Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/706 E. 2022/2102 K. 09.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/706 Esas
KARAR NO: 2022/2102
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/12/2021
NUMARASI: 2019/628 2021/714
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 09/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile müvekkili arasında ticari ilişki bulunduğunu buna istinaden mal alış verişinde bulunduklarını, müvekkilinin ön alım amacı ile davalı yana senetler verdiğini, ön alım niyeti ile verilen senetlerin davalı yanca 30/09/2011 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … e numaralı dosyası ile 10/12/2009 tanzim tarihli ve 29/04/2011 vade tarihli 42.298,00 USD miktarlı bono ve 10/12/2009 tanzim tarihli ve 29/04/2011 vade tarihli 53.770,00 USD miktarlı 3 adet bonodan dolayı icra takibi başlattığını, bu takip sonucu hukuka aykırı olarak müvekkiline haciz yapıldığını cari hesaplarda açık bir şekilde görüleceği üzere 109.842,58 olarak görülmesine rağmen davalının farklı miktarlar üzerinden haciz başlattığını, bu sebeple huzurdaki davanın açılarak ticari defter ve kayıtların incelenmesi ile müvekkili aleyhine açılan takibin iptali ve müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini, davalı yanın kötü niyetli olduğunu bu sebeple davalı aleyhine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile müvekkili arasındaki ticari ilişki nedeniyle başlattıkları takibe konu bonoların 3 değil 2 adet olduğunu, davacının huzurdaki davasını 20.000,00 TL üzerinden açtığını, bu sebeple bu tutar üzerindeki miktarı kabul ettiğini, beyanlarının talepleri ile örtüşmediğini, davacının ön alıma ilişkin verildiği iddiasının ise ispata muhtaç olduğunu, davacının alacağın tahsilini sürüncemede bırakmak için davayı açtığını, davacı aleyhine %40 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. -Mahkemenin 2014/721 E ve 2017/339 K. Sayılı kararı ile; davanın kabulüne davacının borçlu olmadığının tespitine, koşulları oluşmadığından tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Dairemizin 2017/3771 esas 2019/2384 karar sayılı ilamıyla; “Somut uyuşmazlığa konu; senetlerde nakden kaydı mevcut olup, davacı ise yapılacak bir iş için önceden ödeme amaçlı (avans olarak) ön ödeme şeklinde verildiğini iddia ettiğinden; davacı senedin sebebini talil etmiştir. Bu nedenle; davacı bu husustaki iddiasını kesin delil ile ispatla yükümlüdür. Senetlerin ticari defterlerde kayıt olmaması senedi hükümden düşürmez. Keza; 42.298USD bedelli bonoda davacılar ile davalı arasında doğrudan ciro ilişkisi/temel ilişki bulunmamaktadır. Davalı senet sebebinde talil iddiasını iyiniyetli hamile karşı ileri süremeyecektir. Ancak bu senet yönünden protestoya ilişkin kaşe mevcut olup takip talebinde alacak miktarına protesto masrafı da dahil edilmiş ise de; protesto evrakına dosyada rastlanmamıştır. Bu durumda protesto evrakının ibrazı yahut bilgilerinin bildirilmesi için davalı vekiline süre verilerek sonrasında protesto evrakı ile birlikte iş bu çek ile diğer çekin ciro silsilesinin faklı olduğu, 42.298USD bedelli senette keşidecinin … Ltd Şti olduğu dikkate alınarak her iki çekin ayrı ayrı değerlendirilerek inceleme yapılması gereklidir. Neticeten ise davacı taraf, delil listesinde açıkça yemin deliline dayandığından mahkemece davacıya yemin deliline başvuru hakkı hatırlatılmalı ve neticesine göre takip talebi ve senetler ayrı ayrı dikkate alınarak delillerin değerlendirilmesi sureti ile karar verilmesi gerekliyken davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır.” şeklindeki