Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2023/1474 E. 2023/1932 K. 20.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1474 Esas
KARAR NO: 2023/1932 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/03/2018
NUMARASI: 2017/248 E. – 2018/84 K.
DAVA: Marka Hakkını İhlal, Hükümsüzlük Ve Tazminat İstemli
KARAR TARİHİ : 20/12/2023
Dairemizin 16/04/2021 tarihli 2018/1987E. – 2021/832 K.sayılı kararı, Yargıtay 11.HD’nin 18/05/2023 tarihli 2021/5119 E. – 2023/3106 K.sayılı ilamıyla bozulmuş olmakla, duruşmalı yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı … asıl dava da; müvekkilinin 2012 yılı Haziran ayında … isimli bir gazeteyi yayınlamaya başladığını, bu hususta 28.08.2012 tarihli ve 3321 sayılı Mevkute beyannamesini ibraz ettiğini, bu mevkute’nin 12.02.2015 tarihli ve 234 sayılı Resmi Marka Bülteninde yayınlanması kararı verildiğini, davalıların ise müvekkili Derneğine ait … Mevkutesinin birebir aynısını aynı isimle hiçbir izne dayanmadan yayınlamakta olduğunu, reklam alarak haksız kazanç elde ettiklerini, bu eylemlerin markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu belirterek, haksız rekabet ve marka tecavüzünün tespitini, önlenmesini ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, haksız olarak elde edilen bütün reklam gelirlerinin ve yoksun kalınan kazancın tespiti için yapılacak bilirkişi incelemesi ile artırma hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL de manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-karşı davacı … Tic.Ltd. Şirketi imtiyaz sahibi … vekili dosyaya sunduğu cevap ve karşı dava dilekçesinde; müvekkili … Postası ibaresini … no ile 16.sınıfta tescil ettirdiğini ve 4258 sayılı Mevkute gereğince 07.08.2014 tarihinde süreli yayın çıkarılması için gerekli izin aldığını, bu iznin alınması ile müvekkilinin … Postası markasını kullanarak ayda 1 yayınlanmak üzere sadece İstanbul ili Bebek semtinde dağıtılan … gazetesini çıkarmaya başladığını, davacının ise bu gazetenin çıkmasından sonra TPMK ya başvurarak … başvuru numarası ile 41.sınıfta … Postası markasını tescil ettirdiğini belirterek asıl davanın reddine, karşı davasında ise davacıya ait … nolu … Postası ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, ayrıca müvekkilinin uğradığı manevi zarara karşı olarak 5.000,00 TL manevi tazminatın davacı-karşı davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı … AŞ vekili; müvekkilinin kendilerine ibraz edilen 07.08.2014 tarihli Mevkute Beyannamesine istinaden sipariş üzerine gazetenin baskısını yaptığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Davalı … Ltd. Şti vekili; davanın reddini istemiştir. Davalı … vekili; müvekkilinin … gazetesinin sorumlu müdürü olduğunu, davacının haksız olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Birleşen davada davacı … Derneği vekili; asıl davada iddialarını tekrar ederek, davalılara ait … numaralı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini, ayrıca daha önce İstanbul 3.FSHHM’nin 2015/62 E.sayılı dosyasında açtıkları dava ile bu davanın birleştirilmesini istemiştir. Birleşen davada davalılar vekili; davanın reddini istemiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 1. FSHHM’nin 13/03/2018 tarihli 2017/248 Esas – 2018/84 Karar sayılı kararın ile; toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davalı-karşı davacı adına kayıtlı … numaralı … markasının 16.sınıfta tescilli olduğu, davacının marka hakkına tecavüzünün bulunmadığı, davalının … markasını ilk kez marka tescilinden sonra kullandığından haksız rekabetin gerçekleşmediğini, davalı … AŞ nin Mevkute Beyannamesinin ibrazından sonra basım yaptığından ve … markası tescilli kullanıma