Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2023/443 E. 2023/1621 K. 03.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2023/443 Esas
KARAR NO: 2023/1621
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/12/2022
NUMARASI: 2021/42E, 2022/290K.
BİRLEŞEN DAVADA
DAVALARIN KONUSU: Markaya Tecavüz, Haksız rekabet, Tazminat
KARAR TARİHİ: 03/11/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
ASIL DAVADA Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin … markasını 2003 yılından bu yana kullanmakta olduğunu, bugün itibarıyla toplam 35 ülkeye ihracatı bulunduğunu, davalının, müvekkiline ait markayı ihtiva eden kutuları … isimli şahsa ürettirdiğini, taklit ürünlerde kullanıldığının Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin 2015/168 D.İş sayılı dosyası ile yapılan tespitte görüldüğünü, bu dosyaya davalı vekili tarafından sunulan dilekçe ile bu ürünleri davalının fason olarak yaptırdığını ikrar ettiğini, tespit edilen ürünlerin melaminden mamul tepsiler olduğunu, müvekkilinin markasının tepsilerinde “Bu sınıfa dahil elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri” emtialarında tescilli olduğunu, karşı tarafın müvekkilin … ibaresi ile müvekkilin markasına illibas yaratarak haksız kazanç peşinde olduğunu gösterdiğini, zira müvekkilinin markasına ayırt edilemeyecek kadar benzer olan yine müvekkilinin kullanımı ile bire bir aynı olan kullanım ile karşılaşan tüketicinin markaları ayırt edemeyeceğini, 556 sayılı KHK kapsamında değerlendirme yapıldığında davalı tarafından müvekkilin markasından doğan hakları ihlal ettiğinin ortada olduğunu, karşı tarafın fiillerinin aynı zamanda TTK 54.vd maddeleri gereği haksız rekabet teşkil ettiğini, açıklanan nedenlerle, TPE nezdinde tescili ile koruma altında olan ve böylelikle 556 Sayılı KHK ve TTK’nın haksız rekabete ilişkin hükümleri uyarınca da korunan … ve … isimli marka hakkına 556 sayılı KHK’nın 61/1. maddesi ve TTK’nın 54.vd maddeleri uyarınca tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, tescilli marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin durdurulmasına, önlenmesine ve bu suretle tecavüzün giderilmesine, bu bağlamda müvekkiline ait “…” markasının karşı tarafça mal ve hizmetler üzerinde, ticari İş evrakı, malzeme, tabelalar ve diğer her türlü tanıtım ve reklam vasıtaları üzerinde kullanılmasının, ibarenin her türlü markasal kullanımının yasaklanması ve engellenmesine; Marka ihlali ve haksız rekabet teşkil eden ürünlerin üretildikleri, satıldıkları, piyasaya sunuldukları ve ticari amaçlarla bulunduruldukları yerlerde toplanmasını, bu ürünlere el konulmasını, karşı tarafa ait işyerinde markanın kutlanıldığı tabela ve diğer bütün tanıtım vasıtalarının kaldırılmasına, imha edilmesine, 556 Sayılı KHK madde 66/a uyarınca; Marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanması ile elde edilebileceği muhtemel gelire göre, müvekkilinin yoksun kaldığı kazancının hesaplanarak fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla davalıdan şimdilik 25.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faizi ile birlikte tahsiline, davalının haksız tecavüzü nedeniyle müvekkilimin manevi zararının karşılanması bakımından davalıdan 30.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davalı şirketin Alman şirketi olduğunu, WlPO’da Almanya’da ve birçok ülkede tescilli olan “…” markasını kullandığını, “…” markasını Almanya’da kendi adına 2003’te tescil ettirdiğini, aynı yıl “…” markasını şirkete vekil olarak … şirketi adına Türkiye’de tescil ettirdiğini, … ile davacının eylem birliği içinde kendi aralarında markayı devrettiklerini Almanya’da müvekkili tarafından dava açıldığını “…” markasının asıl hak sahibi olduklarının hüküm altına alındığını, Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/173 esas sayılı dava ile hükümsüzlük talep ettiklerini, müvekkili firmanın dünyanın muhtelif bölgelerinde üretim yaptırdığı gibi Türkiye’de de üretim