Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2023/1595 E. 2023/1800 K. 06.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1595 Esas
KARAR NO: 2023/1800
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/07/2023 (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/865
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/12/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İHTİYATİ TEDBİR TALEBİ:İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 22.02.2023 tarihli bilirkişi raporu ile takibe konu asıl çeklerin üzerindeki ilk ciranta olan davalının imzasının sahte olduğunun tespit olunduğunu, davalı vekilinin rapora karşı sunduğu 28.04.2023 tarihli beyan dilekçelerinde bu tespite itiraz edilmediğini, bahsi geçen çeklerdeki ilk cironun sahte olduğunun kesinleştiğini, davalının “meşru hamil olmadığı” için ilgili çeklere dayanarak herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunamayacağını, davalının söz konusu çeklerin teminat-garanti amacıyla verildiğini bildiğini, 22.02.2023 tarihli rapordaki tespitlere göre davalı firma yetkilisi olan … görevi 02.11.2015 tarihinde sona erince şirketin yeni yetkililerinin sebepsiz yere zenginleşmek amacı ile çek üzerinde sahte ciro işlemi yaptığının anlaşıldığını, davalı firmanın yetkilisi adına atılan ilk cironun sahte olduğunu, ilk cironun lehtar tarafından yapılmadığından davalı firmanın meşru hamil olmadığını, bu sebeple davalı firmanın, meşru hamil olmadığı çeklere istinaden icra takibi başlatma hakkının olmadığını, dosya kapsamında tarafların ticari defterlerinin incelendiğini ve davanın en başından beri belirtildiği üzere taraflar arasında herhangi bir ticari ilişkinin tespit edilmediğini, dolayısıyla davalı firmanın müvekkilinden alacaklı olduğunu ispat edemediğini, davalının işbu dosya kapsamında istinafa başvurmasından 10 gün sonra kendi genel kurulunda tasfiye kararı alarak tasfiye sürecine girmesi ile müvekkilinden mal kaçırma saiki taşıdığı sabit olduğundan tedbiren davalı şirketin tasfiye sürecinin durdurulmasına, davalı şirketin ve şirket ortaklarının tüm malvarlığına HMK 389 ve devamı hükümleri gereği teminatsız ihtiyati tedbir konulmasına, 24.03.2021 ve 22.06.2023 tarihli bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeni rapor düzenlenmesi adına dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine, davalı firma ile müvekkil arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığından, bu husus dosya kapsamında alınan 01.04.2019 tarihli bilirkişi raporu ile sabit olduğundan, müvekkil davalı firma ile ticari iş birliği başlatması hedefiyle davalı firmaya teminat fonksiyonu taşıyan çekler teslim ettiğinden, işbu hususlar 22.10.2015 tarihli tutanak ile sabit olduğundan, işbu tutanaktaki davalı şirket temsilcisinin imzasının gerçek olduğunun 24.03.2021 tarihli rapor ile tevsik olduğundan, asıl ve birleşen davaya konu çeklerle hak iddia eden davalı firmanın ilk ciro imzası 22.02.2023 tarihli rapordaki tespitlere göre sahte olduğundan, davalı bu tespite itiraz etmeyerek işbu hususu ikrar ettiğinden ve dolayısıyla davalı firmanın meşru hamil olmamasından ötürü haklı asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNİN REDDİ KARARI: İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/07/2023 tarih ve 2022/865 Esas sayılı ara kararıyla; “… davacı tarafça ibraz edilen 11/07/2023 tarihli dilekçe ile davalı şirketin tasfiye sürecine girmesi ve davacıdan mal kaçırma saiki taşıdığından bahisle HMK 389.mad. uyarınca tedbiren davalı şirketin tasfiye sürecinin durdurulması ve davalı şirket ile ortaklarının tüm mal varlığına