dayandığından bu davalı yönünden marka tecavüzünün gerçekleşmediği gerekçeleriyle asıl davanın reddine, karşı dava yönünden ise; davacı -karşı davalı … Derneğinin 41.sınıfta tescilli … sayılı … isimli markasının davalı-karşı davacının 16.sınıfta kayıtlı … sayılı markası ile birebir aynı olduğu, sınıflar arasında iltibas bulunduğu, davalının tescil başvurusunun 14.07.2011 tarihli olduğu, başvurunun 12.12.2011 de ilan edildiği, davacının da aynı sektörde kayıtlı davalı markasını bilmesi gerektiğini, dolayısıyla hükümsüzlük koşullarının oluştuğu gerekçeleriyle davacı-karşı davalıya ait … tescil numaralı … markasının hükümsüzlüğüne, manevi tazminatın koşulları oluşmadığından manevi tazminat talebinin reddine, birleşen dava yönünden ise; davalının marka başvurusunun 2011 yılında yapıldığı, davacının 2012 yılı Haziran ayında … ilk sayısının yayınlandığı, bu durumda davalının kötüniyetinden söz edilemeyeceği, markanın hükümsüzlüğünü gerektirir sebeplerinin gerçekleşmediği gerekçeleriyle birleşen davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı-karşı davalı ve birleşen davacı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU:Davacı-karşı davalı – birleşen davacı vekili istinafında; mahkeme kararının gerekçesiz olduğunu, taleplerini karşılamadığını, iddia ve savunmalara yer verilmediğini, itirazlarının gerekçesiz reddedildiğini, bilirkişi raporunda markalar yönünden yapılan incelemede taraf markalarının aynı olduğu, sınıfların farklı olduğu ancak fiilen aynı sektörde aynı emtia ve hizmet için kullanıldığı ve … semtinde yaşayanlara ilişkin haber ve reklamlar içeren gazetecilik basım ve dağıtımı faaliyetleri ve gazete isminin aynı tüketici grubuna hitap ettiğinden markalar arasında iltibas bulunduğu kanaatinin belirtiltiğini, müvekkilinin gazetesinin ilk kez 2012 yılı Haziran ayında yayınlandığını, Mevkute Beyannamesi alındığını, davalının ise daha sonra … markası için başvuru yaptığını ve gazeteyi de daha sonra çıkardığını, dolayısıyla müvekkilinin üstün hak sahibi olduğunu, 556 sayılı KHK 42.maddesi gereğince; bir markanın tescil tarihinden önce kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetler ile ilgili olarak ayırd edici bir nitelik kazanmış ise 7/1-a,c,d bentlerine göre tescilinin hükümsüz sayılamayacağını, davalının ilk yayının 2014 yılında yapıldığını, müvekkilinin davasını ispatladığını, bilirkişi raporunda 556 sayılı KHK 42.maddesi hükmüne değinilmediğini, bilirkişi raporunda karıştırılma ihtimalinin bulunduğunun belirtildiğini, … isimli gazetenin her iki sınıf tarafından da kullanıma onay verdiğini, oysa bu görüşün hukuken hatalı olduğunu, zira; 16.sınıfın basılı yayınları kapsadığı, 41.sınıfın ise dergi, kitap, gazete gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi ve okuyucuya ulaştırılması hizmetlerini kapsadığını, bu konudaki itirazlarının değerlendirilmediğini, müvekkilinin … semtinde mukim sadece bu semte özgü faaliyette bulunan … ile ilgili her türlü akviteyi organize eden bir kuruluş olduğunu, davalı-karşı davacının ise … semti ile alakasının olmadığını, buna rağmen … isimli gazeteyi taklit ettiğini, bilirkişinin ilk yayının müvekkiline ait olduğunu belirtmesine rağmen her iki sınıfın birbirine karıştırılabileceğini belirterek mahkemeyi yanılttığını, …nın sadece … semtine muhasır çıkarıldığını ve tanınmışlığının dağıtım çevresi ile sınırlı olarak değerlendirilmesi gerektiğini, bilirkişinin bu konudaki tanınmışlığı gözardı eden tespitini kabul etmediklerini, ilk yayının müvekkiline ait olduğunu ve 41.sınıfta tescilli olduğundan yayın hakkının tamamen müvekkiline ait olduğunu bildirerek, her iki dava yönünden de kararın kaldırılmasını istemiştir.
