Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/743 E. 2022/2044 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/743 Esas
KARAR NO: 2022/2044
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/10/2020
NUMARASI: 2014/818 E. – 2020/634 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 07/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün (Tuzla İcra Müdürlüğü) … esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, söz konusu icra takibine dayanak yapılan 03/08/2011 tarihli 160.000,00 TL bedelli çek üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığından dolayı Tuzla İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/251 esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ancak talebinin süre yönünden reddedildiğini, söz konusu imzanın takliden atılan bir imza olup davacı müvekkile ait olmadığını, davacı müvekkilinin davalı şirketi tanımamakta olup aralarında hiçbir ticari bağın da bulunmadığını, müvekkilin Tuzla İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile borçlu olmadığının tespitine, icra dosyasının iptaline, davalının takip miktarının %40 tan az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından verilen çeklerin ciro yoluyla müvekkilinin eline geçmiş olduğunu, üçüncü şahıs olduğu ve bu süreç içerisinde davacının çekleri verdiği kişiye karşı sürebileceği itirazların müvekkilini bağlamamakta olduğunu, yaptıkları araştırmalarda davacının iddialarının gerçek olmadığı ve ciro yoluyla müvekkiline çekleri veren şirkete borçlu olduğu bu borcuda söz konusu çekler ile ödediğini, bu çeklerin yanında başkaca çeklerde verildiğini, bu çekleri davacının eşi olan … tarafından diğer davalı şirket … şirketinin yetkililerine teslim edildiğini, bu çeklerin vadeleri ve alacaklı isimleri davacının eşi eliyle yazıldığını, bu çeklerin imzalı getirildiğini, davacının eşinin bu çekleri imzalamaya yetkisi olduğunu iddia ettiğini savcılık dosyalarından ve kendileriyle yaptırdıkları görüşmelerde belirtmiş olduğunu, kambiyo senedinin sıhhati açısından bu çeklerin kimin elinden çıktığının ve nasıl elde edildiği açısından tanık dinlenmesini talep ettiklerini, davacının … şirketinin borcunun varlığını kabul etmesi ve bunu ödediğini iddia etmesi borcun varlığından ve bir kısım ödemelerin varlığını kabul anlamını gelmekte olduğunu, edinilen bilgilere göre … ile davacı arasındaki ticareti toplam değeri sadece 2011 yılında 700,000 TL olduğunu, bu ödemelerde söz konusu çekler ile yapılmış olduğunu, davacı tarafın ödeme iddiasının neyi kapsadığı açık olmadığını, ödeme için verilen çekerle kötü niyetle itiraz ettiğinin ortada olduğunu, davacının ödemelerini belge ile ispatı gerekmekte olduğunu, dosyada ödemediği hiçbir makbuz olmadığını, davacının eşinin imza ve yazı örneklerinin alınması gerektiğini, davacının eşinin çekleri verip vermediği ve varsa davacı adına işlem yapma ehliyeti bulunup bulunmadığı tespit edilmesi gerektiğini, bu şekilde bir vekalet var ise zaten borçluyu da bağlamakta olduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuştur. Diğer davalılara yapılan usulüne uygun tebliğe rağmen davaya yanıt vermedikleri anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.10.2020 tarih ve 2014/818 Esas – 2020/634 Karar sayılı kararıyla; “… muhatabı … Bankası A.Ş keşidecisi …, lehtarı … Tic. Ltd. Şti olan diğer davalılar tarafından ciro edilmiş, 10/06/2011 tarihli ve 25.000,00 -TL bedelli, 15/06/2011 tarihli 60.000,00 TL bedelli, 20/06/2011 tarihli, 50.000,00 TL bedelli ve 20/06/2011 tarihli 25.000,00 TL bedelli çeklere istinaden davalı … Ltd Şti tarafından hamil sıfatıyla davacı ve diğer davalılar hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, davacı tarafından söz konusu çekler üzerindeki imzaların kendisine ait olmadığı iddiasıyla huzurdaki davanın açıldığı, alınan grafolog bilirkişi raporunda takip konusu edilen 4 adet çek üzerindeki imzaların davacı