Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2023/608 Esas
KARAR NO: 2023/1126
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/11/2022
NUMARASI: 2022/453 E. – 2022/714 K.
ASIL DAVA: Menfi Tespit
ASIL DAVA TARİHİ: 15/06/2017
BİRLEŞEN DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 19/07/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkiline ait … Bankası Çağlayan Şubesine ait … numaralı çekin üzerini 3.000.000 TL olarak doldurarak 15/06/2017 tarihinde takasa ibraz ettiğini, çek karşılıksız çıkarak arkasının yazdırıldığını, müvekkilinin çek üzerindeki imzanın kendisine ait olup olmadığının anlaşılamadığını, imzanın müvekkilinin imzasına benzediğini, ancak çek üzerindeki yazılar ve rakamların kesinlikle müvekkiline ait olmadığını ve rızası dışında doldurularak hukuka aykırı olarak ele geçirildiğini, müvekkilinin davalıya iddia edildiği gibi bir borcu bulunmadığını, müvekkili ile davalının geçmişte … Sanayi ve Ticaret AŞ nin ortakları olduğunu, müvekkilinin bu şirketteki hisselerini devrederek ortaklıktan ayrıldığını, bu nedenle taraflar arasında herhangi bir ticari ilişkinin olmadığını, müvekkilinin davalıya borcu bulunmadığını, müvekkilinin 09/12/2016 tarihinde aynı çek koçanından 16 adet çek yaprağına ulaşamadığını farkederek bu hususta çeki elinde bulunduranlar hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/117164 Soruşturma nolu dosyasından suç duyurusunda bulunduğunu, yargılama sonunda dava konusu çek nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile çekin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yetkili mahkemenin İstanbul değil, Bakırköy Ticaret Mahkemesi olduğunu, davacının yersiz ve mesnetsiz suç duyurusundan sonuç alamayınca bu kez bu davayı açtığını, çeklerin imzalı şekilde boş bekletilmesinin ticari hayatın olağan akışına uymadığını, çekin eksik tedavüle çıktığını ve sonradan anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının doğru olmadığını ve davacının malvarlığını 2-3 gün içinde 3.kişilere devrettiğini, işbu davada tanık dinlenmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafın davasının reddi ile davacının %20 den aşağı olmamak üere tazminat ile mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı tarafın müvekkili hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlattığını, takibin dayanağı 6 adet çek olup çeklerin keşidecisinin müvekkil olduğunu, takibin dayanağının; … Bankası 19.06.2019 Keşide Tarihli 400.000 USD bedelli … seri numaralı, … Bankası 30.08.2017 Keşide Tarihli 400.000 USD bedelli … seri numaralı, … Bankası 30.10.2017 Keşide Tarihli 400.000 USD bedelli … seri numaralı,… Bankası 30.07.2017 Keşide Tarihli 3.000.000 TL bedelli … seri numaralı, … Bankası 30.09.2017 Keşide Tarihli 3.000.000 TL bedelli … seri numaralı ,… Bankası 30.11.2017 Keşide Tarihli 1.700.000 TL bedelli … seri numaralı çekler olduğunu, Müvekkili ile davalının 2013 senesine kadar … San. A.Ş.’nin ortakları olarak ticari faaliyet yürüttüğünü, müvekkil davalı ile ticari faaliyetler yaptığı dönemde şirkette bulunmadığı zamanlarda şirkete kayıt dışı alınan ürünlerin bedelinin ödenmesi için keşidecisi olduğu boş ve imzalı çekleri şirket kasasında bıraktığını, şirket kayıt dışı herhangi bir alım yaptığı zaman müvekkile ait imzalı boş çeklerin üstünü doldurmak sureti ile çekleri kullandığını, müvekkilinin daha sonra … San. A.Ş.’deki hissesini babası …’e devrettiğini, … ise davalı ile 2013 senesinde ortaklığını fiilen bitirdiğini, müvekkilin babası işbu şirketteki hissesini 02.09.2014 tarihinde …’a devrettiğini, karşılıklı olarak taraflar arasında 17.11.2014 tarihli protokol ile bir kısım mallar karşılıklı devredilerek ortaklık ilişkisi sonlandırıldığını, 22.12.2015 tarihinde müvekkili … hesabını kapatmak için bankaya gittiğinde bankanın kendisine 16 adet çekinin bankaya ibraz edilmediğini söylemesi üzerine çeklerin şirkette imzalı ve boş durduğunu düşünen müvekkil … şirket muhasebecisi …’a Whatsapp programı üzerinden mesaj yazarak imzalı ve boş çeklerin şirkette olup olmadığını sorduğunu, konuşmanın müvekkili …’ün telefonunda halen kayıtlı olup konuşma içeriği Ulusal Kriminal Büro tarafından 14.10.2019 tarihli … sayılı raporla raporlaştırıldığını, davaya konu çeklerin müvekkil rızası hilafına elinden çıkan