Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/880 E. 2023/1938 K. 21.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/880 Esas
KARAR NO: 2023/1938 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/02/2022
NUMARASI: 2016/808 E. – 2022/71 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/12/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalıların birbirlerinden aynı imza ile devraldıkları bonoya istinaden müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, bu takibin davalıların hukuku dolanma amaçlı kötü niyetli bir girişim olduğunu, müvekkilinin davalılara herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkili firmanın … isimli şahsın alacaklı olmasını sağlayacak bir iş ilişkisi, hizmet satın alınması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin sadece … A.Ş.’ nin yetkilisi, ortağı olması ve söz konusu firma ile ileride girişilmesi muhtemel bir proje için bu bonoları …’e teslime ettiğini, ancak davalı ve … ile muhtemel projenin başlamadığını ve herhangi bir proje de gerçekleşmeyince bedelsiz kalan bonoların iadesi gerekirken …’in bonoyu kendisine ait firmaya ciro ederek bonoları takibe koyduğunu, bonoların iadesi ile ilgili davalı ile yapılan tüm sözlü görüşmelerin de sonuçsuz kaldığını, müvekkili şirketin …’e bir borcu bulunmadığını, bu durumun müvekkiline ait defter kayıtlarında ve davalılar nezdinde yapılacak bir inceleme ile de hızlı bir şekilde ortaya çıkacağını, davalı ve ortağı-yetkilisi olduğu … ve başkaca bir sebep ile ticari ilişki kurulamayınca verilen senetlerin de bedelsiz kaldığını, davalıların da bu durumu bildiklerini, davalıların bedelsiz kalan senetleri kötü niyetle icra takibine koyduklarını, bu hali ile şahsın kötü niyetli hareket ettiği, kanunu dolanmak için bonoları kendi kontrol ve uhdesinde olan diğer davalı şirket ciro ettiğinin aşikar olduğunu, bu nedenle bu şahsa karşı ve diğer davalı şirkete TTK’nun 825/2. maddesi uyarınca takibe koymuş olduğu bono nedeni ile şahsi defilerini ileri sürdüklerini ve borçlarının olmadığını, takip borçlusu şahsi defilerinden olan “alacak borç ilişkisi olmadığına dair nispi defilerini” ancak TTK’nun 825/2. maddesi uyarınca kötü niyetli üçüncü kişi durumunda olan hamile karşı da ileri sürebileceğini belirterek; … ile aynı imzaları, aynı adresleri ve aynı vekilleri olan hamilin kötü niyetli olduğunun tespiti ile, bedelsiz kalan ve müvekkili şirkete iade edilmesi gereken bonoların iade edilmemiş olması sebepleri ile öncelikle başlatılan icra takibinin teminatsız olarak tedbiren durdurulmasına, bonoda hamil görünen … Firması adına imza atarak takibe başlayan kişinin … olması, …’in … firmasına ciranta durumunda aynı imzayı kullanmış olması, bono hamili olan ve kötü niyetli icra takibini başlatan şirketin tek temsilcisinin ve sahibinin … olması, cirolardaki imzaların hepsinin …’e ait olması, …’in bir alacağının olmadığını çok iyi bilmesi, bunun defter kayıtları ile de sabit olması, kötü niyetli bono hamili … Firması ile …’in vekillerinin aynı olması, herhangi bir alacaklarının olmadığının vekilleri tarafından da biliniyor olması sebepleriyle, şahsi nispi defiler kapsamında davalıların müvekkil şirketten alacağının olmadığının tespitine, davalılar aleyhine kötü niyetle alacak talebinde bulunmalarından bahisle takip miktarının %20 ’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin de davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacı yanın borçlu olmadığı, takibe konu senetleri teminat olarak verdiği iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacının önce … ile hiçbir ticari ilişkisinin olmadığını, akabinde ise bir proje için senetleri verdiğini beyan ettiğini, bu durumun çelişkili olduğunu, taraflar arasında ticari iş