Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/1360 Esas
KARAR NO : 2018/154
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İTİRAZ HAKEM HEYETİ (İSTANBUL ANADOLU 4.
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2017/2286 D.iş.)
TARİHİ : 17/04/2017
NUMARASI : 2017/ İHK-1277
DAVANIN KONUSU : HAKEM KARARININ TEBLİĞE ÇIKARILMASI
SAKLANMASI
KARAR TARİHİ : 31/01/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Başvuru sahibi vekili özetle ; Şirkete ait Sanayi Sitesi Başakşehir/ İSTANBUL adresindeki inşaat faaliyetleri dolayısıyla karşı taraf sigorta şirketi ile İnşaat/Montaj bütün riskler sigorta poliçesi imzalandığını, 19/10/2015 tarihinde toprak hareketleri nedeniyle oluşan göçükler sonucu inşaat alanındaki yapı ve ekipmanlarda 2.000.000,00.-TL tutarında hasar oluştuğunu, karşı tarafça hasarın poliçe kapsamına girmediği gerekçesi ile ödenmediğini, bu miktarın faiziyle birlikte karşı tarafça kendilerine ödenmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
CEVAP:
Karşı Taraf Sigorta vekili cevabında; Başvuru sahibinin dilekçesinde bahsettiği toprak hareketleri ve göçüklerin 19/10/2015 tarihinde gerçekleşmediğini, Ekim 2014 tarihinde 4.Ankraj kademesinde iken aşırı deformasyonlar ile iksa ve şevin hareket etmesi nedeniyle uygulamanın durdurularak sigortalı tarafından güçlendirme projesi için … A.Ş.ye başvurulduğunu, bu firmanın da raporunda İkitelli Organize Sanayinin yollarında çatlama ve açılmalar olduğunu raporladığını, sigortalının rizikoda meydana gelen değişikliği ağırlaştırmayı müvekkili şirkete bildirmediğini, güçlendirme projesinin de uygulanmadığını, böylece hasar riskinin kaçınılmaz hale geldiğini, 11/09/2015 tarihinde teminat artış talebinde bulunulduğunu oysa bu tarihte rizikonun gerçekleşmiş halde olduğunu ve mevcut durum bildirilmeden teminat artışı istendiğini, bu durumdan haberleri olmadan müvekkilince zeyilname düzenlendiğini, bu nedenle Ekim-2014 den bu yana hareketlenme ve deformasyonların başladığı ve devam ettiği, …. tarafından rapor edilen önlemlerin alınmadığı, bu bilgilerin gizlenerek zeyilname ile teminatın arttırıldığı, daha sonra da 19/10/2015 değil 21/10/2015 tarihinde asıl çökme hadisesinin gerçekleştiğini, mühendislik açısından ise riskin çok daha önce gerçekleştiğini ekspertiz raporuna göre de herhangi bir analiz yapmadan projelendirildiği, geoteknik hesapla projenin yapılmasının mümkün olmadığını, projede tasarım hatası bulunduğunu, hasarın beklenmedik risk kapsamından çıktığını, poliçelerin feshine ilişkin ihtarname örneklerini sunarak talebin reddini istemiştir.
HAKEM HEYETİ KARARI :
Hakem Heyeti; sigortalının uygulamada ortaya çıkan ve kısmen gerçekleşmiş olan hasarı bilmesine rağmen sigorta şirketini bilgilendirmeyerek TTK.nun 1445/5.maddesinde belirtilen rizikonun gerçekleşmesinden sonra sigorta ettirenin ihmali ve değişikliklere ilişkin beyan yükümlülüğünün ihlal edildiği, aynı yasa maddesine göre sigorta şirketinin sözleşmeyi fesih hakkı bulunduğu, sigorta şirketince de bu hakkın kullanılarak sözleşmenin fesh edilmiş olması nedeniyle tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmadığı yönündeki bilirkişi raporuna iştirak ederek başvuru sahibinin başvurusunun reddine karar verilmiştir.
