Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2023/695 E. 2023/944 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2023/695 Esas
KARAR NO: 2023/944
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/11/2020
NUMARASI: 2020/435 2020/596
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 356. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma açılarak yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalı tarafından dava dışı … ve … Ltd.Şti aleyhine 14 adet senede dayalı olarak icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleşmesinden sonra borçlularla ilgisi bulunmayan üçüncü kişi konumundaki müvekkili şirketin işyerine hacze gelindiğini, müvekkili şirketin menkul malları üzerinde haciz uygulandığını, müvekkili …’nın hacze karşı çıktığını, ancak alacaklı vekilinin talebi üzerine haciz işleminin devam ettirildiğini, bunun üzerine …’nın şirket yetkilileriyle görüşerek ve onların talimatı doğrultusunda alacaklı vekiline 250.000,00 TL nakit ödeme yaptığını ve bakiye alacak için 6 adet şahsi senet düzenleyerek verdiğini, haciz sonrası icra müdürlüğü nezdinde istihkak iddiasında bulunulduğunu ve istihkak prosedürünün uygulanmasının istenildiğini belirterek, bonolar yönünden ihtiyati tedbir kararı verilmesini, bu bonoların ve ödenen 250.000,00 TL’nin istirdadına, davanın menfi tespit davası olarak değerlendirilmesi halinde ise davalıya borçlu bulunulmadığının tespitine ve davalı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; borçlunun adresi olduğu için gidilen haciz mahallinde borçluya ait mail, banka kartı teslim evrakı bulunduğunu, borçlu … ve hacze gidilen yerin sahibi …’ın baba oğul olduğunu, … şirketinin kurucularının bu iki kişi olduğunu, bu nedenle borçlu şirketin borcuna mahsuben davacı … şirketi ve vekili davacı … ile protokol yapıldığını, protokolde senetlerin istirdadının istenemeyeceğinin hükme bağlandığını, protokolde dava açma hakkının saklı tutulduğuna dair şerh bulunmadığını, tedbir talebinin reddi gerektiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 12/11/2020 TARİHLİ 2020/435 ESAS, 2020/596 KARAR SAYILI KARARI: Davacıların takip borçlusu olmadıkları, takip borçlusunun dava dışı … ve … Ltd.Şti olduğu, davalı tarafın davacılardan alacak iddiasının bulunmadığı, icra dosyasına yapılan ödemelerin takip borçlularının borcuna mahsuben yapıldığını, menfi tespit ve istirdat davasının takip borçlusu tarafından açılabileceği, davacıların bu davayı açma ehliyetinin bulunmadığı gerekçeleriyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, bonoların %20’si oranında nakit veya kayıtsız şartsız teminat mektubunun davacı tarafından mahkeme veznesine teminat olarak depo edilmesi halinde dava konusu bonoların davalı tarafından icraya konulmasının, devir ve ciro etmesinin engellenmesine dair mahkemece verilen 28/09/2020 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının davacı tarafça icra dosyasına götürülüp infaz ettirilmediği gerekçesiyle de davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir.
DAİREMİZ 29/04/2021 TARİHLİ 2021/362 ESAS, 2021/961 KARAR SAYILI KARARI: “Davaya konu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasının tarafları davalı ile dava dışı … ve … San. Tic. Ltd. Şti’dir. Bilindiği üzere İİK’nun 72.maddesinde düzenlenen icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasının tarafları takip alacaklısı ile takip borçlusudur. Eldeki davayı açan davacılar … ve … Tic. Ltd. Şti.İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının borçlusu değildir. Dolayısıyla takip nedeniyle borçlu bulunmadıklarına dair iş bu davayı açma konusunda dava takip yetkileri bulunmamaktadır. Yine İİK’nun 72.maddesinde düzenlenen istirdat davasını açma konusunda da dava takip yetkileri bulunmamaktadır. Bu açılardan ilk derece mahkemesinin takip sırasında davacı tarafça ödenen 250.000 TL yönünden dava açma konusunda yetkileri bulunmadığına dair gerekçesi yerindedir. Somut davada, davacılardan … ayrıca haciz sırasında altı adet şahsi senet düzenleyip vermiştir. Bu senetlerin incelenmesinde keşideci davacı …, lehtar ise davalıdır. Dolayısıyla davacı … verilen bu senetler nedeniyle senetlerin istirdatı ile senetler nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespitini isteme bakımından dava takip yetkisine haizdir. Ancak tarafların kabulünde olan 11/09/2020 tarihli protokol içeriğinden ödenen paraların ve alınan senetlerin tekrar istirdatının