Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/754 E. 2022/2038 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/754 Esas
KARAR NO: 2022/2038
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/01/2022
NUMARASI: 2021/715 E. – 2022/37 K.
DAVA: Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 05/08/2010
BİRLEŞEN İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
2015/925 ESAS SAYILI DOSYASINDA
DAVA: Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 28/09/2010
KARAR TARİHİ: 07/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA: Asıl davada, davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin davalı faktoring şirketinden çeşitli miktarlarda kredi kullandığını, müvekkili şirketin kullandığını, krediye binaen müşteri evraklarına ilaveten 20/06/2008 tanzim tarihli, 16/09/2009 vade tarihli, 500.000,00-TL bedelli ve borçlusu müvekkili şirket yöneticileri olan, …, … ve …’nın, alacaklısı müvekkili şirket olan senedi ciro ederek davalı şirkete verdiğini, davalı şirket tarafından 500.000,00-TL bedelin vadesinde ödenmediğinden bahisle senedin protesto ettirildiğini, ancak müvekkili şirketin davalı şirkete bu kadar borcu olmadığını, söz konusu senedin teminat senedi olduğunu, davalı şirket tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile 6.718,16-TL üzerinden icra takibini başlatıldığını, davalı şirketin, müvekkili şirketin takip konusu senetten alacak miktarı olan miktar düşüldükten sonra kalan 493.281,24-TL üzerinden takibe geçme hakkı mevcut olduğu gibi bu miktar üzerinden müvekkili şirketin hala haciz tehdidi altında bulunduğunu, tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkili şirketin dava konusu olan senetten dolayı 493.281,24-TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Asıl davada, davalı vekili cevap dilekçesi ile; öncelikle yetki itirazında bulunarak davanın yetkili İstanbul Ticaret Mahkemeleri’nde görülmesi gerektiğini, davacının söz konusu kullandığı toplam kredinin 6.718,76-TL’lik kısmını ödemediğini, bunun üzerine müvekkilinin icra takibi yaptığını, davacı ile müvekkili arasında anapara borcunun ne kadar olduğu konusunda bir ihtilaf olmadığını, müvekkilinin yalnızca 6.718,76-TL miktar üzerinden davacı aleyhine icra takibi yaptığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Birleşen davada, davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili …’nın hissedarı ve yöneticisi olduğu … Sanayi A.Ş.’nin, davalı şirketten çeşitli miktarlarda kredi kullandığını, karşılığında müşteri evraklarına ilaveten 500.000,00-TL bedelli ve borçlusu … Sanayi A.Ş. olan senet verildiğini, davalı şirketin senedi protesto ettirdiğini ancak borcun bu kadar kalmadığını, şahısların borçla ilgisi olmadığını, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında takibe geçtiklerini, 493.281,24-TL üzerinden davalı şirkete borçlu olmadıklarının tespitine; ancak Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/748 esasında açılan dava ile bu dava arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğundan bu davanın anılan dava ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davada, davalı vekili cevap dilekçesi ile; öncelikle yetki itirazında bulunarak davanın yetkili İstanbul Ticaret Mahkemeleri’nde görülmesi gerektiğini, davacının kullandığı toplam kredinin 6.718,76-TL’lik kısmını ödemediğini, bunun üzerine müvekkilinin icra takibi yaptığını, davacı ile müvekkili arasında anapara borcunun ne kadar olduğu konusunda bir ihtilaf olmadığını, müvekkilinin yalnızca 6.718,76-TL üzerinden davacı aleyhine icra takibi yaptığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI (2015/682 Esas): İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11.03.2016 tarih ve 2015/682 Esas – 2016/797 Karar sayılı kararıyla; “… davacı yanın faktoring ilişkisinden dolayı, takibe konu edilen miktar kadar borcunun olduğu hususunda da taraflar arasında mutabakat bulunmaktadır. Davacılar da yine anılan miktarda; 6.718,76 TL borçlu olduklarının kabulü ile, bu miktarı mahsup etmek suretiyle menfi tespit talebinde bulunmuşlardır. Buna karşın davalı alacaklı faktoring şirketi tarafından da yine davacıların da kabulünde olan bu miktar üzerinden takip başlatılmış olup, bononun bu miktarın üzerinde kalan kısım yönünden takibe konu edilmediği görülmektedir. Bononun vadesine nazaran protesto işlemine tabi tutulması, senet hamili için yasal bir zorunluluk olup, davalı alacaklı tarafından da, davacılarında kabulünde olan, bu alacak miktarı üzerinden takip başlatılmıştır. Açıklanan bu durum karşısında davacıların ayrıca menfi tespit istemli dava açmalarında hukuki yararları bulunmamaktadır. Bu nedenlerle asıl ve birleşen davaların hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine” karar verilmiştir.