yaptırdığını, tespite konu ürünlerin Almanya’da satış ve pazarlaması yapılmak üzere üretilmiş ürünler olduğunu, taklit değil, müvekkilinin kendi orijinal Avrupa Topluluk markası ürünleri olduğunu, satış pazarı ve tüketicileri farklı olduğundan firmalar arasında haksız kazancın doğmayacağını, müvekkilinin Almanya’ya dağıtımını yapacağı kendi topluluk marka tesciline sahip ürünlere ilişkin tedbir karar verilmesinin hatalı olduğunu ve özetle haksız davanın reddine karar verilmesi gerektiğini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/14 esas sayılı birleşen dosyasında dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin her geçen gün daha da büyüyerek zengin çeşitlilikte ürünleri tüketicisinin beğenisine sunduğunu, müvekkiline ait … ibareli marka tescilleri bulunduğunu, ayrıca müvekkilinin … ibareli markasını yurtdışında da tescil ettirdiğini, davalının imal etmiş olduğu ürünler ile yed’indeki kalıpların ve vs. kullanımının 556 sayılı KHK. ve TTK. 54 maddeleri uyarınca tecavüz teşkil etmesi nedeniyle müvekkil firmaya ait … ve … ibareli markasından doğan hakları ihlal eder nitelikte ürün imalinin satışının ve dağıtımının, ithalinin ve ihracının, yurt içinde ve yurt dışında satışa sunulmasının önlenmesi ve tecavüz teşkil eden ürünler ile ürünlerin imal edildiği kalıpların ve ambalaj malzemelerinin yedi emine teslimine, tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, tescilli marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin durdurulmasına, önlenmesine ve bu suretle tecavüzün giderilmesine, 25.000,00 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıya yükletilmesini, kararın ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davaya konu edilen Almanya için üretilen kutuların Almanya’daki patent sahibinin … şirketi olduğunu, … şirketi ile zorunlu dava arkadaşlıklarının söz konusu olduğunu, … şirketinin davaya dahil edilmesi için dava dilekçesinin ve kendi cevap dilekçelerinin tebliğ edilmesini istediklerini, ürünlerin iç piyasaya yönelik olmayıp Almanya’ya yönelik üretildiğini bu nedenle yurtiçinde davacı tarafın markasının kullanımının söz konusu olmadığını, Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2016/13 esas sayılı doyasında … firmasıyla davacı taraf arasında marka iptaline yönelik dava açıldığını, davaların birleştirilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “Her ne kadar asıl dava ve birleşen dava davalılarının eylemlerinin ayrı ayrı marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturmayacağı kanaatiyle asıl ve birleşen dosyanın ayrı ayrı reddine karar verilmiş ise de, duruşmada verilen kısa kararda Asıl ve Birleşen davanın ayrı ayrı reddine yerine sehven Davacının davasının reddine yazıldığı anlaşılmış, söz konusu maddi hatanın res’en değil ancak istinaf ve/veya Yargıtayca düzeltilebileceği gerekçesiyle; kısa karar ile gerekçeli kararın hükümlerinin farklı yazılamayacağı ve çelişkili olamayacağı kuralı gereği, duruşmada hatalı yazılan hüküm fıkrası gerekçeli karara da alınarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçe ile neticeten davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Asıl ve birleşen dosyada davacı vekili istinaf isteminde özetle; Usul yönünden; mahkemenin asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurması gerekirken tek bi rdav agibi davanın reddine karar verdiğini, gerekçeli kararda de bu husus hükümde düzeltilmediğinden çelişki oluştuğunu, Kararın gerekçesinde tek bir dava gibi gerekçe yazıldığını, kararın usule aykırılık nedeni ile kaldırılması gerektiğini, Esas yönünden; 556 sayılı KHK 9/2.c maddesinde haksız işareti taşıyan malın ithal ve ihracatının marka sahibi tarafından yasaklanabileceği ve bu eylemlerin markaya hakkının ihlalinin oluşturacağının düzenlendiğini, Mahkemenin gerekçesinde Türkiye’de herhangi bir ticari faaliyette bulunmayıp söz konusu ürünlerin şirket merkezi olan Almanya’da kullanılmak üzere birleşen dosya davalısına ürettirildiği” şeklindeki