yani 2013 yılında müvekkilin davalı ile ortak olduğu şirkette imzalı ve fakat boş olarak unuttuğu çekler olup, iş bu çekler 2017 yılında davalının hukuka aykırı bir şekilde doldurtup (sahtecilik yaparak) işleme koyduğu çek olduğunu ve müvekkilinin davalıya hiçbir borcu bulunmadığını, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen karar hukuka aykırı olduğu halde istinaf aşamasında gerekli ihtimam gösterilmeden verilen kararın onandığını; davanın kabulü ile İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takip dayanağı altı adet çekten dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile dava değerinin %20 sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki ihtilafın konusu olan toplamda 7 adet çek ile ilgili savcılık ve ceza yargılamaları olduğunu, davacının dava ve şikayetlerine konu iddianameye istinaden yapılan yargılama sonucu müvekkili davalı hakkında beraat kararı verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, kesinleşmiş beraat kararına rağmen mükerrer şikayetler yapmalarındaki hedefin CMK 314 maddesine istinaden yargılamanın yenilenmesini temin etmek için olduğunu, davacının dava dışı … San ve Tic Ltd Şti’nde hiçbir zaman ortak olmadığını, babası … 02/09/2014 tarihinde %50 hissesini müvekkili davalıya devrettiğini ve bu şekilde şirketin tek ortaklı hale geldiğini, 02/09/2014 tarihinden sonra taraflar arasında ticari olarak hiçbir ortaklık kalmadığını,17/11/2014 tarihinde ise ortak gayrimenkullerin karşılıklı hisseler değiştirilerek paylaşıldığını ve gayrimenkullerdeki ortaklığın tasfiye edildiğini, sadece ileriye matuf müvekkili davalıya çekler mukabili alacakların kaldığını, davanın reddine davacı tarafın dava değerinin %20 sinden aşağı olmamak üzere tazminat ödemeye mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI (2018/656 Esas): İstanbul 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27.05.2021 tarih ve 2018/656 Esas – 2021/355 Karar sayılı kararıyla; “…açığa senet düzenlenmesi yasal mevzuata göre mümkün olup senedin imzalı ve boş olarak verildiği iddiasını ispat yükü davacı üzerindedir. Senedin boş olarak verildiği ve ticari ilişki olmadan doldurulduğunu iddia eden davacının bu iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerekmektedir. Davacı bu iddiasını ispata yarar yazılı bir delil veya delil başlangıcı sunmadığından ve yemin deliline de dayanılmadığından ispatlanamayan asıl ve birleşen davanın reddine” karar verilmiştir.
DAİREMİZ KARARI: Dairemizin 15/06/2022 tarih ve 2021/1606 Esas – 2022/1097 Karar sayılı ilamı ile; “…davalı vekilinin İİK.72/4 maddesine dayalı olarak davacı aleyhine tazminat istemi konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması nedeniyle, tarafların sair istinaf istemleri incelenmeksizin, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf isteminin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına.” karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI (2022/453 Esas): İstanbul 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/11/2022 tarih ve 2022/453 Esas – 2022/714 Karar sayılı kararıyla; “…Somut olayda toplanan deliller ve dosya kapsamına göre; açığa senet düzenlenmesi yasal mevzuata göre mümkün olup senedin imzalı ve boş olarak verildiği iddiasını ispat yükü davacı üzerindedir. Senedin boş olarak verildiği ve ticari ilişki olmadan doldurulduğunu iddia eden davacının bu iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerekmektedir. Davacı bu iddiasını ispata yarar yazılı bir delil veya delil başlangıcı sunmadığından ve yemin deliline de dayanılmadığından ispatlanmayan davanın reddine;Tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya sunulan delilleri göre davacı tarafın kötü niyetli olarak iş bu davayı ikame ittiği somut deliller ile ispatlanamadığından asıl ve birleşen davada kötü niyet tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Yerel mahkeme kararı delillerin yanlış ve eksik değerlendirilmesi ile verildiğini, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/481 E., 2019/377 K. sayılı dosyasında yapılan yargılamada davalı taraf çekleri müvekkilden ne için aldığını ispat edemediğini, bunun da müvekkilden herhangi bir alacağı olmadığı anlamına geldiğini, Ceza mahkemesi kararlarındaki maddi olguların tespitine