Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/895 E. 2023/351 K. 01.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/895 Esas
KARAR NO: 2023/351
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/11/2021
NUMARASI: 2020/588E, 2021/788K.
DAVA: Alacak
DAVA TARİHİ: 16/09/2011
BİRLEŞEN DAVADA
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 01/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu Bursa Karacabey İlçesi Subaşı Köyünde bulunan … parsel sayılı taşınmaz üzerine 06.10.1996 tarihinde 15 yıl süreli olarak müvekkili lehine intifa hakkı tesis edildiğini, taşınmazın davalı şirket tarafından 10.02.2004 tarihinde intifa ile yükümlü olarak satın alındığını, 16.08.2004 tarihli işleticilik sözleşmesi uyarınca 5 yıl süre ile akaryakıt istasyonu işleticiliğinin davalıya bırakıldığını, anlaşma süresi sonunda davalının 16.08.2009 tarihinde taşınmazı müvekkiline teslim etmediği için ihtarname keşide edildiğini, davalının 18.08.2009 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi fesh ettiğini bildirdiğini, haksız işgalini sürdürdüğünü ve dava dışı … AŞ’nin bayisi olarak faaliyetini sürdürdüğünü, rekabet kurumunun 2003/3 ve 2007/2 sayılı tebliğleri gereğince 5 yılı aşan bayilik sözleşmeleri ve buna bağlı intifa sözleşmelerinin 18.09.2010 tarihine kadar geçerli sayılacağını, 16.08.2009-18.09.2010 tarihleri arasında davalının taşınmazı haksız olarak işgal ettiğini ve müvekkilinin bundan dolayı maddi zarara uğradığını belirterek işleticilik sözleşmesinin 18. Maddesi uyarınca 100.000 USD ceza koşulu alacağından şimdilik 5.000 USD’sini, işleticilik sözleşmesinin 12. Maddesi uyarınca taşınmazın teslim edilmemesi nedeniyle 390 gün için hesaplanan 199.000 USD’den şimdilik 5.000 USD’lik kısmının ve haksız işgal nedeniyle şimdilik 5.000,00 TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren yürütülecek faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Karacabey Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin yetkili olduğunun, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 16.08.2009 tarihinde sona erdiğini, davacıya ihtarname keşide edilerek intifanın fekkinin istenildiğini, davacının buna uymadığından Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/969 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve ihtiyati tedbir kararı alındığını, davacının intifa şerhini kaldırmayarak yasal koşullara ve mahkeme kararına aykırı davrandığını, istemin yasal dayanağının bulunmadığını, intifa sözleşmesi sona ermeden dava açılamayacağını, davanın zamanaşımına uğradığını, Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/969 Esas sayılı dosyası ile bu dava dosyasının birleştirilmesi gerektiğini savunmuştur.
BİRLEŞEN DAVA: Birleşen davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Davalı … AŞ tarafından Subaşı Köyünde bulunan … parsel sayılı taşınmaz üzeride bulunan 15 yıl süreli intifa hakkı şerhinin kaldırılmadığını ve davacı şirketin mağduriyetine neden olduğunu, bu nedenle ilk olarak Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/969 Esas sayılı dosyası ile intifa hakkının kaldırılması istemiyle dava açıldığını, ardından da bu dava devam ederken aynı mahkemenin 2011/36 Esas sayılı dosyası ile rekabet kurulu kararına dayanılarak dava açıldığını, açılan davanı kabul edilerek usulünce kesinleştiğini ancak buna rağmen davalının intifa hakkını kaldırmadığını, İlk açılan 2009/969 Esas sayılı dosyadaki taleplerinin sadece ilk davanın açıldığı tarihe kadar olan zarar ziyanı kapsadığını, o tarihten intifanın kaldırıldığı tarihe kadar olan kısım için işbu davayı açmak zorunda kaldıklarını belirterek, öncelikle açılan bu davanın aralarındaki hukuki irtibat gereği Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/969 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 15.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın 28.08.2009 tarihinden itibaren işleyen ticari temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Birleşen davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davada İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu, harcın eksik yatırıldığını, ayrıca davacı tarafından işbu dosyanın birleştirilmesi istenen Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/969 Esas sayılı dosyasının redle sonuçlandığını, ancak davacı tarafından 18.08.2009 tarihinden 18.09.2010 tarihine kadar dava konusu taşınmazın haksız kullanımı nedeniyle doğan zararları ve davacının taraflar arasındaki sözleşmeyi ihlal etmiş olması sebebiyle doğan alacaklarının tazmini için İstanbul 40. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/388 Esas sayılı dosyasında davacı aleyhine alacak davası ikame ettiklerini ve sözkonusu davanın derdest olup eldeki dava ile aralarında bulunan hukuki ve fiili irtibat gereği birleştirilmeleri gerektiğini belirterek öncelikle davanın yetkisizlik nedeniyle İstanbul Mahkemelerine gönderilmesine, aksi halde eksik harcın tamamlatılmasına ve eldeki davanın İstanbul 40. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/388 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine ve davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.- İlK derece mahkemesinin 2014/354, 2017/353 k sayılı 16.05.2017 tarihli kararında; “1-Asıl davanın KISMEN KABÜLÜNE,Davacının kar yoksunluğu ve sözleşmenin 18. Maddesine dayalı ceza koşuluna ilişkin tazminat isteminin REDDİNE, Sözleşmenin 12/2 maddesine dayalı istem yönünden davanın kabülü ile 199.000 USD’nin 10.10.2009 temerrüd tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince yürütülecek faiziyle birlikte davacı yararına davalıdan TAHSİLİNE,Davalının haksız işgaline dayalı istem yönünden, davanın KABÜLÜ ile, 169.000 TL’nin 10.10.2009 temerrüd tarihinden itibaren yürütülecek avans faiziyle birlikte davacı yararına davalıdan TAHSİLİNE,2- Birleşen Karacabey 2. Asliye Huk. Mah’nin 2013/91 E. Sayılı dosyasında davanın REDDİNE,..” şeklinde karar verilmiştir.
