Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/935 E. 2022/1234 K. 01.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/935 Esas
KARAR NO: 2022/1234
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/334
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 01/07/2022
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İhtiyati tedbir talep eden vekili, talep dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin “… Tic. Ltd. Şti.” ticaret unvanı ile 1998 yılında ticaret siciline kaydolarak tüzel kişilik kazandığını, o yıllardan itibaren kullanmış olduğu markanın … ibaresi olup markanın esas unsuru olarak günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramadığını, daha sonraki yıllar içinde müvekkili şirketin markasını …, … ve … gibi farklı yan unsurlarla kullanmış olsa da … ibaresinin bu markalarda hep esas unsur olarak varlığını koruduğunu, müvekkili şirketin 1999 yılından itibaren günümüze kadar … ibaresini düzenli bir şekilde marka olarak kullandığını, davalının benzer bir isim olan “…” markasını aynı ve benzer hizmetler olan “sağlık hizmetleri” alanında kullandığını, davalı tarafın kullandığı “…” ibaresinin müvekkilin “…” markasına ayırt edilemeyecek kadar benzerlik oluşturduğunu, markaya tecavüz oluşturduğunu, davalı tarafın “www…com” alan adıyla da tecavüz ettiğini,SMK’nın 7.maddesi’ne göre markaya tecavüz teşkil ettiğini, haksız rekabet oluşturduğunu beyanla, dava sonuçlanıncaya kadar davalının her türlü tabela, evrak, internet alan adı, emtia, belge, materyal ve sair alan üzerinde “…” ibaresinin kullanmasının engellenmesine, tecavüz fiillerinin tespitine, tecavüz fiillerinin durdurulması ve kaldırılmasına, “…” ibaresi yazan davalıya ait tabelaların kaldırılmasına, her türlü evrakın toplanması ve imhasına, davalının her türlü dokümanda, reklam, ilan, afiş, broşür, tabela, internet alan adı ve sair duyurularda her türlü yazışmada … ibaresini kullanmasının engellenmesine, davalı tarafından her ne şekilde olursa olsun kullanmasının engellenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacının … ibaresinin izinle kullandığını, bu ibare üzerinde hak sahipliğinin dava dışı … Firması’na ait olduğunu, davacının bu konuda müktesap hakkının bulunmadığını, yine müvekkilinin bu ibareyi lisans kapsamında kullandığını, lisans sözleşmesinin yazılı şekil şartına uygun olarak yapıldığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
TEDBİR KARARI:İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 10.11.2020 tarihli 2020/334 E.sayılı ara kararıyla; “1-İhtiyati tedbir talebinin KABULÜ ile tedbir talep eden eden tarafından karar tarihinden itibaren 1 HAFTALIK KESİN SÜRE içerisinde, 50.000,00 TL teminat veya muteber bir bankaya ait kesin ve süresiz teminat mektubu Mahkememize depo edildiğinde; 2-Davacının … tescil numaralı “…” markasındaki “…” ibaresinin davalı tarafça KULLANIMININ YASAKLANMASINA, 3-Davacının tescilli “…” ibaresi yazan markasının, davalının her türlü tabela, döküman, reklam, ilan, afiş, broşür, evrak, emtia, belge, materyal, sair belge, materyal kullanımının ve her türlü yazışmada “…” ibaresini kullanmasının ENGELLENMESİNE, mevcut kullanım ve kayıtların mümkünse silinmesine aksi takdirde kaldırılmasına, 4-Davacının … tescil numaralı markasındaki “…” ibaresinin davalı tarafından www…com alan adında kullanılmasının YASAKLANMASINA” karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekilince itiraz edilmiştir. İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 27.11.2020 tarihli 2020/334 E.sayılı ara kararıyla; “…davalı tarafından dosyaya sunulan,dava dışı … Ltd.Şti ile davalı arasında düzenlenen 01.10.2019 tarihli lisans sözleşmesine göre, dava dışı … Ltd.