istenemeyeceği ve tarafların birbirini ibra ettikleri ve senetlerin dosya borcunun ödenmesi amacıyla verildiği gözetildiğinde davacı …’nın senetlerin istirdatı ve senetler nedeniyle menfi tespit isteminin esastan reddi gerekmekte olup mahkemece tüm talepler yönünden usulden ret kararı verilmesi bu açıdan doğru olmamakla birlikte davalı tarafın bu konuda aleyhe istinafı olmaması nedeniyle bu husustaki yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir. Yapılan bu açıklamalar doğrultusunda davacılar vekilinin davaya yönelik istinaf taleplerinin reddi gerekmiştir.Davalı vekilinin istinafı ise % 20 tazminat verilmesine yöneliktir. Bilindiği üzere İİK’nun 72/2 maddesi gereğince icra takibinden önce açılan menfi tespit davasında teminat mukabilinde icra takibinin durdurulmasına karar verilebileceği, İİK’nun 72/3 maddesinde ise icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında teminat karşılığında ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesinin istenebileceği, yine aynı kanunun 72/4 maddesinde ise davanın alacaklı lehine neticelenmesi halinde ihtiyati tedbirin kalkacağı ve davalı alacaklı lehine tazminata hükmedileceği öngörülmüştür. Somut davada İİK’nun 72. maddesi kapsamında takibin durdurulması yahut icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde bir tedbir kararı verilmediğinden ilk derece mahkemesince tazminat talebinin reddine dair karar yerinde olduğundan davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin reddi gerekmiştir. Davacılar vekilinin teminatın iadesi talebinin reddine yönelik istinaf talebinin incelenmesine gelince; her ne kadar HMK’nun 341.maddesinde istinaf edilebilen kararlar sayılmış olup bu bağlamda bu kararın istinaf kabiliyetinin bulunmadığı düşünülebilir ise de; söz konusu kararın mahkemenin davadan el çekmesinden sonra verildiği, dolayısıyla nihai kararla birlikte istinaf etme imkanının kalmadığı, ayrıca 7251 Sayılı Kanun’un 27.maddesiyle eklenen HMK’nun 305/A maddesi gereğince söz konusu kararın istinaf kabiliyetinin bulunduğu kanaatine varılarak yapılan değerlendirmede; dosya içeriğinden mahkemenin 28/09/2020 tarihli ara karar ile teminat mukabilinde ihtiyati tedbir kararı verildiği ve davacı tarafça teminat yatırıldığı anlaşılmıştır. HMK’nun 392/2 maddesinde asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması üzerine teminatın iade edileceği hükme bağlanmıştır. Somut olayda mahkeme 12/11/2020 tarihinde nihai kararını vermiş ve bu kararda ihtiyati tedbirin kaldırılmasına dair hüküm kurulmuş olup bir ay içerisinde davalı tarafça tazminat davası açıldığı dosyaya yansımadığı gibi davalı tarafça bu konuda karşı beyanda bulunulmamış olup davacılar vekilinin teminatın iadesine dair talebinin kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacılar vekilinin ek karara yönelik istinaf talebinin kabulü gerekmiştir.” şeklinde karar verilmiş, kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
YARGITAY 11.HUKUK DAİRESİ 19/01/2023 TARİHLİ 2021/5357 ESAS, 2023/380 KARAR SAYILI BOZMA KARARI: “Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı … Ticaret Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazları ve davalı şirket vekilinin davacı … Ticaret Ltd. Şti.’ne yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Davacı … vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde, yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davalı tarafça dava dışı … ve … Ltd. Şti. aleyhine başlatılan icra takibinin kesinleşmesinden sonra davacı … Ticaret Ltd. Şti. tarafından işletilmekte olan iş yerine 11.09.2020 tarihinde hacze gelinip haciz yapılacağı esnada davacı …’nın … Ticaret Ltd. Şti. yetkilisi ile görüşerek alacaklı vekiline 250.000,00 TL nakit ödeme yaptığı, bakiye alacak için 6 adet şahsi senet verdiği, düzenleme tarihi 11.09.2020 olan bu senetlerin incelenmesinde, keşidecinin davacı …, lehtarın ise davalı şirket olduğu anlaşılmaktadır. Yine tarafların kabulünde olan 11.09.2020 tarihli protokolde alacaklı vekili Av. … ile davacı …’nın isim ve imzalarının bulunduğu görülmektedir. Bu durumda davacı …’nın işbu davayı açmakta hukuki menfaati bulunduğunun kabulü ile uyuşmazlığın esasına girilerek inceleme ve değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmek gerekirken davacı …’nın dava ve takip yetkisi bulunmadığı kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın davacı … yarına bozulması gerekmiştir.” şeklinde karar vermiştir.