– DAİREMİZİN 2017/5611, 2020/1643 Karar sayılı ilamında; “Somut uyuşmazlıkta; taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 16.08.2009 Tarihinde son bulduğu, taraflar arasında yeni bir bayilik ilişkisi kurulmadığı sabittir. Bayilik sözleşmesinin sona ermesi ile intifanın da kendiliğinden sona erdiği kabul edilemeyeceği gibi her iki sözleşme ayrı ayrı sonuçlar doğuracaktır. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin davacının taleplerini sona eren bayilik sözleşmesinden ayrı olarak değerlendirmesi yerindedir. … nolu parsel sayılı taşınmaz üzerinde 06.10.1999 Tarihinde 15 yıl süre ile tesis edilen intifa hakkı Rekabet Kurumu’nun 2003/3 ve 2007/2 karar sayılı tebliğine göre 18.09.2010 Tarihine kadar geçerliliğini koruyacaktır. Bayilik sözleşmesi sona ermesine rağmen taşınmazın davalı tarafça davacıya teslim edilmediği sabit olmakla davacı erimisil talebinde bulunabilir. Ancak bu durumda davacının ecrimisil talebinin davalının ıslaha yönelik zamanaşımı defi de değerlendirildikten sonra karara bağlanması gerekir. Mahkemece zamanaşımı defi yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması yerinde değildir. Sözleşmenin 18.maddesinde yer alan cezai şart; akde aykırılık nedeni ile fesih haline ilişkin düzenlenmiş olup taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi, süre nedeni ile sona erdiğinden mahkemece sözleşmenin 18.maddesinde yer alan cezai şart talebinin reddi yerindedir. Keza ilk derece mahkemesince kar mahrumiyetine yönelik talebin bayilik ilişkilerinin 5 yıl kurulmakta olduğu bir yıllık süreye ilişkin kar kaybı talebinin gerçekçi olmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmiş ise de sözleşmenin sürenin hitamı nedeni ile sona erdiği dikkate alınarak kar mahrumiyeti talebinin bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekirken farklı gerekçe ile reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Davacının diğer istemi sözleşmenin 12. maddesine dayalıdır. -Sözleşmenin 12. maddesi; anlaşma süresinin sonunda … ve işleticinin yeni bir anlaşma imzalamaması halinde işletici satış yerini derhal terk ve …’ye teslim etmeyi kabul eder. ….bu madde hükmüne aykırı hareket eder ve satış yerini terk etmezse fesih tarihinden itibaren ve geç tahliye ettiği her gün için 500 USD karşılığı TL ödemeyi kabul eder.” şeklindedir. Davacının sözleşmenin 12. maddesine dayalı talebi esasen “cezai şart” niteliğinde olup bilirkişiler de aynı yönde görüş belirtmişlerdir. Mahkemece bilirkişi kök ve ek raporuna göre cezai şartın davalının ekonomik mahvına sebep olmayacağı gerekçesi ile indirim yapılmamış ise de; bilirkişilerin raporda 2014-2015 yılları vergi kayıtlarını esas aldıkları ve mahkemece reddedilen 100.000USD’lik cezai şart yönünden değerlendirme yaptıkları görülmektedir. Cezai şartın tenkisi isteminde; 199.000USD’lik tutarın dava tarihi olan 2011 yılı itibarı ile değerlendirilmesi ve davalının ticari defterleri ve kayıtları üzerinde inceleme yapılması gerekirken vergi beyannameleri üzerinden yapılan eksik incelemeye göre karar verilmesi doğru görülmemiştir. (Y.19HD, 2014/1188,2014/6463k, 02.04.2014 t; Y.19HD, 2016/12176, 2017/267k, 19.01.2017 T, 2014/20520, 2015/14476k, 11.11.2015 Tarihli ilamları ) Açıklanan nedenlerle davacı ve davalı vekilinin istinaf istemlerinin kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, karar bir bütün olup kaldırma sebebine göre sair hususlar ve birleşen davaya ilişkin istinaf istemi yönünden karar verilmesine yer olmadığına…” karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: Dairemizin kaldırma kararından sonra ilk derece mahkemesince yargılamaya devam olunmuş olup neticeten; “….İddia, savunma, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporlarına göre; davaya konu Bursa ili Karacabey ilçesi … Köyünde bulunan ve tapunun … parsel numarasında kayıtlı taşınmaz üzerine 06/10/1999 tarihli … yevmiye numaralı resmi işlem ile 15 yıl süreli olarak 18.500,00 TL karşılığında davacı … AŞ lehine intifa hakkı tesis edildiği, taşınmazın daha sonra 10.02.2004 tarihinde davalı şirket tarafından intifa hakkıyla yükümlü olarak satın alındığı, dosya içeriği delillerden anlaşılmakta olup, bu durum tarafların da kabulündedir. Taraflar arasında 16.08.2004 tarihinde bağıtlanan işleticilik anlaşması ile davacı şirket tarafından, davalı şirkete bayilik verildiği anlaşılmaktadır. Sözleşme 5 yıl sürelidir. Sözleşme süresi 16.08.2009 tarihinde son bulmuş ve taraflar arasında yeni bir bayilik ilişkisi kurulmamıştır. Davalı tarafından bu süreden sonra 18.08.2009 tarih ve 8809 yevmiye numarasıyla Karacabey … Noterliği’nden keşide edilen ihtarname ile bayilik ilişkisinin sona erdirildiği (fesh edildiği) davacıya bildirilmiştir. İşletmenin bulunduğu intifa hakkına konu taşınmaz üzerinde davalının, dava dışı… Pet Petrol Ürünleri Taşımacılık San. Ve Tic. A.Ş’nin bayisi olarak faaliyetini sürdürdüğü anlaşılmaktadır. İntifa hakkının devam edip etmediği uyuşmazlık konusudur. Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/36 Esas sayılı dosyasında intifa şerhinin fekki talepli açılan davada verilen 16.06.2011 tarih 2011/36-600 sayılı kararla … parsel sayılı taşınmaz üzerindeki intifa şerhinin kaldırılmasına karar verilmiş ve bu karar 03.05.2012 tarihinde kesinleşmiştir. Görülmekte olan davada, bayilik ilişkisinin 16.08.2009 tarihinde son bulmasına rağmen 18.09.2010 tarihine kadar davalının taşınmazı haksız işgal ettiği belirtilerek ceza koşulu, kar kaybı ve haksız işgal tazminatı isteminde bulunulmuştur. Rekabet kurumunun 2003/3 ve 2007/2 sayılı tebliğleri uyarınca 18.09.2005 tarihinden önce yapılmış olan ve süresi 5 yılı aşan sözleşmeleri 18.09.2010 tarihine kadar muafiyetten yararlanabileceği belirtilmiş olup, davacının intifa hakkının da 18.09.2010 tarihine kadar geçerliliğini koruduğu kabul edilmelidir. Bu durumda davalının 16.08.2009-18.09.2010 tarihleri arasındaki 398 gün için haksız işgal tazminatı ödemesi gerekecektir. Alınan bilirkişi raporlarıyla, haksız işgal tazminatı tutarı 169.000 TL olarak tespit edilmiş ve keşide edilen ihtarnameye göre bu tutarın 10.10.2009 temerrüt tarihinden itibaren davacı yararına davalıdan tahsili gerektiği sonucuna varılmıştır. Belirtilen süre içerisinde davacının yeni bir bayilik ilişkisi kurabileceği, davalının haksız eylemi ile kar kaybından yoksun kalındığı iddia edilmiş ise de; genel uygulamaya göre bayilik ilişkileri 5 yıl için kurulmakta olup, davacının bu konudaki istemi gerçekçi bulunmamış ve kar kaybına dayalı istemin yerinde görülmemiştir. Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi 16.08.2009 tarihi itibariyle süre bitmesiyle sona erdiğinden, davalının bu tarihten sonra keşide ettiği fesih ihtarnamesinin sonuç doğurmayacağı, bu durumun işleticilik anlaşmasının 18. Maddesine aykırılık oluşturmadığı ve sözleşmenin ihlali olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna varılmış olup, buna dayalı 100.000 USD tutarındaki ceza koşulu istemi reddedilmiştir. İşleticilik sözleşmesinin 12. Maddesinde; sözleşmenin 5 yıllık sürenin bitiminde sona ermesi halinde ve yeni bir sözleşme bağıtlanmadığı takdirde, işleticinin satış yerini derhal terk ve …’ye teslim edeceği kararlaştırılmıştır. Dosya içeriği deliller ile bu durumun gerçekleşmediği, 5 yıllık sürenin sonunda davalı işleticinin, işletmeyi terk etmediği belirlenmiş bulunduğundan sözleşmenin 12. Maddesine dayalı ceza koşulu isteminin yerinde olduğu sonucuna varılmıştır. Davalı birleşen davacının ticari defter ve kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi inceleme sonucu; 199.000,00-USD’lik cezai şartın davalı birleşen davacı şirket özkaynaklarının 2011 yılı bilançosuna göre %48,61’ini, 2018 yılı bilançosuna göre %54,59’unu, 2019 yılı bilançosuna göre %.55,58 “ini ve 2020 yılı bilançosuna göre %63,19’unu kaybetmesine sebep olacağı tespit edilmiş, cezai şartın fiili ödeme tarihindeki kur esas alınarak ödenmesinin talep edildiği nazara alındığında, davalı birleşen davacı şirketin ekonomik yönden mahvına sebep olacağı kanaatine varılmakla, cezai şarttan hakkaniyet indirimi yapılarak davacı yararına 50.000,00-USD cezai şarta hümedilmiştir.Yukarıda açıklanan nedenler ile asıl davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.Birleşen davada, intifa hakkı sona ermesine rağmen, birleşen davalının intifa şerhinin terkini ile ilgili işlem yapmadığı ve intifa hakkını kaldırmadığından, birleşen davacının maddi ve manevi zararına yol açtığı iddiası ile maddi ve manevi tazminat isteminde bulunulmuştur. Dava konusu taşınmazın intifa hakkının devamı nedeniyle, birleşen davacının maddi zararının varlığı, miktarı ve birleşen davalı eylemi ile illiyet bağı kanıtlanamadığından maddi tazminat istemi reddedilmiştir.Birleşen davalının hukuka aykırı ve birleşen davacı şirketin kişilik haklarının zedeleyici nitelikte bir eylemi kanıtlamadığından manevi tazminat istemi reddine, şeklindeki gerekçe il e neticeten;1-Asıl davanın KISMEN KABÜLÜNE,Davacının kar yoksunluğu ve sözleşmenin 18. Maddesine dayalı ceza koşuluna ilişkin tazminat isteminin REDDİNE,Sözleşmenin 12/2 maddesine dayalı istem yönünden davanın kısmen kabülü ile 50.000,00-USD’nin 10/10/2009 temerrüd tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince yürütülecek faiziyle birlikte davacı yararına davalıdan TAHSİLİNE, fazla talebin reddine,Davalının haksız işgaline dayalı istem yönünden, davanın KABÜLÜ ile, 169.000,00-TL’nin 10/10/2009 temerrüd tarihinden itibaren yürütülecek avans faiziyle birlikte davacı yararına davalıdan TAHSİLİNE,2- Birleşen Karacabey 2. Asliye Huk. Mah’nin 2013/91 E. Sayılı dosyasında davanın REDDİNE,…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ:Davacı birleşen dava davalısı … AŞ vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi aralarında cezai şart olarak nitelendirilen 199.000USD alacağın tenkisinde dava tarihin dikkate alınması gerektiği kabul edilmişken yerel mahkemenin fiili ödeme tarihindeki kura göre yapılan hesaplamayı hükme esas almasının yerinde olmadığını, müvekkilinin alacağının ödenmemesinin davalının kendi kusurundan kaynaklanmakta olup kendi kusurlu davranışı ile dava tarihinden sonra maddi durumunun bozulması, ekonomik olarak zor durumda olmasının sonuçlarına müvekkilinin katlanmasının beklenemeyeceğini, davalının ödüllendirilir gibi cezai şarttan tenkis yapılmasının yerinde olmadığını, dava tarihi olan 2011 yılına göre cezai şartın davalının ekonomik mahvına yol açmayacağını, Uygulamada şirketin sermayesinin 2/3’ünü yitirmesi halinde mali durumun bozulduğunun kabul edildiğini, 13.12.2016 Tarihli raporda da bu hususa