Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2023/923 E. 2023/1304 K. 26.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2023/923 Esas
KARAR NO: 2023/1304
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/06/2017
NUMARASI: 2016/101 Esas – 2017/120 Karar
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 10/05/2016
KARAR TARİHİ: 26/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 356. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma açılarak yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı taraf dava dilekçesinde; müvekkilinin … markasının gerçek ve üstün hak sahibi olduğunu, davalı taraf tarafından tescil ettirilen … sayılı … markasının kötü niyetli tescilli olduğunu, ayrıca davalının bir kısım yabancı markaları da kötü niyetli tescil ettirmesinin söz konusu olduğunu, müvekkilinin kendine özgü olan markasını tesadüfen tescilinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, marka üzerinde müvekkilinin hak sahibi olduğunu beyanla, davalı taraf markasının hükümsüzlüğüne, TPE kayıtlarından terkinine , karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf cevap dilekçesinde; markanın ülkesellik gereği müvekkilinin markayı tescil ettirdiğini, davacının Türkiye’ de tescilli bir markası ve üstün hakkı söz konusu olmadığını,müvekkil markayı tescil ettirdikten sonra marka üzerinde belli bir müşteri portföyü yarattığını, davacı tarafın bunu engellemek için dava açtığını bu nedenle yerinde olmayan davanın reddini, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 08/06/2017 tarihli 2016/101 Esas- 2017/120 Karar sayılı kararıyla; ” davacı tarafa ait … markası Türkiye’de çeşitli firmalar tarafından kullanıldığı , davalı tarafın da söz konusu markaların kullanımından haberdar olduğu, bu şekilde davalı tarafın markayı tescil ettirmekte kötü niyetli olduğu kabul edilmiş, söz konusu … markasının tüm delil ve belgelere göre davalı tescilinden çok daha önceden beri kullanıldığı, marka üzerinde davacının uluslararası alanda bir çok tescili olup üstün hak sahibi olduğu, özel bir ifade olan markanın davalı tarafın kötü niyetli olarak birebir taklit edip Türkiye de tescil ettirdiği” gerekçesiyle; davacı tarafın davasının kabulü ile … sayılı … markasının kötü niyetli tescil ve gerçek hak sahipliği nedeniyle hükümsüzlüğüne, TPE kayıtlarından terkin edilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ürünü olan bilirkişi raporunu hükme esas aldığını, markanın 2001 yılından beri kullanıldığını gösteren kanıt bulunmadığını, markanın sadece internette yer almasının kullanıldığını göstermeyeceğini, markanın tanınmış marka olmadığını, raporda ülkesellik prensibinin değerlendirilmediğini, davacı tarafça dosyaya sunulan gerçek hak sahipliğine ilişkin delillerin tescil tarihinden sonraya ait olduğunu , müvekkilinin başvuru tarihinde markanın davacı yada başka biri adına tescilli olmadığını, müvekkilinin yurt dışında da tescil başvurularında da bulunulduğunu, mahkeme kararının hatalı olduğunu beyanla, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevabında; markanın yaratıcısı …’nin İtalya Napoli doğumlu moda tasarımcısı olduğunu, 30 yıl önce mağaza açtığını sonra da marka haklarını müvekkiline devrettiğini, davacının başkasının olduğunu bildiği markayı tescil ettirdiğini, markanın İtalya, US, Japonya ve diğer ülkelerde davalıdan önce tescil ettirildiğini, … şirketinin müvekkilinin ortaklarına ait şirket olduğunu, adreslerinin aynı olduğunu, kötü niyetin ülkesellik prensibinin istisnası olduğunu, davalının tek bir kullanım belgesi sunamadığını, davaya konu markada olduğu gibi başkalarına