gerekçenin ülkesellik ilkesi gereği yerinde olmadığını, KHK 9/2.c maddesinde malın ithal ve ihracının marka sahibince yasaklanabileceği v ebu fiillerin marka hakkının ihlali olduğunun düzenlendiğini, haksız işaretin gümrük bölgesine girmesi halinin de markanın tecavüzü olduğunu, Gümrük Kanunu’nun 2, 3/14 md dikkate alınacağını, transit malların Türkiye Cumhuriyeti topraklarından geçişinin de markaya tecavüz olarak kabul edildiğini, bu durumda davalı … firmasının talebi ile davalı …ın kendi markalı ürünlerini müvekkilinin … ibareli markaları ile ayırt edilemeyecek kadar aynı olan … ibareli kutular içine koyarak ticari amaç için elinde bulundurması, ürün Türkiye’de satılmasa dahi yurt dışında satılmak için hazırlıklara girişilmesinin açık şekilde marka ihlali olduğunu, Tarafalar arasında uyuşmazlık olmasına rağmen markayı içeren kutuların Türkiye’de yapıldığını ve kutular içerisinde fason ürünler ürettirilerek kullanıldığını, basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü olan davalının kutulama işlemini Almanya da yaptırması gerektiğini, diğer davalının da müvekkili firmadan hatta taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlıkatan haberdar olduğunu, Müvekkilinin markası bulunan kutulara kendi ürünlerini yerleştirmesinin marka hakkının ihlali olup kusursuzluktan bahsedemeyeceğini, ürün ambalajı içindeki ürünlerde … markasının bulunmasının da iltibası engellemeyeceğini, Marka ile birlikte Almanca ibare kullanımının markaları farklılaştırmayacağı gibi bu durumun ürünlerin ALmanya’da satılacağı anlamına gelmeyeceğini, müvekkilinin farklı ülkelerde de tescili olduğunu, taraflar arasındaki yazışmaların da dikkate alınmayacağını, Davalının iyiniyetli olmadığını, müvekkilinin Türkiye’deki mağazalarından birinin fooğrafının davalının internet sitesinde kendi mağazası gibi kullanıldığını, haksız rekabet de oluştuğunu, malın ticari amaçla bulundurulduğunun sabit olduğunu, bir an için ürünün Türkiye’de satılmadığı müvekkilinin zarara uğramadığı düşünülse dahi manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
GEREKÇE Asıl ve birleşen davalar, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, meni, refi, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı asıl ve birleşen dosyada davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta asıl dava ve birleşen dava olmak üzere iki ayrı dava mevcut olup her iki davanın davalısı da farklıdır. Mahkemece kısa kararda ve hükümde “davanın reddine” şeklinde karar verilmiştir. Davalar birleştirilmiş olsa da; her iki dava ayrı ayrı bağımsızlığını koruduğundan her dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken tek bir karar verilmesi HMK 355.md aykırılık teşkil ettiği gibi davacı vekilinin de bu hususta istinaf istemi bulunduğundan kararın bu yönden kaldırılması gerekmiştir. Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinafının kısmen kabulüne, HMK 355, 353/1.a.6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, kaldırma sebebine göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-Asıl dosyada ve birleşen dosyada davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜNE, 2-İlk derece mahkemesinin kararının HMK 355, 353.1.a.6 maddeleri gereğince KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-Asıl ve birleşen dosya yönünden davacı tarafından ayrı ayrı yatırılan 179,90’ar TL istinaf peşin harçlarının talebi halinde asıl dosya ve birleşen dosya davacısına iadesine, 5-Asıl dosya yönünden davacı yanca yatırılan 492,00TL istinaf harcının asıl dosya davalısından alınarak davacıya verilmesine, – Birleşen dosya yönünden davacı yanca yatırılan 492,00TL istinaf harcının birleşen dosya davalısından alınarak davacıya verilmesine, – İstinaf aşamasında asıl dosya ve birleşen dosya davacısı tarafından yapılan 176-TL posta masrafının eşit olarak (1/2 oranında) asıl ve birleşen dosyada davalılardan ayrı ayrı alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.03/11/2023