eli ürünü olmadığının belirtildiği, davacı hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan dolayı açılan ceza davasında da yapılan yargılama neticesinde davacının beraatine karar verildiği, kararın kesinleştiği, davalı … Ltd. Şti vekilinin cevap dilekçesinde iddia etmiş olduğu davacı ile dava dışı eşinin birlikte hareket ederek söz konusu çekleri piyasaya sürdüğü hususu kapsamında yine dava konusu çek keşide tarihlerinde keşide edilerek tedavüle sokulan ve ödeme yapılan çeklerin bulunup bulunmadığı hususunda yazılan yazıya kurumca verilen cevapta; söz konusu tarihlerde keşide edilen ve ödendiği belirtilen 4 adet çekin bulunduğu, bu çeklerden bir tanesinin aslına ulaşılamadığı, ancak diğer 3 çekin ilgili bankalardan celp edilebileceğinin bildirildiği, bu kapsamda söz konusu 3 adet çek aslı ilgili bankalardan celp edilerek, öncelikle bu çeklerin davacı eli ürünü olup olmadığı, değilse bu çekler ile dava konusu takibe dayanak çeklerin aynı kişi eli ürün olup olmadığı hususunda yeniden grafolog bilirkişiden rapor alındığı ve celp edilen dava konusu edilmeyen 3 adet çek üzerindeki imzanın davacı eli ürünü olmadığı, ancak incelemesi yapılan diğer 4 adet dava konusu çekin üzerindeki imzalar ile bu çekler üzerindeki imzaların aynı kişinin eli ürünü olduğunun kuvvetle muhtemel olduğunun bildirildiği, davacı eşi …’un ceza yargılamasında vermiş olduğu ifadesinde davacının bilgisi dışında söz konusu çekleri keşide ederek tedavüle soktuğunu ikrar ettiği, bu kapsamda tedavüle sokulan çekler yönünden hamil hak sahibinin kambiyo hukuku kapsamında ve yetkisiz kişi tarafından atılan imzanın davacıyı bağlayıp bağlamayacağı yönünde yapılan değerlendirmede; çeklerin keşide tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 388. madde hükmünün amir hüküm niteliğinde olmadığı, her zaman için aksinin belirli koşullarının varlığı halinde uygulanabileceği, söz konusu hükmün daha çok temsil edilen ile işlem yapan arasındaki ilişkide söz konusu olacağı, çek keşide tarihlerinde davacının davalı … şirketi ile yapmış olduğu ticari ilişkiye dair alınan bilirkişi raporunda belirtilen alış-satış tutarları dikkate alındığında davacının gerçek kişi tacir olarak değerlendirilmesi gerektiği, kanunda ticari mümessilin iyi niyetli 3. kişilere karşı kambiyo taahhütlerinde bulunacağından söz edilmesinin nedeninin kıymetli evraklarının ticari senet niteliğinden doğduğu, ticari senetlerin ticari işletme ile olan ilgisinin iyi niyetli 3. kişilerce kolaylıyla anlaşılamayacağından ticari mümessilin imzaladığı senetlerin iyi niyetli 3. kişilere karşı işletmeyi bağlayacağı, söz konusu imza sahiplerinin ticaret siciline tescil edilip edilmemesinin de tacirin bu senetlerden dolayı sorumluluğunu etkilemeyeceği, gerek ceza dosyasındaki savunmalarda gerekse iş bu dosyada toplanan deliller kapsamında dava dışı davacı eşi …’un davacının işlerini idame ettirdiği ve davacıya ait çek defterindeki çekleri keşide edilerek tedavüle soktuğu, davacı eli ürünü olmayan imzaları havi bir kısım çekin de ödendiği, bu kapsamda davacı eşi …’un davacıya ait işletmedeki işleri idare ve davacının imzasını kullanarak kambiyo taahhüdünde bulunmayı da içerecek şekilde kendisine yetki verilen ticari mümessil olduğu, ödenen çeklerle dava konusu edilen 4 adet çekin aynı el ürünü olması sebebiyle dava konusu edilen çekler yönünden de davacının sorumlu tutulması gerektiği, zira imzası kendisine ait olmayan bir kısım çeke dair ses çıkarılmayıp, bu çekler kabul edilerek ödemeler yapılmış ise davacının sadece imzanın kendisine ait olmadığı hususuna dayanarak dava konusu çeklerden dolayı sorumlu olmadığını iddia edemeyeceği (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/12-549 Esas, 2011/644 Karar sayılı kararı), dolayısıyla takibe dayanak çekler yönünden davacının sorumlu olduğu kanaatine varılarak; davanın reddine karar verilmiş, görevsiz mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararına konu teminatın yatırılmamış olması sebebiyle tedbir kararının uygulanmadığı anlaşıldığından şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı isteminin reddine.” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Yargılama konusu olan çeklerde bulunan imzaların hiçbirinin davacı müvekkile ait olmadığının ve davacı hakkında nitelikli dolandırıcılık ve evrakta sahtecilik iddialarından dolayı açılan savcılık soruşturmalarında takipsizlik kararı ve ceza davasında da beraatine karar verildiğini, Mahkemece maddi olayı yanlış değerlendirildiğini, dava dışı …’un ticari mümessil olduğu tespitinin hatalı olduğunu, TBK.m.547’deki şartların (bu yetki açıkça ya da örtülü olarak verilebilir, fakat işletme sahibi bu yetkinin verildiğini ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır.) somut olayda bulunmadığını, öte yandan dosyada davacı tarafından …’un ticari mümessil olduğu yönünde tespit ve/veya bir ikrar ve kabulün de söz konusu olmadığını, Davalı … ile davacı arasında bir ticari ilişkinin bulunmadığının da tarafların kabulünde olduğunu, bu itibarla davalının muhatap olmadığı bir kişinin ticari temsilci olduğu tespitinin yapılmasının mümkün olmadığını, Ayrıca mahkemece davacının isticvap edilmediğini, bu kapsamda mahkemece taraflarca ileri sürülmeyen bir husus konusunda dosyada bulunmayan verilere dayanılarak böylesi bir tespit ve değerlendirme yapılmasının hatalı olduğunu, Kaldı ki, çeklerdeki imza dava dışı olan ve mahkemece davacının ticari mümessili olduğu ifade edilen …’a ait olmadığını.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *Dava konusu edilen İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında; … Ltd Şti. tarafından borçlular …, … Tic. Ltd. Şti ve … aleyhine 10/06/2011 tarihli ve 25.000,00 -TL miktarlı, 15/06/2011 tarihli 60.000,00 TL miktarlı, 20/06/2011 tarihli, 50.000,00 TL miktarlı, 20/06/2011 tarihli 25.000,00 TL miktarlı çeklere ilişkin toplam 160.000,00 TL asıl alacak, 802,19 TL işlemiş faiz, 8.000,00 TL tazminat ve 480,00 TL komisyon bedeli olmak üzere 169.282,19 TL toplam alacak yönünden icra takibi başlatıldığı görülmüştür. *Yalova C.Başsavcılığı’nın 2011/3523 Soruşturma sayılı dosyasın yapılan incelemesinde; şikayetçisinin işbu dava dosyası davacısı olduğu, çek koçanlarının kaybolmasına ilişkin yapılan müracaat neticesinde 13/06/2011 kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verilmiş olduğu görülmüştür.*İstanbul Anadolu 9.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/324 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; müştekisinin … İnşaat olan, şüphelilerinin işbu dava dosyasının davacısı … ve dava dışı … olan dosyada, yargılama neticesinde sanık …’un sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından beratine karar verildiği, davacının eşi … hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan beraat karar verildiği, ancak sahtecilik suçundan mahkumiyetine karar verildiği (hapis cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına) kararın istinafça onanması sebebiyle 29/03/2017 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. *Grafolog bilirkişi Uz. Dr. … tarafından düzenlenen 25/01/2016 tarihli bilirkişi raporunda; inceleme konusu 4 adet çekteki keşideci imzalarının, mevcut karşılaştırma imzalarına kıyasla davacı …’un eli ürünü olmadığı yönünde görüş bildirildiği görülmüştür. *Grafolog bilirkişi Uz. Dr. … tarafından düzenlenen 16/01/2020 tarihli bilirkişi raporunda; inceleme konusu 4 adet çekte ve bankalar tarafından gönderilen ve ödendiği belirtilen 3 adet çekte keşideci davacı …’a atfen atılmış imzaların karşılaştırma imzalarına kıyasla davacı …’un eli ürünü olmadığı, ancak grafolojik ve kaligrafik tanı unsurları bakımından önemli uygunluk ve benzerlik saptandığından …’a atfen atılmış imzaların aynı el ürünü olmasının kuvvetle muhtemel olduğu yönünde görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.Davacı, davaya konu çeklerdeki adına atılı keşideci imzasının kendisine ait olmadığından bahisle menfi tespit isteminde bulunmuş; davalı taraf ise iddiaları kabul etmeyerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.