Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/759 E. 2023/1519 K. 20.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/759 Esas
KARAR NO: 2023/1519 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/02/2020
NUMARASI: 2012/175 E. – 2020/55 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 20/10/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin “…” markasını 25. sınıf emtia için … tescil numarası ile tescil ettirdiğini, müvekkilinin “…” markası altında yurt dışına bayan triko ürünleri imal edip sattığını, müvekkilinin ihracat yapmış olduğu müşterilerden gelen ürünler ile ilgili yoğun şikayetler üzerine, müşterilerin satın almış oldukları ve şikayete konu edilen ürünlerin incelendiğini ve “…” ibaresi konulmak sureti ile logo, etiket, poşet ve hatta fabrika çıkış kodları ile etiket üzerinde yazılı olan “…” ibaresi ile diğer tüm hususların müvekkiline ait markalı ürünler ile aynı olduğunun görüldüğünü, hukuki anlamda müvekkiline ait markanın iltibas edilerek müşterilerde ve son kullanıcılarda yanılgıya sebebiyet verildiğini, müvekkili tarafından yapılan araştırma neticesinde taklit ürünlerin … tarafından piyasaya sürüldüğünün anlaşılması üzerine İstanbul 11. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/270 D.İş sayılı dosyası ile arama ve el koyma kararı verilmesi üzerine iş yerinde “…” ibareli satışa hazır vaziyette toplam 58 adet ürün bulunduğunu, davalı …’nin arama ve el koyma faaliyetine rağmen taklit ürünleri satmaya devam ettiğini, taklit ürünlerin imal edilmiş olduğu yerin tespit edildiğini, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapmış oldukları şikayet üzerine Bakırköy 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/343 müteferrik kararı ile taklit ürünlerin imal edilmiş olduğu ve davalılardan …’e ait olan imalathaneye arama ve el koyma kararının infazı için gidildiğini, imalathanede tutanaktan da anlaşılacağı üzere çok sayıda taklit ürüne rastlandığını ve mahkeme kararınca el konulduğunu, satışa hazır bayan triko olmak üzere toplam 25.336 adet ürünün ele geçirildiğini, bu eylemlerin marka hakkına tecavüz oluşturduğunu, bu nedenle davalıların kullanmış oldukları “…” ibaresinin 556 sayılı KHK’nın 9/II(b) maddesi gereğince, haksız rekabet nedeni ile müvekkilinin markasına tecavüz oluşturduğundan tecavüzün önlenmesine, durdurulmasına, müvekkilinin tescilli markasının kullanmış olduğu taklit ürün ve reklam malzemelerinin toplatılmasına, taklit ürünlerin imalatında kullanılan tüm makinaların mülkiyetinin müvekkiline verilmesine, masrafı davalılardan alınmak sureti ile verilecek olan hükmün tirajı en yüksek ulusal gazetelerden birinde ilanına, fazlaya ilişkin her türlü talep, dava ve dilekçelerinde ıslah hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik her bir davalıdan 10.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL maddi tazminatın 556 sayılı KHK’nın 66/c maddesi ve Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde hesaplanmak sureti ile davalılardan müştereken ve müteselsilen reeskont faizi ile birlikte tahsiline, davalıların her birinden 100.000 TL olmak üzere toplam 200.000 TL manevi tazminatın davalılardan reeskont faizi ile birlikte tahsiline, her türlü yargılama gideri ile avukatlık ücretinin davalılara yüklenilmesi yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH:Davacı vekili 11.12.2019 tarihli dilekçesi ile 20.000,00 TL’lik maddi tazminat talebini ıslah ederek 60.565,10 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın gerek savcılık şikayetlerinde, gerekse de mahkemeye hitaben vermiş olduğu dava dilekçesinde eksik ve yanıltıcı bilgiler vermiş olduğunu, müvekkillerinin “…” markası ile iltibas yaratacak herhangi bir faaliyette bulunmadıklarını, müvekkillerinden …’nin “…” markasının 25. ve 35. sınıflarında tescil hususunda TPE’ye başvuru yaptığını, davacı tarafın taklit olduğunu iddia ettiği ürünlerin müvekkilinin marka tescil başvurusu üzerine kullanmaya hak kazandığı kendi markasına ait ürünler olduğunu, delillerle