Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2023/377 E. 2023/622 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2023/377 Esas
KARAR NO: 2023/622
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/288Esas,
DAVANIN KONUSU: Marka (Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacının Tarım ve Bahçecilik sahasında ve özellikle Gübre ile ilgili sektöründe tanınan bir şirket olduğu, TPE nezdinde … ve … do ile I. Sınıfta “gübreler dahi’ birçok mal üzerinde … markasını tescil ettirdiğini, davacının bu markalan 1918 yılında ilk yaratan tanıtan gerçek hak sahibi olduğunu, Dünyada tanıttığını ,bu markalan dünya çapında özellikle ABD’de, Türkiye’de de davalının distribütörlüğünde yoğun olarak kullandığını, reklam ve promosyon çalışmalarıyla tanıttığını, davalının 1997-2015 yılları arasında Türkiye’de resmi distribütörü olduğunu, distribütörlük sözleşmesinin 2015 yılında resmen feshedildiğini, davalının tüm hukuki girişimlerine rağmen davacının markalarını ve ürünlerini taklit ettiğini, ürettiğini ve sattığını bu şekilde davacının marka haklarına 556 Sayılı KHK’nin 9. Ve 61. Maddeleri uyarınca tecavüz ettiğini, Antalya 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/46 Değişik İş sayılı dosyasında yapılan tespitte alınan Bilirkişi Raporunda davalı tarafın deposunda satış amaçlı bulundurulan ürün ambalajları üzerinde tespit isteyene ait … yapraklı yonca şeklinin kullanıldığı ve bu kullanımının tespit isteyenin marka hakkına tecavüz teşkil ettiği” görüşüne varıldığı, bu durumun tüketici nezdinde iltibasa sebep olduğu ve davalının markanın tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız yarar sağlamasına yol açacağını, üstelik davalının eski distribütör olması nedeniyle iltibasa sebebiyet verilmesinin kaçınılmaz ve reddedilemez bir gerçek olduğunu, şirketler arası idari veya ekonomik bağlantı olduğunun düşünüleceğini, markanın garanti ve reklam gücünden haksız istifade edeceğini, davalının kötü niyetli davrandığını, ayrıca davalının davacının ticaret unvanı ve markası olan … markasının kendi adına tescil ettirmek için TPE nezdinde başvurularda bulunmuşsa da bu başvuruların TPE tarafından reddedildiğini, davalının eyleminin aynı zamanda TTK uyarınca Haksız Rekabet teşkil ettiğini, dolayısıyla davalının marka hakkına yaptığı tecavüzün tespitine, men’ine ve ref’ine, haksız rekabetin men’ine, bu markayı taşıyan ürünlerin toplanmasını ve imha edilmesine, 30.000-TL Manevi Tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı şirketin, bu davayı açmakta hukuki menfaati olmadığından davanın reddini, Antalya Mahkemelerinin yetkili olması gerekçesiyle yetki itirazında bulunduğu, Davacının 1918’den beri … markasını kullandığının doğru olmadığını, … no ile tescilli markayı 25/12/2015 tarihinde başka bir şirketten tam devir ile devraldıklarını, markada bulunan üç yapraklı yonca şeklini 2015 yılında TPE nezdinde tescilini talep ettiklerini ve bu markaya 2015’te Türkiye’de sahip olduklarını, şimdiki unvanlarını 1980 yılından sonra kullanmaya başladıklarını, markanın Amerika da 2006 yılında tescil edildiğini, bu markanın İngiltere ve Almanya’da başkaları adına tescilli olduğunu, davalının bu markayı taşıyan ürünleri taklit etmediğini ürünlerin bizzat Amerika’dan ithal edildiğini, orijinal olduğunu, buna dair fatura ve Gümrük beyannamelerinin dosyaya sunulduğunu, ayrıca söz konusu ürünlerin distribütörlük sözleşmesi sona erdikten sonra sözleşme devam ederken çokça satın alınıp stoklanan, kullanım ömürleri 5 yıl olan ve fakat satılamayan ürünlerin depoda bulunduğunu, bu ürünleri iade etmek istemişlerse de davacının bu hususta menfi veya müspet bir cevap vermediğini, söz konusu ürünlerin toplam satış değerlerinin 3.000.000,00-TL olduğunu, ürünlerin iade alınmaması veya satılamamasının davalıya büyük bir zarar vereceğini, davacının davalı ile distribütörlük sözleşmesi devam ederken bu sözleşmeye aykırı şekilde ve gizlice aynı ürünleri Türkiye’deki farklı firmalara da satması nedeniyle davalının stokladığı malların