ait markaları da tescil ettirerek gerçek hak sahiplerinin markalarını savcılıklar aracılığıyla aramalar yaptırarak engellemeye çalıştığını, engelleme amaçlı tescil edildiğinin ve kötüniyetli olduğunun açık olduğunu, müvekkilinin logosunun davalının vitrininde sergilenmesinin dahi davalının müvekkilinin markasından haberdar olarak başvuruda bulunduğunu gösterdiğini, markayı ihdas ve istimal edenin müvekkili olduğunu, davalının kötüniyetli başvuru yaptığını, kararın haklı olduğunu beyanla istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
GEREKÇE: Davacı vekili dava dilekçesinde, davalının müvekkilinin gerçek ve üstün hak sahibi olduğu … markasını kötü niyetle, … başvuru numarasıyla 25. Sınıfta Türkiye’de tescil ettirdiğinden bahisle hükümsüzlük davası açmıştır. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne ve markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Davalı vekilinin istinaf başvurusunda, mahkemenin eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ürünü olan bilirkişi raporunu hükme esas aldığını, ülkesellik prensibinin değerlendirilmediğini, davacı tarafça dosyaya sunulan gerçek hak sahipliğine ilişkin delillerin tescil tarihinden sonraya ait olduğunu , müvekkilinin başvuru tarihinde markanın davacı yada başka biri adına tescilli olmadığını, müvekkilinin yurt dışında da tescil başvurularında da bulunulduğunu ileri sürdüğü, görülmüştür. Hükümsüzlüğe konu davalı markası 25/12/2013 başvuru tarihinde, … başvuru numarası ile 25. Sınıfta “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar.Ayak giysileri.Baş giysileri.” emtialarında 21/04/2015 tarihinde tescil edilmiştir. İlk derece mahkemesince alınan 03/05/2017 tarihli raporda; … ibaresinin internette 01.01.2001 ile 01.12.2013 tarihleri arasında kullanımı incelendiğinde davacı markasının 2001 yılından beri yer aldığı, davacı markasının İtalya ,Japonya gibi ülkelerde davalı markasından önce tescil edildiği, davalının davacı markasının görselinden farklı ancak aynı isim ile ilk olarak Türkiye’de 16.02.2016 tarihinde yer aldığı, davacının 14, 18 ve 25 sınıflarda davalı markasının 25. Sınıfta tescilli olduğu TPE kayıtları WIPO kayıtları aynı nice sınıflarında olan taraf markalarının dosyaya sunduklarını, davacı markasına ilişkin görsellerin 2014 ve 2017 yılları arasında koleksiyonlara ait katalog ve basımdan alınmış olduğu, İtalyanca dilinde hazırlanmış mühür taşı içermeyen lardini başlıklı evraklar incelendiğinde ; 27.12.2013 tarihinde başladıkları müşteri listesine ilişkin sunulan evrakta 2013 yılından beri pek çok ülkede müşterileri bulunduğu Türkiye’de … tekstil firmasının 2015 yılından beri listede yer aldığı, dosya içinde bulunan delil ve belgelerin incelenmesinde ; davacı markasının üstün hak sahibi olduğu davalının ticari dürüstlüğe aykırı kullanımı olup uluslararası öncelikli kullanım hakkı sahibi uluslararası boyutta markaya tanınırlık sağladığı, davacının aynılık derecesinde benzer olan markaları arasında gerçek hak sahibi olduğunun kabulü gerektiği beyan edilmiştir. Davalı tarafça İstanbul 4. (Kapatılan) FSHHM’nin 2016/92 D.İş dosyası ile, …, … ve … mağazalarında tespit yapılmasını talep ettiği, mağazalarda … markasını taşıyan takım elbiseler bulunduğu tespit edilmiştir. Davalı tarafça Bakırköy 1. FSHHM’nin 2016/43 D.İş dosyası ile, … Bakırköy mağazasında tespit yapılmasını talep ettiği, mağazada … markasını taşıyan 23 adet bayan ceket ürünü ve https://…..com alan adlı internet sitesinde aynı markayı taşıyan ürün görselleri bulunduğu tespit edilmiştir. Davalı tarafça Bakırköy 2. FSHHM’nin 2016/143 D.