Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2023/968 E. 2023/1044 K. 17.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2023/968 Esas
KARAR NO: 2023/1044 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/02/2023
NUMARASI: 2021/371 E. – 2023/107 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/07/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili …’ün Büyükçekmece’de bulunan iş yerinde beyaz eşya, mobilya ve züccaciye işi ile ilgilendiğini, diğer davacıların …’ün eşi ve çocukları olduğunu, müvekkilinin dava dışı kardeşi …’ün başka bir adreste müvekkilinden ayrı ve bağımsız olarak yürüttüğü işletmesi ile yeterince ilgilenmediğinden pek çok yere borçlandığını, davalıya verdiği çekleri de ödeyemediğini, davalının … hakkında icra takipleri başlattığını, müvekkillerinin bu dosyalarda borçlu sıfatına sahip olmadıklarını, müvekkili ile dava dışı … arasında ticari ilişki bulunmadığını, davalının dava dışı …’ün borcu nedeniyle başlattığı icra takibi sonrası müvekkilinin iş yerine haciz için gidildiğini, davacı …’ün haciz sırasında davalı vekiline iş yerinin borçlu dava dışı … ile ilgili olmadığını söyleyerek buna ilişkin belge ibraz ettiğini ancak davalı vekilinin hacizde ısrarcı olduğunu, devam eden haciz sırasında dava dışı …’e ait hiçbir belge bulunamadığını, buna rağmen davalı vekilinin haciz ve muhafazada ısrarcı olarak borcun 400.000,00-TL sinin peşin kalanını da senet düzenleyip vermesini aksi halde iş yerinde haciz ve muhafaza uygulanacağının söylediğini, müvekkilinin bu teklifi reddettiğini, daha sonra muhafaza işlemlerinin başlaması üzerine daha önce böyle bir durumla karşılaşmayan müvekkilinin tedirginlik ve korku yaşaması nedeniyle toplam 1.056.000,00-TL borcu kabul etmek zorunda kalarak protokol ve senetleri imzaladığını, müvekkili protokol uyarınca 150.000,00-TL tutarında ödemeyi alacaklı vekiline ödediğini, davalı yanın 6098 sayılı kanunun 37.maddesine aykırı davranıldığını belirterek dava konusu bonoların icra takibine konu edilmemesi nedeniyle öncelikle ihtiyati tedbir konulmasına, davacıların keşidecisi olduğu ve davalı lehine düzenlenen 21/05/2021 tanzim, 21/06/2021 vade tarihli ve 200.000,00-TL tutarlı bono ve aynı tarihli protokol nedeniyle müvekkillerinin borçlu olmadığının tespiti ile iptaline karar verilmesini, davacıların keşideci olduğu ve davalı lehine düzenlenen 21/05/2021 tanzim, 21/05/2021 vade tarihli 856.000,00-TL tutarlı bono ve aynı tarihli protokol nedeniyle müvekkillerinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile iptaline, müvekkili tarafından davalıya ödenen 150.000,00-TL’nin istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; her ne kadar karşı taraf istirdat talebinde bulunmuşsa da davacıların istirdat isteminin husumet yokluğundan reddi gerektiğini, davacıların söz konusu davayı açmakla hukuki yararının bulunmadığını, Mahkemenin husumet yokluğunda reddine karar vermediği takdirde hukuki yarar olan dava şartının gerçekleşmemesi sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, istirdat açma hakkının yalnızca dosya borçlusuna ait olduğunu, borcu ödeyen davacı 3. şahısların borçluya karşı genel mahkemede sebepsiz zenginleşme davası veya menfi tespit davası açabileceğini, davacıların bunun yerine kötüniyetli olarak bu davayı açtıklarını, davacıların her ne kadar 21.05.2021 tarihli protokolleri haciz ve muhafaza baskısı altından imzaladıklarından söz etmişseler de öncelikle mahalde kendilerince herhangi bir baskı yapılmadığını ve fiili haciz yapılmadığını, borçlu aleyhine açılan icra takiplerinde borçlunun … olduğunu, haciz ve muhafaza baskısı sonuçlarının borçlu üzerinde olduğunu, davacıların borçlu olmadıkları dosyada haciz ve muhafaza baskısı gördüklerinden bahsetmelerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacıların kötüniyetli olduğu belirterek, davanın husumet yoluğundan reddine, aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI; İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/02/2023 tarihli 2021/371 Esas-2023/107 Karar sayılı kararıyla; “21/06/2021 vadeli 200.000,00-TL bedelli ve 21/05/2021 vadeli 856.000,00-TL bedelli bonolar ile aynı tarihli protokollerin, dava dışı … aleyhine davalı alacaklı tarafından İstanbul … İcra müdürlüğünün … E sayılı dosyası İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile başlatılan takipler nedeniyle düzenlendikleri , İstanbul … İcra müdürlüğünün … E sayılı dosyası üzerinden davacılara ait işyerine hacze gelindiği için haciz baskısı ve tehdidi altında protokol ve bonoların düzenlenmesi ile imzalandıkları bu nedenle bu bono ve protokollerden ötürü davacıya borçlu olunmadığı yönünde açılan davada menfi tespit ve istirdat talep edilmiş ise de ; davanın niteliğine göre; 3.kişi tarafından, yani davacılar tarafından icra dosyasına yapılan ödemeden dolayı istirdat ve menfi tespit davasının icra takibinin borçlusu tarafından açılması gerektiği, bu tür davada, davacı sıfatının takip borçlusuna ait olduğu, takip konusu borcun 3.kişi tarafından, yani davacılar tarafından ödenmiş olsa bile; davacı sıfatının asıl borçluya ait olduğu, burada borçtan kurtulanın takip borçlusu olup, borcu ödemiş olan 3.kişi, yani davacıların, takip alacaklısına karşı istirdat davası açamayacakları, borcu ödeyen davacı 3.şahısların borçluya karşı genel mahkemede sebepsiz zenginleşme davası veya menfi tespit davası açabilecekleri” gerekçesiyle; Davacının menfi tespit ve istirdat istemi yönünden aktif husumet yokluğu nedeni ile davanın reddine, karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU; Davacılar vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin davayı İİK 89. Madde uyarınca borçtan sorumlu olan 3. Kişiler tarafından açılmış bir dava olarak algıladığını, oysa davanın İİK 72. Maddesinde düzenlenen menfi tespit ve istirdat davası olduğunu, müvekkillerinin taleplerinin bizzat borçlusu oldukları ve 21/05/2021 tarihli haciz sırasında imzaladıkları senetler ve protokollerden kaynaklandığını, müvekkillerinin davadaki menfi tespite ilişkin taleplerinin …’ün borçlu olduğu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı icra dosyaları ile henüz vadesi gelmemiş 30.04.2021 vadeli ve 200.000TL tutarlı çek yönünden olmadığını, mahkemenin davayı İİK 89. Maddesine göre açılmış menfi tespit ve müvekkillerini 3. Kişi olarak değerlendirip davanın usulden reddinin hatalı olduğunu. – 6098 sayılı Borçlar Kanunun 37. Maddesinde, korkutmanın iradeyi sakatlayan haller arasında yer aldığını, BK.38/2′ maddesinde “Bir hakkın veya kanundan doğan bir yetkinin kullanılacağı korkutmasıyla sözleşme yapıldığında, bu hakkı veya yetkiyi kullanacağını açıklayanın, diğer tarafın zor durumda kalmasından aşırı bir menfaat sağlamış olması halinde, korkutmanın varlığının kabul edileceğinin” düzenlendiğini, cebri icra işlemleri, haciz ve muhafaza tedbiri olanaklarının baskı ve tehdit aracı olarak amaç dışı kullanılması yolu ile başkasına ait borcu kabul ettirerek kambiyo evrakı almak, taahhüt, haksız vaadler durumunda hukuka uygun kullanılan bir haktan ve yetkiden bahsedilemeyeceğini, söz konusu işlemlerin BK.39/1 maddesi uyarınca iptali gerektiğini, yargılama aşamasında toplanan deliller ve tanık beyanlarından senet ve protokollerin ikrahla alındığının sabit olduğunu beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesine cevabında; davacıların istinaf dilekçesinde mahkemenin davayı İİK 89. Madde kapsamında değerlendirdiğini beyan etse de, bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını, 21/05/2021 tarihinde davacıların kardeşi … aleyhine başlatılan takipte, borçlunun muvaazalı işlemlerle ticari faaliyetini sürdürdüğü adrese hacze gidildiğini, davaya konu bonolar ve protokollerin imzalandığını, icra takibinin davacılar değil, dava dışı … aleyhine açılması nedeniyle, davacıların üçüncü şahıs konumunda olduğunu, davanın husumet yokluğundan reddi kararının yerinde olduğunu, bu hususta emsal yargı kararları bulunduğunu, protokollerin davacıların serbest iradeleri ile düzenlendiğini, fiili haciz yapılmadığından haciz baskısı altında protokol düzenlendiğine yönelik iddianın gerçeği yansıtmadığını, bononun kambiyo vasfında olduğunu, senede karşı senetle ispat zorunluluğunun bulunduğunu, davacıların borçlu olmadıkları halde ödeme yapmayı kabul ederek protokol imzalamalarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacılar ile dosya borçlusu arasında akrabalık ilişkisinden kaynaklanan organik bağ bulunduğunu beyanla istinaf başvurusunun esastan reddini talep etmiştir.