gerekçe ile kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “….Somut uyuşmazlığa konu; senetlerde nakden kaydı mevcut olup, davacı ise yapılacak bir iş için önceden ödeme amaçlı (avans olarak) ön ödeme şeklinde verildiğini iddia ettiğinden; davacı senedin sebebini talil etmiştir. Bu nedenle; davacı bu husustaki iddiasını kesin delil ile ispatla yükümlüdür. Bu nedenle davacı tarafa yemin delili hatırlatılarak kesin süre verilmiş, bu süre içinde davacı taraf yemin deliline dayanmamış ve bu iddiasını kesin delil ile ispat edememiştir. Tarafların iddia ve itirazlarının değerlendirilmesi sonucu yapılan değerlendirme sonrasında davacının senetleri vermesindeki amacın ön alım olduğu yönündeki beyan ve iddialarının yerinde olmadığı dolayısıyla davanın ispatlanamadığı anlaşılmakla davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir. – Davalı vekilinin tashih talebine istinaden mahkemenin 24.12.2021 Tarihli ek kararı ile; tashih talebinin kabulü ile mahkemenin 02.12.2021 Tarihli gerekçeli kararının 4 nolu fıkrasındaki vekalet ücretinin 23.060,62TL olarak tashihine karar verilmiş, ek karar taraf vekillerine tebliğ edilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin davalıya 109.842,58 TL dışında bir borcu bulunmadığını, söz konusu borcun cari hesap ilişkisinden kaynaklandığını, müvekkilin senetlerden dolayı davalıya herhangi bir borcunun olmadığını, davaya konu, davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, 10.12.2009 tanzim tarihli 29.04.2011 vade tarihli 42.298,00 USD miktarlı ve aynı tanzim ve vade tarihli 53.770,00 USD miktarlı bonoların ticari defterlerde kayıtlı olmadığı ve her iki tarafın ticari defterlerinin de kapanış tasdiki olmadığından ancak takdiri delil sayılabileceği Yerel Mahkeme dosyası içerisinde bulunan bilirkişi kök raporunda belirtildiğini, Mahkeme dosyasında alınan bilirkişi ek raporunun sonuç kısmında; senetlerin tanzim tarihleri ile davalı tarafından davacıya iade edilen çeklerin iade tarihlerinin aynı tarih 10.12.2009 olduğu, tarafların ticari defter ve kayıtlarında senetlerin veriliş tarihleri 10.12.2009 tarihi itibari ile herhangi bir kayıt bulunmadığı, takip tarihinde 30.09.2011 tarihinde davalı kayıtlarında bu sentlerle ilgili alacağın kaynağını belirleyen şekilde kayıt yapılmadığı, sadece faiz komisyonla birlikte şüpheli alacaklar hesabında davacı adına borç olarak kaydedildiği, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarında davalının beyanları ile ilgili herhangi bir kayıt görülmediği, taraflarında cari hesaplara göre mutabık olduklarından davacının davalıya takip yapılan senet toplamı kadar değil cari hesap bakiye borcu olan 64.188,00 USD kadar borçlu olduğunun anlaşıldığı, davacının, davalının takip yaptığı işbu 2 adet toplam 96.068,00 USD senedin 64.188,00 USD’lik kısmından sorumlu olduğunun belirtildiğini, bilirkişi tarafından davacı ve davalı şirketlerin ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede, ticari defter kayıtlarının örtüştüğü, davacı müvekkil şirketin davalıya 109.842,58 TL borçlu olduğunu, dava konusu bonolara dair kayıtlara ticari defterlerde rastlanmadığı tespit edildiğini, dava dilekçelerinde de belirttikleri üzere müvekkil şirketin davalıya 109.842,58 TL dışında bir borcu bulunmadığını, söz konusu borcun cari hesap ilişkisinden kaynaklandığını, davaya konu senetlerin davalının 2009 yılında tutulan ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, 2011 yılında 30.09.2011 tarih 1291 yevmiye maddesi ile 128.101.01.001 kodlu şüpheli alacaklar 2011 Vadeli Çekler hesabına borç, 