Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2023/591 E. 2023/1521 K. 20.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2023/591 Esas
KARAR NO: 2023/1521 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2019
NUMARASI: 2018/129 E. – 2019/136 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 20/10/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin “…” ibareli markayı 2003 yılından beri kullandığını, müvekkiline ait www…com ve www…net isimli web sitesinde müvekkili ile ilgili bilgiler ve markalara ait koleksiyonun yer aldığını, davalının ise … San.ve Dış Tic.Ltd.Şti unvanıyla kurulduğunu, davalı tarafından internet ortamında “…” ibaresini kullanılmakta olduğunu ve bu durumun karışıklığa sebebiyet verdiğini, davalının unvanından “…” ibaresinin silinmesi için Mahkememizin 2015/136 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve mahkemece davanın kabul edilerek kararın onandığını, ayrıca yine Mahkememizin 2017/99 Esas numarası ile davalının markasının hükümsüzlüğü için davası açtıklarını, bu davanın da kabul edilerek kesinleşmiş olduğunu, davalı yanın bu eylemlerinin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini iddia ederek, tecavüzün tespitine, men’ine ve ref’ini, davalının “…” ibareli markayı ürünleri, iş yeri evraklarında ve reklamlarında, internet ortamında, web sitesinde kullanılmasının önlenmesine, http://www…com isimli web sitesine erişimin engellenmesine, markayı taşıyan ürünlere el konulmasını, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak SMK’nun 151/2-b maddesi uyarınca davalının elde ettiği net kazanca göre hesaplama yapılarak şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, davacı vekili bilahare 19/03/2019 tarihli dilekçesi ile, maddi tazminat talebini 750.000,00 TL olarak ıslah etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin “…” ibareli tescilli markanın sahibi olduğunu, markanın sicilden terkinine ilişkin mahkeme kararının kesinleşmediğini, davacının “…” markasının tesciline yaptığı itirazın TPMK tarafından reddedildiğini, müvekkilinin “… Dış Ticaret Ltd.Şti ibaresi ile unvanın ve “…” ibareli markanın sahibi olduğunu, müvekkilinin söz konusu unvan altında Avrupa’da ki tanınmış markaların siparişi üzerine üretim yaptığını, aldığı siparişleri ilgili markaların etiketi altında satışa arz ettiğini, etiketlerde şirketin unvanı ve markasının yer almadığını, davacının ise yalnızca Laleli ve Merter’de iki toptan satış mağazası bulunduğunu, yurt içinde faaliyet gösterdiğini, tarafların çalıştıkları pazarların ve müşteri portföyünün farklı olduğunu, müvekkilinin tescilli ticaret unvanını kullanmasının markaya tecavüz teşkil etmeyeceğini, davacı markasının ayırt edicilik unsuruna havi olmadığını, davacının markasının tanınmış marka olmadığının Bakırköy 1. FSHHM’nin 2015/136 Esas sayılı dava dosyasından alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, davacının taleplerin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 11/04/2019 tarihli 2018/129 E. – 2019/136 K. sayılı kararıyla; “…Tüm dosya kapsamı, deliller, dosyadaki bilirkişi raporlarına göre, davalının herhangi bir hakkı olmadan ve daha önce gerek ticaret unvanından terkin olmuş olması, ve gerekse adına olan markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiş olmasına rağmen, davacı markası ile çok yakın benzer olarak “…” markasını ticaretinde kullanmaya devam ettiği anlaşılmakla, Davacının davasının kabulüne, davalının davacı adına tescilli “…” esas unsurlu marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesine ve durdurulmasına, davalının davacı markası ile iltibas oluşturan ” …” ibareli markayı ürünlerinden, iş evraklarında, reklamlarında, internet ortamında, web sitesinde kullanılmasının önlenmesine, markayı taşıyan ürünlere el konulmasına bu ürünlerin masrafı davalıdan alınmak suretiyle etiketlerinin sökülmesine bu şekilde tecavüzün giderilmesi mümkün değilse ürünlerin imhasına, davalı adına olan http://www…com isimli web sitesine erişimin engellenmesine karar vermek gerekmiştir. Bilirkişi raporuna göre davacının tercih ettiği maddi tazminat seçeneğine göre tespit edilen miktar fazla ise de, taleple bağlı kalınarak 750.