Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2023/531 E. 2023/744 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2023/531 Esas
KARAR NO: 2023/744
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/839 Esas, 10.02.2023 Tarihli ara karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/05/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava konusu çek şirket kasasından çalınan çek ve evraklardan olup, bu çeke dair davacı şirketin borcunun bulunmadığını, davalı …, ölen …’ın kızkardeşinin eşi olup, yaklaşık, 10 senedir … ile görüşmemekte ve hiç bir ticari bağı bulunmamaktadır. Söz konusu çek ve meblağı hiçbir suretle şirket kayıt ve defterlerinde işlenmemiş olup, taraflar arasında hiç bir alışveriş bulunmadığını, davalı tarafından ödeme için bankaya ibraz edilen çek üzerindeki yazılar ve imza davalı …’a ait olamaz, kaldı ki, dava konusu çekin ait olduğu çek koçanının 2003 yılına ait olduğunu, çek üzerinde …’ın ölümünden sonra tahrifat yapıldığı ve çalınan çekin hukuka aykırı olarak doldurulduğunun açık olduğunu, söz konusu çek ölen … tarafından şirket kasasında saklanmaktayken cinayet esnasında çalınan evraklarla birlikte davalının eline geçtiğini, cinayet dosyası ile bağlantılı olabilecek bu hususa ilişkin Ayvacık Cumhuriyet Başsavcılığına müracatta bulunulduğunu, Ayvacık Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/4 Hz. Sayılı dosyasına yapılan başvuru sonrasında savcılık makamınca … Bankası Zeytinburnu Şubesine talimat gönderilerek, söz konusu çekin …’ın kasasınan çalınan çeklerden olmasından bahisle çeke el konulup, savcılık dosyasına gönderilmesi istenmiş ve çek aslı savcılığa gönderildiğini, bu dosya kapsamında Savcılığın acilen dava konusu çek için el koyma kararı vermesi ve talimatta açıkça çekin kasadan çalınmış olan çeklerden olabileceği beyanı olayın ciddiyetini gözler önüne serdiğini bu sebeple çekin icrasının durdurulması için teminatsız tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2012/3644 E. ve 2012/8311 K. sayılı emsal lkararı ekte sunulmaktadır) Ayrıca, Savcılık dosyası halen derdest olup, bu dosyanın bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, esasen bu dosyanın neticesinde davalının çalıntı çekten yargılanmasının şüphesiz huzurdaki dosyayı etkileyeceğini, davalı ile davacı şirketin çeke ilişkin hiç bir ticari alışverişin olmadığını, …’ın ölüm tarihinde yaklaşık 9 ay sonra çekin doldurularak, tahsile çalışılması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, cinayet olayı ile ilgili dosyanın Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesinde 17.12.2013 tarihinde açılması ve tek şüpheli olarak …’in olduğunun kesinleşmesinden hemen sonra 30.12.2013 tarihi ile çekin tarih kısmı doldurularak tahsile çalışıldığını, bu hususun gayet manidar olduğunu, Ağır Ceza Mahkemesinin dosyasının açılması ve artık cinayet ve kasa açılma olayı ile ilgili başkaca bir şüphelinin ortaya çıkamayacı düşüncesi ile çekin dava açılış tarihinden sonra ödeme için bankaya ibraz edildiği kanaatinde olduklarını, dava konusu çek şirket sahibi ve müdürü …’dan çalınmış ve üzeri doldurularak tahsile çalışıldığını, bu güne kadar taraflarına çeke dair her hangi bir ödeme emri tebliğ edilmediğini, bu sebeple takip öncesi borçlu olmadıklarının tespitine dair işbu davayı açtıklarını beyan etmişlerdir. Davalı vekili 18/01/2023 tarihli dilekçesi ile, mahkeme 13/03/2014 tarihli ara kararının kaldırılmasını mahkeme aksi kanaatte ise mevcut ihtiyati tedbir kararının değiştirilerek İİK 72/3 maddesi uyarınca icra veznesine yatırılacak paranın alacaklıya ödenmemesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkeme 07/03/2014 tarihli tensip tutanağının 15 numaralı ara karar