ilişkisinin bulunduğunu, buna ilişkin e-posta yazışmalarının bulunduğunu, bunları dosyaya sunduklarını, senetlerin ödenmesi için yapılan yazışmalarla en az 6 ay ödeme yapamayacaklarını, icra takibi açıp açmamak hususunun da müvekkili şirketlerin inisiyatifinde olduğunu e posta yolu ile davacı yana ilettiğini, öte yandan kambiyo senedine bağlı olan borcun soyut bir borç olduğunu, ayrıca Yargıtay içtihatlarına göre bir senedin teminat senedi olarak kabul görmesi için üstünde açıkça teminat senedi ibaresinin bulunmasının gerektiğini, bu senet için böyle bir ibarenin bulunmadığını, davacı şirketin kötü niyetli olarak senedi ödemediğini, davanın reddine karar verilmesini, yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/02/2022 tarihli 2016/808 E. – 2022/71 K. sayılı kararıyla; “… tüm dosya kapsamı incelendiğinde, teminat iddiasının yazılı belge ile ispatı zorunlu olup borçlu, takibe konu senedin teminat olarak verildiği iddiasında bulunmasına karşın, bu iddiasını ispatlayamadığı ve bononun da sebepten mücerret olduğu birlikte değerlendirildiğinde davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; müvekkili ile … arasında bir alacak borç ilişkisi ve ticari ilişki bulunmadığını, sözleşme imzalanmadığını, hizmet alımı bulunmadığını, bu konunda hiç bir emare olmadığını,Davalı …’in kötü niyetli olarak bonoyu ortağı ve yetkilisi olduğu diğer şirkete ciro ettiğini, Kötü niyetli olan … firmasına karşı da TTK’nun 825/F maddesindeki defilerini ileri sürdüklerini, … firmasının davalı … tarafından müvekkiline karşı kullandığı perde firma olduğunu, Alınan bilirkişi raporu ile de … şirketinin kayıtlarında müvekkili ile bir ticari ilişkisi bulunmadığının tespit edildiğini, Davalıların bononun taraflar arasındaki muhtemel bir ticari ilişki nedeniyle verildiğini dolaylı olarak ikrar ettiklerini, bu haliyle bononun sebepten soyut olduğuna dair savunmanın açıkça çeliştiğini, Doktrin ve Yargıtay kararlarına göre bononun bedelsiz kaldığının kabul edildiğini, …’in kötü niyetli olması nedeniyle bononun mücerretlik savunmasını müvekkiline karşı ileri süremeyeceğini, Meydana gelmeyen bir hukuki ilişkinin ispatı mümkün olamayacağından, davalıların bonoların karşılıksız kalmadığı savunmalarını ispatlamaları gerektiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, kötü niyetle bonoyu kendi şirketine ciro eden ve kötü niyetle takip başlatan davalı aleyhine asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: İstanbbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; alacaklının … Tic. Ltd. Şirketi, borçluların … Tic. A.Ş. ile … oldukları, 125.000,00 TL bedelli bono, 1.905,82 TL işlemiş faiz ve 375,00 TL bono komisyonu olmak üzere toplam 127.280,82 TL alacak için 23/05/2016 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yapıldığı tespit edilmiştir.Takibe konu bono incelendiğinde; 17 Nisan 2015 düzenleme, 31/0372016 vade tarihli, 125.000,00 TL bedelli bono olduğu, lehtarının …, borçlusunun … San. Tic. A.Ş. olduğu, bedelinin malen alındığının yazılı olduğu, bononun arkasında …’nin ve … ile … San. Ve Tic. A.Ş.’nin cirolarının bulunduğu tespit edilmiştir. 20/09/2019 tarihli duruşmada dinlenen davalı tanığı … beyanında; “Ben son 3 aydır serbest olarak muhasebe ve mali danışmanlık işleri yapıyorum. 3 ay öncesinde de yaklaşık 18 yıldır … Grubunda mali işler direktörü ve genel müdür yardımcısı olarak çalıştım. … ile … Grubunun zaman zaman ortak ticari işleri olmuştur. Ben …’de çalıştığım dönemden öncesinde … Grubunda ayrı bir bağımsız denetim firması aracılığıyla mali denetmenlik de yaptım, … Grubu … vefatından sonra mali sıkışıklık dönemleri yaşadı. Bu dönemlerdeki acil durumlarında kısa süreli nakit olarak elden veya banka üzerinden borçlar alındı. 