilen kaçak ihbarından dolayı davalının, sözleşme hükmüne göre ‘ tutunuğu bağlanma şartı’ yerine getirilmediği savunmasıyla, bildirimlerin önemli bir kısmının birim fiyatını (açma kapama bedelinin %20 sini) müvekkiline ödemediğini, Oysa sözleşmede müvekkilinin hatalı bildirimde bulunması durumunda ağır yaptırımların (ana hizmet bedelinin 10 katı, 50 katı ceza) öngörülmesine rağmen, davalının edimini yerine getirmemesi halinde her hangi bir müeyyide bulunmadığını, davalının davacı tarafından bildirilen kaçak ihbarlarının önemli bir kısmını tutanağa bağlamayarak müvekkiline hizmet bedeli ödemediğini, sözleşme ve eklerinde ihbarların ne kadar sürede değerlendirileceği ile ilgili bir düzenleme bulunmamakla beraber, en azından sözleşme döneminin bitiline kadar davalının edimini yerine getirmesi gereğinin objektif iyi niyet kuralları gereği olduğunu, 10 yıllık zamanaşımına uğrayan alacak hakkı dışında kalan 2005 yılına ait OG ve sanayi abonelerinin sayaç durum ve formları ile herhangi bir biçimde belirlenmiş kodlara dahil olmayan kaçakların manuel olarak yazılmış listelerinin zimmetle her ay davalı idareye teslim edildiğini, toplam 52158 adet kaçak kullanım bildiriminin 5958 adetine ait hizmet bedelinin tutanağa bağlanarak ödenmesine rağmen 46200 adetinin hizmet bedelinin ödenmediğini, kaçak hizmet bedelinin sözleşmede tarif edildiği şekilde hesaplandığında birim olarak 2.26 TL olduğunu, buna göre fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydıyla 104.400 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile vekalet ücreti ve yargılama masraflarının da davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevabında; Yüksek Planlama Kurulunun 17/03/2004 tarih 2004/3 sayılı kararı ile kabul edilen elektrik sektörü reformu ve özelleştirme stratejisi belgesi çerçevesinde Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı gereğince yapılan düzenlemeler kapsamında müvekkilinin bütünüyle özel sektör şirketi olduğunu, dava konusu sözleşme 22/04/2002 tarihinde 1 yıl süreli olarak …. ile davacı arasında akdedildiğini, bu nedenle davanın … Genel Müdürlüğüne açılması gerektiğini, müvekkili hakkındaki davanın hukuka aykırı olduğunu, kaçak kontrol hizmet bedelinin ödenmesinin, sözleşmede “… tarafından kaçağın tespit edilerek tutanağa bağlanması” şartına bağlandığını, davacının sırf kendisinin elektrik kaçağının tespit etmesinin ücret için yeterli olmadığını, alacak iddiasının zamanaşımına uğradığını savunarak haksız davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi; Davanın kabulü ile 104.400,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf taleplerinde;
1-Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin “Kaçak elektrik enerjisi tüketimi” başlıklı 13. maddesinde kaçak elektrik tüketiminin hangi hal ve şekillerde gerçekleşeceğinin açıkça düzenlendiğini, davacı tarafın ihbarlarının içerikleri incelendiğinde söz konusu kullanımların mevzuatta düzenleme altına alınan kaçak elektrik enerjisi tüketimi olarak nitelendirilemeyeceğini, bilirkişi raporunda bu hususta gerekli inceleme yapılmadığını, davacının ihbarlarının kaçak elektrik kullanımı olarak nitelendirilerek alacak hesabı yapıldığını, bu konudaki itirazlarının da mahkemece göz önünde bulundurulmadığını, kararın bu yönüyle hatalı olup, eksik incelemeye dayalı olduğunu,
2-Taraflar arasında imzalanan sözleşme ve eklerine göre kaçak elektrik ihbarın yapılmış olmasının davacı tarafa ödeme yapılması için yeterli olmadığını, müvekkili ve genel müdürlük bünyesinde oluşturulan kaçak elektrik ekipleri tarafından yapılan kontrollerde kaçak elektrik kullanıldığının tutanağa bağlanması yani kaçak elektrik zaptının düzenlenmesi gerektiğini, davacı firma elemanlarının bu konuda bilgi ve deneyimden uzak olup, yapılan işlemin yalnızca kaçak elektrik kullanıldığı şüphesinin müvekkili şirkete ihbarından ibaret olduğunu, kaçak elektrik zaptı düzenlenip tahakkuka bağlanması halinde ödeme yapılabileceğini, davacının yaptığı her ihbar için tahakkuk/ödeme yapılmasının mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda yapılan her ihbarın ödemeye tabi tutulduğunu, mükerrer tutanakların tümünün bedellerinin de müvekkili şirketten talep edildiğini, ilk tespitten sonraki tespitlerin ücrete konu olamayacağını, bilirkişi raporunun bu haliyle de eksik olduğunu, aynı nitelikte bulunan İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/147 E. sayılı dosyasından verilen kararın da Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2015/6176 E. 2016/4017 K. Sayılı kararı ile bozulduğunu, müvekkili şirket tarafından dosyaya ibraz edilen belge ve bilgilerin dikkate alınmadığını, davacı tarafın müvekkil şirkete yaptığı ihbarın adedinin bilirkişi heyetinin kabul ettiği miktarda olduğunun kabulünün de mümkün olmadığını, kök raporda 12273 adet manuel zabıt tutanakları ile ilgili dosyada herhangi bir belgeye rastlanmadığını açıkça ifade edilmesine rağmen ek raporda 12273 adet manuel zabıt tutanakları ile ilgili hesaplama yapıldığını, açıklanan nedenlerle İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.11.2016 tarih ve 2015/138 E. 2016/537 K. sayılı kararının kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiş; İstinaf dilekçesi davacı vekiline 20/02/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine cevap verilmemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararının davalı vekili tarafından yasal süre içinde istinaf edildiği anlaşılmakla;
Dava, taraflar arasında imzalanan İstanbul Güngören İşletme Müdürlüğü Hizmet alanındaki abonelerin sayaç endeksörlerinin endeksörle okunması, periyodik sayaç değiştirme, borçtan dolayı ceryan kesme-açma, sayaç kaldırma, sayaç mühürleme hizmetlerinin ifasına ilişkin 200/42 sayılı sözleşme gereğince toplam 52158 adet kaçak kullanım bildiriminin 5958 adetine ait hizmet bedelinin tutanağa bağlanarak ödenmesine rağmen 46200 adetinin hizmet bedelinin ödenmediği iddiasıyla fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 104.400.-TL’nin tahsili talebine ilişkin alacak davasıdır.