doğrultusunda; “davacı tarafın dava dilekçesi itibariyle çekte sahte imza iddiası bulunmasından dolayı HMK. 209. Mad. Gereğince 550.550 TL bedelli … Bankası Zeytinburnu Şubesine ait çekin icra takibine konulmaması için teminatsız tedbir konulmasına,” karar verilmiştir Davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararına itirazı üzerine mahkemenin 13/03/2014 tarihli ara kararı doğrultusunda; “Mahkememizce verilen tedbir kararı HMK. 209. Maddesi gereğince verildiğinden, dosyanın bu aşaması itibari ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılması talebinin REDDİNE, Davaya konu çeke ilişkin takip açıldığı belirtilen İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasının ve takibe konu çek aslının mahkememize gönderilmesinin istenilmesine, ” şeklinde yasa yolları açık olmak üzere karar verilmiştir. Mahkemenin istinafa konu 10.02.2023 Tarihli ara kararında; “İhtiyati tedbir talebinin dosyanın açılışında tensip zabtı ile değerlendirildiği, bu talebin kabulüne karar verildiği, davalı tarafın itirazı üzerine 1 nolu celsede , 7 nolu celsede, 9 nolu celsede tedbirin kaldırılmasına yönelik reddine karar verildiği, davaya konu çekin keşide tarihi, imzası bulunduğu belirtiline şirket temsilcisi …’ın vefat tarihi, ceza dosyasındaki ATK rapor içeriği , iş bu dosya kapsamında alınan rapor içeriği dosya kapsamındaki tüm belgelerde dikkate alınarak dava konusu yapılan çekin bir öldürme olayından sonra kasadan alındığı iddiaları ve dosya kapsamındaki belgelerde gözetilerek bu aşamada davalı tarafın tedbirin kaldırılması talebinin reddine …. “şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın açılış tarihinin 06.03.2014 olduğunu, dava konusu yapılan çekin, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 03.03.2014 tarihinde icraya konu edildiğini, ilk derece mahkemesinde daha dava açılmadan önce tarafımızca icra takibi başlatıldığını, bu durumda ilk derece mahkemesince 13.03.2014 tarihli ara kararı ile tesis edilen çekin icra takibine konu edilmemesi yönündeki tedbir kararının uygulanma olanağı bulunmadığı gibi ihtiyati tedbir kararının İcra İflas Kanununun 72/3. maddesine göre de hukuka aykırı olduğunu, icra takibi başlatıldıktan sonra açılacak menfi tespit davalarında, ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğini, İlk derece mahkemesince tesis edilen ihtiyati tedbir kararında, tedbir kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 209. Maddesi mucibince tesis edildiği belirtilmiş ise de, anılan düzenleme dahi ilk derece mahkemesince tesis edilen ihtiyati tedbir kararını haklı çıkartmadığını, HMK’nın 209. maddesi, bir belgedeki yazı veya imzanın inkarı halinde yapılması gereken işlemleri belirtmekte ise de, Yargıtay İçtihatları ile açıklığa kavuştuğu üzere anılan maddenin kambiyo senetleri ile ilgili uygulama alanı, sadece senetteki imza haricindeki sahtelik iddialarına ilişkin olduğunu, imza inkarı halinde ise HMK’nın 209. maddesine göre değil, İcra İflas Kanununun 170. Maddesi uyarınca inceleme yapılacağını, Olmayan bir belgenin sahte olarak düzenlemesi fiilinin, kambiyo senetleri açısından aynı zamanda imza inkarını da içinde barındırdığından, bu şekildeki iddialar hakkında HMK nun 209. maddesi değil İİK nun ilgili hükümleri uygulanacağını, mevcut bir belgenin değiştirilmesi yani tahrif edilmesi yönündeki iddialar açısından ise bu kez HMK nun 209. maddesindeki hükmün uygulama olanağı bulacağını, ancak burada senette tahrifat (ekleme, çıkartma, çizme) olarak değerlendirilebilecek yazı inkarının olması gerektiğini, Bunun dışında kambiyo senedindeki imza haricindeki yazının tamamının kendisinden sadır olmadığı yönündeki itirazlar için bu maddenin uygulanma olanağı bulunmadığını, kambiyo