DAİREMİZ KARARI: Dairemizin 21/10/2021 tarih ve 2019/908 Esas – 2021/1816 Karar sayılı ilamı ile; “İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası incelendiğinde; davalı faktoring şirketi tarafından davacılar (ve dava dışı diğer borçlular) aleyhine 6.718,16 TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlatıldığı, alacağın dayanağı olarak 20/06/2008 tanzim tarihli 16/09/2009 vade tarihli 500.000 TL bedelli bononun gösterildiği, davalının takipten önce davacı tarafa göndermiş olduğu ihtarnamede 500.000 TL’lik bononun ödenmesinin talep edildiği, takip talebinde ‘fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu’ hususunun açıkça belirtilmesi karşısında davaların açıldığı tarih itibariyle davacıların bononun takibe konulmayan (493.281,24 TL’lik) kısmı yönünden icra takibinden önce menfi tespit davası açmakta hukuki yararlarının bulunduğu anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin aksi düşünceyle davaların reddine karar vermesi hatalı olduğundan; sair yönlerden inceleme yapılmaksızın, davacılar vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına” karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI (2021/715 Esas): İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27.01.2022 tarih ve 2021/715 E. – 2022/37 K. sayılı kararıyla; “İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelemesinden, davalı faktoring şirketi tarafından davacılar (ve dava dışı diğer borçlular) aleyhine 6.718,16-TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlatıldığı, alacağın dayanağı olarak 20/06/2008 tanzim, 16/09/2009 vade tarihli ve 500.000,00-TL bedelli bononun gösterildiği, davalının takipten önce davacı tarafa göndermiş olduğu ihtarnamede 500.000,00-TL’lik bononun ödenmesinin talep edildiği, takip talebinde de “fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu” hususunun açıkça belirtilmesi karşısında davaların açıldığı tarih itibariyle davacıların bononun takibe konulmayan 493.281,24-TL’lik kısmı yönünden icra takibinden önce menfi tespit davası açmakta hukuki yararlarının bulunduğu anlaşılmış, gerek taraf beyanları gerekse temin edilen 31/05/2016 tarihli bilirkişi raporu ile de davacıların takibe konu bononun takibe konulmayan kısmı yönünden davalı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığı anlaşılmış, bu nedenle asıl ve birleşen davalarda davacılar tarafından açılan davaların kabulüne” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı … A.Ş vekili istinaf dilekçesinde; “Mahkemece verilen kararda müvekkilin davacı tarafa göndermiş olduğu ihtarname ile takip talebinde ‘fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması’ hususu sebebiyle davanın kabulüne karar verildiğini, ancak mahkeme kararının aksine müvekkilce 493.281,24 TL’lik kısmın asla talep edilmediğini, Müvekkilin davacılar aleyhine yapmış olduğu takipte fazlaya ilişkin olarak saklı tuttuğu hakların protesto masrafları, faiz farkından, kur farkından … vs.’den kaynaklanan haklar olduğunu, yani müvekkillin dava konusu 493.281,24 TL’lik bir hakkı saklı tutmadığını, Dava konusu bononun teminat amaçlı verildiğini, vade tarihinde borç miktarı 6.718,76 TL olduğu için müvekkilin 493.281,24 TL’lik kısmı talep etmesinin zaten kanunen mümkün olmadığını, müvekkilce talep edilmemişken ilk derece mahkemesince tüm bu hususlar dikkate alınmadan karar verilmesinin haksız olduğunu, Davacı tarafın müvekkilin alacak talebinin 6.718,76 TL (faiz ve masraf hariç) den ibaret olduğunu en başından beri bildiğini ve işbu menfi tespit davasını açmakta da hukuki yararı olmadığını, İlk davaya verilen ve müvekkilin yapılan takipler dışında bir alacağı olmadığı bildirilen 06.09.2010 tarihli cevap dilekçesi sonrasında davacı şirket