Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/780 E. 2023/1919 K. 20.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/780 Esas
KARAR NO: 2023/1919
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/02/2022
NUMARASI: 2017/315 Esas – 2022/126 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/12/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile …. A.Ş. arasında faktoring sözleşmesi imzalandığını, bu faktoring ilişkisi kapsamında müşteri olan …. A.Ş.’nin davalıdan olan faturaya bağlı alacaklarının temlik alındığını, müvekkili tarafından söz konusu temlike konu faturalara ilişkin tüm temlik bildirimleri yapıldığını, davalının müvekkiline temlik edilen faturalardan kaynaklanan 1.031.803,31 TL borcu doğduğunu, davalıya ihtarname gönderildiğini, ancak borcun yine ödenmediğini, alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve mesnetsiz olarak icra takibine itiraz ettiğini, davalıya temlik bildiriminin yapılmasının dışında Beyoğlu … Noterliğini kanalı ile iki kez borcunu ödemesi için ihtarda bulunulduğunu, alacağın faturaya dayalı olup, belirli ve likit alacak olduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamını ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ile dava etmiştir.Davacı vekili 06/02/2018 tarihli dilekçesi ile; itirazın iptali davasını alacak davası olarak ıslah ettiklerini, ıslah talebinin kabulü ile davanın alacak davası olarak devamına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, icra takibine yönelik itirazların yerinde olduğunu, davacının başlattığı icra takibinde alacağın dayanağını fatura alacağı olarak gösterdiğini, ancak takibe konu fatura örnekleri icra takibine eklenmediğini, bu nedenle İstanbul 13. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/869 Esas sayılı dosyası ile ödeme emrinin ve takibin iptali talebi ile dava ikame edildiğini, davacı ile müvekkili arasında ticari ilişkinin olmadığını, davacının müvekkili şirket ile değil, müvekkilin ticari ilişkisi bulunan dava dışı … A.Ş. ile faktoring sözleşmesi imzaladığını, müvekkilinin dava dışı …nin temsil ettiği bir kısım televizyon kuruşulundan reklam süresi satın aldığını, karşılığında da dava dışı … tarafından müvekkiline fatura düzenlediğini, ancak dava dışı … tarafından düzenlenen faturaların bir kısmının davacıya temlik edilmiş olarak müvekkili şirkete gelmeye başladığının görüldüğünü, müvekkili şirketin, dava dışı …nden alacaklı olduğundan dava dışı …nin düzenlendiği tüm fatura bedellerini ödemesinin mümkün olmadığını, dava dışı … ile müvekkili arasında muhtelif tarihlerde ödemeleri dengelemek ve işlemleri düzenlemek için protokoller de düzenlendiğini, protokolde, müvekkilinin fatura alacaklarının öncelikle kesilen faturalardan mahsup edileceği, bakiyenin faktoringe ödeneceği hususunda mutabık kalındığını, bu süreçte davacı … şirketine toplam 4.515.176,88 TL tutarında ödeme de yapıldığını, ancak dava dışı …’nin müvekkiline faturaları gerçek tutarın üzerinde bir bedelde düzenlemeye ve hizmet karşılığı olmayan dolayısı ile müvekkili şirket kayıtlarında da yer almayan faturaları temlik etmeye başladığını, müvekkilinin basiretli bir tacir gibi davranarak bu durumu, Beyoğlu … Noterliğinin 28/01/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacıya bildirdiğini, temlik ilişkisi kurmadan önce müvekkilinden dava dışı şirketin alacaklarına ilişkin bilgi alması konusunda davacıyı uyardığını, davacının olmayan bir alacağı temlik aldığını ve bunu müvekkilinden tahsil etmeye çalıştığını, müvekkilinin gerek davacıya gerekse dava dışı …’ne herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkilinin temlik edene karşı sahip olduğu defileri davacıya karşı ileri sürme hakkının bulunduğunu belirterek davanın reddine ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/02/2022 tarih ve 2017/315 Esas – 2022/126 Karar sayılı kararıyla; “… Alacağın temliki söz konusu olduğu durumlarda borçlu temlik yapıldıktan sonra borcundan kurtulmak için artık yeni alacaklıya ifada bulunması gerekir. Alacağın temliki ile alacak davacıya geçtiğinden alacağı devredenin artık bu alacak üzerinde bir tasarruf yetkisi bulunmadığından temlik ilişkisi davalıya bildirilmiş olmakla davalının artık temlikten haberi olmadığının ileri süremeyeceği, davalının alacağın temlikine rağmen eski alacaklıya yapılan sözleşme uyarınca bir takım alacakların eski