senetleri açısından, senetteki imza haricindeki yazıların da borçludan sadır olması gibi bir şart bulunmadığını, senetteki yazının inkarı halinde HMK’nın 209. maddesinin uygulanması mümkün olamayacağını, dava dilekçesinin 1.sayfasının 2 madde numaralı bölümün 6. Satırından itibaren; “bankaya ibraz edilen çek üzerindeki yazılar ve imza davalı …’ a ait olamaz….. çek üzerinde …’ ın ölümünden sonra tahrifat yapıldığı ve çalınan çekin hukuka aykırı olarak doldurulduğu açıktır….gerçek şudur ki; söz konusu çek ölen … tarafından şirket kasasında saklanmaktayken cinayet esnasında çalınan evraklarla birlikte davalının eline geçmiştir.” şeklinde ifadelere yer verildiğini, İlk derece mahkemesinde görülen davada, … isimli bir davalı bulunmadığı halde, davacı vekili tarafından, çekteki imza ve yazının davalı …’ a ait olmadığı şeklinde bir itirazda bulunulduğunu, HMK’nın 209. maddesine göre yapılacak bir inceleme bulunmadığını, aksi kanatta olunması halinde ise, davacının itirazı imza inkârını da yönelik olduğundan, bu itiraz hakkında yine HMK’nın 209. maddesinin uygulanma olanağı bulunmayacak, İİK’ya göre inceleme yapılabileceğini, Çekin …’ ın öldürülmesi esnasında şirket kasasından çalındığı iddiasının ise HMK’nın 209. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceğini, çekte tahrifat yapıldığını iddia etmekte ise de, hangi açılardan çekte tahrifat yapıldığını davacı tarafın belirtmemesi, bu iddianın da gerçek dışı olduğuna işaret ettiğini, çekin çıplak gözle incelenmesi halinde bile çekte herhangi bir tahrifatın bulunmadığını, kesinlikle kabul edilmemekle birlikte, çekin hukuka aykırı doldurulduğu iddiasının ise inceleme usulü HMK’nın 209. maddesi değil, TTK’nın 680. maddesi olduğunu, işbu davada HMK’nın 209. maddesine göre ihtiyati tedbir kararı tesis edilmesi hukuka aykırı olduğundan ilk derece mahkemesince tesis edilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılması talebinin kabulünü ve ilk derece mahkemesinin bu hususta verdiği ret ara kararın kaldırılmasını, Adli Tıp Kurumu Başkanlığınca dosyaya gönderilen 02.12.2014 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu çekteki imzanın davacı şirketin yetkilisinin eli mahsulü olduğunun belirtildiğini, davacının, davasında haklı bir tarafının bulunmadığı net bir şekilde ortaya çıktığını, davacı şirketin ilk derece mahkemesince tesis edilen ve yaklaşık 8 yıldır devam eden ihtiyati tedbir kararının icrası kapsamında, mallarını kaçırmış ve hali hazırda gayri faal bir şirket olarak varlığını sürdürmekte olduğunu, Çanakkale ili Ayvacık ilçesinde bulunan ve tapunun … ada … parsel sayısında kayıtlı olan şirketin tek taşınmazının 03.03.2022 tarihinde üçüncü kişiye satılarak elden çıkarıldığını, şirketin başkaca bir malvarlığı bulunmadığını, ileride yerel mahkemece verilecek karar müvekkilinin mağduriyetini gidermeyeceğini, davacı tarafın, Ayvacık Asliye Ceza Mahkemesince görülen davada davacı taraf, davayı sürüncemede bırakmaya çalışarak karar verilmesinin önüne geçmeye çalıştığını, ceza davasının bekletici mesele yapılması sebebiyle ilk derece mahkemesindeki dava da karara bağlanamadığını, müvekkilinin mağduriyetinin arttığını, Anayasa’nın 35. Maddesinde ve AİHS 1 Nolu ek Protokolün 1. Maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvence olduğunu, müvekkilinin alacağının tedbir kararı ile tahsilin engellenmesinin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini, tedbir kararı yolu ile Müvekkilinin mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin açıkça elverişsiz ve orantısız bir müdahale olduğunu, müvekkilinin …’den alacaklarına karşılık … tarafında çek keşide edildiğini, …Turizm Ltd. Şti. tarafın bu borç ödenmediği gibi müvekkilinin