de ortaya çıkacağı üzere TPE nezdinde kayıtlı 10’larca “…” ve benzeri türlü tescilli markalar olduğunun görüleceğini, müştekinin kendisine ait ürünlerde kullandığı etiketler ile müvekkilinin kullandığı etiketler arasında benzerlik bulunmadığını, müvekkilinin kendisine ait ürünlerde kendi tescilli markasını kullandığını, davacının markasında herhangi bir logo bulunmadığını, bu yüzden logo taklidinin olamayacağını, davacı tarafın tescilli markasına tecavüz teşkil edecek eylemi kötü niyetle gerçekleştirmediğini, davacı tarafın maddi tazminat talebinin reddi gerektiğini, davacı markası ile aynı isimde çok sayıda marka bulunduğunu, davacı tarafın manevi tazminat istemi ile sebepsiz zenginleşmeye çalışmakta olduğunu belirterek, bu nedenlerle müvekkilleri hakkında açılan haksız ve mesnetsiz davanın reddi ile tüm yargılama giderlerinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 19/02/2020 tarihli 2012/175 E. – 2020/55 K. sayılı kararıyla; “…Somut olayda mahkemece alınan raporlar, bekletici yapılan ve kesinleşen ve yukarıda ayrıntısı özetlenmiş bulunan yargı kararı karşısında davalının kullanımlarının yukarıda zikredilen ilkeler ışığında benzerlik ve karıştırılma riski doğurarak marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu, davalının kullanımlarının kesinleşen yargı kararına göre tescilli bir markaya dayanmadığı bu itibarla tecavüz ve haksız rekabet yönünden davacının davasının kabulüne, Davacı yararına maddi tazminat miktarı belirlenirken mahkemece alınan raporlara göre davalıların ticari defterlerine ulaşılamadığı ve bu yönden bir hesaplama yapılamadığı ayrıca üzerinden hesap yapılan ürünlerin davalı taraflarca piyasaya sürülmeyen ve dolayısıyla üzerinde kâr elde edilmeyen ürünler olduğu bu ürünlerin piyasa değeri üzerinden yapılacak hesaplamanın doğru ve net bir tazminat hesabı olamayacağı bu durumda Borçlar TBK 50 ve 51. Maddeleri ışığında somut olayın özellikleri tecavüze konu ürünlerin niteliği ve adedi davalıların kusurunun derecesi hep birlikte nazara alınarak takdiren her bir davalı için 5.000,00 ‘er TL maddi ve 5.000,00 ‘er TL manevi tazminatın hakkaniyete uygun olacağı kanaatiyle; -Davacının davalılar aleyhine açmış olduğu davasının KISMEN KABULÜ İLE; davalıların davacıya ait markalardan doğan haklarına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, bu kapsamda davalıların kullanmış olduğu ve tecavüz teşkil eden “…” ibaresini içerir her türlü reklam malzemesine ve etiketlere el konularak hüküm kesinleştiğinde imhasına, söz konusu ibareyi içerir etikete sahip el konulan ürünlerdeki etiketlerin kesilmesi suretiyle ürünlerden ayrılmasına, -Borçlar Kanunu 50. ve 51. maddeler nazara alınarak her bir davalı için 5.000,00’er TL maddi ve 5.000,00 ‘er TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte söz konusu davalılardan alınarak davacıya verilmesine, -Hüküm özetinin karar kesinleştiğinde, masrafı davalılardan mütesaviyen alınmak koşuluyla ulusal çapta yayın yapan traji en yüksek 3 gazeteden birinde ilanına,” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemece takdir edilen maddi ve manevi tazminat miktarının usul ve yasaya aykırı şekilde düşük olduğunu, mahkemenin davalılarda ele geçen ürünlerin piyasaya sürülmediği ve kar elde edilmediği gerekçesinin yerinde olmadığını, tamamen tahmine dayalı olduğunu, 06/03/2014 tarihli bilirkişi raporunda 14500 adet yaka etiketini kullanarak üretim yapmış olsalardı marka sahibinin elde edebileceği muhtemel gelirin 60.175,00 TL olarak belirlendiğini, bu rapora itibar edilmemesinin yasal bir dayanağının bulunmadığını, davanın sürmüş olduğu süre de dikkate alındığında hüküm altına alınan tazminatların hiçbir caydırıcılığının bulunmadığını, davalıların kesin süre içinde ticari defterlerini Mahkemeye sunmayarak kazançlı çıktıklarını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, ıslah dilekçeli de dikkate alınarak caydırıcı olacak ve müvekkilinin zararlarını karşılayacak şekilde maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.Davalılar vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; maddi tazminatın yazılı delille ispat edilmesi gerektiğini, 06/03/2014 tarihli bilirkişi raporunda, davalıların 14500 adet yaka etiketini kullanarak bayan triko elbise imal etmiş olsalardı, marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin elde edebileceği muhtemel gelirin 60.175,00 TL olacağının belirtildiğini, 556 sayılı KHK’nin 66/2-a maddesine göre hesaplama yapıldığının anlaşıldığını, ancak varsayıma dayanılarak hesaplama yapılmasının mümkün olmadığını, 11/12/2013 tarihli bilirkişi raporunda konfeksiyon ürünü olmadan etiketlerin, naylon ambalajların ve askı ipinin satışının yapılamayacağını, bu nedenle davalının rekabetinsen bahsedilemeyeceğinin bildirildiğini, buna rağmen hiç bir yazılı delil sunulmadan varsayıma göre tazminata hükmedilemeyeceğini, Bilirkişi raporunda iş yerinde bulunan 94 adet elbiseden marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı marka sahibinin elde edebileceği muhtemel gelirin 390,10 TL olarak hesaplanmasına rağmen 5.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete uygun olmadığını, Müvekkillerinin TP’ye başvuru yaptıkları şekilde “…” markasını kullandıklarını, davacıya ait “…” markasını ön plana çıkartmadıklarını, taklit olduğu ürünlerin müvekkilinin marka tescil başvurusu ile 14/12/2011 tarihi itibariyle hak sahibi olduğu kendi markasını taşıyan ürünler olduklarını, Davacının markasının tanınmış marka olmadığı, müvekkillerinin kötüniyetli olmaması ve davacının iddiasını ispatlayamaması nedeniyle manevi tazminata hükmedilmesinin yerinde olmadığını, Haksız ve mesnetsiz açılan davanı tümden reddi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya içine getirtilen TPMK kayıtları incelendiğinde; 16/09/2004 başvuru, 01/12/2006 tescil tarihli, … tescil numaralı “…” markasının 25. Sınıfta iç ve dış giysiler ile baş giysileri için tescilli olduğu tespit edilmiştir. Davalı …’nin … tescil başvuru numarası ile “…” markasının 25. sınıfta “Koruyucu amaçlı olanlar hariç, her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar. Ayak giysileri. Baş giysileri” ve 35. sınıfta tescili için 14/12/2011 tarihinde başvuru yapıldığı, davacının başvuruya itiraz etmesi üzerine, itirazın kısmen kabulüne karar verilerek davalının markasının yalnızca 35. Sınıfta “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil)” için tescil edildiği tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesince bekletici mesele yapılan Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/8 Esas, 2015/38 Karar sayılı dosyası incelendiğinde; davacının …, davalıların Türk Patent Enstitüsü ve … olduğu, … tescil başvuru numaralı “…” markasının tescil talebinin kısmen reddine dair verilen YİDK kararının iptali için dava açıldığı, yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verildiği, kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Davalı …’ye ait iş yerinde yapılan işlemle ilgili 17/03/2012 tarihli arama ve el koyma tutanağı incelendiğinde; 58 adet “…” markalı kadın giysi ürünü bulunduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.Davalı …’in iş yerinde yapılan işlemle ilgili 05/04/2012 tarihli arama ve el koyma tutanağı incelendiğinde; 25336 adet “…” markalı kadın giysi ürünü bulunduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.Davacı vekili dosyaya sunduğu 02/10/2013 havale tarihli dilekçesi ile; maddi tazminatın 556 sayılı KHK’nin 66/2-a maddesi uyarınca marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanılması ile elde edebileceği muhtemel gelire göre hesaplama yapılmasını talep ettiklerini bildirmiştir. İlk derece mahkemesince bir tekstil mühendisi, bir marka bilirkişisi ve hesap uzmanından oluşan heyetten alınan 11.12.2013 havale tarihli bilirkişi heyet raporunda; …”…” markasının 18, 24,25, 26, 35 ve 43. sınıf emtilarda davacı … adına tescilli olduğunu, davalının “…” markası için … başvuru numarasıyla 25. ve 35. sınıflar için yapmış olduğu marka başvurusunun 35. sınıf hariç