elinde kalmasına sebep olduğunu, ürünlerin satışının zor olduğu, çiftçilerin bunları azar azar aldığı, bu mallar için davacıya ödenen bedellerin iade edilmesi halinde davalının bu malları iadeye hazır olduğu, davalının haksız yarar ve kazanç peşinde olmadığı, sözleşme sona erdikten sonra davacı markalarının kesinlikle kullanılmadığı, davalının başka tescilli markalarının olduğu ( … tescil no’lu markası ) , davalının sunduğu eklerde isimleri geçen …, …, …, …, …, …, … markalarının TPE nezdinde davalıya ait olduğunu, davalının hiçbir zaman … yapraklı yonca ibaresini hiçbir ürününde, basılı kağıdında, reklamında kullanmadığını, ortada marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet olmadığından manevi tazminat talebinin hukuka aykırı olduğunu, … markasının Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış bir marka olmadığını davanın reddini talep etmiştir. – İlk derece mahkemesinin 2016/228 Esas, 2020/228 Karar sayılı ilamında; “Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, -Davalının davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin ayrı ayrı tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, – Davanın etkinliğini temin açısından HMK 389 vd maddelerine göre ihlal teşkil eden dava konusu ürünlerin toplatılarak yediemine teslimine, karar kesinleştiğinde ise el konulan ürün var ise masrafı davalıdan alınarak imha edilmesine, – Manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 5.000-TL manevi tazminatın dava itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine,-Masrafı davalıdan alınmak üzere hüküm fıkrasının Türkiye ‘de yayınlanan tirajı en yüksek bir gazetede bir kez ilanına” karar verilmiştir.Kararın istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 2021/19E, 2022/2080 Karar sayılı ilamında; ” Davalı vekilinin davanın esasına ilişkin istinaf başvurusunun KABULÜNE,-İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 23/09/2020 tarihli 2016/228 E. – 2020/228 K. sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK 3531-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,-Dosyanın, Dairemizin kararında işaret edilen hususlarda yargılamaya devam edilmek üzere mahkemesine gönderilmesine,-Davacı vekilinin katılmalı istinaf başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,-Davalı vekilinin hükümle verilen tedbir kararına yönelik istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, mahkemenin 23/09/2020 tarihli tedbir kararının kaldırılmasına – Dosyanın 6769 Sayılı SMK 159/2-c maddesi gereğince ters teminat tedbirine hükmedilmesi için mahkemesine gönderilmesine,” karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince 07.02.2023 Tarihli duruşma ara kararı ile; “- 6100 sayılı HMK’nın 389-390 maddeleri ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159.maddesi gereğince davalı yanın bugunki celseden itibaren takdiren 200.000 TL nakdi teminat veya aynı miktarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu ibrazı halinde mahkememizin 23.9.2020 tarihli tedbire ilişkin kararın kaldırılmasına, – 6100 sayılı HMK’nın 393/1 maddesi gereğince 1 haftalık süre içinde teminat yatırılmadığı takdirde ve teminat yatılmış olsa dahi el konulan ürünlerin teslimi için davalı yanca ilgili icra dairesine başvurulmadığı takdirde ara kararın kendiliğinden kalkmış sayılacağının davalı tarafa ihtarına(davalı vekiline ihtar yapıldı) -Ters teminat/tedbir yönünden taraf vekillerinin 2 haftalık yasal sürede , İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurabileceklerine…” karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin 17.02.2023 tarihli ara kararında; ” İstanbul BAM 16.HD’nin 2021/19 Esas.2022/2080 Karar sayılı 18.12.2022 tarihli KALDIRMA KARARI gerekçesine açıkça ters teminata hükmedilerek tedbirin kaldırılması yönünde karar oluşturulduğundan ; Mahkememizin kaldırma kararı sonrasındaki 07/02/2023 tarihli duruşmasında ; 6100 sayılı HMK’nın 389-390 maddeleri ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159.maddesi gereğince davalı yanın bugunki