Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2023/253 E. 2023/665 K. 12.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2023/253 Esas
KARAR NO: 2023/665
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/12/2017
NUMARASI: 2016/172 2017/425
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/04/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 356. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma açılarak yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin yıllardır emek vererek tanınmış hale getirdiği “…” markasının tescil ettirmek için TPMK’ya 30.06.2015 tarihinde başvurduğu ancak davalıya ait … sayılı “…” ibareli marka gerekçe gösterilerek başvurunun reddedildiği, yapılan itirazınsa kabul edilmediği, müvekkilinin bu markayı ilk olarak 1998 yılında ihdas ettiğini, ayrıca WIPO ve OHIM nezdinde tescil ettirdiğini, davalının ise bu markayı kötüniyetli olarak tescil ettirdiğini, tesadüfen bu ibarenin bulunamayacağını belirterek davalıya ait markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkilinin “…” bu markasının anlam ifade ettiğini, bu kelimenin anlamının Doğu Hazineleri anlamında olduğunu, bu ibarenin aynı zamanda 2007 yılında basılmış bir kitabın adı olduğunu, bu isimde basılmış ve doğudaki hazineleri (baharat ve otlar) anlatan bir kitap olduğunu, müvekkilinin söz konusu kitabı gördüğünü ve bu kitabı okuyan bir arkadaşı ile konuşması üzerine bu ibarenin ilgisini çektiğini ve marka olarak tescil ettirdiğini, kitabın resminde ise iki kişinin konuşur halinin kapak resmi olduğunun görüleceğini, müvekkilinin tescili aldıktan sonra bu isim altında tescil yaptığını, müvekkilinin de birçok dünya ülkesinde satış yaptığını, davacının WIPO başvurusunda Türkiye’yi seçmediğini, davacının tanınmışlık iddiasına dayalı delillerin ise kendisi tarafından yapılan sayfa ve resimlerden ibaret olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. İlk derece Mahkemesi’nin 2016/172 E – 2017/425 K. Sayılı 29/12/2017 tarihli ilamında; “…mahkemece toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporlarına göre, dava konusu markadaki “…” ibaresinde gerçek hak sahipliğinin davacı yana ait olduğu, davalının kötüniyetli olarak marka başvurusu yaptığı bu nedenle tescilde bulunduğu 3.sınıfta yer alan tüm emtialar yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği…” gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinafında; mahkemenin delilleri hatalı değerlendirdiğini, mahkemenin davacının OHIM nezdinde 2003 yılında WIPO nezdinde 2008 yılında tescilli olması nedeniyle hak sahibi olduğunu esas aldığını, bu gerekçenin doğru olmadığını, 556 sayılı KHK’nın 25.maddesine göre; bir kişinin yurtdışında tescilli markası varsa Türkiye ‘de başvuru için rüçhan hakkına sahip olacağını, bu sürenin de 6 ay olduğunu, 6 ay sonra rüçhan hakkının düşeceğini, mahkemenin bu hususu gözardı ettiğini, ayrıca davacının markasının tanınmış marka olmadığını, ülkemiz yönünden bir önemi bulunmadığını, davacının OHIM ve WIPO nezdinde tescil yaparken Türkiye’yi seçmediğini, dolayısıyla Türkiye’de bu tescillere dayanarak bir hak elde edemeyeceğini, mahkemenin kendini kanun koyucu yerine koyduğunu, 556 sayılı KHK’da kötüniyetli tescilin düzenlenmediğini, esas kötüniyetli olanın davacı olduğunu, müvekkilinin 15’den fazla ülkede satış yapmaya başlayınca Türkiye’de ki üretimi engellemek için bu davayı açtığını, yine tanınmış marka hariç davacının tescilli olmadığı halde 5.sınıfın iptali için de uğraştığını bildirmiştir. Dairemizin 2018/1688 Esas 2021/684 Karar sayılı 01/04/2021 Tarihli kararında; “556 Sayılı KHK’nun 6.maddesi uyarınca, marka koruması tescille elde edilir ve tescil ve korumada ülkesellik prensibi geçerlidir. Ülkemizin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi ve TRİPS hükümleri dahilindeki bir marka sahibinin Türkiye’de tescilli olmasa dahi ülkemizde ticari faaliyette bulunması koşuluyla öncelik ve fikri ve sınai haktan kaynaklanan üstün hak sahipliği iddiasına dayanması tanınmışlık halinde de üçüncü kişilerce gerçekleştirilen başvuruya itiraz ve tescil halinde de hükümsüzlük davası açma hakkı mevcuttur. Somut olayda davacı tarafın OHIM ve WIPO nezdinde tecilli markaları bulunduğuna dair dava dilekçesi ekinde belgeler sunulmuş ise de, davacı markasının tanınmış marka olmadığı yargılama sırasında alınan bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır. Öte yandan davacı tarafın, davalının marka başvurusundan önce Türkiye’de ticari faaliyeti nedeniyle üstün hak sahibi olduğu hususu da kanıtlanamamıştır. Davacı markasının aynen tescil edilmesi tek başına kötüniyetli tescili kanıtlamaya yeterli değildir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davanın ispatlanamaması nedeniyle reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf isteminin kabulüne, HMK 353/1.b.2 maddesi gereğince kaldırılarak davanın reddine dair yeniden hüküm kurulmasına…” karar verilmiştir.Yargıtay 11.HD’nin 2021/4208 E, 2022/8209K sayılı, 23/11/2022 Tarihli bozma ilamı: “Davacı, dava konusu 2014/107474 sayılı “TESORI D’ORIENTE+şekil” markasının kötüniyetli olarak tescil olunduğu gerekçesiyle de hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir. HGK 16/07/2008 tarih 2008/11-501 Esas 2008/507 Karar sayılı kararı ve Dairemizin yerleşik uygulamaları itibariyle tescilde