reddedildiğini, davalının “…” markasını kullanımının davacının tescilli “…” markası ile benzer olduğu, davalı ürünlerinin tescilli markanın kapsadığı mal ve hizmetlerle aynı olduğu, orta düzeydeki tüketici tarafından davalının kullanımı ile davacının tescilli markası ilişkilendirileceğinden karıştırılmasının kuvvetle muhtemel olduğundan davalının el konulan ürünlerde tescilli davacı markasına tecavüz ettiğini, dava konusu davalı işyerlerinde el konulan hırkaların üretim maliyetinin 3.572,00 TL olduğu, hırkalar satılmış olsaydı elde edilecek karın 714,00 TL olacağını, davalı …’in atölyesinde ele geçen 7000 adet şeffaf naylon poşet, 3000 adet karton etiket, 14500 adet yaka etiketi, 800 adet askı ipindeki plastik üzerindeki “…” işaretlerinde de davacının tescilli markasına tecavüzün söz konusu olduğu, 94 adet bayan hırkası dışında ele geçen başka bir konfeksiyon ürünü bulunmadığını, konfeksiyon ürünü olmadan etiketler, naylon ambalaj ve askı ipinin satışı yapılamayacağından, davalının rekabetinden bahsedilemeyeceğini, 94 adet bayan hırkasına iple tutturulmuş plastik ve ipin ucundaki karton etiketin ipliğin makasla kesilmesi sonucu ürün üzerinden uzaklaştırılabileceği, hırkalara dikili yaka etiketlerinin iplik temizleme makası veya falçata ile dikilen iplik uçlarının kesilmesi ve ipliklerin sökülmesi ile hırkaya zarar vermeden, hırka üzerinden uzaklaştırılabileceği, ele geçen karton ve yaka etiketleri, şeffaf naylon poşetler ve üzerinde plastik takılı iplikler ile hırkalardan uzaklaştırılan etiketler, iplikler ve şeffaf naylon ambalajların yakılarak imha edilebileceği, böylece tecavüzün giderilebileceği hususlarını bildirmişlerdir. Davacı vekilinin bilirkişi raporuna itiraz etmesi üzerine aynı bilirkişi heyetinden alınan 10.03.2014 tarihli ek raporda; davalıların işyerinde tespit edilen 94 adet “…” markalı bayan triko elbiseden marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanması ile elde edebileceği muhtemel gelir 390,10 TL olarak hesap edildiğini, davalılar işyerlerindeki 14500 adet “…” yaka etiketini kullanarak bayan triko elbise imal etmiş olsalardı marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanması ile elde edebileceği muhtemel gelir 60.175,00 TL olarak hesap edilmiş olduğu hususlarını bildirmişlerdir.
GEREKÇE: Dava marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi ve maddi ve manevi tazminat davasıdır.İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş, her iki taraf vekili de karar karşı istinaf yargı yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davalılar vekili, müvekkillerinin kullandıkları “…” markasının davacı adına tescilli “…” markası ile benzer olmadığını, müvekkili …’nin tescil başvurusu yaptığı markasından kaynaklan hakkına dayanarak markasını kullandığı, bu nedenle markaya tecavüzün gerçekleşmediğini belirterek istinaf talebinde bulunmuşsa da, TPMK kayıtları incelendiğinde davacının “…” markasının 25. sınıfta iç ve dış giysileri ile baş giysileri için tescilli olduğu, davalıların iş yerlerinde yapılan aramalarda da “…” markalı kadın giysilerinin bulunduğu, kadın giysi ürünlerinin davacının markasının tescil kapsamında olduğu, her iki markanın da esas unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, bu nedenle markaların hitap ettikleri ortalama tüketici tarafından markaların karıştırılma, en azından ilişkilendirilme ihtimalinin bulunduğu, alınan bilirkişi raporları ve Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin kesinleşen Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/8 Esas, 2015/38 Karar sayılı kararı ile de bu durumu doğruladıkları, her ne kadar davalı …, davalıların işyerlerinde yapılan aramadan sonra “…” markasının tescili için başvuru yapmışsa da, tescil başvurusunun 25. sınıftaki giysi emtiası ve 35. sınıfta giysi ürünlerini müşterilerin bir arada görebilmesi için bir araya getirilmesi hizmetleri için reddedildiği, bu nedenle marka başvurusunun bu emtia için davalı …’ye bir hak sağlamadığı, davalıların eylemlerinin davacının