dair hükmün hukuk mahkemesi için bağlayıcı olmasına rağmen davamızın reddine karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, her türlü delille ispatın geçerli olduğu ceza yargılamasında davalının çekleri ne için aldığını ispat edemediğini, bu husus, davalının müvekkilden olan alacağını ispat edemediğini dolayısı ile müvekkilin davalıya herhangi bir borcu bulunmadığını kanıtlayan kesin delil niteliğinde olduğunu, Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı olmadığını, Yazılı delille ispat kuralının istisnalarından olan çeklerin müvekkilden hile ile alındığı, dava konusu çeklerden dolayı müvekkilin davalıya borçlu olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve menfi tespit davasının hayatın olağan akışına aykırılık nedeni ile kabulüne karar verilebileceği, işin niteliği ve tarafların durumuna göre senede bağlanmaması teamül olarak yerleşmiş bir hukuki işlem bulunduğuna dair iddialarımız yerel mahkemece hiç dikkate ve değerlendirilmeye alınmadığını, Dava konusu çekler müvekkilden hile ile alınmış olup, işbu nedenle de senede karşı senetle ispat kuralı geçerli olmadığını, senedin müvekkilden hile ile alındığı ve müvekkilin davalı tarafa borçlu olmadığı hususunun tanık beyanları, davalı tarafa ait watsap yazışmaları, müvekkile ait çek hesabı dökümleri ve diğer delillerimizle ispat edilmiş olduğunu, Müvekkile ait çekler, müvekkil tarafından imzalanmış halde ve şirket ödemelerinde kullanılmak üzere boş olarak şirket kasasında bulunduğunu, müvekkil ortaklıktan ayrıldıktan sonraki dönemde çeklerinin tamamının kullanıldığı ve hiç çek kalmadığı inancı ile bu konuda araştırma yapmak gereği duymadığını, ancak çok sayıda çekinin hala şirket kasasında durduğunu bilmediğini, Çeklerin müvekkilden hile ile alındığının, müvekkilin davalıya herhangi bir borcu olmamasına rağmen üzeri doldurularak bankaya ibraz edilip ve icraya konulduğunun dinlenen tanık beyanlarıyla sabit olduğunu, Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereğince hile iddiasının her türlü delil ile ispatlanabileceğini,Davalı, müvekkile elden borç para verdiği ve çekleri de buna karşılık aldığını ispat edememiş olmakla birlikte bu hususun esasen hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, hiç kimsenin karşılığında bir belge olmaksızın 15.000.000-TL’yi başkasına elden borç olarak vermeyeceğini, Müvekkil, … Giyim şirketinde ortaklıktan ayrılırken, hisselerine karşılık olarak ve parasal değeri dava konusu çeklerden çok daha fazla olan taşınmazlar davalı tarafça müvekkile tapuda devredildiğini, dava konusu çeklerin bedelleri dikkate alındığında bu miktarda alacağı olan birinin sözkonusu taşınmazları kendisine 15.000.000-TL borcu olan kişiye devretmeyeceğini, davalının işbu taşınmazları müvekkile devretmesi ortaklıktan ayrılan müvekkilin davalıya borçlu değil bilakis alacaklı olduğunu ispatladığını.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir. Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Birleşen dosyalardan İstanbul Asliye 4.Ticaret Mahkemesinin 2018/656 E. sayılı dosyasında, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 2017/5664 E., 2017/3675 K. sayılı, 04/12/2017 tarihli kararı ile İ.İ.K.nın 72/3 maddesine istinaden ihtiyatî tedbir kararı mevcut olup, İstanbul Asliye 4. Ticaret Mahkemesinin 2018/656 E. sayılı dosyasına 13/11/2018 tarihinde ilk dava bedeli olan 3.000.000 TL.nin %15’i miktarında teminat mektubu sunulduğunu, mahkemece Bakırköy … İcra Dairesinin … E. sayılı dosyasına gönderilen 13/11/2018 tarihli müzekkere ile ihtiyatî haciz kararının uygulanması gereği bildirildiğini, bu sebeple birleşen dosyalardan İstanbul Asliye 4. Ticaret Mahkemesinin 2018/656 E. sayılı ilk dava bedeli olan 3.000.000 TL. üzerinden %20’ye tekabül eden 600.000 TL. tazminata ilişkin hüküm kurulmamasının usûle aykırı olduğunu, Birleşen davada ise; vekalet ücreti hesaplamasının hatalı olduğunu, dava değerinin toplamda 7.700.000,00 TL + 1.200.000 USD olduğunu, karar tarihi olan 17.11.2022 itibariyle TCMB efektif USD satış kurunun 18,6573 TL olduğunu, karar tarihi itibariyle vekalet ücreti hesabının 538.887,60 TL olacağını, mahkemece 384.030,00 TL’ye hükmedilmesinin hatalı olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri gibi karar verilmesi istenmiştir.
