Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/711 E. 2022/1095 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/711 Esas
KARAR NO: 2022/1095
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/09/2021
NUMARAS: 2019/405 E. – 2021/249 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davaya konu taşınmaz üzerindeki yapıya ilişkin ruhsata ait mimari projenin müellifinin ve mimari eser niteliğine haiz yapının eser sahibinin … olduğu, söz konu projenin aynı zamanda “Mimarlık Eseri” niteliğinde olduğu, bahse konu yapıya ilişkin kayıtlar incelendiğinde, merhum … imzalı ruhsat projesi ile Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları İstanbul Bölge Kurulunun 27/11/1987 gün ve 4339 sayılı karar eki tadilat projesinden sonra, FSEK uyarınca eser sahibi bulunan müvekkillerin onayı ve bilgisi dışında davalı taşınmaz maliki tarafından hazırlatılmış restitüsyon ve tadilat projesinin tespit edildiğini, ayrıca anılan tarihten sonra yapıya izinsiz müdahalelerde bulunulduğu, bu suretle müvekkillerin mali ve manevi haklarının davalı tarafça ihlal edildiğini belirterek, FSEK 68/1 uyarınca belirlenecek rayiç bedelin üç katına hükmedilmesi ve yine davalı yanın eylemlerinin FSEK 16.maddesinde düzenlenen eserin bütünlüğünü koruma hakkının ihlal edilmesi ve yine FSEK 15.maddesinde düzenlenen adın belirtilmesi yetkilerinin ihlal edilmesinden bahisle 10.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın 18/09/2013 tarihinden itibaren işletilecek Merkez Bankasınca kısa vadeli krediler için öngörülen avans faizi ile birlikte davalıdan tahlisini talep ve dava ettiği, dosyaya sunduğu ıslah dilekçesi ile; FSEK 70/3 fıkrası uyarınca davalının elde etmiş olduğu kârın da tespitini talep ederek söz konusu değişiklikler ile taşınmazın değer artışının da tespit edilmesini ve bu miktarın da 18/09/2013 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davacılara verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın … imzası taşıyan mimari projesinin 31.05.1985 tarih ve 1092 sayılı karar ile 2 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nca onaylandığını, projenin hayata geçirilmesi esnasında 19.11.1986 tarih ve 2864 sayılı ve 27.11.1987 tarih ve 4339 sayılı kararlar ile … imzalı değişikliklerin onaylandığını, 1987-1988 yıllarında … ve yardımcılarının zaman zaman inşaatı ziyaretlerinde iç bölmeye ilişkin bazı değişiklikler için de sağlığında ayrıca onay alındığını, 1991 yılında yapı tamamlanmak üzere iken, yapının son durumunu gösteren değişiklikler için de kurul onayı alınacağı safhada …’in vefat ettiği ve dolayısı ile mirasçılarına başvurulmak istendiği, …’in mirasçı bırakmadan vefat ettiğini, bunun üzerine başından beri bütün projelerde ve ruhsatta imzası bulunan inşaat yüksek mühendisi … tarafından hazırlanıp imzalanmış yapının son durumunu gösteren değişikliklerin 13/09/1991 tarih ve 3653 sayılı kurul kararı ile onaylandığını, aradan geçen zamanda projede hiçbir değişikliğin yapılmadığı ancak projede değişiklik yapmak istenildiğinde …’in mirasçılarına ulaşılamadığını, yapılan zorunlu tadilatların kesinlikle eserin bütünlüğünü hiçbir şekilde bozmadığını, …’in şeref ve itibarına hiçbir biçimde halel getirmediğini belirterek haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI (2015/21 Esas): İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 16/03/2017 tarih ve 2015/21 Esas – 2021/2017/60 Karar sayılı kararı ile; “… toplanan deliller, hüküm kurmaya elverişli ve yeterli bilirkişi raporları ışığında, davacıların murisinin 1988 yılında vefatına kadar olan sürede davaya konu projenin 1986 ve 1987 tarihinde murisin imzaları ile proje üzerindeki değişikliklerin onaylandığı, …’in vefatı sonrasında yarım kalan yapının son durumunu gösteren değişiklikler için de kurul onayının gerektiğinde ruhsatta imzası bulunan inşaat yüksek mühendisi … tarafından imzalanan yapının son durumunu gösteren değişikliklerin 13/09/1991 tarih ve 3653 sayılı kurul kararı ile onaylandığı, murisin başka bir mimari eseri için 2009 yılında Mimarlar Odası tarafından gazete ilanı ile mirasçılarına çağrı yapıldığı ve çağrının sonuçsuz kaldığı ve varislere ulaşılamadığı anlaşılmaktadır.Davacıların 16/09/2013 tarihinde ihtarname ile davalı yana izinsiz değişiklikler nedeniyle ihtarname gönderdikleri, murisin vefatından sonra yapılan değişikliklerin üzerinden 20 yılı aşkın süre geçtikten sonra davacılar tarafından mali ve manevi hak ihlaline dayalı bu davada sessiz kalma yoluyla hak kaybı oluştuğu kanaatine varılarak açılan davanın reddine” karar verilmiştir.