markasına tecavüz niteliğinde olduğu kanaatine varılmakla, davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.Davalılar vekili davacının maddi zararını ispatlayacak delil sunmamasına rağmen tazminata hükmedildiği gerekçeleriyle istinaf talebinde bulunmuşsa da, davalıların iş yerlerinde yapılan aramada tecavüz konusu giysi ürünlerinin satışa hazır halde bulundukları, ayrıca dava konusu markayla iltibas yaratan “…” markasını taşıyan çok sayıda etiket bulunduğu, her ne kadar davalıların defter ve belgelerini sunmamaları nedeniyle incelenmeleri mümkün olmamışsa da, bu deliller ile davalıların bu ürünlerin satışını yaptıklarının sabit olduğu, bu nedenle Mahkemece maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nın 66. maddesine uygun olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı vekili hükmedilen maddi ve manevi tazminat tutarlarının az olduğu, davalılar vekili ise yüksek olduğuna dair istinaf talebinde bulunmuşlardır. Taraf vekillerinin tazminat tutarlarına ilişkin istinaf talepleriyle ilgili yapılan incelemede; davacı vekilinin dava dilekçesinde maddi tazminatın 556 sayılı KHK’nun 66/2-c maddesi uyarınca, yani lisans bedeline göre hesaplanmasını talep etmesine rağmen, Mahkemece duruşmada davacı vekiline maddi tazminatın hangi seçeneğe göre hesaplanmasını istediklerini açıklaması için süre verildiği, davacı vekilinin bu kez dosyaya sunduğu 02/10/2013 havale tarihli dilekçesi ile; maddi tazminatın 556 sayılı KHK’nin 66/2-a maddesi uyarınca marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanılması ile elde edebileceği muhtemel gelire göre hesaplama yapılmasını talep ettiklerini bildirdiği görülmüştür. Oysa, maddi tazminatın hangi usule göre hesaplanacağı konusunda seçimlik hakka sahip olan davacı, bu konuda seçimini yaptıktan sonra, seçimlik hakkını ancak ıslah yoluyla değiştirebilir. Davacının maddi tazminatın hesaplanması yöntemine ilişkin ıslah dilekçesi sunmamasına rağmen Mahkemece 556 sayılı KHK’nın 66/1-a maddesi uyarınca hesaplanan bilirkişi raporuna göre maddi tazminata hükmetmesi doğru değilse de, taraflarca bu konuda bir istinaf talebinde bulunulmadığından, Dairemizce de SMK’nun 66/2-a maddesine göre tazminat değerlendirilmesi yapılmıştır. Yine davacı tarafça dava ve ıslah dilekçesi ile maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınması talep edildiği halde ilk derece mahkemesince her bir davalı için ayrı ayrı maddi tazminata hükmedilmesi doğru olmamışsa da, taraf vekillerince bu konuda bir istinaf talebinde bulunulmadığından, Dairemizce bu konuda bir değerlendirme yapılmamıştır. Davalılara ait ticari kayıtlar incelenemediğinden Mahkemece TBK’nunn 50. ve 51. maddeleri uyarınca maddi tazminatın takdir edilmesi yerindeyse de, iş yerlerinde yapılan aramalarda bir davalının iş yerinde 58 adet ve üretici olduğu anlaşılan diğer davalının iş yerinde ise 25336 adet tecavüze konu ürün ve çok sayıda ürün etiketinin bulunduğunun tespit edildiği, gerek ürün v eetiket sayısı, gerekse de davalıların aynı markayı taşıyan ürünlerin bir kısmının da piyasaya sürülmüş olması muhtemel olduğundan, Mahkemece takdir edilen 5.000,00’er TL’lik maddi tazminatın davacının zararını karşılamaya yeterli olmayacağı kanaatine varılmakla, davalılar vekilinin tazminat tutarlarına ilişin istinaf taleplerinin reddine, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, dosya kapsamı, davalıların kusur derecesi, tecavüzün devam ettiği süre, davacının markasının tescilli olduğu süre, davalıların iş yerlerinde bulunan ürün ve etiket sayıları dikkate alındığında, her bir davalıdan 10.000,00’er TL maddi tazminat ve 10.000,00’er TL manevi tazminat alınmasının hakkaniyete uygun olacağı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden kazanılmış haklar korunarak, yeniden hüküm kurulmasına; davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalıların davacıya ait markalardan doğan haklarına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, bu kapsamda davalıların kullanmış olduğu ve tecavüz teşkil