Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2023/1581 E. 2023/2001 K. 27.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1581 Esas
KARAR NO: 2023/2001
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/02/2023
NUMARASI: 2021/73 Esas – 2023/26 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/12/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkilinin, müvekkiline ait 131 adet tablonun 50 adedini 10/05/2013 tarihli sözleşme ile diğer 81 adetinin ise sözleşme kapsamı dışında davalıya teslim edildiğini, davalının sözleşmeye aykırı davranarak tabloların bir kısmını üçüncü kişilere satıp hediye ettiğini öğrendiğini ve kendisine haber verilmemesi, telif bedelinin kendisine ödenmemesi, tablolar için sergi düzenlememesi, sözleşmenin TBK’nın 28.maddesi çerçevesinde aşırı yararlanma içermesi nedeniyle Beyoğlu … Noterliğinin 22.09.2015 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmeyi haklı nedenle tek taraflı olarak feshettiğini, davalının ihtarnameye cevap vermediğini, bu nedenlerle tecavüzün ref’ini, men’ini, müvekkilinin tablolarının tümünün davalıdan geri alınmasını, tabloların değerinin bilirkişi marifetiyle tespiti ile gerçek tablo değerinin maddi tazminat tutarı olarak davalıya ödettirilmesine, manevi zarar için 50.000 TL manevi tazminatın, şimdilik 1.000 TL maddi tazminata, FSEK 68. maddesi uyarınca üç kat uygulanarak ve FSEK 70. maddesi uyarınca ayrı ayrı hesaplama yapılmak suretiyle tazminat miktarlarının tespit edilmesiyle bunlardan en yüksek olan tazminat tutarına tecavüz tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi uygulanarak davalıdan tahsiline, hüküm özetinin Türkiye çapında tıraji en yüksek 3 gazete ile büyük punto çerçeveli olarak ilanına, 3. kişilere hediye verilen, satılan eserlerin ve sözleşmeye aykırılık nedeniyle diğer teslim edilmiş eserlerin toplanması ve müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından sözleşmeye aykırı davranılmadığını, davacının ise sözleşmeye aykırı davranarak istenilen özelliklerde tabloları teslim etmediğini, müvekkilinin sergi düzenleme yükümlülüğünün bulunmadığını, sözleşmeyle tablolara ilişkin tüm hakların müvekkiline teslim edilmesi nedeniyle tabloların iadesinin talep edilemeyeceğini, davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 16/02/2023 tarih ve 2021/73 Esas – 2023/26 Karar sayılı kararıyla; “…16/07/2020 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere: Davacıya ait eserlerinin muhafaza edildiği depoya 16/07/2020 tarihinde bilirkişi … ve taraf vekilleri tarafından gidilerek, depoda bulunan eserlerin incelendiği ve sayımının yapıldığı, yapılan incelemede; eserlerde satılan, konsinye edilen, bağışlananlar ve mükerrer olarak listeye eklenmiş olanlar dışında herhangi bir eksiklik olmadığı, 2,7,8,24 ve 30 numaralı eserlerde saklama koşullarından kaynaklanan, eserin değerini düşürmeyecek düzeyde ve telafisi mümkün hasarların oluştuğu, ayrıca pek çok eserde tuval bezinin arka yüzeyinde eserin değerini olumsuz etkilemeyecek düzeyde, büyük olasılıkla tuval imalatından kaynaklı küf veya boya sızması benzeri noktacıklar olduğunun tespit edildiği, alınan bilirkişi raporlarında maddi tazminat miktarı tam olarak tespit edilemediğinden, davaya konu tablolarda saklama koşulları nedeniyle meydana gelen küf/zarar durumu ve somut olayın özellikleri dikkate alınarak, TBK. 50 – 51. maddesi hükümlerine göre takdiren 25.000 TL maddi tazminatın, dava tarihi olan 11/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.Davacı manevi tazminat talep etmiştir. Davacının, FSEK 