129.01.009 kodlu … İcralık çek hesabına alacak olarak “İstanbul …. İcra Müdürlüğü Dosya …” açıklaması ile kaydedilmiş olduğu hususunun tespit edildiğini, davalının ticari defterlerine takip konusu yapıldıktan sonra kaydedilen senetlerin, davalının kötüniyetinin göstergesi olduğunu, tanzim tarihine ait defter kayıtlarında senetlerin kaydına rastlanmadığını, davaya konu icra takibine konu olan bonolar davalıya, ticari iş ilişkisi gereği ön alım amacı ile verildiğini, 29.04.2011 vade, 10.12.2009 tanzim tarihli 42.298,00 USD bedelli bononun düzenleyeni …, lehtarı … olduğunu, … bahsi geçen bonoyu aralarındaki iş ilişkisi gereği …’a ciro ettiğini, söz konusu bono ile birlikte takibe konulan aynı tanzim ve vade tarihli 53.770,00 USD değerindeki bononun da tanzim ve vade tarihlerinin aynı olması bonoların mal karşılığı verildiğini açıkça ortaya koyduğunu, tarafların ticari defter ve kayıtlarında kayda rastlanılmadığını, dolayısıyla müvekkilin 109.842,58 TL’lik cariden kaynaklı borcu dışında borcu bulunmadığını, işbu sebepten müvekkillerin davaya konu senetlerden dolayı davalı tarafa borçlu olmadığını, bu sebepten ötürü senetlere dayalı … takibinin yapılmasının mümkün olmadığını, senetlerin ön alım amacı ile davalı tarafa verildiğini, bu husus senetlerin tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olmaması ile de ispatlandığını beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; aşamalarda davacı tarafın dava konusu senetleri talil etmekle, ispat külfetini üzerine aldığının sabit olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinin birinci satırında dava konusu senetlerin ticari iş ilişkisi içerisinde ön alım amacı ile verildiğini ifade ettiğini, oysa dava konusu her iki senedin üzerinde “bedeli nakten alınmıştır” yazdığını, davalı tarafın dava konusu senetleri talil ettiğinin açıkça ortada olduğunu, Yargıtay kararları gereği senedi talil eden tarafın iddialarını ispat külfeti altında olduğunu, nitekim istinaf mahkemesi de 05.11.2019 tarihli kaldırma ilamında, “davacı, senedin sebebini talil etmiştir. Bu nedenle, davacı bu husustaki iddiasını kesin delil ile ispatla yükümlüdür. Senetlerin ticari defterlerde kayıtlı olmaması senedi hükümden düşürmez.” dediğini, davacı tarafın borçlu olduğunu açıkça ikrar ettiğini, davacı, taraflar arasındaki ticari ilişkiyi ve müvekkil şirkete borçlu olduğunu inkar etmediği gibi, senetler üzerindeki imzasını inkar etmediği de dosya kapsamı ile açıkça ortada olduğunu, o halde taraflar arasında senet düzenlenmesine yönelik bir temel ilişkinin varlığı ihtilaf dahilinde olmadığını, davacı taraf sırf “benim ticari defter ve kayıtlarımda dava konusu senetler miktarınca borç görünmüyor.” İfadesi ile huzurda görülen davayı ikame ettiğini, ticari defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi talep ettiğini, gerek kök gerekse de ek bilirkişi raporu ile davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarının usule uygun tutulmadığı, lehine delil vasfında olmadığı dolayısıyla davasını ispat edemediğinin ortaya çıktığını, bononun, kayıtsız şartsız borç ikrarını havi kıymetli evrak olduğunu, davacının, temel ilişkiyi (ticari ilişki) ve bir kısım borcun varlığını ikrar ettiğini, bu doğrultuda dava konusu senetleri müvekkil şirkete verdiğini, davacı tarafın dava konusu iddialarını kabul anlamına gelmemekle birlikte, senetler cari ilişkiye istinaden düzenlenmiş olsa bile, “Senetlerin ticari defterlerde kayıtlı olmaması senedi hükümden düşürmez.” şeklinde karar verildiğini, davacı tarafın dayanak … takiplerinin kesinleşmesinden yıllar sonra ve davacı