kötüniyet, 556 sayılı KHK’nın 35. maddesine göre bir itiraz sebebi olup, her ne kadar aynı KHK’nın 42. maddesi uyarınca bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş ise de; TMK’nın 2. maddesi uyarınca hukuk düzeni kötüniyeti korumayacağından esasen genel ve temel kural niteliğindeki söz konusu TMK’nın 2. maddesinde düzenlenen bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının korunmayacağına ilişkin hükmün marka hükümsüzlük davalarında da dikkate alınması gerekir. Mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi heyetince, davacının 2002, 2003, 2008 yıllarında “…” ibareli markasını OHIM ve WIPO nezdinde tescil ettirdiği, aynı alanda faaliyet gösteren davalının marka tescili esnasında davacı tarafın markasında kullanılan logonunda ibareler gibi aynen kullanıldığı, dolayısıyla davalının marka tescilinde kötüniyetli olduğuna dair görüş açıklanmış ve ilk derece mahkemesince de bu görüşten hareketle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince davacı markasının davalı tarafından aynen tescil edilmesinin tek başına kötüniyetli tescili kanıtlamadığı gerekçesi yerinde olmayıp, davalının marka tescilinde kötüniyetli olduğunun kabulü ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir” şeklindeki gerekçe ile kararın bozulmasına karar verilmiştir. Davalıya ait … tescil numaralı “…” + şekil markasının 3.sınıfta yer alan kozmetik ve sabun emtiaları için 14.10.2015 tarihinde tescil edilmiştir. Davacı tarafça sunulan belgelerde; davacıya ait “…” markasının 14.10.2002 tarihinde 3.sınıflarda yer alan emtialar yönünden OHIM de, yine 28.02.2003 tarihinde OHIM nezdinde ve 24.09.2008 tarihinde 3.sınıfta yer alan emtialar yönünden WIPO nezdinde tescil edildiği anlaşılmaktadır. Yargılama sırasında alınan bilirkişi heyeti raporunda; davacının OHIM ve WIPO nezdinde tescilli markalarının olduğu, davacının markasının tanınmış marka olarak nitelendirilemeyeceği, ancak davalının tescilinin kötüniyetli olduğu, davalı savunmasında geçen bir kitabın adı ise de, kitap resmi ve davaya konu markanın logosu incelendiğinde aralarında hiçbir benzerlik olmadığı, davacının bu ibare üzerinde gerçek hak sahibi olduğu itibarla dava konusu markanın tescilli olduğu tüm sınıflar bakımından hükümsüzlük verilebileceği yolunda görüş bildirilmiştir, ek raporda da kök rapordaki görüş sürdürülmüştür.
GEREKÇE Dava, markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekilinin istinaf başvurusu Dairemizce kabul edilerek davanın reddine dair karar verilmiş; davacı vekilinin kararı temyiz etmesi üzerine Dairemizin kararının bozulmasına karar verilmiştir. Dairemizce Yargıtay bozma ilamına uyularak duruşmalı yapılan incelemede; davacının 2002, 2003, 2008 yıllarında “…” ibareli markasını OHIM ve WIPO nezdinde tescil ettirdiği, aynı alanda faaliyet gösteren davalının marka tescili esnasında davacı tarafın markasında kullanılan logonun da markadaki ibareler gibi aynen kullanıldığı ve davalının marka tescilinde kötüniyetli olduğu dikkate alınarak ilk derece mahkemesinin davanın kabulüne dair verilen kararı yerinde görülmüş ve davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir. Açıklanan nedenle usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin esastan reddine, HMK 353/1.b.2, 3 maddeleri gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE, 2-İstanbul 2. FSSHM’nin 29/12/2017 tarih, 2016/172E.-2017/425K. Sayılı kararının HMK 353/1-b-2,3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Davacı … tarafından davalı … aleyhine açılan DAVANIN KABULÜ İLE; davalının TPMK nezdinde tescilli … tescil no’lu 14/10/2015 tescil tarihli … markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE, 4- Hüküm kesinleştiğinde karar örneğinin TPMK’ya bildirilmesine, 5-İlk derece mahkemesindeki harç ve yargılama giderleri; -Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 2.860,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine, -Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 179,90 TL karar harcından peşin yatırılan 29,20 TL’nin mahsubu ile kalan 150,70 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiline, -Davacı tarafından yapılan: 1.000 TL bilirkişi ücreti, 247,15 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.247,15 TL ve 58,40 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.305,55 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, -Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6- İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri; -Davalıdan alınması gereken 179,90, TL harçtan, peşin alınan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 144-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, -Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, -Davacı tarafından yapılan, 292,10-TL temyiz yoluna başvurma harcı ile 69,10 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 361,20 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, -İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından yapılan celse sayısı da dikkate alındığında kendisini vekil ile temsil ettiren davacı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 5.500,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, -Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı duruşma açılarak yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/04/2023