14-17.maddesinde belirtilen manevi haklarının ihlal edildiği kanıtlanmamıştır. Genel olarak manevi tazminat sorumluluğu yönünden Borçlar Kanununun 114/2 maddesi hükmüne göre; Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanır. Bu atıf nedeniyle B.K. 58 maddesine göre sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumlulukta kıyasen uygulama alanı bulabilecektir. Davalının; davacının eserlerini satmasına ve bağışlamasına rağmen davacıyı bilgilendirmeyerek ve pay ödemeyerek mağduriyete yol açtığı, 16/07/2020 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere: 2,7,8,24 ve 30 numaralı eserlerde saklama koşullarından kaynaklanan, eserin değerini düşürmeyecek düzeyde ve telafisi mümkün hasarların oluştuğu, ayrıca pek çok eserde, tuval bezinin arka yüzeyinde eserin değerini olumsuz etkilemeyecek düzeyde, büyük olasılıkla tuval imalatından kaynaklı küf veya boya sızması benzeri noktacıklar olduğunun tespit edildiği görülmekle; somut olayın özelliği, manevi tazminatın amaç ve içeriği, hak ve nesafet kuralları dikkate alınarak, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, 25.000 TL manevi tazminatın, dava tarihi olan 11/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliği dikkate alınarak, hükmün ilanı ve diğer taleplerin reddine.” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; “Taraflar arasında 10.05.2013 tarihinde akdedilen Sözleşmenin, ahlaka ve dolayısıyla hukuka aykırı olması itibariyle geçersiz olduğunu, öncelikle bu sebeple feshedildiğini, davalıya gönderilen 22.09.2015 tarihli ihtarnamede sözleşmenin ‘kelepçe sözleşme’ niteliğinde olduğu vurgulanmış, bununla birlikte davalının sözleşmeye aykırı eylemlerine de yer verilmek suretiyle fesih bildiriminde bulunulduğunu,Aslında yok hükmündeki sözleşme ile davalinin davacı eser sahibi müvekkile ödemeyi taahhüt ettiği ve ödedigi tutarların, müvekkilin eserlerinin telif ücreti olmayıp, tuval, boya ve diğer pahalı resim üretme masraflarını da içerdiğini, bu hususun bilirkişi incelemelerinde dikkate alınmadığını,Sözleşmenin kelepçe niteliğinde olduğunu ve bu bakımdan kesin hükümsüz olması gerektiğini; mahkemenin kararında Sözleşme’nin bazı maddelerinin aşırı yararlanma niteliğinde olduğunu tespit etmekle yetindiğini, sözleşmenin kelepçe niteliğini tartışmadığını, dolayısıyla sözleşmeyi geçerli kabul ederek hüküm kurduğunu, Yargıtay’ın 2013 itibariyle yer vermiş olduğu ‘kelepçe sözleşmelerin’, kişinin ekonomik özgürlüğünü kısıtlayan ve ahlaka aykırılık teşkil eden sözleşmeler olarak belirtildiğini, kişilerin ekonomik özgürlüğünün tehlikeye girdiği ya da ekonomik geleceğini belirleme yetkisini diğer tarafa devrettikleri sözleşmelerin kelepçeleme niteliğini haiz kabul edildiğini, Dava konusu uyuşmazlık incelendiğinde, edimler arasındaki dengesizliğin aşırı yararlanmadan ibaret olduğuna ilişkin tespitin hukuken hatalı olduğunu, davacı müvekkilin varlığını sürdürebilmesi için gereken ekonomik faaliyetinin davalıyla akdetmiş olduğu sözleşme haricinde icra etmesinin mümkün olmadığı gibi, bütünüyle davalının keyfiyetine bağlı tutulduğunu, Sözleşme’de eserlerin satışından elde edilecek maddi değerden sanatçıya % 40 – galeriye % 60 verilmesi şeklindeki paylaşımın, sanat piyasası teamülündeki benzer sözleşmelere kıyasla sanatçı aleyhine olduğunu, bununla beraber davalının eserlerin satışı bakımından tek iktidar sahibi olduğunu,Sözleşmenin 6.5. Maddesi uyarınca müvekkilin Sözleşme’yi feshedebilmesi tek bir halde mümkündür: Galerinin ödemeyi üstlendiği bedelleri 1 ay boyunca ödememesi halinde Sanatçı, 10.05.2013 