tarafa ait taşınmazın satış aşamasına gelmesinden sonra huzurda görülen davayı açtığını, sırf bu durum dahi davacı tarafın gerçekte müvekkil şirkete olan borcunu kabul ettiğini, ancak taşınmazının icradan satılmasının önüne geçmek için huzurda görülen bu davayı açtığını gösterdiğini, davacı tarafın haksız ve kötü niyetli olduğunun açıkça ortada olduğu halde inkar tazminatı talebinin kabul edilmemesinin hukuka aykırı olduğunu beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME Dava konusu olan İstanbul … … Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklının davalı, borçluların davacılar olduğu, 96.068USd asıl alacak ile 3.242,62 USD faiz, 2.882,04 USD komisyon, 79,00 USD protesto masrafı olmak üzere toplam 102.271,66 USDnin (harca esas değer: 189.918,47TL belirtilmek sureti ile) takip tarihinden itibaren yıllık %8 faizi ile tahsili talebi ile kambiyoya dayalı haciz yolu ile takip başlatıldığı görülmüştür. Takibe konu senetler incelendiğinde;-10/12/2009 tanzim tarihli ve 29/04/2011 vade tarihli 42.298,00 USD bedelli bonoda keşidecinin … SAN TİC LTD ŞTİ, lehtar ve 1.cirantanın … olduğu, 2.cirantanın …, hamilin Yelekenciler ..Şti olduğu senette nakden kaydı olduğu, -10/12/2009 tanzim tarihli ve 29/04/2011 vade tarihli 53.770,00 USD bedelli bonoda keşidecinin … TİC LTD ŞTİ ve …, lehtar ve hamilin … DIŞ TİC AŞ olduğu, senette nakden kaydı olduğu görülmüştür. Bilirkişi raporunda tarafların 2009 yılı ticari defterlerinde dava konu 2 adet çeke rastlanmadığı, davacı ve davalının defterlerine göre davacının 2 adet bono dışında 64.188,00USD borçlu olduğu, davlının defterlerinde 2011 yılında şüpheli alacaklar vadeli çekler hesabında … Makine İcralık çek hesabına alacak olarak İstanbul … Md nün … açıklaması ile davaya konu senetlerin kaydedildiği belirtilmiş, kök raporda şüpheli alacaklar yönünden alacağın kaynağını belirtir bir kayıt yapılmadığı belirtilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 72.maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı ve davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta; davaya konu bonolarda nakden kaydı mevcuttur. Davacılar senetlerin mal alım satım ilişkisi içinde önalım amacı ile verildiğini, avans çeki olduğunu ileri sürmüştür. Bu durumda davacı, senedin sebebini talil ettiğinden bu yöndeki iddiasını kesin delille ispatla yükümlüdür. Yargılama aşamasında bu yöndeki iddiasını kesin delille ispatlanamamıştır. Davacı, senetlerin ticari defterlerde kayıtlı olmadığını, davalıya 109.842,58Tl dışında borcu olmadığını, raporda bunun tespit edildiğini ileri sürmüş ise de; senedin ticari defterlerde kayıtlı olmaması senedi hükümden düşürmeyeceği gibi davacı senedin ihdas sebebine ilişkin iddiasını da ispatlayamadığından bu yöndeki istinaf istemi yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin istinaf istemi kötüniyet tazminatına hükmolunmamasına yöneliktir. Dava, İİK 72 md dayalı olarak açılmış olup dosyaya yansıyan belgelere göre yargılama sırasında uygulanmış bir ihtiyati tedbir kararı bulunmadığından İİK 72/4 maddesi gereğince tazminat koşulları oluşmamıştır. Bu nedenle mahkemece kötüniyet tazminatına hükmolunmamasında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığından taraf vekillerinin istinaf isteminin ayrı ayrı esastan reddi gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı ve davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2- Alınması gereken harçlar peşin alındığından davacıdan ve davalıdan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 09/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.