teminatsız ihtiyati tedbir konulması talep edilmiş ise de; alacağın varlık miktarının yargılamayı gerektirmesi, HMK 389 vd. maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir için aranan yaklaşık ispat olgusunun, bu aşamada gerçekleşmediği anlaşıldığından ihtiyati tedbir talebinin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ:Davalı vekili istinaf dilekçesinde; “Mahkeme nezdinde görülen davanın 14.07.2023 tarihli ara kararının bilirkişi raporuna itiraz etmediğimiz kısmının hatalı olduğunu, kaldırılması gerektiğini,Davacının menfi tespit davasına dayanak yaptığı teminat yazıdaki imzanın 23.05.2023 ve 17.08.2023 tarihli Adli Tıp raporları ile müvekkil şirket yetkilisine ait olmadığı sabit olduğundan, haksız açılan menfi tespit davasının esastan reddi gerekir iken, mahkeme İstanbul Bölge Mahkemesinin 2021/1862E,2022/1889 K Sayılı Kararına ve yine Mahkeme’nin16.01.2023 Tarihli talimatına aykırı olarak hazırlanan 27695533-101.02.2023/19990/1378/1288 numaralı Adli Tıp raporuna dayanarak verdiği 14.07.2023 tarihli ara kararının usul ve esasa aykırı olduğunu, Mahkemenin 14.07.2023 tarihli ara kararı ile, Adli Tıp tarafından hazırlanan 16.01.2023 tarihli rapora süresinde itiraz etmediğimizden müvekkil yönünden raporun kesinleştiğine karar verildiğini, oysa söz konusu rapora iki ayrı dilekçe halinde 27.04.2023 ve 28.04.2023 tarihli dilekçelerle itiraz edildiğini,Adli Tıp Kurumu görevlisi, Mahkemenin ‘’Talep Edilen İnceleme bölümünde, İnceleme konusu çekler üzerinde bulunan imzaların …’nın eli ürünü olup olmadığı hususunun tespiti’’ olarak incelemeye başladığını, halbuki çeklerde keşideci …’dur. Bu nedenle Mahkemenin 14.07.2023 tarihli ara kararındaki gerekçe bölümü yasaya aykırı olduğundan kaldırılması gerektiğini,Mahkemenin, Müvekkilim Şirketin tasfiye sürecinin, alacağın yakın miktarına dair yakın ispat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle Davacının tedbir talebinin reddetmesi doğru, ancak gerekçesinin hatalı olduğunu, zira ticari şirketlerin iç işleyişinin mahkeme kararı ile durdurulamayacağını.” beyanla ilk derece mahkemesinin kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık ise, davacının ihtiyati tedbir talebinin reddi kararının istinafına yöneliktir. İlk derece mahkemesi tarafından; “Alacağın varlık ve miktarına dair yakın ispat koşullarının oluşmaması nedeniyle davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin REDDİNE.” karar verilmiştir. Karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafça ibraz edilen 11/07/2023 tarihli dilekçe ile, “Davalı şirketin tasfiye sürecine girmesi ve davacıdan mal kaçırma saiki taşıdığından bahisle HMK 389.mad. uyarınca tedbiren davalı şirketin tasfiye sürecinin durdurulması ve davalı şirket ile ortaklarının tüm mal varlığına teminatsız ihtiyati tedbir konulması” talep edilmiş ise de; mahkemece alacağın varlık miktarının yargılamayı gerektirmesi, HMK 389 vd. maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir için aranan yaklaşık ispat olgusunun bu aşamada gerçekleşmediği anlaşıldığından ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verildiği görülmüştür. Davalı vekilinin yukarıda özetlenen istinaf dilekçesindeki istemlerin, mahkemenin ihtiyati tedbir değerlendirmesine ilişkin olmayıp, mahkemenin sair ara kararlarının kaldırılması veya gerekçelerinin değiştirilmesine yönelik olduğu, ileri sürülen istemlerin ancak nihai kararla değerlendirilebileceği ve bu aşamada istinafa konu edilemeyeceği anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 362/1-f maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.06/12/2023