başlangıç ve 30 ay süreli Sözleşme’nin sonunda fesih bildiriminde bulunabileceğini, bu maddeye göre müvekkil 30 ay boyunca herhangi bir ödeme alamasa dahi sanatsal üretimini devam ettirmekle ve profesyonel yaşamında gelir elde edebileceği herhangi bir işbirliği yapmamakla, kamusal görünürlük sağlamamakla yükümlü tutulduğunu,Mahkemenin sekiz ara karar kurmak suretiyle bilirkişi incelemesine başvurduğunu ve davacının fesih bildiriminin hukukiliğinin tespiti ile yine davacıya ait güzel sanat eserlerinin değerlendirilmesi için uzman görüşü talep ettiğini, feshin haklılığı/hukukiliğinin bilirkişilerce tespit edilemeyeceğini, bu hususun mahkemenin uzmanlık alanı olduğunu ve başkaca bir teknik uzmanlık da gerektirmediğini, Eserleri teslim aldığımız 16.07.2020 tarihine kadar, talebimiz üzerine gerçekleştirilen delil tespiti hariç olmak üzere tarafımıza hiçbir aşamada hazır bulunma hakkı tanınmadığını, bilirkişilerin yalnızca delil tespitinde oluşturulan envanter üzerinden, yani güzel sanat eserlerini fiziken incelemeksizin eserlerin değerine ilişkin tespitte bulunduklarını, tespitin aynı zamanda davalının gerçeğe aykırı şekilde oluşturduğu faturaların ortalamasına göre yapıldığını,Bilirkişilerin eserleri bir kez olsun görmeden, boyutları itibariyle orantı kurarak değer tespit ettiklerini, değerlemede davacı sanatçının seneler içerisinde elde ettiği başarı ve profesyonel gelişimi görmezden gelindiğini, enflasyon dolayısıyla değişen emtia değerlerinin dahi hesaplanmaksızın yapıldığını,Müvekkile konsinyedeki eserlerin teslim edilmediğini, 16.07.2020 tarihli Teslim ve Tesellüm Tutanağı’ndan görüleceği üzere 1, 5 ve 35 numaraları eserlerin konsinyede olduğu belirtilmiş olmasına rağmen 05.10.2018 tarihli Bilirkişi Raporu’nda anılan eserlerin mahsuplaşmaya dahil edildiğini, Müvekkile ait olan ve davalı tarafından bağışlandığı iddia edilen eserlerden biri Aralık 2014 tarihinde İstanbul Modern adlı sanat müzesinde gerçekleştirilen … gecesinde 50.000,00 TL’ye satıldığını, tanık … müvekkile ait 2 adet eseri 2013 yılı yaz döneminde 12 bin TL ve 9 bin TL bedelle nakit olarak satın aldığını belirtmiş olmasına rağmen davalı tarafından 2015 tarihinde düşük bedelli fatura düzenlendiğini,Sözleşme çerçevesinde davalıya teslim edilmesi gereken eser 50 olmasına rağmen toplam 131 eser teslim edildiğini, resimde kullanılan malzemelerin oldukça pahalı olduğunu ve sözleşmede malzeme masrafının kimin tarafından karşılanacağına dair bir hüküm bulunmadığını, buna rağmen davalı tarafından yapılan ödemelerin telif ödemesi kapsamında olduğunun kabul edildiğini, müvekkilin aşan 81 adet resim için fazlaca masraf yaptığının dahi hesaba katılmadığını, Davalı tarafından satılmış, bağışlanmış yahut nerede olduğu belirsiz 18 eser için sözleşmede belirlenen telif oranı üzerinden değer belirlenmesinin kabulünün de olanaksız olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; “Davacının müvekkilimiz şirket ile imzalamış olduğu sözleşmeye aykırı davranarak sözleşme hükümlerini ihlal ettiğini, bu nedenle davacı maddi tazminata hak kazanamayacağını,Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 3.1 ve 3.2 maddeleri gereğince, davacının her 2 aylık dönemde boyutları en az 150×195 cm olan 4 tablonun meydana getirerek müvekkilimiz şirkete teslim etmesi gerekirken; sunulan envanterden de anlaşıldığı üzere, sözleşmenin yapıldığı tarihten bu yana, aradan çok uzun süre geçmesine karşı, davacının müvekkilimize teslim ettiği eserlerin yalnızca 2 tanesi bu şartları taşıdığını,Davacı kendi üzerine düşen edim