DAİREMİZ KARARI: Kararın istinafı üzerine Dairemizin 10/12/2019 tarih ve 2017/3398 Esas – 2019/2710 Karar sayılı ilamı ile; “İlk derece mahkemesinin kararının gerekçesinde; ‘Davacılar tarafından mahkemenin 2016/96 Esas sayılı dosyasında başka bir parsele ilişkin farklı davalılar hakkında açılan davada, davacıların murisinin vefatından kısa bir süre önce el yazılı vasiyetname düzenleyerek mesleki hayatı boyunca oluşturduğu tüm çalışma ve yapılarını Mimar Sinan Üniversitesine terk ve vasiyet ettiğini, vasiyetnamenin iptali için Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/1170 esas sayılı dosyasında açılan davada, vasiyetnamenin geçerli olduğuna karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini ve mirasçıların Beyoğlu … Noterliğince düzenlenen 01/04/1991 tarihli miras taksim mukavelesi kapsamında mahkemece sulhün tasdikine karar verildiğinin, söz konusu el yazısı vasiyetnamede murisin mesleki çalışma ve yapılarının tümünü Mimar Sinan Üniversitesine terk ve vasiyet ettiğini’ açıkladığı ancak murisin vasiyetname ile davaya konu mimari proje üzerindeki mali haklarını dava dışı üniversiteye bırakıp bırakmadığının ve HMK 114. maddesinde davacıların taraf sıfatının bulunmasının dava şartı olarak düzenlenmesine rağmen, maddi ve manevi tazminat davası yönünden davacıların dava açma hakkının ve husumet sıfatının bulunup bulunmadığının değerlendirilmediği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesinin Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/1170 esas sayılı dosyası, Beyoğlu … Noterliğince düzenlenen 01/04/1991 tarihli miras taksim mukavelesi, veraset ilamını ve FSEK 19. Madde ile FSEK 63. Madde hükümlerini birlikte değerlendirerek, dava şartlarından olan husumet ehliyetini öncelikli olarak değerlendirmesi, davacıların davacı sıfatının bulunduğu saptandıktan sonra davanın esasına girmesi gerekirken; cevap dilekçesinde süresinde yapılmış zamanaşımı itirazının bulunmaması, ön inceleme duruşmasında yapılan zamanaşımı itirazına, davacı vekilinin açık muvaffakatı bulunmamasına ve ıslah suretiyle de ileri sürülmemesine rağmen (HMK 141/1 maddesi) süresinde yapılmayan zamanaşımı itirazını değerlendirerek ve davalı tarafça davacıların proje değişikliklerini, büyük bir kısmı binanın içerisinde olmasına rağmen yapıldığı tarihte öğrendikleri varsayımından hareketle, dava açma hakkının kötüye kullanıldığı konusunda somut deliller bulunmamasına rağmen davacıların sessiz kalma suretiyle hak kaybına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, dairemizin kararında işaret edilen hususlarda inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine” karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI (2019/405 Esas): Dairemiz kaldırma kararından sonra İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin15.09.2021 tarih ve 2019/405 Esas – 2021/249 Karar sayılı kararıyla; “… İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesi’nin 2017/3398 esas-2019/2710 karar sayılı 10.12.2019 tarihli kaldırma kararı, toplanan deliller, Şişli 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1990/951E. , 1991/113 K. Sayılı dosyası, Beyoğlu … Noterliği’nin 01/04/1991 Tarih, … yevmiye numaralı miras taksim sözleşmesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde miras bırakan tarafından hazırlanan el yazılı vasiyetnamenin geçerli olduğu ve hukuki sonuç doğuracağı, bu nedenle davacıların FSEK 19. madde ile FSEK 63. Madde hükümleri ile birlikte aktif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçeleriyle davanın 6100 sy. HMK 114/1-d ve 115/1, 2 md.’leri gereği usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacılar vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Mahkemenin, davada bahsi geçen vasiyetnamenin taraflar arasındaki miras taksim sözleşmesindeki şartlar dahilinde geçerli olduğu iddia ve talebimizi değerlendirmemesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 9.4.1991 tarih 1990/951 Esas sayılı dosyanın hüküm fıkrasında “11.01.1988 tarihli el yazısı ile yazılmış vasiyetnamenin taraf vekillerince mahkemeye verilen Beyoğlu .. Noterliğince düzenlenmiş 1 Nisan 1991 tarih …nolu miras taksim mukavelesinde belirlenen şartlar dairesinde sulhen tasdikine ve tesciline, miras taksim mukavelesinde belirlenen hususların aynen yerine getirilmesine” karar verildiğini,Karardan anlaşılacağı üzere “el yazılı vasiyetname” bağımsız bir biçimde şartsız, koşulsuz tasdik edilmiş olmadığını, aksine “miras taksim mukavelesinde belirlenen şartlar dairesinde ve tarafların yaptığı sulh çerçevesinde” tasdik edildiğini, Mahkemenin anılan vasiyetnameyi miras taksim sözleşmesinden belirlenen şartlar dahilinde değerlendirseydi, mirasçıların projeler üzerindeki fikri hakları Mimar Sinan Üniversitesine ait olduğu şeklinde yorum yapmasının mümkün olmayacağını ve davanın husumet yokluğundan reddinin sözkonusu olmayacağını, Bahse konu vasiyetname (miras taksim sözleşmesindeki şartlar dairesinde) sadece 1991 tarihli mahkeme kararının tarafları arasında geçerli olacağını, ilamının verildiği tarihte yürürlükte olan HUMK m.237’de “Kesin hüküm yalnız davanın tarafları yönünden bağlayıcıdır” düzenlemesi bulunduğunu, bu nedenle davalı yanın anılan vasiyetnameye dayanmasının mümkün olmadığını, Mimar Sinan Üniversitesinin vasiyetname kapsamındaki eserleri kabul etmediği iddiamızın Mahkemece hiçbir surette değerlendirmeye alınmadığını, vasiyetname uyarınca Üniversiteye teklif yapıldığını ancak Üniversitenin ilgisiz kalması nedeniyle netice alınamadığını, akabinde …’un ricası üzerine miras bırakanın arşivinde bulunan bütün kitaplar, projeler çizimler vb. muhafaza edilmek üzere Koç Üniversitesine verildiğini, Mahkemenin, müvekkillerimin davacı sıfatının bulunduğunu saptadıktan sonra davanın esasına girmesi gerekirken, BAM kararı doğrultusunda değerlendirme yapmamış olmasının da hatalı olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesinin kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, eser sahipliğinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 16/03/2017 tarih ve 2015/21 Esas – 2021/2017/60 Karar sayılı kararı ile; “…davacıların 16/09/2013 tarihinde ihtarname ile davalı yana izinsiz değişiklikler nedeniyle ihtarname gönderdikleri, murisin vefatından sonra yapılan değişikliklerin üzerinden 20 yılı aşkın süre geçtikten sonra davacılar tarafından mali ve manevi hak ihlaline dayalı bu davada sessiz kalma yoluyla hak kaybı oluştuğu kanaatine varılarak açılan davanın reddine” karar verilmiştir. Hükmün istinafı üzerine Dairemizin 10/12/2019 tarih ve 2017/3398 Esas – 2019/2710 Karar sayılı ilamı ile, “İlk derece mahkemesinin Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/1170 esas sayılı dosyası, Beyoğlu …Noterliğince düzenlenen 01/04/1991 tarihli miras taksim mukavelesi, veraset ilamını ve FSEK 19. ile FSEK 63.maddesi hükümlerini birlikte değerlendirerek, dava şartlarından olan husumet ehliyetini öncelikli olarak değerlendirmesi, davacıların davacı sıfatının bulunduğu saptandıktan sonra davanın esasına girmesi gerektiği.” gerekçesiyle kararın kaldırılarak, gereği için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir. İstinaf kararı sonrası devam eden yargılama sonucunda İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15.09.2021 tarih ve 2019/405 Esas – 2021/249 Karar sayılı kararıyla; “… İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesi’nin 2017/3398 esas-2019/2710 karar sayılı 10.12.2019 tarihli kaldırma kararı, toplanan deliller, Şişli 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1990/951E. , 1991/113 K. Sayılı dosyası, Beyoğlu … Noterliği’nin 01/04/1991 Tarih, … yevmiye numaralı miras taksim sözleşmesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde miras bırakan tarafından hazırlanan el yazılı vasiyetnamenin geçerli olduğu, bu nedenle davacıların FSEK 19. ile FSEK 63. hükümleri ile birlikte aktif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçeleriyle davanın usulden reddine.” karar verilmiştir. Hüküm davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Vasiyetnamenin İptali istemine dayalı olarak açılan Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 09.10.1989 tarihli, 1988/1170E. 1989/701 K. Sayılı dosyasında, “…vasiyetnamenin tanzim mahalli olmadığı gerekçesiyle vasiyetname iptaline ilişkin davanın kabulü’’ şeklinde karar verildiği, temyiz üzerine mahkeme kararının Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 10.05. 