Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2023/1342 E. 2023/1753 K. 24.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1342 Esas
KARAR NO: 2023/1753
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/03/2023
NUMARASI: 2021/332 Esas – 2023/39 Karar
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/11/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
DAVA: Davacı vekilinin Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde; müvekkili şirketin kuruluşunun Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 21.10.2013 tarihli sayısında ilan edildiğini, firmanın kurucusu … davalıyı çeşitli işlemlerde bulunması için vekil tayin ettiğini, ancak davalının kötü niyetli hareket ederek vekilliği kapsamındaki işleri yapmadığını/eksik yaptığını, müvekkili şirketin kurucusunun 09.02.2018 tarihinde noter aracılığı ile ilgili şahsa azilname gönderdiğini, 02.04.2018 tarihinde … numaralı “… San. ve Tic. A.Ş.” markasının TPMK nezdinde … adına tescil edildiğini, müvekkili şirketin “…” unvanı ile dil eğitimi ve bu konuda danışmanlık hizmetlerinde uzun yıllardır, kesintisiz ve ciddi bir biçimde ticari faaliyetlerini sürdürdüğünü, “…” ibaresini markasal olarak kullandığını, bu durumun dosyaya sunulan delillerden de anlaşılabilir olduğunu, müvekkili şirketine ait “…” unvanı ile birebir aynı olan markanın, 35. 41. ve 42. sınıfa dahil olan mal ve hizmetler bakımından gerçek hak sahibinin müvekkili olan firma olduğunu, SMK’nun 6/3. maddesi uyarınca … numaralı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, “…” ibaresinin müvekkilinin ticaret unvanında yer alması nedeniyle “…” esas unsurlu unvan ile dava konusu marka arasında emtia ve işaret benzerliği bulunduğunu, SMK’nun 6/6. maddesi uyarınca da dava konusu markanın hükümsüz kılınması gerektiğini, davalı yana verilen yetkiler arasında müvekkili olan firma adına marka başvurusu yapma yetkisinin olmadığını, söz konusu marka başvurusunun davalı yan hakkında azilname düzenlendikten sonra gerçekleştirildiğini, davalının kendisine verilen yetki kapsamında marka başvurusunu yaptığı kabul edilse bile markanın vekil markası olduğunu, SMK 6/2. ve 25. maddesi uyarınca davaya konu markanın hükümsüzlüğüne veya davaya konu markanın SMK’nun 10.maddesi uyarınca müvekkili firmaya devrine karar verilmesi gerektiğini, davalı yanın davacı şirket yetkilisi … kayınbiraderi olması nedeniyle davacı şirketin marka kullanımından haberdar olduğunu, yetkisiz olmadığı halde kendi adına marka tescil başvurusu yaptığını, dava konusu markanın engelleme markası olduğunu, davalının …@… A.S. uzantısını kullanarak ticaret yaptığını ve müvekkilini zarara uğrattığını, davalının kötü niyetli olarak hareket ettiğini, markanın SMK’nun 6/9. maddesi uyarınca da hükümsüz kılınması gerektiğini belirterek, davaya konu marka hakkında 3. kişilere devrinin önlenmesi yönünde ihtiyadi tedbir kararı verilmesini ve davalıya ait TPMK nezdinde tescilli … numaralı markanın hükümsüzlüğüne veya müvekkili şirkete devrine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesince 2020/19 Esas, 2020/140 Karar sayılı kararı ile yetkisizlik kararı verilerek dosya İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; HMK 107. ve 109. maddeleri dikkate alındığında söz konusu davanın usul yönünden reddinin gerektiğini, aynı konuda Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/19 Esas sayılı dava dosyası mevcut olup, bu nedenle derdestlik itirazında bulunduklarını, davayı kabul anlamına gelmemek üzere, usulen, zamanaşımı