GEREKÇE: Dava, menfi tespit ve istirdat davasıdır. Davacı taraf müvekkiline ait iş yerinde yap0ılan haciz işlemi nedeniyle 250.000 TL ödeme yapmak ve altı adet bono düzenleyerek davalıya vermek zorunda olduklarını iddia ederek bonoların ve ödenen bedelin istirdatını ve davalıya borçlu olmadığının tespitini talep etmiş davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur.Dava, menfi tespit ve istirdat davasıdır.Davacı taraf müvekkiline ait iş yerinde yap0ılan haciz işlemi nedeniyle 250.000 TL ödeme yapmak ve altı adet bono düzenleyerek davalıya vermek zorunda olduklarını iddia ederek bonoların ve ödenen bedelin istirdatını ve davalıya borçlu olmadığının tespitini talep etmiş davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Davaya konu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasının tarafları davalı ile dava dışı … ve … San. Tic. Ltd. Şti’ olduğu, İİK’nun 72.maddesinde düzenlenen icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasının taraflarının takip alacaklısı ile takip borçlusu olduğu, Eldeki davayı açan davacı … Tic. Ltd. Şti. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının borçlusu olmadığı, Dolayısıyla takip nedeniyle borçlu bulunmadıklarına dair iş bu davayı açma konusunda dava takip yetkilerinin bulunmadığı, Yine İİK’nun 72.maddesinde düzenlenen istirdat davasını açma konusunda da dava takip yetkisinin bulunmadığı, bu nedenle ilk derece mahkemesinin davacı şirkete yönelik kararının yerinde olduğu, davacı …”nın istinafına gelince, Yargıtay bozma ilamında da açıkça ifade edildiği üzere; davalı tarafça dava dışı … ve … Ltd. Şti. aleyhine başlatılan icra takibinin kesinleşmesinden sonra davacı … Ticaret Ltd. Şti. tarafından işletilmekte olan iş yerine 11.09.2020 tarihinde hacze gelinip haciz yapılacağı esnada davacı …’nın … Ticaret Ltd. Şti. yetkilisi ile görüşerek alacaklı vekiline 250.000,00 TL nakit ödeme yaptığı, bakiye alacak için 6 adet şahsi senet verdiği, düzenleme tarihi 11.09.2020 olan bu senetlerin incelenmesinde, keşidecinin davacı …, lehtarın ise davalı şirket olduğu, yine tarafların kabulünde olan 11.09.2020 tarihli protokolde alacaklı vekili Av. … ile davacı …’nın isim ve imzalarının bulunduğu anlaşılmakla davacı …’nın davayı açmakta hukuki yararı olduğu bu nedenle ilk derece mahkemesinin davanın bu davacı yönünden dava şartı yokluğundan davanın reddi kararının yerinde olmadığı davacı …nın bu yönü ile istinaf talebinin yerinde olduğu, kararın kaldırılması gerektiği , ancak, tarafların kabulünde olan 11/09/2020 tarihli protokol içeriğinden ödenen paraların ve alınan senetlerin tekrar istirdatının istenemeyeceği ve tarafların birbirini ibra ettikleri ve senetlerin dosya borcunun ödenmesi amacıyla verildiği gözetildiğinde davacı …’nın senetlerin istirdatı ve senetler nedeniyle menfi tespit isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı vekilinin istinafının ise % 20 tazminat verilmesine yönelik olduğu, İİK’nun 72/2 maddesi gereğince icra takibinden önce açılan menfi tespit davasında teminat mukabilinde icra takibinin durdurulmasına karar verilebileceği, İİK’nun 72/3 maddesinde ise icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında teminat karşılığında ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesinin istenebileceği, yine aynı kanunun 72/4 maddesinde ise davanın alacaklı lehine neticelenmesi halinde ihtiyati tedbirin kalkacağı ve davalı alacaklı lehine tazminata hükmedileceğinin öngörülmüş olduğu, Somut davada İİK’nun 72. maddesi kapsamında takibin durdurulması yahut icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde bir tedbir kararı verilmediğinden ilk derece mahkemesince tazminat talebinin reddine dair karar yerinde olduğundan davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Davacılar vekilinin teminatın iadesi talebinin reddine yönelik istinaf talebinin incelenmesine gelince; her ne kadar HMK’nun 341.maddesinde istinaf edilebilen kararlar sayılmış olup bu bağlamda bu kararın istinaf kabiliyetinin bulunmadığı düşünülebilir ise de; söz konusu kararın