Şti’ne ait … numaralı … isimli markanın kullanımının 5 yıl süre ile davalı şirkete verildiği,işbu sözleşmenin 11.11.2020 tarihinde sicile kayıt edildiği,lisansa konu marka ile davacı markası karşılaştırıldığında esas unsurun … kelimesi olduğu, uyuşmazlığında buradan kaynaklandığı,bu aşamada geçerli olarak değerlendirilen bir lisans sözleşmesinin varlığı nedeni ile davalının kullanımının yasal bir kullanım olarak değerlendirilebileceği fakat davalının markayı kullanımının da lisans sözleşmesine konu markadan farklı olarak … şeklinde olduğu,bu durumda gerek lisans sözleşmesinin geçerli olup olmadığı,kullanımın lisans sözleşmesine uygun olup olmadığı,davacı markasına yakınlaştırılma şeklinde bir kullanım olup olmadığı,tecavüz ve haksız rekabet olup olmadığı gibi hususlar taraflar arasında öteden beri gelen çeşitli davalar ve marka tescil başvuruları ve itirazlarda değerlendirilmek sureti ile kapsamlı bir yargılamayı gerektirdiği, mahkemece verilen tedbir kararının sonuçlarının ağır olabileceği fakat davacının da zarara uğrama ihtimali bir arada değerlendirildiğinde, HMK’nun 389 vd. maddeleri ile SMK’nun 159/2-c maddeleri uyarınca ,davacının olası zararlarının önüne geçilmesi, taraf menfaatleri arasında ciddi bir denge kurulması bakımından, davalı tarafından 100.000,00 TL. Teminat yatırılması karşılığında ters tedbir kararı verilmesi gerektiği” gerekçesiyle ; ” tedbire itirazının kısmen kabulüne, mahkemenin 10/11/2020 tarihli tedbir kararının ters teminat tedbirine çevrilmesine, teminat miktarının olası zararları da gözetilerek 100.000,00 TL olarak belirtilmesine, bir haftalık kesin süre içinde 6769 sayılı SMK. 159/2-c maddesi gereğince 100.000,00 TL teminat yatırılmadığı takdirde mahkemece verilen ihtiyati tedbirin devamına” karar verilmiştir. İş bu karar istinaf edilmiş, dairemizin 15/04/2021 tarihli 2021/464 Esas-824 Karar sayılı ilamıyla davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verildiği görülmüştür. Davalı vekili 21/01/2022 tarihli beyan dilekçesinde davacı tarafın huzurdaki dava ile aynı iddialarla marka tecavüzü suçlamasıyla savcılık makamlarını şikayette bulunduğunu, hazırlık soruşturması sırasında bilirkişi raporu alındığını ve şikayetin mesnetsiz bulunarak takipsizlik kararı verildiğini, takipsizlik kararına yapılan itirazın da reddedildiğini, buna göre davacının … ibaresi üzerinde üstün hakkı olmadığının ve … ibaresinin yaptığı tescil başvurularının da reddedildiğini, ayrıca müvekkilinin kullandığı … ibaresinin karşı yana ait … markasıyla iltibas oluşturmadığını ve marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin gerçekleşmediğini alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiğini ve bu tespit üzerine de takipsizlik kararı verildiğini bildirerek davanın başında verilen tedbir kararının kaldırılmasını istemiştir. Mahkemece dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 15/03/2022 tarihinde davanın halen devam ettiği, takipsizlik kararının mahkemeyi bağlamadığı, 27/11/2020 tarihli ters tedbir şeklindeki ihtiyati tedbir koşullarında bir değişiklik olmadığı, ihtiyati tedbirin kural olarak hüküm kesinleşinceye kadar verildiği ve devam ettiği, tedbirin kaldırılmasını gerektirecek bir hususun olmadığı gerekçeleriyle davalının ihtiyati tedbirin kaldırılması ile bu kapsamda teminatın iadesi talebinin reddine karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; savcılık tarafından alınan bilirkişi raporuyla markaya tecavüzün ve haksız rekabetin oluşmadığının sübuta erdiğini ve takipsizlik kararı verildiğini,zaten davacının … ibaresi üzerinde üstün hakkı bulunmadığını,bu ibare için yapmış olduğu marka başvurularının ve YİDK kararlarının iptali davalarının da reddedildiğini, bu konuda istinaf talebinin de reddedildiğini, takipsizlik kararı nedeniyle tedbir kararının kaldırılmasını talep ettiklerini, HMK’nun 396 maddesi gereğince durum ve koşulların değiştiği sabit olursa ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebileceğini, mevcut durum itibariyle davacının tedbir talep etmek için gereken yaklaşık ispat koşulunu tam olarak sağlamadığını, dosyada alınan ön bilirkişi raporunu henüz gıyapta yapılan incelemeye dayalı olarak hazırlandığını, gelinen aşamada alınan bilirkişi raporunda marka tecavüzünün bulunmadığının ayrıntılı inceleme sonunda ortaya çıktığını ve takipsizlik kararı verildiğini, bu haliyle birbirine zıt iki ayrı rapor bulunduğunu, ayrıca davacının sanki davayı kazanmış gibi internet sitesinde yayımladığı ilanın kaldırılması taleplerinin de hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, bu hususla ilgili de yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve anılan ilamın davacı web sitesi ve sosyal medya hesaplarından kaldırılması yönünde tedbir kararı verilmesini istediklerini bildirmiştir. Bilirkişiler … ve … 21/10/2020 tarihli raporunda; Davacı