GEREKÇE: Asıl ve birleşen dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca menfi tespit istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “… senedin boş olarak verildiği ve ticari ilişki olmadan doldurulduğunu iddia eden davacının bu iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerekmektedir. Davacı bu iddiasını ispata yarar yazılı bir delil veya delil başlangıcı sunmadığından ve yemin deliline de dayanılmadığından ispatlanamayan asıl ve birleşen davanın reddine; şartları bulunmadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı asıl ve birleşen davaya konu çeklerin imzalı ve boş olarak davalı ile ortak oldukları dönemde şirket kasasında bulundurduğunu, ortaklıktan ayrıldıktan sonra çeklerin orada unutulduğunu ve davalı tarafından haksız olarak doldurularak tahsile konulduğu iddiasına dayalı olarak menfi tespit isteminde bulunmuştur. Davacının şikayeti üzerine başlatılan soruşturma sonucunda olayla ilgili olarak davalı ve dava dışı diğer şahıslar hakkında Resmi Evrakta Sahtecilik ve Nitelikli Dolandırıcılık suçlarından dolayı İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/481 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı, ceza mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda; “… yapılan bilirkişi incelemesi ile çeklerin ön yüzündeki keşideci imzalarının …’ün eli mahsulü olduğu, sanık …’ın suça konu çeklerin ortaklıkla ilgisinin olmadığını, katılana verdiği şahsi borcuna ilişkin olduğunu savunduğu, sanık Ayşe’nin de bu savunmayı desteklediği, sanık … çekleri ne karşılığında aldığını ispatlayamasa da bir dönem ortaklıklarının söz konusu olduğu katılana açıktan borç verdim savunmasının aksini ispatlayacak dosyada delil olmadığı, şirket defter ve belgelerinin bilirkişi incelemesine tabi tutularak olayın aydınlatılmasının da mümkün olmadığı, çünkü sanık …’nin alacağın ortaklıktan kaynaklanmadığını açıktan borç vermesine dayandığını savunduğu, dosyadaki bu delil durumuna göre hırsızlık ya da kaybolma yoluyla elde edildiğine dair yeterli delil de olmadığından sanıklara isnat edilen eylemlerin katılanla sanıklar Şevki ve Ayşe arasındaki hukuki ihtilaftan kaynaklandığı, müsnet suçların maddi ve manevi unsurları itibariyle oluşmadığı sonucuna varıldığından sanıkların beraatine.” karar verilmiş; beraat kararı istinaf kanun yolundan geçerek kesinleşmiştir. Davacı vekili her ne kadar “Kesinleşen ceza kararı ile, davalının çekleri ne için aldığını ispatlayamadığından davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini” ileri sürmüş ise de; anılan ceza mahkemesi kararında “Davalının davacıya elden borç para verdiği savunmasının aksini ispatlayacak delilin bulunmadığı” belirtilmek suretiyle bu savunmaya itibar edildiği kabul edildiğinden, ceza kararı ile davacı lehine oluşmuş bir durum bulunmamaktadır. Aksine, davacının “Çekin ayrıldığı şirketin kasasında boş ve imzalı olarak unutulduğu, akabinde haksız olarak davalı tarafından doldurularak piyasaya sürüldüğü” iddiası suç niteliğinde olduğundan, ceza mahkemesi tarafından dinlenen ve ifadeleri ayrıntılı olarak değerlendirilen tanık beyanlarıyla da bu iddia yerinde bulunmadığından; ceza mahkemesinin davacı iddialarının aksi sonuca ulaştığı kabul edilmelidir.Davacı ile davalının 2014 yılı öncesinde … Sanayi ve Ticaret AŞ.’nin ortakları olduğu, ortaklık süresince taraflar arasında ticari bağ bulunduğu, ancak daha sonra ortaklıklarının sona erdiği, davacının çeklerin boş ve imzalı olarak şirket kasasında unutulduğu ve daha sonra haksız olarak doldurularak kullanıldığı iddiasının ispat yükünün davacıya ait olduğu, çek bir ödeme vasıtası olup mevcut bir borcun tasfiyesi amacıyla verildiğinin kabulünün gerektiği, açığa senet düzenlenmesi mümkün olup bu senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının yazılı delillerle kanıtlanması gerektiği, somut olayda davacının çeklerin boş olarak verildiği ve ticari ilişki olmadan doldurulduğu iddiasını ispata yarar bir delil sunmadığından ispatlanmayan davanın ve davalının tazminat isteminin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından taraf vekillerinin istinaf istemlerinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gereken toplam 539,70 TL (269,85 x 2 ) harçtan, peşin alınan toplam 359,80 (179,90 x 2) TL harcın mahsubu ile bakiye 179,90 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalıdan alınması gereken toplam 539,70 TL (269,85 x 2 ) harçtan, peşin alınan toplam 359,80 (179,90 x 2) TL harcın mahsubu ile bakiye 179,90 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/07/2023