yükümlülüğünü yerine getirmemiş olmasına rağmen müvekkil davacının kendisine teslim ettiği eserleri iyiniyetli olarak kabul ettiğini, müvekkil şirkette hâlihazırda davacıya ait toplam 125 adet eser bulunduğunu,Davacının sözleşmesel yükümlülüğünü yerine getirmediği için müvekkilimizin sergi düzenlemesinin mümkün olmadığını, kaldı ki taraflar arasındaki sözleşmenin 4.2. Maddesi uyarınca müvekkil şirketin sergi düzenleme zorunluluğu da bulunmadığını,Davacı tarafından müvekkilimiz şirkete teslim edilen eserler sözleşmede belirtilen şartları taşımadığından müvekkilimiz şirketin de sergi düzenleme imkânı olmadığını, bu durumun davacıya da bildirildiğini, tamamen kendi kusuru ile sergi düzenlenmesi imkânını ortadan kaldıran davacının iddialarının kötü niyetli olduğunu, TBK m.97‘de gereğince tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde kendi üzerine düşen ifa yükümlülüğünü yerine getirmeyen tarafın karşı taraftan edimini yerine getirmesini talep etme hakkı bulunmadığını,Müvekkilimiz bu imkana rağmen, iyi niyetle davranarak boyutları sözleşmedeki ölçülerden küçük olan resimlerin de bedelini sözleşmenin 4.1 maddesi uyarınca ödediğini, ancak davacının tamamen sözleşmeye aykırı olarak meydana getirilen bu eserler hakkında sözleşmenin 4.3 maddesi uyarınca 3. kişilere satışından doğan bedeli talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını, bu nedenle davacının sözleşmeyi feshinin de hukuka aykırı olduğunu, Bilirkişiler tarafından hazırlanan 16.04.2018 tarihli kök rapor, hüküm kurmaya ve yargısal denetime elverişli olup, bu rapordaki tespitlerin hükme esas alınması gerektiğini, anılan raporun 4. maddesinin (a) seçeneğinde; müvekkilimize davacı tarafından sözleşmeye uygun teslim edilmiş eserlerin satışı neticesinde, davacıya ödenen eserlerin bedeli hesaplandığını,Yine aynı maddenin devamında davacının müvekkilimizden 18 adet tablo için talep edebileceği 29.718,00 TL telif bedeli olduğu, davacı tarafından müvekkilimize 72.275,00 TL iade ödeme yapması gerektiğinin tespit edildiğini,Anılan raporun 4.maddesinin (b) seçeneğinde ise; davacının 131 adet satılmayan ve müvekkilimiz uhdesinde bulunan tabloları iade almaktan vazgeçip, müvekkilimize teslim etmesi durumunda bakiye telif bedelinin 18.325,00 TL olduğu tespitinin yapıldığını, Müvekkilimiz şirket tarafından taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı davranılmamış olup, ayrıca davacının kişilik hakları ihlal edilmemiş olduğundan manevi tazminat talebinin reddi gerektiğini,Manevi tazminat talebinin kabulü için, Medeni Kanunun 24. Maddesi anlamında davacının kişilik haklarının zedelenmesi ve bu nedenle Borçlar Kanunun 41. Maddesi hükmü uyarınca haksız bir eylem olarak nitelendirilmesi gerektiğini, Mahkeme tarafından her ne kadar TBK hükümleri uyarınca manevi tazminatın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; yukarıda belirtilen Yargıtay İçtihadında açıkça; “salt sözleşmeye aykırı davranışın varlığı, manevi tazminat istemi için yeterli olmadığı, aykırılığın niteliğinden veya özel hal ve şartlar nedeniyle aynı zamanda davacının kişilik haklarının Medeni Kanunun 24. Maddesi anlamında zedelenmesi ve bu nedenle de Borçlar Kanunun 41. Maddesi hükmü uyarınca haksız bir eylem olarak nitelendirilmesi gerekli olduğu” belirtildiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, eser sahipliğinden kaynaklanan haklara tecavüzün tespiti, men’i, ref’i ve maddi – manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “DAVANIN KISMEN KABULÜNE, -Maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne; 