def’i, zamanaşımı itirazı ve hakdüşürücü süre yönülerinden dosyanın tetkik edilerek, sonucunda çıkan duruma göre, davanın reddine karar verilmesini, davalı müvekkilinin adresi İstanbul’da olduğundan yetkili ve görevli mahkemenin, İstanbul Fikri Sınai Mülkiyet Mahkemesi olduğunu, bu yönden de mahkemenin yetkisine itiraz ettiklerini, davacı şirket yetkilisi …’ın kendi payını ve yükümlüklerini müvekkilinin öz ablası olan …’a devrettiğini, bu sebeple davada taraf olamayacağını, davacı yanın kozmetik alanında faaliyet gösteren bir şirket olmaması sebebiyle davanın mevzuat gereği açılamayacağını, davacı yanın yetkisiz olması sebebiyle davaya konu marka hakkında tedbir kararı verilemeyeceğini belirterek, davacı yanın beyanlarının gerçeklerle bağdaşmaması sebebiyle davanın esas yönünden de reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 03/03/2023 tarihli 2021/332 E. – 2023/39 K. sayılı kararıyla; “…davacı …’nin bütün paylarının sahibi, yönetim kurulu üyesi, şirketi temsile yetkili olanın … olduğu, davanın açıldığı 14/01/2020 tarihi itibariyle …; davacı şirkette herhangi bir payı ve ortaklığının kalmadığı, şirketin yönetim kurulu üyeliğinde yer almadığı ve mevcut yönetim tarafından kendisine herhangi bir yetki devrinin yapılmadığı, HMK 114/1-d.maddesinde:“Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması” hükmü dikkate alındığında, aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; müvekkilinin hükümsüzlük davası açma hakkının bulunduğunu, SMK’nun 25/2. maddesi uyarınca menfaati olan herkesin hükümsüzlük davası açabileceğini, marka başvurusuna itiraz etme hakkı bulunanların hükümsüzlük davası da açabileceklerini, SMK’nun 6/2. maddesi uyarınca markanın gerçek hak sahibinin hükümsüzlük davası açabileceğini, SMK’nun 6/3. maddesi uyarınca tescilsiz öncelik hakkına dayanan kişinin hükümsüzlük davası açabileceğini, müvekkili şirketin SMK’nun 6/2, 6/3 ve 6/6. maddeleri uyarınca markanın gerçek hak sahibi olduğunu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 22/06/2023 tarihli, 2023/664 Esas, 2023/965 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi öncelikle kendilerine şirketi temsile ilişkin belgelerin sunulması için kesin süre verilmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın bütünü ile kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Davalıya ait marka tescil kaydı incelendiğinde; 02/04/1018 başvuru, 04/09/2018 tescil tarihli, … tescil numaralı “…San. ve Tic. A.Ş.+Şekil” markasının 35, 41 ve 42. Sınıflarda davalı adına tescilli olduğu tespit edilmiştir.İstanbul 4. FSHHM’nin 2021/200 E. 2022/172 K. ve 21/12/2022 tarihli kararı incelendiğinde; Davacıların … ve … , davalının …, davanın; TPMK nezdinde davalı adına tescilli … numaralı markanın hükümsüzlüğü veya davacı şirkete devrine ilişkin olduğu, 21/12/2022 tarihinde aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği görülmüştür. İlk derece mahkemesince bilirkişi heyetinden alınan 12/07/2021 tarihli raporda; Davacı yanın SMK’nun 6/3. maddesi çerçevesinde “…” ibareli marka bakımından davalı yana karşı gerçek hak sahibi olduğunun dosya münderecatından anlaşılamadığı, bu meyanda SMK’nun 6/3. maddesi çerçevesinde dava konusu markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı, davacı yan adına tescilli ticaret unvanının tescilli olduğu konu ve amaç unsurları göz önünde bulundurulduğunda dava konusu … kod numaralı “… San. ve Tic. A.Ş.