Davacı taraf, kaçak elektirik kullanımına ilişkin ihbarları yaptığını ancak davalı tarafın bu ihbarları inceleyip tutanağa bağlamadığından sözleşmeye göre hak ettiği hizmet bedelini alamadığını söylemekte, davalı ise sadece ihbarın yapılmış olmasının ücreti hak etmeye yeterli olmadığını söylemektedir.
Mahkemece davacı taraf haklı bulunmuş ve verilen bilirkişi raporlarına dayanarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında sözleşmenin içeriği ve hükümleri yönünden bir tartışma bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, davacı tarafından yapılan kaçak ihbarlarının, davalı … tarafından tutanağa bağlanmaması halinde, davacının ücrete hak kazanıp kazanmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Kök raporda 2005 yılı toplam kaçak ihbarının (kaçak kullanım tespiti:1.514, Sayaçsız Elektirik Kullanımı:3.372, Sayaç Yok:35.006 olmak üzere) 39.922 adet olduğu, bunun 5.958 adedinin tutanağa bağlandığı, 12.273 adedinin ise manuel tutanağa bağlanarak …’a teslim edildiği (böylece toplam tutanağın 52.195 olduğu) ancak buna ilişkin belgelerin olmadığının belirtildiği, davacı vekilinin tutanakların teslim edildiğine dair belgeleri rapora itiraz dilekçecinde sunduğu, tutanaklarda yeterli açıklama bulunmadığı, sadece teslim edilen tutanaklara ait sayıların bulunduğu, ek raporda da bu tutanaklar kabul edilerek sonuca varıldığı ve mahkemece de davanın kabulüne karar verilerek yazılı şekilde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davacı yüklenicinin kaçak ihbarında bulunması üzerine, davalı iş sahibinin makul sürede ihbarı değerlendirip kaçak tutanağı tanzim etmediği, bu haliyle kaçak ihbarında bulunulması ve makul sürenin geçmesi ile yüklenicinin hizmet bedeline hak kazandığı yönündeki gerekçesi yerindedir.
Kök raporda dava konusu ihbarlara ilişkin verilerin eski anzio sisteminde bulunduğu ve 2008 yılında geçişi yapılan abonenet sistemine aktarılmadığı, dolayısıyla bu verilere ulaşılamadığından sözleşmede geçen ve bilirkişi raporuna yansıyan durum kodlarının analizinin yapılamadığı, Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 28/06/2016 Tarih ve 2015/6176 E. 2016/4017 K.sayılı içtihadında da işaret edildiği üzere aynı abonenin söz konusu ihlalleri kesintisiz olarak devam ettirmesi halinde, yüklenicinin, buna ilişkin olarak sadece yaptığı ilk tespit için ücrete hak kazanacağı, sonraki aylarda aynı aboneye ilişkin ve aynı hususta yapılan kaçak ihbarlarına ayrıca ücret ödenmeyeceğinin de kabulü gerekir. Bu husus bilirkişi raporlarında ve mahkeme kararında tartışılmamıştır.
Öyleyse, dava konusu ihbarlara ilişkin verilerin eski anzio sisteminde bulunduğu ve 2008 yılında geçişi yapılan abonenet sistemine aktarılmadığı, dolayısıyla bu verilere ulaşılamadığından sözleşmede geçen ve bilirkişi raporuna yansıyan durum kodlarının analizinin yapılamadığı anlaşıldığından öncelikle bu sisteme girilme imkanının bulunup bulunmadığının araştırılarak abonenet sistemi ile karşılaştırma yapılmak suretiyle gerekirse bu konuda uzman yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınmak suretiyle veri analizlerinin yapılması ve mükerrer tutanaklar ile aynı aboneye ilişkin ve aynı hususta yapılan kaçak ihbarlarına ilişkin ayrıca ücret ödenmesi söz konusu olmadığından bunların da ayıklanması suretiyle davacının hak ettiği alacak miktarının saptanması gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmektedir.
Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
2-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/138 E. 2016/537 K. 22/11/2016 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,
4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcı ile 98,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı olmak üzere toplam 153,3 TL harcın davalı tarafça peşin olarak karşılanan harçtan mahsubu ile hazineye irat kaydına, bakiye fazla harcın talep halinde iadesine,
5-Davalı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.21/03/2018