alacaklıya ödendiği veya eski alacaklının borcundan mahsup edildiği dolayısıyla da temlik alacaklısının alacağının kalmadığını ileri süremeyeceği, davalının temlik alacaklısına bir takım ödemelerde bulunduğu ve temlike konu alacağa ilişkin itirazlarını uzun süre ileri sürmemesi ve sessiz kalması nedeni ile temlike konu borç oranında borçlu olduğunu kabul etmiş sayılacağı, tüm bu açıklamalar ışığında tarafların ticari defter ve belgeleri, faktoring sözleşmeleri, gönderilen ihtarnameler ve mail yazışmaları ile bilirkişi raporlarına göre; tarafların yasal defter kayıtlarının örtüşmediği, söz konusu örtüşmeme farkları incelendiğinde 630.887,27 TL kısmın haricindeki farklarla ilgili olarak davacının talep edebileceğini bir alacak tutarının bulunmadığı, davalı tarafın dava dışı … şirketine kestiği komisyon fatura bedellerinden 630.887,27 TL lik kısmının davacıya olan borçtan tenzil edildiği, davacı tarafın bu durumu kabul etmediği, davalı tarafın söz konusu mahsup işlemini dava dışı … şirketi ile aralarındaki sözleşmeye göre yaptığını beyan ettiği, davalı tarafça dava dışı … şirketine kesilen komisyon faturalarını kabul etmeyerek iade ettiği, iade gerekçesi olarak “grp*sn paylarının %1 oranında çıkması, TRT-I kanalında yeterli reklam yeri kullanılmaması, risturn komisyonlarının hak edilmemesi” vb, gerekçelerin gösterildiği, buna göre sonuç olarak; davacının davalıdan 630.887,27 TL alacak tutarını talep edebileceği sonuç ve kanaatine varılarak, davanın kısmen kabulüne, ıslah dilekçesi ile dava alacak davasına dönüştürüldüğü ve faiz talebi bulunmadığından faize hükmedilmemesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; “Alacak sebebini oluşturan temlikli fatura gereğince davacıya hiçbir ödeme yapılmamış olduğundan davalının temlik eden alacaklıdan yaptığı kısmen mahsup işleminin kabul edilemesi usul ve yasaya aykırı olduğundan alacağımızın tamamı olan 1.031.803.,31 TL üzerinden davamızın kabulüne karar verilmesi gerektiğini,Tüm bilirkişi raporlarında dava tutarı kadar alacaklı olduğumuzun tartışmasız olarak tespit edildiğini, davalı tarafından kesilen komisyon faturalarının temlik edilen alacaktan mahsup edilip edilemeyeceği konusunda ihtilaf bulunduğunu,Davalı temlik yapıldıktan sonra borcundan kurtulabilmek için yeni alacaklı davacı müvekkile ifada bulunmak zorunda olduğunu, temlik bildiriminin yapılmış olmasının davalının iyiniyet karinesini ortadan kaldırdığını, Mahkemece, ıslah dilekçesi ile dava alacak davasına dönüştürüldüğü ve faiz talebi bulunmadığından faize hükmedilmemesine karar verildiği yönündeki hüküm hatalı olduğunu; davacı itirazın iptali davasında talep ettiği alacak miktarını veya faiz oranını ıslah dilekçesi ile değiştirmediği sürece, icra takibinde talep ettiği alacak miktarı ve faiz oranı ile bağlı olduğunu, İtirazın iptali davası sebebini ıslah ile alacak davası olarak değiştiren davacının ıslah dilekçesinde alacağın tahsilini ve faizi ayrıca ve açıkça talep etmesinin gerekmediğini, zira dava sebebini ıslah eden davacının ıslah edilen talep sonucunu da ıslah etmediği sürece bu talep sonucu ile bağlı olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının talepleri gibi kaldırılması istenmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; “HMK’ya göre bilirkişinin hukuki inceleme yapamayacağını, Bilirkişilik Kanunu’nda da ‘Bilirkişinin raporunda hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamayacağı; 3.fıkrasında genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı’nın açıkça ifade edildiğini,Mahkemenin kararının dayanağı 04.09.2019 tarihli kök bilirkişi raporunun ve ek raporlarının “Hukuki Değerlendirme” başlıklı kısımları başta olmak üzere tamamı ve Sonuç kısmı kanuna aykırı hukuki nitelendirmeyi barındırmakta olduğundan HMK ve Bilirkişilik Kanunu hükümlerine aykırı olduğunu,Mahkeme kararının ve bilirkişinin hukuki değerlendirmesinin eksik ve hatalı olduğunu, TBK188. maddesinde “Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları, devralana karşı da ileri sürebilir. Borçlu, devri öğrendiği anda muaccel olmayan alacağını, devredilen alacaktan önce veya onunla aynı anda muaccel olması koşuluyla borcu ile takas edebilir.” düzenlemesi bulunduğunu, buna rağmen mahkeme kararında müvekkilin ilk alacaklıya karşı sahip olduğu takas defini, temlik alan alacaklıya karşı ileri süremeyeceğinin belirtildiğini, Alacağın