hakkına kavuşmasının engellenmesi için ceza şikayeti ve menfi tespit davası açıldığını, Önce Ayvacık savcılığı tarafında çekin ödenmesi engellendiğini, sonrasında Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından HMK 209. maddeye göre verilen tedbir kararı verildiğini, çekteki imzanın keşideci …’a ait olduğu açıkça otaya çıktığını, Dosyada bulunan 02.12.2014 Adli Tip raporu ve 04.06.2015 tarihli bilirkişi incelemesinde çekin üzerindeki imzanın …’a ait olduğu ortaya konduğunu, Dolayısı ile HMK 209. madde kapsamında imza itirazına dayanarak tedbir kararı verilmesi yerinde olmadığını, Ayrıca 9 kez ihtiyari tedbir kararının kaldırılması talep edildiği halde gerekçesiz olarak bu taleplerin reddedildiğini, İİK 72 maddesine göre icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğini, ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceğini, menfi tespit isteyen tarafın karşı tarafın göreceği zararlara karşılık en azından alacağın %15 kadar teminat göstermek zorunda olduğunu, bu hükmün kanun koyucu tarafında çatışan menfaatleri dengelemek için konulduğunu, teminat alınmamasının da hatalı olduğunu, Tedbir kararının makul olmayan bir süre boyunca devam ettiğini, dosyada ilk olarak Ayvacık Savcılığı tarafından çekin ödenmemesi için … Bankasında talimat yazıldığını, 17.3.2014 tarihinden itibaren ise Bakırköy 6. (13.) Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/74 E. nolu dosyada tedbir kararı verildiğini, geçen 9 yıla ve defalarca itiraza rağmen tedbir kararı kaldırılmadığını, müvekkilim 2014 yılından beri 550.000 TL (bu gün itibarı ile 1.617.806,37 TL) alacağından mahrum kaldığını, dava konusu olayda çekin üzerindeki imzanın keşideciye ait olduğu anlaşıldığı 2014 yılından beri 8 yıldan fazla süre geçtiği halde tedbirin kaldırılmaması ölçülü olmadığını, Borçlunun menfi tespit davasında çekin üzerindeki imzanın inkârı dışında hiçbir somut delili olmayıp tek delilin halen devam eden Ayvacık Asliye Ceza Mahkemesindeki davası olduğunu, Ceza yargılamasının sonuçlanmaması devletin sorumluğunu doğurduğunu, Müvekkilinin alacağının enflasyon karşısında erimesine karşı hiç bir tedbirin alınmadığını, tedbir kararı bu gün kalksa ve alacak tahsil edilse bile, Müvekkilim bu gün itibarı ile 371.131,55 TL zararda olduğunu, 371.131,55-TL zararın TÜİK’in resmi hesaplarına göre olduğunu, 2014 yılındaki 550.000 TL dolar ve altın kuru ile değerlendirildiğinde ise zararın çok daha büyük olduğunu, Çek üzerindeki imzanın keşideciye ait olduğuna dair bilirkişi raporu sonrası HMK 209. maddeye göre verilen tedbir kararını kaldırılması gerekiyorsa İİK. 72. Maddeye göre tedbir konulması talebi gerekçesiz olarak reddedildiğini, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME Davaya konu çek incelendiğinde; … Bankası AŞ Ayvacık Çanakkale Şubesi’ne ait 550.550TL bedelli 30.12.2013 Tarihli çekte keşidecinin … LTD ŞTİ, lehtar hamilin … olduğu , çekin 03.01.2014 tarihinde bankaya ibraz edildiği, savcılık kararı gereği işlem yapılmadığı görülmüştür. Davaya konu çek İstanbul …İcra Dairesi’nin … E sayılı dosyasında 03.03.2014 Tarihinde takibe konulmuş olup takip talebinde alacaklı davalı borçlunun davacı olarak yer aldığı, takipte 550.550TL bedelli 30.12.2013 Tarihli … seri nolu çeke ilişkin 550.550TL asıl alacak, 55.055TL karşılıksız çek tazminatı, 1651,65TL komisyon, 10.456,68TL işlemiş faiz ki toplam 617.713,33TL alacağın tahsili talebi ile kambiyo senedine dayalı haciz yolu ile takip başlatıldığı görülmüştür. Mahkemece bekletici mesele yapılan Ayvacık Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/26 Esas sayılı dosyasına konu iddianame örneği UYAP’tan incelendiğinde; sanıklar … ve … hakkında resmi belgede sahtecilik