İş dosyası ile, internet sitesi üzerinde tespit yapılmasını talep ettiği, https://…com alan adlı internet sitesinde aynı markayı taşıyan ürün görselleri bulunduğu tespit edilmiştir. Davalı adresinde 2016/16 D.İş dosyasında yapılan keşifte, mağazanın tabelasında … ibaresinin bulunduğu, facebook sayfasında, mağazanın vitrinde sergilenen gömlek ürününde davacı yurt dışında tescilli marka ve logosunun bulunduğu görülmüştür. 556 sayılı KHK 6. maddesi uyarınca marka koruması tescille elde edilir, tescil ve korumada ülkesellik ilkesi geçerlidir. Ülkemizin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi ve TRIPS hükümleri dahilindeki bir marka sahibinin Türkiye’de tescilli olmasa dahi ülkemizde ticari faaliyette bulunması koşuluyla öncelik ve üstün hak sahipliği iddiasına dayanması, tanınmışlık halinde de üçüncü kişilerce gerçekleştirilen başvuruya itiraz ve tescil halinde de hükümsüzlük davası açma hakkı mevcuttur. Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka sayılabilmesi için Türkiye’de ilgili sektördeki kişilerin geneli bakımından tanınmış olduğu ispat edilmelidir.Davacı tarafın Türkiye’de tescilli markasının bulunmadığı, markanın Türkiye’de davacının marka tescil başvurusundan önce kullanıldığına dair delil ibraz edilmediği, … mağazasına satışların 2015 tarihli olduğu görülmüştür. Bu durumda davacının Türkiye ‘de üstün ve öncelikli hakka sahip olduğundan bahsedilemeyecektir, Dairemiz İlk derece mahkemesi kararının gerekçesinden bu yönde ayrılmıştır. Davacı taraf davalı marka tescilinden önce markayı Türkiye’de kullandığını ispatlayamamışsa da; TMK 2. Madde de düzenlenen hüküm üst ve emredici norm olmakla davalı markasının kötüniyetle tescil edilip edilmediğinin incelenmesi gerekmiştir. Kötü niyetli tescil Avrupa Topluluğu’nun 89/104 Sayılı Marka Yönergesi’nin 3.2.d maddesi ile 40/94 sayılı Topluluk Marka Tüzüğü’nün 51/1 (b) maddesinde mutlak red nedeni olarak sayılmıştır. Mülga 556 Sayılı KHK’nın yürürlükte olduğu dönemde de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16/07/2008 Tarihli 2008/11-501 Esas, 2008/507 Karar sayılı kararı ve sonrasında, kötü niyetli tescilin hükümsüzlük sebebi olduğu konusunda doktrinde ve yargı kararlarında görüş birliği bulunmaktadır. TMK 2. Maddesinde düzenlenen “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmü ile TTK 18/2 maddesinde düzenlenen “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir” hükmü kötü niyetin tespitinde dayanılan yasa maddeleridir. HGK’nun 16.07.2008 tarih 2008/11-501 ve 2008/507 sayılı kararı ile de benimsendiği üzere, tescil başvurusunda kötü niyetin varlığı başlı başına hükümsüzlük nedenidir. Ancak, kötü niyetin varlığı her somut olayın özellikleri ve hükümsüzlüğü istenen marka ya da markaların tescil başvurularının yapıldığı tarihteki hukuki durumu dikkate alınmak suretiyle değerlendirilmelidir. Davacı tarafça kötü niyet delili olarak davacı markasının sözcük unsurunu, yaratıcısı olan İtalya Napoli doğumlu moda tasarımcısından aldığını, davalının bu markayı tesadüfen bulduğundan söz edilemeyeceğini ve davalı adına başvurusu yapılan ve itiraz üzerine reddedilen dava dışı üçüncü kişilere ait marka tescil kayıtlarını, davalı tarafça davacının ürünlerinin satıldığı farklı adreslerdeki … mağazalarında yapılan delil tespiti işlemleri, ayrıca davalının davaya konu markayı kullandığına dair delil sunamamasını göstermiştir. Davalı vekilinin, … isimli sosyal medyada birçok kişi olduğunu, markanın aynı ibareleri taşıması ve aynı sınıfta tescilinin kötü niyeti göstermeyeceğini ileri sürdüğü anlaşılıyorsa da; İtalyanca isim ve soyisimden oluşan markanın