İlk derece mahkemesi tarafından, “… gerek ceza dosyasındaki gerekse işbu dosyada toplanan deliller kapsamında dava dışı davacı eşi …’un davacının işlerini idame ettirdiği ve davacıya ait çek defterindeki çekleri keşide edilerek tedavüle soktuğu, davacı eli ürünü olmayan imzaları havi bir kısım çekin de ödendiği, bu kapsamda davacı eşi …’un davacıya ait işletmedeki işleri idare ve davacının imzasını kullanarak kambiyo taahhüdünde bulunmayı da içerecek şekilde kendisine yetki verilen ticari mümessil olduğu, ödenen çeklerle dava konusu edilen 4 adet çekin aynı el ürünü olması sebebiyle dava konusu edilen çekler yönünden de davacının sorumlu tutulması gerektiği, zira imzası kendisine ait olmayan bir kısım çeke dair ses çıkarılmayıp, bu çekler kabul edilerek ödemeler yapılmış ise davacının sadece imzanın kendisine ait olmadığı hususuna dayanarak dava konusu çeklerden dolayı sorumlu olmadığını iddia edemeyeceği, dolayısıyla takibe dayanak çekler yönünden davacının sorumlu olduğu kanaatine varılarak; davanın reddine, şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı isteminin reddine.” karar verilmiştir.Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacının keşidecisi olduğu, lehtarı davalı … San ve Tic. Ltd. Şti olan diğer davalılar tarafından ciro edilmiş, 10/06/2011 tarihli ve 25.000,00 -TL bedelli, 15/06/2011 tarihli 60.000,00 TL bedelli, 20/06/2011 tarihli, 50.000,00 TL bedelli ve 20/06/2011 tarihli 25.000,00 TL bedelli çeklerdeki keşideci imzasının kendisine ait olmadığından bahisle menfi tespit isteminde bulunduğu, mahkemece yaptırılan ve denetime elverişli bulunan grafoloji raporu ile çeklerdeki keşideci imzasının davacıya ait olmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dava konusu çeklerin düzenlenmesi nedeniyle davacı ve davacının eşi dava dışı … hakkında İstanbul Anadolu 9.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/324 Esas sayılı dosyası ile sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından dava açıldığı, davacı hakkında her iki suçtan beraat kararı verildiği, davacının eşi … hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan beraat kararı verildiği, ancak sahtecilik suçundan mahkumiyetine karar verildiği, hükmün istinaf incelemesinden geçerek 29/03/2017 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. Ceza dosyasında davacının “Kendisine ait olan çek defterini çekmeceye bıraktığını, abisinin vefatı sebebiyle Erzurum’a gittiğini, döndükten sonra aleyhine açılan icra işlemleri sebebiyle çeklerinin eşi tarafından keşide edildiğini, hiçbir zaman eşine çek keşide etme yetkisi vermediğini.” beyan etmesine rağmen, davacının eşi … “Çekleri eşinin bilgisi ve rızası dışında imzaladığını.” beyan etmişlerdir. Davacı ile çeklerin lehtarı olan davalı … Tic. Ltd. Şti arasında ticari ilişkinin olduğu, davacının bu davalıdan 2011 yılında toplan 646.827,36 TL tutarında ürün alımı yaptığının ve buna ilişkin ödeme belgelerine rastlanmadığının talimat bilirkişi raporu ile anlaşılması ve davacı tarafından dava konusu edilenler dışındaki aynı imzaları taşıdığı ek grafoloji raporu ile tespit edilen dava dışı 3 ayrı çeki ödemiş olması karşısında; davaya konu çeklerin davacı ile davalı lehtar … San. Tic. Ltd. Şti arasında ticari ilişki kapsamında verildiği ve imzalarının davacı bilgisi dahilinde atıldığı anlaşıldığından, çeklerden dolayı davacının sorumlu olduğunun tespitiyle davanın reddine dair ilk derece mahkemesi kararı isabetli olduğundan davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf yargılaması yönünden davacıdan alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/12/2022