İTİRAZ HAKEM HEYETİ KARARI :
İtiraz Hakem Heyeti; başvuru sahibinin itirazını haklı bularak Uyuşmazlık Hakem Heyeti’nin 17.10.2016 gün ve 2016/5860 Esas, 2016/26380 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, başvurunun kısmen kabulü ile kloz 115/Tasarımcı Rizikosu Teminatı kapsamında kalan zarara ilişkin 1.500.000,00.-TL’lik tazminatın 30/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sigorta kuruluşundan alınarak başvuru sahibine verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine oy çokluğu ile karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Başvuru Sahibi vekili istinaf taleplerinde;
1-Lehlerine hükmolunan vekalet ücretinin tam olarak hesaplanması gerekirken 1/5 oranıyla hesap edildiğini,
2-Poliçenin tanziminden sonra inşaatın büyüyerek gelişmesi üzerine ek zeyilname ile teminatları yükselttiklerini, 2015 yılında istenmeyen ve beklenmeyen hasarın meydana geldiğini, olayın beklenen değil, aniden gerçekleşen bir olay olduğunu, bu nedenle kötü niyet iddialarının haksız ve asılsız olduğunu, projenin Avrupa ölçeğinde bile bir benzeri bulunmadığından riske atılamayacak kadar önemli olduğunu, eksper tarafından istenen tüm belge ve bilgilerin sakınılmadan ibraz edildiğini, zorluk çıkartılmadığını, bilirkişilerin iddiası olan inklinometrenin yerleştirilmemesinin teknik olarak doğru olduğunu, zira yapım aşamasında ankraj hatlarının kopma riskinin doğacağını, bu nedenle poroğrafik okuma yönteminin tercih edildiğini, inşaatların 2014 yılından beri durmadan devam ettiğini, zeyilnamenin dikkate alınmayarak taleplerinin tamamına hükmedilmemiş olmasının yanlış olduğunu, talepleri gibi karar verilmesini talep ve istinaf etmiş; karşı tarafın temyiz dilekçesi kendisine 08/06/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, bu dilekçeye cevap verilmemiştir.
Karşı Taraf vekili istinaf taleplerinde;
1-Hatalı proje uygulamalarına ilişkin olarak verilmiş olan ek teminat dışında kalan hasar sebebini genel şartlar hilafına ve sigortalı lehine olmak üzere limitle sınırlı olarak teminata dahil etme amaçlı olduğunu, bu nedenle meydana gelecek hasarlarda kusursuz imal edilen diğer bölümlerde meydana gelecek hasarların teminat altına alındığını, bu teminatın verilmiş olmasının TTK hükümlerini ve diğer genel şart hükümlerinin yok sayılacağı anlamına gelmediğini, hasarın ancak ani şekilde meydana gelmiş olması halinde kararın haklı olacağını, halbuki hasarın ani olarak meydana gelmediğini, Ekim 2014 tarihinde yol üzerinde çatlamalar ve kütle hareketleri ile hasarın başladığını, bu durumun sigortalı davacı şirket tarafindan da tespit edilerek buna yönelik ıslah projeleri hazırlatıldığını, hazırlanan bu projenin uygulanması ile çökme olayının önlenmesi mümkünken davacı sigortalı tarafindan bu uygulamanın yapılmadığını,
2-Çökme olayının meydana geleceği bilimsel raporlar ile bir yıl öncesinden kesin olarak tespit edilmiş ve bu şekilde rizikonun olağanüstü şekilde ağırlaştığı belirlenmişken müvekkili şirkete herhangi bir bildirim yapılmadığını, TTK.nun 1444.maddesinde öngörülen ilave prim talebi veva sözleşmeden dönme hakkının kullanılmasının kötü niyetli şekilde engellendiğini, müvekkil şirketin hadiseden hasar ihbarı ile bilgi sahibi olduğundan ve sigortalı tarafından ihbar mükellefîyeti kesin olarak ihlal edilmiş olduğundan sözleşmeden cayma yoluna gidildiğini,