celseden itibaren takdiren 200.000 TL nakdi teminat veya aynı miktarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu ibrazı halinde mahkememizin 23.9.2020 tarihli tedbire ilişkin kararın kaldırılmasına, karar verilmiş, Davalı vekili 13/02/2023 havale tarihli dilekçesi ile öncelikle kanun gereği verilen ihtiyati tedbir kararına karşı itiraz yoluna başvurulması ve itiraz yolunun tüketilmesi neticesinde istinaf kanun yoluna başvurulması gerektiğinden itirazlarının kabulüne karar verilmesini talep etmişse de; mahkememizce oluşturulan karar somut dosya kapsamına ve kaldırma kararı kapsamına göre oluşturulduğundan itiraz yerinde görülmemiştir. Keza 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 394- (1) Karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyati tedbir kararlarına itiraz edilebilir. Aksine karar verilmedikçe, itiraz icrayı durdurmaz. (2) İhtiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı taraf hazır bulunuyorsa, tedbirin uygulanmasından itibaren; hazır bulunmuyorsa tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren bir hafta içinde, ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak, kararı veren mahkemeye itiraz edebilir. (Ek cümle: 7251 – 22.7.2020 / m.42) “Esas hakkında dava açıldıktan sonra, itiraz hakkında, bu davaya bakan mahkemece karar verilir.” (3) İhtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati tedbiri öğrenmelerinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına ve teminata itiraz edebilirler. (4) İtiraz dilekçeyle yapılır. İtiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve itirazının dayanağı olan tüm delilleri dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere davet eder; gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir. İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir. (5) İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını durdurmaz. düzenlemesini getirmiştir. Toplanan tüm deliller, 7.2.2023 tarihli oturum tutanağı, İstanbul BAM 16.HD’nin 2021/19 Esas.2022/2080 Karar sayılı 18.12.2022 tarihli kaldırma kararı gerekçesi gözetildiğinde itirazın reddine…” istinaf yolu açık olmak üzere karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinafında özetle; İstinaf mahkemesince, yerel mahkemenin “dava konusu ürünlerin toplatılarak yediemine teslimine karar verilmesi” kararına istinaf gerekçeleri haklı bulunarak davalı müvekkilinin menfaatlerinin de gözetilerek, hak kaybına yol açmaması için yerel mahkemenin vermiş olduğu 23.09.2020 tarihli; dava konusu ürünlerin toplatılarak yediemine teslime ilişkin ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verildiğini, Dolayısıyla 23.09.2020 tarihli ihtiyati tedbir kararının zaten istinaf kararı ile kaldırılmışken yerel mahkemenin, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını davalı müvekkilin 200.000 tl teminat yatırması şartına bağlamasının hukuka aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesince, istinaf incelemesinde kaldırılmış bir tedbir kararı ortada iken ve ilk derece mahkemesince bozma kararına uyulmuş iken devamında ters teminat tedbirine karar verip 1 haftalık sürede teminat yatırılmadığı takdirde 23.09.2020 tarihli tedbir kararının geçerli olduğu yönünde ilk derece mahkemesince karar verilmesi hukuken kabul edilemez olduğunu, ilk derece mahkemesince tedbir verilecek ise dahi yeni bir karar verilmesi gerektiğini, oysa ki ilk derece mahkemesi yeni bir tedbir kararı vermeyip teminat yatırılmadığı takdirde istinaf incelemesi ile kaldırılmış olmasına rağmen eski tedbir kararının devamı yönünde karar vermesinin kararın kaldırılmasını gerektirdiğini,Ara karardan dönülmesi hususunda yerel mahkeme kararına karşı itiraz yoluna başvurulduğunu, 16.02.2023 tarihli ara karar ile de itirazın reddine karar verildiğini, gerekçe sunulmadığını, Ters teminat miktarına ve süresine ilişkin yapılan itirazların hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, yerel mahkeme 1 no’lu celsesinde ; taraf vekillerinin 2 haftalık yasal