tarafa ait … dosya numaralı … ibareli markanın 44.sınıf kapsamındaki “tıbbi hizmetler” emtiasında tescilli olduğuna, davalı ve davacı markalarındaki asli unsurun … ibaresi olduğunu, her iki markanın okunuşu, işitilişi ve görünüşü bakımından, ortalama hizmet alıcıları tarafından ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olduğunu, davalı tarafın … ve … ibareli markaları “ağız ve diş sağlığı “hizmetlerinde kullanıldığını, ilgili hizmetlerin davacı tarafa ait … dosya numaralı … ibareli markanın 44. Sınıf kapsamındaki “tıbbi hizmetler” emtiası kapsamında olduğunu, davalı tarafın www…com web sitesi ve kefe konu … Mahallesi, … Caddesi N:…, 34760, Ümraniye/İstanbul adresindeki işyerinde, tabelalarda, kartvizitlerinde, kitapçılarında, broşürlerinde, antetli zarflarında, antetli kağıtlarında, reçetelerinde, klinik kapılarında vb. Tanıtım materyallerinde kullanıldığını, davacı markasıyla ayırt edilemeyecek düzeyde benzer ve aynı hizmetleri kapsamasından kaynaklı ortalama hizmet alıcıları nezdinde karışıklığa sebebiyet vererek iltibas yarattığını, dava dışı … Ltd.Şti. Firması adına tescilli … ve … numaralı “…” ibareli marka kayıtlarında davalı lehine herhangi bir lisans kaydının bulunmaması ve markanın davacı markasından farklı olması sebebi ile davalı marka kullanımının haklı bir sebebe dayanamayacağını beyan etmişlerdir. Hazırlık soruşturması dosyasına sunulan 19/08/2021 tarihli bilirkişi raporunda; şüpheli kullanımlarının şikayetçiye ait … tescil numaralı “…” kelime markasının kapsadığı 44. Sınıf mal ve hizmet sınıfı ile aynı mal ve hizmet sınıfında olduğu, ve şikayetçiye ait markanın aynısının ve ayırt edilemeyecek şekilde benzerinin kullanıldığı, markaların karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, şüphelilerin lisans sözleşmesi kapsamında kullandıklarını beyan ettiği … tescil numaralı “…” ve … numaralı “…” ibareli markaya ilişkin delil niteliği taşıyan lisans sözleşmesinin dosyada bulunmadığı, mevcut delillere göre lisans hakkı kapsamında bir kullanım olduğunun söylenemeyeceği bu şüpheli kullanımlarının şikayetçiye ait marka hakkına tecavüz teşkil ettiği ve fiillerinin markaya tecavüze neden olacağı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Hazırlık soruşturması sonunda İstanbul Anadolu C.başsavcılığının 2020/159018 soruşturma2021/71210 karar numaralı kararıyla şüpheliler … Ve … hakkında takipsizlik kararı verildiği, bu karara karşı yapılan itirazın istanbul anadolu 2.SCM tarafından reddedildiği görülmüştür. Davacı adına 44. Sınıfta 02/06/2016 tarihli … ibareli … başvuru numaralı markanın tescilli olduğu görülmüştür. Dava dışı … Ltd. Şti. Adına 44. Sınıfta “Tıbbi Hizmetler” sınıfında 24/04/2008 başvuru tarihli … markası ile 44. Sınıfta “Tıbbi Hizmetler” sınıfında 13/11/2019 başvuru tarihli … markasının tescilli olduğu, davalı tarafça 2008 tarihli markanın lisans sözleşmesi ile kullanıldığının ve TPMK’ya lisans sözleşmesinin tescil edildiğinin beyan edildiği anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması taleplerine ilişkindir. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık davalı vekilinin 21/01/2022 tarihli dilekçesinde ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ilişkin talebinin reddi kararına yöneliktir. Mahkemece, başlangıçta 10/11/2020 tarihinde ihtiyati tedbir kararı verilmiş, davalı vekilinin bu karara itirazı üzerine mahkemece tedbire itirazın kısmen kabulüne ve ters teminat tedbirine karar verilmiş bu kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemizce istinaf isteminin reddine karar verildiği görülmüştür. Dairemizin işbu istinaf incelemesine konu karar ise davalı vekilinin 21/01/2022 tarihli dilekçesinde belirttiği gerekçelerle ihtiyati tedbirin kaldırılması talebine ilişkindir. Kanun koyucu ihtiyati tedbire ilişkin kararlara karşı başvurulabilecek kanun yollarını, özenle, açıkça ve ayrıntılı şekilde düzenlemiş olup, HMK’nun 391’inci ve 394’üncü maddelerinde yer alan kanun yollarına ilişkin düzenlemeden de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolu açık değildir. Kanun koyucu bu yöndeki iradesini hem kanun yoluna başvurulabilecek tedbir kararlarını açıkça belirterek, hem de bunların dışındaki kararlara karşı kanun yollarına başvurulmasını yasaklayarak düzenlemiştir. HMK’nun 