ve Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması, Hukuka Aykırı Olarak Elegeçirilen Belgeyi Hukuki Sonuç Doğuracak Hale Getirme suçlarından, sanık … hakkında ise açığa imzanın kötüye kullanılması suçu yönünden kamu davası açıldığı, katılanın …, mağdurun … olduğu, iddianame içeriğinde 30/12/2013 keşide tarihli ve 550.550 TL tutarındaki çeke yönelik isnatlar yer aldığı, iddianame tarihinin 13.11.2017 olduğu görülmüştür. … antentli sözleşme başlıklı belge sureti incelendiğinde … ve … Şti ile şahit olarak …’a atfen imzaları olup, içeriği; “… LTD ŞTİ nin kuruluşunda şirkete %5 oranında gayriresmi ortak olan …’a bu ortaklık hakkına karşılık … Bankası AŞ Ayvacık Şubesi’ne ait 30/12/2013 tarihli 550.550TL miktarlı … numaralı çek kendisine verilmiştir. İŞ bu çekin ödenmesi halinde …’ın herhangi bir alacağı kalmayacaktır. … …’a vermiş olduğu çekin ödemesini şahsen de taahhüt ve garanti etmektedir” şeklindedir. İstanbul ATK Fizik İhtisas Dairesi’nin 02.12.2014 Tarihli raporunda neticeten “sözleşme” başlıklı belgede ve 30.12.2013 Tarihli çekte … TİC LTD ŞTİ ‘ye atfen atılı imzalar ile …’ın mukayese imzaları arasında tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından imzaların … eli ürünü olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. Davacı yanca sunulan mütalaada neticeten; çekteki keşideci imzasının … eli ürünü olabileceği, SÖZLEŞME başlıklı belgedeki imzanın ise … eli ürünü olarak kabulünün mümkün olmadığı yönünde görüş belirtilmiştir. Mahkemece İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nden alınan alınan 04.06.2015 Tarihli raporda neticeten incelemeye konu … TİC LTD ŞTİ ibareli kaşe üzerinde atılı imzanın ve … seri nolu çekin önyüzündeki keşideci imzasının …’ ın eli mahsulü olduğu yönünde görüş belirtilmiştir. Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/394, 2015/411 Karar sayılı 31.12.2015 Tarihli ilamında; sanık … hakkında maktül …’ı kasten öldürme, nitelikli hırsızlık ve mala zarar verme suçundan mahkumiyet kararı verildiği, hırsızlık suçunun kasanın kırılarak tabancanın, aracın alınması olarak gerekçelendirildiği anlaşılmış, kararın kesinleşme şerhine rastlanmamış, suç tarihinin 03.01.2014 olduğu görülmüştür. Soruşturma aşamasında Prof Dr. … den alınan raporda; çek üzerindeki tarih ve yazıların analizin yapıldığı tariten itibaren iki yıl içerisinde yazıldığı imzanın ise iki yıldan eski bir tarihte yazıldığı, sözleşme üzerindeki … yazısı ile çek üzerindeki tarih ve yazıların mürekkeplerinin aynı yapı ve bileşimde oldukları yani aynı mürekkeple yazılı oldukları, imza ve yazı aidiyetinin tespitinin uzmanlık dışı olduğu belirtilmiştir.
GEREKÇE Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Dairemiz önüne gelen somut uyuşmazlık ise ihtiyati tedbirin kaldırılması isteminin reddine ilişkin 09.02.2023 Tarihli (gerekçeli kararda 10.02.2023 olarak yazılı) ara kararın kaldırılması istemine yöneliktir.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta davacı yan, davaya konu çekin şirket temsilcisinin öldürülmesi olayı sırasında kasadan çalındığını, imza ve yazının şirket temsilcisinin eli ürünü olmadığını, çek koçanının 2003 tarihli olduğunu, davalının ölen şirket temsilsi olan …’ın kız kardeşinin eşi olup yaklaşık 10 yıldır görüşmediklerini, hiçbir borç ilişkisi olmadığını, çekin çalıntı olduğunu, tahrifat yapıldığını ileri sürerek menfi tespit ve ihtiyati tedbir talebinde bulunmuştur. Mahkemece 07.03.2014 Tarihli ara karar ile HMK 209 maddesi gereğince çekin icra takibine konulmaması için teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmiş, davalı vekili; dava açılmadan önce icra takibin başlatıldığı, İİK 72/3 maddesi gereğince takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğini ileri sürerek ihtiyati tedbirin kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemenin 13.03.2014 Tarihli ara kararında ise; ihtiyati tedbir kararı HMK 209 md gereğince verildiği gerekçesi ile ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili 18.01.2023 Tarihli talep dilekçesinde ise; 13.03.2014 tarihli kararın kaldırılmasını, mahkeme aksi kanaatte ise tedbirin İİK 72/3 maddesi gereğince değiştirilmesini talep etmiş, HMK 209 md uygulamasının yerinde olmadığını, ATK raporuna göre imzanın … eli ürünü olduğunun tespit edildiğini, davacının taşınmazını üçüncü kişiye sattığını, uzun süren yargılama ve tedbir kararı nedeni ile müvekkilinin mağdur olduğunu ileri sürmüştür. Davalının istinaf sebeplerinden olan İhtiyati tedbirin İİK 72/3 maddesine göre değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin itirazı, ilk tedbir kararına itiraz dilekçesinde de ileri sürülmüş ve ilk mahkemece de reddedilmiştir. Davalının ileri sürdüğü diğer hususlar ise değişen durum ve koşullara yöneliktir. HMK 341. maddesi uyarınca ilk derece mahkemelerinden verilen hangi kararların istinaf edilebileceği açıklanmıştır. HMK’da kural olarak ara kararlara karşı kanun yoluna başvuru kabul edilmemiş, bu tür kararlara karşı kanun yolu başvurusu ancak kanunda düzenlenen istisnai durumlar bakımından kabul edilmiştir. Ara kararlara karşı kanun yoluna başvurulabilmesi için bu hususu kanunun açıkça düzenlemesi gerekmekte olup, aksi takdirde ara kararlar ancak esas hükümle birlikte kanun yoluna götürülebilir. Davalının talebi HMK’nın 396. maddesine dayalı, durum ve koşulların değişmesi sebebiyle daha önce verilen ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ilişkin olup, madde gerekçesinde de açıklandığı üzere, durum ve koşulların değişmesi sebebiyle ihtiyati tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararın istinafı kabil kararlara dahi edilememesi kanun koyucunun da açık ve bilinçli bir tercihidir. Zira durum ve koşulların değişmesi sebebiyle itiraz hakkında HMK’nın 396/2. fıkrasında, 394. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarının kıyasen uygulanacağı açıkça belirtilmiştir. Gerekçede de belirtildiği gibi ihtiyati tedbir kararı verildikten sonra, mevcut olan durum ve koşulların dava sırasında birden fazla değişmesi mümkün olabilir ve her seferinde itiraz edilebilir, her itiraz üzerine verilen karara karşı kanun yoluna başvurulması, ihtiyati tedbir kararlarına karşı başvurulması öngörülen istinaf yolundan beklenen amacın tam tersine bir sonuç doğuracaktır. Durum ve koşulların değişmesi sebebiyle yapılan itiraz üzerine verilen kararlara karşı ancak esas hükümle birlikte kanun yoluna başvurulabilecektir. Davalı vekili, 13.03.2014 Tarihli itirazında İİK 72.maddesinin uygulanmasını talep etmiş ise de mahkemece bu yöndeki itirazın reddedildiği, davalı vekilinin 13.03.2014 Tarihli karar yönünden istinaf kanun yoluna başvurmadığı, davalının 18.01.2023 tarihli talep dilekçesinde ve istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususların HMK 396 maddesi gereğince değişen koşullara ilişkin olup ilk derece mahkemesince inceleneceği, davalı yan aşamalarda her zaman tedbirin kaldırılmasını talep edebilir ise de kanun koyucunun değişen şartlar halinde verilecek kararın itiraz yasa yoluna tabi olduğunu düzenlediği dikkate alındığında davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK 396/2 , 341/2 ve 352/1-b maddeleri gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin USULDEN REDDİNE, 2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, -Davacının gider avansından kullanıldığı anlaşılan 10-TL istinaf masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.04/05/2023