değinildiğini, somut olayda 2011 itibarı ile 199.000USD nin şirket özvarlığının 2/3Ünden azına %48,61’ine tekabül ettiği, cezai şart talebinin tamamen kabulü gerektiğini, Sözleşmenin 18 md dayalı cezai şart talebinin reddinin yerinde olmadığını, davalının sözleşmeye aykırı olarak satış yerini terk etmediğini ve müvekkiline teslim etmediğini, 18.md gereğince “anlaşmanın herhangi bir kısmının veya tamamen ihlal edildiği takdirde BP nin anlaşmayı feshe hakkı olduğu ve ceza şart olarak ödeme günündeki satış kurunagöre 100.000USD karşılığı tutarında TL …’ye ödemeyi kabul eder” şeklinde olduğunu, talebin kabulü gerektiğini, Kar kaybı talebinin reddinin yerinde olmadığını, mahkemenin kararının aksine bayilik sözleşmesinin asgari 5 yıl süre ile kurulması zorunluluğu olmadığını, sektörde 6 ay için bile bayilik sözleşmesi yapılabildiğini, davalının haksız kullandığı akaryakıt istasyonunun İzmir-İstanbul karayolu üzerinde çok işlek bir yerde olduğunu, satış hacmi itibarı ile kısa süreli bayilik sözleşmesi ile işletilmesinin gerçekçi olduğunu, bununla birlikte müvekkilinin istasyonu bayilik ilişkisine girmeksizin kendisinin de bizzat işletebileceğini belirterek kararın kaldırılmasını, tüm taleplerin kabulünü talep etmiştir.Davalı- birleşen dosyada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bayilik sözleşmesi ile intifa sözleşmesi birleşik sözleşmeler olup bayilik sözleşmesinin sona ermesi ile intifa sözleşmesinin de aynı anda ortadan kalktığını, bu durumun 15.12.2017 Tarihli uzman görüşüne göre de sabit olduğunu, Davaya konu 16.08.2004 tarihli bayilik sözleşmesi 16.08.2009’da sona erdiğinden intifanın da bu tarihte 16.08.2009’da sona erdiği ve bu tarihten sonra müvekkilinden ecrimisil talep edilemeyeceğini, Raporda bayilik sözleşmesinin süresinin sona ermesi nedeni ile müvekkiline kusur atfedilmeyeceğinin belirtildiğini, kök raporun 8.sayfasındaki değerlendirmenin dikkate alınması gerektiğini,raporda bileşik sözleşme ilişkisiinin kabulü halinde bayilik sözleşmesinin sona ermesi her halukarda intifa sözleşmesini ortadan kaldıracağı, sözleşmede aksini öngören hüküm koymalarının dahi amaç bağlamında düşünüldüğünde bileşik sözlşme ilişkisini ortadan kaldırmadığının kabul edileceğini ve intifa hakkının bayilik ile sona ermediği iddiasına dayanana talepelrin geçerliliğini yitireceğini, Sözleşmenin 12.maddesindeki cezai şartın ahlaka ve adaba aykırı olduğunundan reddi gerektiğini,YHGK 2017/19-922 E, 2019/706 K sayılı 18.06.2019 tarihli kararının dikkate alınması gerektiğini, Cezai şart miktarının müvekkilinin ekonomik mahvına sebep olacağı ve bu nedenle ahlaka ve adaba aykırı bir şart olarak değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilinin sözleşmenin ayakta olduğu sürece edimlerini yerine getirdiğini, cezai şartın tümden reddi gerektiğini, BAM kararında ecrimisil yönünden zamanaşımı itirazının değerlendirilmesi gerektiğine değinilmiş ise de mahkemenin ecrimisil talebinin HMK 197 md gereğince belirsiz alacak davası olarak ileri sürüldüğü gerekçesi ile reddedildiğini, Davacının 17.09.2015 Tarihli dilekçesinde ecrimisil talebinin belirsiz alacak davası olarak ileri sürülmediği, kısmi dava olarak fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak şimdilik 5000TL şeklinde talep edildiği, mahkemenin 02.11.2011 Tarihli ilk duruşmasında davacının kısmi dava açtığı, fazlaya ilişkin hakları saklı tuttuğu dava dilekçesinden anlaşılmakla 01.10.2011’de yürürlüğe giren HMK gereğince dava değerini belirterek eksik harcı taamlaması için süre verildiği, davacının 16.11.2011 Tarihli dilekçesinde HMK 109/2 kapsamında olmadığı için tam rakam belirtemediğini, dava değerini şimdilik 5000TL olduğunu açıkladığını, davacının ecrimisil talebini HMK 109/2 md yer alan yasak kapsamına girmediğini ve kısmi dava olduğunu ortaya koyduğunu, 17.09.2015 Tarihli dilekçesinin de bedel artırma değil, ıslah dilekçesi olarak nitelendirdiğini ıslah yapıldığı 17.09.2015 Tarihi itibarı ile davacının talebinin 16.08.2009-18.09.2010 Tarihleri arasındaki dönem için zamanaşımına uğradığından reddi gerektiğini, ıslah ile geriye doğru 5 yılı aşan kısım için ecrimisil talep edilemeyeceğini, Ecirimisil davalarında her dönem için belirlenen miktara dönem sonu itibarı ile faiz yürütülmesi gerekirken, mahkemece hangi dönem için kaç lira ecrimisil tahsil gerektiğini ve faiz başlangıç tarihlerinin açıkça belirtilmesi gerekirken belirtilmediğini, Birleşen dava yönünden; deliller toplanmadan karar verildiğini, ,intifanın terkin edilmesi gereken tarih ile resmen terkin edildiği tarih arasında davalı tarafından ödenmesi gereken bedelin hesaplanması, intifanın tesis tarihi ile terkin edilmesi gereken tarih arasında davacı karşı davalının ödemesi gereken gerçek intifa bedelinin hesaplanması, müvekkilinin bayilik sözleşmesi nedeni ile taşınmaza yaptığı masrafların tespiti, bayilik sözleşmesi süresince emsal akaryakıt istasyonlarının kazançları mukayeseli olarak incelenerek müvekkilinin emsal istasyonlara göre uğradığı kar kazanç prim kaybının hesaplanması için müvekkilinin defterlerinin incelenmesini talep ettiklerini, davalının intifayı süresinde terkin etmediğinden müvekkilinin bu yöndeki taleplerinin yerina getirmediğinin sabit olduğunu, eksik inceleme ile davanın reddedildiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı-birleşen