Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/881 Esas
KARAR NO: 2023/1949 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/11/2021
NUMARASI: 2020/312 E. – 2021/855 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/12/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafından, davacı müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yapıldığını, bahse konu takip dolayısıyla müvekkiline ödeme emri tebliğ edildiğini, takibe konu yapılan çekteki imza müvekkili …’a ait olmadığından İstanbul 23.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2020/376 Esas sayılı dosyası ile imzaya yönelik itirazları ile birlikte takibin durdurulmasını talep ettiklerini, ancak mezkur mahkemenin 16/07/2020 tarihli tensip tutanağı ile takibin durdurulması yönündeki taleplerinin reddedildiğini, bunun üzerine davalı tarafın, henüz karara vakıf olmadan itirazları ve esasen borçlu olmadıklarını bildikleri halde kötü niyetli olarak 17/07/2020 tarihinde müvekkili aleyhine icrai işlemlere başlayarak iş yeri olan markete menkul haczine gittiğini, müvekkili durumu izah etse de davalı tarafından muhafaza yapmak istemesi üzerine marketini işletebilmek ve mallarının bozulup zayi olmasını önlemek için cebri icra tehdidi altında dosya borcunu icra müdürlüğünün hesabına ödemek durumunda kaldığını, konu çekteki imzanın müvekkiline ait olmadığının mezkur davada bilirkişi marifetiyle ortaya konulacağını, ancak bu zamanda zarfında icra dairesi hesabına yatırılan paranın alacaklı olduğunu iddia eden davalıya ödenmesi halinde müvekkili açısından telafisi imkansız ölçüde zarar ortaya çıkacağını, borçlu olmadığının ortaya çıkması halinde ödediği parayı geri almasının dahi risk teşkil edeceğinin ortada olduğunu, tüm bu açıklanan sebeplere istinaden müvekkilinin borçlu olmadığı halde icra tehdidi altında icra dairesi hesabına yatırdığı paranın, teminat karşılığında icra dairesi veznesinde depo edilerek davalıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir talepli bu menfi tespit davasının açılması zaruret arz ettiğini, açıklanan nedenlerle davanın kabulü, müvekkilinin dava konusu takibin borçlusu olmadığının tespitine, teminat karşılığında icra dairesine ödemiş olduğunun davalıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararına, davalının kötü niyetli olmasından dolayı %20 tazminata mahkum edilmesine, ücreti vekalet ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili 20/07/2020 tarihli beyan dilekçesinde, dava dilekçesinde açıklanan nedenlerle iş bu dava menfi tespit konulu olarak açılmışsa da yargılamanın istirdat davası olarak devam etmesi gerektiğinden davanın istirdat davası olarak devamına karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalıya dava dilekçesi 24/08/2020 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen, iki haftalık cevap süresi geçtikten sonra18/09/2020 tarihinde dosyaya talep dilekçesi sunduğu, dilekçesinde; davacı tarafça dava açılmadan önce dava şartı olan arabuluculuğa başvuru şartını yerine getirmeden huzurdaki davayı ikame ettiğini, arabuluculuk başvurusu ise dava açıldıktan sonra yani mahkemece davacıya süre verilmesinden sonra yapıldığını, zorunlu arabuluculuk dava aşamasında tamamlanacak bir hukuki mesele olmayıp, dava açılması için dava açılmadan önce başvurulması kanun tarafından zorunlu kılınmış bir dava şartı olduğunu, açıklanan nedenlerle davacı tarafından dava ikame edilmeden önce kanun tarafından istinasız zorunlu kılınan arabuluculuk kurumuna başvurmadan dava açtığından mahkemece oluşturulan ara karar uyarınca dosya üzerinden davanın usulsen reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/11/2021 tarihli 2020/312E. – 2020/312K. sayılı kararıyla; “…Mahkememizce yapılan tüm yargılamalar neticesinde, Mahkememizce bilimsel veri ve içeriğe sahip, denetime elverişli olduğu anlaşılan imza bilirkişi raporuyla dava konusu senetteki imzanın mukayese imza örneklerine kıyasla … Bankası Girne Çarşı Şubesine ait … seri numaralı … tarafından keşide edilmiş 31/07/2019 keşide tarihli 13.000,00 TL bedelli 1 adet hamiline çekteki keşide imzalarının mukayese imza örneklerine kıyasla …’IN ELİ ÜRÜNÜ OLMADIĞI hususu tespit edilmekle, bu haliyle davacı tarafın iddiasının mahkememizce sübut bulduğu anlaşılmakla ve çekteki imzada sahtelik, herkese karşı ileri sürülebilen mutlak def’ilerden olmakla esasa ilişkin başkaca inceleme yapılmadan, kaldı ki aksinin davalı tarafından ispatlanamadığı anlaşılmakla davanın kabulü ile … Bankası Girne