mahkemenin davadan el çekmesinden sonra verildiği, dolayısıyla nihai kararla birlikte istinaf etme imkanının kalmadığı, ayrıca 7251 Sayılı Kanun’un 27.maddesiyle eklenen HMK’nun 305/A maddesi gereğince söz konusu kararın istinaf kabiliyetinin bulunduğu kanaatine varılarak yapılan değerlendirmede; dosya içeriğinden mahkemenin 28/09/2020 tarihli ara karar ile teminat mukabilinde ihtiyati tedbir kararı verildiği ve davacı tarafça teminat yatırıldığı anlaşılmakla; HMK’nun 392/2 maddesinde asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması üzerine teminatın iade edileceği hükme bağlandığından, Somut olayda mahkeme 12/11/2020 tarihinde nihai kararını vermiş ve bu kararda ihtiyati tedbirin kaldırılmasına dair hüküm kurulmuş olup bir ay içerisinde davalı tarafça tazminat davası açıldığı dosyaya yansımadığı gibi davalı tarafça bu konuda karşı beyanda bulunulmamış olup davacılar vekilinin teminatın iadesine dair talebinin kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacılar vekilinin ek karara yönelik istinaf talebinin kabulü gerekmiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı vekili ve davacı şirket vekilinin nihai karara yönelik istinaf istemlerinin reddine, davacılar vekilinin ek karara yönelik istinaf talebinin kabulü gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince Davacı … şirket vekili ile davalı vekilinin istinaf isteminin ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı …nın istinaf isteminin kısmen kabulü ile İstanbul 4. Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/435 E ve 2020/596 K sayılı 12.11.2020 tarihli kararının HMK 353-1-b-2,3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Davacı … Tic. Ltd. nin davalı şirkete yönelik açılan davanın dava şartı yokluğundan USULDEN reddine, -Davacı …nın davalı şirkete yönelik davasının esastan REDDİNE, -Davacılar vekilinin mahkemenin 17/12/2020 tarihli teminatın iadesinin reddine dair kararına yönelik istinaf talebinin kabulüne, 3-İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/12/2020 tarihli 2020/435 Esas sayılı ek kararının KALDIRILMASINA, Davacılar vekilinin teminatın iadesi talebinin KABULÜNE, Davacı tarafça 28/09/2020 tarihinde yatırılan 280.000,00 TL teminatın ilk derece mahkemesince davacı tarafa iadesine, 4-İlk Derece Yargılaması Yönünden; a-Alınması gereken 179,90-TL harçtan, peşin alınan 28.177,88-TL harcın mahsubu ile bakiye 27.997,98-TL harcın davacılara iadesine, b-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına, c-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7/2.maddesi uyarınca 180.000,00-TL nispi vekalet ücretinin, davacı …Şti’nin kazanılmış haklarda gözetilerek 3.400-TL den sorumlu olması kaydıyla davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 5-İstinaf Ve Temyiz Yargılaması Yönünden; a-Davacı …’nın istinaf talebi kabul olunmakla, istinaf peşin harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, b-Davacı … şirketin istinaf talebi reddolunduğundan; Davacı şirketten alınması gereken 179,90-TL harçtan, peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacı şirketten tahsili ile hazineye irat kaydına, c-Davalı tarafın istinaf talebi reddolunduğundan; Davalıdan alınması gereken 179,90-TL harçtan, peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, ç-Davacı … tarafından yapılan 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 54,50-TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 203,10-TL’nin davalıdan alınarak davacı …’ya verilmesine, d-Davacı … tarafından yapılan temyiz yargılama giderleri olmak üzere toplam 4,125-TL nin davalıdan alınarak davacı …’ya verilmesine, e-Davacı …Şti ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, f-Davacı …Şti ve davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Gerek ilk derece olsun gerek istinaf yargılaması sonrası artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince ilgilisine iadesine, Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı davacı tarafın yokluğunda tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.21/06/2023