2013 senesinde … Grubu’nun talebi üzerine … Grubu’na hatırladığım kadarıyla 1.850.000,00 TL nakit olarak borç verdi. Bunun 350.000,00 TL ‘sini … Grubu reklam hizmeti sağlayarak ödemiş olabileceğini hatırlıyorum. Bu miktar kalan cari hesap olarak da değerlendirilmiş olabilir. Geriye hatırladığım kadarıyla 1.500.000,00 TL değerinde bir borç kaldı. … Grubu’nun sıkışık dönemlerine denk geldiği için bu borç 2 sene kadar ödenmedi. Zaman zaman … Grubu’ndan borcun ödenmesi için talepte bulunuldu. Bu süreçte ben de … Grubu yetkililerine borcun ödenmesi ile ilgili mail gönderdim. Mailler dışında telefon yoluyla da, şifahen de ödeme yapılması defalarca istenildi. 2015 yılının Nisan ayında ben … ile birlikte … Grubun yönetim kurulu başkanı … ile bizzat görüştük. Bu borcun ödeneceğini bize senet göndereceklerini söyledi. Yanımızda bizzat … Grubunun finans yetkililerinden … telefon ile aradı. Sonraki süreçte 12 tane 2016 yılının ay sonlarına denk gelecek şekilde 125.000,000 TL bedelli senetler gönderildi. İlk senet ödenmeyince … ve … Grubunun finans işleri takipçisi … benim … ile görüşmemi söylediler. Ben de bunun üzerine …’e borçların ödenmesi hususunda mail gönderdim. Kendisi de bana piyasaların kötü olduğunu, ödeme niyetleri olduğunu, ancak isterlerse icraya başvurabileceklerini, ama o an itibariyle ödeme yapamayacaklarına dair karşı cevap gönderdi. Bu süreçten sonra neler yaşandığını bilmiyorum. Çünkü ben o dönemlerde … Grubu’nun kendi iştiraki olan … A.Ş. Bünyesinde çalışmaya başladım” dediği tespit edilmiştir.Davalı tanığı … beyanında; “Ben 1994 yılından beri … Holding bünyesinde finans ve muhasebe birimlerinde çalıştım. … Grubu maddi olarak sıkışık dönemler yaşadığında … Grubu yetkilileri ile aralarındaki samimiyete binaen haftada bir, bazen haftada iki kere resmi kanallardan nakit olarak borç para verirdi. Kısa vadeli olarak borç verilirdi. Ben son 2013 yılı hatırladığım kadarıyla Mart ayı içerisinde 1.500.000,00 TL’yi ben elden … Grubu’nun finans yetkililerinden …’ya bizzat ben kendim verdim. Aradaki samimiyetten dolayı da bir evrak almadık. Daha sonrasında verilen bu borç ödenmedi. Bunun üzerine karşılıklı görüşmeler yapıldı. Benim de, …’ın da borcun ödenmesine yönelik … Grubu yetkilileri ile mail yazışmalarımız vardır. Bu görüşmelere rağmen borç ödenmeyince … Grubu yetkilisi … ile görüşme yaptı. Bu görüşmede bir takvim belirlendi. Bu görüşme sonrasında 12 adet 125.000,00 TL bedelli senetler verildi. Bu senetlerin de ödenmesi gecikince, yeniden görüşmeler ve mail yazışmaları yapıldı. Buna rağmen ödemeler yapılmayınca da senetler işleme konuldu. … ve … Ltd. Şti. ile davacı … arasında benim bildiğim kadarıyla o dönemlerde herhangi ticari ilişki olmadı. Dolayısıyla bir ticari ilişki için herhangi bir avans ödemesi gibi bir durum da olmadı. O dönemde … Gazetesi ile küçük çaplı reklam işlerine dair ticari ilişki olmuştur. Şu an itibariyle de … Şti. ile … Grubu’nun bir ortak yapı işi vardır. Bu yapı işinin görüşmeleri 2018 yılının başında yapılmıştır. Şu an iş devam etmektedir.” dediği tespit edilmiştir.Davalı tanığı … beyanında; “Ben şu anda kendime ait mali danışman şirketinde çalışıyorum, 2013 Nisan ayının sonuna kadar … Grubu’nun iştiraki olan … Şirketinde mali işler bölümünde çalıştım. … Grubu’nun yönetim kurulu başkanı …’in vefatından sonra … ile …. Grubu arasında … Grubu’nun sıkışık olduğu dönemlerde … Grubu’nun nakit olarak borç vermesine yönelik durumlar oluştu. Bu borçlar kısa vadeli olarak verilirdi. Bu borçların verilmesinde herhangi bir menfaat amacı güdülmezdi. … Grubu’nun halka açılma sürecinde … ve … yöneticileri arasında oluşan samimiyet dolayısıyla aralarında bu borç verme işlemi gelişti. Benim son çalıştığım dönemlerde … Grubu’nun … Grubu’na kısa vadeli olarak nakit olarak verdiği 1.500.000,00 TL veya 1.850.000,00 TL civarında geri alamadığı bir para vardı. … vefatından sonraki sıkışık dönemleri dolayısıyla bu parayı ödeyemediklerini düşünüyorum. Ben sürecin geçmişinde ve diğer tanıklar arkadaşım olduğu için konuşmalarda …. ile randevu alınıp görüşmeye gidildiğini …Grubu’nun bu borç karşılığında senet gönderdiğini biliyorum.” Dediği tespit edilmiştir.