eden “…” ibaresini içerir her türlü reklam malzemesine ve etiketlere el konularak hüküm kesinleştiğinde imhasına, söz konusu ibareyi içerir etikete sahip el konulan ürünlerdeki etiketlerin kesilmesi suretiyle ürünlerden ayrılmasına, Türk Borçlar Kanununun 50. ve 51. maddeler nazara alınarak 10.000,00’er TL maddi ve 10.000,00 ‘er TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte her bir davalıdan ayrı ayrı alınarak davacıya verilmesine, hüküm özetinin karar kesinleştiğinde, masrafı davalılardan eşit olarak alınmak koşuluyla ulusal çapta yayın yapan traji en yüksek 3 gazeteden birinde ilanına, davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalılar vekilinin istinaf taleplerinin REDDİNE, 2-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-2. maddesi uyarınca BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’NİN 19/02/2020 tarihli, 2012/175 Esas, 2020/55 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalıların davacıya ait markalardan doğan haklarına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, bu kapsamda davalıların kullanmış olduğu ve tecavüz teşkil eden “…” ibaresini içerir her türlü reklam malzemesine ve etiketlere el konularak hüküm kesinleştiğinde imhasına, söz konusu ibareyi içerir etikete sahip el konulan ürünlerdeki etiketlerin kesilmesi suretiyle ürünlerden ayrılmasına, Türk Borçlar Kanununun 50. ve 51. maddeler nazara alınarak 10.000,00’er TL maddi ve 10.000,00 ‘er TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte her bir davalıdan ayrı ayrı alınarak davacıya verilmesine, -Hüküm özetinin karar kesinleştiğinde, masrafı davalılardan eşit olarak alınmak koşuluyla ulusal çapta yayın yapan traji en yüksek 3 gazeteden birinde ilanına,Davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine 3-İlk derece yargılaması yönünden; a-Peşin yatırılan 3.267,00 TL, + 693,00 TL ıslah harcından, alınması gereken 2.732,40 TL harcın mahsubu ile, arda kalan 1.227,60 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine, b-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre kabul edilen manevi tazminat talebi üzerinden hesaplanan 20.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak, davacıya verilmesine, c-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre kabul edilen maddi tazminat talebi üzerinden hesaplanan 20.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak, davacıya verilmesine, d-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmekle yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre reddedilen manevi tazminat talebi üzerinden hesaplanan 20.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalılara verilmesine, e-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmekle yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen maddi tazminat talebi üzerinden hesaplanan 20.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalılara verilmesine, f-Davacı tarafından yatırılan 21,15 TL başvurma harcı, Peşin yatırılan 3.267,00 TL, 693,00 TL ıslah harcı, 2.100,00 TL bilirkişi ücreti ve 244,00 TL tebligat/posta masrafı olmak üzere toplam 6.325,15 TL yargılama giderinin kabul/red oranına göre (%65) 3.636,95 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, g-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılaması yönünden; a-Davalılar vekilinin istinafı yerinde görülmediğinden alınması gereken 2.732,40 TL nispi harçtan peşin alınan 481,55 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.250,85 TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına, b-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, c-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 80,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 23,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 103,70 TL’nin, davalılardan alınarak davacıya verilmesine, ç-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince ilgilisine iadesine, d-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 20/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.