yetkilisi tarafından 28/09/2010 tarihinde ikinci davanın açıldığını, Müvekkil tarafından davacı yana ihtarname gönderilmesine müvekkile borcunu ödemeyen davacı yan sebebiyet verdiğini, ayrıca müvekkil senedi protesto ettirmeseydi cirantalara karşı dava hakkını yitirmek durumunda kalacağını, Müvekkilin talep konusu dahi etmediği bir alacak yönünden menfi tespit kararı verilerek müvekkil aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin usule aykırı olduğunu, her ne kadar tarafımızca bakiye 493.281,24 TL’lik kısım talep edilmemişse de davacı tarafın menfi tespit iddiası kabul edilse dahi işbu davanın açılmasına müvekkilin sebebiyet vermediğinin dikkate alınması gerekmekte olup müvekkil aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmemesi gerektiğini; Müvekkilin her iki davadan ayrı ayrı yargılama giderleriyle sorumlu tutulmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, Ayrıca davaya cevap dilekçemizde davacı tarafın 493.281,24 TL’lik kısım yönünden borçlu olmadığı tarafımızca kabul edildiğini, dava tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesinin 6.maddesi; “Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına hükmolunur.” hükmü uyarınca itirazlarımızın kabul edilmemesi halinde dahi tarife gereğince müvekkil aleyhine vekalet ücretinin yarısına hükmedilmesine gerekirken tamamına hükmedilmesinin de hatalı olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE:Dava, asıl ve birleşen davalar yönünden, bononun takibe konu edilmeyen alacak bölümüne ilişkin menfi tespit istemine ilişkindir. Davacılar tarafından aralarındaki faktoring ilişkisi nedeniyle davalıya 20/06/2008 tanzim tarihli 16/09/2009 vade tarihli 500.000 TL bedelli bononun verildiği, davalının bonoya dayalı olarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile 6.718,16 TL üzerinden icra takibine geçtiği ve fazlaya ilişkin hakları saklı tuttuğu, davacıların takip konusu bonodan alacak miktarı olan miktar düşüldükten sonra kalan 493.281,24 TL ile ilgili borçlu bulunmadıklarından bahisle menfi tespit isteminde bulundukları görülmüştür.İlk derece mahkemesi tarafından, “-Asıl dava dosyasında davacı … Tic. San. A.Ş., birleşen dava dosyasında davacı … tarafından açılan davaların kabulü ile; keşidecisi … olan, 20/06/2008 tanzim tarihli, 16/09/2009 vade tarihli, 500.000,00-TL bedelli bono nedeniyle asıl ve birleşen dosya davacılarının takibe konulmayan 493.281,24-TL’lik kısım nedeniyle davalıya borçlu olmadıklarının tespitine.” karar vermiştir. Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası incelendiğinde; davalı faktoring şirketi tarafından davacılar (ve dava dışı diğer borçlular) aleyhine 6.718,16 TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlatıldığı, alacağın dayanağı olarak 20/06/2008 tanzim tarihli 16/09/2009 vade tarihli 500.000 TL bedelli bononun gösterildiği, davalının takipten önce davacı tarafa göndermiş olduğu ihtarnamede 500.000 TL’lik bononun ödenmesinin talep edildiği, takip talebinde ‘fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu’ hususunun açıkça belirtilmesi karşısında davaların açıldığı tarih itibariyle davacıların bononun takibe konulmayan (493.281,24 TL’lik) kısmı yönünden icra takibinden önce menfi tespit davası açmakta hukuki yararlarının bulunduğu anlaşıldığından, ilk derece mahkemesi tarafından asıl ve birleşen davalar yönünden kabul kararı verilmesi isabetli olduğundan, davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf yargılamasında asıl ve birleşen dava yönünden alınması gereken toplam 67.392,08 (33.696,04 x 2) TL harçtan, peşin alınan toplam 16.850,00 (8.425,00 x 2) TL harcın mahsubu ile bakiye 50.542,08 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/12/2022