+Şekil” markasının “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için; Basılı yayınlar, basılı evrak, kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, elir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.). Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil.). Bilgisayar hizmetleri; bilgisayar programlama, bilgisayarı virüse karşı koruma, bilgisayar sistem tasarımı, başkaları adına web sitelerinin tasarlanması, bakımı ve güncelleştirilmesi, yazılım tasarımı, kiralanması ve güncelleştirilmesi, intemet arama, motoru sağlama, hosting, bilgisayar donanımları alanında danışmanlık, bilgisayar donanımlarının kiralanması hizmetleri.” hizmetleri bakımından SMK’nın 6/6. maddesi kapsamında kısmi hükümsüzlüğü şartlarının oluştuğu, dosya münderecatında davalı yanın davacı yanın bir dönem vekili olduğu / vekili sıfatı ile hareket ettiğine ilişkin herhangi bir belge yer almamak ile birlikte, davacı yanın ilgili beyanlarının davalı yan tarafından inkar edilmediği, davacının iddialarının doğruluğu hususunda nihai ve tek takdirin Mahkemede olmak ile birlikte, davalı yanın davacı yanın bir süre vekili olarak hareket ettiğinin tespiti halinde, davacı yana ait ticaret unvanı ile birebir aynı olan dava konusu markanın SMK’nun 6/2. maddesi hükmü çerçevesinde tümden hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğunun kabul edilebileceği, ancak konu hakkında nihai takdirin yalnızca Mahkemeye ait olduğu, taraflar arasında evvelce vekalet ilişkisinin var olduğuna Mahkemece kanaat getirilmesi halinde arz edilen sair gerekçeler ile birlikte davalı yanın dava konusu marka tescil başvurusunu gerçekleştirmesinin kötüniyetli olarak değerlendirilebileceği ve bu meyanda dava konusu markanın SMK’nun 6/9. maddesi çerçevesinde tümden hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğunun kabulünün gerekeceği, ancak konu hakkında nihai takdirin yalnızca Mahkemeye ait olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Aynı bilirkişi heyetinden alınan 20/04/2022 tarihli ek raporda: Kök rapordaki görüş ve kanaatleri değiştirmeyi gerektirecek herhangi bir durumun olmadığı bildirilmiştir. İstanbul 4. FSHHM’nin 2021/200 Esas sayılı dava dosyasından alınan bilirkişi raporu incelendiğinde; davacı …’ne ait ticaret sicil kayıtlarına göre; davacı şirketin 08/04/2017 tarihli 2013-2014-2015 yıllarına ait Olağan Genel Kurul Toplantı Tutanağında; … 3 yıl süre ile Yönetim Kurulu Üyeliğine seçilmesine karar verildiği, 10/04/2017 tarihli 2017/02 numaralı karar ile 1 yıl süreliğine …ın Yönetim Kurulu Başkanlığına atanmasına karar verildiği, daha sonra … davacı şirketteki paylarını devir ettiği, ticaret sicil kayıtlarına göre Alaca Noterliği’nin 16/07/2018 tarih ve … yevmiye numaralı “Anonim Şirket Pay Devri Sözleşmesi” ile … dava dışı … 100 adet payını 50.000 TL bedel ile bütün hak ve borçları ile devir ettiği, devir işlemi sonrasında; 17/07/2017 tarihinde 2016-2017 yıllarına ait Olağan Genel Kurul toplantısı yapıldığı, toplantı tutanağında …’ın 3 yıl süre ile Yönetim Kurulu Üyeliğine seçildiği, 18/07/2018 tarihli 2018/03 numaralı karar ile 1 yıl süreliğine Yönetim Kurulu Başkanlığına atanmasına karar verildiği, 25/07/2018 tarihli Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü, Ticaret Sicil Tasdiknamesine göre; “…, davacı şirketteki tüm paylara sahiptir ve 25/07/2018 başlangıç – 17/07/2021 bitiş tarihleri arasında şirketi temsile yetkili Yönetim Kurulu Üyesidir.” ibaresinin bulunduğunun tespit edildiği görülmüştür.Dosya içine alınan davacı şirkete ait ticaret sicil kaydı incelendiğinde, yetkilisinin … olduğu tespit edilmiştir.