25.000 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 11/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, -Manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne; 25.000 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 11/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, -Davacı tarafından tevdi mahalline yatırılan 72.275,00 TL’nin davalıya ödenmesine, -Hükmün ilanı ve diğer taleplerin reddine, ” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Mahkemece yapılan yargılama, bilirkişi incelemeleri ve toplanan tüm deliler ile; davacı tarafından yapılan dava konusu tabloların FSEK 4/1.maddesi hükmüne göre güzel sanat eseri olduğu, FSEK 11. maddesindeki karine çerçevesinde davacının eser sahibi olduğu, sunulan e-posta yazışmaları ile davacıya yapılan ödemeler dikkate alındığında davalının kendisine teslim edilen tüm tabloları kabul edip icazet verdiği, bu nedenle davalının “Davacının sözleşmede belirtilen ebatlarda tablo teslim etmemesi nedeniyle sözleşmeye aykırı davrandığı” savunmasının yerinde olmadığı, davacının “Davalının sergi açma yükümlülüğünün olduğu ve bu yükümlülüğünü ihlal ettiği” yönündeki iddiasının ise taraflar arasındaki sözleşmede böyle bir yükümlülük öngörülmediğinden yerinde olmadığı, dosyada mevcut yazışmalar ve beyanlar uyarınca “Davalının, davacıya beş adet satışla ilgili haber vermediği gibi, hediye ve bağış olarak verdiği tasarruflarla ilgili olarak da davacıya haber vermediği” sabit olduğundan bu hususun davacı ile davalı arasında sözleşmeden kaynaklı güven ilişkisini zedeleyeceğinden, davacının sözleşmeyi feshinin yerinde olduğu, Sözleşmenin 3.2.maddesine göre, sözleşmenin feshi halinde satışı yapılmayıp henüz davalıda bulunan tablolar ile ilgili mali hakların davacıya ait olduğu, yargılama sırasında mahkemece davacıya ait ve davalı nezdinde bulunan tablolar davacıya tesliminin sağlandığı; tüm bu açıklamalar ışığında, mahkemece davacının eser sahipliğinden kaynaklanan haklara davalı tarafından tecavüz edildiğinin tespitine karar verilmesinin isabetli olduğu anlaşılmıştır. Davacının FSEK’nun 68.maddesi uyarınca telif bedelinin üç katı maddi tazminat talep ettiği, ancak taraflar arasında sözleşme bulunması ve sözleşme hükümleri çerçevesinde edimlerin yerine getirilmemesi iddiaları kapsamında FSEK 68. maddesi hükmü çerçevesinde 3 kat tutarında tazminat talep edilemeyeceği, alınan bilirkişi raporlarında maddi tazminat miktarı tam olarak tespit edilemediği anlaşıldığından mahkemece somut olayın özellikleri dikkate alınarak TBK. 50 – 51. maddeleri hükümlerine göre 25.000 TL maddi tazminata karar verilmesinde isabetsizlik yoktur.Somut olayda davalının davacının eserlerini satmasına ve bağışlamasına rağmen davacıyı bilgilendirmeyerek ve pay ödemeyerek mağduriyete yol açtığı, bir kısım eserlerde saklama koşullarından kaynaklanan hasarların oluştuğu da gözetildiğinde, manevi tazminatın amaç ve içeriği, hak ve nesafet kuralları dikkate alınarak, mahkemece davacının manevi tazminat talebinin (25.000,00 TL üzerinden) kısmen kabulüne karar verilmesi de yerinde olmakla; taraf vekillerinin istinaf istemlerinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-Davacıdan alınması gereken 269,85 TL harcın, peşin alınan 3.000,00 TL harçtan mahsubu artan 2.730,15 TL harcın talebi halinde davacıya iadesine, 3-Davalıdan alınması gereken 3.415,50 TL harçtan, 855,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.559,65 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 4-istinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.27/12/2023