391’inci maddesinde sadece ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüşken, HMK’nun 394’üncü maddesinde ise sadece ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulacağı düzenlenmiştir. “Teminat karşılığı tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasına” ilişkin 395’inci maddenin 3’üncü fıkrası ile “durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması”na ilişkin 396’ncı maddenin 2’nci fıkrasında, kanun yollarını düzenleyen HMK’nun 394’üncü maddesinin 4’inci fıkrasına bilinçli olarak atıf yapılmamıştır. Kanun koyucunun, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açma gibi bir iradesinin olmadığı HMK’nun 395’inci ve 396’ncı maddelerinin gerekçesinden de açıkça anlaşılmaktadır. Özellikle HMK’nun 396’ncı maddesine karşılık gelen Hükümet Tasarısının 400’üncü maddesinin gerekçesinde bu husus çok açık ve ayrıntılı şekilde ifade edilmiştir. Bu gerekçeye göre, “İhtiyatî tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasını düzenleyen bu maddede de, yukarıda belirtilen iki maddedeki ortak yönler dikkate alınarak itiraza ilişkin benzer hükümlere ayrıca atıf yapılmıştır. Ancak, itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulması hakkındaki fıkraya atıf yapılmamıştır. Zira, hâl ve şartların değişmesi, hukukî bir değerlendirmeden daha çok, maddî şartlarla yakından ilgili, nispeten sübjektif ve doğrudan mahkemenin takdirine bağlı bir husustur. Ayrıca, aynı yargılama süreci içinde, bir çok kez hâl ve şartlarda değişiklik olması sebebiyle, tedbirde değişiklik yapılması veya kaldırılması, bu yönde talepte bulunulması ya da talebin reddi söz konusu olabilir. Her talepten sonra verilecek karar hakkında kanun yoluna başvurulması, ihtiyatî tedbirler için kanun yoluna başvurulmasında istenen amacı da sağlamayacaktır. Kanun yolunun açılmış olmasının amacı, ihtiyatî tedbirlerle ilgili temel hukukî ve prensip hatalarının önüne geçmektir. Bu sebeple, ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez. Kanun yolu incelemesinde bu husus da değerlendirilerek bir karar verebilme imkânı kapalı değildir.” Madde gerekçesi çok açık olup, özellikle “ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez.” ifadesi karşısında, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği kabul edilemez. Türk Medeni Kanun’unun 1’inci maddesine göre, “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.” Yukarıdaki bentlerde sözüyle ve özüyle açıklanan ihtiyati tedbire ilişkin HMK’nun 391 ve 394’üncü maddelerine aykırı bir uygulama yapılmasına imkân veren bir yorum kuralı bulunmamaktadır. Kanunun açık hükmüne aykırı bir yorum, ancak bu konuda teknik bir gerekçe sunulması hâlinde mümkün olup, bunun dışındaki bir nedenle kanunun açık hükmüne aykırı şekilde karar verilemez. Kanun koyucunun ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açmasına yasa yapma tekniği bakımından bir engel olmadığı dikkate alındığında, kanunda yer almayan bir kuralın içtihat yoluyla konulması yorum kuralları ile bağdaşmadığı gibi kanuna aykırı (contra legem) yorum sayılır. Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 01/10/2013 gün, 2013/12479 Esas, 2013/15056 Karar sayılı kararı da bu yöndedir. Somut olayda, davalı vekili savcılık makamları tarafından takipsizlik kararı verildiğini ve alınan raporda markaya tecavüz ve haksız rekabetin gerçekleşmediğinin tespit edildiğini belirttiğinden davalının talebi değişen durum ve koşullara göre ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ilişkin olup, bu haliyle istinafa konu kararın HMK’nun 396/1 maddesi kapsamında verilen bir karar olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre söz konusu karar istinafa tabi olmayıp aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca HMK’nın 394. Maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları gereğince itiraza tabi bir karardır. Dolayısıyla davalı vekilinin istinaf dilekçesinin itiraz dilekçesi olarak değerlendirilmesi gerekir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf talebinin usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin USULDEN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf dilekçesinin itiraz dilekçesi olarak değerlendirilmesine, 3-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.01/07/2022