DAİREMİZ KARARI: Dairemizin 2018/1987 Esas, 2021/832 Karar sayılı kararı ile; “Asıl dava yönünden yapılan değerlendirmede davacı tarafın ilk olarak Haziran 2012 tarihinde bu dergiyi çıkardığı, dolayısıyla ilk olarak davacı tarafından kullanıldığı, davalının dergisinin de aynı isimde çıkarılmış olup FSEK’in 83/4 maddesi ve Basın Kanunu’nun 14.maddeleri gözetildiğinde davacı tarafın iddialarının subuta erdiği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Bilirkişi incelemesinde davalı tarafın çıkardığı dergi nedeniyle elde ettiği kazancının 4451,09 TL olduğu, buna göre bu miktar tazminat talebinin kabulü gerektiği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve eylemin ağırlığı gözetildiğinde 5.000,00 TL manevi tazminat talebinin de yerinde olduğu anlaşılmıştır. Karşı dava yönünden yapılan değerlendirmede ise; taraf markalarının sınıflarının farklı olduğu ve davalı karşı davacı …’e ait markanın tanınmışlığının ispat edilemediği gözetildiğinde karşı davanın da reddi gerektiği kanaatine varılmıştır. Birleşen dava yönünden yapılan değerlendirmede ise; markaların sınıflarının farklı olduğu ve davalının marka tescilinin 2011 tarihli olup davacının ilk kullanımının 2012 olması gözetildiğinde birleşen davanın da reddi gerektiği, mahkemenin birleşen davanın reddine yönelik kararının yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.” gerekçesiyle; davacı karşı davalı ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf taleplerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilerek, “İstanbul 1. FSHHM’nin 13/03/2018 tarihli 2017/248 Esas – 2018/84 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, 1-Asıl davada;a-Davalılar … Tic. Ltd. Şti, … Tic. Ltd. Şti- İmtiyaz Sahibi … ve … yönünden;Markaya tecavüzün ve haksız rekabet istemleri yönünden davanın KABULÜNE, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, Maddi tazminat talebinin kısmen kabulüyle 4.451,09 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, Manevi tazminat talebinin kabulüyle 5.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan alınarak davacıya verilmesine, b-Davalı … AŞ yönünden ise davanın reddine, 2-Karşı davanın reddine, 3-Birleşen davada; a-Davalı …. San. Tic. Ltd. Şti.hakkındaki davanın husumetten reddine, b-… San. Tic. Ltd. Şti- İmtiyaz Sahibi … yönünden davanın esastan reddine” karar verilmiştir.