dosya davacısı vekil istinaf süresinden sonra sunduğu 24.02.2022 tarihli dilekçesinde; mahkemenin reddedilen tutar üzerinden belirlenen vekalet ücretinin eksik hesapladığını, 120.998,68TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 39.289,40TL vekalet ücretine hükmedildiğini, karar tarihindeki kurun esas alınması gerektiğini, istinafın kaldırma kararı öncesinde 2014/354 E, 2017/353 K sayılı ilamında yer alan harcın ödendiğini, bu harcın mahsup edilmemesi ve bakiye harcın iadesine karar verilmemesinin açık maddi hata olup HMK 304 md gereğince kararın tashihini talep etmiştir.Mahkemenin 28.02.2022 Tarihli ek kararı ile; davalının ileri sürdüğü hususların hüküm ile taraflara yüklenen hakların ve borçların tashihine yasal olanak olmadığı, ileri sürülen hususların kanun yolu aşamasında değerlendirilebileceği belirtilerek HMK 304 md koşulları oluşmadığından talebin reddine karar verilmiş, karar davalı vekiline 15.03.2022’de tebliğ edilmiş, davalı vekili 15.03.2022 tarihinde istinaf dilekçesi sunmuş ancak bu talebini harçlandırmamış olmakla bu hususta muhtıra çıkarılmıştır.Davalı vekili ek karara karşı istinaf isteminde özetle; kararda maddi hata olduğunu, benzer bir kararda Bursa BAM 4.HD nin talebi kabul ettiğini, yabancı para alacağının karar tarihindeki satış kuruna göre TL çevrilerek vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, 120.998,68TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 39.289,40TL vekalet ücretine hükmedildiğini, karar tarihindeki kurun esas alınması gerektiğini, istinafın kaldırma kararı öncesinde 2014/354 E, 2017/353 K sayılı ilamında yer alan harcın ödendiğini, bu harcın mahsup edilmemesi ve bakiye harcın iadesine karar verilmemesinin açık maddi hata olup HMK 304 md gereğince kararın tashihi gerektiğini belirterek 28.02.2022 Tarihli kararın kaldırılmasını, maddi hatanın düzletilmesini talep etmiştir.Davalı vekili süresi içince ek karara ilişkin eksik harcını tamamlamıştır.Davacı vekili ek karara yönelik istinafa cevabında;Esas hakkındaki karara karşı süreden sonra ek karara karşı istinaf isteminde bulunulduğunu, esas hakkındaki istinafında vekalet ücretine itiraz etmediğini, istinaf süresi dolduktan sonra ek karar karşı istinaf isteminin süreden red gerektiğini, hükmün tashihi ile değiştirilmesinin mümkün olmadığını, HMK 355 md gereğince istinafın sebeplerle sınırlı yapılacağını, ek kararın yerinde olduğunu,Davalını iddiasının aksine yabancı para talepli davda dava tarihindeki kurun esas alınacağını, ek karara yönelik istinaf isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME Dava, 16.09.2011’de açılmış, İstanbul 40.ATM’nin 2011/388 E sırasına kaydedilmiş, mahkemenin kapatılması üzerine 6.ATM’ye tevzi edilmiştir. Karacabey 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/969 Esas, 2013/64 karar sayılı kararı ile davaya konu intifa şerhinin kaldırılması konusunda kesinleşen mahkeme kararının bulunduğu (Aynı mahkemenin 16.06.2011 tarih 2011/36-600 sayılı kararı) anlaşıldığından konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiş ve bu karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Bilirkişi kurulu …, …, … 19.10.2015 tarihli raporda; taraflar arasında bayilik ilişkisinin bulunduğu, intifa sözleşmesinin bayilik ile birleşik sözleşme ilişkisi olduğu kabul edilirse, bayiliğin sona ermesiyle birlikte intifa da ortadan kalkacağını, mahkemece bu durum kabul edilmezse davacının intifanın sona ermemesine dayanarak hem haksız işgal tazminatı, hem de kar yoksunluğu talebinde bulunamayacağı, bayilik sözleşmesinin niteliğine göre davacının bu yeri 1 yıl içerisinde yeni bir bayi bularak işletmeye geçeceği iddiasının uygun bulunmadığı, bu nedenle kar yoksunluğu talebinin gerçeği yansıtmadığı, sözleşme ihlaline dayalı ceza koşulu istemenin de uygun bulunmadığı, bayilik sözleşmesi süre bitimi ile sona ermiş olduğundan bu durumun hak ihlali olarak değerlendirilemeyeceği, davaya konu taşınmazın davalı tarafça terk edilmemesi nedeniyle 16.08.2009-18.09.2010 tarihleri arasında geçen 398 gün için sözleşmenin 12/2 maddesi gereğince 199.000 USD ceza koşulu alacağı hesaplandığı, davacının intifa hakkından kaynaklanan zararlarının ve sözleşme ile belirlenen ceza koşulunun karşılanması gerektiği , Birleşen dava ile ilgili olarak intifa şerhinin geçersiz ve konusuz kaldığı halde … tarafından kaldırılmadığı iddiasıyla, kar kaybı istemine dayalı talebin kanıtlanamadığı, dosyada bu konuda hiçbir delilin bulunamadığı belirtilmiştir. Ek raporlarında; 100.000 USD cezai şartın davalın vergi kayıtlarına göre ekonomik mahvına neden olmayacağını belirtmiştir. Taraflar arasında bayilik sözleşmesinin 12. Maddesi anlaşma süresinin sonunda … ve işleticinin yeni bir anlaşma imzalamaması halinde işletici satış yerini derhal terk ve …’ye teslim etmeyi kabul eder. ….bu madde hükmüne aykırı hareket eder ve satış yerini terk etmezse fesih tarihinden itibaren ve geç tahliye ettiği her gün için 500 USD karşılığı TL ödemeyi kabul eder.” şeklindedir. Davalı tarafça sözleşmenin süresi sona erdiği belirtilerek davacıya 18.08.2009 Tarihli fesih ihtarnamesi keşide edilmiştir. Talimat yoluyla Karacabey 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/45 Talimat sayılı dosyasında düzenlenen 11.10.2013 tarihli bilirkişi raporunda dava ve intifa hakkına konu olan taşınmazın aylık kira bedelinin 13.000 TL olabileceği belirtilmiştir. 