Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/1167 E. 2018/89 K. 24.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/1167 Esas
KARAR NO : 2018/89
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/12/2016
NUMARASI : 2014/777 Esas, 2016/594 Karar
DAVANIN KONUSU : Sıra Cetvelindeki Sıraya İtiraz
KARAR TARİHİ : 24/01/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacılar vekili 05.08.2015 tarihli dava dilekçesinde, müvekkillerinin murisi…’ın dava dışı Türkiye… Bankası Sefaköy Şubesi’nden 04.02.2015 tarihinde tüketici kredisi kullandığını, kullandığı kredinin teminat altına alınması amacıyla muris ile davalı sigorta şirketi arasında Hayat Sigortası Sertifikası düzenlendiğini, murisin 05.04.2015 tarihinde vefat ettiğini, davalı tarafından teminat altına alınmış bulunan dava dışı bankaya olan tüketici kredisinin ödenmesinin davalı sigorta şirketinden talep edildiğini, davalı şirketin murisin ölüm sebebinin sigorta sertifikası kapsamında bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu tüketici kredisi borcunu ödemediğini, ölüm belgesinde sigortalının ölümünün doğal ölüm olarak belirtildiğini, sigortalı murisin sertifikanın yapıldığı tarihte herhangi bir kronik hastalığının bulunmadığı gibi sigortacıya yanıltıcı beyanda da bulunmadığını iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davacıların murisinin kullanmış olduğu 26.000,00 TL tüketici kredisi sebebiyle doğmuş olan tüketici kredisi bakiye borcunun fiili ödeme tarihinden itibariyle davalı sigorta şirketi tarafından ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, davacı varislerin sigorta poliçelerinin lehdarı olmadıklarından dava açma haklarının bulunmadığını, müvekkili şirket ile muris arasında 04.02.2015 başlangıç tarihli 36 ay süreli “ Tüketici Kredilerine Yönelik Azalan Teminatlı Hayat Sigortası “ Sözleşmesi akdedildiğini, Poliçede … Bankası A.Ş nin poliçe menfaattarı olarak tayin edildiğini, murisin kalp hastalığı nedeniyle vefat ettiğini, sigortalı varislerin hayat sigorta poliçesinde lehdar tayin edilmemiş olmaları nedeniyle dava açma sıfatlarının bulunmadığını, ticaret Mahkemesinin görevli olduğunu, sigortalının sigorta poliçesinin imzalanmasından evvel mevcut olan hastalıkları konusunda bilgi vermeyerek , müvekkili şirkete gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu, SGK rapor listesi incelendiğinde, sigortalının 2010 yılından beri, koroner arter, hipertansiyon, diyabet hastalıklarının bulunduğunun açık olduğunu, sigorta başvuru formunun sağlık beyanı formunda hayır cevabı verdiğini , müvekkili şirketin sigortalının gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun tespiti üzerine davacılara TTK hükümleri gereğince tazminat ödemesi yapmadığını savunarak davanın öncekile sıfat yokluğundan aksi takdirde ise esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece, dava konusu somut olayda, davacı tarafından mirası reddetmedikleri beyan edildiği, bu durum karşısında mirasın nimetlerinden yararlanıp külfetlerinden de sorumlu tutulacak davacı mirasçıların mirası reddetmemeleri nedeniyle hayat sigorta bedelindende yarı oranında sorumlu tutulabilecekleri gerekçesi ile, davanın kısmen kabulüne, 12.798,62 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Taraf vekillerince karar yasal sürede istinaf edilmiştir.
Davacılar vekili istinaf nedenleri olarak;
Dava dilekçesindeki iddialarını tekrar etmiş, davalı sigorta şirketinin bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, müteveffanın yanıltıcı veya gerçek dışı beyanda bulunduğuna ilişkin , hiçbir maddi ve hukuki dayanak ve murise izafe edilecek kusur olmadığını, ölümün poliçe şartlarına uygun olarak gerçekleştini belirterek taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf nedenleri olarak;
Cevap dilekçesindeki savunmaları ve mahkeme kararını tekrar ederek, davacı varislerin sigorta poliçesinin lehdarı olmadıklarından dava açma haklarının bulunmadığını, sigortalının gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun tespiti üzerine tazminat ödemesi yapılmadığını, ayrıca yerel mahkeme tarafından rapora ilişkin itirazları hakkında inceleme yapılıp karar verilmediğini belirterek kararın aleyhe kısmının bozulmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, “Azalan Teminatlı Hayat Sigortası Sertifikası”na istinaden sigorta teminatının tahsili istemine ilişkindir.