TEMYİZ: Dairemizce verilen karara karşı süresi içinde temyiz yoluna başvuran davalı-karşı davacı vekili temyiz dilekçesinde; müvekkili … davalı … Derneği’nden daha önce “…” markasının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil edilmiş olup, öncelik hakkının müvekkili … ait olduğunu, buna rağmen Bölge Adliye mahkemesinin kararında önce yapılan tescili haksız görüp, markayı kullanmayı baz alarak davacıyı haklı görmesi ve bu yönde karar vererek müvekkilinin davacıya ait markaya tecavüz ettiğini kabul etmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkiline ait olan “…” markasını davacı taraf başka bir sınıfta almış olsa da, her iki tarafın da “…” markasını gazete yayınlarında kullandıklarından dolayı markanın halk tarafından karıştırılma ihtimalinin yüksek olması sebebiyle davacının, müvekkilinden 3 yıl sonra almış olduğu … numaralı “…” markasının hükümsüz kılınmasının yasa gereği olduğunu, Bölge Adliye mahkemesi vermiş olduğu kararda; müvekkili adına 2011 yılında marka olarak tescil edilmiş “…” markasını kullanarak davacının 2012 yılında bir adet dergi çıkarması nedeniyle davacının haklı olduğunu ve müvekkilinin de marka hakkına tecavüz fiilini gerçekleştirdiğini belirtmesinin hukuken kabul edilemeyeceğini, “…” markasını tescil edenin müvekkili olduğunu, müvekkilinin tescilinden sonra bu markayı kullanan kişinin davacı olduğunu, ama buna rağmen kararda müvekkilinin haksız görüldüğünü, müvekkilinden 3 yıl sonra tescil edilen aynı markaya müvekkilinin tecavüz ettiğini kabul etmenin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı tarafın 1 defaya mahsus çıkarmış olduğu dergiyi baz alarak davacının markayı daha önce kullandığını kabul etmenin mümkün olmadığını, müvekkilinin “…” markası ile her ay gazete çıkardığını ve markayı … semtinde tanınmış kılanın müvekkili olduğunu, davacı karşı davalının kötüniyetli olarak tescil ettirdiği markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, 2011 yılında müvekkil adına tescilli olan markayı 2014 yılında başka bir sınıfta tescil ettiren ve markasına tecavüz edildiğini iddia ederek müvekkiline karşı dava açan davacı karşı davalının kötüniyetli olarak hareket ettiğinin açık olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
YARGITAY BOZMA KARARI: Yargıtay 11.HD’nin 18/05/2023 tarihli 2021/5119 E. – 2023/3106 K.sayılı ilamıyla; “Asıl dava marka hakkına tecavüzün tespiti, men ve ref’i ile tazminat, karşı dava ise markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Davacı Dernek vekili, müvekkilinin Haziran 2012 tarihinden bu yana “…” isimli gazeteyi yayınladığını, 28.08.2012 tarihinde mevkute beyannamesi verdiğini, 2015 yılında aynı isimli marka başvurusunda bulunduğunu, davalı … ise müvekkilinden sonra aynı isimle bir mevkute çıkardığını, diğer davalı …’ın ise mevkutenin basım, yayın ve dağıtımını yaptığını, davalıların bu yolla haksız kazanç elde ettiğini ve müvekkilini zarara uğrattığını ileri sürmüş ve marka hakkına tecavüzün haksız rekabetin tespiti, men ve ref’i ile tazminata hüküm olunmasını talep etmiştir. Davalı – karşı davacı …, müvekkilinin çıkardığı mevkutenin imtiyaz sahibi … ait 16. sınıf mallarda tescilli … sayılı “…” isimli markasının bulunduğunu, ayrıca 07.08.2014 tarihli mevkute beyannamesinin bulunduğunu, müvekkilinin tescilli markayı kullandığını, davacı Derneğin ise müvekkiline ait markayı kullanarak haksız kazanç elde ettiğini ileri sürerek asıl davanın reddini, karşı dava olarak; davalıya ait markanın hükümsüzlüğüne ve 5.