davacı ile aynı 25. Sınıfta tescilinin tesadüfi olamayacağı, TPMK’dan celp edilen ve davalı adına tescil başvurusu yapılmış ancak redle sonuçlanmış, … sayılı …, … sayılı …, … sayılı … marka başvuruları ve davalının gömlek fotoğrafları dışında (davadan sonra çekilip çekilmediği tespit edilememektedir) markanın kullanıldığını gösterir fatura vs delil ibraz edilmediği, davalının sosyal medya hesabında davacının marka+logosunu kullandığını gösterir tespit raporu, davalı tarafça farklı adreslerde yapılan delil tespiti işlemleri göz önüne alındığında, davalının davacının yurt dışı marka tescillerinden haberdar olduğu, engelleme ve yedekleme amacıyla kötü niyetli olarak markayı tescil ettirdiği, kötüniyeti ispatlar nitelikte dosya kapsamında yeterli delil bulunduğu kanaatine varılmış, Dairemizin 05/03/2020 tarihli 2017/4474 Esas-2020/572 Karar sayılı kararın direnilmesine, kararın aynen tekrarına, davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddi ile, mahkemenin sonuç itibarıyla hükümsüzlük kararı doğruysa da kararın gerekçesi HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince düzeltilmekle, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile, davalı markasının kötüniyetle tescil edilmesi nedeniyle hükümsüzlüğüne ve TPMK kayıtlarından terkinine karar verilmiştir. Dairemizin işbu 15/09/2021 tarih ve 2021/1035 Esas – 2021/1510 Kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05/04/2023 tarih ve 2021/11-945 Esas – 2023/295 Karar sayılı ilamı ile bozulmuştur.Yüksek mahkeme bozma ilamında “…her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince davacıya ait yurt dışında tescilli markalardaki İtalyanca isim ve soy ismin aynısının benzer ürünlerde davalı tarafından marka olarak tescil edilmiş olduğu, bu husustaki savunmasının olağan akışa aykırı olduğu, davalının dava dışı marka tescillerinin de hükümsüz kılınmasından hareketle davalının davacının markalarından haberdar olduğundan dava konusu marka tescilinin kötüniyetli olduğu kabul edilmiş ise de; kötüniyetli marka tescili için mevcut olması gereken ve yukarıda da örnekseme yoluyla sayılan fiiller ile benzerlerinin somut olarak ortaya konması gerekmektedir. Ancak marka tescilinin kötüniyetli olduğu iddiasına dair davalı fiilleri, yargılama sırasında somut bir biçimde ortaya konulmadığı gibi Bölge Adliye Mahkemesince yapılan belirleme ve tespitler somut delillere dayanmamaktadır. Bu itibarla davalıya ait … sayılı “…” ibareli markanın tescilinin kötüniyetli olduğuna dair iddia, somut ve açık bir biçimde ispatlanamadığından anılan markanın 556 sayılı KHK’nın 35 inci maddesi kapsamında hükümsüzlüğüne karar verilemez.” gerekçesine yer verilmiştir. Dairemizce bağlayıcı nitelikteki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına uyularak, kararda işaret edildiği şekilde değerlendirme yapılarak davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 08/06/2017 tarihli 2016/101 Esas-2017/120 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince; KALDIRILMASINA, 3-Davanın REDDİNE, 4-Alınması gereken 269,85 TL harçtan, peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 240,65 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 8- İstinaf ve temyiz aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 559,90 (267,80 + 292,10) TL temyiz yoluna başvurma harcı ile 235,40 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 881,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından ve bir duruşma icra edildiğinden davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 10.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/09/2023