Dosya kapsamında, davacıların murisi …ile dava dışı Türkiye … Sefaköy Şubesi arasında, 04.02.2015 tarihinde 26.000 TL bedelli ihtiyaç Kredi Sözleşmesi imzalandığı, kredi sözleşmesine istinaden davalı sigorta şirketi ile sigorta poliçesinin düzenlendiği ve dava konusu, başlangıç tarihi 04.02.2015 ,bitiş tarihi 04.02.2018 olan hayat sigorta sertifikasının hazırlandığı, poliçeye ait sertifikada lehtarın dava dışı A.Ş Sefaköy Şubesinin gösterildiği, poliçenin özel şartlarında, bu sertifikada, sigortalının ölümü anındaki bakiye kredi borcu ve bu borca ait faiz ve masrafların toplamını geçmemek kaydı ile o anda yürürlükte bulunan teminat tutarı kadar ödeme için kredi kullandıran Bankası Şubesi dain- i mürtehin ve dönülemez şekilde lehtar tayin edildiğinin belirtildiği, sigortalının 05.04.2015 tarihinde vefatı sonucunda iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Anayasa’nın 138. ve 141.maddeleri uyarınca hakimler, Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır. Diğer taraftan HMK nun 27.maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukuki dinlenilme hakkı , Anayasanın 36’ıncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. ıncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki dinlenilme hakkı gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Eksik, şekli ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılama hakkının ihlalidir. HMK 297.maddesinde de verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin sabit görülen vakıalar bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantıda ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde kararların denetlenebilmesi mümkün olacaktır. Somut olayda yukarıda açıklandığı gibi davanın gerekçesinin varlığının kabulü mümkün olmamıştır. Mahkemenin kararı yasal düzenlemelerin amaçladığı anlamda gerekçe taşımamaktadır.
Mahkemenin kabul şekline göre ise, sigorta poliçesine istinaden düzenlenen sertifikada lehtar, daini mürtehin dava dışı … Bankası A.Ş Sefaköy Şubesi olmasına rağmen adı geçen bankanın açılan davaya karşı muvafakat veya icazetlerinin olup olmadığı üzerinde durularak öncelikle davacıların davacılık sıfatının araştırılmaması doğru değildir. Mahkemece, davacıların davacılık sıfatının araştırılması bakımından davacılara, asıl dava ve talep hakkına sahip bankadan açılan davaya muvafakat veya icazetleri olduğunu belgelendirmesi için süre verilmesi ve bu usulü işlem tamamlandıktan sonra işin esasına girilip karar verilmesi gerekirken, taraf sıfatına ilişkin olan ve mahkemece re’sen göz önünde bulundurulması gereken bu eksiklik giderilmeden yazılı şekilde işin esasına girilerek karar verilmesi doğru görülmemiştir. Yine kabul şekline göre, davalı savunması da göz önünde bulundurarak, sigortalı murisin ölüm nedeni ile sigorta sözleşmesinin düzenlendiği tarihte, olduğu iddia edilen sağlık sorunlarının tespiti için, sigortalıya ait tüm tıbbi tedavi evraklarının, sigorta hasar dosyasının ve taraflarca gösterilen tüm deliller toplandıktan sonra, özellikle içerisinde kardiyoloji uzmanı doktor bilirkişisinde bulunduğu bilirkişi heyetinden sözleşme tarihi itibarı ile sigortalının sağlık sorunlarının olup olmadığı, sözleşme tarihinde ihbar yükümlülüğünün eksik veya yanlış olarak yapılıp yapılmadığı, vefat sebebi ile ihbar edilmediği iddia edilen rahatsızlıkları arasında illiyet bağının olup olmadığı konusunda gerekçeli, dosya kapsamına uygun rapor alındıktan sonra uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken iş müfettişi ve emekli banka müdüründen oluşan bilirkilerden rapor alınarak hüküm tesisi de doğru değildir.
Açıklanan tüm nedenler ve özellikle hükmün gerekçesiz olması ve kabul şekline göre ise davacıların taraf sıfatına yönelik inceleme yapılmaması, esastan incelemenin eksik dellilerle ve yanlış yapılmış olması sonucunda verilen bir karara yönelik denetim yapılması mümkün olmayacağından, tarafların istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1-Tarafların istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
2-İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/777 Esas, 2016/594 Karar ve 26.12.2016 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, kayıtların kapatılarak görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmek üzere gerekli işlemlerin tamamlanması için mahalli mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,8 TL başvuru harcı ile yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 98,10 TL harçtan peşin olarak yatırılan 85,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 12,4 TL olmak üzere toplam 36,2 TL harcın davacı Ve davalıdan ayrı ayrı tahsili ile hazineye irat kaydedilmesine,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
6-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a/3. bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.24/01/2018