3-Hasarın sebebinin proje hatası olması veya olmamasının bu hükümlerin uygulanması bakımından bir önemi olmadığını, diğer bir anlatımla olayda proje hatası bulunmasa, iksa sistemi usulüne uygun şekilde inşa edilmiş olsa ve bu durumda dahi bir yıl önceden hasar emarelerinin ortaya çıkması ve çökme olayının yaşanacağı belirlenmiş olsaydı yine aynı hükümlerin uygulanması gerekeceğini, hasarın proje kaynaklı olmasının mevcut hükümlere aykırı olarak sigortacı aleyhine genişletilemeyeceğini, sigortacının normal şartlarda teminat dışında kalan bir durumu teminata dahil ederken tüm bu hükümlerin uygulanamayacağı şeklinde herhangi bir ilave taahhüdünün olmadığını, dava konusunu oluşturan hasar sebebi bakımından policedeki limit dahilinde uygulama yapılacağını, bunun dışındaki tüm hükümlerin poliçenin diğer teminatları açısından olduğu gibi aynen uygulanacağını, müvekkil şirket poliçesinde istisnai bir hükmün konulmasının diğer tüm hükümlerin ortadan kaldırılması anlamana gelmeyeceğini, muhalif üyece kaleme alınan muhalefet şerhinin gayet isabetli olduğunu, sonuç olarak hasarın proje hatasından kaynaklandığını, buna ilişkin olarak poliçede limitli ek teminat yer aldığını ancak hasarın ani ve beklenmedik olmayıp bir yıl önceslnden başladığını, hasarın oluşumunun bu süre içerisinde önlenebilir durumda olduğunu, bu durumun sigortalı tarafından da tespit edilmesine rağmen gerekli uygulamalar yapılmadığından hasar mevdana geldiğini, müvekkili şirkete bu süreçte bilgi verilmeyerek ihbar mükellefíyetine aykırı davranıldığını, hadiseden haberdar olunması üzerine sözleşmeden cayma isteminin haklı ve geçerli olduğunu, Sigorta Tahkim Komisyonu Hakem Heyeti Kararı yerinde olup oy çokluğu ile alınan itiraz Hakem Heyeti Kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu kararın bozularak kaldınlmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacının temyiz dilekçesi 07/06/2017 tarihinde kendilerine tebliğ edilmiş, bu dilekçeye karşı cevap verilmemiş, 14/06/2017 tarihli ek beyanlar adı altında dilekçe verilerek itiraz hakem heyeti kararında kapsam dahilinde kabul edilen 100.000.-TL’lik talep bulunmasına rağmen bu talep önemli oranda aşılarak limitin tamamı üzerinden karar verildiğini, itiraz hakem heyeti kararının bu nedenle de kaldırılması gerektiğini belirtmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
İtiraz Hakem Heyetinin kararının yasal süre içinde istinaf edildiği anlaşılmakla;
Uyuşmazlık sigorta tazminat bedelinin tahsili talebine ilişkindir.
Başvuru sahibi, şirkete ait Sanayi Sitesi Başakşehir/ İSTANBUL adresindeki inşaat alanında toprak hareketleri nedeniyle oluşan göçükler sonucu inşaat alanındaki yapı ve ekipmanlarda hasar oluştuğunu belirterek hasar bedelinin ödenmesini istemiş, davalı ise olayda hasarın bir yıl önce başladığı ve gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle oluşan hasarın ani olmadığını, kendilerine de bilgi verilmediğini, bu nedenle sözleşmeyi feshettiklerini ileri sürerek ödemeyi yapmayı reddetmiştir.
Taraflar arasında 01/05/2014 – 17/10/2016-2017 tarihleri arası için 209766288 nolu sigorta poliçe tanzim edildiği hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık hasara neden olayın ani olup olmadığı, gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı, sigortacının paliçeyi fesih hakkı noktasında toplanmaktadır.