Çarşı Şubesine ait … seri numaralı … tarafından keşide edilmiş 31/07/2019 keşide tarihli 13.000,00 TL bedelli 1 adet hamiline çekten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının kötü niyetle dava açtığını gösterdiğine dair yeterli kanıt olmadığından kötü niyet tazminatı taleplerinin ise reddine, 18.806,00 TL’nin ödeme tarihi olan 17/07/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile beraber davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; Mahkemece alınan her iki bilirkişi raporunun da hüküm kurmaya ve denetime uygun olmadığını, İlk bilirkişi raporunda çek aslı incelenmeksizin çek fotokopisi üzerinde inceleme yapıldığını, yerleşik Yargıtay kararları uyarınca çek aslı üzerinde inceleme yapılmasının zorunlu olduğunu, İkinci bilirkişi raporunda ise imza incelemesinin hangi yöntemlerle yapıldığının açıklanmadığını, yalnızca iki adet evrakın karşılaştırmaya konu edinildiğini, bunlardan birinin tarihinin belli olmadığını, diğerinin ise 2014 tarihli olduğunu, İlk raporun yok hükmünde olduğunu, ikinci raporunda Yargıtay’ın aradığı kriterleri taşımadığını, bu nedenle Mahkemece hatalı sonuca varıldığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya arasında bulunan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip sayılı icra dosyasının incelendiğinde; alacaklı … tarafından borçlular … ve … aleyhine 13.000,00 TL bedelli çekle ilgili 13.000,00 TL asıl alacak, 1.147,65 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 14.147,65 TL alacak için 29/01/2020 tarihinde ilamsız icra takibi yapıldığı, 17/07/2020 tarihinde davacının iş yerinde haciz yapıldığı, davacının çekteki imzanın kendisine ait olmadığını belirterek, ihtirazi kayıtla dosyaya 18.806,00 TL ödeme yaptığı, bu paranın davalı alacaklı vekiline 20/07/2020 tarihinde ödendiği anlaşılmıştır.Takibe konu çek incelendiğinde; … Bankası K.K.T.C. Girne Çarşı Şubesi’ne ait 31/07/2019 keşide tarihli, 13.000,00 TL bedelli borçlusu … olan hamiline çek olduğu, çekin arkasında … A.Ş.’nin cirolarının mevcut olduğu, çekin bankaya ibraz edilmediği tespit edilmiştir.Davacı tarafından dosyaya sunulan arabuluculuk son tutanağı incelendiğinde; arabuluculuk görüşmelerine 27/08/2020 tarihinde başlandığı, 11/09/2020 tarihinde anlaşamama ile sonuçlandığı tespit edilmiştir.İlk derece mahkemesince imza incelemesi yönünden alınan 02/04/2021 tarihli bilirkişi raporunda; … Bankası A.ş. 31/07/2019 tarih ve 13.000,00 TL bedelli … nolu … tarafından düzenlenmiş ara yüzünde … isimli kaşe ve üzerinde imza bulunan çek fotokopisi üzerinde ve davacıya ait Bakırköy … Noterliğinde 31/03/2014 tarihinde atılan imza, … Bankası Bireysel Müşteri Sözleşmesinde bulunan imza örnekleri karşılaştırıldığında, inceleme konusu çekte bulunan … adına düzenlenmiş kaşenin üst bölgesindeki imzanın …’ın eli ürünü olmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir. İlk derece mahkemesince, çek aslı ve davacı asilin mahkeme huzurunda alınan imza örnekleri yönünden alınan 15/06/2021 tarihli ek raporda; çek aslı, davacının mahkeme huzurunda alınan imza örnekleri, davacıya ait Bakırköy … Noterliğinde 31/03/2014 tarihinde atılan imza, … Bankası Bireysel Müşteri Sözleşmesinde bulunan imza örnekleri karşılaştırıldığında, inceleme konusu çekte bulunan … adına düzenlenmiş kaşenin üst bölgesindeki imzanın …’ın eli ürünü olmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
GEREKÇE: Dava; menfi tespit ve istirdat davasıdır. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yargı yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Alınan ilk bilirkişi raporunda davaya konu çek fotokopisi üzerinde inceleme yapılmış olduğundan, bu bilirkişi raporunun hükme esas alınması mümkün değilse de, ikinci bilirkişi raporunun çek aslı, 2014 ve 2019 tarihli olan ve davaya konu çekin keşide tarihinden daha eski tarihli iki adet belge aslı ve davacının Mahkeme huzurunda alınan imza örnekleri karşılaştırılarak inceleme yapıldığı, bu nedenle raporun hükme esas alınabilecek ve denetime uygun bir rapor olduğu, bilirkişi raporundaki tespitler ve imzalar arasında gözle fark edilebilecek derecede farklılıkların mevcut olması karşısında ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine varılmakla, davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 1.284,63 TL nispi harçtan, peşin alınan 321,15 TL harcın mahsubu ile bakiye 963,48TL eksik harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 21/12/2023 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.