İlk derece mahkemesi’nce Serbest Muhasebeci Mali Müşavir … alınan 13/09/2021 tarihli bilirkişi raporunda; “…Davacı …ile Davalı … LTD. ŞTİ-…“nın dosyaya sunulan tüm bilgi ve belgeler ile davacı …ve davalı … Ltd. Şti nin ticari defterleri, muavin kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu davâ konusu ile ilgili yapılan tespit ve değerlendirmede aşağıdaki sonuca ulaşılmıştır. Tespite konu 31.03.2016 vadeli 125.000 TL bononun taraflar arasında sırası ile … A.Ş , … ve … tarafından ciro edildiği, ardından …. tarafından İstanbul … İcra … dosya ile takibe konu olduğu kısmen tahsilatın 56.680,16 TL olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafından borçlu olmadığı , bahsi geçen senetlerin inceleme bölümünde) ayrıntısı verildiği üzere ileride yapılacak iş ve işlemler için verildiği davalı tarafın ise inceleme bölümünde yine ayrıntısı verildiği üzere bahsi geçen senedin 12 adet olduğu nakit yapılan ödemenin geri ödemesi şeklinde olduğu, bu nedenle de alacaklı olduklarını belirtmektedirler. Mail yazışmaları yüce mahkemenin takdirlerindedir. Yapılan tespitte davacı …tarafında bononun davalı taraf … ve veya … tarafında bir cari hesapla eşleştirilmedi. Fiilen ciro sonrası …’e intikal eden bononun defter kayıtları üzerinde satıcı hesaplarında yapılan tetkikte … adına ve veya … firmasına rastlanmadı. Davalı … firmasının defter incelemesinde ise müşteri hesabı, alınan senetler hesabı, alınan avanslar hesabı, şüpheli alacaklar hesabı irdelenerek tespite konu olan bononun … cirosundan sonra tacir olan … firmasındaki kayıt durumunun tetkik edildi. Yapılan tespitte fiilen icra takibi yapılan senede kayıtlarda rastlanmadı. Taraflar arasında ticari ilişkinin tespitinde ise öncelikle bononun ciro kayıtlarının defter kayıtlarında rastlanılmaması, başkaca mal veya para hareketinin dosya içerisindeki veriler ve defter kayıtlarında rastlanılmaması sebebiyle ticari ilişkinin olmadığı anlaşılmaktadır, Kaydi tespitlerle sınırlı olmak üzere davacı tarafın borçlu olmadığı ancak kaydi durumun, ilave hesap detaylarının sektörel finans uzmanı (öğretim görevlisi) ve sözleşme uzmanı (öğretim görevlisi) ile birlikte değerlendirilmesinin yerinde olacağı” şeklinde rapor sunmuştur.
GEREKÇE: Dava, davalı şirket tarafından icra takibine konu edilen bonodan dolayı borçlu olmadığının tespiti davasıdır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yargı yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Her ne kadar davacı vekili müvekkili ile davalılar arasında ticari bir ilişki bulunmadığını, dava konusu bononun davalı …’e yapılacak bir işin teminatı olarak verildiğini, bu işin yapılmaması nedeniyle bononun iade edilmesi gerektiğini, davalıların kötü niyetli olduğunu belirterek istinaf talebinde bulunmuşsa da, davaya konu belge kambiyo senedi niteliğinde bono olup, sebepten mücerret bir borcun varlığını gösterdiği, bononun teminat senedi olarak verildiğini iddia eden davacı tarafın ispat külfetini üzerine aldığı ve bu ispat külfetini de yazılı delil ile kanıtlayamadığı, bu nedenle ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine varılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 269,85 TL harçtan, peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 21/12/2023 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.