13.12.2016 tarihli ek bilirkişi raporunda; talep edilen ceza koşulu alacağının davalı şirketin ekonomik yıkımına yol açmayacağı, belirtilen tarihler arasında dava konusu taşınmazın aylık kira bedelinin 13.000 TL civarında olduğu ve buna göre yapılan hesaplama uyarınca davacının 398 gün için davalıdan 49.172,05 TL tutarında haksız işgal tazminatı isteyebileceği belirtilmiştir. Davacı vekili 17.09.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile haksız işgal tazminatı alacağını 169.000 TL, sözleşmenin 18. Maddesine dayalı ceza koşulu alacağını 100.000 USD, sözleşmenin 12. Maddesine dayalı ceza koşulu alacağını 199.000 USD olarak belirlemiş ve arttırılan işgal tazminatı yönünden eksik harcı tamamlamıştır. Diğer ceza koşulu alacaklarına ilişkin olarak mahkemece davacıya süre verildiği ve davacı vekilinin 16.11.2011 tarihli dilekçesi ile dava değerini açıklayarak, dava peşin harcını bu değerler üzerinden tamamladığı anlaşılmıştır.Dairemiz kararından sonra alınan bilirkişi raporunda özetle; cezai şartın tenkisi isteminde 199.000 USD’lik tutarın dava tarihi olan 2011 yılı itibari ile değerlendirilmesi istenilmiş ise de mahkemece tarafından 2011 yılı dava tarihinden rapor tarihine kadar olan ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmasının istenildiği, davalı şirket adresinde yapılan inceleme sırasında ibraz edilen 2011, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019 ve 2020 yılı ticari defterleri sunulmuş olduğundan inceleme bu yıllar açısından yapılabildiğini, özellikle 2011, 2018, 2019 ve 2020 yıllarına ait karşılaştırmalı mali tabloların hazırlandığını, buna göre 2011 yılının yanında 2018, 2019 ve 2020 yılları için 199.000 USD’lik cezai şartın şirket özkaynaklarının 2011 yılı bilançosuna göre %48,61’inin, 2018 yılı bilançosuna göre %54,59’unun, 2019 yılı bilançosuna göre %.55,58 “inin ve 2020 yılı bilançosuna göre %63,19’unun kaybetmesine sebep olacağı, bu durumun ise davalı şirketin ekonomik olarak mahvına sebep olacağı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
GEREKÇE: Asıl dava, bayilik sözleşmesinin ihlali iddiasına dayalı olarak sözleşmenin 18.maddesine dayalı cezai şart bedeli, sözleşmenin 12.maddesine dayalı cezai şart bedeli, kar mahrumiyeti bedeli ve ecrimisilin tahsili istemlerine ilişkindir. Birleşen dava ise; intifanın süresinde terkin edilmediği iddiasına dayalı olarak uğranıldığı iddia olunan zarar yönünden maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince asıl davada; davacının kar mahrumiyeti ile sözleşmenin 18. Maddesine dayalı cezai şart talebinin reddine, ecrimisil talebinin kabulüne ve sözleşmenin 12.maddesine dayalı cezai şart talebinin kısmen kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı asıl dava yönünden her iki taraf vekili, birleşen dava yönünden davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Mahkemenin ek kararı yönünden ise davalı-birleşen dosya davacısı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf İncelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta; taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 16.08.2009 Tarihinde süre nedeni ile sona erdiği, taraflar arasında yeni bir bayilik ilişkisi kurulmadığı sabittir. Bayilik sözleşmesinin sona ermesi ile intifanın da kendiliğinden sona erdiği kabul edilemeyeceği gibi her iki sözleşme ayrı ayrı sonuçlar doğuracaktır. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin davacının taleplerini sona eren bayilik sözleşmesinden ayrı olarak değerIendirmesi yerindedir. … nolu parsel sayılı taşınmaz üzerinde 06.10.1999 Tarihinde 15 yıl süre ile tesis edilen intifa hakkı Rekabet Kurumu’nun 2003/3 ve 2007/2 karar sayılı tebliğine göre 18.09.2010 Tarihine kadar geçerliliğini koruyacaktır. Sözleşmenin 18.maddesinde yer alan cezai şart; akde aykırılık nedeni ile fesih haline ilişkin düzenlenmiş olup taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi, süre nedeni ile sona erdiğinden mahkemece sözleşmenin 18.maddesinde yer alan cezai şart talebinin reddi yerindedir. Keza ilk derece mahkemesince kar mahrumiyetine yönelik talebin bayilik ilişkilerinin 5 yıl kurulmakta olduğu bir yıllık süreye ilişkin kar kaybı talebinin gerçekçi olmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmiş ise de Dairemizin kaldırma kararında belirtildiğİ gibi sözleşmenin sürenin hitamı nedeni ile sona erdiği, davacının haksız kullanım iddiası ile hem ecrimisil hem kar mahrumiyeti talep edemeyeceği dikkate alınarak kar mahrumiyeti talebinin bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekirken farklı gerekçe ile reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir.Davacının diğer istemi sözleşmenin 12. maddesine dayalıdır. -Sözleşmenin 12. Maddesi; “…anlaşma süresinin sonunda … ve işleticinin yeni bir anlaşma imzalamaması halinde işletici satış yerini derhal terk ve …’ye teslim etmeyi kabul eder. ….bu madde hükmüne aykırı hareket eder ve satış yerini terk etmezse fesih tarihinden itibaren ve geç tahliye ettiği her gün için 500 USD karşılığı TL ödemeyi kabul eder.” şeklindedir. Davacının sözleşmenin 12. maddesine dayalı 199.000USD’lik talebi esasen “cezai şart” niteliğindedir. Mahkemece Dairemizin kaldırma kararına