temlikinden sonra, eski alacaklıyla yapılan sözleşme uyarınca bir takım alacakların eski alacaklıya ödendiği tespitinin hatalı olduğunu, müvekkil şirket, temlik edilmiş fatura bedellerini, hatalı tespitin aksine dava dışı …’ne ödemediğini,Dosyada mübrez Prof. Dr. …’un 02.11.2020 tarihli mütalaasında belirtildiği üzere; borçluya alacağın devrini öğrendiği sırada varolan ve devredene karşı sahip olduğu savunmaları devralana karşı da ileri sürebileceğini (TBK md. 188/1); Devreden sahip olduğu alacak hakkında fazlasını devralana geçiremeyeceğinden, borçlunun temlik edene karşı savunmaları, devralana karşı da ileri sürülebileceğini; TBK 188/2 borçluya, devreden alacaklıdan olan ve devri öğrendiği anda muaccel olmayan alacağını, devredilen alacaktan önce veya onunla aynı zamanda muaccel olması koşuluyla, kendisinin devredilen alacaklıya olan borcu ile takas edebileceğini, Davalının “temlikten haberdar olduğu anda” böyle bir “alacağın bulunmadığını”, “alacağın tartışmalı olduğunu” ve bu alacağa karşı “takas mahsup hakkı” bulunduğunu bildirmediği tespiti hatalı olduğunu, müvekkilin temlik alacaklısı davacıya birden çok defa bildirimde bulunduğunu, Davalının temlik alacaklısına bir takım ödemelerde bulunduğu, temlike konu alacağa ilişkin itirazlarını uzun süre ileri sürmemesi ve sessiz kalması nedeni ile temlike konu borç oranında borçlu olduğunu kabul etmiş sayılacağı gerekçesinin kanuna aykırı olduğunu, zira dava konusu alacağın tek bir işleminden kaynaklanmayıp, davacının alacağını 141 adet faturaya dayandırdığını, bazı faturalardan kaynaklanan alacakların kabul edilmesinin şirket kayıtlarında dahi var olmayan faturaların kabul edildiği anlamına gelmediğini,Davanın gerçek bir alacağa dayanmadığını, davacının müvekkil şirketin uyarıları da göz önünde bulundurulduğunda …’nin hayali faturalar kestiğini bilmediğini iddia edilemeyeceğini, somut olaydaki ihtilafın …’nin kanuna aykırı faturalarının yarattığı tutar farkı ile mutabakat sağlanamaması neticesinde doğduğunu, müvekkil şirketin davacıya dava konusu ihtilaftan kaynaklanan borcu bulunmadığını.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 67.maddesine dayalı olarak açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı ıslah dilekçesi ile dava türünü alacak davası olarak değiştirmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından; “Davanın kısmen kabulü ile, 630.887,27-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, ıslah dilekçesinde faiz talep edilmediğinden faize hükmedilmemesine.” karar verilmiştir.Hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı ile dava dışı … Paz. A.Ş. arasında faktoring sözleşmesi bulunduğu, sözleşme kapsamında davalı şirketten olan alacakların temlik alındığı, bu temlike ilişkin davalıya bildirimlerin yapıldığı, ancak davalı tarafından temlik alınan alacağa ilişkin 1.031.803,31 TL kısmının ödenmediği iddiasıyla davacı tarafından icra takibi ve akabinde itiraz üzerine itirazın iptali davası açıldığı, dava sırasında ıslah dilekçesi ile davanın alacak davasına dönüştürüldüğü görülmüştür. Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller ve aldırılan bilirkişi raporları ile; tarafların yasal defter kayıtlarının örtüşmediği, söz konusu örtüşmeme farkları incelendiğinde 630.887,27 TL kısmın haricindeki farklarla ilgili olarak davacının talep edebileceğini bir alacak tutarının bulunmadığı, davalı tarafın dava dışı … şirketine kestiği komisyon fatura bedellerinden 630.887,27 TL tutarındaki kısmının davacıya olan borçtan tenzil edildiği, davacı tarafın bu durumu kabul etmediği, davalı tarafın söz konusu mahsup işlemini dava dışı … şirketi ile aralarındaki sözleşmeye göre yaptığını beyan ettiği, sonuç olarak davacının davalıdan 630.887,27 TL alacak tutarını talep edebileceği anlaşıldığından mahkemece bu kapsamda davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde ve ıslah dilekçesinde faiz isteminin bulunmaması nedeniyle faize hükmedilmemesinde isabetsizlik bulunmadığından, taraf vekillerinin istinaf istemlerinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-Davacıdan alınması gereken 269,85 TL harçtan, peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalıdan alınması gereken 43.095,90 TL harçtan, peşin alınan 10.774,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 32.321,90 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/12/2023