sürede, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurabileceğine yönelik ara karar verilmişse de bu durumun kabulüne olanak bulunmadığından karara yönelik öncelikle itiraz yoluna başvurulduğunu, ihtiyati tedbir kararına karşı öncelikle HMK’nın 341/1 ve 394/5 maddeleri gereğince itiraz yoluna başvurulması ve itiraz yolu tüketildikten sonra istinaf yoluna başvurulması gerektiğini, B.A.M 16. Hukuk Dairesi’nin 27/11/2020 tarih, 2020/1985 Esas, 2020/2047 Kararının bu yönde olduğunu,Kabul anlamına gelmemek kaydıyla teminatın miktarını da istinaf ettiklerini, 200.000 TL teminatın davalı müvekkilce karşılanması oldukça güç olmakla mağduriyetine yol açacağını, 23.09.2020 tarihli karar ile müvekkilinin malları yediemin deposuna kaldırıldığını, İstinaf mahkemesinin verdiği karar ile davalının mağduriyeti önlenmeye çalışılmışken, söz konusu ilk derece mahkemesi ara kararıyla davalı müvekkil malları iade edilmediği gibi iade edilmesine karşılık 200.000 TL teminata hükmedildiğini, teminat miktarının kaldırılması veya bu mümkün değilse müvekkilinin mallarının iki yılı aşkındır yediemin deposunda bekletilmesi de göz önüne alınarak teminat bedelinin çok daha cüzi ve hakkaniyetli olmasını talep ettiklerini, Ters teminat tedbiri yönünden bu depo ücretinin oluşmayacağını, karara bakıldığında, yediemin deposu ücretinin kimden isteneceğinin belli olmadığını, Ters teminat tedbirinin kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, 200.000 TL teminatın 1 hafta süre içinde yatırılması, yine aynı süre içerisinde el konulan malların teslimi için davalı tarafın ilgili icra dairesine başvurması gerektiği ve bu 1 hafta içerisinde hem teminat yatırılıp hem de malların teslimi için başvurulmadığı taktirde tedbirin kalkacağına ilişkin 4 no’lu ara kararı da istinaf ettiklerini,1 haftalık sürenin ara kararın gereğini yerine getirmek için oldukça kısıtlı olduğunu, ülkemizde bir deprem felaketi yaşandığını, şu an herkesin işlerini bir kenara bırakarak deprem bölgesine yardım çabası içine girdiğini kararın da deprem felaketinin yaşanmasının hemen akabinde verildiğini, sürenin yetersiz olduğunu belirterek 16.02.2023 tarihinde verilen ret kararı üzerine hem ilk derece mahkemesince ara karar ile verilen tedbir ve buna bağlı diğer ara kararları hem de itirazın reddine dair ret kararını da istinaf ettiklerini ve yine 07.02.2023 tarihinde ki celse de verilen 3-4 ve 5 no lu ara kararların kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti meni ve refi taleplerine ilişkin olup Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık 07.02.2023 Tarihli ihtiyati tedbir kararının ve 16.02.2023 tarihli ihtiyati tedbire itirazın reddi kararının kaldırılması istemine ilişkindir. Davalı vekili, 07.02.2023 Tarihli ara kararın istinaf değil itiraz yolunun açık olması gerektiğini mahkemenin kanun yolunu hatalı belirttiğini ileri sürmüş ise de karar duruşmalı olarak verildiğinden 7251 sayılı Kanun’un 40.maddesi ile değişik HMK 391/3.maddesinde istinafa tabi olup davalının bu yöndeki istinafı yerinde değildir. Mahkemece 16.02.2023 Tarihli ara kararda davalının itirazının reddine karar verildiği, teminat için belirlenecek süresinin mahkemenin takdirinde olduğu, teminatın da dosya kapsamına uygun olduğu dikkate alındığında bu yöndeki istinafın reddi gerekmiştir. Dairemizce yapılan istinaf incelemesi neticesinde ters teminata hükmedilmesi gerekliliğine değinilerek ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmiş, İlk derece mahkemesinin 07.02.2023 Tarihli kararında ters teminat tedbirine hükmolunmuştur. Davalı tarafça kesin süre içerisinde teminat yatırılmadan istinafa başvurulmuştur. Mahkemece yargılamanın devamı sırasında yeniden tedbir kararı verilebileceği gibi davalı yan teminatı depo etmediğinden mahkemenin kararında ayrıca 23.09.2020 Tarihli tedbirin kaldırılmasına karar verilmesi esasa etkili görülmemiştir.Açıklanan nedenle davalının istinaf isteminin esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, 06/04/2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.