istinaden davalı defterleri incelenmesi için rapor alınmış olup, dava tarihi, bilirkişi raporu dikkate alındığında mahkemenin fiili ödeme tarihindeki döviz kurunu da gerekçe göstermesi yerinde değil ise de; neticeten cezai şartın ekonomik mahvına neden olacağı gerekçesi ile tenkis yapması ve tenkis oranı yerinde görülmüş, davacı vekili, davacının sermayesine göre değerlendirme yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de bu yöndeki istinaf yerinde görülmemiştir. Davalı cezai şartın genel ahlaka ve adaba aykırı olduğunu bu nedenle tümden reddi gerektiğini istinaf istemi olarak ileri sürmüş ise de bu hususa ilk istinaf isteminde değinilmediği gibi tarafların tacir olduğu, basiretli davranma yükümlülükleri olduğu da dikkate alındığında bu husustaki istinafın reddi gerekmiştir. Davalı vekili asıl karara ilişkin istinaf isteminde vekalet ücretinin eksik hesaplandığı yahut ilk karardaki harcın iade edilmediğine ilişkin istinaf sebebi ileri sürmemiştir. Bu yönden HMK 304 gereğince karar verilmesi talebi ile mahkemeye başvurmuş ise de; hükümde tarafların hak ve borçlarını değiştirecek nitelikte değişiklik yapılamayacağından tashih isteminin reddi yerinde olduğu gibi davalı yan asıl kararın istinafı süresi içinde bu hususu istinaf istemi olarak ileri sürmediğinden ek karara ilişkin istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir. Bayilik sözleşmesi sona ermesine rağmen taşınmazın davalı tarafça davacıya teslim edilmediği sabit olmakla davacı ecrimisil talebinde bulunabilir. Mahkemece ecrimisil hesabı yönünden talimat mahkemesi aracılığıyla keşfen inceleme yapılarak 11.10.2013 tarihinde bilirkişi raporu alınmış, davacı yan ise 17.09.2015 Tarihli dilekçesi İle 5000TL olan ecrimisil talebini 169.000TL’ye yükselterek eksik harcı ikmal etmiştir. Davalı vekili ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunmuştur. Dairemizin kaldırma kararında; davacının ecrimisil talebi yönünden davalının zamanaşımı savunmasının dikkate alınması gerektiğine değinilmiş ise de; mahkemece bu hususa değinilmeden esas hakkında karar verildiği, davalı vekilinin bu hususu istinaf istemi olarak ileri sürdüğü görülmüştür. Davacı dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 5000TL ecrimisl talebinde bulunmuş, bilirkişi raporuna istinaden talebini ıslah etmiştir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2018/5567 Esas, 2020/1639 Karar sayılı ilamında; “Davacı dava tarihinden geriye dönük olarak 5 yıl için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 43.000 TL ecrimisin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, bilahare 09.09.2013 tarihinde davasını 58.296 TL’ye ıslah etmiştir….Dosya içeriği ve toplanan delillerden eldeki davanın 22.12.2006 tarihinde açıldığı, davacı vekilinin dava tarihinden itibaren geriye dönük olarak ve fazlaya dair hakları saklı tutularak 43.000 TL ecrimisin davalıdan tahsilini İstediği, bilahare 09.09.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle talebin 58.296 TL’ye arttırıldığı sabittir. HMK’nin 448.maddesinde bu kanun hükümlerinin tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı belirtilmiştir. Eldeki dava 1086 sayılı HUMK döneminde açıldığından HMK’nin belirsiz alacak davasına ilişkin 107.maddesinin somut olayda uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Mahkemece ıslah ile artırılan kısımlara karşı süresi içinde zamanaşımı savunmasında bulunulmasına rağmen ıslaha değer vermek suretiyle ıslah edilen miktarın hüküm altına alınmış olması doğru değildir” şeklinde belirtilmiştir. Asıl dava; HMK’nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden önce, 16.09.2011’de açılmış olup HMK 448.maddesinin dikkate alınması gerekir. Davacının ecrimisil talebi; sözleşmeden değil, sözleşmenin süresinin sona ermesine rağmen kulanımın devam etmesi nedeni ile intifa hakkından kaynaklanmakta olup ecrimisile dayalı talep 5 yıllık zamanaşımına tabidir. Davacı; 16.08.2009-18.09.2010 Tarihleri yönünden 5000TL ecrimisil talebinde bulunmuş, rapora istinaden talebini 17.09.2015’te 169.000TL’ye yükseltmiştir. Davalı taraf zamanaşımı savunmasında bulunduğundan ıslah tarihi olan 17.09.2015 tarihi itibarı ile ıslah edilen kısım yönünden 16.08.2009-17.09.2010 Tarihleri arasındaki alacak zamanaşımına uğramıştır. Bu durumda mahkemece asıl davadaki talep olan 5000TL ile 17.09.2010-18.09.2010 Tarihleri yönünden zamanaşımı oluşmadığından bu kısma İlişkin 1 günlük 433,00TL ecrimisil isteminin kabulü gereklidir. Davalı vekilinin zamanaşımına ilişkin istemi kısmen yerinde görülmekle bu yönden kararın kaldırılması gerekmiştir. Ecrimisile hükmolunan faiz yönünden de ilk istinafta bu yönde bir istem ileri sürülmediğinden davalının istinafının reddi gerekmiştir.Karşı dava yönünden; davacı intifanın terkin edilmemesi nedeni ile uğranılan zararın tazmini talep edilmiştir. Tazminat talebinin Karacabey 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/969 Esas, 2013/64 karar sayılı dosyasında ilk davanın açıldığı tarihlere kadarki kısmı için talep edildiği, bu dosyada ise ilk dava tarihinden intifanın kaldırıldığı tarihe kadar olan kısmının dava edildiğinin beyan edilmiş ise de; bilirkişi raporu ve dosya kapsamı ve göre bu yöndeki iddianın ispatlanamadığı görülmekle karşı davanın reddi yerinde görülmüştür. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf isteminin reddine, ek karara yönelik davalının istinafının reddine, davalı vekilinin istinaf istemlerinin kısmen kabulüne, kararın kaldırılarak kazanılmış haklar dikkate alınarak yeniden hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-Davacı … AŞ vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1.b.1 maddesi geeğine ESASTAN REDDİNE, Davalı- birleşen dosyada davalı … İnşaat…Şti vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf isteminin HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, Davalı- birleşen dosyada davalı … İnşaat…Şti vekilinin ek karara yönelik istinaf isteminin HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, -Davalı … İnşaat…Şti vekilinin asıl karar yönünden istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, 2-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 30/11/2021 gün ve 2020/588 Esas, 2021/788 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, A-Asıl davanın KISMEN KABULÜNE, Davacının kar yoksunluğu ve sözleşmenin 18. Maddesine dayalı ceza koşuluna ilişkin tazminat isteminin REDDİNE, Sözleşmenin 12/2 maddesine dayalı istem yönünden davanın kısmen kabülü ile 50.000,00-USD’nin 10/10/2009 temerrüd tarihinden İtibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince yürütülecek faiziyle birlikte davacı yararına davalıdan TAHSİLİNE, fazla talebin reddine, Davalının haksız işgaline dayalı istem yönünden, davanın KISMEN KABÜLÜ ile, 5.433,00-TL’nin 10/10/2009 temerrüd tarihinden itibaren yürütülecek avans faiziyle birlikte davacı yararına davalıdan TAHSİLİNE, fazla istemin reddine, Asıl dava nedeniyle karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 6472,23-TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 10.914,65-TL harcın mahsubu ile 4442,42-TL fazla yatan harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde asıl dosya davacısına iadesine, Asıl dava nedeniyle davacı taraftan alınan 6472,23 TL peşin harcın davalıdan tahsiline, Asıl dava nedeniyle karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 15.159,68 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Asıl dava nedeniyle karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 48.290,98-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Asıl dava nedeniyle davacı tarafından yapılan 21,30-TL başvuru harcı, 2.700,00-TL bilirkişi ücreti, 887,45-TL posta gideri olmak üzere toplam 3.608,75-TL yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre % 14,82’si olan 534,82TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Asıl dava nedeniyle davalı tarafça yapılan toplam 875,00-TL yargılama giderinin davadaki red oranına göre 745,32TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 2-Birleşen Karacabey 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/91 E. Sayılı dosyasında davanın REDDİNE, Birleşen dava nedeniyle karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 59,30-TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan tahsiline, peşin alınan harçtan mahsubu ile hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde artan harcın davacıya iadesine, Birleşen davada reddedilen maddi tazminat istemi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.080,00 TL -TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Birleşen davada reddedilen manevi tazminat istemi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Birleşen dava nedeniyle davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Birleşen dava nedeniyle davalı tarafça yapılan toplam 100,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Birleşen dava nedeniyle davalı tarafından yatırılan gider avansından kalan bakiyenin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; A.Asıl dava yönünden davacı … Aş’den alınması gereken 179,90-TL harçtan, peşin yatırılan 80,70-TL’nin mahsubu ile bakiye 99,20-TL harcın davacı … AŞ’den alınarak hazineye irat kaydına, -Asıl dava yönünden Davalı … İNŞ. PET.ELEK.OTO. SAN.VE TİC LTD ŞTİ’nin istinaf talebi kısmen kabul edildiğinden davalı tarafından yatırılan 4411,37TL istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve istek halinde davalı … İNŞ. PET.ELEK.OTO. SAN.VE TİC LTD ŞTİ’ne iadesine, -Davalı-birleşen davada davacı … İNŞ. PET.ELEK.OTO. SAN.VE TİC LTD ŞTİ’nin birleşen dava yönünden istinaf talebi reddedildiğinden alınması gereken 179,90TL harcın peşin alınan 80,70TL harçtan mahsubu ile bakiye 99,20TL harcın birleşen dosya davacısı … ELEK.OTO. SAN.VE TİC LTD ŞTİ’ den tahsili ile Hazine ye gelir kaydına, -Davalı … İNŞ. PET.ELEK.OTO. SAN.VE TİC LTD ŞTİ’nin ek karara ilişkin istinaf istemi reddedilmiş ise de harç peşin olarak alındığından davalının ek karara ilişkin istinaf istemi yönünden yeniden harç alınmasına yer olmadığına, B.Davacı … AŞ tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, -İstinaf aşamasında davalı … İNŞ. PET.ELEK.OTO. SAN.VE TİC LTD ŞTİ tarafından yapılan yargılama gideri olan 220,70-TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 94,50-TL posta, müzekkere, tebligat masrafı olmak üzere toplam 315,20-TL’nin davacı … Şti’den alınarak davalı … İNŞ. PET.ELEK.OTO. SAN.VE TİC LTD ŞTİ’ne verilmesine, C.İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 4-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/03/2023