TTK.nun 1429.maddesi rizikonun gerçekleşmesinde kusur başlıklı olup aksine sözleşme yoksa sigortacının sigortalının ve sorumlu olduğu kişilerin (kasıt hariç) ihmallerinden kaynaklanan zararları tazmin ile yükümlüdür.
TTK.nun 1448.maddesi ise zararı önleme, azaltma ve sigortacının rücu haklarını koruma yükümlülüğü başlıklı olup, rizikonun gerçekleştiği veya gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğu durumlara ilişkin olup imkânlar ölçüsünde zararın önlenmesi, azaltılması, artmasına engel olunmasını, bir takım önlemler alınmasını sigortalıya emretmekte, bu önlemlerin alınmamasında kusuru var ise kusurun ağırlığına göre tazminattan indirim yapılacağını belirtmektedir.
Öyle ise burada önemli olan husus sigortalının kusuru değil, rizikonun gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğunun görülmesine rağmen bir takım önlemler alınmamış ise veya riziko gerçekleşmiş ama yine de alınacak bir takım önlemlerle zararın azaltılması mümkün olmasına rağmen sigortalı bu önlemleri almakta kusurlu davranması nedeniyle zararın artmasıdır. İşte o zaman kusur oranına göre indirim yapılması mümkündür. Örneğin Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/13747 E. 2014/13051 K.sayılı kararına konu bir olayda “… Davacı kaza sonucu aracın benzin akıttığını fark etmesine rağmen kolluk kuvvetlerinin kendisini saat 17.30 da serbest bıraktıktan aracın yandığı saat 23.00 sırasına kadar gerekli önlemleri almamasında dolayı kasıt değil ancak ihmalinin bulunduğu sabittir Bu durumda sigorta bedelinden indirim yapılması gerekmektedir…” demek suretiyle tazminat bedelinden % 30 oranında yapılan indirimi haklı bulmuştur.
Somut olaya gelince; Şubat 2014 tarihinde hazırlanan zemin etüt raporu ve Mayıs 2014’te yapılan İksa projesinin ardından Temmuz 2014 tarihinde kazı ve kazık çakma çalışmalarına başlandığı, Ekim 2014 tarihinde 4.Ankraj kademesinde iken deformasyonlar sebebiyle … firmasına güçlendirme projesi yaptırıldığı, projenin aynıyla uygulanmasının uzun sürmesi nedeniyle tam olarak uygulanamadığı ve 21/102015 tarihide iksa sisteminin göçtüğü, başvuru sahibi tarafından gerekli önlemlerin alınmaya çalışıldığı, özel şartlar kloz 115/Tasarımcı Rizikosu Teminatı yönünden olayın beklenmedik olduğu, doğru olarak inşa edilmiş kısımlarda meydana gelen zararın 1.500.000,00.-TL kadarının sigorta güvencesi altında olması ve hasarın da bu miktarın üzerinde gerçekleştiğinin anlaşılmasına göre İtiraz Hakem Heyetinin kararında bir isabetsizlik olmadığı, vekalet ücretinin hesabında da bir yanlışlık bulunmadığı anlaşıldığından her iki tarafın da istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmektedir.
Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında İtiraz Hakem Heyetinin kararında usul veya esas yönünde hukuka aykırılık bulunmadığından 6100. Sayılı HMK’nun 354/1. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince istinaf başvurularının esastan reddine, karar vermek gerekmekle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İtiraz Hakem Heyetinin kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığından HMK ‘ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince istinaf buşvurularının esastan REDDİNE,
2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,8 TL başvuru harcı ile yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 98,10 TL harçtan peşin olarak yatırılan 85,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 12,4 TL olmak üzere toplam 36,2 TL harcın ayrı ayrı davacı ve davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, fazla yatırılan nisbi istinaf harcının talep halinde yatıran taraflara iadesine,
3- Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100. Sayılı HMK’nun 353/1b.1 maddesi ile aynı kanunun 361. Maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.31/01/2018