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar vermek gerekmiştir. Davacının maddi tazminat talebine gelince; tarafların sosyal ekonomik durumları, ihlalin ağırlığı, manevi tazminatın amacı ve hakkaniyet ilkesi gözetilerek, davacının manevi tazminat talebinin de kabulü ile, 50.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; Mahkemece son derece fahiş bir maddi ve manevi tazminata karar verilerek, davacının da hiç hak etmediği halde sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet verildiğini, davacının tanınmış marka benzerlerini tescil ettirdiğinin kendisine ait marka listesi ile tespit edilebileceğini,
Mahkeme tarafından deliller yeterince toplanmadan , davacının ticari kayıtları incelenmeden, müvekkilinin kazandığı bedellerin de gerçekte fason dikim yaptığı tescilli Avrupa markalarına gönderdiği ürünlerden dolayı elde ettiği kazançlar olduğu, ticari defter kayıtlarında ayrıntıya girilerek inceleme yapılması gerektiği belirtilmesine rağmen, eksik inceleme ve yanlış takdirle maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin tescilli ticaret unvanını kullanarak üretim ve satış yaptığını, Ayrıca ciro olarak görünen her şeyin müvekkilinin fason olarak başka markalara diktiği malları ve yurt içinde iplik alıp satışını ifade ettiğini, bilirkişilerin bu durumu da eksik irdelediklerini, Tarafların çalıştıkları pazarlar ve buna bağlı olarak müşteri portföyleri ile üretimini yaptıkları emtiaların da farklı olduğunu, Markaların bir bütün olarak incelenmesi halinde aralarında benzerlik bulunmadığını, Müvekkilinin tescilli ticaret unvanını kullanmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediğini, Davalı şirketin büyük bir şirket olduğunu, davacı şirketin markasının tanınmış marka olmadığını, davacının iş yerinde de keşif yapılarak karar verilmesi gerektiğini, ticaret unvanının terkini davasının halen karar düzeltme aşamasında olduğunu belirterek, Bakırköy 1. Fikri ve Sınai haklar Hukuk Mahkemesi’nin 11.04.2019 gün 2018/129E. 2019/136K. numaralı kararının kaldırılmasını, haksız ve dayanaksız olan davanın reddine karar verilmesini, dosya kapsamındaki taleplerinin, delilleri ve iddialarının istinaf incelemesine tabi tutulmasını talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya arasında bulunan Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları incelendiğinde; … sayılı “…” ibareli markanın, 24, 25 ve 26. sınıfta 13/03/2003 tarihinden itibaren, … sayılı “…” ibareli markanın 25. sınıfta 11/05/2017 tarihinden itibaren 10’ar yıl müddetle davacı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır. Dosya içinde mevcut Bakırköy 1. Fikri VE Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/99 Esas, 2017/261 Karar sayılı kararı incelendiğinde; davacının … Tic. Ltd. Şirketi, davalının … Dış Tic. Ltd. Şirketi olduğu, davalıya ait … tescil numaralı “…” markasının davacıya ait “…” markası ile benzer olduğu iddiasıyla hükümsüzlük davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda davalının markasının hükümsüzlüğüne karar verildiği, kararın 30/01/2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Dosya içinde mevcut Bakırköy 1. Fikri VE Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/136 Esas, 2016/56 Karar sayılı kararı incelendiğinde; davacının … Tic. Ltd. Şirketi, davalının … Dış Tic. Ltd. Şirketi olduğu, davalının ticaret unvanından “…” ibaresinin terkinin talep edildiği, yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne, “…” ibaresinin davalının ticaret unvanından terkinine karar verildiği, kararın Yargıtay’dan geçerek onandığı tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesince bilirkişilere davalıya ait iş