DELİLLER; Dava dilekçesi ekinde sunulan protokolde; İstanbul …İcra Müd. … E.sayılı, İstanbul …İcra Müd. … E.sayılı, İstanbul …İcra Müd. … E.sayılı dosyalarına ilişkin düzenlendiği, dosyaların borcunun aşağıda bilgileri yazan borçlular tarafından kabul ve kefalet edildiği, dosyaların ödenmesine ilişkin dökümü yapılan bono düzenlendiği… Alınan bono bilgilerinde 21.05.2021 tanzim, 25.09.2018 ödeme tarihli, lehtar alacak …, borçluları 1-…, 2-…, 3-…, 4-… olan 856.000 TL bedelli olduğu ve protokolde gösterildiği şekilde 6 taksitte ödeneceğinin kabul edildiği görülmüştür.21.06.2021 vade tarihli 200.000 TL bedelli 21.05.2021 tanzim tarihli senedin protokolde ismi yazılan kişilerce imzalandığı görülmüştür. İstanbul … İcra müdürlüğünün … E sayılı dosyasında; alacaklı … tarafından borçlu … aleyhine,30.11.2020 keşide tarihli 97.775,00 TL bedelii, … seri numaralı çek, 31.01.2021 keşide tarihli 97.330,00 TL bedelli, çek, 31.03.2021 keşide tarihli 97.330,00 TL bedelli, çek yönünden takip başlatıldığı, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında ;alacaklı … tarafından borçlu … aleyhine,: 31/10/2020 günlü … Seri No lu çeki 100.000,00 TL 31/12/2020 günlü … Seri No lu çeki 150.000,00 TL yönünden takip başlatıldığı, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında; alacaklı … tarafından borçlu … aleyhine, toplam 109.687,48-Tl yönünden takip başlatıldığı görülmüştür. Davacılar vekili 21.10.2022 tarihli dilekçe ekinde menfi tespit davası olarak açmış oldukları davanın istirdat davası olarak devam edilmesi gerektiği beyan olunarak ödeme belgelerini ibraz etmiştir. İstanbul … İcra müdürlüğünün … E sayılı dosyası üzerinden gidilen 21.05.2021 tarihli haciz esnasında düzenlenen aynı tarihli 2 nolu protokol ve atıf yaptığı 200.000 TL bedelli bonoya istinaden ;21.05.2001 tarihinde 4.900 TL ,21.05.2001 tarihinde 7000TL ,21.05.2001 tarihinde 7.000TL ,21.05.2001 tarihinde 98.000TL ödeme yapıldığı anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E : Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalı alacaklı tarafından dava dışı … hakkında yürütülen icra takibinde, davacılara ait işyerine gelinip uygulanan haciz bakısı nedeni ile protokoller gereği verilen bonolardan dolayı davacıların davalıya borçlu olmadığının tespiti ve yapılan ödemenin davalıdan istirdadının talep edildiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince, davacıların menfi tespit ve istirdat istemi yönünden aktif husumet yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuş, mahkemenin davayı İİK 89. Madde kapsamında açılan menfi tespit davası, müvekkillerini de üçüncü şahıs olarak nitelendirmesinin hatalı olduğunu, dava dışı borçlu …’ün borcu nedeniyle, müvekkilinin 20 yıldır faaliyette bulunduğu adresine gelinerek haciz baskısı altında protokoller düzenlendiğini, protokoller gereğince davaya konu bonoların alındığını ve ödemelerin yapıldığını ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesince; davanın İİK 72. Madde kapsamında açıldığı, davacıların icra takibinde borçlu bulunmamaları nedeniyle, borçlu tarafından açılabilecek bu davada davacıların aktif husumetinin bulunmadığı, davacıların ancak borçluya karşı genel mahkemede sebepsiz zenginleşme veya menfi tespit davası açabilecekleri gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.Maddi vakıaların anlatımı taraflara ait olup, hukuki nitelendirmeyi yapma görevinin hakime ait olduğu, mahkemece davanın İİK’nun 72.maddesine dayalı olarak açılmış menfi tespit ve istirdat davası olarak nitelendirilmesinin hatalı olduğu kanaatine varılmıştır. İstirdat davası esasen sebepsiz zenginleşme iddiasına dayanan bir eda davası olup İİK 72/7 maddesinde düzenlendiğinden, davanın icra takibine dayanması dava şartıdır. Bununla birlikte, 6100 Sayılı HMK 106. Maddesinde tespit davası yoluyla, mahkemeden bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun tespitinin talep edilebileceğinin düzenlendiği yine 6098 Sayılı BK 77 ve devamı maddelerinde haklı bir neden olmaksızın, bir başkasının mal varlığından ya da emeğinden zenginleşen kimsenin bu zenginleşmeyi iade etmekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Açıklanan yasal düzenlemeler kapsamında davacı üçüncü kişiler tarafından, genel hükümlere dayanarak, alacaklı aleyhine menfi tespit ile, davalı alacaklının sebepsiz zenginleşme iddiasına dayalı olarak ödenen paranın geri verilmesine ilişkin dava açılabileceğinden, davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. (Bkz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10/02/2022 tarihli 2022/3-80 Esas-2022/107 Karar sayılı kararı) Bu durumda mahkemece davacıların aktif husumet ehliyeti bulunduğu gözetilerek, taraflarca ileri sürülen iddiaların ve tüm dosya kapsamındaki delillerin değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davacının husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın yargılamaya devam edilmesi için mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacılar vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 14/02/2023 tarihli 2021/371 E. – 2023/107 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 2-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacılara iadesine, 3-İstinaf yargılama giderleri olarak Davacılar avansından kullanıldığı anlaşılan; 492,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 120,00 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte değerlendirilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 17/07/2023 tarihinde HMK’nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.