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … asıl davaya yönelik savunmasında; müvekkilinin kendisine ibraz edilen mevkute beyannamesi üzerine sipariş usulü 1.000 adet mevkuteyi bastığını ve fatura ettiğini savunarak kendileri yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Birleşen İstanbul 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/88 E. sayılı dosyasında; davacı Dernek vekili, …’e ait … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulü ile karşı davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne, fazla istemin reddine karar verilmiştir.Davacı ve karşı davacı vekili tarafından kararın istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, asıl dava yönünden; marka hakkına tecavüzün tespiti, men ve ref’i ile 4.415,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminata hüküm olunmasına, davalı … yönünden davanın reddine, karşı davanın da esastan reddine birleşen marka hükümsüzlüğü davasında davalı şirket yönünden pasif husumetten, gerçek kişi yönünden ise esas yönünden davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı temyize sadece davalı-karşı davacı gelmiş olmakla birleşen davada markanın hükümsüzlüğüne dair davanın reddi kararı kesinleşmiştir. Asıl davada marka hakkına tecavüz, karşı davada ise markanın hükümsüzlüğü talep olunduğuna göre öncelikle karşı davadaki markanın hükümsüzlüğüne dair ihtilafın çözümlenmesi gerekir. Karşı davada davacı taraf 2011 tarihli markasına istinaden, davalıya ait 2015 tarihli markanın hükümsüzlüğünü talep etmektedir.Olaya uygulanacak mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca markalar arasında karıştırılma ihtimalinden söz edebilmek için önceki tarihli marka ile sonraki tarihli marka arasında gerek işaretsel yönden, gerekse marka tescil kapsamı yönünden ortalama tüketici kitlesinin her iki markanın da aralarında idari-ekonomik veya işletmesel olarak aynı kökenden gelmiş olabileceğini düşünme ihtimallerinin varlığı gerekir. Tescil kapsamları arasında benzerlikten söz edebilmek için her iki taraf markasının Nice Sınıflandırmasına Göre Hazırlanmış TPMK Mal ve Hizmetler Sınıflandırma Listesinde aynı alt grupta veya aynı sınıfta olması şart değildir. Hatta birinin mal sınıfında, diğerinin hizmet sınıfında tescilli olmasının da doğrudan bir etkisi bulunmamaktadır. Bu bağlamda Dairemiz yerleşik uygulamasına göre, yiyecek ve içecek malları sınıfları ile yiyecek ve içecek hizmetleri sunma ve hatta konaklama hizmetleri dahi aynı tür mal ve hizmetler olarak kabul edilmektedir. Bu hususta önemli olan ortalama tüketici kitlesinin karşılaştırmaya konu mal ve hizmetler arasında ilişkilendirme yapabilecek olup olmamasıdır. Somut olayda taraf markalarının işaretsel yönden tamamen aynı olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan tescil kapsamlarına bakıldığında önceki tarihli karşı davacı markasının 16. sınıf mallardan, davalı markasının ise 41. sınıf hizmetlerden oluştuğu anlaşılmaktadır. 16. sınıfta yer alan “Kağıt, karton (mukavva) ve bunlardan yapılmış ürünler (Kırtasiye amaçlı ürünler hariç). Kırtasiye, büro, eğitim ve öğretim malzemeleri (mobilyalar ve cihazlar hariç). Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı evraklar; basılı yayınlar, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, (pullar). Büro makineleri” mallarının, davacı – karşı davalı tarafın marka tescil kapsamında bulunan tüm hizmetlerin çok yakından ilişkili hizmetler olduğu anlaşılmakla karşı davanın kabulü ile KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca davacı markasının hükümsüzlüğüne, asıl davanın ise markanın hükümsüz kılınması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği halde hatalı gerekçeyle aksi yönde karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün davalı-karşı davacı yararına bozulması gerekmiştir. Öte yandan Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, davacının 2012 yılında mevkute beyannamesi vermesi dolayısıyla Basın Kanunu’nun 14 ve FSEK 83/4 maddesi uyarınca önceye dayalı hakkının bulunduğu kabul edilmiştir.Her şeyden önce 09.06.2004 tarih ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 14. maddesi bambaşka bir konuyu düzenlediği görülmekte olup, Mahkemece, 2004 yılında yeni Basın Kanunu ile yürürlükten kalkan 24.07.1950 tarih ve 5680 sayılı mülga