1990 tarihli 12841-4657 sayılı Karar ile, “Olayımıza gelince; miras bırakan antetli basılı (üzerinde ikametgah adresi bulunan) kağıdına el yazısı ile vasiyetini yazıp tarih koyarak el yazısı ile imzaladıktan sonra yine üzerinde açık adresin bulunan özel zarfın içinde kapalı olarak Üniversite rektörüne son arzularını belirten vasiyetname olduğunu açıklayarak teslim etmiştir. Vasiyetnamenin vasiyetçinin antetli kağıdında gösterdiği ikametgahında düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Bu konuda taraflar arasında çekişme de bulunmamalıdır. Bütün bunlara rağmen olaya kastı yorumla yaklaşılarak faydasız ve şekilci bir anlayışla vasiyetin geçersiz olduğunun kabulünde isabet bulunmamaktadır.” gerekçeyle bozulduğu, karar düzeltme talebinin de Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’ nin 04.12.1990 tarihli 8838-12263 sayılı kararı ile reddedildiği, bozma kararı sonrasında ve tarafların –mirasçıların kendi aralarında akdettiği miras taksim sözleşmesi çerçevesinde- sulh olması üzerine Şişli 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1990/951E. , 1991/113 K. Sayılı kararı ile ‘’… 11.1.1988 tarihli elyazısı ile yazılmış vasiyetnamenin … sulhen tasdikine ve tesciline’’şeklinde karar verildiği, anılan karar üzerinde yer alan şerhten de, vasiyetnamenin geçerli olacak şekilde tasdik ve tescil edildiği hususunun 25.04.1994 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Tüm bu hususlar gözetildiğinde; Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 10.05.1990 tarihli yukarıda özetlenen bozma kararında “El yazılı vasiyetnamenin geçerli olduğu”na işaret edildiği ve mahkemece bozma ilamına uyulduğu dikkate alındığında, taraflar arasında miras sözleşmesi kapsamında sulh olmasaydı dahi el yazılı vasiyetnamenin geçerli olacağı ve herkese karşı da ileri sürülebileceğinin kabulü zorunlu olduğundan, ilk derece mahkemesinin bu konudaki değerledirmesi isabetli olup davacılar vekilinin aksi yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. FSEK 19.maddesinde eser sahibinin ölümü üzerine eserden kaynaklanan manevi hakları kimlerin kullanabileceği düzenlenmiştir. Kanun maddesinde; “Eser sahibinin 14. ve 15.maddelerin birinci fıkralarıyla kendisine tanınan selahiyetlerin kullanılış tarzlarını tespit etmemişse yahut bu hususu herhangi bir kimseye bırakmamışsa bu selahiyetlerin ölümünden sonra kullanılması, vasiyeti tenfiz memuru, bu tayin edilmemişse sırasıyla eser sahibinin sağ kalan eşi ile çocuklarına ve mansup mirasçılarına, ana-babasına ve kardeşlerine aittir. Eser sahibinin ölümünden sonra yukarıdaki fıkrada sayılan kimseler eser sahibine 14,15 ve 16. Maddelerin üçüncü fıkralarında tanınan hakları eser sahibinin ölümünden sonra yetmiş yıl kendi namına kullanabilir. Eser sahibi veya birinci ve ikinci fıkralara göre salahiyetli olanlar, salahiyetlerini kullanmazlarsa; eser sahibinden veya halefinden mali bir hak iktisap eden kimse meşru bir menfaati bulunduğunu ispat şartıyla, eser sahibine 14, 15 ve 16.maddelerin üçüncü fıkralarındaki hakları kendi namına kullanabilir.” hükmü uyarınca, davacıların manevi haklar yönünden hak sahibi olmadıkları yönündeki ilk derece mahkemesi değerlendirmesi yerindedir. Yukarıda açıklandığı üzere, mirasbırakan tarafından tanzim edilen el yazılı vasiyetnamenin geçerli olduğuna dair tespit karşısında davanın dayanağını oluşturan dava konusu proje üzerindeki her türlü mali ve manevi hakların Mimar Sinan Üniversitesine bırakılmış olduğu, FSEK 19. ile FSEK 63. Maddesi hükümlerinin birlikte değerlendirilmesiyle davacıların aktif husumet ehliyetlerinin bulunmadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmesinde usule aykırılık bulunmadığından, davacılar vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacılar vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/06/2022