GEREKÇE: Dava, SMK’nun 6/2, 6/3,6/6 ve 6/9. maddeleri uyarınca açılmış marka hükümsüzlüğü davasıdır. İlk derece mahkemesi tarafından, davanın açıldığı tarihte davacının taraf ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf yargı yoluna başvurmuştur. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.HMK’nın 114/1-f. Maddesinde vekil aracılığıyla takip edilen davalarda vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması dava şartı olarak kabul edilmiştir.Dava şartları arasında sayılan; taraf ve dava ehliyeti, dava takip yetkisi, davada temsil kavramları ayrı ayrı kavramlardır.Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme ile ilgilidir; HMK’nın 50. maddesi gereği medeni haklardan istifade hakkı bulunan her gerçek ve tüzel kişi bir davada taraf olabilme ehliyetine de sahip olup gerçek kişi sağ doğmak şartı ile ana rahmine düştüğü andan başlayarak ölünceye kadar taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir vekil aracılığı ile bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme yetkisi olup, HMK’nin 51. maddesi gereği dava ehliyeti medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirlenecektir. Buna göre medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler. Davayı takip yetkisi, HMK’nin 53. maddesi gereği, davayı yürütebilme ve talep sonucunda belirtilen hakkın ya da hukukî ilişkinin esası hakkında hüküm alabilme yetkisini ifade etmekte olup, kanunda belirtilen istisnaî durumlar dışında, maddî hukuktaki tasarruf yetkisine göre kişinin davayı takip yetkisi olup olmadığı belirlenecektir. Kişi kendi adına dava açtığında yani dava konusu hak ya da hukuki ilişkinin tarafı olduğunu iddia ettiği anda davayı takip yetkisine de sahip olacaktır. Ancak kendi adına değil de bir üçüncü kişi adına hak talep ettiğinde davayı takip yetkisi olmayacaktır. Davada temsil konusu incelendiğinde ise, HMK’nin 71. maddesi gereği dava ehliyeti bulunan herkes, davasını kendisi veya tayin ettiği vekil aracılığıyla açabilir ve takip edebilir. Temsilci davanın tarafı olmayıp taraf adına hareket eden kişidir. HMK’nın 52. maddesi gereği tüzel kişiler ise yetkili organları tarafından temsil edilebilecek olup, iradi temsil olarak adlandırılan vekil aracılığı ile temsilde ise davanın tarafı seçtiği bir vekil aracılığı ile dava açabilir ve davayı takip edebilir. Kendisine vekalet verilecek kişiler 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesi gereği baroda kayıtlı avukatlardır. Vekil ile takip edilen davalarda geçerli bir vekâletname bulunması ve bu geçerli vekâletnamenin mahkemeye verilmesi de dava şartı olup, dava şartlarının bulunup bulunmadığı yargılamanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden gözetilir, dava şartının noksan olduğu anlaşıldığında, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; Mahkemece davacı şirket ortağı …’ın hissesini davanın açıldığı tarihten önce devretmiş olması nedeniyle şirkette herhangi bir payı ve ortaklığının kalmadığı, davacı şirketi temsil yetkisinin bulunmadığı gerekçesiyle davacı şirketin davada taraf ehliyetinin bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de; dosya incelendiğinde davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğünün davacı şirketin tescilli ticaret unvanı ile benzer olması, davacı şirketin tescilsiz marka kullanımları nedeniyle öncelik hakkına sahip olması gibi davacı şirkete ait olduğu iddia edilen haklara dayanılarak talep edildiği, menfaati olan herkesin hükümsüzlük davası açabileceği, bu nedenle davacı şirketin davada taraf ehliyetinin mevcut olduğu, ancak davacı şirket adına dosyaya sunulan vekaletnamenin dava tarihinde şirketi temsil yetkisi bulunmayan … tarafından davacı şirketi temsilen verildiğinin görüldüğü, bu vekaletnamenin geçerli bir vekaletname olmadığı, bu durumda davacı vekilinin vekaletnamesiz dava açtığının kabul edilmesi gerektiği, Mahkemece HMK’nun 77/1. maddesi uyarınca davacı vekiline davacı şirketi temsil yetkisine sahip olan şirket yetkilisinden alacağı vekaletnamesini dosyaya sunması için kesin süre verilerek, kesin süre içinde davacı şirketi temsile yetkili kişiden aldığı vekaletname sunulmadığı veya asıl davacı şirket yetkilisi tarafından yapılan tüm işlemlerin kabul edildiği mahkemeye bildirilmediği takdirde davanın HMK’nun 114/1-f, 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddedilmesi usule aykırı olduğundan, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Mahkemece davacı vekiline şirket yetkilisinden alacağı vekaletnameyi dosyaya sunması için kesin süre verilerek sonuca göre değerlendirme yapılması için dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,2-İstanbul 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 03/03/2023 tarih ve 2021/332 Esas – 2023/39 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde yargılamaya devam olunması için dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 738,00 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 167,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 905,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.24/11/2023