yerinde ve internet siteleri üzerinde inceleme yapılması yetkisi verilmiş, yapılan incelemeler sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda; …www….com adresli internet sitesinin tekstil ürünleri alanında faaliyet verdiği, site üzerinde herhangi bir logonun kullanılmadığı, ana sayfadan yönlendirilen başka herhangi bir sayfanın da bulunmadığı, ana sayfada siteyi işleten firmanın yalnızca “…” şeklinde adının belirtildiği, ancak tam ticari unvanının ve diğer iletişim bilgilerinin verilmediği, Google arama motoro üzerinden “…” ibaresi ile arama yapıldığında, çok sayıda işyeri tanıtım, kariyer ve rehber sayfalarında davalıya ait sayfaların bulunduğu, ancak bu sayfaların büyük çoğunluğunun davalı tarafından açılmayan ve ilgili işletmecilerin kendi rehber kayıtlarından oluştuğu, Facebook üzerinden “…” ibaresi ile yapılan aramada da, hususi olarak açılmış bir hesap bulunmadığı, …com alan adının … adına 26/03/2011 tarihinde tescli edilmiş olduğu, işyerinde yapılan incelmelerde ise, tabelalarda, numune olarak tutulan ürünlerin üzerinde ve ticari evraklar üzerinde “…” ibaresinin kullanıldığı, işyeri yetkilisinin, “…” markasıyla veya “…” ticaret unvanını kullanarak herhangi bir markayla ilgili hiçbir üretimlerinin olmadığı, Avrupa’daki marka sahiplerine kendi markaları ile fason üretim yaptıklarının belirtildiği yolunda görüş belirtildiği anlaşılmıştır.Yine iddia ve savunmaların değerlendirilmesi açısından alınan 22/01/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda; …davalı işyerinde yapılan incelemede, bu firmanın yurtdışı menşeili muhtelif markalar için fason üretim yapıp ihraç eden bir işletme olduğu, numune ürünüler üzerinde müşteri markasının yanı sıra davalının “…” ibareli karton veya kumaş etiketlerinin asılı/dikili bulunduğu, nihai ürünler üzerinde sadece müşteri markası ile ürünün gönderileceği ülkenin dilinde ve para biriminde basılmış beden ve fiyat etiketlerinin bulunduğu, yurtdışına ihraç edilecek nihai ürün kolilerinin “…” ibareli koli bantları ile sarıldığı, davalının fason üretimini yaptığı ürünlerin davacının … sayılı marka tescili kapsamına girdiği, ayrıca “…” ve “…” ibarelerinin yazılış ve okunuş itibariyle ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, bu benzerlikler nedeniyle SMK md.7/2-b kapsamında halk tarafından karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimali olup olmadığı noktasında, halk olarak sadece nihai tüketici/son kullanıcı dikkate alınırsa, davalının yalnızca numune ürünlerde tespit edilen “…” ibareli kullanımının karıştırılma/ilişkilendirilme ihtimali yaratacağının söylenemeyeceği, halk kavramının fason üreticiler ya da toptan alıcılar gibi ticari müşterileri kapsayacak şekilde yorumlanırsa, ağırlıklı olarak kot kumaşından mamul “…” markalı giysilerin yabancı müşterilere toptan satışını yaptığını ileri süren davacı ile ağırlıklı olarak kot kumaşından mamul giysilerin yabancı müşteriler için fason üretimini gerçekleştiren “…” firmasının birbirine karıştırılması ya da birbiriyle ilişkilendirilmesi ihtimalinin söz konusu olabileceği, davalının “…” ibaresini marka değil ticaret unvanı olarak kullandığı yolundaki savunması bakımından, SMK md.7/3-e hükmünün hukuki yorumunun Mahkemeye ait olduğu, davalının özellikle raporda bulunan Görsel 7, Görsel 8 ve Görsel 9’daki “…” ibareli kullanımlarının unvansal kullanım olarak değerlendirilemeyecek ve markasal olarak nitelendirilebilecek kullanımlar olduğu, Görsel 5’teki üründe ise markasal ve unvansal kullanımın birlikte yer aldığı, Görsel 4’teki kullanımın ise unvansal mahiyet arz ettiği, davalının “…” ibaresini gerek yurt içi satışlar, gerek ihracata yönelik olarak düzenlenen evraklar ve faturalar üzerinde unvansal olarak kullandığı, SMK 151/2-b doğrultusunda yapılan incelemede, davalının dava tarihinden geriye doğru 5 yıl içindeki toplam satışının 124.147.071,21 TL olduğu ve 2.921.719,64 TL net kar beyan ettiği belirtilmiştir.