Basın Kanunu’nun 14. maddesine istinaden karar verilmesi isabetli olmamıştır.Esasen 5187 sayılı yeni Basın Kanunu’nun 7, 8 ve 9. maddeleri de aynı konuyu düzenlemektedir. Buna göre Basın Kanunu’nun 7. maddesi uyarınca süreli yayın çıkartacak olanların yayın sahibinin, sahibi tüzel kişi temsilcisi ile sorumlu müdürün kişisel bilgilerini içeren imzalı beyannameyi Cumhuriyet Savcılığına vermeleri zorunludur. Keza Kanun’un 9. maddesi uyarınca, Süreli yayın sahibinin beyanname verdiği tarihten itibaren bir sene içinde süreli yayın yayımlanmaz veya yayımlandıktan sonra yayıma üç yıl müddetle ara verilirse beyanname hükümsüz kalır ve sağladığı hak ortadan kalkar.Somut olayda, davacı tarafın, davalıdan önce 2012 yılında süreli yayın beyannamesi verdiği ve burada da yayının adı zikrolunmuş ise de, mahkemece, davalının hakkının ortadan kalkmaması için beyannameden itibaren bir yıl yayın zorunluluğu ile üç yıl ara vermeme zorunluluğu şartlarına uyup uymadığı araştırılmadan davacının mevkute yayınında öncelik hakkı olduğunun kabulü de isabetli olmamıştır.Öte yandan Basın Kanunu’nun 9/2. maddesindeki “556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümleri saklıdır” düzenlemesi ile AYM’nin 31.01.2008 tarih ve 2004/81 Esas, 2008/48 Karar sayılı kararıyla iptal olunan, Kanun’un 9/3. maddesinde yer alan “Ancak, bu Kanunun yürürlük tarihinde 5680 sayılı Basın Kanunu gereği mevkute neşredenler, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümleri gereği mevkute neşretmekten alıkonulamazlar” birlikte dikkate alındığında, mevkute beyannamesi, daha önceden tescil olunan marka hakkını ortadan kaldıran bir hak sağlamadığı anlaşılmaktadır.Diğer bir anlatımla, davacı taraf ilk bir yıl içinde yayın ve yayına üç yıl ara vermeme lazımesine uymuş olsa bile, davalı-karşı davacının bu tarihten önce 2011 yılında benzer ilişkili sınıflarda marka tescil ettirmiş olması karşısında mevkute beyannamesinin davacıya önceye dayalı bir hak sağlamayacağının kabulü gerekirken hatalı gerekçeyle davacı tarafa önceye dayalı hak sağladığının kabulü isabetli olmamış ve hükmün bu sebeple de bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle davalı-karşı davacı vekilinin bozma kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine, temyiz olunan Dairemizin kararının bozulmasına karar verilmiştir.Dairemizce, Yargıtay bozma ilamı taraf vekillerine tebliğ edilmiş, taraf vekilleri duruşmaya katılmamıştır. Usul ve yasaya uygun görülen bozma kararına uyulmasına karar verilerek, bozma ilamı doğrultusunda inceleme yapılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Davacı-karşı davalı-birleşen davacı … Derneği vekili Av … dosyaya sunduğu 15/12/2023 tarihli dilekçesi ile tarafların asıl ve birleşen davayla ilgili uzlaşmaya varıp sulh protokolü düzenlediklerini, bu nedenle davacısı oldukları İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/248 Esas sayılı davası ile birleşen İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/88 Esas sayılı davalarından feragat ettiklerini, karşı tarafın da asıl davada açtıkları karşı davadan feragat edeceklerini, yine protokol kapsamında birbirlerinden yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin olmadığını beyan etmiş, ekinde de 14/12/2023 tarihli … Derneği Başkanı … ile …Tic. Ltd. Şirketi imtiyaz sahibi … tarafından imzalanan Sulh Protokolü’nün örneğini sunmuştur. Yine asıl ve birleşen davada davalı, asıl davaya akrşı açılan karşı davada karşı davacı … San. Tic. Ltd. Şirketi imtiyaz sahibi …, …. San. Tic. Ltd. Şirketi, asıl davada davalı … vekili Av. … de 19/12/2023 tarihli dilekçesi ile aynı sulh protokolünden söz ederek asıl ve birleşen davadaki tüm haklarından feragat ettiklerini beyan ederek, dilekçesi ekinde Sulh Protokolü’nü sunmuştur. Sulh Protokolü incelendiğinde; tarafların karşılıklı olarak birbirlerine karşı açtıkları davalardan feragat edeceklerine, yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmeyeceklerine dair sulh oldukları tespit edilmiştir.Davadan feragat eden taraf vekillerinin vekaletnameleri incelendiğinde davadan feragat yetkilerinin mevcut olduğu tespit edilmiştir. HMK’nun 311. maddesinde feragatin kesin hüküm gibi sonuç doğuracağı belirtilmiş olup, bu nedenle davalı-karşı davacılar ….tic.ltd.