GEREKÇE: Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili karara karşı istinaf yargı yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davalı vekilinin müvekkilinin kullandığı marka ile davacının markasının benzer olmadığına dair istinaf talebi incelendiğinde; davacının tescilli markasının “…” ibaresinden oluştuğu, davalının ürünleri üzerinde kullandığı tespit edilen markanın ise “…” ibarelerinden oluştuğu, davalının markasında yer alan “…” harflerinin bir anlam ifade etmediği, esas unsurun “…” ibaresi olduğu, bu ibare ile davacının markasının görsel ve işitsel olarak benzer oldukları, markaların tekstil ürünleri için kullanılması nedeniyle ortalama tüketici kitlesine hitap ettikleri, bu nedenle karıştırılma, en azından ilişkilendirilme ihtimalinin bulunduğu, nitekim aynı nedenle davalının markasının hükümsüzlüğüne dair verilen kararın kesinleştiği, davalının yurt dışına, davacının yurt içine satış yapmasının markaların karıştırılmasını engellemeyeceği, davalının “…” markasını kullanmasının davacının tescilli markasına tecavüz teşkil ettiği kanaatine varılmakla, davalı vekilinin istinaf talebi yerinde bulunmamıştır. Davalı vekili, müvekkilinin tescilli ticaret unvanını kullanmasının marka hakkına tecavüz teşkil etmeyeceğine dair istinaf talebinde bulunmuşsa da, ilk derece mahkemesinin “…” ibaresinin markasal kullanımının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği gerekçesiyle davayı kabul ettiği, ticaret unvanının kullanılmasının davacının marka hakkına tecavüz oluşturduğuna dair bir karar verilmediği anlaşılmıştır.Davalı vekilinin davacının ticari kayıtları incelenmeden ve davacının iş yerinde keşif yapılmadan tazminat hesabı yapılması nedeniyle tazminatın doğru hesaplanmadığı, müvekkilinin kazandığı bedellerin de gerçekte fason dikim yaptığı tescilli Avrupa markalarına gönderdiği ürünlerden dolayı elde ettiği kazançlar olduğu, ticari defter kayıtlarında ayrıntıya girilerek inceleme yapılması gerektiği belirtilmesine rağmen eksik inceleme ve yanlış takdirle maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu, ciro olarak görünen her şeyin müvekkilinin fason olarak başka markalara diktiği malları ve yurt içinde iplik alıp satışını ifade ettiği, bilirkişilerin bu durumu da eksik irdelediklerine dair istinaf incelemesiyle ilgili yapılan incelemede; davacı tarafça SMK’nun 151/2-b maddesi uyarınca davalının markaya tecavüz teşkil eden kullanımlarından elde ettiği gelire göre tazminat hesaplanmasının talep edildiği, bu nedenle davacının iş yerinde keşif yapılması ve davacının ticari kayıtlarının incelenmesi gerekmediği gibi, mali inceleme yapan bilirkişinin davalının dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık ticari kayıtlarını inceleyerek tazminat hesapladığı, davalı vekili alınan bu bilirkişi raporuna itiraz etmişse de, bilirkişinin yaptığı hesaplamaya ilişkin bir itirazda bulunmadığı, markaların benzer olmadığına, tarafların farklı pazarlarda satış yaptığına, müşteri portföylerinin farklı olduğuna, davacının markasının tanınmış marka olmadığına dair itirazlarda bulunduğu, HMK’nun 357/1. maddesi uyarınca ilk derece yargılaması sırasında ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların istinaf aşamasında ileri sürülemeyeceği kanaatiyle, davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 54.648,00 TL nispi harçtan, peşin alınan 13.662,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 40.986,00 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan 29,00 TL (posta-teb.müz.) giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, b)Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 20/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.