şti., … tic.ltd.şti. İmtiyaz Sahibi… Ve … vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine, İstanbul 1. FSHHM’nin 13/03/2018 tarihli 2017/248 Esas – 2018/84 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, davalı-karşı davacılar … San.tic.ltd.şti., ….tic.ltd.şti. İmtiyaz Sahibi … Ve … hakkında açılan asıl davanın feragat nedeniyle reddine, davalı … A.Ş. hakkında asıl davada verilen karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, karşı davanın feragat nedeniyle reddine, birleşen davayla ilgili verilen karar kesinleştiğinden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, taraflar yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmediklerinden taraflar lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-Davalı-karşı davacılar … TİC.LTD.ŞTİ., … TİC.LTD.ŞTİ. İMTİYAZ SAHİBİ … ve … vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,2-İstanbul 1. FSHHM’nin 13/03/2018 tarihli 2017/248 Esas – 2018/84 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davalı-karşı davacılar ….TİC.LTD.ŞTİ., …TİC.LTD.ŞTİ. İMTİYAZ SAHİBİ … hakkında açılan asıl davanın FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,4-Davalı …A.Ş. hakkında asıl davada verilen karar kesinleştiğinden YENİDEN KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,5-Karşı davanın FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,6-Birleşen davayla ilgili verilen karar kesinleştiğinden YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA YER OLMADIĞINA,7-İlk derece yargılaması yönünden; a-Asıl davadan feragat olunması nedeniyle 492 Sayılı Harçlar Kanunu 22.maddesi uyarınca feragat ilk celseden sonra yapıldığından, alınması gereken 179,90 TL (89,95 X 2/3) harcın, peşin yatırılan 170,78 TL harcın mahsubu bakiye 9,12’nin davacı …’nden tahsili ile Hazineye irat kaydına, b-Asıl dava için tarafların vekalet ücreti ve yargılama giderleri talepleri bulunmadığı dikkate alındığında, vekalet ücreti yönünden karar verilmesine yer olmadığına, tarafların yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, c-Karşı davadan feragat olunması nedeniyle 492 Sayılı Harçlar Kanunu 22.maddesi uyarınca feragat ilk celseden sonra yapıldığından, alınması gereken 179,90 TL (89,95 X 2/3) harçtan, peşin yatırılan 85,40 TL harcın mahsubu bakiye 94,50 TL’nin karşı davacı ….Tic.Ltd.Şti. İmtiyaz Sahibi … tahsili ile Hazineye irat kaydına, ç-Karşı dava için tarafların vekalet ücreti ve yargılama giderleri talepleri bulunmadığı dikkate alındığında, vekalet ücreti yönünden karar verilmesine yer olmadığına, tarafların yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, d-Birleşen dava yönünden verilen karar kesinleştiğinden harç ve yargılama giderleri konusunda karar verilmesine yer olmadığına, e-Asıl ve karşı davadan artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesi’nce ilgili tarafa iadesine, 8-İstinaf yargılaması yönünden; a-Davalı-karşı Davacılar ….Tic.Ltd.Şti. İle ….Tic.Ltd.Şti. İmtiyaz Sahibi … Ve … vekillerinin istinafları kabul olunmakla, istinaf peşin harçlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince ilgili tarafa iadesine, b-Tarafların birbirlerinden vekalet ücreti ve yargılama giderleri talepleri bulunmadığı dikkate alındığında, vekalet ücreti yönünden karar verilmesine yer olmadığına, tarafların yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, c-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesi’nce ilgili tarafa iadesine, Dair, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 20/12/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.